Filozof´isimli üyeden Alıntı
Ne zırvaladığın umrumda değil de çarpıtılmış nihilizm kısmına takıldım. Nihilizm, varoluşu bütünüyle reddeden, her şeye karşı bir hiçlik düşüncesidir. Her şey hiçtir. Hiçlik daima olumsuzluk belirtir. Ve hiçlik her şeyin yokluğu, yok olması demektir. Demek ki buradan basit bir felsefe veya varlığa, dünyaya, insan virüsüne karşı olumlu bir düşünce çıkarmak mümkün değildir. Nihilizmden, her şeye karşı yok edici bir hiçliği ve yok oluşu anlamamız gerekir. Onu insanileştirmeye, uysallaştırmaya, basit bir insani felsefe zannetmeye çalışmayın. Hiçlik, her şeyin yokluğu demektir. Hiççilik de varlığa karşı bu yok ediciliktir, bütün varoluşu reddetmektir ve her şeyi hiç olarak görmektir.
|
Soruna bilimsel veya felsefik yaklaşamıyorum, neden? Çünkü ortaya sürdüğün meseleler-in psikolojik, ciddi bir dinsel, idealist, mitolojik saplantılar da içeriyor. Tam da şu Joker gibi nevrotik filmlerin revaç olduğu dönemde. Psikolojik sorunlardan kaynaklı ve kendisiyle çelişen ifadelerinden önce;
Var oluşu ret etmek -> zırvalık.
Bir çok bakımdan.
Varoluş -> bir iddia değildir, ret edemezsin. (en mantıklı, tutarlı yaklaşımında kendini kandırmak olur, idealist şartlanmalar)
Hiçlik senin sandığın gibi her şeyin yok edilmesi(!) veya yok olması demek değildir. Diğer taraftan da iddia ettiğin gibi, değer veya değersizlik de olduğunu sandığın gibi nesnel bir hiçlikle ilgili değildir. Bunlar PAYE'dir ve bu payeler, şeylerin, etki-tepki alanı, yani ortamıyla iglilidir. Payeler bu temelde anlam kazanır, etkinin olumlu, olumsuz sonuçları veya beklenen etkileşimin olduğu-olmadığı anlar vb'e göre.
Sende ciddi psikolojik sıkıntılar görülüyor. Nihilist, nihilizm gibi kelimeleri de -ki alakasızca- kullanıyorsun. Perdelemek için. Nihilist değil ileri düzey
narsisist söylemler, arızalar bunlar. Varlık dediğimiz olgu senin ya da herhangi birisinin ona piskolojik olarak biçtiği payelerle anlam kazanmıyor. Sen olmayınca "hiç bir şey yok" olmuyor. O düzeyde narsisitik bir durumun var ki, bu sorunu psikolojiyi bir yana bırakıp, felsefik olarak değerlendirirsek dahi akıl-mantık dışı tutarsızlıklar söz konusu.
"Hiçlik, her şeyin yokluğu demektir. Hiççilik de varlığa karşı bu yok ediciliktir, bütün varoluşu reddetmektir ve her şeyi hiç olarak görmektir."
Bu ifaden ayrı, yüce EGO'ya dayalı isyan söylemleri ayrı bir muamma. her ifaden, diğeriyle çelişiyor, egonu öyle merkeze yerleştirmişsin ki, bunlarda sözde nihilistliğinle çatışıyor. Tam bir idealist, mitolojik şartlanmalar kargaşasında gibisin.
Varlığa karşı yok edicilik -> Yeni bir tanrı yaratıışsın, ama o zaten oradaydı değil mi, o yüce EGOn. Hiççilik bu demekmiş. Ahmakça! Bizim narsisist mağlubumuz, varoluşu ret ettiğini sanıyor ve bunu da hiçlik sanıyor. Öncelikle
asıl meselen psikolojik. Hep yaşamayı ve daim el üstünde olmayı istiyordun değil mi? Bu sebeple de değersizlik, önemsizlik gibi komplekslerin oldu.
Ölümü bir yok olma olarak görüyorsun değil mi(beyanlarınla sabit)? Ama Sen(!) ölürsen her şey yok olacak, Sen ölünce herkes, varlık da yok oluyor sanıyorsun değil mi?
