LEVH, uğraşların mantıklı değil, o şekilde çizgili okul defteri gibi düşününce, autocad'de şart değil paint'de dahi yapabilirdin. Evet haklısın, simülasyon olsaydı ve sende resmi öyle çizip, ona bakıp, böyle olmalı diye kurgulasaydın, kendi kurguna simülasyon diyebilirdin.
Simülasyonda olunmaz, simülasyon görülür, rüyada olunmaz, rüya görülür... Tümü de nesnel gerçeklik arz eden öznenin uyarımları ve yorumuyla ilgilidir.
Duyu organlarımız, çeşitli nesnel etkileşimler yoluyla etkileşir, tepki verir ve tepki yorumlanır. 100 etki yorumlanabilir, yorumlayıcının yorumu etkiye bağlı olduğu gibi, zihinsel aktivite olarak yorumlanmış ve sembolize edilmiş verileri de tekrar yorumlayabilir, bu zihinsel bir aktivitedir, bu yolla, düşünebilir, hayal kurabilir, rüya da görebilir veya anlık olarak duyu organlarına çeşitli etkileşimler iletilebilir, beyin yorumlayacaktır. İster doğal etki olsun ister yapay. Asıl olan yorumlayıcıdır, etkidir, etki ve tepkinin nesneleridir, önce bunlar şarttır.
Hasılı örnek verilen 100 etki, duyular aracılığıyla yorumlandığı için, zihinlerimiz bir yargıya varır. Yorum, yorumlanan şeyin kendisi değildir, isminden de anlaşılacağı gibi yorumdur, şu ya da buna yormaktır, tanıdır, dairdir.
Gözlerimiz toplayıcı olmak zorundadır, dolayısıyla orada bir mercek mekanizması oluşur. Kulak zarlarımız, ortamda meydana gelen basınç değişimlerine olabildiğince hassas(olabildiğince!) tepki verebilmelidir. Simülasyon vb. sizin kendi, kendinizi kandırdığınız ve size yutturulduğu gibi bir mecrası yoktur, o mecraya olabilirlik payesi biçen sizin zihinlerinizdir, sizin gerçekliğiniz, sizin varlığınız aynı bir konudur...
Simülasyon, illüzyon, hipnoz, esasında bunlar temel olarak politik, psikolojik zeminlerin konusudur. Resmetmenin, seslendirmenin, işaret etmenin mağara resimlerinden bugüne kat ettiği mesafe modern mitolojiler namına etkili bir malzeme haline geliyor.
Bir isim, nesnenin yerine geçemez, bir isim nesnenin kendisi olamaz, bir resim, bir işaret, işaret edilenin, kaynağın yerine ikame edilemez, bizler işarete, temsile, sembole zihinsel aktivite esaslı yorum getiririz, yaptığımız yorum, şey'in kendisi, etkinin esas kaynağı değil, atıftır. Atıflarımızı kelimelerle yapabildiğimiz gibi, şekillerle, görselle, çizimle, resimle, parmakla vb. işaret ederek de yapabiliriz, önemli olan işaret edilenin görülmesi ve hakkında bilgi ya da bir vargı veya yargıya varmak içindir, bunlar birer araçtır ve araçların kendisi simülasyon değildir, simülasyon işaret edilme biçimi, işaretin tarzı ve görüntüye yansıtılana dair, zihinlerimizde, yani düşüncelerimizde yaptığımız yorumla ilgilidir...
Neyin gerçek, neyin olmadığı konusu, salt görsel esaslar üzerinden ele alınamaz, bu tarz anlayışlar ortaçağ idealizmine aittir ve bu tarz çıkarımlar felsefenin sefaleti mi, mantığın saçmalaması denir ne denirse densin, 300 yıl evvelin safsatalarıdır, Berkeleycilik en önemli referansıdır.
Elmayı kırmızı, yeşil, sarı yorumlaman, ardından da çıkıp aslında renk diye bir şey yoktur o halde elma da yoktur gibi absürt veya nesnel gerçekliği, fiziği, salt görsele indirgemek gibi safsatalardan uzak durmak gerekir. Duyu organlarının tepkimesi ve olabildiğince geniş bir satıhla görmesine doğru gelişen evrimden dolayı, ya da temel prensip olarak etki-tepki prensibiyle çalışıyor olmasından dolayı, avantajları kadar dezavantajları da olacaktır, çeşitli dezavantajların saltıklaştırılıp, mutlaklaştırılması üzerinden çeşitli sözde yargı ve teoriler üretmek ahmaklık değilse, bahtsızlıktır...
Kaldı ki, hiç bir canlı koşullardan bağımsız evrimleşemez, ortamdaki basın değişimiyle duyabiliyorsa, duyu organının gelişimi, ortamdaki basınca göredir, olağanüstü ve milyonda bir denk gelebileceği türden etkileşimlere göre değil, olağan etkileşimlere göre gelişir, bu hayatta kalması içindir. Bir alanda yetkinleşme avantaj ise, başka bir alanda dezavantaj haline gelir. Bir balık sudan çıkınca net göremezse, bu bir dezavantajdır, ancak balığın gözleri suyun içinde işlevlidir, bir kara canlısı içinde durum böyledir, bir karar-yarar, işlevsellik uyumu vardır ve bu uyum, bazı hallerde dezavantaj halini alır.
