Ortada gizemli bir mescid falan yok Frodo.Bizim bilmeyişimiz olaya gizem katıyorsa onu bilemem.
Kaynak sordun....Daha önce kaynağımı vermiştim.Cirane vadisindeki mescide o zamanki Mekkelilerin mescid-i aksa dediklerini bunun Vakidi'nin Megazisin'de ve el-Ezrakî’nin Ehbar-ül Mekke'sinde bu şekilde anlatıldığını yazmıştım.Oraları okumadın sanırım.Bu kezde hernekadar uydurulmuş ya da tahrif edilmiş olsalar da hadislerden de kaynak verebiliriz
.(uydururken ya da tahrif ederken gözden kaçırdıkları bazı noktalar da olabiliyor netekim. )
Hadis rivayetlerinde mescid-i aksa 3 yerde geçer.Dikkatinizi çekerim,bunların hiçbirisi de isra veya miraçla ilgili değildir;
Birinci rivayet; Sahih-i Buharî, 21 kitab, 1. Bab, 1 numaralı hadis: 3.cilt/1130
“...... Ebu Hüreyre’den tahdis etti ki, Peygamber şöyle buyurmuştur: “İbadet için şu üç mescitten başkasına yolculuk edilmez: Mescidi Haram, Mescid-i Rasülüllah, ve Mescid-i Aksâ.”
İkinci rivayet; Sahih-i Buharî 21. Kitab, 8 numaralı hadis:
…Bize Şu’be, Abdulmelik ibn Umeyr’den tahdis etti. O şöyle demiştir: Ben, Ziyâd’ın himayesinde olan Kazaa’dan işittim, o şöyle dedi: ben Ebu Said Hudri’den işittim; o, peygamberden dört şey tahdis ediyordu ki, bu dört şey hem beni hayrete düşürdü, hem de sevindirdi. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Eşi veya bir mahremi kendisiyle beraber bulunmayan kadın, iki günlük mesafeye sefer etmesin.Ramazan bayramının ilk günü ile kurban bayramının dört gününden ibaret olan ramazan ve kurban bayramı günlerinde oruç tutmak yoktur. İki namazdan sonra da namaz yoktur; biri sabah namazından sonra güneş doğup yükselinceye kadar, öbürü ikindi namazından sonra güneş batıncaya kadar. Namaz kılmak için şu üç mescitten başka bir mescide sefer edilmez: Mescidi Haram, Mescid-i Aksâ ve benim mescidim.
Bu iki rivayet aslında aynı olmasına rağmen ravileri farklıdır; birincisi Ebu Hüreyre menşeli iken, ikincide ara ravi Ebu Said el Hudri olmuştur.
Ezrakî’nin tespitlerine göre bu rivayet, saray beslemelerinden Şihab-ez Zühri tarafından o günkü iktidara yaranmak ve iktidara meşruiyet kazandırmak maksadıyla peygamberimizin;
“Ancak üç mescit için sefere çıkılır. İbrahim’in mescidi (Kâbe), şu benim mescidim ve Süleyman’ın mescidi.” şeklindeki ifadesinin,
“Ancak üç mescit için ziyaret seferine çıkılabilir. Bunlar, Mescid-i Haram, şu benim mescidim ve Mescid-i Aksa’dır.”
şekline sokulması suretiyle tahrif edilmiştir. Geniş bilgi Ezrakî’de vardır.
Üçüncü rivayet; Prof. İbrahim Canan’ın hazırladığı Kütübü Sitte kitabının 8. Cilt; 134. sayfası (Bu rivayet, Buharî, Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Mace’de çeşitli konularda mükerreren yer almıştır):
İbrahim İbnü Yezid et-Teymî anlatıyor: Babamdan mescidin avlusunun kenarında Kur’ân öğreniyordum. Bu sırada secde âyeti okumuşsam babam hemen secdeye kapanıyordu. Kendisine: “Babacığım yolda niye secde ediyorsun?” diye sordum. Dedi ki: “Ben Ebu Zerr RA’ın şöyle dediğini işittim: Rasülüllah’a yeryüzünde inşa edilen ilk mescidin hangisi olduğunu sordum: Mescid-i Haram olduğunu söyledi. Ben: Sonra hangisi? dedim, Mescidi Aksâ! diye cevap verdi. Ben İkisi arasında kaç yıl fark var? dedim.
Kırk yıl! dedi ve ilave etti: Yeryüzü sana mescittir, öyleyse nerede namaz vaktine ulaşırsan namazını kıl, çünkü fazilet ondadır.”
Şimdi burada dikkat edilmesi gereken nokta iki mescidin inşa edilmesi arasında 40 yılın oluşudur.Şimdi hepimiz biliyoruzki Kur'an ve diğer dinsel metinlerde Kabeyi İbrahim Peygamber inşa etmiştir ve biz yine biliyoruz ki Kudüsteki mabedi de Davud ve Süleyman Peygamberler inşa ettirmiştir ve tarihi verilere baktığımız zaman bunların arasında enaz 1000 sene olduğunu görürüz?Peki o halde hadiste Kabe'den 40 yıl sonra inşa edilen mescid neresi olmaktadır?Bunun cevabını artık Frodo versin.
Bi de Kudüs'teki mabedle ilgili rivayetlere bakalım...Orası Mescid-i Aksa'mıymış,yoksa başka birşeymiymiş?
