Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika > Tarih

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 16-05-2019, 01:51
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart 100 yıl önce M. Kemal ve arkadaşları, Samsun'a gitmek için İngilizler vize aldılar!!!

Sultan Vahdettin, M. Kemal’i neden Anadolu’ya gönderdi? Ingilizler niçin izin verdi? Oyun içinde oyun


M. Kemal ve arkadaşlarının, Samsun’a gitmek için İngilizlerden aldıkları vize.

Vizede’ki listenin birinci sırasında “Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri” yazmaktadır. Burada listedeki tüm neferlerin adını yazmak yerine, sıradaki 3 kişiyi zikretmekle iktifa edelim:

2 – Erkan-ı Harbiye Reisi Miralay Albay Kazım Beyefendi
3 – Sıhhiye (Sağlık) Müfettişi Miralay Ibrahim Tali Beyefendi
4 – Erkan-ı Harbiye Kaymakamı Arif Bey


M. Kemal Atatürk’e verilen 16 Mayıs 1919 tarihli Ingiliz geçiş izni.

Sultan Vahidüddin’in, suni bir memuriyetle, yani resmi olarak “müfettiş”, fakat gerçekte halkı teşkilatlandırması için M. Kemal Atatürk’ü Anadolu’ya gönderdiğini başka bir yazımızda belgelerle delillendirmiştik. [1] Sultan Vahidüddin’in Sevr’i imzalamamak ve vatanımızı düşmandan kurtarmak için takip ettiği bu siyaset her açıdan riskliydi ve İngilizlere kesinlikle sezdirilmemeliydi. Bu yüzden muvazaaya başvuruldu. Örneğin M. Kemal ve arkadaşları hakkında İngiliz baskısıyla çıkarılan idam fermanı[2], veya İstanbul’a geri çağırılması[3] gibi hadiseler muvazaa olarak değerlendirilebilir. Kuva-yı İnzibatiye ve Anzavur Hadisesi de muvazaadır.[4]

Muvazaa nedir? Sözlüğümüzde “muvazaa”, “sahte muamele, danışık” olarak tanımlanmaktadır. Daha açık bir tarif “tarafların sahte muamele göstermeleri; dışa karşı bir zıtlık, muhalefet veya mücadele varmış etkisi uyandırmaları” şeklinde olabilir. Yani iki taraf görünüşte mücadele edecek, fakat esasta anlaşmış olacaklar. Hakim tarafın sadık dostu muvazaanın esas unsurudur. Bu olmazsa olmaz bir şarttır. Hakim taraf sadık dost veya adamın her an ihanetini bekleyebilir. Çünkü içinde bulunulan şartlar muvazaayı gerçek bir karşıtlığa dönüştürebilir. Esasen muvazaa da konjonktürel bir zorunluluktur.

Yunanistan’ın eski Büyükelçilerinden Konstantinos Sakellaropulu dahi Sultan Vahidüddin’nin güttüğü bu siyasetin farkına varmış ve şunları yazmıştır:

“Osmanlı İmparatorluğu hükümeti, M. Kemal’i askeri müfettiş olarak Küçük Asya’ya göndermek kararını alınca, inanıldığı gibi, rahat oturmayan bir Generali İstanbul’dan uzaklaştırmak istememiştir. Bu hükümetin amacı, Kemal’in örgütleyici yeteneklerinden Anadolu’da yararlanarak; barış (Sevr) görüşmeleri sırasında İtilaf devletleri üzerinde baskı kullanmak ve Türklerin sert bulacağı barış koşullarına karşı davranmaya hazır olacak silahlı güçleri kurdurmaktı.”[5]

“Küçük Nutuk”da konunun ele alınış tarzı ve Milli Mücadele’nin belli safhasına kadar yürütülen siyaset, muvazaa ihtimalini güçlü şekilde hissettirmektedir. M. Kemal’in, Erzurum Kongresi’nde yaptığı konuşmada bir bölüm vardır ki, Büyük Nutuk’ta bu kısım yer almaz. Bu çok önemli bölümü dikkatlerinize arz ediyoruz:

“Anadolu’daki memuriyetime, bilhassa Ingilizler tarafından hazm ü tahammül olunmayacağı ve dahilden de birçok ifsadat ve tezviratın karışacağı, daha o zaman kestirilerek; alenen, gerek Sadrazam Paşa’ya ve gerekse ricali marufa-i devlete söylenmiş ve bilhassa, Zât-ı Akdes-i Hazret-i Padişahi’ye de bilmünasebe, maruzatta bulunmuş idim.”

