Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #21  
Alt 03-04-2011, 00:27
Jolly Jocker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Jolly Jocker Jolly Jocker isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 24 Aug 2008
Bulunduğu yer: Antalya
Mesajlar: 1.323
Standart

güneşinzaptıyakın´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Konunun sadece sığ bir seviyede Kemalizm'in bir sistem olarak ele alınması bazında seyrediyor olması bu site adına büyük bir hicap unsudur. Kemalizm asla bir sistem değildir ve olmamıştır ki çöksün, göçsün yada hezimete uğrasın.
Kemalizmin sistem olduğunu hiçbir yerde iddia etmedim, bilakis, kemalizm diye birşeyin M.Kemal'e dayanmadığını, çünkü onda ideoloji kurabilecek bir teorik derinliğin bulunmadığını, bunun sonradan uydurulmuş bir akım olduğunu yazdım. Çöktüğünü söylediğim şey, birilerinin kemalizm adını verdiği resmi ideoloji idi. Bu çöküşün de birden bire değil belli bir süre zarfında aşama aşama gerçekleştiğini, kemalizmin bizzat kendi eliyle kurduğu kapitalist sistem tarafından kapı dışarı edildiğini belirttim. Yazılanları ne biçim okuyorsunuz hayret doğrusu?

Keamlizm: Kapitalizm'in MDD evresine denk düşen bir rejimdir, yani milli demokratik devrim denilen evreye denk düşer ve evrilen kapitalist sistem bir sonraki aşaması olan liberalizme zaten 1960 askeri darbesi ile ulaşmış ve 12 Eylül ile mevcut kapitalist sistem içerisindeki tröstçü aşamaya adapte olma adına MDD'ci kitle ve yandaşlarını tasviye aşamasına girmiştir.

Doğal olarak yaşananlar kapitalizmin evrilmesinden başka bir şey değildir ve kapitalizmin başalangıç evrelerinde yer alan kemalizm adı ile anılan milliyetçi burjuva devletinin tröstçü kapitalizme (vahşi kapitalizm) evrilmesi sonucunda yaşananlar sadece tasviyeden ibarettir. Özetle kaçınılmaz bir gerçekliktir.
Sayfalardır zaten ben de bu tezi dillendiriyorum. Kemalizmin bizzat kendi elleriyle ürettiği kapitalizm tarafından ve 12 Eylül öncesinde sola karşı işbirliğine gittiği emperyalizm tarafından defedildiğini belirtiyorum. Kemalizmin devlet eliyle kurduğu kapitalizmin geçirdiği evrim sonucu DP zihniyetinin güçlenip darbelerin geldiğini, arada bağlantı olduğunu belirtiyorum. Yani senden farklı birşey söylemiyorum aslında ama anlamamışsın.
Alıntı ile Cevapla
  #22  
Alt 03-04-2011, 00:36
güneşinzaptıyakın güneşinzaptıyakın isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 30 Aug 2009
Mesajlar: 2.219
Standart

Freddie´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
............... Yani senden farklı birşey söylemiyorum aslında ama anlamamışsın.
Sevgili Freddie; konu içerisinde aynı şeyi söylüyor olabiliriz belki ama konu başlığı tamamen Kemalizmin bir sistem olarak algılanması yönündedir. Senin söylemine değildir benim yazım, senin başlattığın konudaki algılamanın sonucu üzerindedir ve dikkat edecek olursan benim gözlemlediğim yönde seyrettiğini görürsün. Sen değil ama katılımcıların Kemalizmi bir sistem olarak algıladını görürsün ki benim sözüm onlaradır aslında...
Alıntı ile Cevapla
  #23  
Alt 03-04-2011, 00:40
AvniSinanoglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AvniSinanoglu AvniSinanoglu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Sep 2010
Bulunduğu yer: Almanya
Mesajlar: 429
Standart

güneşinzaptıyakın´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Çökertmeden çıktımda Halimim aman başım selamet...

