Ölüm bir son mudur yoksa tekamül sürecindeki geçiş unsuru mudur? Bence son olmayabilir.
Doğmadan önce yoktuk ve hiçbir şey hissetmiyorduk. Fakat sonra birilerinin çocuğu olarak dünyaya geldik ve de öleceğiz.
Öldükten sonra doğaya karışacak ve o karışan parçalarla tekrar yaşam bulmak mümkündür bence ama kesin değildir.
Dünyaya gelmek denir ama aslında gelmekten ziyade mevcut parçalar biraraya geliyor. Aslında doğmadan önce parçayız ve potansiyel olarak varız. Bu kaçıncı hayatımız ve ne kadar zamandır cansız parça olarak deviniyoruz bilmiyoruz ama doğabiliyorsak bir tekamül süreci var ve son yok. Son yok ama hep cansız parça olarak mı kalacağız yoksa tekrar yaşam mı bulacağız şansa bağlı.
Bu reenkarnasyondan farklıdır. Reenkarnasyonda ruh inancı vardır. Bu tekamül süreci ise tamamen materyalist bir süreçtir. Doğmadan önceki olduğumuz parçalar tesadüfen belli kişilerin spermi oldu ve yumurtayla birleştiği için biz buradayız.
Çok ilginç bir süreç. Bence ölmemek de mümkün ama nasıl bilmiyoruz, ölümü engelleyemiyoruz. Öldükten sonra hep parça olarak kalıp bir daha doğmayabiliriz. O yüzden o kadar şansdan birinin bize denk geldiğini anlayıp değerimizi bilmemiz gerekiyor. Ama keşke ölmesek.
Bir bitkinin aşkıyım, maşukutur bunu şiirsele döken.
Şairin aklı şaştı gitti, duygudur kağıt üstüne çöken.
Artık hiçlik denen şeyde kalmadı, geldiği yere gitti.
Ölüm dahi yokluk değil, bülbüldür yolların da öten.
Sevgiler
Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Öldükten sonra , bilinçli halini tekrar elde etmenin hayalini kuranlar , sahip oldukları bu yaşamın farkında olmayanlardır.
Öldukten sonra olacak olan belli , tüm bedenin , şayet topraga gömüldü isen orada ÇÜRÜDUKTEN ve kokuştuktan sonra toprağa karışacak. Hiç bir özelliğin kalmayacak , kuru kemiklerin ve sahip olduğun dişlerin , Bu durumdan dahi bedenimin içinde ruh vardı ! Safsatası ile , cennete giderim , başka bir halde dirilirim gibi çıkarımlarda bulunan tüm insanlar yok olmak korkusu ile kendilerini telkin ediyorlar.
Öldükten sonra YOK sun , kabullen artık bunu . Doğmadan önce ne isen ? Öldukten sonrada o sun .
Kendini çok özel hisseden ve yaratıldığı , takıntısı ile yaşamını sürdüren bu insanlar sonsuzluk paranoyası ile birilerine ,yaşamında kul köle olduklarını dahi hissedemiyorlar.
Öldüğün zaman bitmiştir... varsa aksi bir ispatın ! Buyur yaz. Tanrı mı ! O da ne ?
Ölmekten korkmak ise başka bir duygusal haldir. Ölüm ile karşı karşıya kalmak ve korkmak gayet doğaldır. Ölüm dediğimiz , bedenin işlevini öyle yada böyle bitirmesi KESİNLİKLE olacak bir olgudur. Olacak olandan korkmak bu durumda anlamsız kalıyor.
Ateist değilseniz ölüme farklı anlamlar verebilir,istediğinize inanabilirsiniz ama bir ateist,ölümün bir SON olduğunu bilir..
Bende ölümle ilgili ünlü bir sahneyi işaret edeyim;
Bilmeyenler için..
Bu çok ünlü bir dizinin son sahnesidir ve videonun sonunda bir anda gördüğünüz karanlık,başroldeki kel kafalının yani James Gandolfini'nin(hastasıyım) öldüğünü bize söylemektedir..Tuvalete giden mi öldürdü,yoksa içeride gezinen iki kişi mi,bunu bilmiyoruz ama kesin olan James Gandolfini'nin ölümüdür..
Ölüm de gördüğünüz gibi aynen böyledir..Yani karanlık..
Ölüm doğadaki gelgeçlik, dönüşme, deveran, devinim, (hareket ve) dönüşüm, gibi olguların , tüm bunların ifadesi sanırım.
Bir de ölüm bir son mudur? kim için? ne için?
"Ne"ler ve "kim"ler olacaksa/doğacaksa ve olmaya (ve ölmeye de (ki dönüşmeye) ve yeniden doğmaya devam edecekse ölüm bir son mudur? Neyin sonudur?
