Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 24-01-2022, 02:52
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart Sanatçının Dilini Kesen Cumhurbaşkanı!!

SANATCININ DILINI KESEN CUMHURBASKANI!!

Boylesi bir Cumhurbaskani tamda bu ulkeye yakisan bir Cumhurbaskani veya %90 ni aptal olan bir Ulke Boylesi Bir Cumhurbaskanini hak ediyor.

Boylesi bir Cumhurbaskani veya devleti yoneten Tarihi Arastirsaniz cok zor bulursunuz. Kufurbaz, Yalanci, Uckagitci, Duzenbaz, Inkarci, Diktator, Dinci, Yobaz, Irkci vs vs vs ne dersen mevcut.

Kendi hak ve Ozgurlugunu Aramiyan ve sahip cikmiyan bir toplum boylesi bir Cumhurbaskanini da hak ediyor....

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Dilini keseriz'
diyerek hedef gösterdiği sanatçı Sezen Aksu hakkında suç duyurusunda bulunan bir grup, Çağlayan Adliyesi önünde tehdit dolu bir açıklama yaptı.

Sezen Aksu için suç duyurusunda bulunan grup ölüm tehditleri savurdu
15 Temmuz Şehitler ve Gaziler Platformu adlı grup, suç duyurusunda bulunduktan sonra, "Şehitlerimize laf söyletmeyeceğiz. Dillerini keseceğiz, beyinlerine sıkacağız" ifadelerini kullandı.

15 Temmuz Şehitler ve Gaziler Platformu üyelerinin açıklamasında Sezen Aksu için "Köksüz, adına minik serçe dediğimiz, aslında Adem aleyhisselamı yoldan çıkaran şeytanın yolundan giden…" ifadeleri kullanıldı. Açıklamada ayrıca, "Şehitlerimize asla laf söyletmeyiz. Bundan sonra söyletmeyeceğiz. Onlara laf söyleyenlerin dillerini keseceğimizi buradan ilan ediyoruz. İçişleri Bakanımızın da dediği gibi, ‘Beyinlerine sıkacağız, kafalarına. İnlerinde hepsini ezeceğiz. Dağda, PKK'yı Kandil'de nasıl eziyorsak, onları savunanlara da bunu bir defa daha söylüyoruz" gibi ifadeler kullanıldı.

Açıklamada "Bugünden sonra dinimize, imanımıza, mukaddesatımıza dil uzatanlar bilsinler ki artık eski Türkiye yok. Allah ayetinde şöyle buyurmaktadır: 'Bu din Alllah'ındır. Küfür ve iman kıyamete kadar savaşacaktır.' Biz de iman tarafındayız. Bu imanın serhadlarıyız,
neferleriyiz. Bizim neslimizin sonu gelmeden bu din çökmeyecektir" denildi.

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 24-01-2022, 05:37
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

YUREGI OPULECEK CESARETLI VE YUREKLI SANATCISIN.......

Sezen Aksu sessizliğini bozdu:

Dilimi ezemezsin, kim yolcu kim hancı, dur bakalım
Erdoğan'ın "Dilini koparmak görevimiz" sözlerine Sezen Aksu, dün gece kaleme aldığı yeni şarkısının sözleriyle cevap verdi:
Sen beni sezemezsin / Dilimi ezemezsin.

2017 yılında çıkardığı Şahane Bir Şey Yaşamak" şarkısındaki Hz. Adem ve Hz. Havva'yla ilgili ifadeler nedeniyle hedef gösterilen sanatçı Sezen Aksu yazılı açıklama yaptı.

Sezen Aksu, yaptığı açıklamada "Öncelikle bireysel veya kurumsal olarak, ayrıca TV kanallarındaki açık oturumlarda, sağduyulu açıklamalarıyla farklı açılardan ele alıp konunun anlaşılmasına çalışan, destek mesajları veren, arayan soran, tanıdığım tanımadığım tüm dostlarıma teşekkür ederim" dedi. "Malumunuz olduğu üzere konu ben değilim, konu memleket" diyen Aksu, 2010'da yazdığı "Hop Dedik" ve 21 Ocak 2022'de yazdığı "Avcı" isimli şarkılarının sözlerini paylaşarak "Sonuç olarak 47 yıldır yazıyorum… Yazmaya da devam edeceğim" ifadelerini kullandı.

Sezen Aksu'nun mesajının tamamı şöyle:

"Merhaba,

Öncelikle bireysel veya kurumsal olarak, ayrıca TV kanallarındaki açık oturumlarda, sağduyulu açıklamalarıyla farklı açılardan ele alıp konunun anlaşılmasına çalışan, destek mesajları veren, arayan soran, tanıdığım tanımadığım tüm dostlarıma teşekkür ederim.

Malumunuz olduğu üzere konu ben değilim, konu memleket.



Kendimi bildim bileli çeşitli insanlık hallerini gözlemliyor ve söze döküyorum biliyorsunuz.

Mesela 2010'da şu şarkıyı yazmışım:

HOP DEDİK

O ne dedi? Bu ne dedi? Kim ne dedi?

Harcanan hayatlar bunlar

Vermişler ateşe yedi düveli

Hababam kaynıyo' kazanlar

Hadi buyurun, biz gönüllüyüz

İple çekiyoruz vaktimizi

Kim en günahsızsa gelsin

Gelsin ilk o vursun bizi

Dizilmişler bi' de dizi dizi

Hiçbirinde yok tek bi' yara izi

Ateşe de yürürüz evelallah

Aşk yaksın yakacaksa bizi

Hadi siz düşünün, top bizde

Mangal gibi yürek çok bizde

Alevere dalavere yok bizde

"Yok" dedik, "Yok" dedik

Kırılıp dökülüyoruz lakin

Direniyoruz sakin sakin

E siz de dilinize biraz hâkim

"Hop" dedik, "Hop" dedik

Ya seyirci ya yanansın

Ortası yok, sınanansın

Ya emniyet şeridinde

Ya uçurtmaya uyansın

Aşağıdakini de dün gece (21 Ocak 2022) yazdım.

AVCI

Sen beni üzemezsin

Zaten çok üzgünüm

Nereye baksam acı

Nereye baksam acı

Ben avım sen avcı

Vur bakalım….

Sen beni sezemezsin

Dilimi ezemezsin

Nereye baksam acı

Nereye baksam acı

Kim yolcu kim hancı

Dur bakalım…

Beni öldüremezsin

Sesim, sazım, sözüm var benim

Ben derken ben herkesim

Sonuç olarak 47 yıldır yazıyorum…. Yazmaya da devam edeceğim.
Sezen"

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 24-01-2022, 08:07
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

Islamin Gercek Yuzu Orta Doguda ISID, HIZBULLAH, TALIBAN, AKP, MHP, SAADET PARTISI VS VS GIBI islamin temsilciligini yapanlar, Bu Dinin baslangincindaki liderin yaptiklari ile uyusmakta ve ayni politikayi sururmektedirler.
Bunlar sadece Dinci Yobaz, Barbar, Cinsi Sapik, Uckur Duskunu, Katil, Kan Emici DEGIL, Bunlar Insanliga dayir butun Haksizliklarin, Olumsuzluklarin, Vahsiliklerin, Zulumlerin Caniliklerin ve sayamadigimiz yiginla igrencliklerin mimarlaridirlar.

Bunlar; Insanlari parca parca dograyip yaktiktan sonra kullerinden korkup nehire atanlardir,
Bunlar; Insanlari diri diri derisini yuzenlerdir.
Bunlar; Insanlari allahu ekber naralari ile canli canli bogazliyanlardir.
Bunlar; Olu kadinlara tecavuz eden canavarlardir.
Bunlar; Camiye aldiklari ufak cocuklara tecavuz eden, Peygamberlerini ornek aldiklarini soyliyenlerdir.
Bunlar; Insanlari toplu halde cayir cayir yakanlardir.
Bunlar; Ana rahminde bebekleri cikarip Agaclara Cakanlardir...
Bunlar; Savunmasiz ve Caresiz Insanlara Saldirip hunarca katledenlerdir.
Bunlar; Ozgurluklerin ve Yasama Dayir Butun Guzelliklerin Dusmanidirlar.
Bunlar; Fikir ve Dusunce Ozgurlugun Dusmanidirlar.
Bunlar; Yer Yuzunde Yasiyan Butun Canlinin Dusmanidirlar.

Baskoylu

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 24-01-2022, 17:42
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

SEZEN AKSU'YA SALDIRMAK / BİLİNÇLİ SEÇİM: "MİNİK SERÇE"

Dün Sabahattin Ali'lere, Yaşar Kemal'lere, bugün Metin Akpınar'lara, Müjdat Gezen'lere, Sezen Aksu'lara yönelik "saldırıları", kendisi de benzer şekilde hedef gösterilen Sanatçı Levent Üzümcü ile değerlendirdik.
Üzümcü'ye göre Sezen Aksu ve bestesi "meze edilerek" gündem değiştirilmeye çalışıldı ama tutmadı. Yaşanan sürecin "organize bir hareket olduğunu" belirten Üzümcü, siyasetin ve Sezen Aksu'yu hedefe alanların bu tavrını "aymazlık" olarak nitelendiriyor.


Bugün "Gereği Düşünüldü"de Sezen Aksu'ya yönelik, bize göre "tehdit ve moral saldırı"lar üzerinden, bu ülkenin sanatçılarının yaşadığı atmosferi konuşacağız.

Önce Erdoğan'a sırtını yasladığını hissettiren grubun eylemlerini, ardından ittifakın küçük ortağının açıklamalarını ve nihayet Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "dil koparmaya" varan sözlerini merkeze alıp sanatçılara yönelik tehditleri işleyeceğiz.



Ama önce helalleşeceğiz. Evet önce, aşklarımızın, yolculuklarımızın, umutlarımızın tam da ortasındaki Sezen Aksu ile helalleşeceğiz. Tıpkı bu toplumun farklı kesimlerinin Sabahattin Ali ile helalleştiği gibi.