Geniş alanı görmek, detayda dezavantaj sağlarsa, detayı net görmek, geniş alan için dezavantaj olabilir, göz mercekleri, olabildiğince geniş bir alandan ışık edinirken diğer taraftan da bu bazı haller ve görünümler için dezavantaj olabilir.
Çıkıp sırf şu ya da bu dezavantajdan meydana gelen veya eş zamanlı uyarlama sorunlarından dolayı açığa çıkan arızaları vb. öne sürülüp ardından da absürt genellemelerle, gördüğümüz hiç bir şeyin gerçek olmadığı, gördüğümüz gibi olmadığı vs. lafzı üzerinden bir yığın kurgu üfürülür (görüntü yorumlanan yansımadır ve şeyin kendi, kaynağın kendisi değildir, o yüzden biz görmeye önem veririz çünkü bu sayede "gibi" diyebiliriz ve bilgi kaynaktan edinilen etkini yorumudur bu bağlamda şey'in tüm yönleriyle tam olarak ne olduğunu bilmek diye bir durum söz konusu değildir, ama bu hiçbir fikir edinemeyeceğimiz anlamına da gelmez ve edinebildiğimiz etki, bilgi namına o şeyi, diğerlerinden ayrıt etmeye ve tanımlamaya yetebilir. Şey, gerçekliğini ne olduğu, neye benzediğiyle değil, varlığı, çevreye bıraktığı etkiyle ortaya koyar, o sebeple üstüne basa, basa söyleriz, gerçek zihinlerimizden bağımsızdır, simülasyon da zihinlerimizden bağımsız bir varlık, gerçeklik biçimi taşımaz, sanki gerçekmiş gibi veya benzediğini düşündüğümüz zaman simülasyon kavramı anlam kazanır, biz simülasyona değil, simülasyon bizim zihnimize bağlıdır, o da zihinlerimizde bir yorumdur. Yani kendinde gerçeklik, fiziksel derinlik, hacim, boyut taşımazlar, zihinsel derinliklerinden, hacminden vs. bahsederiz ki, öznel kavramlarımız zihine göredir, nesnel ile öznel açıda kavramların zemini, neye göreliği değişir)
Neyse ifadelerimi kavramaktan uzak olduğun açık.
Son olarak, Güneş ışıkları Ay'a öyle vurmaz ve o biçimde de yansımaz-dağılmaz. Dünya ile Ay arasında ışığın bir engele takılması gerekir ki, otopaint'de çizdiğin gibi görelim... Ancak ışık da, maddi ortamda soğurulur, mesafeye bağlı olarak etkisi azalır. Eline bir fener al, yere tut, dik tutarsan bir daire çizer, çünkü fenerdeki ampulün etrafı kapalıdır, ışık engele takılmadığı satıh boyunca ilerler ve yerde bir daire oluşturur(fenerinizin biçimine bağlı). Sen fenerden giden değil, zeminden dönen ışık ve tonlar arası kıyas sayesinde görürsün ve dönen ışık, fenerdeki ampulün etrafının sarılması gibi sarılmış değildir, o sebeple daha geniş alana yayılır. Örneğin bir futbol sahasının ortasında, zemine dik ve 10 santimetreden tutulan bir ışığı, 100 metre ileriden baksan da görürsün, 1 km ötede yanan bir sokak lambasını, tepeden de görebilirsin, vadiden de görebilirsin, çünkü ışık zeminden etrafa yayılır, kırılır, bunu bir yana bıraksan bile, o zeminin yüzeyi, tamamen cilali olsa dahi, zımpara gibidir ve etrafa yayılan ışık, parçacıklar düşündüğün gibi çok uzun aralıklarla, fasılalı ve sırf belirli bir rotaya bağlı, seyrek olarak yayılmaz... Odanın ortasına yerleştirdiğin bir hoparlör, oda ortamında basınç değişimi oluşturur, sesi duymak için illa hoparlörün karşısında durman gerekmez. Kısaca senin otopaint ile çizdiğin resim gibi değildir, ama hakkını vermek lazım, demek ki olsa olsa, hayalindeki simülasyonda öyle olurmuş, ama gerçekte öyle olmuyor, yani iddianın tam tersi geçerli, demek ki simülasyonda değiliz (:
Piyasada olan birçok üçkağıtçı, google street vb kullanmayı sever, zira oradaki resimler, perspektif olarak çok daha aldatıcı olabilirler. Bunun en önemli sebeplerinden birisi, arka planda dikey yerleştirilmiş resimlerin, fare koordinatlarına, sağ, sol, yukarı aşağı hareketine göre ekranda döndürülmesi, sağa, sola açılarla hareket ettirilmesi ve çok daha küçük bir merkezi noktası, daha dar bir alanda odaklamayı sağlaması gerekir. Ekranın ortasını merkez aldığı için, açısal dönüşleri sağlarken de, resimleri belirli düzeyde eğip, bükerler, merkeze göre genişletip, daraltırlar. Ayrıca çekilmiş olan resimler çok geniş satıhları kadraja alabilen merceklere sahip makinelerle ve