Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 30-04-2005, 16:42
mustafa mustafa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Apr 2005
Mesajlar: 21
Standart Bunlardamı Yalan(Daha ne istiyosunuz)

EVRENİN GENİŞLEMESİ
Astronomi biliminin henüz gelişmemiş olduğu bir dönemde, 14 asır önce indirilen Kuran-ı Kerim'de evrenin genişlediğinden şöyle bahsedilir:

Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)

Yukarıdaki ayette geçen "sema (gök)" kelimesi Kuran'ın pek çok yerinde uzay ve evren anlamında kullanılır. Nitekim burada da bu anlamda kullanılmıştır ve evrenin genişleyici olduğu bildirilmiştir.
20. yüzyılın başlarına dek bilim dünyasında hakim olan tek görüş, "evrenin durağan bir yapıya sahip olduğu ve sonsuzdan beri süregeldiği" şeklindeydi. Ancak, günümüz teknolojisi sayesinde gerçekleştirilen araştırma, gözlem ve hesaplamalar evrenin bir başlangıcı olduğunu ve sürekli olarak "genişlediğini" ortaya koydu.


Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, 20. yüzyılın başlarında evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar. Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Bu buluş astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden biri sayılmaktadır. Hubble bu incelemeler sırasında yıldızların, uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptadı. Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubble'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma fark edilmişti. Kısacası yıldızlar sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar. Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Herşeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli "genişleyen" bir evren anlamına gelmekteydi. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllardaki gözlemlerle de kesinlik kazandı.

--------------------------------------------------------------------------------------EVRENİN VAROLUŞU
20. yüzyılın ortalarına dek hakim olan görüş, evrenin sonsuz boyutlara sahip olduğu, sonsuzdan beri var olduğu ve sonsuza kadar da var olacağı şeklindeydi. "Statik (durağan) evren modeli" adı verilen bu anlayışa göre, evren için herhangi bir başlangıç veya son söz konusu değildi.
Materyalist felsefenin de temelini oluşturan bu görüş, evreni sabit, durağan ve değişmez bir maddeler bütünü olarak kabul ederken, bir Yaratıcının varlığını da reddediyordu. Oysa 20. yüzyılda gelişen bilim ve teknoloji, materyalistlere zemin sağlayan durağan evren modeli gibi ilkel anlayışları kökünden yıkmıştır.
21. yüzyılın başlarında olduğumuz şu dönemde, evrenin bir başlangıcı olduğu, yok iken bir anda büyük bir patlamayla var olduğu modern fizik tarafından pek çok deney, gözlem ve hesapla ispatlanmış durumdadır. Ayrıca, evrenin, materyalistlerin iddia ettikleri gibi sabit ve durağan olmadığı, tam tersine sürekli bir hareket ve değişim içinde olduğu, genişlediği de saptanmıştır. Bugün bu gerçekler bütün bilim dünyası tarafından kabul edilmektedir.
Kuran-ı Kerim'de evrenin ortaya çıkışı şöyle açıklanır:

O gökleri ve yeri yoktan var edendir... (Enam Suresi, 101)

Kuran'da verilen bu bilgi, çağdaş bilimin bulgularıyla tam bir uyum içindedir. Başta da belirttiğimiz gibi astrofiziğin ulaştığı kesin sonuç, tüm evrenin madde ve zaman boyutlarıyla birlikte, bir sıfır anında, büyük bir patlamayla var olduğudur. "Büyük Patlama", orijinal adıyla "Big Bang" teorisi, tüm evrenin yaklaşık 15 milyar yıl önce tek bir noktanın patlamasıyla yokluktan meydana geldiğini kanıtlamıştır.
Big Bang'den önce madde diye bir şey yoktur. Maddenin, enerjinin, hatta zamanın dahi bulunmadığı, tamamen metafizik olarak tanımlanabilecek bir yokluk ortamında, madde, enerji ve zaman bir anda yaratılmıştır. Modern fiziğin ortaya koyduğu bu büyük gerçek, Kuran'da bize 1400 yıl önceden haber verilmektedir.


