Adaletsizlik Sorunsalı

[istatistik]

Forum ortamında tartışma şansı yakaladığım inanırlar ile anlaşamadığımız konuların başında sahip oldukları ahiret inancı ve bunun gerekliliği gelmekteydi.

İnanırların inanışlarının temelini oluşturan "Bu Dünyanın Bir Sınav" olması fikri gereği, bu hayali sınavın kazanan ve kaybedenleri, bu kazanan ve kaybedenlerin de mükafatları ve cezaları olması fikri ortaya çıkmıştır. Bahsi geçen mükafata ulaşmanın ön şartı ise "Tanrı" denilen hayali arkadaşa inanmak. Ancak tek başına bu inanış, kişinin mükafata (cennete) ulaşmasında sadece zamansal meseleleri ortadan kaldırıyor. Bunun dışında bu dünyadaki davranışlar, cennete ne zaman girileceğini belirlemektedir. Ancak konunun özü, Tanrıya inanan kişi er ya da geç cennete gidecektir.

İşte bu noktada, bir ateist olarak benim tek düşüneceğim, burada bir adaletsizlik olduğu, hem de büyük bir adaletsizlik. Biz ateistleri bir kenara bırakmış olsak bile, sınava dahil olduğu düşünülen inanırlar arasında bile bir eşitsizlik söz konusudur.

herkes aynı sonucun ulaşılacağı aynı sınava dahildir. Ancak sınava katılan her insan farklı koşullara yani farklı sorulara sahiptir. Kimi zengin-kimi fakirdir, kimi sağlıklı-kimi hastalıklı ya da engellidir, kimi çölde-kimi bayırda, dağlarda, kırlarda ve hatta kutuplardadır. Sınava istemeden dahil olanlar yani Tanrıdan haberi bile olmayanlar mevcuttur(Geçen yıl Amazon Ormanlarında keşfedilen kabileyi hatırlayalım). Bu kadar farklı insanın, aynı sonuca ulaşabileceği ancak farklı koşullar ile yarışa başladığı sınav, adaletsizliklerle ve eşitsizliklerle doludur.

Sonuçta aynı hayali bahçeye girilecekse, Tanrı tarafından verildiği düşünülen malın ve mülkün, bir insana verilip de diğer bir insana verilmemesi nasıl bir gerekçeye sahip olabilir? Madem aynı yere gidecekler, biri neden daha büyük çilelerden geçmiştir? Bir diğeri açlıktan ölürken bir başkası neden obez olacak kadar bolluk içinde yaşamıştır.

düşündükten sonra bu adaletsizlikleri çeşitlemek mümkündür. Ben bu çeşitlemeleri yapa durayım, inanırlar da benim bu yaptığım çeşitlemelere kendi bakış açılarına göre bir takım karşı argümanlar geliştirdiler. Ancak bu karşı argümanlar içerisinde herhangi bir cevap barındırmamaktadır.

İnanırlara göre, ahiret hayatının bulunmaması, fakirin, açın, susuzun, hastanın, sakatın... bu dünyada çekmiş olduğu zorlukların ne anlamı kalır? Bunca çileyi çekmiş olan insanın ödüllendirilmeyecek olması adaletsizlik değil midir? İşte bu nedenle, insanların çektikleri bu çileler karşılığında mükafatlandırılması ve ahiret yaşamında cennete gönderilerek adaletin sağlanması gerekir!

İnanırlar, burada farkında olmadan kendi dahil oldukları ve dahil olmaktan gurur duydukları bu sınav sisteminin adaletsiz olduğunu kabul etmiş bulunuyorlar. Dahası, bu sınavın tasarlayıcısı ve sahibi olan hayali tanrılarının da adaletsizliğin kaynağı olduğunu yine farkında olmadan kabul ediyorlar.

İnanırlar adaletsizliğin kaynağı konusunda kafa karışıklıklarını sürdüre dursun, adaletsizlik olarak algıladıkları bu durumun çözümü olabilecek olan bilimi, serbest aklı ve özgürlüğü savunanları kendilerine düşman olarak görmektedirler. Bunun sebebi ise, adaletsizlik olarak gördükleri bu durumlara başkaldırmanın, kutsal olarak belledikleri kitapları tarafından yasaklanmış olmasıdır.

Bir ateist için adalet nedir diye soracak olursak;

Zenginin fakiri sömürmesine karşı çıkmaktır. Bu durumu, "Mülk Allahındır ve o kime isterse ona verir" diyerek görmezden gelmemektir.

İnsanların sağlık problemlerini, "Allah onu böyle yaratmış" diyerek geçiştirmeyip, bilimin ışığında (ki evrim burada önemli bir yer tutar) bunlara bir çare bulmaya çalışmaktır.

Dünyanın bir ucunda açlık ve susuzlukla pençeleşen insanlara "Bu da onların sınavı" deyip sırt çevirmemek, onun sorunlarını çözmek yerine onlara kutsal sanılan kitaplar göndermeyip sorunun temeline inmeyi amaç edinmektir.

Adalet, hayali bir varlığın bana ne yapacağımı söylemesiyle değil, aklımı kullanarak ulaşacağım sonuçlardır.