Birinci rivayet; Prof. İbrahim Canan’ın hazırladığı Kütübü Sitte kitabının 17. Cilt, 26, 27. sayfası:
el-Berâ anlatıyor: Rasülüllah ile birlikte *Beyt-ül Makdis’e doğru on sekiz ay namaz kıldık. Medineye girişinden iki ay sonra kıble istikameti Kâ’be’ye çevrildi. Rasülüllah Beyt-ül Makdis’e müteveccihen namaz kılarken yüzünü çokça semaya çeviriyordu. Allah Teala hazretleri, peygamberinin kalbinden geçeni, yani, Kâ’be’ye yönelme arzusunu bildi. Bir gün Cebrail aleyhisselam yükseldi. Rasülüllah, o, *yerle gök arasında yükselirken onu gözüyle takip etmeye başladı, onun nasıl bir vahy getireceğini gözetliyordu. Derken Aziz ve Celil olan Allah “Biz senin yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz.....” (Bakara suresi 144. âyet) âyetini indirdi. Biz, Beyt-ül Makdis’e doğru farzın iki rekatını kılmış tam rükuda iken, bir *adam gelip: “Kıble, Kâ’be’ye doğru çevrilmiştir!” haberini getirdi. Derhal yönlerimizi çevirdik. Namazımızı yenilemeyip kıldığımız kısmın devamını tamamladık. Rasülüllah: “Ey Cibril! Beyt-ül Makdis’e doğru kıldığımız namazların hali ne olacak?” diye sordu. Bunun üzerine de Allah teala hazretleri: “Allah sizin imanınızı ( daha önce Beyt-ül Makdis’e doğru kıldığınız namazları) zayi etmeyecektir.” âyetini (Bakara suresi 143. âyet) inzal buyurdu.
İkinci rivayet; Prof. İbrahim Canan’ın hazırladığı Kütübü Sitte kitabının 2. Cilt, 154. sayfası (Bu hadis Buhari’de dört kez, Müslim’de bir kez, Tirmizi’de üç kez, Nesaî’de dört kez yer almıştır):
…el-Berâ İbn-ül Âzib buyurdular ki: Rasülüllah Medine’ye gelince, önce Ensar’dan olan ecdadının- veya dayılarının- yanına indi: O zaman namazlarını on altı veya on yedi ay boyunca Beyt-ül Makdis’e doğru kıldı. Ancak kıblenin Kâ’be’ye doğru olmasını arzuluyordu. Kâ’be’ye doğru kıldığı ilk namaz da ikindi namazı idi. Bu namazı Rasülüllah ile beraber ashaptan bir grup kimse kılmıştı. Bu namazı kılanlardan biri, oradan ayrılınca bir mescide rastladı. Cemaati namaz kılıyordu ve tam rükû halinde idiler. Adam onlara: “Şehâdet ederim ki Hz. Peygamber’le Kâ’be’ye doğru namaz kıldık.” dedi. Cemaat oldukları yerde Kâ’be’ye yöneldiler. Müslümanların Beyt-ül Makdis’e doğru namaz kılmaları Yahudileri memnun ediyordu. Yüzler Kâ’be’ye doğru yönelince Yahudiler bundan hiç memnun kalmadılar. Beyinsiz Yahudiler dedikoduya başladılar. *Arkadan hemen şu âyet nazil oldu: “İnsanlar içinden bazı beyinsizler…” (Bakara suresi âyet 142- 145)
Üçüncü rivayet; Prof. İbrahim Canan’ın hazırladığı Kütübü Sitte kitabının 2. Cilt, 157. sayfası:
Müslim ve Ebu Dâvud’un Enes’ten rivâyet ettikleri bir diğer hadis şöyledir: Onlar Beyt-ül Makdis’e doğru *yönelmiş halde, sabah namazının rükûunda iken, Benî Seleme’den bir adam kendilerine uğradı ve “Kıble istikameti Kâ’be’ye çevrildi” dedi. Bu sözünü iki kere tekrar etti. Cemaat rükûda iken KÂ’be’ye yöneldiler.
Dördüncü rivayet; Prof. İbrahim Canan’ın hazırladığı Kütübü Sitte kitabının 2. Cilt, 157. sayfası (Bu rivayet Ebu Davut ve Tirmizî’de yer alır):
İbnü Abbas anlatıyor: Âyeti kerimenin emriyle Rasülüllah kıbleyi Kâ’be’ye yöneltince Müslümanlar sordular: “Ey Allah’ın rasülü, Beytül Makdis’e yönelerek namaz kılmış ve şimdi ölmüş olan kardeşlerimizin namazları ne olacak?” Bunun üzerine Cenabı Hakk şu âyeti indirdi: “ Senin yöneldiğin *istikameti, peygamberlere uyanları, cayanlardan ayırd etmek için kıble yaptık…” (Bakara *suresi 143. âyet.) *
Eveet! Demekki neymiş?Bizim Mescid-i Aksa diye bildiğimiz mabed Beytül Makdis'miş.Yani aslında ortada Kudüs'teki mabed için,"orası Mescid-i Aksa'dır." şeklinde bir hadis de bulunmamaktadır.Orada çok sonraları halife Abdulmelik'in Beyt'ül Makdis'in temelleri üzerine mescid inşa etmesinden sonra Mescid'i Aksa (uzak mescid ) denmiştir.Bu deyiş şayet anlamına binaen söylenmişse gayet masum ve yerinde bir deyiştir.Amma Halifelerin Kudüs'ü ellerinde tutma pahasına oraya İslam nezdinde bir kutsallık izafe etme gayesiyle denmişse,işte bu kelimelerle oynamanın,anlamı çarpıtmanın,dini çıkarlar uğruna tahrif etmenin ta kendisidir.