“Bu bâbdaki esrar (sırlar) ve muhaberatın (haberleşmelerin) ve Zât-ı Akdes-i Padişahî (mukaddes padişahın şahsı) ile geçen maruzat (arzların) ve müdavelatın (görüş alışverişlerinin), şimdilik neşri (yayını) muvafık (uygun) olmayıp, inşallahü teala, mübarek vatan ve milletin, bilfiil (fiilen) mazhar-ı necat olduğunu (kurtuluşa erdiğini) idrak edince, kitap halinde intişarı (yayını) ve o zaman bugünkü Kongre heyet-i muhteremesini (muhterem heyetini) teşkil buyuran zevat-ı kıymetdara (kıymetli kişilere) da, bir hatıra-i millî olarak takdimi mutasavverdir (düşünülmektedir).”[6]

M. Kemal’in bu ifadeleri, 24 Nisan Nutku’ndaki bazı ifadelerle birlikte düşünülürse, şöyle bir noktaya varılır:

Padişah’la M. Kemal arasında hususiyet vardır. Yani özel ilişkiler sözkonusudur. Padişah, M. Kemal’e güvenmekte ve bu yüzden de, onu Anadolu’ya görünüşte asayiş için ve fakat geniş yetkilerle çok daha farklı bir mücadele için görevlendirmektedir. Son görüşmeleri bunun açık bir delilidir. M. Kemal’in, bu son görüşmeye ne kadar önem atfettiğini, Erzurum Kongresi’ndeki konuşması açıkça ortaya koymaktadır. Hatta M. Kemal, Padişahla arasındaki esrar (sırlar)dan bahsetmektedir. Bu sırlar, aradaki haberleşme ve görüşmeler zamanı geldiğinde, millet fiilen kurtulduğunda, milli bir hatıra olarak yayınlanacaktır.[7]

Böyle bir yayın olmadığına göre, ihanet mi sözkonusudur?

Sultan Vahidüddin’e göre, “EVET” (Murad Bardakçı’nın eserinden sadeleştirerek veriyoruz):

“Mütâlalarından ortaya çıkacağı gibi, Mütareke (ateşkes) günlerinde (1918) I. Cihan Harbinin neticelerinden sorumlu olan suçlulardan (Devleti harbe sokan Ittihâdcıları kasdetmektedir) bana miras kalan ve biribirini takip eden musibetlere karşı, sadece ve sadece şahsımı siper eyledim. Aslında bir taraftan tehlikeli bir yerde kalan hilafet merkezinde savaştan galip çıkan itilaf devletleri ile yüz yüze olmak ve onlar tarafından sıgaya çekilmek ve diğer taraftan Anadolu’yu istila eden Yunanlılara mukabele için mümkün ve mahrem vasıtalarla Anadolu’ya memur eylediğimiz yaverlerimizden M. Kemal’in ihaneti ve bize karşı takındığı isyankar tavrı karşısında kalmıştım.

Bununla beraber aziz vatanımın menfaatleri için Kuvayı Milliye’nin sonradan şekil ve mahiyetinin değişeceği hususunda bende meydana gelen fikir ve kanaatlerime rağmen, yine fedakârlık mesleğini tercih ve takip eyledim. Sırf bu sebep ve hikmet ile, milli davalara itaatkar kabineleri iktidara getirdim ve senelerce Kuvayi Milliye’yi takviye ettim ve gelişmesi için çalıştım..(En sonunda bana ve milletime ihanet için cephe alacaklarından emin olduğum halde, vatanın kurtuluşu için yine de M. Kemal ve arkadaşlarına destek verdim demek isteniyor.)

Anadolu Zaferinin ne gibi tehlikeli şartlar altında tarafımızdan hazırlandığını gösteren belgeler ile Anayasa gereği saltanat makamının korunacağını tasvir eden diğer mühim evrak tesbit edilerek derlenmiş olduğundan, bunların dahi zamanı gelince umumi efkâra (kamu oyuna) açıklanarak, Islam’ın hizmetkarı veyahut yıkıcısı olanların teşhir ve tayin edileceğini temin eylerim.”
[8]

Peki neden?

