Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 12-07-2017, 19:45
nacron nacron isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Jul 2017
Mesajlar: 9
Standart Tevbe 29: "Katledin"

Tevbe suresinin 29.ayeti,inamayan kimseleri katledin diyor.Eğer cizye(haraç) vermezlerse yada sizin dininizi seçmezlerse onları katledin(katilun) diyor.Ama ayet Türkçeye çevrilirken ayetteki katilun(katledin-قَاتِلُو) kelimesi olduğu gibi verilmiyor.Savaşın şeklinde veriliyor,kibarlaştırılarak veriliyor.Oysa ayet savaşın demek isteseydi cihat derdi,harb edin derdi.Ama ikisinide demiyor.Onun yerine katilun(katledin-قَاتِلُو) diyor.Bu kelime katil olmak,katletmek anlamına gelir ve bu kelime aynen olduğu gibi Türkçeye de geçmiştir zaten.Ve hiç bir Arap bu kelimeden katletmeyin anlamını çıkarmaz.Katledin(katilun-قَاتِلُو) diyen bir ayetten katletmemesi gerektiği sonucunu çıkarmaz.
O inanmayan o kimseleri ve kitap ehlinden olanları,hak dine inanmazlar yada haraç(cizye) verip küçülmezlerse katledin(katilun-قَاتِلُو)-TEVBE 29 KURAN
http://www.kuranmeali.org/9/tevbe_su..._mealleri.aspx
Tercümanlar katledin kelimesinin oldukça vahşi kaçacağını düşünmüş olmalıki;ayeti olduğu gibi çevirmeyip savaşın diye yumuşatmışlar.Aksi halde buna gerek duymazlardı.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 12-07-2017, 19:46
nacron nacron isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Jul 2017
Mesajlar: 9
Standart Din mantıksal deyil duygusal bir bağlanıştır

Diyelimki bir yaratıcı var.Bu yüce Yararatıcı dinsel iddaalara körükörüne inanmamızımı bekliyor?Yaratıcının taktir ettiği ve beğendiği tavır körü körüne inanmamızmı?Yaratıcı körü körüne inanmamızımı istiyor?Yaratıcı soru sormadan ve kanıt istemeden kör bir bağlılıkmı bekliyor bizden?Eğer öyle değilse;Muhammed'in vahiy aldığına dair hangi kanıta sahipsiniz?Hangi kanıtla bunu doğru kabul ettiniz?Muhammed'in gerçekten vahiy aldığına dair vahiymi aldınız?
Üstelik dinsel iddaaların kanıta ihtiyaç duyduğunu söyleyen Kuran'dır.Ama bunu söyleyen Kuran kendi dinsel iddaalarına hiç bir kanıt sunmamaktadır.

Peki kimdir, yaratılışı ilk defa başlatan, sonra onu aralıksız devam ettirip yenileyen? Ve kimdir sizi gökten ve yerden rızıklandıran? Allah'la beraber, başka bir gerçek ilah var öyle mi? De ki:''Eğer doğru söylüyorsanız hadi getirin kesin kanıtınızı.''(Neml 64 KURAN)
Yahudiler ve Hıristiyanlar kendileri için cennet bizimdir dediler. Bu onların kuruntularıdır. Onlara deki;'Eğer sahiden doğru söylüyorsanız kesin kanıtınızı getirin.'(Bakara 111 KURAN)

Kuran'ın dini iddialar konusunda kanıt isteyin önerisini müslümanlara yöneltirsek ne olur?Kuran'ın kendisine yöneltirsek ne olur?
Hira mağarasında Muhammed ve Cebrail'in konuşmuş olduğuna dair kesin kanıtı getirin o zaman.Muhammed'in Cebrail'le gerçekten konuştuğuna şahitmi oldunuz?
Yine biz (Mûsâ'ya) seslendiğimiz zaman Tûr'un yan tarafında da değildin. Fakat Rabbinden bir rahmet olarak, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmeyen bir kavmi, düşünüp öğüt alsınlar diye uyarman için o haberleri sana bildiriyoruz.(Kasas 46 KURAN)
Yani demekki ya Musa'nın yanında olmuş olmak lazım,yada vahiy almak lazım emin olabilmek için.Böyle bir kıstas koyuyor Kuran.
Şimdi bu mantıkla şu sorulabilir:Muhammed ile Cebrail konuşurken yanlarındamıydınız?Yada Muhammed'in vahiy aldığına dair vahiymi aldınız?İkisinede hayır diyorsanız,o zaman vahiy aldığından nasıl emin olabileceksinizki?
Yoksa Yaratıcı dediğimiz üst varlık,sorular sorduğumuz için bize öfkeleniyormu?Kanıt aradığımız için bize kızıyormu?
Eğer dinsel iddaalara körü körüne inanmamızı bekleyecek kadar cahil bir yaratıcı varsa,böyle bir yaratıcıyı memnun etmeye imkan yoktur.
Yaratıcı bu kadar cahilse,onu hiç bir dinle memnun edemezsiniz.Hangi dine girerseniz girin bu kadar cahil bir yaratıcının ne yapacağını ön göremezsiniz.Sizide her an dışlayabilir.

Konu nacron tarafından (12-07-2017 Saat 19:48 ) değiştirilmiştir. Sebep: yanlış kelime yazmış olmak
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 12-07-2017, 19:49
nacron nacron isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Jul 2017
Mesajlar: 9
Standart Kuran diyorki:İncil ve Tevrat değişmedi

