Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Turan Dursun Sitesi Topluluğu > Servis Şartları & Site Duyuruları

Konu Kapatılmıştır
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 17-06-2009, 16:54
frodo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
frodo frodo isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 26 Aug 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 5.877

Onur Üyeliği 

Standart Süleyman Ateş'in Dilinin Altındakiler

15/06 tarihli Vatan gazetesinin net sitesinde Süleyman Ateş'in yazdığı bölümde bir kaç gündür devam eden bir seri ile ilğili makale yayınlandı. Makalede Süleyman Ateş sağlığında karşısına çıkmaya cesaret edemediği Turan Dursun'u eleştirmeye ya da doğru tabirle karalamaya çalışıyor. Yayınladığı kitabın ancak Turan Dursun öldürüldükten sonra basıldığını da ve sağlığında kimsenin onun karşısına çıkmaya cesaret edemediğini henüz unutmadık. Ancak sorun bu değil. Elbette Süleyman Ateş artık istediğini söyleyebilir, dilin kemiği yok.

Bir önceki paragrafta ölmesine çok üzüldüm derken takip eden paragrafta şu sözleri söyleyerek kinini kusuyor :

“Nice Turan Dursunlar Allah’ın nurunu söndürmeye çalışmışlar ama onlar sönüp ğitmiştir. Kur’ân ışığı ise ufukları aydınlatmaya devam etmektedir ve edecektir. Kur’an buyurur: “Allah’a ve Elçisi’ne karşı gelenler kendilerinden öncekilerin tepelendikleri gibi tepeleneceklerdir. Biz açık açık ayetler indirdik. inkârcılar için küçük düşürücü bir azap vardır” (Mücadele: 5).

İşte Süleyman Ateş burada İslamın gerçek yüzünü ortaya koymaktır. Bir taraftan ölmesi ile ilğili timsah göz yaşları dökerken diğer taraftan da gerçek niyetini belli etmekte kinini ve acizliğini ortaya koymaktadır. "Turan Dursun Allah'a ve elçisine karşı ğeldiği için tepelenmiştir ve bundan sonra da karşı gelenler tepeleneceklerdir. Bu son derece doğru ve haklı bir tavırdır." Gerçekte Turan Dursun'u öldürenler aklanmakta ve desteklenmektedir. Süleyman Ateş bu köşesinde açık açık yazamamaktadır ama Turan Dursun'un katillerini aklamakta ve bunu da topluma empoze etmeye çalışmaktadır.

İşte İslamın üst düzey savunucularında açıkça İslamın gerçek yüzünün ifşaatı. İslam düşünceye kilit demektir, düşünenlere ölüm vaat eder. O ancak kul olmayı kabul eder, onun dışındaki herkes tepelenmelidir.

Süleyman Bey şunu unutmasın ki artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Bugün bir değil binlerce Turan Dursun yaşamaktadır. Her biri de en az onun kadar kararlı ve azimlidir. Gelecek nesillerine yaşanabilir bir ülke bırakabilmek için aydınlanma mücadelesinde sonuna kadar yürüyeceklerdir. Ne gerici güçlerin oyunları ne de Süleyman Ateş'in katliam çağrıları Turan Dursunları engelleyemeyecektir.

Kadınları kara çarşafa, örtüye dolamaya çalışan bir zihniyetten başka da bir şey beklemiyoruz zaten. Ancak İslami zihniyetin altında yatan kan ve ölüm çağrılarına tüm duyarlı insanların aldanmamalarını bekliyoruz. Vatan gazetesini de böyle gerici, katliamcı, insanlıkdışı bir çağrıya yer verdiği için kınıyoruz. Tüm duyarlı insanları da bu cinayet teşvikçiliğine, bu katliam çağrıcılığına tepki vermeye davet ediyoruz.

Turan Dursun Sitesi


Aşağıdaki çalışmada site yazarımız Mutezile, Süleyman Ateş'in ve benzerlerinin iddialarını ele almaktadır :


SÜLEYMAN ATEŞ GIYBET ÇIKMAZINDA

‘Huzur imandadır’ şeklindeki minibüs sloganını şiar edinen Süleyman Ateş, İslamın şiddet ve mukatele (öldürüşüm), fütuhat dini olduğunu reddedemez. Adamın burnunun ucuna Ayetü-s Seyf’i (Kılıç ayetleri), Ayetül Kıtal’ı (katletme, öldürme aytelerini) dayayıverirler. O bunları bilir, bilir de bilmezden gelir.

