Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Felsefi Tartışmalar

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 07-02-2019, 17:47
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart Zamanın Diyalektiği

Çeşitli başlıklarda, parça, parça değindiğimiz bu konuyu burada kendi başlığıyla ele almanın vakti geldi diye düşünüyorum. Öncelikle bu konuda bizi ilgilendiren diyalektiğin olgu temelidir, nasıl-neden olgu olduğu ise basit temelde açıklanacak.

Zaman Nedir
Zaman nesnelerin hareketine bağlı olarak değişen, nitel ve nicel tüm değişimlerden elde ettiğimiz farkın kıyasıyla soyutlanan bir kavramdır. Böylece zaman kavramının anlam kazanması için öncelikle zeminde hareket eden, değişen şey'lere ihtiyaç var.

Zaman Uzaysallaştırılabilir mi, içi, dışı olur mu?
Hayır. Zaman uzaysallaştırılabilir bir temele sahip değildir, zira ifade ettimiz gibi, zaman hareket-değişime bağlı, nazaran yapılan fark kıyasıdır. Bir kendindeliği, şahsına münhasır bir şeylik vasfına sahip odeğildir.

Hız nedir? Hız harekete bağlı olarak soyutladığımız bir niceliktir, burada belirleyi olan harekettir. Dolayısıyla zaman açısından da belirleyici ölçütmüz hareket-değişimdir, öleyse ney'in hareketi? işte asıl-esas temel zemin burasıdır.

Varlığa bir yaş-ömür tayin edilebilir mi?
Hayır.
Varlığın bir başlangıcı olabilir mi?
Hayır, başlangıç mefhumu varlığın, nesne, ortam düzeyinde anlam kazanan hareket-değişimleri elde ettiğimiz, nazaran-kıyas farkıyla anlam kazanan bir zaman ifadesidir. Zaman neydi? Zaman nesnelerin hareketine bağlı olarak değişen, nitel ve nicel tüm değişimlerden elde ettiğimiz farkın kıyasıyla soyutlanan bir kavramdır. Öyleyse başlangıç-zamandan söz edebilmemiz için, önce varlık zemini gelir.

Hareket bir yanılsamadır?
Yanlış. Hareket bir olgu, bir çelişkidir(diyalektik olgu temeli).

Zenon hareketin olmadığını ispatladı?
Yanlış. Zenon paradoksu mantık hatasıdır, safsatadır. Nasıl?
Kaba ifade edersem, Zenon, A noktasında duran birisinin, B noktasına doğru ok fırlattığını, bu ok'un B noktasına asla düşemeyeceğini çünkü A ile B noktası arasında sonsuz mesafe olduğunu iddia etmiştir. Yani örneğin A ile B arası 100 metre ise, ok 1/3 noktasına nasıl varacak? 100/3, zira ilgili nokta 33,33333333n yani sonsuz mesafe içerir.

Hata 1;
A noktasında duran kişi, yayı fırlattığında, henüz ortada bir B noktası mevcut değildir. Dolayısıyla ok namına 1/3 diye bir mesafe, hesap yapma şansımız yoktur, zira B ok düştükten sonra anlam kazanan bir noktadır(B noktasını belirleyen Ok'un hareketi iken, Zenon tam tersini kıstas alarak hata yapmış oldu.)

Hata 2;
A noktasından ok fırlatıldığı anda, ok'un doğrultusu boyunca sonsuz B noktası vardır. Dolayısıyla A'dan ok fırladığı anda durum şu şekildedir.
A----> ...... B,C,D.....n(sonsuz)

Ok B noktasına düşmüş olsa bile, mesafe 100 metre olsa dahi, ok A ile B arasında 1/3 mesafede iken dediğimiz an, bu B noktasına göre 33,3333333n metre konumunu temsil ederken, pekala C noktasına görede 3 metre noktası-konumu olabilir. Ne demiştim, ok hareket halinde iken önünde sonsuz nokta vardır ve herhangi birisine düştüğünü varsayabiliriz.