Mustafa Sabri Efendi’ye bakarsanız M. Kemal, aynı zamanda Ingilizler’le de anlaşmıştır, yani oyun içinde oyun vardır:

“Ingilizlerle M. Kemal muvazaasının asarını (danışıklı döğüşünün eserlerini), Lozan müzâkeratı zamanına kadar te’hir etmeyerek (ertelemeyerek) “Mudanya” Mütârekesinden Yunan inzihamından evvelki, yani Ingilizlerle Anadolu’da zuhur eden Kemâl’i kıyamını bastırmak üzere hem Istanbul’daki Halife hükümetine cebr-u tazyik icra ettikleri (baskı yaptıkları), hem de müşkülât ikaından hâli kalmadıkları zamanlarda bile bulmak mümkündür. Istanbul’un ve Halife’nin ecnebi işgâl-i askerisi altında serbest hareketten mahrum vaziyeti, Anadolu’yu Halife aleyhine ayaklandıran M. Kemal’i mücâdelede galip getirmeye sebep olduğu gibi meb’deinden (başından) itibaren üç sene süren M. Kemal harekâtının Yunanlılar’a karşı yüz ağarlamıyarak mağlubiyetle ve Anadolu dahilinde şehirden şehire çekilmekle geçen birinci, ikinci ve kısmen üçüncü senelerinde bile, müdafaa-i memleket nâmına yine bu hareketten hayır ve menfaat husûlî ihtimâlini hatırından çıkarmayan ve esasen M. Kemal’i Anadolu’ya husûsî bir sıfat ve mâhiyette gönderen Padişah’ın hiç bir zaman bu kıyamı tam bir ciddiyetle bastırmak meslekini iltizam etmeyerek Ingilizleri savsaklamakla vakit geçirdiği ve M. Kemal’le onlara oyun oynamaya çalıştığı esnada Ingilizler de aynı adamla (yani M. Kemal’le) Padişah’a Makam-ı Hilâfet’e oyun etmek fırsatını kaçırmamışlardır. Harb-i umûmî neticesinde Izmir’i velev muvakkaten (geçici) olsun, Istanbul’daki Hilâfet Hükûmeti’nin elinden alarak, Yunanlılar’a veren ve sonra bunu Ankara’nın lâik hükümetine iâde eden Ingilizler, kasden kabahatli vaziyete düşürdükleri Hilâfeti, bu alışveriş içinde Âlem-i Islâm’a sezdirmeden komisyon olarak aldılar.”[9]

Yunan tarih alimi Dimitri Kitsikis, Paris’te verdiği ve dilimize “Yunan Propagandası” adıyla nakledilen doktora tezinde, M. Kemal ile bolşevik Lenin hükümetlerinin Moskova’da bir dostluk ve kardeşlik andlaşması imzaladıklarını ve doğal olarak bolşeviklerin rumlara yardımcı olmasının beklenemeyeceğini belirttikten sonra, buna rağmen Sovyet hükümetinin temsilcisi olduğunu söyleyen bir adamın, Zinovyev, Troçki ve Çiçerin’in imzalarını taşıyan bir itimat mektubunu gösterip rumlara yardım teklif ettiğini ve M. Kemal’i maddi ve manevi olarak desteklemekten vazgeçeceklerini yazmaktadır. Sovyet temsilcisi bu dönüşün sebebini şöyle açıklar:

“Daha şimdiden elimizde, fransız kapitalistleri ve emperyalistleriyle ilişkileri bulunduğuna dair işaretler değil, kesin deliller var.”[10]

Yani M. Kemal, görünürde emperyalistlere karşı savaşıyor, fakat gerçekte onlarla işbirliği içindedir.[11]

M. Kemal, Erzurum Kongresinde yakın arkadaşı Mazhar Müfit’e bu oyunu itiraf etmiştir. Mazhar Müfit, M. Kemal’in Erzurum Kongresi’ni açarken yaptığı konuşmanın sonunu yadırgar ve niçin müftü efendinin duası gibi bitirdiğini sorar. Bunun üzerine M. Kemal şöyle cevap verir:

“Maksadını anlıyorum, anlıyorum amma şimdi vazifemiz halkı, vatanı ve esir padişahı kurtarmaya **inandırmaktan** ibarettir.”[12]

Yani görünürde Müslümanların padişahı ve halifesiyle beraber, ancak gerçekte O’na düşman…