Sezen Aksu'yla helalleşemezsek, bize göre oldukça bilinçli yürütülen bu saldırı sürecinin altındaki "derin" amacı anlatamayız. Yekten söyleyelim bize göre Sezen Aksu'ya saldırı, 12 Eylül 2010 akşamında oluşan yaranın üstündeki mührün koparılma gayretidir.

Sezen Aksu'ya yapılan saldırıları, kendisi de benzer "tehdit"lere maruz kalan bir isimle, "Avrupa Yakası"ndan iyi bildiğimiz Tiyatro ve Sinema Sanatçısı ve aynı zamanda Siyasetçi Levent Üzümcü ile değerlendirdik.

Aslında konumuz sadece Sezen Aksu'ya yönelik saldırıları değil. Sanatçılara yönelik tehditleri Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Metin Akpınar, Müjdat Gezen, Berna Laçin ve Levent Üzümcü'yü örneklem olarak alıp konuşacağız.

Şöyle bir baktığımızda tehdidin; kimi zaman bir toplumsal grup tarafından yöneltildiğini, siyasetin aygıtlarıyla, devletin Diyanet gibi, yargı gibi kurumlarıyla geliştirildiğini görüyoruz. Şimdi de bir ülkenin Cumhurbaşkanı'nın kendisine, "ülkesindeki bir sanatçıyı hiza getirme görevi ihdas ettiğine" tanık oluyoruz.



"SIKIŞMIŞ" İKİ İSİM: SABAHATTİN ALİ VE SEZEN AKSU



Girişte Sezen Aksu'nun adını, Sabahattin Ali ile birlikle anmamız bilinçli bir tercihti. Her ikisi de sıkışmıştı. Bu nedenle birlikte andık.

Dönemin sol kesimi, Sabahattin Ali'yi "hiçbir zaman gerçek bir komünist olmamak"la eleştiriyordu. Kimine göre ise sosyalistti ve nihayet Nihal Atsız, O'nu "vatan haini" olarak ilan edecekti. Belki de bu sıkışmışlık Sabahattin Ali'yi bu ülkeden kaçmak için, kendisinin bile "Milliyetçi Emniyet Hizmetleri ajanı" olduğundan şüphelendiği Mehmet Ali Cimcoz'dan yardım umduracaktı.

Konumuz; Sabahattin Ali'nin ölümü değil, O'nun sisteme ve sistemin temsilcilerine yönelik eleştirileri nedeniyle mahpuslar yatması. Konumuz; Sabahattin Ali örneği üzerinden bir yazara, şaire yönelik baskılar.



"UCUBE" HEYKELDEN DİL KOPARMAYA



Bir film yönetmeni olsaydınız ve filminizin konusu sanatçılara yönelik baskılar olsaydı, filminizi 70 yıl önceden bugüne bağlarken sekmelerinizden biri, "ucube heykel" olurdu. Dün "İnsanlık Anıtı" "ucube"ydi, bugün yazılan bir şarkı sözleri "ucube" oluyordu. Birini söyleyen bu ülkenin Başbakanıydı. Birini söyleyen şimdiki ittifak ortağı. Önce dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kars'taki "İnsanlık Anıtı" için söylediklerini dinleyelim. Zaten, Mehmet Ersoy tarafından yapılan bu heykel de Erdoğan'ın şu sözlerinden sonra yıkılacaktı.

"Değerli kardeşlerim, bir şeyi daha burada vurgulayacağım; Burada Hasan Harakani hazretlerinin hemen yanıbaşında, bir ucube oraya koymuşlar. Bir garip bir şey dikmişler. Değerli kardeşlerim, tabi bu oradaki tüm vakıf eserlerinin, o sanatkarane eserlerin olduğu yerde böyle bir şeyin olması düşünülemez. Ve konuyla ilgili olarak, belediye başkanımız süratle görevini yerine getirecektir. Ve bunu süratle bekliyoruz, inşallah ilk gelişimizde bunu da göreceğiz."

Anlayacağınız dün heykeller yıkılıyordu. Şimdi iş, "dil koparma"ya varıyordu. Bu nedenle asıl konumuz, şimdiki ittifak ortaklarının söyledikleri. Ama önce "dün"lere bakalım.

Örneğin Yaşar Kemal'den söz edelim. 1950'de Komünizm propagandası yaptığı için tutuklanan Yaşar Kemal, 1990'ların ikinci yarısında, yazdıklarıyla bölücülük yaptığı gerekçesiyle yargılandı. "Türkiye Üzerindeki Kara Bulutlar"ı anlattığı için "halkı düşmanlığa tahrik"ten mahkum oldu. Cezası ertelendi ama o erteli ceza, Yaşar Kemal'in başının üstünde hep bir kılıç olarak sallandı.



DÜN YAŞAR KEMAL; BUGÜN AKPINAR, GEZEN, LAÇİN VE ÜZÜMCÜ



Sanatçı üzerindeki baskının aparatı olarak yargının ağırlıkla kullanıldığını söylersek yerinde olur. Örnek mi? Metin Akpınar ve Müjdat Gezen.

Bu iki sanatçının katıldıkları bir televizyon programında Cumhurbaşkanı'nın toplumu azarlamasından yakınmaları "Cumhurbaşkanı'na hakaret" olarak yorumlanıyor ve haklarında 4 yıl 8'er aya kadar hapis istemiyle dava açılıyordu. Ve bu davanın açılması öyle kolay değildi. Ülkenin Adalet Bakanı'nın izni gerekiyordu ve Bakan bu izni vermişti.

"Bunu niye anlatıyorsunuz, sonu beraatle bitmedi mi?" diyebilirsiniz. Ama bir an şöyle düşünün: 80 yaşındasınız ve elinizde tuttuğunuz, okuduğunuz herhangi bir metin değil. Bu ülkenin Cumhuriyet Savcısının, Adalet Bakanı'ndan izin alarak hazırladığı resmi bir evrak. İddianame. Ve davanız aylar sürüyor. Bir gün bile cezaevine alınma tehdidinizin ne demek olduğunu düşünebiliyor musunuz? Hele 80 yaşındaysanız.

Diyelim ki bu ülkede bir sanatçısınız ve bu ülke topraklarında deprem oluyor ve siz bu ülkenin sanatçısı Berna Laçin'siniz. Ve deprem paralarının nereye gittiğini soruyorsunuz. Ertesi gün kalkıyorsunuz ve bu ülkenin koca koca gazetelerinde Ankara Başsavcılığı'nın hakkınızda soruşturma başlattığını görüyorsunuz. Diyelim ki isminiz Berna Laçin ve idama karşısınız ve bunu, "idam çözüm olsaydı, Medine toprakları tecavüzde rekor kırmazdı… Devlet tribün sesleriyle toplum inşa edemez" diyorsunuz. Bu kez "halkın dini değerlerini aşağılamak"la suçlanabiliyorsunuz.

Diyelim ki bu ülkede sanatçısınız ve adınız Levent Üzümcü. Tam da sanatçıların içinde bulunduğu durumu özetliyorsunuz, Anayasa'yı hatırlatıyorsunuz ve bu hatırlatmayı, sanatçı benzetmesiyle, "Akmehepe"ye yapıyorsunuz, "Sahne sanatları yoğun bakımda, Türkiye'nin %60'ını yönetmekle övünenlere Anayasa'yı uygulamaya çağırıyorsunuz" diyorsunuz, bu ülkenin savcısı da sizi ifadeye çağırıyor. Ve savcı soruyor:

"Sosyal medyadaki bu paylaşımınızla halkı kin ve nefrete sevk ettiğiniz değerlendirilmektedir. Neler söyleyeceksiniz?"

Bir değil, iki değil kimi zaman da "Cumhurbaşkanına hakaret"le suçlanıyorsunuz. Ve emek verdiğiniz Devlet Tiyatroları'ndan kovuluyorsunuz.

Evet Levent Üzümcü'nün sözlerini birazdan uzun uzun aktaracağız. Ve asıl konumuza geleceğiz.



SİSTEMİN APARATI OLARAK; MİLLİ BEKA HAREKETİ



Evet, anladığınız üzere güncel konumuza geldik.

Kendilerini Milli Beka Hareketi olarak adlandıran yapının başındaki Murat Şahin geçtiğimiz günlerde önce Tarkan'ı hedef aldı. Bu isime göre Tarkan'ın şarkısındaki "cuppa" sözü "cunta" demekti, şarkı sözündeki "hey tayfa kalk kalk" sözü FETÖ'cüleri 15 Temmuz'da kalkışmaya çağırmaktı ve saire.

Murat Şahin bu paylaşımından beklediği verimi alamayınca arşivlerde şöyle bir tarama daha yaptı ve Sezen Aksu'nun 2017 yılında yaptığı "Şahane Bir Şey Yaşamak" şarkısına gözü takıldı. Tamam, bu şarkıdaki sözler bu toplumda iş yapardı. Hem belki 2010 referandumunda "yetmez ama evet" dediği için Sezen Aksu'ya yönelik linç girişimine toplumun aydın kesimleri de katılıverirdi, umut bu ya. Böylelikle bir taraftan hem gündem değiştirilmiş olunacak, hem "Milli Beka Hareketi" devletteki isimlere "işe yararlığını" gösterecek ve bize göre asıl önemli olan da hedef alınan toplumsal kesim, Sezen Aksu'nun 2010 referandumundaki tavrı nedeniyle ikiye bölünecekti. Böyle mi oldu birazdan değerlendireceğiz ama önce Sezen Aksu'ya yönelik tehdidi hatırlatalım:

Murat Şahin, Sezen Aksu'ya "minik cahil" dedi ve ardından "akşama kapındayız" diye paylaşımda bulundu. Murat Şahin, bu tehditlerinden sonra "sen kimsin?" diye soranlara kimliğini "Milli Beka Hareketi"nin sosyal medya hesabından gösterdi:

Kolaj fotoğrafta önde Cumhurbaşkanı Erdoğan, arkada da Murat Şahin duruyordu. Murat Şahin "Ben buyum" diyordu. Ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'ndan "Ne yapıyorsun, Sayın Cumhurbaşkanı'nın fotoğrafını böyle kullanamazsın" diyen yoktu.

