Şu ya da buna has esasıyla bakarsak, belirleyici olmuyor. Nasıl ifade edilir, örneğin Evrim teorisinde 1.000.000 yılda hiç bir değişim geçirmediği iddia edilen bir örnek bulunur. Analiz biçimseldir(yani canlının formuna dairdir, görünümüyle). Sonra bunun üzerinden demek ki evrim yok olsaydı bu canlı değişirdi denir. Elbette bu sorun, sıklıkla üzerinde durduğumuz özelden-genele safsatasıdır. Bütüne baktığımızda ise gerçek hiç de öyle değildir, binlerce tür değişmiş ve değişmekte. Örnek alınan canlı, form değil, yapısal bakıldığında, değişmiş ve evrim teorisinde değişimin şartları-koşulları da vardır. yani illa değişmek zorunda değil, eğer verili form-yapısı değişen koşullara rağmen etkilenmiyorsa, değişmesi, gerekirlik çerçevesinde ele alınamaz. Bu bağlamda, evrim bir kanun değil, olgudur.
Şu ya da bunun özelinde baktığımızda ya da öngörülerde, tablonun bütününü esas almak gerekir. Yukarıdaki örnek gibi. Olaylar, türler değişebilir ve birbirinden farklılık arzedebilir öyle değil mi? Ama hakim olan, yani bütün de anlam kazanan olgu ortada, merkezde ise, özelde gerçekleşen olayalr, bütünü belirlemez. Siyaset çıkar üzredir. Bu açıdan bakarsak, hangi siyasetin, hangi temellere ve neye hizmet ettiği konusunda, öncelikle yapmamız gereken temeldeki çıkarı tespit etmektir, aynen bu bir hastalığın teşhisinde temelde yatan organizmaların tespiti gibidir(bu sebeple örneğin kan örneği alınır, tahlil edilir)
Kısaca emperyalist yağmayı anlamak için -bir bütün halinde detaya inemiyorsak dahi- daha basit çağlara da gidebiliriz. örneğin ekonomin savaş ekonomisi olduğu köleci ve feodal çağlara gidelim, savaşların tanımı açıktır, ganimet savaşı. ganimet savaşına girişenler kimler, savaşta ölen-öldürenler ne uğruna tutulmuştur(belirli bir ücret vb), ağa ve derebeyleri ve marabalar, ve marabalardan, esirlerden, kölelerden oluşturulan ordular ne anlam ifade eder, ganimetler kimler için toplanır, ganimet edilen coğrafyada toprak kimler arasında paylaşılır, servet sahibi kimler olur... toprak mülkiyeti kime ait ise, o savaşlarda çıkarı olanlarda onlardır ve ne kadar fazla toprak, o kadar fazla servet demektir. yani o çağlarda servet birikimi ve yayılımı temeldir. Burada motor gücü olarak din, mezhep vb kullanımı ise esası değil, gerekçe alanını temil eder, esas motor güç, servet birikimidir. Ya şimdi? Şimdi ise sermaye birikimi...
Hasılı ister Türkiye, ister Yunanistan, ister Libya, ister Somali, ister Irak, ister Panama vd. ve hakim siyasetin ve anlayışların gerekçeleri olsun, yerler, zaman, olaylar, yaktik platformlar, sopa ya da havuç vb farklılık arzetse dahi, temelde yatan asıl olgu ve siyaset değişmemektedir. ganimet alanı ve siyaseti ise yelpaze gibidir, diplomasiden, cephe savaşına kadar bir taktik alanı kapsar... İlk paragraf... Elbette bu bir sarmal gibidir, yani salt dış etken olarak görülemez, yani iç ve dış, aynı bütün üzredir ve birbirlerini anlamlı kılarlar. Yani üst paragraftaki örneğe göre bakarsak, yerelde ganimet ve servet birikimi ülke içinde ve sistem olarak hakimdir, bu hakimiyet aynı doğrultuda dışa yönelir, yani ganimetçilik salt dıştan gelen ya da dışa ait, kısaca YABANCILARIN, barbarın şahsına has meziyeti olarak görülemez, aksine esas olarak bünyede anlam kazanır. Bu bağlamda, ülkelerin bağımsızlık ve özgürlüğü, bütünde olanı ret etmekle mümkün hale gelebilir(Yunanistan örneği açısından). Kısaca bu, bir oyundan çıkmadıkça, o oyunun dışında olamayacağımız gibi..
Bu halde doğru soru -ki öyle olmalı diye düşünüyorum-, kimlerin çıkarı? Burada kim diye soruyorum çünkü siyasetin temelinde olgular yatıyorsa da, strateji ve uygulama-uygulayıcı temeli irade ve müdahale gerektirir. Aynı oyunu oynayıp, şikayet etmenin anlamı yok, olsa dahi, nihai bir sonucu yok. Nerede hata yapılıyor diye sorulacaksa, önce ve en basit olanı görmek gerekir. oyunun dışına çıkmak ama başarılı olabilmek için, sermayenin ve sermayeciliğin bitirilmesi gerekir. feodal sistemle bakarsak, ağalık koşullarının, servetçilik ve servet birikiminin anlamsızlaşması-bitirilmesi, toprağın toplumsallaşması gibi, aksi taktirde hakim olan ağalık ve marabalık olacak ve çıkarlar ve direniş yine toplumsal karakter yerine, ganimet savaşlarına dönüşecek, siyasetin de belirleyeni olacaktır)
Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White ------ Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------ Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
|