Kuran İncil ve Tevrat ın da değişmediğini ve korundugunu söylüyor.
************************************************** ************************************************** ****************
1- "Allah ın SÖZLERİNİ HİÇ KİMSE DEĞİŞTİREMEZ.Öncekilerin mesajları sana da ulaştı=ENAM SURESİ:34.AYET-KURAN"
Muhammed e önceki elçilerin mesajı nın ulaşma nedeni olarak Allah ın sözlerinin hiç birinin değiştirilememesi gösteriliyor.Tevrat ve İncil de Allah ın sözleri olarak indirildiyse o zaman onları da kimse değiştiremez.
************************************************** ************************************************** *****************
2-"Onların ELLERİNDE BULUNAN TEVRAT I ve İNCİL İ tasdik eden bir kitap indirdik sana=ALİ İMRAN SURESİ:3.AYET-KURAN"
Dikkat edilirse bu ayet,bozulup gitmiş olan bir Tevratı ya da bozulup gitmiş olan bir İncil i anlatmıyor.Şu an ELLERİNDE BULUNAN bir Tevrat tan ve İncilden bahsediyor.Kuran ın Tasdik ettiği Tevrat ve İncil ŞU AN ELLERİNDE OLAN Tevrat ve İncildir.
************************************************** ************************************************** ******************
3-"Bize indirilen ile,İbrahim,İshak,Musa,Elyase(Tevratta ki Elişa) ve İsa ya inenler arasında ayrım yoktur=BAKARA SURESİ:136.AYET-KURAN"
Yani Allah Kuran ı koruyorsa onları da koruyor.Ayrım yapmıyor.Biz de Ayrım yapmıyoruz.Ama Allah Kuran ı koruyup diğer indirilenleri korumuyorsa AYRIMI KENDİSİ YAPIYOR demektir.Bu durumda nasıl insanlardan bu inenler arasında ayrım yapmamalarını isteyebilir ki?
************************************************** ************************************************** ******************
4-"Musa nın Kavmi içindeki bir gurup DOGRU YOLDADIR=ARAF SURESİ:159.AYET-KURAN"
Ortada Saglam bir Tevrat yoksa Musa nın toplulugundan bir gurup asla dogru bir yolda olamaz.Hala o kavimden birileri dogru yoldaysa uydukları Tevrat bozulmamış bir Tevrat olmalıdır.
************************************************** ************************************************** *******************
5-"Musa ya Tevrat ı indirdik.İnsanlar için bir nur ve hidayet var Tevrat ta=ENAM SURESİ:91.AYET-KURAN"
Tevratta bir zamanlar nur ve hidayet vardı demiyor.Halen daha var diyor.
************************************************** ************************************************** *******************
6-"Zikri biz indirdik.Zikirden sonra da Zeburu indirdik=ENBİYA SURESİ:105.AYET-KURAN"
Görüldüğü gibi ayet Zeburdan önce inen Tevrat için ZİKİR kelimesini kullanıyor.Şimdi bu ayeti başka bir ayetle karşılaştıralım:
"Zikri biz indirdik.Onun için Zikri biz koruyacagız=HİCR SURESİ:9.AYET-KURAN"
Zikir i İndirdiği için koruyor.Tevrat ta İNDİRDİĞİ BİR ZİKİR olduguna göre Tevrat ı da koruyor.
************************************************** ************************************************** ********************
7-"İçinde Allah ın HÜKMÜ BULUNAN TEVRAT ELLERİNDE varken,gelip senden hüküm vermeni istemesinler=MAİDE SURESİ:43.AYET-KURAN"
Görüldüğü gibi Tevrat halen geçerli bir Allah Hükmü olarak kabul ediliyor.Yani ayet gitsinler ve bozulmuş sahte tevrat a uysunlar demediğine göre,demekki o an ellerin de bulunan Tevrat ı geçerli ve güvenilir buluyor.
Hatta Tevrat ve İncil i elinde bulunduranlar Kuran ı ve Muhammedi onaylamalıdırlar.Muhammed in şüphesini gidermesi için bile bu toplulukların Muhammed i onaylamasına ihtiyaç var.
"Eğer sana indirdiğimizden şüphen varsa,git senden önce Kitap İndirdiğimiz Toplumlara sor=YUNUS SURESİ:94.AYET-KURAN"
************************************************** ************************************************** **********************
8-"Deki eğer dogru sözlüler ideniz Tevrat ı getirip okuyun=ALİ İMRAN SURESİ:93.AYET-KURAN"
Yani Tevrat ı dogru bir söz kabul ediyor.Hatta dogru sözleri onaylayıcı olarak Tevrat ı getirin okuyun diyor.
************************************************** ************************************************** **********************
9-"Tevrat ı ve İncil i hakkıyla UYGULASINLAR=MAİDE SURESİ:68.AYET-KURAN"
Tevrat ve İncil bozulmuşsa neyini uygulayabilecekler ki?Yani Ayet bozulmuş ve Sahte Tevratı uygulayın mı demek istiyor?Hem de hakkıyla uygulayın.
************************************************** ************************************************** *********************
"İsrailoğullarına da Musa nın Kitabını MİRAS BIRAKTIK=MÜMİN SURESİ:53.AYET-KURAN"
Allah Tevrat ı koruyamamışça İsrailoğullarına bozulan ve tahrif olan çürük bir miras bırakmış olur.Yani Tanrı Tevrat ı miras olarak koruyamamış olur.
************************************************** ************************************************** *
"Bu ikisinden(Tevrat ve Kuran)daha doğru bir kitap yoktur=KASAS SURESİ:49.AYET-KURAN"
Yani Tevratta en az Kuran kadar doğru kabul ediliyor.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 12-07-2017, 19:50
nacron nacron isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Jul 2017
Mesajlar: 9
Standart Kuran bilimselmi-Nurcu mantık

Bilimde geri kalmış olmanın verdiği aşağılık kompleksiyle Kuran'a zoraki bilimsellik yüklemeye çalışanların bakış açısını anlatmak içindir bu yazı.
Öncelikle şunu belirtelimki Kuran a zorla bilimsellik görünümü vermek isteme olayı,kendi özgü bir mantık yürütme şeklinin ürünüdür.Bu mantıgın adına NURCU MANTIK deniliyor.Nedir bu nurcu mantık?
NURCU MANTIK=Aya ilk gidildiği Dünyada ilk defa duyurulmaya başladıgı dönemlerde Nurcu taife önce şöyle bir çıkış yaptı=AY NURDUR ONUN İÇİN HİÇ BİR İNSAN GİDEMEZ.BU BİR GAVUR YALANIDIR diyorlardı.
Ama daha sonra hem Dünya toplumları hem de Türkiye toplumu Ay a gidilmiştir diye kabul etmeye başlayınca,bu sefer aynı Nurcu taife şunu demeye başladılar=AYA NASIL GİDECEKLERİNİ KURAN A BAKARAK ÖĞRENDİLER.KURAN A BAKIP GİTTİLER.YOKSA GİDEMEZLERDİ.KURAN BİLİME YOL GÖSTERİYOR.
Ama eskiden bu mantık sadece Nurcular da yaygındı.Günümüzdeyse bütün müslümanlar da aynı sendrom var ve bu Nurcu Mantık bütün müslümanlara yayıldı.
Şimdi Gelelim KURAN A BİLİMSELLİK YÜKLEMEK İÇİN KULLANDIKLARI AYETLERE:
1-DEMİR İN UZAYDA Kİ YILDIZLARDA NASIL OLUŞTUGUNU KURAN ÖNCEDEN BİLDİRMİŞMİDİR?
"Ve DEMİRİ DE indirdik.Onda insan için kullanışlılık ve saglamlık vardır=HADİD SURESİ:25.AYET-KURAN"
Diyorlar ki Demir uzayda yıldızlardaki bir takım hareketlerle ve tepkimelerle oluşur.Demiri indirdik diyen Kuran,bunu haber veriyor.Muhammed bunu 1400 yıl önce nereden biliyordu?
Yeryüzünde Kuran ı en az anlayanlar müslümanlardır.Kuran ın genel mantıgından habersiz olan biri ancak demirle ilgili olan ayeti böyle acemice yorumlayabilir.
Çünkü,Kuran SADECE DEMİR İÇİN İNDİRDİK KELİMESİNİ KULLANMAZ.İnsanın kullandıgı her şey için İNDİRDİK kelimesini kullanır.
"Allah sizin için 4 AYAKLI HAYVANLAR İNDİRDİ=ZUMER SURESİ:6.AYET-KURAN"
İndirdi kelimesinden eğer YILDIZLARDA YAPILDI lafını anlıyorsanız,o zaman gökten indiği söylenen bütün bu hayvanlar da uzayda süper nova patlamalarıyla oluşmuş olmalı.Bu hayvanlar da yıldızlar da mı yapılıp dünyaya indirildi?
"Allah ın size GÖKTEN İNDİRDİĞİ YİYECEKLERin bir kısmını kendinize haram kılmayın=YUNUS SURESİ:59.AYET-KURAN"
Umarım yiyeceklerde yıldız patlamalarıyla uzayda üretilmemiştirler?
Yiyecekler ve Hayvanlar nasıl insanın hizmetine verildiyse,demir de aynı şekilde insanlıgın hizmetine verildiği için hepsine birden SİZİN İÇİN GÖKTEN İNDİRDİK deniliyor.
Yani ayetlerdeki SİZE DEMİRİ,HAYVANLARI VE YİYECEKLERİ İNDİRDİK gibi sözler,kullanımınıza sunduk,bahşettik anlamında kullanılıyor.Yoksa nasıl üretildikleriyle ya da süpernova patlamalarıyla ilgili ayetler değil bunlar.
Ayrıca Müslümanların kendi tefsirlerinde bile bu ayetlerde İNDİRİLDİ DERKEN ALLAH KATINDAN BAHŞEDİLDİ,ALLAH TARAFINDAN SİZE SUNULDU anlamının kastedildiği gayet açıkça yazıyor.Nasıl yapıldıgı değil,insanlıga hediye edilmesinin önemi vurgulanıyor.
2-KURAN DÜNYA NIN DÖNDÜĞÜNÜ ÖNCEDEN BİLDİRMİŞMİDİR?
"Ve sabit gördüğünüz daglar bulutlar gibi geçip giderler=NEML SURESİ:88.AYET-KURAN"
Bu ayetten Dünya nın dönmekte oldugunu anlıyorlar.Yani yerkabugu nun üstündeki daglar yer kabugu ile birlikte mantonun üzerinde dönüyor anlamına geliyormuş bu ayet.Oysa gene Kuran ın genel mantıgından ve diğer ayetlerden bagımsız düşünmekteler.
Oysa bu ayet in ne anlattıgı çok açıktır ve basitçe anlaşılabilirAGLARIN EBEDİYEN BÖYLE SARSILMADAN KENDİ YERLERİNDE KALACAKLARINI SANMAYIN.KIYAMET GÜNÜ YERLERİNDEN SÖKÜLÜP HAVAYA FIRLATILACAKLAR VE BULUT GİBİ UÇUP GİDECEKLER.Hatta diğer ayetler bunu daha da açık izah ediyorlar:
"Yeryüzüne SABİT DAGLAR YERLEŞTİRDİK=HİCR SURESİ:19.AYET-KURAN"
"Ve o gün geldimi DAGLAR HAVAYA ATILMIŞ KOYUN YÜNÜ GİBİ olacaklar=KARİA SURESİ:5.AYET-KURAN"
"Sana dagların durumunu soruyorlar:de ki,RABBİM DAGLARI UFALAYIP HAVADA SAVURACAK=TAHA SURESİ:105.AYET-KURAN"