Ertesi akşam ne oldu? Murat Şahin yaklaşık 20 kişiyle Sezen Aksu'nun evinin olduğu sokağa vardı ve o ana kadar sosyal medyadan yazdıklarını sesli tekrarladı. O sesleri, "not düşmemiz gerektiği" için aktarıyoruz:

"Burada toplanmamızın sebebi, Sezen Aksu'nun yazmış olduğu bir şarkının içinde geçen ‘Selam söyleyin o cahil Adem ile Hava'ya' tepki vermek, insanlığın atası olan ilk peygamber hazreti Adem aleyisselleme ve Havva annemiz aleyisselleme alenen aşağılamasına karşılık bu minik cahile burada toplanmış bulunmaktayız. Şimdi de Yüce Allah'ın yarattığı ilk insan olan hazreti Adem ayelisselleme ve hazreti Havva aleyisselleme, kabul etmemiz mümkün olmayan söylerle aşağılamaya çalışmıştır. Maalesef görüyoruz ki bu ülkenin bazı sözde sanatçıları bu ülkede sanat yaptığını zannederek milli ve manevi damarlarımızı tıkamak dini değerlerimize de hakaret etmek için birbirleriyle yarış içine girmişlerdir."



O SESİN SAHİPLERİ: DİYANET İŞLERİ VE BAHÇELİ



Murat Şahin ve Milli Beka Hareketi "kullanışlılığını kanıtlamaya" çalışıyor, başkaları da sosyal medya hesaplarında "boy gösteriyordu" belki de, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın böyle bir şeye ihtiyacı da yoktu.

Daha öncelerdeki alkol ve LGBT'lilerle ilgili tartışmalarda da söz söyleyen" Diyanet İşleri Başkanlığı şimdi de isim vermeden Sezen Aksu'nun 4 yıl önceki şarkısı ile ilgili tartışmaya girmişti.

Diyanet'e göre Sezen Aksu'nun yaptığı, "Dini şahsiyetlerle ilgili özensiz tutum"du ve "en hafif tabirle saygısızlık"tı. "Maksadı, niyeti ve bağlamı ne olursa olsun, İslam'ın seçkin, önder ve örnek şahsiyetlerine dair söylenen her cümlede, yapılan her açıklama ve yaklaşımlarda son derece hassas ve dikkatli olunması gerek"irdi.

Kendini ispat etmeye çalışan yapılarda, Diyanet'te bunlar oluyordu da siyasette ne oluyordu? Cumhur ittifakının ortağı MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli Meclis kürsüsünden ‘bildiğimiz ses tonu ve el hareketleriyle' şunları söyledi.

"Mesela yazdığı ucube bir şarkının sözleri arasında Hz. Adem ile Hz. Hava'ya ‘cahil' diyen sorumsuz ve şuursuz bir sanatçının alamet olarak bindiği sefalet ve rezalet hali, dünyevi kıyamet olan cehalet çukurunun açık seçik bir numunesidir. Bu sanatçıya diyorum ki serçeysen serçeliğini bil, sakın kuzgunluğa heves etme. Bu tiplerin kafaları arızalı, kalpleri taşlı ve dikenlidir."

Burada bir not düşmemiz gerekiyor: Dün İnsanlık Anıtı "ucube" ilan edilirken siyasetin bugün bir şarkıyı "ucube" ilan ettiğini siz de farkettiniz mi?

"Hareket", "Diyanet" ve "siyaset" bunları yaparken "hukuk" geri kalır mıydı?

Ankara'da, İstanbul'da vatandaşlar, avukatlar adliye yollarında yarıştılar. Hepsinin ortak dileği, Sezen Aksu'nun "Halkı kin ve düşmanlığa sevketmek" ve "halkın dini değerlerini aşağılamak"tan yargılanıp hapse mahkum edilmesiydi.

Küçük bir hatırlatma; TCK'daki bu madde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mahkum olduğu eski 312'nci maddedir.



ÜZÜMCÜ: "ORGANİZE BİR HAREKET"



Süreci biraz uzun tuttuğumuzun ve neler olup bittiğini biraz uzun anlattığımızın farkındayız ama zannımızca gerekiyordu. Şimdi bütün bunları yukarıda adından bahsettiğimiz Tiyatro ve Sinema Sanatçısı Levent Üzümcü ile değerlendirelim.

Levent Üzümcü de bizim gibi, 2010 Anayasa referandumu sırasında "yetmez ama evet"çilerin tutumuna dikkat çekiyor. Üzümcü, 2010 referandumunun Türkiye'yi demokratik bir ülke yapma adımı olmadığını, daha diktatöryal bir yönetime yol açacağının daha o zaman belli olduğunu belirtiyor. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilen 2018 yolunun 2010 yılında atıldığının notunu düşüyor.

Biz bu çalışmamaza, Sezen Aksu ile "hellaşme"yle başladık. Açıkçası Levent Üzümcü'ye "Siz helalleşiyor musunuz" diye sormadık çünkü anlattıklarını dinlerken buna gerek görmedik.

Levent Üzümcü'ye, Sezen Aksu'ya yönelik tepkileri nasıl değerlendirdiğini sorduk ve Üzümcü şunları söyledi:

"Temelde söylenmesi gereken şey, 4 yıl önce yapılmış bir bestenin sözlerinin neden bugün gündeme getirildiği. Biraz öyle bakmak lazım bu duruma. Bu parça neden şimdi ısıtılarak önümüze konuluyor. Neden şimdi 4 yıl önce yapılmış bir şarkının sözü gelip de önümüze konuluyor. İnsanlar, 20 kişilik gruplar halinde Sezen Aksu'nun evine gitme ve orada eylem yapma cesaretini nereden buluyorlar. Bunlara bakmamız lazım.

Biliyorsunuz bu eylemi yapan Milli Beka Hareketi'nin başkanı olan şahıs, sahte polis kimliği, çakarı ve telsiziyle yakalandı. Yani burada gerçekten ceza alması gereken insanlar hak ettikleri cezaları görmüyorlar. Bu bir organize hareket. Devletin bütün kurumları, eylemi yapanlar da dahil olmak üzere, mahkemeler de dahil olmak üzere, bu organize hareketin içerisinde. Tamamıyla şu an var olan gündemi saptırmak amacıyla, böyle gerçek anlamıyla abuk sabuk ve saçma sapan şeyler yapıyorlar.

Koca koca partilerin liderleri, bilmem kaç yaşında insanlar çıkıp, ‘serçe serçeliğini bilsin, kuzgunluğa özenmesin gibi –ben edebi söyledim, onlar böyle söylemiyorlar- laflar etme haklarını kendilerinde görüyorlar.

Bütün yapılmak istenilen şey, Türkiye'ye bir armağan olarak verilmiş (siyasi görüşü ne olursa olsun, katılmak zorunda değiliz, ben de değilim, siz de değilsiniz) bir insanın, gelmiş bir insanın, hepimizin hayatında çok çok önemli bir yeri var Sezen Aksu'nun. Sadece şöyle bir örnek vermek istiyorum; müzik uygulaması spotify'da, neredeyse her yıl en fazla aranan ve dinlenen sanatçı Sezen Aksu. Bu bile onun Türk müziği, Türk sanatı için ne kadar önemli bir insan olduğunun göstergesidir.

Şimdi kendisine sanki siyasi bir mezeymiş gibi davranılmaya çalışılmasını, müthiş bir aymazlık ve çaresizlik olarak görüyorum.

Yani artık burada kaliteden yoksun bir siyaset söz konusu. Çünkü dinin siyasete alet ediliyor olması artık tükenmiş bir şey. Pek çok insanın gözünde tükenmiş bir şey. Çünkü insanlar, gerçekten sofralarına koyacak ekmek bulamaz duruma gelmiş durumdalar ve bunun oluşmasının çok önemli bir nedeni de insanların böyle suni gündemlerle gerçek gündemlerden uzaklaştırılması. Artık insanların bunu yiyeceğini zannetmiyorum. İşte öyle 20 kişilik bir takım gruplar çıkacaktır ortaya, onlar birtakım saçma sapan eylemler yapacaklardır. Bunlar vatan millet adına görünen ama hiç alakası olmayan şeylerdir.

Sezen Aksu hayatı boyunca çalışmış, hayatı boyunca başarmış bir insan. Bugün bence vatanına milletine en çok düşkün olan gerçekten ‘aşık' olan insan, işini en iyi yapan insandır. Bu insanların goygoy dışında yaptıkları hiçbir şey yok. Vatana millete hayırlı yaptıkları hiçbir şey yok. Şimdi kalkıp bu vatanın milletin en çok çalışan insanlarına saldırıyor olmalarının altında da bu yatıyor."



"BESTEYİ MEZE EDEREK GÜNDEMİ DEĞİŞTİRME ÇABASI"



Levent Üzümcü'ye, Sezen Aksu'ya yapılan benzer saldırıların neden geçmişten bu yana süreklilik kazandığını sorduk. Sabahattin Ali'lere, Yaşar Kemal'lere yönelik tehditlerin şimdi kendisine, Metin Akpınar'lara, Müjdat Gezen'lere yönelik tehditlerle benzer olup olmadığını soruyoruz. Ve ekliyoruz hedefte neden sanatçılar var?