Sen(yüce EGO, TANRI!), ölüyorsun, bu kabul edilemez. O yüzden diyorsun, madem ölüyorum! ve madem bu bir yok(neyin yok oluşu?) oluş(hiçliğe varmak!) o halde varlığın ne önemli olabilir ki diyorsun.
Öyle ya önem ve değerin ve aslında hiçliğin de tarafınca biçilmiş bir paye olduğunu bilmiyorsun, öyle ya sonsuz evren ve sonsuz varlık(ister zaman, ister fiziksel düşünün) ancak seninle başlıyor ve seninle bitiyor! O halde her şey yok edilmeli, bu narsisist tanrı ölümlü ise, hiç bir şey var olmasın. Ya hepçiyim, ya hiççi diyorsun, hepçi olamıyorsun çünkü varlığın koşulları buna imkan vermiyor, ya benimsin diyorsun, ya kara toprağın.
Çocukça, masal dünyasında olmalısın. Kabahat elbette senin değil, öyle düşünmüyorum, onca şartlandırıldığın dinsel mitolojik şeyler var ki, bilinçaltına öyle bir işlemiş ki, çıkış da bulamıyorsun.
Oluşların aslında form-yapı dönüşümleri olduğunu da bilmiyorsun, böylece dönüşümler gerçekleştiğinde, kaybolanın biçim-form yapı daha doğrusu başka yapılara dönüşümü, senin için ölüm halini alıyor. Böylece artık kendini, bir hiç olarak görme durumundasın, demek ki bu durumda sen VAROLUŞU ret etmek zorundasın! Çünkü varoluş, esasında dönüşümdür, yani varlık-yokluk yok oluyor değiller, form-yapılar değişiyor, form-yapılar değişince de biz buna oluşmak diyoruz, yoğrulan bir hamurun aldığı un, su oranında değişimleri gibi.
Sen, böylece o kendisini hiç olarak gören(koskoca evrende nokta bile değil dediğin) o
önemsiz ayrıntı olarak gören sen, bir anda her şeyi belirlediğini sanan ahmak bir tanrıya dönüşüyorsun. Bir o kadar da isyancı, malup, ezik bir tanrı. Çıkış yolu göremiyorsun, sonsuz önemin olsun ve sonsuz değerde görülmek ve sonsuz yaşamak istemiştin! Heyhaaat, ama nihilisttin sözde değil mi?
O düzeyde tutarsız hale geliyorsun ki, diğer başlıklar da intihar etmekten vs döz ediyorsun. yahu saçma, sapan yargılarına göre bir hiçsin, sözde bu eylemin de bir giç olmayacak mı? Kime ne anlatmaya çalışıyorsun, hangi tanrının zavallı kurbanısın? Zekadan eser yok. Varoluşu ret etmen için, varoluşun bir iddia olması gerekir. sen kimsin ki, şartlandığın dinsel anlayışlar gereği, tanrı veya varlığın iradesi rolüne sonuyorsun?
varoluş ret edilebilir bir şey değil, bir olgudur, ama sen kendi iradi varlığını ret edebilirsin-buna kabul. Öyle başkalarına intihar güzellemesi yaparken de, nihilist kelimesi ardına saklanıp faşist, psikopat propagandalar ederken de, zırvalamış oluyorsun. Ölmekle, efendim kendince öyle sandığın yok olmak payeleriyle, varoluşa reddiye dizmiş olmuyorsun, aksine varoluşun parçası olmaya devam ediyorsun demektir. Birisi ölür, o bünye başka şeylere dönüşür(bakınız dönüşür, dönüşen ne? Form-yapı)... O rtalığa bir de koku saçarsın, o kendini yiyerek varolan(!) bakterilerin, hücrelerin, kimyasal reaksiyonlarla başka maddelere dönüşürken, o yapı dağılırken etrafa saçılan parçacıkların geride bıraktığı o kokuyla çürümen, varoluşa ne bir reddiye ne de bir darbe olacaktır ne de bir yok oluş ne de bir yokedicilik.