Yalanlar, Çarpıtmalar, Kara Çalmalar;


* 11 Mart 1990’da 2000’e doğru dergisinin yazı işlerine bir mektup gelir. Süleyman Ateş’ten (!). Ertesi hafta sevgili Turan Dursun’un bu mektubu yanıtlar ve Süleyman Ateş’i kamuoyu önünde yüzyüze tartışmaya çağırır. Burada Turan Dursun’a sözü verelim:’’ Süleyman Ateşi yüzyüze tartışmaya çağırıyorum.: Kendisinin seçeceği yerde, konunun uzmanları önünde, kaynakları ortaya koyarak tartışalım. ‘’Ömrünü Kuranla geçirmiş’’ olduğunu söyleyen ve Diyanet İşleri Başkanlığı da yapmış olan Profesör kabul ederse buyursun mindere’’ ..

* Turan Dursun bu açık çağrıdan tam 6 ay sonra katledildi. Bu 6 ay içerisinde bakalım S. Ateş neler yapmış, neden cevap verememiş bir bakalım’’Benim ona cevap vermediğim savı ise asılsızdır. Son zamanlarda bir dergide çıkan yazısına cevap verdim. Çünkü onun din aleyhtarı yazılarından ancak 8 yıl süren yurt dışı yaşamımdan sonra haberdar oldum. İşte o zaman bir yazısına cevap verdim. Sonra “Din Bu” adlı kitabı çıktı. Ben bunlara cevap hazırlarken bir suikasta kurban gitti. Öldürülmesine gerçekten üzüldüm. Benim cevap kitabımın, onun öldürülmesinden sonra yayınlanmasının asla ondan çekinmemden değil, yurt dışında olmamdan ve basit şeylerle uğraşmaya gerek görmememden ötürüydü.’’

* İşin aslı tabii bu değil. Külliyen yalan bunlar. Şakk-ı Kamer konusunda Turan Dursun’dan okkalı bir ilmi şamar yiyen Süleyman A., daha etraflı bir tartışmaya girer ise sırtının minderden kalkmayacağını çok açık ve seçik gördü. Hal böyleyken TD’nin karşısına tabii ki çıkamazdı. Çıkmadı da.. Sevgili Turan Dursun katledildikten s o n r a hiç utanmadan ve sıkılmadan O’na yanıt bir kitap kaleme aldı.

* Turan Dursun’un ehliyeti ve liyakati hakkında S. Ateş’in kara çalmaları, hakir görmelerini ve buna karşın gerçekleri açımlayalım: ''Bildiğim kadarıyla ilk veya dışarıdan ortaokul bitirme dışında resmi bir tahsili yoktu. Arapça bilmesi savı da kendi inancı. Doğuda medreselerde eski sistem okumuş, çat pat bir şeyler öğrenmiş. Ne Arapça konuşabilir, ne de iki satır yazı yazabilir. Bir dili konuşamayana o dili biliyor denilebilir mi?'' Bakalım durum Ateş’in dediği gibi ‘çat pat’ öğrenme olayı mı, yoksa biraz daha derin bir bilim adamı mı Turan Dursun.

Sevgili Turan Dursun'un İslam Bilgisi ve Eğitimi


Usulü'l-Fıkıh da, Usülü'l-Hadiste, Usülü'l-Tefsirde, Kelam'da, 'Arapça İbare'de, Feraiz'de, Maani'de (Bedi'de, Beyan'la birlikte) sayılı uzmanlardandır. Diyanet işleri Yetkilileri Turan Dursun'un 17 yaşında iken yaptığı müftülük başvurusunu Türkçe bilmediği ve askerlik yapmadığı için hemen kabul edememişlerdir. Ve :''Askerliğin yap gel; kadron hazır'' cevabını vermişlerdir. Günümüz Arapçasından bütünüyle ayrı bir dil olan gramer, dağarcık, imla, noktalama işaretleri, yazım farklılığı bulunan KURAN ARAPÇASINDA -Fusha-Sahih (bozulmamış) Arapçada; dünyanın sayılı uzmanları arasındadır.