Yeniden doğanlar ben ve biz olmayanlar mıdır? Biz-ben kimdir? Onlar kimdir ve kim olacaktır? Ben kimdim-neydim?
Bir kere Ölüm son mudur? derken " ben varım" ve "ben benim" ben benim içinim" ben teksade ve tek gerçeğim" "ben özerkim-varoluştan iç/içrek özerk ve bağımsızım (ya da bağsız)", "ben gerçeğim/gerçek olanım" diğer şeylere de dair değilim vb. denmektedir sanırım
ve ölüm geçiçiliğim için bu geçici benim ve benliğim için bir son mudur? vb. diye sorulmaktadır.
Ağaçlar öldüğünde (yenileri doğuyor) ormanlar yaşamaya devam ediyor. Ve kaplanlar öldüğünde yenileri. Biz arada bir fark görmüyoruz. Aslına bakarsak bu olgularda (ölüme) bir karmaşa ve yukarıda anlatılan sunulan gibi bir bağ ilinti ve gözlem görmüyoruz..
Daha aslına bakarsak böyle bir anlayışta görmüyoruz
Yani bir ağaç varsı ve o saltık kendi beni olan bir "ben"di. Bir kaplan vardı ve öyleydi gibi..
Bunlar dini paradigmaların tahakkümleridir. Doğayı bölen/işleri ve oluşları bölen ya da bağsız/bağımsız ve (diğerleriyle bağsız) bir kendi türeten. Maddeden bağsız kendi türeten /aşkın türeten vb.
Anlayışlar ve sorular bu haliyle oldukça karmaşık ya da sınırlı sanıyorum..
İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
ölümsüzlük;
belki kaybetmekten korkanların bir avuntusudur..
belki insanoğlunun binlerce yıllık birikiminin bir neticesinden doğan bir doğrudur..
yada bitkinin düşüdür. belki de hepimiz bir düş görüyoruz, uyanacağız. tekamül devam edecek ve cehennemimizden çıkıp cennetimizi bulunca süreç tamamlanacak, büyük parçaya karışacağız. kim bilir!
neyi hayal edersen neye inanırsan onu yaşarsın.
***Tanrı mineral de uyudu, bitki de düş kurdu, hayvanda uyandı, insan da kendini buldu ***
Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz:
Kuklacı Felek usta, kuklalar da biz.
Oyuna çıkıyoruz birer ikişer;
Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.
Olumden sonrasini konusmak zor. Dogumdan onceki surecimizi konusmak gibi birsey bu. Olumun gercek oldugunu biliyoruz. Aslinda her dakika her saniye zaten olup olup yeniden doguyoruz. Yasayan hucrelerimiz biz farkinda olmadan oluyor ve yenileriyle devam ediyor. Bizi var eden hucrelerimizle bir olup, bir doguyoruz. Olum bizde istenmeyen bir misafir sanki.
Yine Hayyam'in dedigi gibi "olumden de korkmam, er gec olur insan. Istedigim gibi yasayamamaktir beni korkutan."
Hassan Sabah bir müridine tanrı (allah) yoktur diyor Ö mürid de soruyor Alah yoksa Peygamberler yalan mı söyledi
Hassan Sabah hayır yalan söylemedi diyor. İnsanları mutlu etti. Düşün ölüm bir canlı için sondur ama o canlı başka bir dünyada başka biçimde yaşayacağına inanırsa mutlu olacaktır. Peygamberler insanları mutlu etmiştir. Diyor.
Ölüm bazıları için sondur bazıları için yeni başlangıç neye inandığına bağlı.
Bir gerçek gözle görülüyor Ölü vücut toprağa gömülüyor ve orada çürüyor. İnanmakla görmek arasında fark bu.
Bahsettiğim tekamül süreci tamamen materyalistik bir süreçtir. Doğa üstü unsurları varsaymamaktadır.
Dolayısıyla doğa üstü kavramları bu konuya dahil etmeden bu çerçeve dahilinde konuyu ele almamız daha makul. Ölüm bir son mudur yoksa tekamül sürecindeki bir geçiş unsuru mudur bunu kesin olarak bilmiyoruz. Fakat öldükten sonra başka bedende hayat bulmak olasılıklar dahilindedir.
Ama cansız parçalar olarak da devinebiliriz. Bu kaçıncı hayatımız veya ne kadar zamandır cansız olarak deviniyoruz bunu bilmiyoruz. Umarım bir gün bunu bilmenin yolu açığa çıkar. Fakat daha da önemlisi ölmemenin yolunu bulmamız gerekiyor, hayata gelmişken terketmeye gerek yok bence.