speech´isimli üyeden Alıntı
tamam işte, ben de aynısını diyem. kamalistler ile saudiler, osmanlı'ya garşı ingilizlarla işbirliği yaptılar yani kamalistler ile saudiler osmanlı'yı arhadan vuran vatan hayınlarıdırlar.
|
Kısa bir mesaja bir cild dolusu 'ironi' sıkıştıran, müdâhil olduğu konuların hemen hepsine son derece hâkim birisinin, Milli mücâdele döneminde etkin olan siyâsi aktörleri - Mustafa Kemâl, Vahidettin vs.- bu denli yüzeysel algılaması pek mümkün görünmüyor.
Mustafa Kemâl büyük nutkunda "Ben Samsun'a bir elimde silah, diğer elimde idâm sehpâsı ile geldim" der. Milli mücâdele kadrosuna önderlik etmiş ve liderliği hemen tüm devletlerce kabul edilmiş bir kişinin "Suud aşireti" ile aynı kefeye konması bilgisizlikten ziyâde, satır aralarına ustaca serpiştirdiğiniz ironinin sonucu olsa gerek.
Aynı şekilde Vahidettin için söylenen "Vatana ihânet" yakıştırmasının da doğru olmadığı mâlûmdur. Çünki hiç bir saltanat sahibi, üzerinde hükmedeceği ülkesi olmadan saltanatını devam ettiremez. Kaldı ki "Kuvvacı"ların 'Vatan' dediği topraklar, Osmanlı devlet sisteminde 'Pâdişâhın mülkü' kabul edilirdi. Bu durumda Vahidettin ihânet ettiyse, kendi mülüküne karşı ihânet etmiş olmalı ki, bu son derece saçma bir düşüncedir.
Gerçi Mustafa Kemal Vahidettin için "hain" sıfatını kullanır. Fakat o dönemdeki siyasi konjonktür, kültür devrimlerinin amacına ulaşabilmesi noktasında Saltanat ve Halifelik kurumuna medhiyeler dizilmesi beklenemezdi değil mi ?
Bu gün İngiltere, İsveç, Hollanda, Belçika ve İspanyada hâlen krâliyet âileleri var. Lâkin; bu hânedanların hiç birisi hem dini, hem de dünyevi otoriteyi uhdelerinde bulundurmuyorlar. Bizde Osmanlı hanedanı şimdiki cumhurbaşkanı yetikleriyle sembolik olarak devam etseydi dahi, Ümmetçi anlayışın her an karşı devrim yapma rsiki de son derece kuvvetli olacaktı.
Şimdi çoğumuzun yeterli görmediği ama; aynı zamanda, hepimizin de nimetlerinden faydalanmakta olduğu Demokrasi muhtemelen hiç olmayacaktı.