Kavramların anlamını da bilmiyorsun. Nne varoluş ile kastedileni, ne dönüşüm ile demek isteneni, ne de form-yapı dediğimizin, aslında, şu ya da bu nesneye, o, şu, bu, dememizin sağlayanı olduğunu da. Yine form-yapının, varlığın kendisi değil, çeşitli ve değişip dönüşen biçimleri olduğunu da bilmemektesin. Sen aklınsıra ret ettiğini sandığın varlığın, bir biçimisin, biçim olarak yok olduğun iddiası, varlığı yok etmez, reddiye de olmaz. Elbette senin sonsuz ve mutlak bir form-yapı olarak kalma istemin anlaşılabilir, ama bunun için abuk, subuk sözde teoriler üretmene gerek yok. Bir tanrı uydur, öldüğünde seni sonsuz cennete alıyor olsun, bu da başka bir avuntu olur.
Gerçeği mi istedin, varlığın bir biçimi olarak elbette hiç değilsin, ama önceki yazımda da dile getirdiğim gibi önem, değer hiçlik gibi kavramlar payelerdir, bu payelerinde ölçütü varlığın olup, olmayışı değil, ortada olanın çevrece bıraktığı-bırakmadığı etkilerle, bir diğeri de konumla - orada bulunup, bulunmamakla- ilgilidir.
var olmayanın, hiçliğinden de söz edilemez,
varlığın olmadığını hayal ettiğin bir koşulda hiçlikte yoktur, senin hiçlik dediğin öznel bir payedir, ama 2 biçimdedir, birisi olguya dayalı nesnel payedir(bununla ilgilenmiyorsun zaten), diğeri de genelde öznel, piskolojik, iradi payelerdir(senin sorunun burada yatıyor).
Varlığın söz edilemeyenin, hiçliğinden de söz edilemez, nasıl ki varlığından söz edemediğimizin, nesnel bir paye-değer alamayacağı gibi. peki bizim değer verdiğimiz ya da payelediğimiz nedir? Gelip-geçici olan, yani varlığın dönüşümlerimleriye anlam kazanan, işte o varoluş dediğimiz zemin, form-yapıdır, bu zeminde etkileşimlerdir.
Bir okyanusda milyarlarca köpük oluşuyormuş. Bu köpükçükler, okyanus zemininden, yapısı gereği aldığı hava ile hafifliyor, yüzeye doğru çıkıyormuş. Miyarlarca ve milyarlarca köpükçük oluşagelmeye devam ediyormuş. Bir gün bir köpükçük oluşuvermiş. Bu, sözde nihilist, özde ise ileri derecede narsisist bir köpükçükmüş. O gözlemlemiş ki, her oluşan köpükçük, nesnel koşullar ve yapısı gereği hafifleyip, onyanus yüzeniye çıkıyor, ama orada artık devam edilecek bir koşul halmadığı içinde, patlayıp gidiyormuş. Eğer oluşumun sonunda, bir patlama varsa - yok oluş mu?-, ama farklı, form-yapı kayboluyor, başka formlara dönüşüyor veya katışıyor ise-, eğer bu yolculuğun sonu ölümle bitiyorsa, o halde varlığın ne anlamı olabilirdi ki? Zavallı,
ölüm varsa, hiçliktir, değersiz, önemsizdir deyip çıkıvermiş, ona o içliği, değersizliği bahşeden ne ise artık. Sanıyormuş ki, sonsuz yaşayınca, varlığa bir değer, anlam katacakmış. Zavallı, değer dediğin, o oluştan, patlayışa kadar olan yolculuğunda verdiğin, aldığın etkiyi yorumlamaktan başka bir şey değildi, ne anlam arıyorsan, ne amaç arıyorsan artık. Ne bir anlam, ne de bir amaç yok, tüm bu payelerin, işte o yolculuğunda edindiğin etkileşimlerle ilgili!