Bu çözümleme bana aittir, öyleki bu kadar basit bir paradoksun, o kadar basit hatası yüzyıllardır kimse tarafından görülmmeiş, günümüz bilim insanalrı, fizikçilerin, matematikçilerin çözümü diye öne sürülen hiç bir çözümde, aslında çözüm olamamıştır. Böyle basit bir paradoksu, paradoksu meydana getiren esas-ana temele bakmadan ele almak, bana göre basit, bir çeşit ahmaklık. Ne yazık ki günümüz insanının da felsefe-mantık konusunda yeterli birikime henüz sahip olmadığının bir göstergesidir.

Hareketin Diyalektiği ya da diyalektik
Esasında günümüzde, neo-liberallerin, liberlallerin ve bilinçsiz marksitlerin çarpıtması gibi, diyalektik bir darbe, devirme, ykma vb işi olmadığı gibi, ideolojik bir temele de sahip değildir, yani diyelektik bir ideoloji değildir. Nasıl ki biz evrimin olgu düzeyi ile ifade düzeyi farklıdır, diyalektikte nesnel zeminde bir olgudur, evrim gibi.

Bir çoğumuz iki cismin birbirine etki ederek hareket-değişime yol açtığı konusunu kabaca biliriz. Birbiryle etkileşen parça ve parçacıkların açığa hareket-iş(enerji->iş kapasitesi) çıkarttığını da biliriz. Burada ilişkisel hareketten söz ediyoruz, dolayısıya buraa hareketin temelinde etki-tepkinin yattığını görmekteyiz. etki ile tepki ilişkisi, çelişik bir illişkidir, esasında yatan çelişkidir, değil mi? Kavramsal zıttlığa girmiyorum bile.

Konumsal ifadelerle de bakarsak, yani komuna dayalı yer değişme ilişkisinde dahi hareket bir çelişkidir. Örneğin hareket halindeki bir aracın tekeri, üst tarafta ileri dönerken, altı geriye dönmektedir. Biz yürürken ileri doğru yol alırken aynı zaman da geriyede mesafe bırakırız, yani bir yönde yakınlaşırken aynı zamanda diğer yönde, zıt yönüyle uzaklaşırız, hanginisini ölçüt alırsak hareketimiz onu belirler.

Örneğin bir topu havaya fırlatırsak, bir süre sonra tekrar aşağıya düşecektir. Topun ağırlı arttıkça, yerçekimine olan direnci de o kadar artar, buna rağmen aksine ağırlığı arttıkça, düşüş hızı da artar. Bu bir çelişki değil mi?

Birbirini çeken 2 cismin küylesi ne kadar artarsa, çekimden açığa çıkan hareket de o kadar yüksek olur. halbu ki kütle arttıkça, iki ciminde kütle çekim kuvveti artöaktadır. Örneğin Dünya, Ay'ı kendine çekerken, tersi yöne de de Ay dünyayı kendisne doğru çekmektedir. Buna karşın ay'ın kütlesi ne kadara artarsa, dünyaın çekim tesirinde de o kadar fazla kalacaktır.

Daha basitleştirelim;
Elektirik akımını ele alalım. Bir cisim elektirik akımına ne kadar fazla direnç gösterirse bu akımdan o kadar fazla etkilenir. Halbu ki direnç göstermesi, mantıken daha az etkilenmesi gerektiği düşünseni doğurabilir. Oysa işte temelde yatan diyalektik olgu tam da burada anlam kazanır. Zir ane kadar muhatap olma düzeyi, o kadar diyalektik(olgu), ne kadar muhatap olma düzeyi, o kadar etkileşim(etki-tepki).

Hasılı diyalektik, hareket ile ilgili olduğu gibi, ilişki ile de ilgilidir.

Diyalektik konusunu web ortamının kirine düşmen antik çağdan bugüne objektif irdelem şansı bulan herkes, antik çağda dahi diyalektikçilerin8metafiziklerin aksine, zıttı), diyalektiği HAREKET ve İLİŞKİ'nin doğası olarak ele aldıklarını görecektir.

Dolayısıyla buradan biz ister nesne, ister öznel ilişkiler temeli olsun, ister fizik ister sosyal ilişkiler ağı olsun, diyalektik olgu ve doğası tümünde de geçerli ve olgu düzeyindedir.

Zamanın Diyalektiği
Zamanın diyalektiği de, hareketin doğasıyla ilgilidir, yukarıda ifade edildi.