Konunun sadece sığ bir seviyede Kemalizm'in bir sistem olarak ele alınması bazında seyrediyor olması bu site adına büyük bir hicap unsudur. Kemalizm asla bir sistem değildir ve olmamıştır ki çöksün, göçsün yada hezimete uğrasın.

Keamlizm: Kapitalizm'in MDD evresine denk düşen bir rejimdir, yani milli demokratik devrim denilen evreye denk düşer ve evrilen kapitalist sistem bir sonraki aşaması olan liberalizme zaten 1960 askeri darbesi ile ulaşmış ve 12 Eylül ile mevcut kapitalist sistem içerisindeki tröstçü aşamaya adapte olma adına MDD'ci kitle ve yandaşlarını tasviye aşamasına girmiştir.

Doğal olarak yaşananlar kapitalizmin evrilmesinden başka bir şey değildir ve kapitalizmin başalangıç evrelerinde yer alan kemalizm adı ile anılan milliyetçi burjuva devletinin tröstçü kapitalizme (vahşi kapitalizm) evrilmesi sonucunda yaşananlar sadece tasviyeden ibarettir. Özetle kaçınılmaz bir gerçekliktir.
Kemalizm diye bir sistem oldugunu ve Atatürkün yasadigi zamanda bile kullanildigini bu forumda aciklamislardi.
6 Ok Kemalizin temelleridir: Milliyetcilik, halkcilik (halkin devlet islerine dahil edilisi), cumhurriyetcilik, laiklik, devletcilik, devrimcilik.

Aslinda bakarsaniz hepsi önümüze sorun gibi serilmesi aslinda isin icinde fitne yattigi bellidir:

Milliyetcilik kavrami Türkiye Cumhurriyeti vatandaslarini bir ayni milli isimde tutmak "Türkiye vatandaslari Türktür". Tüm etnik konulara girmeye gerek görmiyen bir anlayis. Fakat bu konuda da laiklik konusunda oldugu gibi asiri derecede yanlisliklar yapilmistir devlet ve etnik halk tarafindan.

Halkcilik yani populizm, sivil toplum örgütlerin ülkeye calismasi. Sivil toplum NGO'lar ülkemizde disaridan yönetiliyor, iste büyük bir hata.

Cumhurriyetcilik, yani parlamenter yapi TBMM.

gelelim devamli sorun olarak algilanan ve uygulanan Laikcilige:
Iste bu konuda cok asiri gidilmistir ne yazikki, halkcilik denirken din adamlari halktan sayilmayip siyaset yasagi devlet islerinden muaf tutulmasi gibi. Bu konuyu ülkemiz daha cözemedi.

Devletcilik, devletin ekonominin gelismesi icin yaptigi tüm destek bakimindan uygulanilir.

Devrimcilik, yanlis anlasilmada Türk halkinin üstüne gelebilecek baska millet yoktur aslinda. Devrimcilik kasti sadece ülkenin modernlesmesi ve zamana ayak uydurmasidir.

****
Kemalizmin oklarinda uygulanislarin hatasindan bahsetmek daha uygun degilmidir.

7 oku koymak isteseydik teknoloji kalkinma adinda bir isim konulabilirdi.

Düşünülen her şey yapılabilir.
"Bağnaz ateist" gördüğüm anda, sorduğum ilk soru nedir biliyor musunuz?"
"gönül nedir, gönül ne demek?"