M. Kemal’in tavsiyesiyle Sadrazam olan Ahmed Izzed Paşa ise hatıratında bu konuyla ilgili şunları söylüyor:

“M. Kemal Paşa, istediği kadar Padişah’ın özel memuru olarak bu işe başlamış olduğunu inkara savaşsın. Benim bu hususta kanaatim sağlamdır. Çünkü kendisine verilen yetki, şimdiye kadar hiçbir faniye nasip olmamış bir genişlikteydi. Kendi teftiş dairesindeki askeri kıtalardan başka komşu kolordulara ve bütün Anadolu vilayetlerine emri geçerli olacak, memurları istediği gibi görevinden alacak veya tayin edecektir. Benim bildiğim Babıali bu gibi işlerde, özellikle askerlerin yöneticileri hükmü altına alması meselesinde çok kıskançtır. Hele gurur ve kıskançlığı delilik derecesinde olan Ferit Paşa’nın Sadaret makamında olmayan yetkileri başkasına bahşetmek istemesi, doğal olmayan bir durumdur. Bu tarihlerde eski politikasının ilkelerini değiştirerek güya halka hoş görünmek ve güven vermek için, Tevfik Paşayla benim kabinelerimizin seçtiği ve tayin ettirdiği on iki nezaretsiz bakanın katılmasıyla oluşturulan kabinenin içinde ben de vardım. Mustafa Kemal Paşa’nın müfettişliğe tayinini içine alan ve yetkilerini belirleyen belge görüşülüp tasdik olunmak üzere Vükela Meclisi’ne verildiği tarihten bir hafta on gün önce Paşa fermanını, yetki mektubunu taşıyarak hareket etmiş bulunuyordu. Bu haller açıkça gösterir ki bu memuriyet resmi hükümetin değil, Padişahın düşüncesinin ürünü ve tedbirinin eseridir. Babıali ve Harbiye Nezareti Saray’dan aldıkları işaretle bunu uygulamaya koymuşlardır. Fakat bu gerçeğin gizlenmesi, M. Kemal Paşa’ca olduğu kadar, sinsi Padişahca da gerekliydi. Paşa, büründüğü esrarlı kisveye, gelecek için beslediği emeller ve hayallere uymaması yönünden Saray’a bağlılığını gizlemek, memur ve mensubu olduğu hükümdara karşı işlediği iğfal, sözünden caymak, küfran-ı nimet gibi basitlikleri halkın gözünden saklamak, hiç olmazsa hafifletmek istiyor, Padişah da ne şekilde olursa olsun, bir kimse tarafından aldatılmış olmayı kibrine yediremiyor, bir yandan da yabancılarca el altından oyun yapmak istediğinin anlaşılmasından korkuyordu.”[13]

M. Kemal’e vize veren Ingiliz Istihbarat Subayı Yüzbaşı Bennet, 1972 senesinde Nezih Uzel ile röportaj yapmıştı. Bu röportaj “Atatürk’e Nasıl Vize Verdim?” adıyla kitap haline getirilerek yayımlandı. Bennet, Samsun’a gidecek heyetin bir müfettişlik için çok büyük olduğuna dikkat çekiyor [ifade bozuklukları metne ait]:


"Son Osmanlı: Yandım Ali" filminin 1:00:19-1:00:50 sahnesinde Yüzbaşı Bennet'in, Kara Necati'den bir istihbaratın gelmemesi üzerine vizeyi imzalarken.

Bennet: Müfettişlik için ve on gün Mayıs onunda, on ikisinde bizden şey istemişler değil mi? Ruhsatname, permisyon…

Nezih Uzel: Vize…

Bennet: Boğazı geçmek için bir Türk zabit o zaman vize lazım geldi.

Nezih Uzel: Vize talebi olduğu zaman siz onu tanıyordunuz, kim olduğunu?

Bennet: Tanıyordum.

Nezih Uzel: Sultan’a yakınlığını da biliyor muydunuz?

Bennet: Biliyordum… Hatta Sultan adamı bir insan, öyle anladık. Padişahın emin olduğu bir adam olduğunu anladık.

Nezih Uzel: Ayrıca gitmeden önce Padişah Vahdeddin ile görüştüğü söyleniyor…”

Bennet: Öyle, biliyorum… herhalde oraya gitti, biliyorum. Evet.

Nezih Uzel: Vahdeddin gönderiyor onu…

Bennet: Padişah Vahideddin ona çok güveniyordu.

Nezih Uzel: Siz onun güvenmesinde şüphelenmediniz mi? Acaba bu adam aldatıyor mu onu falan gibi?