Sonraki yazı da, ŞİMDİ kavramını ele almaya çalışacağım.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 15-02-2019, 21:17
gandalf gandalf isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 06 Nov 2017
Mesajlar: 48
Standart

Eline sağlık, devamını merakla bekliyorum.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 15-02-2019, 21:42
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

Bizde bekliyoruz. Devam edicek deyince her kes gibi yazmadık bekledik.

Şimdi ?
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 15-02-2019, 22:04
karakedi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
karakedi karakedi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 18 Nov 2018
Mesajlar: 690
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Varlığın bir başlangıcı olabilir mi?
Hayır, başlangıç mefhumu varlığın, nesne, ortam düzeyinde anlam kazanan hareket-değişimleri elde ettiğimiz, nazaran-kıyas farkıyla anlam kazanan bir zaman ifadesidir. Zaman neydi? Zaman nesnelerin hareketine bağlı olarak değişen, nitel ve nicel tüm değişimlerden elde ettiğimiz farkın kıyasıyla soyutlanan bir kavramdır. Öyleyse başlangıç-zamandan söz edebilmemiz için, önce varlık zemini gelir.
benim ilgimi çeken kısım bu oldu. yani şöyle anladım.

maddenin başlangıcı var mı? hayır yok. çünkü başlangıç zaman kavramıdır. zamanın olması için maddenin olması ve maddenin de hareket halinde olması gerekir. maddenin başlangıcından hemen önceki anda madde olmadığı için zaman da olmayacağından, başlangıç yoktur.

peki bu düşünceyi dünyada hayat nasıl başladı? sorusuna uygularsak nasıl bir mantık yürütebiliriz? bizler ve dünya sonsuzdan mı geldik? yada tanımsız bir zaman kavramından mı geldik?

ben isterim ki
eğilsin dallar bereketten
ama insanoğlu başını eğmesin
utançtan yada güçsüzlükten
her şey eğilsin insanın önünde
ama insan, insana tutsak olmasın
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 16-02-2019, 07:49
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart

Sevgili arkadaşlar 1 hafta 10 gün, devamına imkanım olmayacak, olursa başlığa uğrayacağim, şimdilik konu değişmeden sorulara cevap vermek istiyorum

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 16-02-2019, 08:35
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart

karakedi´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
benim ilgimi çeken kısım bu oldu. yani şöyle anladım.

maddenin başlangıcı var mı? hayır yok. çünkü başlangıç zaman kavramıdır. zamanın olması için maddenin olması ve maddenin de hareket halinde olması gerekir. maddenin başlangıcından hemen önceki anda madde olmadığı için zaman da olmayacağından, başlangıç yoktur.

peki bu düşünceyi dünyada hayat nasıl başladı? sorusuna uygularsak nasıl bir mantık yürütebiliriz? bizler ve dünya sonsuzdan mı geldik? yada tanımsız bir zaman kavramından mı geldik?
Gelmek ifadesi sorun teşkil ediyor, gelmedik, ortada olanın hareket-ilişkilerinden ol-uştuk.

Ol-uşmak kavramı ise var-yok temelinde değil, form-yapı temelindedir. Örneğin su ile toprak karıştığında, çamur ol-uşur, burada olmak maddenin yok iken var olması değil, ortada olanın biçimiyle-formuyla-yapısıyla ilgilidir. Zaten zaman kavramı da bu ol-uşmak fiiline bağlı soyutlanır, ol-uşmak ise maddenin hareket-değişimlerine bağlı. Su ve toprak birleşti, çamur oldu, çamur olmadan önce, çamur olduktan sonra ifadesi ise, zaman kavramını anlamlı kıldı. Su'yun, toprak içeriisndeki hareketi ise, süreç kavramını yani ne kadar sürede çamura dönüştü kavramını anlamlı kıldı. Oluşmak kelimesinden ziyade daha yerinde kullanmamız gereken kelime, dönüşmektir.

Zaman ve oluşum kavramı, sebep-sonuç ilişkisi, form-yapıya dairdir. Form ise ortada olanın(muhteva) biçim ve yapısıyla-içeriğiyle, kapsamıyla ilgilidir. Hasılı; muhteva ortadadır, önce veya sonrası anlam-karşılık ifade etmez, zira bu ortadalık hem fiziksel hem de bizim anladığımız biçimde zaman kavramına göre de ortadadır. Ortada ve hareketli, bu hareket sayesinde zaman kavramı gibi form-yapılar, değişim-dönüşümler hayat buluyor.