Yani dağları sağlam ve sabit yaptı.AMA O GÜN DAGLARIN SAGLAMLIGI VE SABİTLİĞİ de işe yaramayacak.Yerlerinden sökülüp bulut gibi atılacaklar.Rüzgarın savurup götürdüğü bulutlar gibi dağlarda gözümüzün önünden savrulup gideceklerdir.
3-KURAN DENİZLERİN BİRBİRİNE KARIŞMADIGINI ÖNCEDEN SÖYLEMİŞMİDİR?
Kaptan Kusto Cebeli Tarık Bogazında Atlas Okyanusu ile Akdeniz in sularının birbirine karışmadıgını keşfetti.Karışmama sebebi Akdeniz ile Atlas Okyanusu nun sularının tuzluluk oranlarının farklı olmasıydı.Kusto bunu 20.yüzyılda keşfetti.Kuran bunu 1400 yıl önce nasıl bilmiştir?
Öncelikle Kuran iki farklı deniz birbirine karışmaz derken;DENİZLERDEN BİRİNİN SUYU TATLIDIR,İÇMESİ GÜZELDİR,DİĞER DENİZİN SUYU ACIDIR VE İÇİLEMEZ(FATIR SURESİ:12.AYET-KURAN") demektedir.
Ama Kusto nun buldugu yerde,yani Cebeli Tarık bogazında her iki deniz de tuzlu ve içilmezdir.Hem Atlas Okyanusu nun suyu,hem de Akdeniz in suyu tuzlu ve içilemezdir.Birinin tuz oranı daha az,ama ikisi de tuzlu.
İkincisi,Hindistan da Allahabat nehri ve ganj nehrinde sularının denize döküldüğü nokta da tatlı nehir suyu ile tuzlu deniz suyu birbirine karışmıyor ve Hintliler bunu binlerce yıldır biliyorlar.Dünya nın pek çok yerinde bu böyledir ve Amazon nehrinin yerlileri bile bunu biliyorlar.Kusto da zaten bunu onlardan duymuştu ve bu bilinen olay Cebeli Tarıkta da varmı diye gidip orada da kontrol etti.Kusto bunu ilk ben buldum demiyor zaten.Binlerce yıldır her yerde bilinen bir olayın,Okyanus ve Denizlerin buluşma noktalarında da olup olmadıgını merak ettim diyor.İşte hepsi bu.
Muhammed in zamanında ki Araplar da bunu biliyorlardı zaten.Şu şekilde biliyorlardı=tatlı olan denizin suyunu içiyorlar ve zevk alıyorlar.tuzlu olanını ise suyunu acı buluyorlar ve içemiyorlar.Suların karışmadıgını böyle anlıyorlar.
Zaten ayetler de birini içtebildiğiniz,diğerini içemediğiniz şu iki deniz varya diye başlıyorlar.
"Ve iki denizi birbiri üstüne saldı.Biri TATLIDIR diğeri TUZLUDUR.Arada engel var karışmazlar=FURKAN SURESİ:53.AYET-KURAN"
"Tatlı olandan içersiniz ama tuzlu olandan içemezsiniz.Böylece bu iki deniz bir değildir.Üzerlerinde gemiler yüzdürürsünüz ve balık tutarsınız=FATIR SURESİ:12.AYET-KURAN"

Ama hem o devirdeki Araplar,hem de Muhammet arada bir perde,görünmez bir perde oldugu için karışmadıgını söylüyorlar.Oysa böyle bir perde yoktur.Olsaydı denizaltılar geçemezdi.Balıkların geçmemesini Araplar perdeye baglamışlardır.
NOT:Bütün bu hayali bilimsellik uydurmalarına sebep olan şey;batı bilimi karşısında aşağılık kompleksine kapılmış olmalarıdır.Batı bilimi karşısında geri kalmışlık ve eziklik hissetmeselerdi,bu gibi çakma bilimsel mucizeler uydurma gereği duymayacaklardı.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 12-07-2017, 19:51
nacron nacron isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Jul 2017
Mesajlar: 9
Standart Kuran'da büyük patlama varmı?

Özellikle 1990 ve sonrasında Kuran'ı zorla modern bilime uydurma çabasının arttığını görmekteyiz.Bu amaç uğruna ayetleri nasıl eğip büğdüklerini görüyoruz.İşte bunlardan biride büyük patlama konusudur.Kuran evrenin genişlemesi olayını(big bang) bilim adamları keşfetmeden önce haber vermiştir diyebilmek için;iki ayeti anlamından saptırdıklarını açıkça görüyoruz.Üstelik hileli tercüme yapmaktadırlar.Suni mucize üretebilmek uğruna.
1-Zariyat Suresi 47.ayete yanlış anlam veriyorlar ve yanlış tercüme ediyorlar:
Ayetteki gök kelimesi evren diye çevirerek,kapsayıcı gücümüz var kelimesinide genişletmekteyiz şeklinde çevirerek hileli bir ayet yorumuna ulaşıyorlar.Ve ayeti aşağıdaki gibi veriyorlar:
"Evreni biz kurduk ve biz onu genişletmekteyiz(Zariyat 47-KURAN)"
2-Enbiya Suresi 30.ayete yanlış anlam yüklüyorlar.Gökler ve yer bitişikken biz onları ayırdık sözünden yola çıkarak;bakın büyük patlama anında her şeyin küçük bir noktada bir arada oluşunu,bitişik oluşunu Kuran önceden bilmiş diyorlar.
Şimdi bu hileleri açıkça deşifre etmek gerekiyor:
"Gökyüzünü biz bina(بَنَيْنَاهَا) ettik.Çünkü biz kapsayıcı bir gücün sahibiyiz(Zariyat 47-KURAN)"
Zariyat 47.ayetin gerçek tercümesi budur ve 1990 öncesi tercümelerde bu şekilde geçmektedir.Elmalılı Hamdi,Abdulkadir Gölpınarlı,Hasan Basri Çantay bu şekilde vermişler ayeti.
Ve ayetten göğün genişlemesi anlamının çıkarılması imkansızdır.Çünkü bunun tam tersi bir anlam yükleyen bir kelime var ayette:bina kelimesi.Türkçede de kullandığımız bina etmek fiili var burada.Bina etmek yani sabit ve sağlam kılmak,sabitlemek anlamına geliyor.Siz hiç sürekli genişleyen bir bina gördünüzmü?(-بَنَيْنَاهَا-beneyna ha=bina etmek,sabit ve sağlam kılmak)
Zariyat 47.ayette geçen kelime le müsuine(لَمُوسِعُونَ) kelimesidir ve anlamı elbetteki kapsayıcıyız,elbetteki kuşatıcıyızdır.Mekandan ziyade iradesel eylem ve yeteneklerin kapsayıcılığını anlatır. Mekansal genişlik için kullanılan kelime arduha kelimesidir ve bu ayette geçmemektedir.arduha(عَرْضُهَا)=genişlik.Arduha kelimesi Ali İmran 133 ve Hadid 21.ayetlerde vardır.Zariyat 47. ayette arduha(عَرْضُهَا) kelimesi yoktur.
Dediğimiz gibi Zariyat Suresi 47.ayet açıkça gökyüzünü bina gibi sabit yaptık diyor ve hiç bir bina genişlemez.
Kuran açıkça evreni ve yıldızlarla dolu gökyüzünü sabit bir bina olarak görmektedir.Bunu başka ayetlerde de görmekteyiz.Evreni sabit bir bina olarak görmekte ve yıldızlarla dolu gökyüzünü evrenin tavanı olarak görmektedir.Hiç bir bina genişlemediği gibi,binanın tavanıda genişlemez.
"Ve yükseltilmiş tavana and olsun-TUR 5-KURAN"
"Ve göğü nasılda yükseltmişiz-GAŞİYE 18 KURAN"
"Onu yükseltti ve bir tavan yaptı-NAZİAT 28 KURAN"