Alıntı ile Cevapla
  #24  
Alt 03-04-2011, 00:47
Jolly Jocker - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Jolly Jocker Jolly Jocker isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 24 Aug 2008
Bulunduğu yer: Antalya
Mesajlar: 1.323
Standart

güneşinzaptıyakın´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sevgili Freddie; konu içerisinde aynı şeyi söylüyor olabiliriz belki ama konu başlığı tamamen Kemalizmin bir sistem olarak algılanması yönündedir. Senin söylemine değildir benim yazım, senin başlattığın konudaki algılamanın sonucu üzerindedir ve dikkat edecek olursan benim gözlemlediğim yönde seyrettiğini görürsün. Sen değil ama katılımcıların Kemalizmi bir sistem olarak algıladını görürsün ki benim sözüm onlaradır aslında...
Tamam o zaman yoldaş.
Yanlış anlayan benmişim, pardon.
Alıntı ile Cevapla
  #25  
Alt 03-04-2011, 00:49
güneşinzaptıyakın güneşinzaptıyakın isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 30 Aug 2009
Mesajlar: 2.219
Standart

AvniSinanoglu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
...........

Cumhurriyetcilik, yani parlamenter yapi TBMM.

gelelim devamli sorun olarak algilanan ve uygulanan Laikcilige:
Iste bu konuda cok asiri gidilmistir ne yazikki, halkcilik denirken din adamlari halktan sayilmayip siyaset yasagi devlet islerinden muaf tutulmasi gibi. Bu konuyu ülkemiz daha cözemedi.

.......................
Türkiye cumhuriyeti devleti tarihinde hiç bir zaman laiklik uygulanmamıştır, sadece istenen bir sünni İslam din görüşü kitlelere dayatılmıştır, mevcut rejim içerisinde yer alan din algılaması ve dayatması neticesinde ne Musa'ya nede İsa'ya yaranamayan kemalist rejim günümüzde kapitalizmin tasviyesinde liberallerin beslendiği şeriatçı kitle vasıtası ile kamuoyunun gündemine gelmektedir. Yazdıklarının geri kalanı abesle iştigaldir o yüzden cevap yazmadım.
Alıntı ile Cevapla
  #26  
Alt 03-04-2011, 00:55
AvniSinanoglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AvniSinanoglu AvniSinanoglu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Sep 2010
Bulunduğu yer: Almanya
Mesajlar: 429
Standart

güneşinzaptıyakın´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Türkiye cumhuriyeti devleti tarihinde hiç bir zaman laiklik uygulanmamıştır, sadece istenen bir sünni İslam din görüşü kitlelere dayatılmıştır, mevcut rejim içerisinde yer alan din algılaması ve dayatması neticesinde ne Musa'ya nede İsa'ya yaranamayan kemalist rejim günümüzde kapitalizmin tasviyesinde liberallerin beslendiği şeriatçı kitle vasıtası ile kamuoyunun gündemine gelmektedir. Yazdıklarının geri kalanı abesle iştigaldir o yüzden cevap yazmadım.
Halifeligin ortadan kaldirilisi boslugu dolduran diyanet isleridir. Sünni din olsun hiristiyan din olsun bunlar dinleri konusunda yön veren isterler. Rejimde bunlari tamamen rencide ettiler. Ülkede bugün 99% müslümansa belki bakarsin 200 sene sonra herkez ateist olur veya baska dinden, önemli olan insanlarin kendilerini özgürce ifade edebilmeleridir. Kimse cikipta seriat istiyoruz diye bagirmiyor. Istatistiklere göre ülkemizde sadece 7% insan seriata sicak bakiyor ve bu azinlikla tüm dindar halki kiyasta bulunmak biraz acimasizliktir. Atatürk sünni bir kültürün icinden geldiginden Osman Kuranini kurtardigindan tüm islam ülkelerinden büyük begeni kazanmistir, kemalizm islamin koruyucusudur. Ve bugün sünni islamin tüm öbür ülkelerden daha dogru yazilip bilindigi ülke varsa iste Türkiyedir. Bu üstünlük sayesinde ülkemiz George Friedman in dedigi gibi tüm islam ülkelerinin önderi olabilecek kapasitesi olan ülkedir. Eger Atatürk sünni dinin bozulmasini istemis olup baska mezheb ve karisik anlayislari korumaya veya gelistirmeye baslamis olsaydi bu iyi olmazdi. Bay Peter Scholl-Latour Kemalismin temelinde Kuranizm yattigini yazmasinin sebebi iste bu sünni dini koruyan yegane sistemdir. Tüm öbür mezheblerin kabul edilmeyisi ona göre daha iyi anlasilir. Peki iyi mi oldu diye soracak olursaniz bence iyi oldu, ülke insaninin ananesinden bir anda kopusu ve uzaklasmasi pisyolojik bakimdan sakincalidir. Bugün dindar insanlardan hosnut olmayabilirsiniz hosnut olma mecburiyeti yoktur, ama kin nefret temelde insanliga yakismiyan bir anlayistir. Kötü olan ayrimciliktir vatandaslik bilinci icinde herkez ülkenin kalkinmasi ve milli gelirin yükselmesi icin beynini ve vucudunu yormasi gerekmektedir. Agac meyve vermiyor diye agaci kesmek yerine ilacini ve gübresini vermek daha makbuldur.