Canlılık ne zaman başladı gibi bir soru ise, forma-yapıya dairdir. Basitçe su ve toprağın birleşimi örneği gibi, fiziksel koşullar, ortam ve bileşenlerin ilişkisiyle böylece açığa çıkan yapı-form ile ilgili. Yapılan bazı deneyler vardır, belirli bir ortam-ısı-atmosferde canlılığın ilk yapı taşları oluşabiliyor(abiyogenez).

Ne zaman oluştuk? Böyle bir soruya cevap verebilmemiz için, bildik bir hareketi referans almamız lazım, buna göre de eldeki veriyle, o referans aldığımız hareketle kıyaslamamız lazım. Bugün biz referans olarak dünya ve güneş arasındaki ilişkiyi esas alıyoruz, böyece zaten forma dair anlamlı olan zaman kavramını yine forma ve formların oluşup-kaybolmasına dair kullanabilme yetisi kazanıyoruz. (halbuki Dünya ve Güneş de gelip-geçici fom-yapı zeminindedirler)

Bizler bir yerden gelmedik, ortada olan muhtevanın hareket ve değişimlerinden oluştuk, dönüştük. Kısaca kabaca formüle* edersek, form-yapı, muhtevanın üzerinde gerçekleşiyor. Yani form-yapı bir yerden gelmiyor, zaten ortada olanın hareket-değişimlerinden açığa çıkıyor, değişim muhtevanın dışında değil, haricinde ve hariçten gelmiyor, bünyevi-dahili olarak üzerinde gerçekleşiyor(aslında sorunun cevabı bu paragraf, ortada olan, zaman kavramına vurulamaz olan, vurulursa da -ki hatadır, izah için kullanıyoruz-, daim olan, öncesi, sonrası olmayan, ezeli ve ebedi olmayan, sonlu-sonsuz olmayan, sebep-sonuç ilişkisine vurulamaz olan muhtevadır. Sebep-sonuç ilişkisi süreç(hareket-değişim-ilişki) dahilidir, forma dairdir, muhteva ise belirli bir süreçte oluşan FORM değil, formun temeli-zeminidir-yani süreç kavramınında altıdnda-temelidedir..

Gelip-geçici olan form-yapıdır. Böylece buradaki gelmek ifadesi, hareket-değişime nazaran elde edilen farka dairdir. örneğimize dönersek, çamur oluşmadan önce, oluştuktan sonra, burada gelip-geçici olan nedir, gelen nedir, giden nedir. Buradaki gelmeklik yer(bir yerden?), mesafe cinsinden mi? Yoktan var olmak mı? biz, henüz ortada olmayan bir biçimin, ortada olan başka bir biçimin dönüşmesi-evrilmesiyle, gelmek-gitmek kavramını bu temelde kullanır veya kullanma imkanı ediniriz.

Gelip-geçici olan form ve yapıdır. Dolayısıyla burada zaman temelli kullanılan son-sonsuzluk gibi kavramlara da muhatap olan form-yapıdır, varlık-muhteva ise, bu kavramlara muhatap değildir, ne ezeli, ne ebedi, ne sonlu ne de sonsuz. Ortada ve her şey üzerinde *(yukarıda formüle etmiştik)gerçekleşiyor... Bir yere gidip, geldiğimiz yok, rast geliyoruz, dönüşüyoruz...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 19-02-2019, 21:30
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.233
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Zenon paradoksu mantık hatasıdır, safsatadır.
Buna bir ek yapayım.
Zenon kendi zamanına göre gayet güzel akıl yürütmüş. Fakat matematikle doğanın çelişebileceğini ortaya koyan bu paradokstan çıkarması gereken doğru sonuç matematiğin haklı olduğu değil, matematiğin gerçekliğin bir karşılığı olmadığı sonucu olmalıydı.