Yıldızlarla süslü bir tavan.
"Biz dünyaya yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik-SAFFAT 6 KURAN"
Yani yıldızlarla süslü ve yerden yükseltilmiş bu tavan(uzay) genişlemiyor.Sabit bir bina gibi.Hatta o kadar fazla bina gibi ki;yer üzerine çökme tehlikesi var.
"…Göğü de o tutar, yer üzerine düşmesin diye . HACC 65 KURAN"
Ve göklerle yer arasındaki mesafe değişmezdir.Sabittir.Çünkü gökler ve yer arasındaki mesafenin alan büyüklüğünü ifade etmek için,sabit ölçü birimi olarak kullanıldığını görüyoruz.
"Rabbinizin bağışına,Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan,genişliği göklerle yer arası kadar olan cennete koşun.(Ali İmran 133-KURAN)"
"Rabbiniz tarafından bağışlanmaya ve cennete koşun.Cennetin genişliği gökle yerin genişliği kadardır. Allah'a ve Rasulüne iman edenler için hazırlanmıştır.(Hadid 21-KURAN)"

Ve yine gökler ve yer arası mesafe sabit olduğu içindirki meleklerin ve ruhun hızı,sürekli aynı sürede en yüksek göğe erişmelerini sağlıyor:
"Melekler ve Ruh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.(Mearic 4-KURAN)"
#################################
Gökler ve yer bitişikken biz onları ayırdık(Enbiya 30) ne anlama geliyor?
"İnkâr edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı?(Enbiya 30-KURAN)"
Buradan ne anlamalıyız?Gökler ve yer bitişikti derken;evrenin genişlediğini,büyük patlama anında her şeyin bir arada bulunduğunu mu anlatıyor?Yoksa başka bir şey mi anlatıyor?
Yıldızlı gök'ün dünya zemininde olduğunu,sonra dünyadan yukarı doğru yükseltilişini görmekteyiz burada.Hepsi bu.Göklerle yerin bitişik olması derken;yıldızlı gökyüzünün dünya zemininde olduğunu ve buradan direksiz yükseltildiğini anlatıyor.
"Biz dünyaya yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik-SAFFAT 6 KURAN"
Kuran gökler ve yer bitişikti derken;bu yıldızlı göğün yerden yükseltiğini,bir zamanlar yer zemininde bulunduğunu söylüyor.Burada büyük patlama yok, direk kullanmadan yükseltme var.
"Göğü Allah yükseltti ve düzenini o kurdu-RAHMAN 7 KURAN"
Ve yer üzerinden yükseltilen bu yıldızlı göğün çökme tehlikesinden bahsediyor.Bu yerden yükseltilen yıldızlı gök'ün yer üzerine çökme tehlikesi vardır;bu sebeple Allah'ın göğü sürekli tutması gerekmektedir.
"…Göğü de o tutar, yer üzerine düşmesin diye . HACC 65 KURAN"
Kuran'ın bakış açısına göre yeryüzü evrenin tabanıdır,zeminidir.En alt kısmıdır.Gökte bu zemin üzerine kurulu bir tavandır.Bina edilmiş bir tavandır.
"Ve yükseltilmiş tavana and olsun-TUR 5-KURAN"
"Ve göğü nasılda yükseltmişiz-GAŞİYE 18 KURAN"
"Onu yükseltti ve bir tavan yaptı-NAZİAT 28 KURAN"

Yani yıldızlı gökyüzü dünyanın her tarafını saran bir uzay değilde,dünyadan yükseltilmiş bir tavandır.Ayette anlatılan budur.(Bu çok yanlıştır.Çünkü yıldızlı gök dünyadan daha önce vardı ve dünyadan yükseltilmedi.Hatta dünyanın kendisi bu yıldızlı gökten gelen parçalardan oluştu)
"Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın gök'ü kandillerle(yıldızlarla) donattık, bozulmaktan da koruduk.(Fussilet 12 KURAN)"
"Biz dünyaya yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik-SAFFAT 6 KURAN"
"…Göğü de o tutar, yer üzerine düşmesin diye . HACC 65 KURAN"

Evet Kurana göre yıldızlı gök yer üzerindeydi,sonra Allah onu en aşağıdaki dünyadan yükseltti ve kendisi bu göklerin en yüksek kısmına yerleşti.Eğer dünya en aşağısı,gökte en yukarısı olmasaydı göğün yer üzerine düşmesi söz konusu olamazdı.Kuran dünya ile uzay arasındaki ilişkiyi aşağısı ve yukarısı şeklinde algılıyor.Yıldızlı gökyüzü en aşağıdaydı ve aşağıdan yükseltildi.Ve tekrar aşağı düşme tehlikesi var.
"Göğü Allah yükseltti ve düzenini o kurdu-(RAHMAN 7 KURAN)"
"Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de o tutar, yer üzerine düşmesin diye-(HACC 65 KURAN)"

Dünyada su üzerindeydi bütün gökler.Sonra Allah onları direksiz yükseltti ve en yüksek gök'e kendisi yerleşti.Melekler ve Ruh 50.000 yılda bu en yüksek gök'e ulaşıyorlar.Kuran'ın evren senaryosu budur.Yani Kuran'a göre dünya evrenin en alt zemini,gökte evrenin yukarı kısmıdır.Cebrail ve melekler en alttan,yani dünyadan en üstteki gök'e gidip gelmektedirler.En yüksek gök Allahın yerleşim yeridir.ala el arşi(عَلَى الْعَرْشِ)=en yüksekteki gök.
"O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için,kendi gök'ü su üzerindeyken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır.(Hud 7 KURAN)"
"Allah gökleri direksiz olarak yükseltti ve en yüksekteki gök'e(ala el arşi-عَلَى الْعَرْشِ) yerleşti(Rad 2-KURAN)"
"Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra en yüksekteki gök'e yerleşen(ala el arşi-عَلَى الْعَرْشِ) Rahman'dır. Bunu bir bilene sor.(Furkan 59-KURAN)"
"Yüksekte olan Allaha(Meariç 3 KURAN)"
"Melekler ve Ruh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.(Mearic 4 KURAN)"
"Gökte olanın sizi yere batırmayacağından eminmisiniz?(Mülk 16-KURAN)"