Tevratt'ın Mişna'sının, Gemara'sının- bütünüyle Talmudun, eski İran'da geçerli olup Tevrat'tan da çok şey aldığı 'Avesta'nın da içinde bulunduğu kutsal sayılan metinleri KARŞILAŞTIRMIŞ 5 ciltlik ''Kutsal Kitapların Kaynakları'' diye bir külliyat kaleme almıştır. Dinleri ve İnançları hem kendi içlerinde, hem de kendi dışlarından alıntılar yaptıkları ''mitolojilerle'' karşılaştırmalı araştırmaları vardır.

Çocukluğu Ağrı'nın Kargalık köyünde Arapça SARF ve NAHV okumakla geçiyordu. TRT'ye ambar memuru olarak girip tırnaklarıyla kazıyarak prodüktörlüğe kadar yükselmiş, yüzlerce program yayınlamıştır sevgili Turan Dursun. 14-15 Yaşlarında usülü'l-Fıkh'ın en ileri kitaplarından olan CEM-ÜM CEVAMİ'yi bitirir, 12 İLİM'i tamamlar ve hanefi usülünden Mücaz olur (İcazet alır). 8-10 yıl kadar süre Müftülük görevi esnasında modern ve reformist uygulamaları yüzünden Diyanetin sürgünleri ne maruz kalır sürekli. 60'lı yıllarda Said-i Nursi'nin ipliğini pazara çıkardığı ''Müslümanlık ve Nurculuk'' adlı eserinin yayınlanmasından sonra 'Şakirtlerden' devamlı ölüm tehditi almıştır. Kuru gürültüye pabuç bırakmadığı tescilli olan sevgili Dursun, bildiği inandığı hakikatler uğruna Giardano Bruno ve Sokrat'ın kaderini, engizisyon karşısında bildiklerini inkar eden Galileo'nun kaderine yeğlemiştir.


Hamiş: Sevgili Turan Dursun hakkında pek bilinmeyen gerçekler:

* Askerliğini Adana İncirlikte 1955-1957 arasında yapar

* Türkçeyi konuşmayı -iyi olarak- askerlikte öğrenir. Azmeder, bu konuya da derinliğine nüfuz eder.

* Askerlikten sonra İstanbula gelir; ve Üçbaş ve İsmailağa medreselerinde Müftü ve Vaiz yetiştirir..

* Karagümrükte, Çarşambada Mantık, Kelam, Usül-ü Fıkıh okutur.

* Medresenin h o c a l a r ı n d a n Mahmut Bayram - hoca olduğu halde- Turan Dursunun derslerine devam eder:'' Bende okumuştum, ama b ö y l e okumamıştım'' diyerek..

* Medrese hocası olan Turan Dursun İlkokul diplomasını Mahmutpaşa ilkokulundan alır (dışarıdan sınavla).

* Diplomayı alır almaz, Diyanetin Müftülük sınavına girer - kazanır. Tekirdağa atanır.

*İsmailağa ve Üçbaş medreselerinde Turan Dursun'un ünlü olan talebelerinden bazıları:

Sonraları İzmir Karşıyaka Müftüsü olacak olan Abdullah Arılık..

Zaman gazetesi yazarlarından Salih Uçan.

Mahmut Bayram vs..


* Demek ki neymiş? Çat pat arapça bildiği savlanan bu adam herşeyden önce Diyanet Müftüsü imiş. Ateş ne diyor: ne konuşabilir ne yazabilir. Halbuki adam ilim irfan adamı. Şu halde birileri birilerine; günah olduğunu çok iyi bildiği iki şeyi yapıyor:
1-) Gıybet yapıyor, hem de en aşağılığından- İslamdaki ‘Kebair’lerden –büyük günahlardan- birini işliyor muhterem;
2-) Bühtan ediyor (Gıybetini de böylece tamamlamış oluyor). Hiçbir takva sahibi mümin Ateş’in açtığı bu Gıybet yolundan yürümeyi kendine yedirmez, kendini sakınır. Ateş bir mümin olarak ya Berzah aleminden korkmuyor, ya da Münker ve Nekir’den.