Üzümcü'nün yanıtını aktaralım:

"Valla değişen bir şey olmuyor Türkiye'de açıkça söylemek gerekirse, Dün ‘Nazım Hikmet'lerin ‘Sabahattin Ali'lerin başına gelen Bugün ‘Sezen Aksu'ların, ‘Zülfü Livaneli'lerin başına geliyor olması, daha dün ‘Yaşar Kemal'lerin başına geliyor olmasının altında yatan, organize bir durum söz konusu. İster buna ‘derin devlet' deyin, ister buna ‘derin milliyetçilik' deyin, ister buna ‘vatan millet sakaryacılık' deyin, bunlar insanların canına, insanların özgürlüğüne kasteden insanlar. Farkındaysanız, öldürülmemek için, hapislerde sürünmemek için Nazım Hikmet bu ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Sabahattin Ali, kaçarken ormanlarda öldürüldü. İşte Yaşar Kemal'in başına gelmeyen kalmadı. Yine siyaseten katılıp katılmamak durumundan uzaklaşmış durumdayız artık. Yani işte Orhan Pamuk'u beğeniyor ya da beğenmiyor olabilirsiniz ama Orhan Pamuk da buna benzer şeyler yaşıyor.

Burada sanatçılara bu tarz davranışlar, her zaman için, onların kendi içinde bulundukları durumu başkalarıyla paylaşması. Popülatireteliyle ilgili, etki alanları ile ilgili bir korkunun sonucunda oluyor.

Nazım Hikmet'in zamanında Türkiye'de yaşayan sosyalistlerin, Türkiye'de yaşayan komünistlerin sesi olması ve aydınlık bir Türkiye istiyor olmasıydı dokunan şey. Bugün ise dokunan şey; Sezen Aksu'nun yapmış olduğu besteyle, o besteyi kendilerine meze ederek gündemi değiştirme çabası. Yani her iki yönden de ‘kazan kazan' durumundalar. Yani bugün Türkiye'de suni gündem oluşturarak sanatçıları kullanıyorlar. Onların etki alanları üzerinden bunu yapıyorlar. Örneğin bunu herhangi bir dizide oynayan ikinci üçüncü sınıf bir aktör söylemiş olsaydı buna benzer bir şeyi, bu kadar büyütülmezdi. İsim ne kadar büyükse onun yaptığı şeyi de o kadar büyüterek eylemlerine meze yapmaya çalışıyorlar. Ama biraz önce de söylediğim gibi, insanlar böyle gürültülerle açlıklarını unuturlar mı onu bilmiyorum."



"SİSTEM CEHENNEMİN ODUNU YAPMAYA ÇALIŞIYOR AMA TUTMAZ"



Sanatçı Levent Üzümcü, şimdi siyasetçilerin sanatçılara yönelik tavrı için "Büyük bir çaresizlik anlamına geliyor. Büyük bir çıkmazın içinde olduklarının en önemli göstergelerinden bir tanesi" diyor.

Levent Üzümcü'ye göre sanatçılara ve toplumun diğer muhalif kesimlerine yönelik saldırıların temelinde de aslında, 1950'lerde başlayan ve 1980 Darbesi sonrasında daha da gerileyerek kurumsallaşan toplumsal dönüşüm ve değişim yatıyor.

Türkiye'yi "ileriye doğru fırlamak için yayında bekleyen ok"a benzeten Üzümcü öngörülerini de şöyle aktarıyor:

"Tabi ki bunun (toplumsal değişimin) sonuçları olacaktı. Türkiye'deki bu uzun süren sınıfsal çatışmalar, sonunda bizi şu noktaya getirdi ki bu sistem, sistemin çarklarını döndüren yağlılarla birlikte hatta çarklarıyla birlikte yok olup gidecek.

Yani 1950'de başlayan bir yalanın dolanın, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı siyasetin 1950'lere kadar uzanan ilk seçimle birlikte bitecek Türkiye'de. Artık Türkiye, -şöyle bir şey söyleyeceğim, bunu ilerleyiş anlamında söylüyorum- Türkiye gerilmiş bir yaydaki ok gibi. İleriye doğru fırlayacağını düşünüyorum. Acık açık söyleyeyim; ben buna gerçekten inanıyorum. Çünkü Türkiye çok fazla baskılandı. Dışarıda mikrofonlara konuşan insanlardan, çoluktan, çocuktan, yaşlıdan, gençten herkesten görüyorum. Bir halinden vaktinden memnun olanlar var, buna şükredenler var. Bir de daha iyi yaşamak isteyenler var. Daha iyi yaşamak isteyen insanların daha çok olduğunu düşünüyorum ben. Ve bu insanların bir araya gelerek, her ne olursa olsun, umduğumuz, hayal ettiğimiz ve çok uzun süreden beri kurumuş bir ekmek gibi boğazımıza yapışıp kalan, bu 1950'lerde başlayan sistemi söküp atacağımızı düşünüyorum.

Bakın ben burada şundan bahsediyorum; bu köhnemiş, dini siyasete alet eden sağcılıktan bahsediyorum ben. Hani liberal kapitalizmin kurallarını belirlemiş, beğenmiş, benimsemiş insanlardan bahsetmiyorum. Buradaki sağdan kastım o değil. Buradaki sağdan kastım; milliyetçi muhafazakar bir takım boş laflarla, birtakım dolduruşlarla gaza getirilebilecek kitlenin artık sayısının azalması. Yani sosyolojik bir şeyden bahsediyorum burada. Burada kimi alet etmeye çalışırlarsa çalışsınlar, hangi sanatçıyı bu korkunç sistemin cehenneminin odunu yapmaya çalışırlarsa çalışsınlar bunun tutacağını zannetmiyorum. Çünkü hayat her zaman su gibidir, yolunu bulur. Türkiye Cumhuriyeti'ni artık 1950 kafasıyla yönetmenin kimseye faydası yoktur. Bunu da ilk seçimlerde göreceğimizi düşünüyorum."



VE GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ



Sanatçılara yönelik tehditleri, örnekler üzerinden araştırdık üç sonuca vardık:

Birincisi; Sanatçılar etki alanları nedeniyle her zaman egemenlerin ve onun aparatlarının gözetiminde tutulmuş ve bu mekanizma gerektiğinde harekete geçmiş.

İkincisi, sanatçı popülaritesi nedeniyle, kendisine yönelindiğinde her zaman gündem değiştirmenin iyi bir aygıtı olarak kullanılmış.

Ve nihayet üçüncüsü, Sezen Aksu 2010 referandumundaki tavrı nedeniyle, "toplumun muhalif kesimini de kendi içinde ayrıştırmak" için seçilmişse bu tutmamış. Tam tersine bu kesim "Minik Serçe" ile helalleşme, en azından sahip çıkma yolunu seçmiş durumda.

https://kisadalga.net/podcast/detay/...ik-serce_23476

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 27-01-2022, 05:53
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

Erdoğan'ın tehdit ettiği Cumhuriyet'e sanatçılar da destek verdi: Yanınızdayız.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın MİT TIR'larındaki silahları haber yaptığı için "Bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu" diye tehdit ettiği Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'a birçok sanatçı ve yazar da "Yanınızdayız" mesajıyla destek verdi.

Cumhuriyet gazetesinin bugünkü manşetinde birçok ünlü isim, Can Dündar'ı "Bununla ilgili avukatlarıma talimatı verdim ve davayı anında açtım. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu" diye tehdit eden Erdoğan'a yanıt verdi.

Aralarında Orhan Pamuk, Sezen Aksu, Rutkay Aziz, Metin Akpınar, Genco Erkal ve Beren Saat'in de olduğu ünlüler, Cumhuriyet'e dayanışma mesajı gönderdi.

Bu mesajlarda bazıları şöyle:

Orhan Pamuk: Değerli gazeteci Can Dündar'a ve modern tarihimizin artık ayrılmaz bir parçası olan Cumhuriyet Gazetesi'ne devletin en yüksek yerinden yapılan baskıları yanlış buluyor ve kınıyorum. Basın özgürlüğünün arkasında halkın bilgilenme hakkı yatar ve bu ilke, düşüncelere katılalım, katılmayalım her demokrasinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Türkiye'yi yalnızca hükümeti destekleyen gazetecilerin rahatça konuşabildiği bir ülke olarak resmetmek isteyenleri haklı çıkarmayalım! Demokrasi ve düşünce özgürlüğü, seçim heyecanı ve öfkesine feda edilmemeli! Çünkü daha hoşgörülü ve gülümser olmak da mümkün.

Sezen Aksu: Latince bir söz vardır. ‘Veritas vos liberabi', ‘Gerçek seni özgür kılar'. Ben derim ki; Hakikat herkesi özgür kılar, ondan rahatsız olanları da!

Selçuk Yöntem: Gazeteciliğin görevi gerçekleri yansıtmaktır. Bu çaba tarih boyunca değişmemiştir. Can Dündar bu çaba ile görevini Yerine getirmiştir. Kutluyorum.

Sevinç Erbulak: Çok sevgili Can Dündar'ın yazısının ışığında bende bu yolsuzlukları yapanın peşini bırakmayacağım.

Emre Kınay: Can Dündar elbette yalnız değildir. Halkından bu kadar gizli bir iş çeviren bir yapının meşrutiyeti çok tartışmalıdır. Ben ne dersem o bir faşizim cümlesidir ve bunu söyleyen kişinin faşist olduğu tartışmasızdır. Tehdit, hakaret, küfür yıldırma artık geçerli değildir. Bıcak kemiğe dayandı. Paraleller, hırsızlar ve yarattığınız yandaş zenginlerle beraber yürüdüğünüz yollarda şarkıları beraber söylediniz. O yüzden ne Can Dündar ne bu ülke sahipsiz değildir. 20 sorunun cevabını ısrarla bekliyoruz.

Rutkay Aziz: Bütün bu baskı ve yıldırmalara, linç ettirmeye ve tüm sorumsuzluklara karşı ‘sorumlu biziz' demeyi tarihi bir görev sayıyor, gazetemizle tam bir dayanışma içinde olduğumuzu da bildirmek istiyorum.