Düşünülen her şey yapılabilir.
"Bağnaz ateist" gördüğüm anda, sorduğum ilk soru nedir biliyor musunuz?"
"gönül nedir, gönül ne demek?"



Konu AvniSinanoglu tarafından (03-04-2011 Saat 01:09 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #27  
Alt 03-04-2011, 01:05
güneşinzaptıyakın güneşinzaptıyakın isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 30 Aug 2009
Mesajlar: 2.219
Standart

AvniSinanoglu, rejim sonucunda bir çeşit din getirmiş ve dayatmıştır, buna laik bir rejim demek yada benzeri beklentiler içinde olamk abesle iştigaldir...
Alıntı ile Cevapla
  #28  
Alt 03-04-2011, 01:25
AvniSinanoglu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AvniSinanoglu AvniSinanoglu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Sep 2010
Bulunduğu yer: Almanya
Mesajlar: 429
Standart

güneşinzaptıyakın´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
AvniSinanoglu, rejim sonucunda bir çeşit din getirmiş ve dayatmıştır, buna laik bir rejim demek yada benzeri beklentiler içinde olamk abesle iştigaldir...
ne denir, ha anladiysam arab oliyim

Düşünülen her şey yapılabilir.
"Bağnaz ateist" gördüğüm anda, sorduğum ilk soru nedir biliyor musunuz?"
"gönül nedir, gönül ne demek?"


Alıntı ile Cevapla
  #29  
Alt 03-04-2011, 01:33
Natan Natan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 18 Sep 2006
Bulunduğu yer: usa
Mesajlar: 4.841
Standart

konu içerisinde aynı şeyi söylüyor olabiliriz belki ama konu başlığı tamamen Kemalizmin bir sistem olarak algılanması yönündedir.- Gnsz

Konu başlığını görünce bende de aynı fikir uyandı fakat içeriğini inceleyen için verilen mesajın açık olduğunu düşünüyorum.

Güzel bir başlık. Teşekkürler

Saygılarımla
Alıntı ile Cevapla
  #30  
Alt 03-04-2011, 17:22
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.673

Onur Üyeliği 

Standart

Bir kaç başlıkda da gündem oldu, ben bu başlıkda cevap yazmak düşüncesindeyim..

