KÜRTLER ve TÜRKLER
Kurtuluş savaşı döneminde İstanbul’dan yönetilen ve Diyarbakır, Bitlis, Elazığ yörelerinde yabancı devletlerin koruması altında bir Kürt devleti kurmak isteyen Kürt Teali Cemiyeti (Kürt Yükselme Derneği) vardı. Bu istek hala devam etmektedir. Burada acı bir gerçek vardır, bu isteğin temelinde Anadolu'yu parçalamak isteyen dost olmayan devletlerin (ABD- AB) emelleri yatmaktadır. Hangi aklı başında Kürt, zengin kaynakları bulunan, üç tarafı denizlerle çevrili Büyük Türkiye'nin ortaklığından vazgeçip, doğuda dar ve fakir bir alanda kendini hapsetmek ister. Türkiye hem Kürt, hem Türk hem de diğer azınlıkların ortak vatanıdır. Bu zenginlikten vazgeçmek akıl ve mantık işimidir, yoksa dost görünen art niyetli devletlerin arzusu mudur?
Kürt halkını ezen, geri bırakan, yoksulluğa terk eden antidemokratik uygulamalar bir o kadar da Türk halkına ve diğer etnik kökenlere zarar vermiyor mu? Bu bölgelerde sadece Kürtler mi yaşıyor, oralarda Oğuz soyundan gelme Türkler çok mu zengin, refah içinde. Sorun Türklük, Kürtlük sorunu değildir. Sorun Demokrasinin işlemeyiş sorunudur. İnsan Hakları sorunudur. Irkçılık sorunudur. Türkiye; Ulusu oluşturan bütün etnik kökenlerin ortak Vatanıdır. Çözümü bulmak, sorunları gidermek ve uygulamak hepimizin ortak vazifesidir.
Sorunun ortaya çıkmasında etkili olan sadece Dış düşman güçler mi? Ya bizi şimdiye kadar yönetenler. Onlarca yıldan beri hükümetleri yönetenler, Ulusun bilerek geri kalmasına göz yuman hatta geri kalmayı destekleyen, demokrasiyi kendi çıkarlarına göre uygulayan, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan ve Faşist uygulamalarla, ırkçılıkla; doğu Anadolu'yu ihmal eden, bu bölgenin halkını üç beş oy uğruna Toprak Ağalarının ellerine bırakan, onları Ağalara köle, mal yapan politikacılarımıza ne demeli. Ulusu ezip, onun aydınlanmasını, koltuk sevdası yüzünden baskıyla engelleyen, faşist politikacılarımıza ne demeli. Yapılan bu anti-demokratik uygulamalar, baskılar, yıldırma politikaları öyle uzun yıllar sürmüş ve olağan hale gelmiştir ki, halk politikacıların bu şahsi uygulamalarını; DEVLET POLİTİKASI olarak algılamaya başlamıştır. Halk politikacılara, dolayısıyla zamanla devlete karşı kin ve öfke duyar hale gelmiştir. Geleceği ve yaşamı Ağanın ellerine terk edilen halk, kendi geleceğini, kendi mesleğini, kendi yazgısını kendisi seçmek istemiş fakat buna hükümetlerin ve ağaların izni olmamıştır. Yıllardan beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde kendi geleceğini kendisi belirleyemeyen ezilmiş halk, politikacılara dolayısıyla devlete duyduğu öfke nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Devletini kendisine hasım belirlemiş, o zaman bırakın beni kendi kendimi yöneteyim diyerek; dış destekli terörizme başvurmuştur. Hiçbir ülkünün, hiçbir isteğin terörle gerçekleştirilmesi kabul edilemez. Elbette terörizm binlerce masum vatandaşımızın ölümüne neden olmuştur. Ama vatandaşı dağa çıkarıp terör örgütüne katılmaya iten şartların oluşmasını sağlayan, yıllardan beri bizi yöneten, hatta başımıza Cumhurbaşkanı bile yaptığımız koltuk sevdalı faşist politikacılarımız değil midir? Ne acı ki, Cumhuriyet Halk Partisinin bile doğudan gelen milletvekilleri Köy ve Toprak Ağaları değil midir? Teröristi besleyen, ona kucak açan batılı dost bildiğimiz devletleri ve teröristleri lanetleyelim, çuvaldızı onlara batıralım, iğneyi de bu sorunun ortaya çıkmasına neden olan Politikacılarımıza batıralım.
Bölücü terör sorunu sadece askeri, polisiye veya hukuki yaklaşımla çözülmez. Olayın içinde insan faktörü ve öfke vardır, çözümün birinci basamağı Psiko-sosyal yaklaşımdır. Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisi, mühendislik fakültesi son sınıf öğrencisi neden dağa çıkıp terör örgütüne katılır, bunun nedenleri ortaya konmadan hiçbir güçle terör ve ayrılıkçı akımlara karşı başarı sağlanamaz.
Çözüme giden yol Bilimden geçer.
Bedenimin her zerresi Anadoludur. Ben anadolunun her karış topragindan, suyundan, güneşinden ve havasından doğdum, ben anadoluyum...
|