* Devam edelim: ‘’Azil’’ kelimesine Ateşin verdiği tanımlama şu:’ (doğumu önlemek için boşalmadan önce ayırma)’ Ayırma kelimesi ne demek? Neyi ayırıyorsunuz? TDK’ya bakalım:bölmek, farklı davranmak,seçmek, saklamak vs.. Demek ki Ateş doğru kelimeyi seçememiş çeviride. Doğrusu: Doğumu önlemek için boşalmadan önce geri çekmek. Zaten bu korunma metodunun adı da ‘Geri Çekme’dir. Sevgili Turan Dursun’un 34. sayfanın altında verdiği azil açıklaması mükemmeldir. Keşke Ateş biraz daha devamını okusaydı; doğru kelimeyi orada görebilirdi. Ama asıl komedi bu değil: ‘’ “mâ aleykum ellâ tef’alû”dur.’’ Turan Dursun Kütubu Sitte kitaplarından Buhariyi aslından da, Diyanet çevirisinden de okumuştur, bilir. Ateş’in işaret ettiği ‘Yapmakta sakınca yoktur’ çevirisi Turan Dursun’un yazdığı paragrafa zaten tıpatıp oturmaktadır. Syntax ve semantik olarak örtüşmektedir. Peki neden sayfa 34’de ‘’yapmamakta sakınca yoktur’’ yazılı? İhtimaller çok fazla değil. Öncelikle şunu vurgulayayım: sevgili Dursun paragrafın devamında ‘AZL’ ile ilgili Şerh z a t e n yapmaktadır ve her türlü yanlış anlamayı bertaraf etmektedir. Ama bu fazladan ‘ma’ ekine Ateş mal bulmuş mağribi gibi dört elle sarılmakta.
1-) Sevgili Turan Dursun Diyanetin çevirisindeki yanlışlığı aynen iktibas etmiştir.
2-) Basit bir matbaa hatasıdır-ki çok sık rastlanan bir durumdur. Tashihçilerimiz sonuçta maaşlı memurlardır.
3-) Sevgili Dursun arapça aslından yanlış çevirmiş, yada doğru çevirip sonra çalışma esnasında kitabına yanlış koymuştur. Bu HADİS – ÇEVİRİSİNDE hata bulduğunu sanarak coşan S.Ateş nedense ‘’Şakk-ı Kamer’’ gibi Kuran ayetinin Şerhi konusunda devirdiği çamlardan hiç bahsetmemekte. Turan Dursun’un onu mat etmesine de hiç değinmemekte.. Konuya daha yakın eğilmek isteyenler Din Bu I. Cilt Sayfa 263 ve devamını okuyabilirler.

* Ateş’in sevinçle ellerini ovuşturarak işaret ettiği 2. hata; Turan Dursun’un ‘’ İbn Hazm’ın al-Fasl adlı kitabından aldığı Arapça metinde “ed-Dukhen” kelimesini darı diye çevirmiş ‘’ olması imiş. Bildiği hiçbir dinde tanrıya darı da zaten sunulmaz imiş (Bakire genş kızlar, hayvanlar -islamda mesela-, yiyecekler vs sunulmasından rahatsız değil de muhterem, d a r ı dan rahatsız)..(Bu arada ben netteki arapça sözlükte ed-Dukhen’i bulamadım. Ateşi doğrulayamıyor/yalanlayamıyorum)...Fakat Ateş’in bu yanlışlama girişimlerinde başka bir şey buldum: Hacc Suresi 52. ve 55 ayetleri, İsra Suresi 73. 75. ayetleri ve Necm Suresi 19. ve 20. ayetlerinde sevgili Turan Dursun’un ortaya koyduğu ŞEYTAN AYETLERİ ve çevirileri ile ilgili Süleyman Ateşin hiçbir itirazı yoktur; bu İslam açısından hayatiyet arz eden konuda. Din BU I. Sayfa 90-107 arası okunabilir bu konu için.

* Yine: ŞAKK-I KAMERİ -Ayın ikiye bölünmesi- hadisesini ve tefsirini inceleyen sevgili TD Kamer Suresinin ilk ayetlerini titizlikle Din BU I’de gözler önüne seriyor. Bu ayetlerin çevirisinde TD’den yediği ‘şefkat tokadını =geniş kullanım alanı için Fetullah G’ye bkz.’ İçine sindirmiş olacak ki, ancak2009’da yazabildiği reddiyede bu hayati konuya da değinmiyor.. İslamın temel sacayakları sallanırken teferruatla uğraşıyor. Şakk- Kamer tartışması ve sonucu için kaynağımız yine Din Bu I. Sayfa 263 ve devamı, bu arada. 2005’de bu konu hakkında yazdığım bir yazının pasajını buraya ekleyerek satırları noktalıyorum:




Turan Dursun Hayatta iken onunla İslam hakkında Fikri tartışmaya girenler: Liste uzun, kimler yok ki? Ateş neden kendini ATEŞE atsın?