Metin Akpınar: Cumhuriyet gazetesi emekçilerinin dayanışmasını sevgiyle saygıyla karşılıyorum. Siyasi otoritenin, sebebi ne olursa olsun fikir özgürlüğüne vurmak istediği darbeyi de yergi ve kaygıyla karşılıyorum.

Hülya Koçyiğit: Tabii ki dayanışma içinde olmalıyız. Basının özgür olduğunu hepimiz biliyoruz. Özgürlüklere çok saygı duyuyorum. Basın özgürlüğü de sonsuzdur. Ama bir çekincem var, devlet sırları söz konusu olduğunda, orada biraz daha duyarlı olmak gerekiyor.

Bülent Ortaçgil: Ben sizinle beraberim. Artık sözlerin bittiği ve başka birşeylerin başladığı bir noktadayız gibi geliyor. Tabii ki bu saçmalık bitmeli.

Genco Erkal: Bugün her zamankinden daha çok göğsümü gere gere ‘işte bu benim gazetem' diyebilirim. En yüksek makam.

Pelin Batu: Hepimiz Cumhuriyet'iz demek istiyorum. Burada sorumlu bir vatandaş olarak, başbakan Davutoğlu'nun dediği gibi kimseyi ilgilendirmez değil; hepimizi ilgilendiren bir durum var. Dolayısıyla hepimiz sorumluyuz. Bu çirkin saldırı ve tehditkâr tavra karşı her kesimden insanın birlik içinde hareket etmesi çok umut verici.

Cumhuriyet gazetesi Erdoğan'ın tehditlerine karşı tek yürek:
Sorumlu benim
Can Dündar da ‘Öyle bırakmam onu' dedi:
Tehdidi bırak, bu 20 soruya yanıt ver!
Can Dündar'dan Erdoğan'a hodri meydan:
Bu suçu işleyen, bedelini ağır ödeyecek
MİT TIR'ları haberi nedeniyle ‘ihanet'le suçlanan Can Dündar:
Vatan hainliğine devam edeceğiz
Can Dündar:
Bilgilerin kimin için gizli kalması gerekiyordu? Halk? IŞİD? MİT?
Erdoğan, Cumhuriyet'in MİT TIR'ları haberi için konuştu:
Casusluktur, hesap verecekler
Davutoğlu ‘çekinmedi': Görüntüler kirli bir oyun, yardımlar Türkmenlere gidiyordu.....

"TIRLAR" ERDOGANIN YANDASLARI OLAN ISID`A GIDIYORDU, BUNU BILMIYENMI VARDI?

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 27-01-2022, 05:58
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

Erdoğan'ın mitingi için işçilere tehdit: "Yanınızda 4 kişiyle gelmezseniz, pazartesi hiç gelmeyin!"

Menemen Belediyesi Temizlik İşleri Müdürü Göksel Arsoy, belediye işçilerini, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Menemen Cumhuriyet Meydanı'nda yapacağı mitinge 4 kişi getirmeleri gerektiğini söyleyerek tehdit etti

Geçtiğimiz günlerde Erdoğan'ın 26 Kasım 2021 (yarın) Menemen'de bir miting düzenleyeceği açıklanmıştı. Menemen Belediyesi Temizlik İşleri Müdürü Göksel Arsoy'un, belediye işçilerini Cumhuriyet Meydanı'nda gerçekleşecek mitinge en az dört kişi getirme konusunda tehdit ettiği ortaya çıktı.

İzGazete'den Ümit Kartal'ın haberine göre işçileri Menemen Koyundere Belediye Şantiyesi'ne toplayan Arsoy'un, "Eğer dört kişi getirmeyecekseniz pazartesi işe gelmeyin" diyerek işçileri tehdit ediyor.

Ayrıca Menemen Belediye Başkan yardımcılarının da işçileri arayarak bu kapsamda tehdit ettiği iddia edildi.

CHP Menemen'den açıklama
Cumhuriyet Halk Partisi Menemen İlçe Başkanlığı ise konuya yönelik şu açıklamayı yaptı:

https://sendika.org/2021/11/erdogani...lmeyin-638372/

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 27-01-2022, 06:07
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

IRKCI VE DINCI [...] ERDOGAN; YAVUZ SULTAN SELIMDEN DAHA [...]....

Erdoğan'ı Eleştiren Kendini Mahkemede Buluyor; İşte Davalar!
Ocak- Mart dönemindeki 56 hakaret veya tazminat davasının 39'unu Başbakan Erdoğan 8, Cumhurbaşkanı Erdoğan 21, oğlu Bilal Erdoğan 7, Erdoğan Ailesi de 3 olarak paylaşılıyor.

Ocak- Mart 2015 döneminde gündeme gelen 56 ceza veya tazminat davasından sekizi Başbakanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan'ın şikayetiyle veya onun kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle, 21'i de Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı dönemiyle aynı gerekçeyle açılan dosyalardı. Geriye kalan 27 hakaret dosyasından yedisi Cumhurbaşkanının oğlu Bilal Erdoğan, üçü de Erdoğan Ailesiyle ilgiliydi.

17 davanın ise ikisi eski bakan Binali Yıldırım'dan; kalanları da hükümet, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Adana Valisi, Gerger Kaymakamı, Ülker Grubu, Emniyet müdürü, Anadolu Ajansı, bir albay paylaştı.

Ocak- Mart 2015'te 2 gazeteciye toplam 4 bin 420 TL para cezası verildi, 9 gazeteci halen yargılanıyor; altısı beraat etti, ikisine yeni dava açıldı veya şikayet yapıldı. Dört gazeteci ve iki gazeteyle ilgili toplam 1 milyon 520 bin TL'lik tazminat davası açıldı.

Bu veriler sadece medyada yer alan ve bianet'e ulaşanlar haberlerden ortaya çıkan toplamı yansıtıyor.

İşte üç ayın dökümü
Boğatekin'e "iftira" hapsi: Gerger Asliye Ceza Mahkemesi, dört haberde eski Kaymakam Ömer Bilgin'e iftirada bulunduğu iddiasıyla Gerger Fırat gazetesi haber müdürü Özgür Boğatekin'i 1 yıl 15 gün hapse mahkum etti. Aynı haberlerde "suçun unsurları oluşmadı" diye baba Hacı Boğatekin'e dava açılmasına gerek görülmedi (31 Mart).

59 Twitter hesabına soruşturma: Anadolu Ajansı'nın şikayetiyle, 59 Twitter hesabıyla ilgili "hakaret, iftira, tehdit ve kin ve düşmanlığa tahrik" şüphesiyle soruşturma başlatıldı. Şikayet edilenler arasında müzisyenler Atilla Taş ile Fazıl Say, gazeteciler Can Dündar, Ahmet Şık, Melis Alphan, Burcu Karakaş, CHP'li milletvekili Umut Oran ile fuatavni var (30 Mart).

İki gazeteciye beraat: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturmasıyla ilgili yayınlar nedeniyle "Soruşturmanın gizliliğini ihlal" ve "hakaret" iddiasıyla yargıladığı Cumhuriyet gazetesi haber müdürü Aykut Küçükkaya ile eski yayın yönetmeni İbrahim Yıldız'ı beraat ettirdi (24 Mart).

Babahan'a Bilal davası: Millet gazetesi yazarıErgun Babahan hakkında, "Hep Beraber Haykıralım: Hırsızdan Hesap Sorulacak" yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla 2 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle dava açıldı (24 Mart).

Bağdat'a "Gökçek" şikâyeti: Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Twitter üzerinden "Başkenti resmen Ermeni'ye vermişler. Yazıklar olsun" dediği gerekçesiyle Hayko Bağdat hakkında "iftira, hakaret ve kin ve düşmanlığa tahrik"ten suç duyurusunda bulundu; 10 bin TL'lik tazminat davası açtı (23 Mart).

Yazıcı'ya 50 bin TL'lik dava: Cumhurbaşkanının oğlu Bilal Erdoğan, yolsuzluk soruşturmasında hakkında takipsizlik kararı verildiğini yazan Taraf muhabiri Aysun Yazıcı hakkında İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 50 bin TL'lik tazminat davası açtı (20 Mart).

Yazıcı'ya beraat: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanının oğlu Bilal Erdoğan hakkında yolsuzluk soruşturmasında takipsizlik kararı verildiğini yazdığı için hakaret ve iftiradan yargılanan "Taraf" muhabiri Aysun Yazıcı'yı beraat ettirdi (19 Mart).

Evrensel 50 bin TL'lik dava: Ülker Grubu, sendikalar mücadeleyle ilgili haberler nedeniyle Günlük Evrensel gazetesi yetkilileri hakkında 50 bin TL'lik tazminat dava açtı (17 Mart).

BirGün'e 350 TL'lik dava: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinden Emine Erdoğan, Bilal Erdoğan, Sümeyye Erdoğan, Esra Albayrak ve Berat Albayrak, 17 Aralık 2014'te çıkan "Yiyiciler Örgütü" manşetinden BirGün'e 350 bin TL'lik tazminat davası açtı (17 Mart).

Fatih Polat sanık: İstanbul 12. Asliye Ceza Mahkemesi, kadın örgütlerinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü önündeki protestolarını "Sedat Selim Ay yargılansın" başlığıyla haberleştirdiği gerekçesiyle Günlük Evrensel sorumlu müdürü Fatih Polat'ı "hakaret" ve "iftira" iddiasıyla yargılıyor. Dava, 6 Haziran'da sürecek (12 Mart).

Yaman'a 50 bin TL'lik dava: Günlük Evrensel köşe yazarı Özcan Yaman hakkında, "Fotoğrafçı ile foto muhabiri arasındaki fark" yazısında Bilal Erdoğan'ın kişilik haklarına saldırıda bulunduğu iddiasıyla 50 bin TL'lik tazminat davası kapsamında yargılanacak. Oysa ki, hakaret ve soruşturmanın gizliliğini ihlalden aynı yazıya takipsizlik verilmişti (12 Mart).