Öncelikle milli unsura dayanan ya da dayanmayan(emperyal örneğin) her bir şeyi faşizm olarak değerlendirmeyi uygun bulmuyorum. yakınma düzeyine gelmiş ve geçmişe kapris temelinde bir bakış açısından yansıyan görüşleri çok anlamlı bulmuyorum. Hatda geçmişe objektif yaklaşmak gerekir, kişisel düzeylerlede yada politik fayda unsurlarına dayalı her görüş, kendisini haklı ve söylediklerini doğru çıkartmak hissiyatına dayalı her düşünceyi sakatlanmış bir öznellik olarak görebiliriz. Yani şunu yapmış, bunu yapmamış düzleminin pekde yararlı olacağını düşünmüyorum. Eğer ortada tezlerimiz var ve bu tarz söylemler amaç değil, dayanak noktasında birer araç olarak sunuluyorsa bu yerindedir, tersine veri, dayanak olmaktan uzak, salt siyasal amaçların birer amacına dönüyorsa bunun bilimsel yaklaşım açısından da çok anlamı olduğunu düşünmüyorum. Yani tarihe kendi kişisel beklentilerimiz ve bu beklentileri kişilerin yapıp, yapmadıkları temelinde yaklaşılamaz. İletişim alanlarında ise kişileride kapsayan bu tür toptancı ulasalcılar faşisttir, kemalistler faşisttir vb söylemlerinde, tersinden karşı çıkılan baskıcı, kısıtlayıcı görüşlerle aynı tarafa savrulmak olduğunu dşünüyorum bu halde bu tutumda böylesi tanımlarımıza sadık kalarak faşist bir tutumdur denebilir. Örneğin ulusalcı=faşist demek değildir, bu anlamda böyle bir görüşümüz olsa dahi birlikde olduğumuz ortamlarda ulusalcı olana ya böyle olma ya da çek git demiş oluruz. ya da ifade özgürlüğünden ne anladığımızı değilde hiç bir şey anlamadığımızı gözler önüne sermiş oluruz. Bu herkes için geçerli diye düşünüyorum ve bu davranışın ister kabul edilir ama ister edilmez, tarihsel gelişimimiz açısından ulusalcı görüşlerde fazlasıyla hakim olduğunu da biliyoruz. Yani vatan haini olmak dahi an meselesidir, yeterki farklı düşünmüş olalım ve vatanın birilerinin kişisel politik çıkarlarının ipoteği olarak görüldüğünü atlamayalım. Bu yaklaşımların sakat ve çağdışı olduğunu görmek gerekiyor, yalnız sorun kişilerin görüp görmemesi değil, dinler gibi millet faktörününde bu anlamda politikaya alet edilmiş bir unsur olduğunu kavramak gerekiyor. Bu durumda millet, din vb sosyal-kültürel yapıları kendi politikasına alet edenler, elbetde her daim bunlar üzerinden kitleyi galeyana getirecek, kitleyi elinde tutacağı hassasiyetler, düşman görüşler, düşmanlıklar yaratacak ve kitleyi kendisine bağımlı, kendisine tapar ve allah başımızdan eksik etmesinci hale getirecek, kısaca güdüleyecek, uyuşturucak ve kullanacaktır.

"Kitlesel olarak aşırılığa eğilim gösterme, hoşgörüsüzlük ve radikal bir değişime duyulan umutsuz arzu; istikrarlı bir demokrasiyi imkansız kılan bütün bu faktörleri yaratmak oldukça zor bir iştir. halk kendini güvende hissediyorsa politik açıdan tahrik yaratmak isteyenler kendilerini boş meydanlarda atıp tutarken bulurlar. Gerçekleşen senaryo ise şudur: insanlar birden bir korkuya kapılır, başka türlü şüphe etmeyecekleri tehlikenin farkına varırlar* ve ortalıkda konuşan tahrikçilerde buna tercüman olurlar." Naziler İktidarı nasıl Ele Geçirdi, William Sheridan Allen, s:53, Alkım yayınları.

*Türkiye açısından ise yakın geçmişimizde ve birazda günümüzdeki "Tehlikenin Farkında mısınız" kampanyasını anımsayalım.