Bennet: Öyle anlamadım, yok, yalnız hey’et büyük olduğu için, üç dört kişi yerine otuz beş kişi ve büyük zabitan (subaylar), miralay (Tuğgeneral), mirliva (Albay) falan. Bunlar Erkanı Harb’tan, en mühimler gidiyordu, yalnız bir müfettişlik için çok gördüm ben.[14]

J. G. Bennet, kaleme aldığı hatıralarında ise Samsun’a gidecek heyetin listesine baktığında, bunların, kendisine barış yapacak bir kuruldan çok, savaş yapacak bir heyet izlenimi bıraktığını ifade etmektedir.[15]

KAYNAKLAR:

[1] https://belgelerlegercektarih.com/20...di-belgelerle/

Bu konuda daha fazla belge için şu konumuza bakılabilir: https://belgelerlegercektarih.wordpr...ler-konusuyor/)

[2] Idam fetvasının ingiliz baskısıyla alındığını ve bu yüzden Sultan Vahidettin’in suçlanamayacağını gerek M. Kemal ve gerekse Fevzi Paşa (Çakmak) Meclis huzurunda ifade etmişlerdir, meclis tutanakları için bakınız;

https://belgelerlegercektarih.com/20...ain-denilemez/

[3] M. Kemal’in geri çağırılmasıyla ilgili tafsilat için bakınız;

https://belgelerlegercektarih.com/20...rtulus-savasi/

[4] Kuva-yı Inzibatiye ve Anzavur Hadisesi için bakınız;

https://belgelerlegercektarih.com/20...avur-hadisesi/

[5] Konstantinos Sakellaropulu, İ Skia Tis Diseos – İstoria Mias Katastrofis (Batı’nın Gölgesi – Bir Felaketin Tarihi), Atina 1961, sayfa 56.

[6] Fahrettin Kırzıoğlu, Erzurum Kongresi, sayfa 21, 22.

[7] Mehmet Doğan, Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş, Yazar Yayınları, 2013, sayfa 328 ve devamı.

[8] Murad Bardakçı, Şahbaba, Osmanoğullarının Son Hükümdarı VI. Mehmed Vahidüddin Han’ın Hayatı, Hatıraları ve Özel Mektupları, Istanbul 1998, sayfa 413, 416.

[9] Yarın Gazetesi, 1 Teşr’nisânî 1929. (53 numaralı nüsha.)

[10] Dimitri Kitsikis, Yunan Propagandası, Meydan Neşriyat, Istanbul 1966, sayfa 68, 69.

[11] M. Kemal’in emperyalistlerle işbirligi hakkında geniş bilgi ihtiva eden konular için bakınız;

https://belgelerlegercektarih.com/20...-desifre-oldu/

https://belgelerlegercektarih.com/20...ngiliz-yapimi/

https://belgelerlegercektarih.com/20...astik-5-bolum/

[12] Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk ile Beraber, Türk Tarih Kurumu yay., 1986, cild 1, sayfa 85.

[13] Ahmed Izzed Paşa, Feryadım, Istanbul 1993, cild 2, sayfa 214.

[14] Ingiliz Istihbarat Subayı Yüzbaşı Bennet Anlatıyor, Atatürk’e Nasıl Vize Verdim, (Hazırlayan: Nezih Uzel), Selis Kitaplar, Istanbul 2008, sayfa 128, 129.

[15] John Godolphin Bennet, Witness, London 1961, sayfa 23 ve devamı. Bennet notlarını çok sonraları yazdığından bazı tarih ve bilgi hataları yapmıştır.

Not. Ben, sadece M. Kemal ve arkadaşlarının bugün 100 yılını dolduran İngilizlerden Samsun'a gitmek için aldıkları vizeyi hatırlatmak istedim ve konuyla ilgili bilgileri "Belgelerle Gerçek Tarih"ten aldım. Fakat bu tarihçenin çıkarılışı bana doğru gelmedi. Çünkü hesapta M. Kemal'in bir İngiliz ajanı olduğuna ilişkin yapılan bu tarihi araştırmada Padişah Vahidettin bile sorgudan geçirilmiştir. Yani tarihe mal olmuş ama kayıtlara geçmemiş Padişah Vahidettin ile M. Kemal arasındaki ilişkiyi sorgulamak ve Padişah'ın M. Kemal'i Samsun'a neden gönderdiğine dair duyulan güvensizlik ve İngilizleri devreye sokmak ancak hastalıklı bir zihnin eseri olabilir. Zaten bu hastalıklı zihnin çeşitli kaynaklardan aldığı bilgilerde bile sağa sola sataşması ve hakaret etmesi, bunu ispatlar niteliktedir. Bilin bakalım, bu hastalıklı zihin kimdir?

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 16-05-2019, 02:05
ForumKirpisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ForumKirpisi ForumKirpisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Nov 2018
Bulunduğu yer: Merkez/Çin
Mesajlar: 1.838
Standart

kadir mısıringen

kadir cornsson

magnitude cornson

Nasıl olsa Bade' lenen daha evvel de bade' lenmiş Hatta bazıları '' Nur Çeşmesinden '' içerek ?? nurlanmışlardırlar
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 16-05-2019, 02:18
ForumKirpisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ForumKirpisi ForumKirpisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Nov 2018
Bulunduğu yer: Merkez/Çin
Mesajlar: 1.838
Standart

Kadir Mısıringen ve Osmanlıcılar, burada Atatürk'e kesin bir yargı koymaya çalışıyor. Ama bakın bu konu öyle nevrotik öyle saçma ki.