"Ya da gökte olanın sizin üzerinize bir fırtına göndermeyeceğinden eminmisiniz?(Mülk 17-KURAN)"
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 12-07-2017, 19:58
nacron nacron isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Jul 2017
Mesajlar: 9
Standart evrensellik karşıtı ayetler

Eğer evrensel bir kitap olsaydı,böyle evrensellik karşıtı ayetlerin Kuran'da olmaması gerekirdi.Ve herhangi bir ayete evrensellik anlamı verebilmek için,bütün bu evrensellik karşıtı ayetleri yok saymak gerekir.İbrahim suresi 4.ayet ve Zuhruf 44.ayetin karşılaştırılması bile pek çok şeyi açığa çıkarmaya yetecektir.
Biz her peygamberi başka değil,sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmi için göndeririz.Böylece onlara anlatabilmesini mümkün kılarız-İBRAHİM 4 KURAN
Muhammed'de Arap kavminin diliyle Arap kavmine gitmiştir.Ve bunu Zuhruf 44'le karşılaştıralım:
Kuran senin için ve kavmin için bir öğüttür.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız-ZUHRUF 44 KURAN
Bütün kavimler içindir demiyor.Bütün kavimler ondan sorumludur demiyor.Neden?
Kuranı senin lisanınla(Arap lisanıyla) kolaylaştırdıkki onunla inatçı bir kavmi uyarabilesin-Meryem 97 KURAN
Bütün kavimleri uyarman için dememiş.İnatçı olan o bir kavmi uyarman için demiş.Kolaylaştırılmış Arap lisanıyla anlatılanı zar zor anlayan bir kavimden söz edildiği açık.Bu kavim hangi kavimdir?Japon kavmimi?Alman kavmimi?Arap kavmimi? Ve onu emin bir ruh indirdi-Şuara 193 KURAN
Uyarıcılardan olabilmen için-Şuara 194 KURAN

Apaçık Arap lisanıyla-Şuara 195 KURAN(Bi lisânin arabiyyin mubîn)

Demekki apaçık Arap lisanında inmese Arap kavmine uyarıcılık yapamayacaktı.O halde Japon kavmine uyarıcılık yapmak içinde apaçık Japonca inen bir kitap gerekiyor.Uyarıcılardan olabilmen için,apaçık Arapça indirdik.Buda demektirki;sadece Arapça inen bir kitapla uyarıcılık yapabilir,sadece Arapça konuşanlara uyarıcılık yapabilir.Apaçık Japonca inen bir kitaba sahip olmadığı için Japon kavmine uyarıcılık yapamaz.

Eğer biz onu Arap olmayan birine indirseydik ve gelip onlara okusaydı,hiç biri iman etmezdi-Şuara 198,199 KURAN
Demekki Arap kavmine Arap bir peygamberle ve Apaçık bir Arapçayla seslenmek gerektiğini biliyor.Araplara dili Arapça olmayan bir peygamberle,Arapça dışı bir dildeki kitapla seslenmenin hata olacağını biliyor.O halde Japonlarada apaçık Japonca konuşan Japon bir peygamberle seslenmek gerektiğinide biliyordur.
Kuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdik-Yusuf 2 KURAN
Demekki Arapça olmasa anlayamayacaklardı.Arapça hangi kavmin dilidir?Arapça olmasaydı hangi kavim anlayamayacaktı?Arap olmayanların anlamasını neden gündeme almıyor?
Meryem oğlu İsa, bir misal olarak anlatılınca,senin kavmin hemen bağrışmaya başladılar-Zuhruf 57-Kuran
Şimdi burada Muhammed Arapça İsa'dan bahsedince bağrışan kavim hangi kavimdir?Alman kavmimi?Japon kavmimi?Arap kavmimi?Burada bağrışmakla suçlanan kavim hangi kavimdir?
De ki: "Ey kavmim! Bulunduğunuz mekânda elinizden geleni yapın! Muhakkak ki ben de yapacağım. Öyleyse yakında bileceksiniz."-Zumer 39-Kuran
Ey kavmim diye Muhammed'in Arapça seslendiği bu kavim hangi kavimdir?Alman kavmimi?Arap kavmimi?Muhammed bu ayetle hangi kavme meydan okumuş oluyor?
Yine biz (Mûsâ'ya) seslendiğimiz zaman Tûr'un yan tarafında da değildin. Fakat senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmeyen o bir kavmi uyarman için o haberleri sana bildiriyoruz.(Kasas 46 KURAN)
Senide ataları uyarılmamış olan ve bu sebeple gaflet içinde kalmış o bir kavmi uyarman için gönderdik-Yasin 6 KURAN
Evet yine bütün kavimleri uyarmak için demeyi unutmuş.
Ve Muhammed ‘mahşer günü' sadece kendi kavminden şikayetçi olacakmış:

Peygamber der ki: Ey Rabbim!Benim KAVMİM bu Kur'an'ı terk etti.-Furkan 30 Kuran
Görüldüğü gibi diğer kavimler Muhammed'in gündeminde yoklar.
Bu kavim Arapça inmeyen bir mesaja,neden dilimizde inmedi diyecek olan bir kavimdir.Bu kavim hangi kavim olabilir?Ayet aşağıda:
Eğer onu Arapça bir Kuran kılmasaydık;'neden dilimizde inmedi,Arap olana Arapça olmayan bir Kuran olurmu hiç' diyeceklerdi-Fussilet 44 KURAN
O zaman Japon kavmininde,Japonca inmeyen bir kitap için''neden dilimizde inmedi''deme hakları vardır.Japon olana Japonca inmeyen kitap olurmu deme hakları vardır.Yabancı dildeki mesaja itiraz hakkı tanıyan bir ayet.Evrensellik karşıtı.

Kuranı başka değil,pürüzsüz Arapça yaptık ki korunabilsinler-Zumer 28 KURAN
Demekki pürüzsüz Arapça olmasaydı Arap Kavmi korunamayacaktı.Arapların korunabilmesi için pürüzsüz Arapça bir kitap gerekiyorsa,Japonların korunması içinde pürüzsüz Japonca bir kitap gerekiyordur.
Kuranı ona bir insan öğretiyor dediklerini biliyoruz.Oysa bahsettikleri o kişi ve onun dili Arap'a yabancıdır.Bu ise dili apaçık Arapça olan bir kitaptır-Nahl 103-KURAN
Arap olmayanların kendileri ve dilleri yabancı olarak görülüyor açıkça.Ötekileştirme var burada.Arapçadan başka bir dile tahammül olmadığını gösteriyor Nahl 103 ayeti.Kuran'da bu kadar çok evrensellik karşıtı ayetin ne işi var?
######################################
Birde asla doğru çevirmeyecekleri iki tane çok keskin kavimsel ayet var:Fussilet 3.ayet ve Nahl 64.ayet.Bu iki ayettede TEK KAVİM İÇİNDİR(Lİ KAVMİN-لِّقَوْمٍ) sözü var ama tercümelerde yok.Tek kavim içindir(li kavmin-لِّقَوْمٍ) sözü özenle saklanmış tercümelerde.

Kitap,ayetleri açıklandı.Kuran bir kavmin için(li kavmin) Arapça bildirgedir/bilgilendirmedir-Fussilet 3 KURAN

Bu ayetin Arapçasında Lİ KAVMİN(bir kavim için,bir kavme özel) kelimesinin olup olmadığını kontrol edin lütfen.Ve ayetin neden BÜTÜN KAVİMLER İÇİNDİR demediğini,neden BİR KAVİM İÇİN ARAPÇADIR dediğini merak edin.