Ayrıca Zenon bu paradoksta kendi içinde de çelişmektedir. Yolun yarısına nasıl geliyor? Yarısı denilen noktaya da hiç gelememesi lazımdı paradoks mantığına göre.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 20-02-2019, 11:15
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.233
Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Yolun yarısına nasıl geliyor? Yarısı denilen noktaya da hiç gelememesi lazımdı paradoks mantığına göre.
düzeltme: Zenon'a göre yarısına da gelemiyor zaten. Tüm hareketi yanılsama gördüğü için.

neyse spartacus devam etsin.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 20-02-2019, 17:27
karakedi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
karakedi karakedi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 18 Nov 2018
Mesajlar: 690
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Gelmek ifadesi sorun teşkil ediyor, gelmedik, ortada olanın hareket-ilişkilerinden ol-uştuk.

Ol-uşmak kavramı ise var-yok temelinde değil, form-yapı temelindedir. Örneğin su ile toprak karıştığında, çamur ol-uşur, burada olmak maddenin yok iken var olması değil, ortada olanın biçimiyle-formuyla-yapısıyla ilgilidir. Zaten zaman kavramı da bu ol-uşmak fiiline bağlı soyutlanır, ol-uşmak ise maddenin hareket-değişimlerine bağlı. Su ve toprak birleşti, çamur oldu, çamur olmadan önce, çamur olduktan sonra ifadesi ise, zaman kavramını anlamlı kıldı. Su'yun, toprak içeriisndeki hareketi ise, süreç kavramını yani ne kadar sürede çamura dönüştü kavramını anlamlı kıldı. Oluşmak kelimesinden ziyade daha yerinde kullanmamız gereken kelime, dönüşmektir.

Zaman ve oluşum kavramı, sebep-sonuç ilişkisi, form-yapıya dairdir. Form ise ortada olanın(muhteva) biçim ve yapısıyla-içeriğiyle, kapsamıyla ilgilidir. Hasılı; muhteva ortadadır, önce veya sonrası anlam-karşılık ifade etmez, zira bu ortadalık hem fiziksel hem de bizim anladığımız biçimde zaman kavramına göre de ortadadır. Ortada ve hareketli, bu hareket sayesinde zaman kavramı gibi form-yapılar, değişim-dönüşümler hayat buluyor.

Canlılık ne zaman başladı gibi bir soru ise, forma-yapıya dairdir. Basitçe su ve toprağın birleşimi örneği gibi, fiziksel koşullar, ortam ve bileşenlerin ilişkisiyle böylece açığa çıkan yapı-form ile ilgili. Yapılan bazı deneyler vardır, belirli bir ortam-ısı-atmosferde canlılığın ilk yapı taşları oluşabiliyor(abiyogenez).

Ne zaman oluştuk? Böyle bir soruya cevap verebilmemiz için, bildik bir hareketi referans almamız lazım, buna göre de eldeki veriyle, o referans aldığımız hareketle kıyaslamamız lazım. Bugün biz referans olarak dünya ve güneş arasındaki ilişkiyi esas alıyoruz, böyece zaten forma dair anlamlı olan zaman kavramını yine forma ve formların oluşup-kaybolmasına dair kullanabilme yetisi kazanıyoruz. (halbuki Dünya ve Güneş de gelip-geçici fom-yapı zeminindedirler)

Bizler bir yerden gelmedik, ortada olan muhtevanın hareket ve değişimlerinden oluştuk, dönüştük. Kısaca kabaca formüle* edersek, form-yapı, muhtevanın üzerinde gerçekleşiyor. Yani form-yapı bir yerden gelmiyor, zaten ortada olanın hareket-değişimlerinden açığa çıkıyor, değişim muhtevanın dışında değil, haricinde ve hariçten gelmiyor, bünyevi-dahili olarak üzerinde gerçekleşiyor(aslında sorunun cevabı bu paragraf, ortada olan, zaman kavramına vurulamaz olan, vurulursa da -ki hatadır, izah için kullanıyoruz-, daim olan, öncesi, sonrası olmayan, ezeli ve ebedi olmayan, sonlu-sonsuz olmayan, sebep-sonuç ilişkisine vurulamaz olan muhtevadır. Sebep-sonuç ilişkisi süreç(hareket-değişim-ilişki) dahilidir, forma dairdir, muhteva ise belirli bir süreçte oluşan FORM değil, formun temeli-zeminidir-yani süreç kavramınında altıdnda-temelidedir..