Şimdi burada kafasında çizdiği planlar neticesinde bir aksiyon almış, duruma göre de hareket etmiş.

Emperyalistlerle Osmanlıyı yıkma planı yapmış deniyor. Yani Yunanistan Fransa İngiltere İtalya sadece Osmanlıyı yıkmak yerine de Türkiye Cumhuriyeti kurmak istiyordu gibi ahaha evet. aynen.

Komik ya. Evlat acısı gibi. Ülkenin dört bi yanını hoplatmışlar. Emperyalistler zaten başarmış. Neyi tutsun elinde?

Şimdi burdan Kadır Mısıringen diyo ki tüm bunlar aslında sadece Osmanlıyı yıkıp İslamı çökertmek için yapılmış şeylerdir ?!?

Atatürk eğer İngiliz ajanı olsaydı ona yapılacak en iyi muamele bi kenarda öldürmek olurdu. Ya da Türkiyeyi Commonwealthe sokardı.


İngilizlerden alınan vize kağıdı üzerine bol bol yorum yapmışlar. O dönemde şehir değiştirmek isteyenler işgal kuvvetlerinden
böyle bi vize alıyorlardı. Çünkü nüfus durumunu etkilemeleri ve iç karışıklık yapmaları istenmiyodu.

İngilizlerle görüşen İngiliz Kemal lakaplı biri bile var İngilizcesinden ötürü Amerikan gazetecisi veya subayı taklidi yapan.

İngilizlerde de o dönem başbakana karşı savunma bakanı ve dışişlerinin muhalefeti vardı. Çünkü yayılmacı politika İngilizlere
çok maliyetli oluyordu ve halk hiç memnun değildi.

Winston Churchille Atatürkün muhabbeti çok. Bu bakıma İstanbuldakileri de ikna edip savaşsız çekiyor.

Nasıl olsa Bade' lenen daha evvel de bade' lenmiş Hatta bazıları '' Nur Çeşmesinden '' içerek ?? nurlanmışlardırlar
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 16-05-2019, 08:27
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart Kadir Mısıroğlu'nun ölmeden önce son konuşması!!!

ForumKirpisi´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
kadir mısıringen

kadir cornsson

magnitude cornson
Sen öyle diyorsun ama Kadir Mısıroğlu, giderayak (*) verip veriştiriyor:


(*) Ölmeden önceki son konuşmasında öteki tarafa geçeceğini birçok kez belli ediyor. Tabii ki anlayana. Yani anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 16-05-2019, 08:34
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart 90 Yıl Sonra Ortaya Çıktı!!!

upuaut´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
M. Kemal'in bu ifadeleri, 24 Nisan Nutku'ndaki bazı ifadelerle birlikte düşünülürse, şöyle bir noktaya varılır:

Padişah'la M. Kemal arasında hususiyet vardır. Yani özel ilişkiler sözkonusudur. Padişah, M. Kemal'e güvenmekte ve bu yüzden de, onu Anadolu'ya görünüşte asayiş için ve fakat geniş yetkilerle çok daha farklı bir mücadele için görevlendirmektedir. Son görüşmeleri bunun açık bir delilidir. M. Kemal'in, bu son görüşmeye ne kadar önem atfettiğini, Erzurum Kongresi'ndeki konuşması açıkça ortaya koymaktadır. Hatta M. Kemal, Padişahla arasındaki esrar (sırlar)dan bahsetmektedir. Bu sırlar, aradaki haberleşme ve görüşmeler zamanı geldiğinde, millet fiilen kurtulduğunda, milli bir hatıra olarak yayınlanacaktır.[7]

[7] Mehmet Doğan, Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş, Yazar Yayınları, 2013, sayfa 328 ve devamı.

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 16-05-2019, 09:12
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart 100 yıl sonra açıkladım!!!

upuaut´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bu son gelişmeyle Padişah ile M. Kemal arasında gizli bir antlaşma olduğu ve bunun da zamanı gelince (millet fiilen kurtulunca) millete açıklanacağı ya da milletin bunu anlayacağını düşünmüşler. Çünkü "Harp desiseden ibarettir (Savaş bir hiledir)" Hadis-i Şerifi gereğince 2 taraf da oyun oynamak zorunda idi:


SORU: "Savaş hiledir" şeklinde bir rivayet var. Bu rivayetin Kur'an'dan geçerli bir karşılığı var mıdır?

