7. YY’dan önce kullanılan “arap”, “sarazen”, “ismaili” ve “haceri” terimeleri.
Bu bölümde İslam’dan çok çok önce de kullanılan bu terimler tanıtılıyor. 7. ve 8. YY’ın literatüründe de geçen bu terimler yorumcular tarafından “mümin” terimi ile eş anlamda kullanılıyorsa, bunun nedenini özel olarak belirtmeleri gerekir. Araplarla ilgili coğrafi ip uçları da elbette önemli.
arab kelimesinin etimolojik kökeninin koyuncu, koyun yetiştirici/besleyicisi, göçebe olduğunun derinlemesine inmeye gerek yok. (
arab: Batidakiler, Batida oturanlar, (Dicle’ye göre batı anlamında),
‘arab: Süryanice göçebe.
‘arba: Süryanice koyun.) Bu terim M.Ö. 9. YY’da Asur krallarının yazıtlarında ve M.Ö. 8. YY’ın sonlarına doğru Eski Ahit’te geçer. Önce Jeseya 13,20b’de:
‘arabi, bozkırlarda/steplerde oturanlar/yaşayanlar, İbranice’de
arabah bozkır/step ve çöl anlamına gelir. Daha sonra bir çok yerde ve peşinden M.Ö. 2. YY’ın sonları 1. YY’ın başlarında Birinci
Makkabaer kitabında (5,29) (DMA: ????). Buna göre
araplar hep İsrail’e güneyden komşu olan ve fakat yahudi olmayan kabilelerdir.
Arabistan kelimesi de benzer zamanlarda kullanılıyor (mesela
Ezechil 22,21). Arabistanda oturanların tüccar oldukları (
Ezechil 22,21), steplerde/çölde yaşadıkları (
Jesaja 13,20b;
Jeremia 3,2), Bazan da İsrail’in düşmanı oldukları belirtilir (2.
Kronik 17,11; 21,16). Coğrafi yerini kesin bir şekilde belirlemek zor. ‘
arabah İbranicede bozkır/step ve çöl anlamına gelse de ve
Ürdün Nehri’nin sağı-solu boyunca olsa da (Tevrat 5. Kitap 1,1.2) ve
Ölü Deniz’in Arabah Denizi (Tevrat 5. Kitap 4,49;
Josua 3,16) diye adlandılmasına bakınca... İma edilen Arabistan, muhtemelen
Necef Çölü’nde Sina Yarımadası’na kadar olan bölge olsa gerek. Zamanında
Nebati’lerin yaşadığı bölge.
Antik yazarlar
Arabistan için çeşitli bölgeleri ima ediyorlar(5). Herdot’a (M.Ö. 430) göre
Necef, Sina ve Mısır’ın doğu taraflarındaki bölge. Gaius Plinius Secundus’a (Ölümü M.S 79) göre de öyle. Ama aynı Gaius Plinus Secundus bir
“Yörüklerin/göçebelerin Arabistanı’nın Ölü Deniz’in doğusunda aranması gerktiğini belirtiyor. Pers listelerinde, özellikle de Darius’a (M.Ö 486) göre Asur ve Mısır arasında bir
Arabaya bulunuyor. Daha sonraları
Hatra tarafından yönetilen bir bölege olsa gerek. Xenophon’a (M.Ö. 355) göre, Pers kralı Kyros ordularını, Fırat’ın doğusundaki Arabistan’dan geçerek,
Sardes’den Babil’e yürütüyor(6). Fırat’ın doğusunda ve Toros’ların güneyindeki bu Arabistan’ı Gaius Plinius Secundus’da tanıyor (7)
M.S. 106’da Romalılar
Judaea eyaletinin (province) doğusundan Syria eyaletinin güneyine kadar olan bögeyi fethetmişlerdi. Şam’dan Kızıldeniz’in kuzey batısın kadar uzanan bölgeyi. Kuzeyinde Bostra ve güneyinde Petra (bu yüzden
Arabiya Petraea) şehirleri de bulunan bu bölge sami
Nebati’lerin yaşadığı bölgeydi. Kendilerine ait Aramice
dil ve
yazı kullanıyorlardı. Yani, günümüzdeki anlamı ile, ne genetik olarak
araptılar ne de, yine günümüzdeki anlamı ile, dil yönünden.