Gelip-geçici olan form-yapıdır. Böylece buradaki gelmek ifadesi, hareket-değişime nazaran elde edilen farka dairdir. örneğimize dönersek, çamur oluşmadan önce, oluştuktan sonra, burada gelip-geçici olan nedir, gelen nedir, giden nedir. Buradaki gelmeklik yer(bir yerden?), mesafe cinsinden mi? Yoktan var olmak mı? biz, henüz ortada olmayan bir biçimin, ortada olan başka bir biçimin dönüşmesi-evrilmesiyle, gelmek-gitmek kavramını bu temelde kullanır veya kullanma imkanı ediniriz.

Gelip-geçici olan form ve yapıdır. Dolayısıyla burada zaman temelli kullanılan son-sonsuzluk gibi kavramlara da muhatap olan form-yapıdır, varlık-muhteva ise, bu kavramlara muhatap değildir, ne ezeli, ne ebedi, ne sonlu ne de sonsuz. Ortada ve her şey üzerinde *(yukarıda formüle etmiştik)gerçekleşiyor... Bir yere gidip, geldiğimiz yok, rast geliyoruz, dönüşüyoruz...
Sayin spartacus,

Pekala. Daha dogru kelime dönüşmek ise o sekilde sorayim. Bugun bizim bildigimiz anlamda basit bir insani hayati nereden dönüşüyor?

Herkesin klasik olarak merak ettigi bu soruyu cok fazla soyut felsefik kavramlar icinde bogulup konuyu komplike bir hale getirmeden sizin bahsettiginiz zaman kavrami dahilinde nasil aciklayabiliriz?

Insan tanridan mi dönüştü yoksa dunyadaki insandan once varolan bir canli hayattan mi dönüştü? Insan kendinden onceki canliliktan dönüştü ise kendinden onceki canlilik nereden donustu? Dunyadan donustu ise dunya nereden donustu?

ben isterim ki
eğilsin dallar bereketten
ama insanoğlu başını eğmesin
utançtan yada güçsüzlükten
her şey eğilsin insanın önünde
ama insan, insana tutsak olmasın
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 24-02-2019, 22:27
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart

karakedi´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sayin spartacus,

Pekala. Daha dogru kelime dönüşmek ise o sekilde sorayim. Bugun bizim bildigimiz anlamda basit bir insani hayati nereden dönüşüyor?

Herkesin klasik olarak merak ettigi bu soruyu cok fazla soyut felsefik kavramlar icinde bogulup konuyu komplike bir hale getirmeden sizin bahsettiginiz zaman kavrami dahilinde nasil aciklayabiliriz?

Insan tanridan mi dönüştü yoksa dunyadaki insandan once varolan bir canli hayattan mi dönüştü? Insan kendinden onceki canliliktan dönüştü ise kendinden onceki canlilik nereden donustu? Dunyadan donustu ise dunya nereden donustu?
Felsefi dille değil, basit dille cevap vermeye çalışacağım. Canlılık dediğimiz, organize olmuş madde demektir. Su nasıl meydana gelir?

H2O, bleşik yapı, bu bir dönüşüm, form-yapı örneğidir.

Maddenin halleri, katı, sıvı, gaz, plazma(genellikle)...

Plazma > dönüştü > gaz = dönüştü => Katı hal => dönüştü => sıvı dönüştü => gaz => dönüştü => sıvı => gaz => katı ...... n

Biz, nasıl ki çay demlerken, ısttığımız suyun buharlaşmasında buhar için GELDİ, bir yerden geldi(?) diyemezsek, ne zaman ne de özelde bir mekandan(uzay-fiziğin dışından) gelmiş de değildir. Ortada olanın(varlık-madde) bileşim-dönüşümleriyle, kısaca form-yapıdan, form-yapılara dönüşüm, biçimleriyle ilgilidir.

Somut olan, gerçek olan, madde-ilişki-hareket-değişim, soyut olan ise bu gerçekliklen, soyutlanan=> zamandır.