--------------------------------------------------------------------------------------DAĞLARIN GÖREVİ
Kuran'da dağların önemli bir jeolojik işlevine dikkat çekilmektedir:

Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık... (Enbiya Suresi, 31)

Dikkat edilirse ayette, dağların yeryüzündeki sarsıntıları önleyici özelliğinin olduğu haber verilmektedir. Kuran'ın indirildiği dönemde hiçbir insan tarafından bilinmeyen bu gerçek, günümüzde modern jeolojinin bulguları sonucunda ortaya çıkarılmıştır.
Eskiden dağların sadece yeryüzünün yüzeyinde kalan yükseltiler olduğu düşünülmekteydi. Ancak bilim adamları dağların sadece yüzey yükseltileri olmadıklarını, dağ kökü adı verilen kısımları ile kimi zaman kendi boylarının 10-15 katı kadar yerin altına doğru uzandıklarını fark ettiler. Bu özellikleriyle dağlar, tıpkı bir çivinin ya da kazığın çadırı sıkıca yere bağlamasına benzer bir role sahiptir. Örneğin zirvesi yeryüzünden yaklaşık 9 km yukarıda olan Everest Dağı'nın 125 km'den fazla kökü vardır.


Amerikan Bilim Akademisi Başkanı olan Frank Press'in, dünya çapında pek çok üniversitede ders kitabı olarak okutulan Earth (Dünya) adlı kitabında, dağların kazık şeklinde oldukları ve yeryüzüne derinlemesine gömülü oldukları ifade edilmektedir. Kuran ayetlerinde ise, dağların bu işlevine, "kazık" benzetmesi yapılarak şöyle işaret edilir:

Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe Suresi, 6-7)

Görüldüğü gibi, modern jeolojik ve sismik araştırmalar sonucunda keşfedilen dağların çok hayati bir işlevi, yüzyıllar önce indirilmiş olan Kuran-ı Kerim'de Allah'ın yaratmasındaki üstün hikmete bir örnek olarak verilmiştir. Bir ayette şöyle buyrulur:

... Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı... (Lokman Suresi, 10)




--------------------------------------------------------------------------------------ÜÇ KARANLIK EVRE
Kuran'da insanın anne karnında üç aşamalı bir yaratılışla yaratıldığı bildirilmektedir:

... Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır…(Zümer Suresi, 6)


Yukarıdaki ayette Türkçeye "üç karanlık içinde", "üç katlı karanlık içinde" olarak çevrilen Arapça "fi zulumatin selasin" ifadesi embriyonun gelişimi sırasında bulunduğu üç karanlık bölgeye işaret etmektedir. Bu bölgeler sırasıyla:
a) Batın duvarı karanlığı
b) Rahim duvarı karanlığı
c) Amniyon zarı karanlığıdır.


Görüldüğü gibi bugün modern biyoloji, bebeğin embriyolojik gelişiminin yukarıdaki ayette bildirildiği şekilde, üç farklı karanlık bölgede gerçekleştiğini ortaya koymuştur.
(DAHA FAZLA İSTERSENİZ MEMNUNİYETLE GÖNDRİRİM)
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 01-05-2005, 06:06
explorer explorer isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 01 Dec 2004
Mesajlar: 130
Standart

sevgili mustafa,

Bu meselenin arka planında, bence İslam dünyasındaki bilim çöküntüsü ve bunun getirdiği eziklik yatıyor. Bilimde ve teknolojide geri kalışın neden olduğu bu psikolojik eziklik, hâliyle Kuran'ı O'nda bilim arayarak çıkmaza sürüklemiştir

Ayrıca ,şu bilinmelidirki, Kurandan bilim ve şifre oldugunu ilk olrak Fransız araştırmacı Maurice Bucaille ortaya atmıştır.
Yani Bu adamın saçma sapan kimsenin ciddiye almadıgı fikirleri gelişmemiş müslüman ülkelerine maddi çıkar ve şöhret uğruna yutturulmaya çalışılmaktadır.

Bigbang deki bu deformasyonlar, Dünyanın yuvarlak oluşu , Einsteinın teorileri .vsvs vs bunlara diğer örneklerdir..
Benide aslında Dinden soğutan noktalardan biri bu olmuştur.


Belirttiğim bu bilimsel hurafeciliği inandırıcı kılmak için 2 ana yöntem seçilmekte:
1-)Bilimi çarpıtarak kurana yakınlaştırma
2-)kuran yorumlarını çarpıtarak bilime yakınlaştırma..


şimdi sana vereceğim örneği objektif olarak incelediğin vakit ne demek istediğimi daha net anlayacaksın..

