...Ve Narsist İnsan, Narsist Tanrı'yı Yarattı!
Bir gölün kenarında kendi güzelliğini seyretmek için eğilen Narcissus o kadar çok eğildi ki, bir sabah göle düşüp boğuldu. Düştüğü noktada Narcissus(Nergis) adı verilen bir çiçek doğdu.
Ama kitabın yazarı hikayeyi bu şekilde sonlandırmadı...
Narcissus ölünce, Orman Tanrısı birden belirdi ve gölün taze suyunun tuzlu gözyaşına dönüşmüş olarak buldu. 'Neden ağlamaklısın?' diye sordu Tanrıça, 'Narcissus için ağlıyorum' diye cevap verdi göl. 'Ahh Narcissus için ağlıyor olman hiç de şaşırtıcı bir durum değil' dedi 'Aslında, biz her zaman onu, onun güzelliğini sadece senin en iyi yansıttığın konusunda ikna etmeye çalışırdık.' , 'fakat.. Narcissus güzel miydi ki?'diye sordu göl. 'Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki' dedi Tanrıça şaşırarak.'Ne de olsa, kendisini seyretmek için her gün eğilip baktığı senin kıyındı. ' Göl bir süre sessiz kaldı. Sonunda, şöyle dedi : 'Ben Narcissus için ağlıyorum; fakat onun güzel olduğunu hiç fark etmedim. Ağlıyorum çünkü o, benim kıyımda her eğildiğinde; onun gözlerindeki derinlikte kendi yansıyan güzelliğimi görebiliyordum."
Tıpkı insan gibi.. Kendi güzelliğini başka biçimlerde görmeye çalışıp ve bunu bir maharet sanıp yaratır da yaratır, büyütür de büyütür. Hiç bir sey bulamaz kendi güzelliğini tasvir edecek ve bir Tanrı yaratır.Bilinmezlik ekler, ululuk ekler, doğmamışlık-doğrulmamışlık ekler, bilgelik ve sefkat ekler kendinde olmayan (ve olamayacağını düşündüğü ne varsa ekler) ve Tanrı'yı yaratır. Artık hamuru hazırdır ve herkes o hamurdan yemek zorundadır. Yemeyenler de, kendini ya bir gölün kenarından atılmaya zorlanır ya da hamuru yaratanların yandaşları tarafından sağdan soldan çekiştirilip etiyle kemiği ayrıştırılmak istenir.
Zamanla yaratılan, yaratandan daha narsist hale gelince artık işler çığrından çıkmıştır ve hem Narcissus hem de göl gibi birbirinden kibirli ve narsist iki ayrı kavram çıkar ortay:İnsan ve Tanrı.
Tanrı kendini beğendirmek için türlü vaatlere başlar cennetler mi dersin, ebedi yaşam mı dersin, hanlar hamamlar, mutluluklar, hazlar mı dersin artık aklına ne gelirse... Bir de kendine kaftanlarla bezenmiş imgeler oluşturtur ki değmeyin keyfine; insan o mükkemmel Tanrısında kendi güzelliğini görmek için eğilir de eğilir.. Sonunda suya düşüp boğulacağını bilse de eğilmeye devam edecektir.Eğilmeyenlerin de kafalarına bir balyozla vurup kalanları da kurda kuşa yem edecektir...
Narsist Tanrı mı, narsist insan mı daha tehlikeli; bunu ayırt edemeyecek duruma gelince Dünya, bir çırpıda kendini yok edip evrenin o sonsuz sessizliğine gömülecektir.
Böyle bir efsaneyi de evrenin bir yerinde yıldızlar birbirne anlatıp binlerce yıldır ibret alıyor olacaklar... Efsane işte, kim bilir.
(Narcissus, who knlet beside a lake to contemplate
his own beauty.He was so fascinated by himself that, one morning, he fell into the lake and drowned.At the spot, where he felt, a flower was born, which is called narcissus.
But this wasnt how the author of the book ended the story.....
When Narcissus died, the goddes of the forest appeared and found the lake, which had been fresh water, transformed into the a lake of salty tears.
'why do u weep?' the goddesses asked
'i weep for Narcissus' the lake replied
' ahh it s no suprise that u weep for Narcissus' they said ' for though we always persued him in the forest, u alone could conteplate his beauty close at hand'
' but... was Narcissus beautiful?' the lake asked
'who better than you to know that?'the goddesses said in wonder 'after all,it was ur banks that he knelt each day to conteplate himself'
the lake was silient for some time.Finally, it said:
'i weep for Narcissus, but i never noticed that he was beautiful.I weep because , each time he knelt beside my banks, i could see, in the depths of his eyes , my own beauy reflected......' )
Herkes kendisinin milatıdır!
|