Eğer anlamak istediğiniz işin felsefi değil de teknik detayları ise; o zaman Abiyogenez Kuramı üzerine araştırma yapmalısınız. Zira bizim "organik" olarak kullandığımız kelimenin anlamı => örgütlü, örgütlü-hareket edebilen demektir. Organ demek örgüt demektir. Ve bileşimin temeli yani yapı taşı inorganik, bileşim ve ilişkidir. İlişki, örgütlü düzeye geçtiği anda organik yapı açığa çıkıyor.

hasılı ORGANİK, ÖRGÜTLÜ omak neye dairdir? YAPI'ya dairdir değil mi? İlk mesajıma tekrar dönmüş olmadık mı? İlk mesajımda açıkladığım gibi, oluşumlar, dönüşümler, değişimler, zaman ve canlılık kavramı, tümünün de temelinde yatan FORM-YAPIDIR. (muhteva ise tüm formlardan daha alt bir zemini temsil eder, o zeminde zaman yoktur-anlamsızlaşır, ne bir başlangıç ne bir bitiş ne de bir sebep, ne de bir yerdenlik, ne de bir yerlerden gelmelik anlam taşımaz. cevap "ortada ve deviniyor")..

Tekrar, canlılığın teknik kısımına dönersek; Miller Deneyi vardır, çok sık duyarız, Mller'den sonra çok daha başarılı, sonuç alıcı deneyler yapıldı ve evet, cansız diye tabir ettiğiniz maddelerin bileşiminden(organize duruma geçiş), canlı(abiyogenez alanında) maddeler meydana geldi. Bunlar deneylerdir. O canlılar, hayat zaman ve mekan cinsinden, nereden geldi sorusu yanlış bir soru, gelmediler, ortada olandan dönüştüler.

Gelmek kelimesi neden yanlış kullanılıyor?
Bir şey, yok ise, o şeye dair zaten GELMEK kelimesi kullanılamaz. Örneğin A diye birisi yoksa, A'nın örneğin mutfaktan geldiği ifade edilebilir mi? A yoksa, zaten mutfakta da olamaz, dolayısıyla gelemez de.

A => yok
Soru ise A nereden geldi? Olmayan şey gelemez, bu tür sorular mantık hatasıdır. Öyleyse tekrar ilk yazılarıma döneriz, doğru ifade gelmek değil -> o.l.u.ş.m.a.k, d.ö.n.ü.ş.m.e.k

Hayat kavramı nedir?
Payedir. Organize maddenin -> somut olanın, hal, durum, hareket, canlılığı(organize), davranışlarıyla anlamlandırdığımız kavramdır, soyutlamadır.

İnorganik maddeler, organiğe, organik maddeler, inorganiğe dönüşür...
Örneğin, petrol bir yerden gelmiyor, organik yapısı bozulmuş, FORM-YAPISI bozulmuş, başka formlara dönüşmüş maddelerden dönüşüyor. Tresi için de(ingornik=>organik) farklı olması gerekmiyor, gerekirliğin esası burada koşullarla ilgilidir.

Gelmek kelimesini petrol için yanlış kullanırsak, organik yapılar petrole dönüşmemişken, ortada olmayan petrol(form-yapı) bir yerden gelemez, bir yerden gelebilmesi için, o yerde ortada olması gerekir...

Örneğin, zamanın doğru soyutlanmasıyla metaforda bulunursam, 200 yıl önce İstanbul'dan herhangi bir yere gidemem, gelemem, neden? Çünkü yokum, nasıl gelebilir veya gidebilirim? peki ne demiştim, RASTLAŞMAK, fili olarak, maddelerin rastlaşması, ilişkişenmesi. rastlaşan nedir? Sperm ve rahim, zaman belirleyici değil, böylece (fiili hareket-etkilelşim-değişimlerle) belirlenendir...

Nereden geldik diye sorduğunuz an(canlılığın oluşmasına dair) sorunuz yanlış ve başlı, başına hatadır. hem mantık hatası hem de yanlış sorudur, nereden geldik dediğiniz an, artık sizin sorunuz canlılığn meydana gelmesi değil de, bir yerden başka bir yere intikal anlamını alır. Canlılığın başlamasına dair, bir yerden başka bir yere taşınma ifadesini esas almak ise, safsatadır(temeli, bağı yoktur, mantık dışıdır ve sorunuza yanıt verilmiştir).

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 15:27 .