Neyse bizim köpükçük, örneğin tüm köpükçükler yok olursa her şeyin biteceğini sanmaktaymış. Bizim köpükçüğümüz, bütün varoluşu, kendi sonsuz yaşam isteği böylece de bir anlam-değer biçtiğini sandığı yüce egosuna bağlamış, ben yoksam, hiç bir şey yok, eğer varsalar da yok edilmeleri gerekir gibi narsisist bir eylem düşüncesine evrilip, faşist yarılmalarını, nihilist kelimesiyle örtmeye de kalkmış. Sırf kendi sonsuz yaşam arzusu ve egosu uğruna diğer köpükçüklere de
her şeyi yok edin, kendinizi yok edin demeye başlamış. Bu ne kendini beğenmişlik, bu ne biçim bir bencillik, bu nasıl bir ego, bu nasıl bir hep bencilik(hiçliğin tersi yani!), bu nasıl bir arıza..
neyse bizim köpükçük nevrozlu yolculuğuna devam etmiş, ta ki, o yüzeye çıkıp, yolculuğunun biteceği güne kadar, bütün varlığı, bütün anlamı, bütün değeri, kendi biricik varlığına bağlamış. Masal da burada bitmiş, köpükçüğün son yolculuğuna rağmen, yine milyarlarca köpükçük oluşmaya ve yolculuğa devam etmiş. Bir anlamı olduğundan veya bir amacı olması gerektiğinden değil, hareket-etkileşim ve değişimden dolayı, iradi bir şey değil. O iradeler, amaçlar, o köpükçüklerin her birinin, çevreden aldığı veya verdiği etkiyle ilgiliymiş, değeri, önemi, varı yoku bütün meselesi, o etkileşimler ve yorumlarla ilgiliymiş...
Peki bizim köpükçük hiç olmasaydı? -işte
zoraki, çarpık bir söz seçiyorum. Köpükçük var olmasaydı zaten
hiç olmasaydı diye bir sorumuz da olmazdı. Köpükçüğün değeri, değersiziliği, önemi, önemsizliği, varlığı, yokluğu ve hiçliği, ancak zaten o'nun varoluşuna ve bir yerde de psikolojsine bağlıymış. hiç olmasaymış ne olurmuş?, olmazmış o kadar, yani hiç de olamaz, var da olamaz, yok da olamaz, iradi hiç bir anlam, payeye gerek yok, çünkü yorumlanacak bir şey söz konsu değil-varı yoku, hçliği, hepliği hikaye. Bu durum, başka şeyleri, varlığı ve varoluşu hiç yapar mı peki? yapmaz.
Milyarlarca köpükçük, milyarlarca oluşuyor ve kayboluyor, özel bir anlamı da, anlamsızlığı da yok. bu hiç bir paye biçilemeyecek zemindir, gerçektir. Gerçek böyledir, amaçlar, payeler biçtiğiniz an, çarpıtmış olursunuz, çünkü amaç, paye vb tümü de, şeyler ve etkileşimlerle, iradidir ve böylece özneldir. Burada 2 yol vardır, ya paye ve amaçlar, iradi anlamda yorumcu tarafından nesnel zeminlerde elde edilmeli(formların karşılıklı ve ortam-çevre ilişkisinden çıkartılan),ya da kendi hayal dünyasında absürt bir biçimde varlığa, varoluşa, fiziğe, gerçeğe, aklısıra binbir kılık, paye, amaç giydirmeli -bu 2 nolu tutuma, kendi yalanları, kurgularına şartlanıp, inanan, tapanların, mutlak mitoloji, mutlak idealizminin sonu ise, psikolojik arızalardan, narsisist yıkımlardan, nevroz nöbetlerinden ileri geçmiyor...