Biz bu ayetin Arapça metninde tek kavim içindir(li kavmin- لِّقَوْمٍ) kelimesi vardır dediğimizde dinciler şu savunmayı yaparlar:''Evet bir kavim için sözü ayette var ama burada belirsizlik(nekre) var,hangi kavmi kastettiği belli değildir.Burada bilen bir kavim demek istiyor,bilen bir kavim için Arapçadır diyor,hangi kavim olduğu belli değildir''.Yani onlara göre ayet hem bir kavim içindir diyor hemde hiç bir kavmi kastetmemiş oluyor.1-)Hiç bir kavmi kastetmek istemeseydi tek kavim içindir(li kavmin-لِّقَوْمٍ)sözünü kullanmazdı.2-)Bilen bir kavim için Arapçadır deseniz bile,bu bilen kavmin Arap kavmi olmadığını söyleyemezsiniz.Çünkü ayette bir kavim içindir sözü,Arapça sözüyle birlikte kullanılmış.Ve Arapça Arap kavminin dilidir.Ve o kavmin bilmesi Arapçaya bağlı kılınmış.Demekki Arapça olmasaydı o kavim bilemeyecekti.O halde o bir kavim Japon kavmi değil Arap kavmidir.Artı henüz bilen kavim değil,ataları uyarılmadığı için gaflet(bilgisizlik) içinde olan bir kavim:

Senide ataları uyarılmamış olan ve bu sebeple GAFLET(bilgisizlik) içinde kalmış o bir kavmi uyarman için gönderdik-Yasin 6 KURAN

*******************************

وَمَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلاَّ لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُواْ فِيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
ve mâ enzelnâ=ve biz indirmedik,aleyke el kitâbe=sana kitabı,illâ=den başka,li tubeyyine=açıklaman için,lehum=onlara,ellezî ihtelefû=ihtilafa düşmüş/düştükleri,fî-hi=ona dair/onun hakkında,ve huden=ve hidayet,ve rahmeten=ve rahmet,li kavmin=tek kavim için,yu'minûne=iman etmeleri/müminlik
Kitabı sana başka şey için değil,sadece kendi arasında ihtilaf yaşayan tek kavim için(li kavmin-لِّقَوْمٍ) uyarı yapasın diye indirdik.Hidayet ve rahmet olarak,iman etsinler-NAHL 64 KURAN
Bu ayeti aynen böyle çevirmeleri gerekiyor,ama bunu yapmıyorlar.Aynı hileye yine başvuruyorlar.Ayetin Arapça metninde Lİ KAVMİN(TEK KAVİM İÇİNDİR-لِّقَوْمٍ) sözü var ama ayetin Türkçe tercümelerinde yok,özenle üstü örtülmüş.Üstelik ayet sadece tek kavim içindir(li kavmin) demiyor,kavmin özelliğinide veriyor:kendi içinde bölünmüş bir kavim,kendi içinde ihtilaf yaşayan bir kavim.Üstelik Muhammed'in Arapça uyarı yapabildiği bir kavim.(İbrahim 4.ayeti hatırlayın;her kavmin kendi dili var,her peygamber kendi kavminin diliyle kendi kavmine gönderilir)Tercümelerde sanki bir kavim için değilmiş gibi bir hava vermeye çalışıyorlar.Yani Lİ KAVMİN(لِّقَوْمٍ) kelimesinin hiç bir anlamı yokmuş gibi davranıyorlar.Kuran'ın bu kelimeyi sürekli kullanmasının hiç bir amacı yokmuş gibi davranıyorlar.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 12-07-2017, 19:59
nacron nacron isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Jul 2017
Mesajlar: 9
Standart Kuran evrenseldir itirazına cevap

Kuran'ın sadece Arap kavmi için yazıldığını anlayan dinciler bunu örtbas etmek için bazı hileli savunmalar yapmaktadırlar.Ve bunlara cevap vermemiz gerekmektedir.
1-MEKKENİN ÇEVRESİ DEYİMİNİ BÜTÜN DÜNYAYI KAPSAYAN BİR HALE SOKMAK İSTEDİLER
2-KURANDAKİ İNSANLAR KELİMESİNİ YERYÜZÜNDEKİ BÜTÜN İNSANLAR OLARAK SUNMAYA ÇALIŞTILAR
3-KURANDAKİ ALEM KELİMESİNİ BÜTÜN YARATIKLAR ANLAMINDA KULLANMAYA ÇALIŞTILAR.Bunlara değinmeden önce iki kavimsel ayet verelim:
Biz her peygamberi başka değil,sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmi için göndeririz.Böylece onlara anlatabilmesini mümkün kılarız-İBRAHİM 4 KURAN
Muhammet Arap kavminin diliyle Arap kavmine gönderilmiştir.Ve Kuran'ın dediğine göre sadece Muhammet ve Arap kavmi Kuran'dan sorumludur.Bütün kavimler değil.
Kuran senin için ve kavmin için öğüttür.Sen ve kavmin bundan sorumlu tutulacaksınız-Zuhruf 44 KURAN
Dikkat edilirse bütün kavimler içindir demiyor,bütün kavimler ondan sorumludur demiyor.
Kuran'ın tek kavme özel olduğunu anladıkları için bazı ayetlere bilerek yanlış anlamlar yükleyerek konuyu örtbas etmeye çalışıyorlar.Şimdi bunlara değineceğiz.
MEKKENİN ÇEVRESİ BÜTÜN DÜNYA ANLAMINA GELİR Mİ?
Bu kutsal mubarek kitaptır.Onların ellerindekini doğrulayandır.Ana şehri(Mekke) ve çevresindekileri uyarman için indirdik-ENAM 92 KURAN
Kuranı sana Arapça indirdikki ana kent(mekke) ve çevresini uyarabilesin-ŞURA 7 KURAN

Şimdi bu ayetlere bakıp mekkenin çevresi bütün dünya ve bütün insanlıktır diyorlar.Bu elbetteki açık bir saptırmadır.Kuran çevre derken civarı kasteder.Yakın civarı.Bütün dünyayı kastetmez.
Pauçlarını çıkar Musa.Çünkü Kutsal yerdesin,tuvadasın-TAHA 12 KURAN
Ey musa bu ateş ve çevresindekiler mubarek kılındı-NEML 8 KURAN

Eğer çevre demek bütün dünya demekse o zaman ateşin çevresindekiler kutsal kılındığına göre,bütün dünyadakiler kutsal kılındı mı diyecekler?
Ateş ve çevresi kutsal olduğu için Musa papuçlarını çıkarmak zorundadır.
Eğer ateşin çevresi bütün dünyaysa o zaman bütün dünya kutsal kılınmıştır ve musa dünyanın her yerinde çıplak ayakla gezmek zorunda kalacaktır.
Mescidi aksa ve çevresi mubarek kılınmıştır-İSRA 1 KURAN
Çevre demek bütün dünya demekse o zaman;mescidin çevresi kutsal kılındı derken dünyanın her yeri kıtsal kılındı mı demiş oluyor?
Görünen o ki çevreden kasıt sadece civarıdır.
Yani kabenin çevresinde 7 defa dolaşmak(tavaf) bütün dünyanın etrafını 7 defa dolaşmak olmadığı gibi,mekkenin çevresi de,kudüsün çevreside,ateşin çevreside yakın çevre anlamına gelir.Civar anlamında.Bütün dünya anlamında değil.
Zaten Kuran Mekkenin Çevresini ARAPÇA KONUŞANLARLA SINIRLANDIRMIŞTIR:
Mollalar,mekke civarı diyen ayetlerin bütün insanlıgı kastettiğini iddia etsede,durum hiç öyle değildir.Çünkü ayetler Mekke Civarı kelimesine Arapça konuşulan civar olması gibi bir ön koşulda ekliyorlar.Eğer ARAPÇA kelimesi konulmamış olsa mollalar paçayı kurtarabilirdi.Ama ayetler açıkça Arapça bilenlerden ve Arapça konuşanlardan ibaret bir çevreden bahsediyor.Hatta Kuran ın Arapça inmesinin sebebini de MEKKE VE ÇEVRESİNDEKİLERİN ARAPÇA KONUŞANLARDAN İBARET OLMASINA BAGLIYOR
Kuranı sana Arapça indirdik ki,ana kent(mekke) ve çevresini uyarabilesin-ŞURA 7 KURAN
Bundan önce bir rahmet ve önder olan Musanın kitabı var.Buda LİSANI ARAPÇA OLAN KİMSELERİ uyarman için indirilen bir kitaptır-AHKAF 12 KURAN