genelde hareket halinde olan bir aracın üzerinden çekilir(bu makinelerde merkezden dışa doğru sarkmalar olabilir). Bu durumda çeşitli dezavantajları beraberinde getirir. Monitörde gösterilirken, çok sayıda resim üst, üste binmiş durumdadır, yani ekran da atıyorum 100 resim vardır, bunlar arka planda eritilir veya katmanlar halinde birleştirilirler. Hem anlık hem de öncesinde. Anlık birleştirmelerde, tam eşleştirememe sorunları oluşur... örneğin yürürken çekilmiş 10 saniyelik fotoğraflarınız olsun, bu fotoğrafa yürüme etkisi oluşturmak için, 10 saniyede çekilmiş tüm resimler, ekranda çeşitli zaman aralığında sırayla gösterilmelidir, sizin simülasyon sandığınızın temelinde de bu yöntemler yatar ve o resim sandığınız, şahsına münhasır ayrı bir varlık, benlik atfettiğiniz de, aslında monitörde yanıp sönen ampullerden yayılan ışıktır. İşin temelinde olan prensip budur -zira ne demiştik organlarımız etki-tepki prensibi ile çalışır, bir şeyi yorumlamak için, öncelikle gerçek, nesnel, fiziki varlığınız olmak zorunda, varlık ve benliğiniz simülasyon olamaz, ama o envaı tür etkileri zihinsel olarak yorumlayıp kurgulayıp simülasyonlar, masallar türetebilir ve inanabilir(işte o zamanda simülasyonda, hayal aleminde yaşıyor denir, ama bu yaşamak, kafa olarak, zihinsel olarak ifade edilir)...
Ekran 3 boyutlu değildir, düz bir satıhtır, haliyle düz bir satıh üzerinde, gerçeğe yakın görüntü elde etmek kolay değildir. Gerçekte nesneler bizim hareketimiz esas alınarak, bizim konumumuza göre büyüyüp, küçülmez, eğilip, bükülmez, biçimden, biçime girmez, ama bir monitör yüzeyinde sanki gerçekmiş etkisi oluşturmanın yolu, sabit duran ekranda, resimleri oynatmaktır. Gerçekte biz sağa, sola, ileri, geri, aşağı yukarı hareket ederiz, hareketli nesnelerde bizim gözümüzde değil, fizik, ortam dahilinde kendinden şey olarak hareket eder, monitörde ise resimler hareket ettirilmek zorundadır yani aslında monitörde bulunan ampuller, gözlerimize ışığı çeşitli farklı tonlarla yollayabilmek için, saniyenin bilmem kaç birimiyle yanıp sönmelidir, haliyle bir çok sahtekar yukarıda ifade ettiğim araçları, işine geldiği gibi kullanır ve gerçeğin de böyle olduğunu, gerçek böyle ise demek ki simülasyon olduğunu vs söylerler. Bu bir aldatmacadır ve aldanmadır, zira yukarıda gerçekte nasıl olduğu, monitörde nasıl yapıldığı ve aradaki farka değindim(kaldı ki google vb ortamlardaki resimler genelde aynı gün, saatleri de yansıtmaz, örneğin bir yerleşim biriminin bir bölümü 3 gün önce çekilen, hatta bir bölümü ilkbaharda çekilmiş resim iken bir bölümü kışın çekilmiş resim dahi olabilir, bir çok resim araka planda eşleştiriliyor veya katmanlar zamanla güncelleniyor)...
Sonra abuk, sabuk gölge paylaşımları, onlarında tümü bu tarz programları kötüye kullananlardan, bilerek isteyerek sahtekarlık yaptıkları, kimisinin dangalaklardan para kazanmak adına(ki çoğunun) çeşitli resim, 3d programlarıyla üzerinde oynadıkları, kurguladıkları, kimisinde zemindeki açı farklarının fark edilmediği resimleri kullandıkları vb. aldatmacalardır, ama ne yazık ki bir çok insanı kandırmayı başarırlar...
Birisi vardı, hayli kalın kafalı olduğu belli, ama O'nda da ben mühendisim, popstarım cesareti var belli ki, zavallı insanlar bir salona toplanmış O'nu dinliyordu, o ise insanlara "sen salonun içinde değilsin, salon senin içinde" diyordu, artık o sen dediği her kim ise ondan gayrısı, o sen dediği kişinin kurgusu, kendisi bile... Ama itiraf ediyorum, o kişi benim, gerisi benim zihnimde, sen yoksun, siz yoksunuz boşa kendini paralama, bir gerçek var o da benim, simülasyon da benim. O kişinin mantığıyla cevaplarsak, sen simülasyon değilsin, simülasyon senin içinde, o zaman simülasyon benim, sizler ise benim masalımın figürleri (:
Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White ------ Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------ Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
|