varlığınız(!), varlığa ne değer katar ne de değerini düşürür, varlık şu ya da bunun şahsına indirgenebilir bir anlam taşımaz, ancak şeyler, şeyliklerini anlamlı kılan koşullar namına bir şeyler katabilir veya eksiltebilirler. örneğin A kişisinin davranışları, şu ya da bunun hayatına, şu ya da bu çevreye vb anlam katabilir veya eksiltebilir, dikkat edilirse, burada anlam katılan veya katılmayan ölçüt, çevre, ortam gibi varlığın kendisi değil, şey'in ortamıyla ve etkileşimiyle(!) ilgilidir, bu kişinin eylemleri, varlığın belirleyici koşulu değildir. 1 insanın ne anlamı olabilir ki sözler saçmadır, daha bu soru sorulduğunda zaten bir önmel atfedilmiş olur. zaten anlam dediğiniz, amaç dediğiniz, irade dediğiniz, değer, önem dediğiniz o kişinini eylemiyle ilgilidir ve alışageldiğimiz gibi, her şey illa bizim için olumlu olmak zorunda değildir, ve illa sizin için olumlu olmak zorunda değildir. Varlıktan söz ettiğinzde açınız sonsuzdur ama şu ya da bu şeyin eyleminin değeri, değersizliği gii konular, o şeyin etkileşimalanıyla igilidir, benzer olanlar açısından anlamlı ve olumlu olanlar, başka diğer şeyler için olumsuz olabilir ve indirgeme esaslı genel yargılar birer arızadırlar. Daha geniş yollar, şehirler isterken, yayıldığın doğa senin için olumlu sonuçlanırken, diğer canlıalr için olumsuzdur, senin için değer taşıması, diğerleri içinde değerli, senin için önemli olması, diğerleri içinde önemli olduğu anlamına gelmez.
Her şeyi kendin için istiyorsun ve kendini varlığa eşitliyorsun, işte tam da burada bir hiçsin. demiştim ya, hiçlik bir varlık-yokluk biçimi değil bir kıyas ürünüdür, bu form-yapı olarak değil, bir şey olarak değil, düşünce olarak, kafa olarak, kişi olarak, tamda işlediğin biçimde söylediklerinin bir değeri olmamasıyla bir hiç anlamına geliyor ve bunu anladığında, bazı psikolojik meselelerini de anlayacaksın diye düşünüyorum... Varoluşu ret etmek söylemin, artık kime reddiye düzdüğünü sanıyorsan anlam taşımıyor, senin var olman veya olmaman, şu ya da buna intihar etmelisin demen vs bir anlam taşımıyor. Sen olmasan da, oluş devam eder ve iradi bir seçicisi de yoktur, olur, hareket, etkileşim, değişimler, olur, katrilyonlarca form-yapı, biçimler oluşur, biçimleri yıkmakla-ki hoş aslında başkaformlara dönüşmesinde etki oluşturmuş olursun-, buna engel olmadığın gibi, hiçliği vb de hakim kılmış olmazsın. kendini bu kadar abartma.
Evreni yok etmek vs, çocukça lafızlar, senin yok etmek dediğin nedir biliyor musun? zaten Varoluştur. Bir şeyi kırıp döktüğünde veya bir şeyleri, bir şeylere katıştırdığında, birleştirip, ayırdığında her şey yok olmuyor, varoluşu yine varoluşla yok ettiğini sanmak, ahmaklık... Bizim oluş dediğimiz değişen formlardır, malezemesi ne? Madde, işte
oluş dediğimiz maddelerin aldığı formlar,biçimlere dair ve bunlar değişir ve ister genel seyirde isterse elinle
müdahale ettiğin olsun,
varoluşu yok etmiş olmuyorsun veya reddiye dizmiş de olmuyorsun, tam tersine varoluş sayesinde eylem gerçekleştirebiliyorsun.
Öyle evreni yok etmek gibi psikolojik zırvalıklar da anlam taşımaz. Evreni yok edemezsin, biçimin değişmesi, bir şeylerin ayrışıp, birleşmesi yok olmak değidir.
yazdıklarıma karşı zerre kadar hiddet belirtisi gösterirsen -ki okumasan bile bu son satır yeterli-, yarılmalar, komplekslerin olursa, söylediğin ne varsa yalan olur, arıza olur, zira "hiç isen" bir tepkinde-etkinde olmamalı(öyleyse nedir o cafcaflı 3-5 kelimelik resimlerin!), tepki ancak değer yüküyle anlam kazanır, o değer de etkidir ve etkilerin olumlu, olumsuz olması tepkiye, yorumlayıcı ve koşulları-çevresi, yapısı-bünyesi ölçeği kıyası, yorumuyla ilgili anlam kazanır.