Kur'an'ın tamlığı, eksikliği, ayetlerinin değiştirilip değiştirilmediği, Allah'ın İslâm öncesi putlardan olup olmadığı konularında yapılan tartışmaların hiç birisi yeni değildir. Bu tartışmalar Peygamberin ölümünü takip eden yıllarda da bu gündekinden çok daha ateşli bir şekilde yapılmıştır.
Peygamberin sağlığında, günümüz Türkiye'sinin üç katı büyüklüğündeki Arap yarımadası tek bir İslâm devleti haline gelmişti.
Bu sayede din de sadece Mekke, Taif, Medine (Yesrib) bölgelerini içeren Kızıldeniz kıyısında bir vaha olan Hicaz'da yaşayan Arap kabilelerinin dini olmaktan çıkmış bir devlet dini haline gelmişti.
Peygamberin ölümünü takiben arkadaşı ve kayınpederi olan Ebubekir'in iki yıllık hilafetinin ardından halife seçilen Ömer zamanında Ebu Süfyan ve yandaşları devlet içine sızmaya başlamışlardı. Osman döneminde bu biraz daha hızlandı. Osman ve Ali'nin öldürülmelerini takiben peygamberin vahiy kâtipliğini de yapmış olan Ebu Süfyan Bin Harb'in oğlu Muaviye'nin döneminde Emevi idaresine giren İslâm devleti peygamberin bıraktığı ahlak mirasının dışında bir yaşam sergiledi.
Hatta peygamberin soyunun tüketilmesi için yürütülen savaşlara peygamberin, Nur Suresinde de geçen "zina" olayıyla kalbi kırık olan eşi Ayşe'nin Cebel savaşında Ali'ye düşmanlığını ortaya koyması Müslümanları oldukça düşündürecek bir olaydır.
Gene Ayşe'nin şahitliğinde de görülen özellikle "Recim (Taşlayarak öldürme) ayetlerinin keçi tarafından yenilmesi de ayrı bir komplo teorisidir.
Recim Yahudilerin uyguladığı bir dini gelenekti. Kadınların örtünmeleri, eşleriyle ilişkilerini düzenleyen ayetlerin hiçbirisi peygamberin kendisinden on beş yaş büyük eşi Hatice zamanında inmemiştir.
Kadınların hayatlarını kısıtlayan ayetlerin Hatice'nin ölümünden sonra inmeleri, Recim olayından "ayet yardımıyla" yırtmış Ayşe'nin halini bir düşünün!
On beş, on altı yaşlarında bir kadın, gelenek gereği, eşi-peygamber tarafından kurayla seçilerek savaş meydanına götürülmüş, Hevdec denilen deve üzerinde kurulu, çevresi örtülü bir koltukta otururken çişi gelmiş ve yakında bulunan kum tepelerinin arasında kuytu bir yerde işerken hayallere dalmış. Sonra devesinin yanına gelirken bir de bakmış ki Zaferan kolyesinin bir halkasını koparmış Peygamber kızar diye geri dönüp boncukları toplamış ve gelmiş. Geldiğinde ne deve ne ordu var. Herkes gitmiş.
Savaş meydanındaki ganimetleri, yaralı askerleri toplamakla görevli askerlerin komutanı Safvan b. Muttal onu bulmuş, yüzüne bile bakmadan bir Hevdec'li deveye bindirmiş ve getirip kocasına teslim etmiş.
Ancak, onlar gelinceye kadar herkes;
- "Allah'ın resulü karısını nasıl kaybeder?"
-Düşmanın eline geçtiyse, ne kadar hazine isterler?
-Savaşı kazandık ama peygamberin karısını kaybettik!
-Peygamberin de namusu elden gitti?
Gibi sorularla ortalık çoktan karışmış haldeymiş.
Safvan Bin Muttal onu getirip teslim ettiğinde gene söylenilenlerle de kafası karışmış peygamber dahil kimse tatmin olmamış.
Çünkü gelenek gereği savaş meydanında bulunan kadınların ırzına geçmek adetmiş ve Safvan'ın ya da bulan askerinin onun ırzına geçtiği konusunda dedikodular yayılmaya başlamış.
Peygamber bir buçuk ay yanına girmemiş. Sonra Ayşe annesinin evine gitmek zorunda kalmış. Aradan bir buçuk ay daha geçmiş.
Peygamber, Ayşe'nin masum olduğunu bildiren ayetin indiğini söyleyerek Ayşe'ye rahat olmasını söylediğinde Ayşe'nin verdiği cevaba dikkat ediniz. On altı yaşında "recim" korkusuyla üç ay yaşamış genç-masum bir kızın yaşadığı ölüm korkusunu hayalinizde canlandırın.
http://alaeddinyavuz.wordpress.com/2...ci-recm-allah/