Kader kavramı Kur'an'da belirtildiği şeklinden günümüze değişime uğramıştır.
Sizinde tespit ettiğiniz gibi Kur'an gayet açık şekilde kaderi neler yaşayacağımızı ve ne tepkiler vereceğimizi Allah'ın bildiğini söylüyor. Bunu bir çok ayette görebiliyoruz. Tek tek örnek vermeyeceğim zira çok var.
Zaman içerisinde akıl bu önceden bilmenin işi senaryo ile çeliştiğini fark edince kıvırmaya gidilmiştir. Yine belirttiğiniz üzere bir çok kelimenin anlamı "Aslında bu denmek istenmiştir." denerek değiştirilmeye çalışılmıştır. Günümüzde bu tarz çabalar adeta ayyuka çıkmıştır. Baktığınızda birbirinde farklı anlamlar taşıyan Kur'an ile doldu etrafımız.
Bunun geçerli nedeni ise gelişen Dünya'ya ayak uydurma ve çelişkileri örtbas etmek çabasından başka bir şey değildir.
Kader Kur'an ayetlerinde belirtildiği şekli ile senaryoyla çelişir. Kaderin anlamını değiştirdiğiniz de ise Allah'ın sıfatları ile çelişir.
Bundan kaçamayacaklar.
Size çok daha farklı bir meal sunmak istiyorum. Burada meal Necm şeklinde yazılmıştır. Yani iniş sırasına göre. Lakin ayet ayet değil. Bir seferde aktarılan diğer ayetler ile birlikte İsra 13 burada Necm 159'da geçmekte. Bu Necm'de İsra 11 ile 22 numaralı ayetlerin beraber indirildiği veya beraber açıklandığını belirtiliyor. Bütünlük ve anlam kavraması açısından mantıklı bir yöntemi vardır. Ne var ki meal biraz değişiktir. Örneğin 13 ve 14. ayetler birbirinin içinde aktarılmıştır. Buda gayet ilginçtir.
Necm: 159
11Ve insan, hayrı davet eder gibi kötülüğü davet eder. Ve insan çok acelecidir.
12Ve Biz, geceyi ve gündüzü iki alâmet/gösterge yaptık. Sonra Rabbinizden bir armağanlar
aramanız, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için gecenin alâmetini/göstergesini silip, bir
gördürücü aydınlık olarak gündüzün alâmetini/göstergesini getirdik. Ve Biz, her şeyi ayrıntılı
olarak açıkladık da açıkladık.
13,14Ve her insanın kendi yaptıklarının karşılıklarını, ayrılmayacak şekilde boynuna doladık.
Ve Biz, kıyâmet günü açılmış bulacağı kitabı onun için çıkarırız: “Oku kendi kitabını! Bugün kendi
zatın, kendine karşı hesap sorucu olarak sana o yeter!”
15Kim, kılavuzlanan doğru yolu bulursa, sırf kendi iyiliği için kılavuzlanan doğru yolu
bulmuştur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapmış olur. Ve hiçbir yük taşıyıcı başkasının
yükünü çekmez. Ve Biz, bir peygamber göndermedikçe, azap ediciler olmadık.
16Ve Biz, bir ülkeyi değişime/yıkıma uğratmak istediğimiz zaman, onun varlık ve güç sahibi
önde gelenlerine, hak yolda olmalarını, hak yolda önderlik yapmalarını emrederiz de onlar, bunun
aksine, orada hak yoldan çıkarlar. Artık oranın üzerine Söz185 hak olur da Biz orayı kökünden
darmadağın ederiz.
17Ve Biz Nûh'tan sonraki nesillerden nicelerini değişime/ yıkıma uğrattık. Ve kullarının
günahlarını hakkıyla haberdar olan ve en iyi gören olarak Rabbin yeter.
18Her kim çarçabuk geçen dünyayı isterse, istediğimiz kimseye, dilediğimiz şeyi
çabuklaştırırız. Sonra onun için cehennemi hazırlarız, kınanmış ve kovulmuş olarak oraya girer.
19Kim de âhireti isterse ve mü’min olarak âhirete yaraşır bir çaba ile âhiret için çalışırsa, işte
öylelerinin çalışmalarının karşılığı verilir. 20Hepsine; dünyayı isteyenlere ve âhireti isteyenlere
Rabbinin ihsanından veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.
21Onların bir kısmını bir kısmı üzerine fazlalıklı yaptığımıza bir bak! Elbette âhiret, dereceler
bakımından daha büyüktür, fazlalık bakımından da daha büyüktür.
22Allah ile birlikte başka bir ilâh edinme/ tanıma! Yoksa kınanmış ve yalnız başına bırakılmış
olarak oturup kalırsın.
(50/17, İsrâ/11-22)
|