Fakat işin kötüsü, bu oyunu gerçek sanıp kanmamız en büyük hata olmuştur. Buna göre, bu oyundaki her veriyi gerçek sanıp 100 yıllık bir tartışma içine girdik, ama bugün bittiğini düşünüyorum. Yani artık milleti bu konuyla boşu boşuna yormanın anlamı yoktur. Biz artık önümüze bakalım!

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 16-05-2019, 10:02
kartopu kartopu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Dec 2014
Mesajlar: 3.695
Standart

(*) Ölmeden önceki son konuşmasında öteki tarafa geçeceğini birçok kez belli ediyor. Tabii ki anlayana. Yani anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!

Sn upuaut
Tarih nerden baktığına bağlı Eğer padişah tarafı modern devlet karşıtı isen tarihi farklı anlar farklı yazarsın Eğer monarşi karşıtı cumhuriyet yanlısı isen yine farklı anlar farklı yazarsın.

İki farklı tarafın yazdığı aynı dönemi ve aynı insanları anlatan iki tarih kitabı okudum. Fetret dönemini anlatıyor. Biri Şeh Bedrettin ve yoldaşları olan Börtlüce Mustafa ve Torlak kemal i hain ilan ediyor diğeri aynı dönemi aynı şahısları anlatsa da halk kahramanı ilan ediyor. Biz bu tarihi nasıl anlayacağız hangisi doğru.

Mısırlıoğlu M.Kemal karşıtı insan aynı zamanda monarşiyi destekliyor cumhuriyete karşı çıkıyor Biz tarihi bu ağızdan dinlediğimizde o tarihi kendi düşüncesine göre anlatacaktır.

Evet Mustafa Kemal Padişahın izni ile Anadolu ya gitti bunu biz Mısırlıoğlunun tarih kitabını okumadan da biliyoruz . Peki sonra ne oldu o direnişi kırmak için Aznavuru kim direnişçilerin üstüne sürdü. Eğer Aznavur başarsa idi bu gün belki de Cumhuriyetten söz bile edilemeyecekti.
Peki Sn Mısırlıoğlu bundan söz ediyor mu o tarih kitabında yoksa tarihin en önemli zamanını aklından siliyor mu.
Daha da geriye gidelim Osmanlı yani Aptül Hamit o ulu hakan niçin tek bir mermi atmadan balkanlardan çekildi hatta direnişçileri hain ilan etti bunu yazıyor mu Sn Mısırlıoğlu.

Evet tarihi zafer kazananlar yazar ama tarihi yaşayanlar yapar. Bu hep böyle olmuştur.
Mısırlıoğlu bir şeyi doğru söylüyor İstiklal savaşı da dediğimiz Anadolu direnişinde ağırlık islamdı bu probaganda yurtseverlikten daha öncelikli idi bu doğru.
İşte onun için 1924 anayasasına- islam devletin dinidir- dendi. Bu konu çok tartışılır niçin dendi niçin 1928 de kaldırıldı. Bu konuda benim düşüncem Halk eğitimsiz cahil, egemenlik Şehler Şıhlar ve aşiret reislerinin elinde. Bunuda suçlusu yine halkı galeye almayan onu yok sayan cahil bırakan devlet gibi devlet olamayan Osmanlı devleti. Ama aynı Osmanlı devleti İngilizlerden izin almadan tuvalete bile gidemiyor Halk a karşı ali kıran baş kesen İngiliz Alman Rus generallerine karşı uyuz kedi.

Bunları da tarih kitabında yazmış mı Mısırlıoğlu.

Mısırlıoğlunu doğrulamak onu savunmak Cumhuriyet karşıtkığıdır Adam Yezit i övüyor Bir düşünelim bir tane çocuğuna yezit ismi koyan Aile var mı bu ülkede Ama Hüseyin ismi çok.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 16-05-2019, 10:18
Turdur Turdur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 10 Nov 2017
Mesajlar: 1.822
Standart

kartopu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Mısırlıoğlunu doğrulamak onu savunmak Cumhuriyet karşıtkığıdır Adam Yezit i övüyor Bir düşünelim bir tane çocuğuna yezit ismi koyan Aile var mı bu ülkede Ama Hüseyin ismi çok.
Yezid'i değil Muaviye'yi övüyor olmasın?