Aslında TEK ANA KENT YOK PEK ÇOK ANA KENT VAR.Yani her kavmin bir ana kenti ve çevre kentleri var.Yahudilerin Kudüs,Arapların Mekke v.b.
Bir ana kentin çevresi diğer ana kentin çevresi başlayınca sona eriyor.
Ve her kavmin ana kentine ve çevresine ayrı bir peygamber gerekiyor:
Rabbin memleketlerin ana kentlerine peygamberler yollamadıkça o memleketleri helak etmez/sotumlu tutmaz-KASAS 59 KURAN
(Japon memleketinin ana merkezine,Tokyo'ya Japonca konuşan bir peygamber yollamışmı acaba?Japonlar mesajı Japon bir peygamberdenmi alıyorlar?)
Sen peygamberlerden birisin.Bütün kavimlerin her biri için ayrı bir yol gösterici(hidayetçi-peygamber) vardır-RAD 7 KURAN
Aslında anlatılmak istenen bir kavmin her şehrine değil sadece ana kentine peygamber yollanacağıdır.Ana kente yollanan peygamberin o kavmin çevre kentlerinede yollanmış olacağıdır.
Dileseydik elbetteki her beldeye ayrı bir peygamber yollardık-FURKAN 51 KURAN
Ama hayır bunu yapmıyoruz diyor.Bir kavmin sadece ana kentine peygamber yolluyoruz diyor.
####################
KURANDA İNSANLAR KELİMESİ BÜTÜN İNSANLIK ANLAMINA GELİYOR MU?
Sebe 28 ayetini aşağıdaki gibi çeviriyorlar ve Kuran bütün yeryüzü insanlarına gelmiştir diyorlar.Bu ne kadar doğrudur?Şimdi bunu görelim.
Seni ancak bütün insanlara(kaffeten li en nasi) uyarıcı ve müjdeci olarak gönderdik-Sebe 28 KURAN
1-Büyük dilbilimci,Arapça gramerin büyük ustası denilen Zemahşeri,bu ayetin bütün insanlar şeklinde anlaşılmasının imkansız olduğunu söylemiştir.

2-Tefsirciler,bu ayetin Arap kavminin bütün insanlarını kastettiğini söyler.Tefsirciler bu ayete bütün yeryüzü insanları anlamını vermenin,evrensellik karşıtı ayetlerle çelişki yaratacağını söylemiştir.(Bu ayete evrensellik anlamı vermek,İbrahim 4,Fussilet 44,Zuhruf 44 gibi evrensellik karşıtı ayetleri çöpe atmış olmak demektir)

"Bütün insanlara" şeklinde çevrilen "kâffeten li en nâsi" ifadesi:Zemahşerî "bütün insanlara" tarzında yorumlanmasını Arap dili kurallan açısından hatalı bulur. Kaffeten=toplamak,toplu hale getirmek,toplu harekettir.Yada amacın toplamı,toplam amaç anlamında kullanılır.

''Bu ayetteki kaffeten li en nasi kelimelerini birleştirerek okumak ve bütün insanlar anlamı vermek Arap dili kurallarına aykırıdır.''(Zemahşeri,el Keşşaf Tefsiri-Sebe 28)

https://docs.google.com/file/d/0B8HC...tKZmh0YUU/edit

Zemahşeri kaffeten kelimesinin toplayıp birleştirme eylemini anlattığını,bununda peygamberin uyarıcılık ve müjdecilik görevlerini toplayıp birleştirme anlamında kullanıldığını söyler.İnsanlar kelimesine yönelik değil,göreve yöneliktir bu kelime.Ve eğer Zemahşeri'nin tespitini temel alırsak ayet aşağıdaki gibi okunur:

Sana verilen görevin toplamı(kaffeten);insanlara uyarıcı ve müjdeci olmaktan ibarettir-Sebe 28 KURAN

Ve bu ayeti bu şekilde anlayan tefsirciler bunu aşağıdaki ayetlerlede karşılaştırmışlardır:

Resül'ün görevi sadece tebliğ(müjde ve uyarı) yapmaktan ibarettir-Maide 99-KURAN
....Buna karşı peygamberlerin vazifesi, ancak açık-seçik bir tebliğden(uyarı ve müjdeden) ibarettir-Nahl 35 KURAN
Benim görevim,yalnızca Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir....Cin 23 KURAN

Yani buradaki kaffeten kelimesinin;Toplam görevinin,yapacağı işin toplamının anlatmak ve uyarmak olduğuna işaret ettiğini söyleyen tefsirciler vardır.

SORULMASI GEREKEN SORU:Kuran peygamberin gönderildiği insanlar dediği zaman;bütün kavimlerin bütün insanlarınımı kastediyor yoksa bir kavmin bütün insanlarınımı kastediyor?Bu soru tefsir ekollerinde tartışılmıştır.

Sebe 28.ayeti bütün insanlar şeklinde çevirsek bile;bir kavmin bütün insanlarımı yoksa bütün yeryüzü insanlarımı demek istediğini nasıl ayırtedeceğiz?

Sonuçta Kuran bütün insanlar derken bile bir kavmin bütün insanlarını kastediyor:
Musa asasıyla taşa vurunca sular fışkırtı ve bütün insanlar(külli en nasi) o suyu içtiler-BAKARA 60 KURAN

Şimdi bütün insanların o suyu içmesi Çinden Brezilyaya kadar bütün yeryüzü insanlarının o suyu içmesi demekmi?Yoksa sadece Musa'nın kavminden olan bütün insanların o suyu içmesimi?

Ve Baghawi tefsiri bu soruyla ilgili aşağıdaki bilgiyi veriyor:
" كان النبي يبعث إلى قومه خاصة وبعثت إلى الناس عامة "
''Bir peygamber kendi kavmi için,kendi kavmine gönderilir ve bu ayet peygamberin kavmine yönelik yazılmıştır''-Baghawi tefsiri,Sebe 28 ayeti
http://quran.ksu.edu.sa/tafseer/bagh...8.html#baghawy

Bu durumda ayetin anlamı aşağıdaki gibi oluyor:
Peygamberi (bir kavmin) tüm insanlarına gönderdik;konuşmak ve uyarı sağlamak için-SEBE 28 KURAN
Yani sadece Kureyş kabilesine değil,sadece Mekkelilere değil,Arap kavminin tamamına gönderdi.Arap kavminin bütün insanlarına.

Aslında Baghawi burada İbrahim 4.ayete ve Zuhruf 44.ayete gönderme yapmış oluyor.Bu ayetler peygamberin görevini Arap kavmiyle ve Arap diliyle sınırlıyor.İbrahim 4 bir ilke koyuyor ortaya:kavmin diliyle peygamberin dili aynı olmalıdır.Farklı olmamalıdır.O halde bütün insanlar dediğinde bile bir kavmin bütün insanlarını kastetmiş oluyor.

Biz her peygamberi başka değil,sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmi için göndeririz.Böylece onlara anlatabilmesini mümkün kılarız-İBRAHİM 4 KURAN
Muhammed'de Arap kavminin diliyle Arap kavmine gitmiştir.Ve bunu Zuhruf 44'le karşılaştıralım:
Kuran senin için ve kavmin için bir öğüttür.Sen ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınız-ZUHRUF 44 KURAN
Bütün kavimler içindir demiyor.Bütün kavimler ondan sorumludur demiyor.Neden?