Yavuz'a ceza: Adana Ceyhan 3. Asliye Ceza Mahkemesi, Çukurova Plus Haber sitesinde AKP'yi eleştirdiği yazısında hakaret ve tehditte bulunduğu iddiasıyla gazeteci Osman Yavuz'u 2 bin 240 TL adli para cezasına mahkum etti (10 Mart).

Özdil'e tazminat davası: Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, " Beraber Yürüttük Biz Bu Yollarda" kitabında kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle gazeteci-yazar Yılmaz Özdil hakkında İstanbul Anadolu 29. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 20 bin liralık manevi tazminat davası açtı (9 Mart).

Şiddete dava yok: Hakkari Cumhuriyet Savcılığı, Eğitim-Sen eylemini izlerken Yüksekova Haber gazetesi muhabiri Kadir Kaya'nın fotoğraf makinesini kırdıkları için şikayet edilen polislerle ilgili takipsizlik kararı verdi; Sulh Ceza Hâkimliği de itirazı reddetti (5 Mart).

Muhabire ve güvenlik görevlisine dava: Eski Genelkurmay Başkanlarından İlker Başbuğ'un İstanbul Adliyesine gelişini görüntülemesine engel olan güvenlik görevlilerine hakaret ettiği iddiasıyla CİHAN muhabiri Osman Arslan hakkında hakaret ve kamu görevlisine direnmekten 5 yıl 4 ay hapis istemiyle dava açıldı. İki güvenlik görevlisi de "cebir veya tehditle, iş ve çalışma hürriyetini ihlal etmek" yargılanacak. Dava İstanbul 26. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülecek (4 Mart).

Soner Yalçın'a Bilal davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, "Kayıp Sicil - Erdoğan'ın Çalınan Dosyası" kitabının yazarı Soner Yalçın'ı, Cumhurbaşkanının oğlu Bilal Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla yargılamaya başladı. Yalçın'ın 4 aydan 2 yıl 8 aya kadar hapsi isteniyor. Dava 7 Mayıs'ta sürecek (3 Mart).

Big Boss kitabına dava: Gazeteci Mustafa Hoş'un yazdığı "Big Boss" kitabının toplatılması için İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava, "Cumhurbaşkanı'na hakaret"ten de soruşturma açıldı. Kitapta, Hasan Yeşildağ'a hakaret edildiği de iddia ediliyor (28 Şubat).

Yazara Bilal davası: Yazar Ali Emre Özsoy hakkında, "Hırsız Var" kitabında Cumhurbaşkanının oğlu Bilal Erdoğan'a "çete lideri" dendiği gerekçesiyle 2 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle dava açıldı (27 Şubat).

Bir haber için 1 milyon TL istiyor: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın damadı ve Aydınlı Şirketler Grubu yönetim kurulu başkanı Ömer Faruk Kavurmacı, "Nepotizmi Affetmem mi dediniz?" yazısı nedeniyle Cumhuriyet gazetesi yazarı Çiğdem Toker hakkında bir milyon TL'lik tazminat davası açtı. Dava, 16 Nisan'da İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülüyor (27 Şubat).

Toker'e Topbaş davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, "Nepotizmi Affetmem mi dediniz?" yazısı nedeniyle "Cumhuriyet" yazarı Çiğdem Toker'i İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın şikayetiyle hakaretten yargılamaya başladı. Dava 28 Nisan'a kaldı (26 Şubat).

İşkence haberinden sanık: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, "İşkence değil kızgınlıkmış" başlıklı haberde mütalaa sunan savcıya hakaret ettiği ve "yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs ettiği" iddiasıyla Milliyet Gazetesi muhabiri Kemal Göktaş'ı yargılamaya başladı. Dava 14 Nisan'da sürecek (19 Şubat).

Coşkun hala sanık: Cumhuriyet gazetesi muhabiri Canan Coşkun, 13 Eylül 2014 tarihli "TÜRGEV'e Hediye Konak" haberinde TÜRGEV yetkilisi Bilal Erdoğan'a hakarette bulunduğu iddiasıyla yargılanıyor. Dava, 14 Nisan'da. (19 Şubat).

Kırıkkanat'a hakaret cezası: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Twitter üzerinden Adnan Oktar'ın yazarlığını eleştirerek hakaret ettiği gerekçesiyle Cumhuriyet gazetesi yazarı İclal Mine Kırıkkanat'ı 2 bin 180 TL adli para cezasına çarptırdı; hükmü erteledi (13 Şubat).

Atilla Taş'a dava: Twitter mesajlarında Başbakan Davutoğlu'nu ironik bir dille Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gölgesinde kalmakla eleştiren sanatçı Atilla Taş'a Ankara 2. ve 5. Sulh Ceza Mahkemeleri'nde "hakaret" iddiasıyla dava açıldı (6 Şubat).

Kitaba hakaret davası: Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme eski Bakanı ve Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı Binali Yıldırım, "Hırsız Vaaar" adlı kitabında kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle, İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde Ali Emre Özsoy hakkında 20 bin TL manevi tazminat talebiyle davası açtı (6 Şubat).

Aygül'e soruşturma ve dava dalgası: DİHA muhabiri ve bitlisaktuel.com haber sitesinin yayın yönetmeni Sinan Aygül hakkında, yaptığı yolsuzluk haberlerinden dolayı 10 ayda 70'e yakın soruşturma ve dava açıldı. Gazeteci, mesleki faaliyetleri nedeniyle açılan soruşturmalarda sivil itaatsizlik gereği ifade vermeyeceğini açıkladı (2 Şubat).

Öğretmene Tweet davası: Adana'da polisin öldürdüğü İbrahim Aras ile ilgili tweet atan emekli öğretmen Meral Bekar hakkında, "Hşşt, Adana Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek, devletin görevi İbrahim Aras'ları öldürmekse, o devlet başına yıkılsın sen de altında kal" ifadesinden Adana 11. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı (2 Şubat).

Encü'ye hakaret davası: Roboski Katliamı'nda ölenlerin yakınlarından Veli Encü hakkında, Twitter üzerinden "Bir komutan bozuntusunun tehditleri karşısında asla yılmayacaktır Roboski halkı" diyerek Albay Abdullah Baysal'a hakaret ettiği iddiasıyla Uludere Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı (1 Şubat).

Gülseven'e beraat: Yurt gazetesi yazarı Hakan Gülseven, 30 Nisan 2014 tarihli yazısında "Adana'da en az bir gavat var" diyerek dönemin Adana Valisi Hüseyin Avni Coş'a hakaretten yargılandığı davadan beraat etti (29 Ocak).

Sosyal medyaya "karikatür" soruşturması: Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı, Facebook'ta Muhammed Peygamber'e hakaret içerikli paylaşımlar bulunduğu gerekçesiyle soruşturma başlattı (25 Ocak).

Şener'e yargı "tehdidi": İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, "Hrant Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" kitabında Muhittin Zenit, Ramazan Akyürek, Faruk Sarı ve Ali Fuat Yılmazer adlı polislere hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan ve ilk yargılamada beraat eden gazeteci Nedim Şener'e açılan dava dosyasını, Yargıtay'ın bozma kararının ardından, 6352 sayılı kanun uyarınca askıya alındı. Gazeteci beş yıl içinde benzer bir suçlamayla karşılaşırsa dosyası yeniden işleme konacak. Şener, kararı tehdit olarak değerlendirdi (1 Ocak).

Hakaret yok, düşünce açıklama var

Dündar'a takipsizlik: Savcılık, Cumhuriyet gazetesi yayın yönetmeni Can Dündar hakkında, 17 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmasında etkili olmuş Savcı Celal Kara ile yaptığı röportaja "Cumhurbaşkanına hakaret" ve "iftira"dan dava açmaya gerek görmedi. Haber için, "gazetecilik görevidir ve haberleştirilmesi suç sayılamaz. Aksi taktirde kamunun gözü kulağı olan basın hiçbir şekilde ödevlerini yerine getiremez" denildi (5 Mart).

Ampul suç değil: Çanakkale 3. Asliye Ceza Mahkemesi, dönemin Başbakanı Erdoğan'a hakaretten beraat eden N.A, A.P, E.Ç. ve N.P adlı çocuklarla ilgili gerekçeli kararında, "Ampul müştekinin suç tarihinde genel başkanı olduğu AKP'nin amblemidir. Tüccar kelimesi de saygın bir mesleğin adıdır. Bu sözcükler hakaret oluşturmaz" dedi (26 Şubat).

"Şoke eden fikir de ifade özgürlüğüdür": İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, adalet.org sitesinde "17 Aralık hırsızlık ve yolsuzluklarının üzerini örtmek için 14 tane savcı biraz az değil mi?" diye yazan Yargıçlar Sendikası temsilcisi Hâkim Sevgi Övüç hakkında verdiği beraat kararında "inciten, şoke eden fikir ve bilgiler de ifade özgürlüğüdür" dedi (9 Şubat).

"Suç değil, şahsi kanaat": Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 2013 Newroz kutlamalarında "Biji Serok Apo" (Yaşasın Başkan Apo) sloganı attıkları gerekçesiyle "kin ve düşmanlığa tahrik"ten yargılanan 10 sanığı akladı; "attıkları sloganların kişisel düşünce, temenni ve kanaatlerini açıklamaktan ibaret olup, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi uyarınca ceza sorumluluk gerektiren nitelik taşımıyor" dedi (14 Ocak).

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sıkıntısı
3 gazeteci ve 2 karikatürist "Erdoğan'a hakaret" iddiasıyla toplam ertelemeli 16 ay 20 gün hapis ve 21 bin TL para cezasına mahkum edildi. Gazeteci Barış İnce ve köşe yazarı Ender İmrek hakkında "Cumhurbaşkanı'na hakaret"ten (TCK, madde 299) yeni davalar açıldı. Çanakkale ve Dikili'de 7 kişi de aynı gerekçeyle toplam 57 bin 100 TL adli para cezasına mahkum edildi.