Türkiye de İttihat ve Terakki kültürü, terkedilmiş yada karşıya alınmış değildir, tek cümleyle özetleyeceğimiz bir geçiş ve yansıma süreci vardır, Türkiyede devlet ve üstyapı modeli ittihat terakki'nin örgütlenme modelidir, bu yapısal benzerliği bir yana bırakırsak, en çokda İttihat ve Terakki'den darbecilik miras alınmıştır. Daha baştan yönetim anlayışı malesef tepesinde kendilerini her şeyin istihbaratçısı sayan, toplumun her an parçalanacağı, dağılacağı, ileriye dönük ve atılmış adımların hepsinin suya düşebileceği vb korkular ya örgütlüdür ya da örgütlenmiştir(yönetimde şeflik anlayışı). Tüm bu miraslar tam anlamıyla aşılamamış, açıkdan olan bu yönetim anlayışı asli sigorta olarak yer altına çekilmiştir. Gelişen süreç ve ilerleyen tarih açısından ise diğer tarafdan da feodalitenin kendiliğinden çözülmeye girmesi süreciyle birlikde bu tarz örgütlenme modelleride gereksinim ve gerçekliğini yitirmiştir, yitirmektedir, bu sürece karşıda bu otokratik ve askeri şeflik modeline dayalı faşistleşmiş yapı direnmektedir(ki bu yapı bu gün çağımızın en adi örgütlülüğünü sergiliyor denebilir, susurluk'dan şemdinliye, uyuşturucu ticaretinden silah kaçakçılığına, ekonomik çıkarları sözkonusu olanların rakiplerini sindirmek yada yok etmek için başvurduğu kiralık katillik işlerine, Jitem'den Hizbullah ve bizzat TİT(Türkiye İntikam Tugayı) kurmaya varana değin açığa çıkanda tamamen bu yapıdır.) Bu yapı ise bir üstde kısaca aktardığım alıntıdaki işlerle hem iş bitiriyor hem de kendisini din-millet olgusu üzerinden kitle sömürüsüne dayalı bir zırh oluşturuyor. Basın ve medya ve sosyal iletişim ağlarında hatrı sayılır bir güce sahiptirler ve bir çok aşırı uçlarda seyreden milli söylemleride ölüm-kalım meselesi gibi piyasaya sunan bu çekirdek kadrodur denebilir. 1990 larda ise bir anda bu sunumalrın artmasının altında ise dünya daki değişimler, ve bu tür örgütlenmelerin hem bilince edilmesi hemde toplum nezdinde deşifre olmalarının sonunda ayaklarının altından toprak kayacağı ve savunmasız kalacakları histerisiyle de ilgilidir, bayrak inmez ezan susmaz dönemleri, bu faşist yapılanmanın kan kaybettiği ve kendi gelecekleri adına telaşa kapıldıkları dönemdirde.

Tarihde aydınlanma dönemiyle birlikde yayılan milliyetçilik akımlarından bahsederiz. Daha doğrusu ve aslında bahsetmemize bağlı bir şeyde değildir, bu somut yaşanmış bir gerçektir. Eğer biz bu unsura faşizm olarak yaklaşırsak hatalı çıakrımlar üretmiş oluruz. tarihde her iktidar ve yönetim anlayışı sosyal ve toplumsal örgütlülüğe ihtiyaç duyar. Bu feodalitede ümmettir haliyle ümmetçiliğin toplumsal ve sosyal varlığı gibi, yeni tipde bir sistem, yeni tipde devlet ve yönetim anlayışıda, sosyal, politik, toplumsal ölçekli bir birlikteliğe gereksinim duymuştur. Bu gereksinim ve birleştirici belirleyici birliktelik millet unusuru üzerinden şekillenmiştir. kaldı ki feodalitenin yayılmışlığı coğrafik alanlardaki çeşitli milletlerin, millet bilinci ve örgütlülüğü ile kırılabilirdi. Dünya da feodal ülkeler yıkılmış yerlerine ise ulus-devlet modelli devletler kurulmuştur. Bu anlamda bu devletlerin faşist olduğunu iddia edemeyiz.