"İçinde ışığı olmayan insanlar, kalabalığa karışıp ışık edinmeye çalışırlar."
Arthur Schopenhauer
-
"İtin kuyruğuna basma, arkandan havlar durur."
Tecrübe
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 16-05-2019, 10:44
kartopu kartopu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Dec 2014
Mesajlar: 3.695
Standart

Turdur´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Yezid'i değil Muaviye'yi övüyor olmasın?
Hayır Yezidi övüyor. Muaviyenin oğlu yezit diyor.
Bu bakış açısı tehdittir Alevilere tehdit, Şia ya tehdit. Caferilere tehdit .

İmam Gazaliyi övüyor. İslam da insan aklını başından alan adamı övüyor Düşünmeyen İslam, soru sormayan cevap aramayan İslam ı övüyor.

Benim gözümde İnsan bile değil şeytanın ta kendisi.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 16-05-2019, 14:10
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart

kartopu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
(*) Ölmeden önceki son konuşmasında öteki tarafa geçeceğini birçok kez belli ediyor. Tabii ki anlayana. Yani anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az!

Sn upuaut
Tarih nerden baktığına bağlı Eğer padişah tarafı modern devlet karşıtı isen tarihi farklı anlar farklı yazarsın Eğer monarşi karşıtı cumhuriyet yanlısı isen yine farklı anlar farklı yazarsın.

İki farklı tarafın yazdığı aynı dönemi ve aynı insanları anlatan iki tarih kitabı okudum. Fetret dönemini anlatıyor. Biri Şeh Bedrettin ve yoldaşları olan Börtlüce Mustafa ve Torlak kemal i hain ilan ediyor diğeri aynı dönemi aynı şahısları anlatsa da halk kahramanı ilan ediyor. Biz bu tarihi nasıl anlayacağız hangisi doğru.

Mısırlıoğlu M.Kemal karşıtı insan aynı zamanda monarşiyi destekliyor cumhuriyete karşı çıkıyor Biz tarihi bu ağızdan dinlediğimizde o tarihi kendi düşüncesine göre anlatacaktır.

Evet Mustafa Kemal Padişahın izni ile Anadolu ya gitti bunu biz Mısırlıoğlunun tarih kitabını okumadan da biliyoruz . Peki sonra ne oldu o direnişi kırmak için Aznavuru kim direnişçilerin üstüne sürdü. Eğer Aznavur başarsa idi bu gün belki de Cumhuriyetten söz bile edilemeyecekti.

Peki Sn Mısırlıoğlu bundan söz ediyor mu o tarih kitabında yoksa tarihin en önemli zamanını aklından siliyor mu.

Daha da geriye gidelim Osmanlı yani Aptül Hamit o ulu hakan niçin tek bir mermi atmadan balkanlardan çekildi hatta direnişçileri hain ilan etti bunu yazıyor mu Sn Mısırlıoğlu.

Evet tarihi zafer kazananlar yazar ama tarihi yaşayanlar yapar. Bu hep böyle olmuştur.
Mısırlıoğlu bir şeyi doğru söylüyor İstiklal savaşı da dediğimiz Anadolu direnişinde ağırlık islamdı bu probaganda yurtseverlikten daha öncelikli idi bu doğru.

İşte onun için 1924 anayasasına- islam devletin dinidir- dendi. Bu konu çok tartışılır niçin dendi niçin 1928 de kaldırıldı. Bu konuda benim düşüncem Halk eğitimsiz cahil, egemenlik Şehler Şıhlar ve aşiret reislerinin elinde. Bunuda suçlusu yine halkı galeye almayan onu yok sayan cahil bırakan devlet gibi devlet olamayan Osmanlı devleti. Ama aynı Osmanlı devleti İngilizlerden izin almadan tuvalete bile gidemiyor Halk a karşı ali kıran baş kesen İngiliz Alman Rus generallerine karşı uyuz kedi.

Bunları da tarih kitabında yazmış mı Mısırlıoğlu.

Mısırlıoğlunu doğrulamak onu savunmak Cumhuriyet karşıtkığıdır Adam Yezit i övüyor Bir düşünelim bir tane çocuğuna yezit ismi koyan Aile var mı bu ülkede Ama Hüseyin ismi çok.
Evet kırmızı renkle vurguladığım yerde haklısın. Çünkü,


videosunun altındaki 2. yorumda Serkan Ünsal da aynı şeyi söylüyor.

Buna göre, hemen bir özet geçersek; evet, Atatürk'ün Samsun'a çıkışı Padişah'ın kararıyla oluyor ama Milli Mücadele ya da Kurtuluş Savaşı fikri ve başarısı tamamen Atatürk'te aittir!

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 09:20 .