Erdoğan eleştirisine hapis ve gözaltı: Ocak-Mart döneminde, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) ve Birleşik Haziran Hareketi (BHH) veya Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) üyelerinden onlarca kişi, Erdoğan'a hakaret iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklandı, gözaltına alındı veya evlerinden ifadeye götürüldü. Basın açıklaması, slogan, afiş, tweet yoluyla Erdoğan'a hakaret ettikleri gerekçesiyle bu durumla karşılaşanlar arasında ÖDP ve BHH üyesi Onur Kılıç, Kadir Yavaş, Özgür Ergun, Şafak Kurt, Serdar Yazgan, HTKP'den Erkan Altuner, Zeki Çetin ve Aytaç Örtücü de var. Bazıları hakkında davalar açıldı (31 Mart).

Oyuncu ve mankene "Erdoğan" davaları: Dizi oyuncusu Nazlı Gonca Vuslateri hakkında, Twitter yoluyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla dava açıldı. Şubat'ta da Manken Merve Büyüksaraç hakkında, Instagram üzerinden eski Başbakan Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla dava açılmıştı (27 Mart).

Gülseven mahkum: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Yurt gazetesi yazarı Hakan Gülseven'i, eski Başbakan Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla hapisten 7 bin TL para cezasına mahkum etti (27 Mart).

Baruter ve Aydoğan mahkum: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, bir karikatürde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "top işareti" yapıldığı gerekçesiyle çizerler Bahadır Baruter ve Özer Aydoğan'ı 14 ay hapse mahkum etti. Cezalar, 7 bin TL'ye çevrildi. Bir önceki duruşmada dava açan savcı Vedat Yiğit için "savcı beyin şuur altından da şüphe etmeme neden oluyor" demesi nedeniyle Baruter hakkında suç duyurusunda bulundu (24 Mart).

Gazeteciye Erdoğan cezası: Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesi, Facebook mesajlarında Erdoğan'ı tehdit ettiği iddiasıyla gazeteci Mine Bekiroğlu'nu beş ay hapse mahkum etti; hükmü erteledi (19 Mart).

İmrek'e 299'dan dava: Günlük Evrensel yazarı Ender İmrek, TBMM Yolsuzluk Soruşturma Komisyonu'na yayın yasağı getirilmesini "Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet gizlenebilir mi?" yazısıyla eleştirdiği için "Cumhurbaşkanı'na hakaret"ten yargılanacak. İmrek'in dört yıl hapsinin istendiği dava 2 Haziran'da İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde (18 Mart).

Erdoğan'a hakaret soruşturması: Big Boss kitabının yazarı gazeteci Mustafa Hoş, "Cumhurbaşkanı'na hakaret" şüphesiyle hakkında açılan soruşturma çerçevesinde ifade verdi (18 Mart).

Dava durdu: Küçükçekmece 14. Asliye Ceza Mahkemesi, Facebook üzerinden Haziran 2014'te paylaştığı "Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'nin ortalamasıdır" başlıklı yazısı nedeniyle Psikiyatrist Dr. Ahmet Koyuncu ile ilgili davayı durdurdu. Erdoğan'ın avukatları şikayeti tazelemezlerse dava düşecek (18 Mart).

Döker'e Erdoğan soruşturması: Cumhuriyet gazetesi muhabiri Emre Döker hakkında, Urla Villaları için imar değişikliğini "Koyu Feda Ettiler" haberiyle duyurduğu için "Cumhurbaşkanı'na hakaret" şüphesiyle soruşturma açıldı (17 Mart).

Afişe dava: İzmir'de üzerinde "Çık bakalım çık bakalım Çankaya'ya çık bakalım" yazılı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Hitler" bıyıklı fotoğrafının yer aldığı afişi astıkları iddiasıyla Halkın Türkiye Komünist Partisi üyesi Erkan Altuner, Zeki Çetin ve Aytaç Örtücü hakkında "Cumhurbaşkanına hakaret" davası açıldı. Dava, 20 Nisan'da, İzmir 24. Asliye Ceza Mahkemesi'nde başlayacak (16 Mart).

Seçkin yargılanıyor: Ankara 30. Asliye Ceza Mahkemesi, Haziran 2013'te İstanbul Gezi Parkı'ndan tüm ülkeye yayılan eylemler sırasında, bir TOMA aracının sağ ve sol yanına yazılan Erdoğan'a yönelik hakaret içeren yazıları ekrana taşıdığı gerekçesiyle Halk TV Sorumlu Müdürü Müşerref Seçkin'i yargılamaya başladı. "Erdoğan'a görevinden dolayı hakaret", "suçu ve suçluyu övme" ve "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" iddiasıyla suçlanan Seçkin'in 11 yıla kadar hapsi isteniyor. Dava 16 Haziran'da sürecek (12 Mart).

Liseliye Erdoğan davası: Konya'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaretten iki gün tutuklu kaldıktan sonra yargılanan liseli M.E.A.'nın avukatı reddi hakim talebinde bulundu. Dava 3 Nisan'a bırakıldı (6 Mart).

Aytaç'a yakalama: Ankara 16. Asliye Ceza Mahkemesi, Twitter üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle yargıladığı ancak ifade vermeyen gazeteci Önder Aytaç hakkında yakalama kararı çıkarttı (4 Mart).

Erdoğan cezaları: Dikili Asliye Ceza Mahkemesi, 1 Haziran 2013'teki Gezi eylemlerinde dönemin Başbakanı Erdoğan'a hakaret ettikleri iddiasıyla Çağdaş İkiz, Sinan Demirdöven ve Deniz Öztürk'e 9 bin 700'er TL para cezası verdi (27 Şubat).

Dündar'ın davaları başladı: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 17 ve 15 Aralık 2013 yolsuzluk iddialarını gündeme getirirken eski Başbakan Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan ve yakın iş çevresinin şikayetiyle "hakaret" ve "soruşturmanın gizliliği ihlal" iddiasıyla Cumhuriyet gazetesi yazarı Can Dündar'ı yargılamaya başladı. İki dava 28 Nisan'da sürecek (26 Şubat).

İnce'ye Erdoğan davaları: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, TÜRGEV fezlekelerini "Ceplerine duble yol yapmışlar" başlığıyla gündeme getiren BirGün gazetesi yayın yönetmeni Barış İnce'yi "gizliliği ihlal" ve "hakaret"ten yargılamaya devam etti. Süren bir dava da "Örgüt de belli, lideri de" haberinde "kamu görevlisine hakaret" suçlamasıyla ilgiliydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kızı Esra Albayrak, diğer kızı Sümeyye Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan, damadı Berat Albayrak, Abdülhamit Çay ve Cengiz Aktürk müştekiler. Davalar 7 ve 16 Nisan'da sürecek (26 Şubat).

İnce'ye yeni dava: BirGün gazetesi yazı işleri müdürü Barış İnce'ye, yolsuzluk haberlerine açılan davada 21 Ekim 2014'de savunma yaparken savunma metninde akrostiş tekniğiyle "Hırsız Tayyip" ifadesine yer verdiği için 4 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle dava açıldı. Dava, 2 Haziran'da (24 Şubat).

Dumanlı'ya soruşturma: Zaman Gazetesi yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı hakkında, "Fuatavni'den çok konuşulacak iddia: MİT kanlı eylem yapacak cemaate yıkacak" haberinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ve iftira edildiği şüphesiyle soruşturma açıldı (20 Şubat).

Bektaş'a beraat: Konya 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Berkin Elvan'ın ölümünden dönemin Başbakanı Erdoğan'ı sorumlu tutam Konya Eğitim-Sen Şube Başkanı Cebrail Bektaş'ı "suçun unsurları oluşmadı" diyerek beraat ettirdi (19 Şubat).

Kazcı'ya ertelemeli hapis: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Recep Tayyip Erdoğan'ın ODTÜ'lü öğrencileri hedef alan "Bunlar terörist, bunlar ateist" sözlerine yanıt olarak Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun açıklamasını "Biz solcuyuz, sen hırsız" şeklinde haberleştiren soL gazetesi Sorumlu Müdürü Hafize Kazcı'yı ertelemeli 11 ay 20 gün hapse mahkum etti (17 Şubat).

Yavaş'a da "hakaret" hapsi: Onur Kılıç'un tutuklanmasını protesto ederken onun gibi "Hırsız katil Erdoğan" sloganı atan Kadir Yavaş da "Erdoğan'a hakaret"ten tutuklandı (14 Şubat).

Erdoğan'a hakaretten tutuklama: Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Parti Meclisi üyesi ve Birleşik Haziran Hareketi İzmir İl Koordinasyonu üyesi Onur Kılıç, 12 Şubat'ta gözaltına alındıktan sonra İzmir 5. Sulh Ceza Hakimliği'nce "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret"ten tutuklandı (13 Şubat).

Savcı Öz'e dava: Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ilgili hakaret içerikli tweetleri yaygınlaştırdığı iddiasıyla Bolu Savcısı Zekeriya Öz hakkında "Cumhurbaşkanına hakaret"ten Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı (9 Şubat).

Yolcuya da dava: İsviçre'ye giderken harç pulu parası isteyen polise, "Siz de ....'ten mi öğrendiniz milleti soymayı" dediği öne sürülen B.İ. hakkında, "Cumhurbaşkanına hakaret"ten 4 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı (5 Şubat).

Yazara dava yok: Karadeniz Postası ve Vira Trabzon siteleri yazarı Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu hakkında, TÜRGEV'e yapılan bağışlarla ilgili çıkan "99 milyon 999 bin 990 dolar" yazısı nedeniyle açılan soruşturma takipsizlikle sonuçlandı. Soruşturma, eski Başbakan Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan ve Suudi iş insanı Yasin El Kadı'ya hakaret ve soruşturmanın gizliliğini ihlal şüphesiyle yürütülmüştü (4 Şubat).