Emeryal yayılmayıda milli bir yayılma olarak görme anlayışıda ekonomi-politiklikden yoksun kalmaktır. Eğer emperyalist yayılmalar milli bir amaç temeline dayanıyor olsa idi, bu gün dünyanın tüm gelişmiş, emperyalist ülkelerini katıksız faşist olarak görmemiz gerekir. Onlar dışında kalan gelişmemeiş ülkelerin ise henüz ekonomi-politik ve sosyo-kültürel olarak feodaliteyi tasviye edememiş olmaları ve milli unsurun hala öyle ya da böyle belirli ölçeklerde yaşıyor ve aşılmamaış olmasına bakarak da tüm gelişmemeiş ülkeleride faşist olarak nitelememiz gerekirdi. Tabloya böyle baktığımızda dünya da faşist olmayan bir ülkeden bahsetmek neredeyse imkansız hale gelir. Emperyalist yayılmanın temelinde ekonomik sömürü yatar. İster kendi yayılmacı politikalarını benimsetmek ve bu doğrultuda meşru zemin bir onay almak için kendi toplumları içerisinde dönemsel olarak dini, isterse yine aynı anlama gelmek üzere milleti kullanıyor olsunlar, burada amaç ekonomik sömürü ve ona maddi ve manevi bir zemin oluşturmak temeli var ise bu faşist değil, emperyalist, kapitalist(sermaye birikimi ve servet adına kaynak sömürüsü) bir yaklaşım ve yayılmadır denebilir. Hayır öyle değil ama coğrafyaya salt ırka ve millete dayalı, yayıldığı her bölgede başka mileltleri sindiren, asimile eden veya tarihsel gerçeklikten kopartıp, tarihsel olarak yok olmaları temelinde yürütülen uygulamalar ise, buna da emperyal ya da emperyalist yayılma denemez, buda faşist yayılmadır.

Ulusalcı olduğunu iddia edipde ulusların kendi kaderini tayin hakkını karşıt bir görüşle tartışmaya açanlar ulusalcı olamamışlar demektir. Milliyetçilik akımları ile yayılan ve ulus devletlerle sonuçlanan burjuva devrimler dönemini düşündüğümüzde, bu burjuva bir hak olarak açığa çıkmıştır. Bu anlamda ulusalcılığın ölçütlerinden bir taneside ulusların kaderlerini tayin hakkına saygı duymak ve ulusların kendi kaderlerini belirlemelerine karşı onları sindirme, asimile etme, yok etme yoluna başvurmak değil aksine yerine göre destek sunmak, yardımcı olmak olmalıdır.

Bu anlamda ulusalcı olmak ile üst paragraflarda kabaca geçtiğim İttihat terakki yapılanmasının darbeci, ortaçağdan miras otokratik yönetim ve merkez anlayışının sahte varlık koşullarına tabi olmak arasında deirn bir fark vardır.

Yine de ulus-devlet sorunlarını aşmak ve çağdaş, demokratik ülke ve toplumsal yapıya kavuşmak bana göre üst perdeden söylem yada salt kültürel bir sorun gibi ele alınamaz. (yani insanların fikir ve düşüncelerinden hareketle faşist olarak isnat edilmesi ya da damgalanması toplumsal ve iletişim alanları açısından hem töhmet altında bırakıcı hemde demokratik, ifade özgürlüğü temelinde bir tutum olarak düşünülemez, tersinden belkide buda ayırt edici özelliklerini kaybettiğimiz faşist kelimesini kendimizede esas aldığımız bir yaklaşım olabilir) Ulus-devlet, vatan-millet sorunları ve edebiyatını aşmak feodal üst yapınında tasviyesi ile doğru orantılı işleyecek bir süreçtir. Bir ülke ekonomik bağımsızlığını henüz sağlayamamış ise bu feodaliteyi henüz tam anlamıyla tasviye edememiş olduğunu, gelişim sürecini tamamlayamamış olduğunu gösterir. Ümmet ve din istismarı üzerinden siyasal partiler kapitalist bir dünya da hala tek başına iktidar olabiliyorsa, ister istemez milli varlık söylemi kendiliğinden bir yer ediniyor demektir. Bu yansımalar tamamen politiktir ve bir tarafda din diğer tarafda ise millet istismarcılarını yaratacaktır ve her milli söylemi faşist olarak damgalamak bana göre objektif koşulların görmezden gelmek demektir. Ulusalcılar faşist ise ümmetçiler köhne gerici, oligarşik(günümüz açısından faşist) olmalıdır. kapitalist-emperyalizmden yana olanlarda, yayılmacılığın millet ve coğrafya ötesi olduğuna göre onlarda faşisttir. Sosyalistlerde sosyal faşisttir. Faşist olmayan kimse kalamıştır denebilir.