Bakın elimdeki 2 elmalı hamdi kitabından son zamanlarda yorumlar üzerinde yapılan sahtekarlıktan bir örnek:

1-) " Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz" zariyat 47


2-)"Bir de göğe bakın Biz onu kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki Biz onu genişletmeye de malikiz. "



Bu 2 farklı yorumda dikkat edilecek nokta. 1cide "genis kudret sahibi olmak" kavramı 2incisinde " genişleticiyiz" olrak değiştirilmesidir.

1942'de ölen bir insanın yazdıgı kuran yorumunu değiştirmesi mumkunmudur?
Tabiki hayır. Peki , sırf kuranı bilimsel göstermek adına böyle bir saptırmaya gitmenin altındaki sebep nedir ?

Kuranı Bilimsel göstermek bence intahardır.
Çünkü yarın birgun bilim bir önceki bilgilerine karşı yeni bir arguman ortaya sürdüğünde , bu sureler anlamsızlığa ve çelişkiye gömülecektir.

Unutmayın: Kuran , bir bilim kitabı değildir, veya çözülmeyi bekleyen bir bulmacada değildir.
Kültürel , Ahlaki , maddi ve manevi kuralları belirleyen bir sistemdir.



kaynaklarım:
1-)1973den kalma elmalı hamdi kitabı
2-)www.kalbinsesi.com/kuran/meal-elmali.asp?id=77
3-)http://www.kuran.gen.tr/html/turkce/051.php3 (2005 elmalı hamdi)

"TuranDursun forumunda gündüzler uzundur ,geceler k?sa....."

"Tanr?, kendisinin yarat?lmad?g?n? ve sonsuztan beri varoldugunu söylüyor. öyleyse tanr?da bir Ateisttir."
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 06-05-2005, 23:25
ensareo ensareo isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 24 Apr 2005
Mesajlar: 611
Standart

explorer Kur'an Allah'ın kitabdıdır bu yüzden bazı anlaşılmayan muteşabih ayetler zamanı geldiğinde bilinebilir..Bu yüzden tefsircilerin yapmamsı gereken kendi yorumalrını eklememleri veya sonunda bunun kendilerinin vardığı bir sonuç oldukalrını belirtmeleridir.yoksa Kur'an'da gaybi haberler yok değildir.var olmalarının nedenide Kur'an'ın Allah'ın kitabı olduğunu insnaların bilmelelri ve onun haber verdiği diğer gaybi haberlerinde zamanı geldiğinde gerçekleşeceğidir(kıyamet,ahıret,hesap,cennet ve cehennem)

Nuh(a.s)'ın gemisi bulunacak mesela buda gaybi bir haberdir.
güneş sistemine ait 12 gezegen vardır,buda gaybi bir haberdir.
daha bilmediğimiz muteşabih ayetler var..
mesela 7 göğü ve yerdende bir okadarını yaratan Allah'tır..işte bunu anlayamıyoruz..

Kur'an'ı okursan zaten gaybi haberlerin olduğunu görürsün..Bu Kur'an'ı coğrafya,fen,astronomi kitabı yapmaz belirttiğim gibi verdiği haberlerin gerçekleşeceği ve buna inanılmasıdır..

senin verdiğin ayette geçen kelimenin Kur'an'da kullanılışımı söylermisin bana.Yani başka ayetlerde nasıl geçmiş;hangi manada kulanılmış kelimenin manası nedir?
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 07-05-2005, 13:54
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart

"güneş sistemine ait 12 gezegen vardır,buda gaybi bir haberdir"

Sen hala ordamısın ya.Biz bunlar konuşmadık mı? Anlamak istemiyosun.Güneş sisteminde 12 gezegen olduğunu anlatan hiç bir ayet vs. yoktur.Niye uyduruyosun ki.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 07-05-2005, 20:25
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart ...

http://www.turandursun.com/modules.p...iewtopic&t=903
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 07-05-2005, 23:38
ensareo ensareo isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 24 Apr 2005
Mesajlar: 611
Standart

mb sen anlamak istemiyorsan ben ne yapayım..dediğim gibi keşfedildiği zaman anlarsın bu konuyu böyle bitirelim istersen..
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 11-05-2005, 14:33
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart

Keşfedilmesiyle bir ilgisi yok.Benim söylediğim kuranda 12 gezegen olduğunu anlatan bir cümlenin olmadığıdır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:17 .