Aynı zaman süresinde Dicle’nin batısında bulunan
Hatra şehrindeki (M.S. 241’de Sassanilerce istila edilen şehir) kral tarafından yönetilen, yukarı Dicle’nin batısından aşşağı Fırat’a kadar uzanan bir de
Arabiya vardı(8). Bu krallığın dili ama Doğu
Süryanice idi. Ayrıca sassaniler zamanında ise
Orta Pers dilini kullandılar.
Hatay’lı İshak’dan kalan iki vaize göre bu “
araplar” 5. YY’ın ortalarında, mezopotamyanın kuzeyinde bulunan Bet Hur (DMA: ????) şehrini fethediyorlar.
Buraya dek adı geçen
Arabistan”ın ve üzerinde yaşayan
arapların (yer yer
tayaye olarak da geçse(10)) coğrafi olarak, gönümüzdeki anlamı ile bilinen
Arap Yarımadası ile hiç bir ilgisi yok. Bu dönemin
Arabistanında yaşayan
araplar Aramilerdi (Asurlular) ve Aramice (Süryanice) konuşuyorlardı.
Bu zaman kadar olan dönemin
Arabistanının güney sınırındaki bölge,
hellenliler zamanında (DMA: MÖ 336-30) bazan
“arabiya deserta” olarakda isimlendilmişti. Latince’de (ve Süryanicede)
dextra hem “sağ = güney” hem de “mutlu” anlamında kullanılıyor. Bazan da
Arabia felix olarak(11).
Arabistan Yarımadası’nda yaşayan
kabileler ama, çökmekte olan
Selevkos İmparatorluğu (DMA: MÖ 3 - 2. YY) üzerinde küçük krallıklar, beylikler kurdular:
Humus’da, Şam’da, İturea’da (DMA: Antik çağlarda Filistinde bir şehir), Urfa’da,
Charax’da (12).
Günümüz anlamında (genetik ve dil olarak),
Arap Yarımadasında yaşamış olan kabileler/topluluklar, kuzeye,
Nebatiye ve Mezopotomya’ya yaptıkları akınlar/göçler sayesinde çevredeki “
Arabistan”da “
arap” ismine kavuşmuş oldular. Bu bölgede de kendi dillerini kullanmaya devam etseler de, yazılarında ve dini törenlerinde, bölgedeki nüfusun durumuna bağlı olarak, Süryanice’yi veya Yunanca’yı kullandılar(13).
Bu kabileler (Kuzey Suriye’deki
Ghassanidler, Fırat’ın alt kısımlarında
El Hira merkezli Lakhmid’ler ...) hristiyanlığı üstlenmişlerdi. İznik Konseyi öncesi hristiyanlığını(14).
Ghassanidler daha sonra
monophysitizm mezhebine geçtiler. Artık
arap rahip ve piskoposlar da yetişmeye başladılar(15). Bunlar sayesinde çevrede Hristiyanlık gelişiyor, yayılıyor ve söz sahibi oluyordu(16).
Arabistan teriminin sadece
Arap Yarımadası’nı kapsaması, daha sonraları, Abdul Melik (DMA: 685-705) ve El Velid (DMA: 705-715) zamanında, konuşulan dilin de
arapçalaşması süresince, kendi köklerine dönme politikası ile oluştu. 8. YY’ın ilk yarısından sonra Medine’de yapılan “kutsal yapı”(DMA: ????) ile, Medine şehri tarih piyasasına çıktı. 8. YY’ın sonunda da Mekke. Bu politik bakış, 9. YY’da sistematik bir şekilde, literatüründe, kendi geleneğinin, tarihinin ve dininin başlangıcını
Arap Yarımadasına taşıdı.
Sevgiler
Not: Yazıda geçen ve DMA ile başlayan yerler, DreiMalAli’nin eklemesidir.