salt öznel ve kendi subjektifliğimizi bir yana bırakalım ve sitemizde sadece ırkçılığa yer olmadığını tekrar hatırlayalım. Örneğin ırkçılığa kapıları kapalı bir site olmamız bize işte yasaklamışsın denebilir, ortada bir yasak yoktur, ortada siteye katılan tüm gönüllü birlikteliğin bir tercihi vardır. Bu bir tercihdir ve sitemizde ırkçılık tercih edilemez bir şeydir ve iletişim alanında ne onlarla nede onların bizimle olmasını tercih etmiyor ve istemiyoruz. Durum bu kadar açıktır.

Anti-emperyalist olma meselesinde de ulusal yaklaşımlarımızla ilgili bir iki şey söylemek istiyorum, emperyalizm dediğimiz milli bir yayılma ve milli bir karşı koyuş değildir. Savunulması gereken milli bağımsızlık değildir, ekonomik bağımsızlıktır. Milli bağımsızlık zaten TC kurulduğunda elde edilmiştir. Bu anlamda milli bağımsızlık sorunu olan Türkler değil Kürtlerdir. İster kabul edilir ister edilmez ama objektif gerçek böyledir. Bu gerçek görülmediği sürece de Türkiye zaten o sloganik söylemlerde adı geçen ilericiliğe erişemeyecek, gelişimini sürdüremeyecektir. Emepryalist yayılmada milli yayılmayı amaçlamaz ancak bu yayılmayı başarabilmek için girilen coğrafyada toplumsal irade sağlayacak her türlü sosyal-kültrel oluşumuda dağıtmak zorunda kalabilir. Ya da tersinden işgal dönemlerinde toplumu toplumsal bir karşı koyuş temelinde din ve millet gibi yapılarla birleştiriyor olmamamız meselenin özünün millet veya din olduğu sonucuna varmamızı sağlamaz. tamamen ekonomiktir ve bağımsızlık milli bağımsızlık değil ekonomik bağımsızlık açısından geçerlidir. Bir diğeride milliyetçilik akımları. Bu gün Türkiye'nin milliyetçilik akımlarına ihtiyacı yoktur, artık salatanat dünyasında yaşamıyoruz. Devlet kurulmuş, saltanat ve feodal iktidar tasviye edilmiş, milliyetçilik akımı yaymanında, böylesi bir akımda durduğunu sanmanında objektif gerçekliği kalmamıştır. Ulusalcılık açısından ise yakın tarih pratiği göstermektedir ki iki seçenek ortaya çıkmıştır, ya ittihat terakki tarzı bir yapılanma yada sosyal demokrasi temelinde bir yapılanma.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Allah Teorisi çöktü! kafasikarisik Konu-dışı 14 18-07-2011 13:34
Kemalizm Çöktü (Ağlayacak Değiliz!) Jolly Jocker Politika 49 30-03-2011 22:11
sovyetler birliği niye çöktü ? emrekalkavan Tarih 34 31-03-2009 05:57
Materyalizmin Neden Sonuç Tanrısı Çöktü HanifTürk Felsefi Tartışmalar 7 26-08-2008 04:29

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 06:47 .