Ama hemen belirteyim, bu fotoğraf nerede olduğu bilinmeyen Züheyir yazıtının orijinalinin fotoğrafı değildir, bu fotoğraf Riyad'da (Suudi Arabistan) Ulusal Müzede Züheyir yazıtı anısına yapılmış olan müze gösterisinin fotoğrafıdır.
Sanırım müzecilerde ne yapacaklarını şaşırmışlar, hangi fotoğrafı örnek alarak bir sergi yapmalarına gerektiğine karar verememişler ve nihayetinde o gariplerim de kendi kafalarından bir Züheyir kayası uydurmuşlar.
Maksat İslama hizmet olunca, her türlü üçkağıtcılık serbes, helal, uygun ve mübah oluyor.
Sevgiler
Züher'in yazıtının orijinali şurada: https://twitter.com/mufidyuksel/stat...459136/photo/1. Kızıl dev blok kaya (acaba Petra desem sizde bir çağrışım yapar mı?) üzerine yazılan bu yazıt Züheyr tarafından ve onun altındaki yazıt da El-Cuhem tarafından yazılmıştır.
Hiç unutmam; bu yazıt 2008'de Gabban tarafından neşredildiğinde Siyasal İslamcılar havalara uçmuş ve tüm görsel ve yazılı basın bundan söz ediyordu (ki basının % 90'ını ellerine geçirmişlerdi). Onların sevinmesine neden olan şey, Kuran yazılırken Arapça harflerin aksanlı olduğunun bu keşifle perçinlenmesiydi. Fakat elimizdeki mevcut tüm Kuranlar'ın harekelerle yazılmış olduğu gözönüne alınırsa sevinçlerinin kursaklarında kaldığını görmek zor olmasa gerek.
Şimdi o günkü gazetelerden Hürriyet'in şu haberine bir bakalım:
Yazıda geçen tarih, miladi olarak 644 yılına rastlıyor. Bu durumda, bahsedilen Ömer'in, 644 yılında şehit edilen Hz. Ömer olduğu tahmin ediliyor. Yazıyı yazan Züheyr adlı şahsın ise, muhtemelen Suriye-Mekke arasında yol alırken mola veren bir hacı adayı olduğu sanılıyor.
Buyur işte, adamlar o tarihte (7. yy. ortası) Haccın Mekke'de yapıldığını ve bu 2 şahsın da hacca gidişi sırasında oradan geçerken bu yazıtları bırakmış olduklarını zannetmişler!
Oysa biz biliyoruz ki 7. yy. ortasında Mekke'ye henüz bir kutsallık atfedilmemişti. Hz. AİŞE anamızın yeğeni Abdullah ibni Züheyr (pişti oldu galiba), 680'de Halifeliğini ilan etmiş ve Suriye'deki bir diğer Halifelik iddiasında olan Abdülmelik ile iç savaş halindeydi. Yani Abdullah ibni Züheyr, daha Petra'daki Kabe'yi yıkmamış ve oradaki Kutsal eşyaları Mekke'ye getirmemiş idi (Bkz.
52:13-1:04:35).
Çünkü Tom Holland'a göre Müslümanlar günümüzde de yanlış yere hac ediyorlar (#127):
Tabii ki 7. yy. ortasında böyle bir şey sözkonusu bile değildi!
Not. Tam videosu şurada:
AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması
7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.
8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.
9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."
10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.
11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Twitter linki için teşekkürler. Nihayet eli-ayağı düzgün, çözünürlüğü yüksek bir fotoğraf görebildik.
Ama "orijinal" olduğu konusuna şüpheyle bakmam gerekiyor. Nedeni basit: Şu anda elimde zaten 2 değişik fotoğraf bulunuyor (müze maketinin fotoğrafını saymıyorum). Her iki fotoğraf da, bir kaç sene aralıklarla İslamic Awareness (İA) sitesinden alınmadır. Ve bu fotoğraflardan birisi (eskisi) UNESCO'nun dünya hafızası projesine kaydedilmiş bir fotoğrafdır. Bu durumda... Senin verdiğin linkteki fotoğraf İA'nın verdiği hangi fotoğrafın zaman olarak öncesini veya sonrasını gösteriyor sorusu geliyor hemen aklıma.
Bu başlık da zaten senin bahsettiğin senede, 2008'de, açılmış. Ama benim bulduğum kaynağa göre Ghabban bu yazıtı 2008 senesinde değil 2003 senesinde yayınlamış. R. Hoyland ise 2008 senesinde İngilizceye çevirmiş. Bunu hangi makalede okuduğumu şimdi hatırlamıyorum. Sanırım Puin'in bir makalesi idi. Makalede kaynak verisinin fotoğrafını çekmiştim, bu iletiye ekliyorum. Kaynakta Ghabban'ın yayını latin harfleri ile yazılmış ama sanırım aslı Arap alfabesi ile yazılmıştır.
Ben İngilizce ve Arapça bilmediğim için kaynaklara erişebilsem dahi bana fazla bir getirisi olmayacak. Sanırım sen her iki dili de biliyorsundur ve kaynaklara erişme imkanların daha iyidir. Bilgilerini paylaşırsan, ben de sevinirim.
Sevgiler
Bir müslüman yalan söylemezse, rahat edemez. Bu bir doğa kanunudur, hiç şaşmaz.
Bak: İslam'ın birinci şartı olan Kelime-i Şehadet = Yalancı şahitlik.