[Anti]

Öncelikle doyurucu bir muhtevaya sahip mesajınızdan ötürü sizi kutlarım "istatistik."
Adaletsizlik ile ilgili benim kafama takılan bir nokta var, o da bizlere uygulanan adaletsizliktir.
Biz derken semavi dinlerin ortaya çıktığı ilk günü varsayıyorum.
Şöyle ki, semavi dinlerden önceki insanlar Allah tarafından bilgilendirilmedikleri için bizim bugünkü durumumuza göre muaf tutulacaklar.
Yani biz haberdar hâlde inanıp inanmama serbestisinin karşılığını alacak iken, eski çağ insanları bilemedikleri bir şey tarafından cezai yaptırıma tabi tutulmadan cennetin kapısını aralamış olacaklar.
Bu hem tutarsızlık, hem adaletsizliktir.
Üstelik İslam'a göre semavi dinler değil, sadece müslümanlar cennet ile müjdelenir.
O zaman Cahiliyye Devri için ne diyeceğiz, Araf'ta mı kalacak yüzbinlerce ruh, takvimin öncesindeki milyonlarca insan?
Bu soruya bugün dahi cevap alamayız.

[istatistik]

sayın Anti,

Çok güzel bir noktaya değinmişsiniz. Bunu daha önce bir kez de ben dile getirdim ve ne yazık ki kimseden cevap alamadım. Sizin de belirttiğiniz gibi, konudan haberi olmayanlar olarak nitelendirebileceğimiz insanlar mevcut. Bu insanlar, hem geçmişte hem de yukarıda verdiğim örnekte olduğu gibi keşfedilmemiş ve modern dünya ile ilişki içinde bulunmamış kimseler olarak günümüzde mevcut. Bu insanlar ne olacak? Ortada net bir cevap olmadığı için 2 ihtimal var:

1) Bu kimseler, sözde sınavdan muaf tutulup mutlu mesut cennete gidecekler.

2) Bu insanlar Tanrıya inanmadıkları için cehenneme gidecekler.

Her iki durum da başlı başına eşitsizlikler barındırmakta.

1) Konudan haberi olmadığı için bir kimse neden cennete hiç bir gerekliliği yerine getirmeden gitsin?

2) Madem cennete gidecekler, adamların bir hatası da yok. Ne demeye bu insanlara hayali tanrınızdan bahsedip cehennemlik kişiler haline getirirsin?

3) Hadi diyelim, haberi olmadığı için de cehenneme gidecekler. Eeee adamın konudan da sınavdan da haber yok. Neden cehenneme gitsin?

[spartacus]

istatistik´isimli üyeden Alıntı

3) Hadi diyelim, haberi olmadığı için de cehenneme gidecekler. Eeee adamın konudan da sınavdan da haber yok. Neden cehenneme gitsin?

Bu yüzden;

Secde:13
Biz dilesek herkese hidayet verirdik, fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair Benden söz çıkmıştır. 32:13

Kısaca sınav, sınav olmaktan çıkmış. Hiddetlenen tanrılar Sümer'de tufanlar yaratıp, Enki'nin Ziusudra'ya haber ulaştırmasıyla az sayıda insanı kurtarması gibi*, yine hiddetlenmiş ve cehenneme göndermek için kendi, kendine söz vermiş. Artk istese de dönemez, istese herkesi hidayete erdirirdi, ama istemediği için hidayete erdirmeyecekleri bir kesim olacak. Çünkü söz vermiş.

Allah dilemedikçe dileyemzsiniz. Dolayısıyla siz istenizde, istemesinizde Allah dilemedikçe bu sınavı geçemezsiniz. Çünkü sözü var, yerine getirecek. Haksızlık edecek, adaletsizlik gölgede kalacak.

* Dünya tarihi çeşitli doğal felaketlerle doludur. Dünyanın belirli aralıkda yalpa vurması, eksen kayması vb nedenler yer yer kuraklığa, buzul çağlarına, mevsimsel dengesizliklere yol açıyor. Haliyle bu gün doğal afet diye bildiklerimiz günümüzden 1-5.000 yıl öncesi, arası, tanrının hiddeti olarak görülüyordu. İnsanlar epey efsane yazdı... Birisi örneğin tufandır(tufanlardır), diğeri de Gehinnomdaki dönemin suçlu yakma kuyusu, yani bildik cehennem den esinlenerek kurguya dahil edilen korku efsaneleridir.

Fırsat eşitliğinin olmadığı bir sınav zaten sınav değildir diye düşünüyorum. İstatistik güzel örnekler sunmuşsun. Aynı örneği atıyorum devletin açtığı bir sınav için düşünsek, kimilerine soru kitapçığı yerine sadece cevap anahtarı verilse, kimilerinin elinden kalem alınsa, kimilerinde silgi olmasa, kimilerinin oturacak bir masası olmasa, kimileri kapıdan içeri alınmasa, vb sınava giren kim olursa olsun, inançlı ya da değil, bu haksızlık demeyecek mi? Sanırım demeyen çıkmaz

[kader]

Selm .
Teşekkürler istatistik yine üretkensin sevgili dostum.
Hiç parası olanla olmayanın sınavı bir olurmu.
Üstelik sonucu bilinen bir sınav!!!!!!!!