Uslu için yakalama kararı: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 30 Ocak 2014 tarihli "Çakma Suikast Hazırlığı" yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a hakaret ettiği iddiasıyla yargıladığı Taraf Gazetesi yazarı Emre Uslu hakkında yakalama kararı çıkardı (3 Şubat).

"Erdoğan'a hakaret" davası: Adana'da gazeteci Mine Bekiroğlu hakkında Facebook'taki hesabındaki paylaşımları yoluyla dönemin Başbakanı Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı (28 Ocak).

Çocuğa "Erdoğan'a hakaret" davası: Konya Başsavcılığı, bir basın açıklamasında "Erdoğan'ı bu ülkenin cumhurbaşkanı olarak değil kaçak sarayın hırsız Tayyib'i olarak görüyoruz" dediği için M.E.A. hakkında Adalet Bakanlığı'nın izniyle dava açıldı (23 Ocak).

Erdoğan'a hakaret cezaları: Çanakkale 5. Asliye Ceza Mahkemesi, 26 Nisan 2014'ta, Milli Eğitim Kanun Taslağı protestolarında "Hırsız Tayyip Erdoğan" ve "Tayyip şaşırdı, paraları aşırdı" sloganları attıkları iddiasıyla Prof. Dr. Telat Koç'un da bulunduğu üç öğretmen ve bir üniversite öğrencisini 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırdı. Ceza 7 bin TL'ye çevrildikten sonra hükmün açıklanması beş yıl ertelendi (20 Ocak).

Erol Önderoğlu
İstanbul Üniversitesi Fransız Filolojisi Bölümü'nden mezun. 1996'da muhabiri olduğu uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün Türkiye temsilcisi olarak çalışıyor. 1999'dan beri İPS İletişim Vakfı'nın projesi olan bianet sitesinde, Hukuki Destek Masası koordinatörü, ifade özgürlüğü editörü ve yayın yönetmeni olarak çalıştı. 4.800 kadar imzalı haber ve makalesi bulunuyor. Bizim Gazete ve Güncel Hukuk dergisi için haber ve makaleler yazdı. Halen bianet'te Medya Gözlem Raporları'nı hazırlıyor.

TURKIYE VE TURKIYE HALKLARINA TAM DA YAKISAN BIR CUMHURBASKANI......
BOYLESI [...] BIR HALKA,
BOYLE CANI, IRKCI, DINCI DIKTATOR FASIST BIR CUMHURBASKANI GEREKIR.....

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 27-01-2022, 06:11
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

Uluslararası ajanslar flaş haber geçti: Erdoğan 10 ülkenin büyükelçisini sınır dışı etmekle tehdit etti.

İş insanı ve aktivist Osman Kavala'nın serbest bırakılmasını talep eden 10 ülkenin büyükelçisi, Erdoğan'ın tehditleri ile karşı karşıya kaldı. Erdoğan, büyükelçileri sınır dışı etmekle tehdit etti.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, iş insanı ve aktivist Osman Kavala'nın tutuklu kalmasını talep eden 10 demokratik ülke büyükelçisini sınır dışı etmekle tehdit etti. AFP ve Reuters gibi uluslararası ajansların flaş haber olarak duyurduğu gelişmeye göre Erdoğan, 10 büyükelçinin Osman Kavala çağrısına ilişkin "Söyledim Dışişleri Bakanımıza, bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz. Türkiye'ye böyle bir ders vermek haddinize mi sizin? Kimsiniz siz?" ifadelerini kullandı.

‘TÜRKİYE'YE DERS VERMEK SENİN HADDİNE Mİ?'

Erdoğan, Afrika ziyareti dönüşü beraberinde götürdüğü gazetecilere uçakta yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Bakın şimdi AİHM bir karar almış. Bu Kavala denilen Soros artığıyla ilgili olarak Türkiye'yi adeta burada mahkum etmek istiyorlar. 10 tane büyükelçi bu açıklamayı niye yapar? Bu Soros artığını savunanlar, bunu nasıl bıraktırırız gayreti içindeler. Söyledim Dışişleri Bakanımıza, bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz. Türkiye'ye böyle bir ders vermek haddinize mi sizin? Kimsiniz siz? Neymiş? Kavala'yı bırakın.

‘YARGI BAĞIMSIZLIĞIN EN GÜZEL ÖRNEKLERİNİ VERİYOR'

Sen kendi ülkendeki haydutları, katilleri, teröristleri bırakıyor musun? Amerika'sı, Almanya'sı, hangisi böyle bir şeyi şu ana kadar yaptı? Yapmadılar ve yapmazlar. Konuştuğu zaman sana verecekleri cevap şudur, "yargı bağımsızdır." Sizde yargı bağımsız da bizdeki yargı bağımlı mı? Bizdeki yargı, bağımsızlığın en güzel örneklerini veriyor."

NE OLMUŞTU?

ABD, Almanya, Kanada, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç ve İsveç'in Büyükelçileri pazartesi günü, Kavala'nın devam eden tutukluluğunun Türkiye adaletine gölge oluşturduğunu ve derhal serbest bırakılması gerektiğini söyleyen ortak bir açıklama yayınladı.

TÜRKİYE, AİHM KARARINA UYMADI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2019'da Kavala'nın tahliyesine karar vermişti, ancak Ankara bu kararı dikkate almadı. Kavala'nın tutukluluk hali, Erdoğan'ın muhalefete karşı artan hoşgörüsüzlüğünün sembolü olarak kayıtlara geçti.

Ajansların yorumuna göre, Erdoğan'ın öfke patlamasının on büyükelçinin fiilen sınır dışı edilmesine de yol açıp açmayacağı henüz belli değil.

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 27-01-2022, 20:42
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

16 Yil once Cumhurbaskani kimligine sahip olan, Sozde Bu Ulkenin Cumhurbaskani Olan Zat`in Seviyesizce ve Asaglikca, "Ananı da al git | Artistlik yapma lan" Soylemlerine Ragmen, Halen Iktidarda ise!!!!!
Bu ulkede yasiyanlar icin, Aziz Nesin %60 i Aptal demesine buyuk tepki gostermesine karsilik, asil soylemsi gerekeni kibarligindan dolayi soylememesi!! akabinde Ozur Dileyip,
Ben nezaketimden dolayi onu soyledim asil %80 aptaldir DemesinI, O degerli insanin Kibarligina veriyorum.

Bu Ulkede Yasiyanlar %90 nin uzerinde APTAL.
"Hirsizlik" Dersen, Var.
"Yalancilik" Dersen, Var.
"Uckagitcilik" Dersen, Var.
"Iki Yuzluluk" Dersen, Var.
"Tecavuz" Dersen, Var.
"Dolandiricilik" Dersen, Var.
"Serefsizlik" Dersen, Var.
"Alcaklik" Dersen, Var.
"Namusuzluk" Dersen, Var.

Vs Vs Vs bunlari cogaltabiliriz, Bu ve Bu Gibi Olumsuzluklar Bir Ulkenin Cumhurbaskaninda mevcut ise, %90 nin da boylesi olumsuzluklari kendilerine mesken etmeleri de normal... Yok Degilse Bu Kisi Halen Iktidarda OLABILIRMI?

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 28-01-2022, 15:31
Baskoylu Baskoylu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Sep 2012
Mesajlar: 1.151
Standart

Kendilerine ‘yalancı' diyen Erdoğan'a öğrenciler delillerle cevap verdi.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Barınamıyoruz" diyen öğrencilere yönelik kullandığı "Yalan söylüyorsunuz" ifadesinin ardından öğrencilerden yoğun tepki geldi. "Barınamıyoruz Hareketi" tarafından kendilerine ulaşan ve barınamadığını söyleyen yüzlerce öğrencinin verisi paylaşıldı.
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, artan yurt ve kira fiyatları nedeniyle geçinemediklerini söyleyip, sokakta kalan öğrencilere seslenerek "Son günlerde üniversite öğrencileriyle ilgili çirkin bir kampanya yürütülüyor. Hiç ilgisi olmayan kişileri banklarda yatırarak yalan söylüyorsunuz. Bizim yurtlarımız ortada. Yurt sayısını arttırdık, yokmuş gibi kampanya yürütülüyor" diye konuşmuştu. Erdoğan'ın bu sözleri üzerine öğrenciler tepki gösterdi. Barınamıyoruz Hareketi'nin Twitter sayfasında, kişisel verileri gizlenmiş halde yüzlerce öğrencinin "Barınamadığını" not düştüğü liste paylaşıldı. Paylaşıma ayrıca, "Barınamayanlara dair açıklamalar yapan 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a soruyoruz: Barınma sorunu yoksa bize ulaşan binlerce üniversite öğrencisinin hepsine yalancı mı diyorsunuz? Biz banklarda yatmasak da milyonların barınma sorunu var" denildi.
https://tele1.com.tr/kendilerine-yal...-verdi-476210/

HIRSIZ; Herkesi kendisi gibi HIRSIZ gorur.
DOLANDIRICI; Herkesi kendisi gibi DOLANDIRICI gorur.
SAHTEKAR; Herkesi kendisi gibi SAHTEKAR gorur. vs vs vs vs.
Dolayisiyla BUTUN OLUMSUZLUKLARI KENDISINDE BARINDIRAN, BU ULKENIN YALANCI CUMHURBASKANI; HERKESI KENDISI GIBI YALANCI GORUR.....
SONUC OLARAK NE KADAR BELGE VE DELIL GOSTERIRSEN GOSTER;
BU VE BUNUN GIBILERIN YUZUNE TUKURSEN "Y A R A B I M SUKUR" DEDIKTEN SONRA,
SENI YA TERORIST YA`DA VATAN HAYINI DIYE YARGILAMAYA CALISIR......

MILLIYETCILIK COCUKLUK HASTALIGIDIR. INSANLIGIN DA KIZAMIGIDIR. EINSTEIN.
ADOLF HITLER VE MUSSOLINI GIBI IRKCILARIN USTASI, ATATURK`TUR
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:16 .