* Ali Bulaç

* İsmail Nacar

* Süleyman Ateş

* Edip Yüksel

* Prof. Talat Koçyiğit (Yazdığı Reddiyenin altına her ihtimale karşın öğrencisine imza attırdı)

* Zaman gazetesi (Yaptığı söyleşideki tuzak ve seviyesiz sorularla TD'yi alaşağı etmeyi denedi. Başaramayınca 3 sayfalık söyleşiden t e k s a t ı r dahi yayınlamadılar)

* Hüseyin Hatemi (Taamüden yalan söyleyen, ayet çarpıtan muhterem bir İslam fanatiği)

* Diyanet İşleri (Reddiye ve davalara gönderdiği bilikişi eliyle - Diyanet eski başkanı Yazıcıoğlu)

* Yaşar Nuri Ö. (T.D'nin kendisine sorduğu sorulara cevap vermeme hakkını kullanan bir muhterem)

* Bir çok İlahiyat ve İmam hatip hocası

* İmza Dergisi ve o zamanlarki yazı işler müdürü sefil müfteri Ahmet Kekeç

* Amasyada çıkan Yeşilırmak dergisi

* Panel ve tevhid Dergileri

* Yeni Asya gazetesi yazı İşleri Müd./Yeni Düşünce gazetesi Yazı İ.Müd.

* Milli Gazete (reddiye'yi yazı dizisine dönüştürüp tiraj yakalımş; gel görki TD'nin çürüttğü savları mahkeme kararına rağmen neşretmemiştir)


Arada unuttuğum İslam cengaverleri vardır muhakkak..

Ölümünden Sonra Turan Dursun'a Reddiye mahiyetiyle yayınlanan kitaplardan en önemlileri 2 tane:

Süleyman Ateşin Kitabı ile

Sağlam/Acarkan ekürisinin reddiye kitabı..



Sondan başlayalım:

Ateş hayatta iken yazdığı reddiyeleri çürütüp eline veren TD'ye öldükten
s o n r a ancak tekrar cevap yazmaya yeltelenebildi. Turan Dursun ile tartıştıkları temel noktalarda (Şakk-ı kamer gibi), Ateşin kullandığı - saptırdığı kaynaklarda (İzzet Deruze gibi) bir kez rezil olmak ona yettiğinden öldükten s o n r a, yeni bir reddiyeye kalkışmıştır.

Sağlam / Acarkan ekürüsinin yazdığı paçavra ile TD'nin kitabını yanyana koydum sayfa sayfa kıyasladım. Tek bir örnek: Hatemül Enbiya (diyanet Yay.)'dan alıntı yaparken (Hz Ayşenin yaşı bahsi) paragrafın ilk yarısını alıp i k i n c i yarısını görmezden gelen iki muhteremdirler.

TD Hayatta iken onunla direk yazışanlar grubunun T a m a m ı bütün İslami mevzularda (Bakara Suresi 54=Fektulü enfüsekümden - Halid bin Velid'in ateş çukurlarına ve ordan da Kuranın önceki kitapların Mussaddık'I=o n a y l a y ı c ı s ı (hatemi d ü z e l t i c i s i diyerek en az 3 kez bu yalanı söylemiştir) Bahsine dek....

Fikir teatisi yaptıkları b ü t ü n konularda (Ali Bulaç Hadis Usülü ve hadis ilimleri/sıhhati; Nacar ile İslam Şeriatı- Adn Cennetleri vs..) muhataplarını Kuran ve sahih hadislerle; en sağlam İslam tarihi ve Siyer kaynakları ile her defasında çürütmüştür..

TD İslamcı cenah için çok büyük bir lokmadır. Sindirememişlerdir. Kalleşçe pusu kurarak üzerine şarjör boşaltmışlardır.

Rasul-ü Ekremin = Muhammed Mustafa’nın Sünnet-i Seniyyesi uyarınca....

O da Ozan Ka'b Bin Eşref'in üzerine 4 mücahit göndererek pusu kurdurtur ve zavallı Ozanı gece vakti hile ve desise ile katlettirir..

Konu Mutezile tarafından (17-06-2009 Saat 18:00 ) değiştirilmiştir.
Konu Kapatılmıştır

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:27 .