Kuran bütün yeryüzü insanlarını kastetme eğiliminde değildir.Öyle olsaydı Zuhruf 44 şimdiki gibi olmazdı.Kuran bütün kavimler içindir derdi,Kuran'dan bütün kavimler sorumludur derdi.
Kuranı senin lisanınla(Arap lisanıyla) kolaylaştırdıkki onunla inatçı bir kavmi uyarabilesin-Meryem 97 KURAN
Bütün kavimleri uyarman için dememiş.İnatçı olan o bir kavmi uyarman için demiş.Kolaylaştırılmış Arap lisanıyla anlatılanı zar zor anlayan bir kavimden söz edildiği açık.Peygamberin görevi kendi kavmiyle ve kendi diliyle sınırlıdır.

Ve onu emin bir ruh indirdi-Şuara 193 KURAN
Uyarıcılardan olabilmen için-Şuara 194 KURAN

Apaçık Arap lisanıyla-Şuara 195 KURAN(Bi lisânin arabiyyin mubîn)

Demekki apaçık Arap lisanında inmese Arap kavmine uyarıcılık yapamayacaktı.O halde Japon kavmine uyarıcılık yapmak içinde apaçık Japonca inen bir kitap gerekiyor.Uyarıcılardan olabilmen için,apaçık Arapça indirdik.Buda demektirki;sadece Arapça inen bir kitapla uyarıcılık yapabilir,sadece Arapça konuşanlara uyarıcılık yapabilir.Apaçık Japonca inen bir kitaba sahip olmadığı için Japon kavmine uyarıcılık yapamaz.
SEBE 28 İLE FURKAN 56 KARŞILAŞTIRMASI:

Sebe 28.ayetle Furkan 56.ayet neredeyse birbirinin aynıdır.İkiside aynı şeyi anlatırlar.Hatta Furkan 56.ayet tamamıyla Sebe 28.ayetin içinde yer alır.
Ve mâ erselnâke illâ mubeşşiran ve nezîrâ.(Furkan 56-KURAN)
Ve mâ erselnâke illâ kâffeten lin nâsi beşîran ve nezîran...(Sebe 28-KURAN)
http://www.kuranmeali.org/25/furkan_..._mealleri.aspx
Bizim seni gönderme sebebimiz;uyarıcı ve müjdeci olmanın dışında başka şey için değildir.(Furkaan 56-KURAN)
Bizim seni gönderme sebebimizin toplamı(kaffeten);insanlara uyarıcı olman dışında başka şey için değildir(Sebe 28-KURAN)

Uyarıcılık dışında beklentisi olanlara cevaptır iki ayette.İki ayet aynı şeyi anlatıyor,aynı şeyi vurguluyor.

Kuran bütün insanlar içindir deme kaygısı gütmez.Öyle olsaydı Furkan 56.ayettede insanlar kelinmesinin geçtiğini görürdük.Ve bütün insanlar içindir deme kaygısı olsaydı;Zuhruf 44.ayet bu günkü gibi olmazdı,bütün kavimler ondan sorumludur şeklinde olurdu.




###########################


ALEM(BİLEN) KELİMESİNİN SAPTIRILMASI VE İSTİSMARI:
Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne)

Merhametimizle seni alemlerden başkasına göndermedik-ENBİYA 107 KURAN
Tefsirin babası denilen en eski ve en büyük tefsirci sayılan İBN-İ ABBAS,alem kelimesinin sadece şuurlanmış olanları kapsadığını söylemiştir.Bir kavim yada bir zümre içindeki şuurlanmışları.Yani günümüz tabiri ile aydınları,cahil olmayanları.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Abdullah_bin_Abbas
İbni Abbas Ankebut Suresi 15 nolu ayetini ve Kamer Suresi 15 nolu ayetini referans göstermiştir buna.
O ayetlerde;geminin alemlerin düşünmesi ve ibret alması için geriye bırakıldığı söyleniyor.Gerekli ibreti almak sadece aklını iyi kullananlara özel olduğu için,alemler ibret alır demek aklını iyi kullananlar ibret alır demektir.Yani alem ile aklını iyi kullanan aynı anlamdadır.Zira akılsızlar ve cahiller ibret alamayacağı için cahiller alem(ibret alan akıllılar) sayılamazlar.
Fe enceynâhu ve ashâbes sefîneti ve cealnâ hââyeten lil âlemîn(âlemîne)
Gemiyi bilgelerin(alemine) ibret alması için geriye bıraktık-ANKEBUT 15 KURAN
Onu bir işaret olarak geride bıraktık.Düşünüp ibret alınsın diye-KAMER 15 KURAN

İlk ayet alemler ibret alsın diyor.İkinci ayet düşünüp ibret alınsın diyor.Yani alem demek düşünüp ibret alan demektir.
Bu çok yerinde bir çıkarımdır.Alemler ibret almalıdır(KAMER 15) denildiğine göre,şuursuzlar ibret alamayacağına göre:demek ki alem demek şuurlu olan demektir.
Zaten ilginç olan,tercümanların diğer ayetlerde ALEM kelimesini Türkçeye çevirmeleri ve BİLEN anlamında çeviriye almalarıdır.Ama enbiya suresinde nedense ALEM kelimesini BİLEN olarak çevirmemişler ve olduğu gibi Arapça bırakmışlar.Neden?Bu size hiç ilginç gelmiyormu?
Örneğin Yusuf suresi 77 nolu ayette ALEM kelimesini BİLEN(ALEMU) olarak çevirmişler.Ama enbiya suresinde olduğu gibi Arapça bırakmışlar.
vallâhu (ve allâhu) : ve Allah
a'lemu : iyice bilir/bilmektedir-YUSUF 77 KURAN

Ve Allah iyice bilmektedir-YUSUF 77 KURAN
Mollaların yaklaşım bütünlüğü yoktur.Yani bir yerde ALEM kelimesini BİLEN olarak çevirmişler ama başka yerde ALEM kelimesini olduğu gibi Arapça bırakmışlar.Bu bir çelişkidir ve her çelişki bir operasyondur.Örtbas etme operasyonu.
O halde ayeti yeniden yazalım:
Seni merhametimizle BİLENLERDEN(ALEMU) başkasına yollamadık-ENBİYA 107 KURAN
Yani BİR KAVMİN BİLENLERİNE YOLLADIK anlamındadır bu ayet.Aslında bilgiyi bilenlerden çok,öğüt almasını bilenlere,bilge olanlara.
Kuran da ALEMU(BİLMEK) fiilide tek kavimle ilişkilendirilmiştir zaten:
Bunda bir kavmin bilmesi(YA-ALEMUNE) için ayetler vardır-NEML 52 KURAN
Sıkıysa bu ayetteki alem kelimesinide olduğu gibi Arapça bıraksınlarda görelim boylarını.O zaman şu anlama gelir ayet:SİZ ÇOK ALEM BİR KAVİMSİNİZ
Kuran bir kavim için Arapça bilgilendirmedir(YA ALEMUNE)-FUSSİLET 3 KURAN
Bir kavmin bilmesi için yada bir kavmin bilenlerine(ya alemune) diyor açıkça.
Alem kelimesindede kavmi aşan bir şey yok yani.Bir kavmin alem/bilen olması için Arapçadır.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 12-07-2017, 20:31
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.586
Standart

cernomirdin yüzsüz trolü,

Belli aralıklarla yeni üyelik açıp, tıpa-tıp aynı mesajları yazmak sana ne tür bir tatmin sağlıyor bilemiyorum ama, aklı başında bir insanın yapacağı iş değil. Psikolojik destek al.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
arap, arap kavmi, bigbang, bilim, büyük patlama, denizler, din, duygusal, ehli kitap, evrensel, evrensellik, incil, itiraz, işid, kanıt, katledin, kavim, kuran, mantık, nurcu mantık, tahrif, tevbe 29, tevrat, şiddet


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 04:19 .