PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : "İlk Canlı" Deneyleri


exclusive
02-02-2006, 03:55
Yaradılış savunucuları yaşamın oluşma ihtimalinin çok zor bir olasılık olduğunu iddia edip yaşamın kaynağını ilahi bir güce, allaha bağlamaktadırlar. Onların iddiasına göre allah "ol" demeseydi yaşamın oluşması mümkün olamazdı.

Yapay ortamlarda gerçekleştirilen pek çok başarılı deney ise adeta allahın pabucunu dama atar niteliktedir.

Bu deneylerden ilki Miller Deneyi olarak da bilinen deneydir ve 1953 yılında gerçekleştirilmiştir. Stanley Miller kurdugu bir düzenekle, metan, amonyak, hidrojen ve sudan oluşan bir karışıma 150-200 bin voltluk bir elektrik akımı verdi ve organizmanın temeli olan proteinin yapı taşları olan aminoasitleri elde etmeyi başardı. Aminoasitlerin çeşitli dizilimlerle çok farklı proteinler meydana getirmeye yeterli olacağı ise zaten bilinen bir gerçekti.

Deney Pavlovskaia ve Peynskii tarafindan Rusya'da; Heyns, Walter, Meyer tarafindan Almanya'da; Abelson tarafindan ABD'de, cok farkli bilesikler ve gaz ortamlarinda tekrarlandi; oksidasyonun engellendigi ve metan, amonyak ve su buharinin oldugu kosullarda hep amino asitler ve organik maddeler olustu; Gabel ve Ponnamperuma, cok farkli enerji ortamlarinda (isi, radyasyon, lineer akseleratorden cikan parcaciklar, mikrodalgalar vb) benzer sonuclar buldular, ayrica bazi seker molekullerini de primordial ortamda (yani dünyanın ilk hallerine benzeyen ortamda) sentezlemeyi basardilar.

Genetik materyeli tasiyan DNA ve RNA'nin temel taslari olan nukleik asitlerin bazilari da ilk atmosfer sartlarinin farkli bicimlerde ele alindigi kosullarda kimyasal olarak sentezlendi ve nukleik asitlerin temel yapi taslarinin primordial ortamda yeterli temel madde ve enerji sonucunda kendiliginden olusabilecegi gosterildi.

Bu deneylerin önemi, nasıl ki suyun buharlaşması için ilahi bir gücün "buharlaş" demesi gerekmiyorsa ve 100 derecede kaynatılan suyun buharlaşmaktan başka şansı yoksa, aynı şekilde, elverişli koşullar oluştuğunda inorganik maddelerin tepkimeye girerek organik maddeler oluşturacağını, hatta aynı koşullar ne zaman tekrarlanırsa tekrarlansın her defasında organik maddeler oluşacağını kanıtlamasıdır.

Yaratiliscilar, ilk dunya kosullarinda amonyak olmadigini, Miller'in ise soguk tuzak denilen bir yontemle amino asitleri elde ettigini (Miller elde ettiği aminoasitleri hemen soğutmadığı takdirde ortamda bulunan diğer asitler yüzünden bozulduklarını görmüş ve deneye soğuk tuzak düzeneği ekleyerek bozulmamış aminoasitler elde etmişti), ancak yaradılışçılara göre bu soğuk tuzak düzeneği tam bir sahtekarlıktı çünkü dünyanın ilk dönemlerinde oluşacak aminoasitleri bu şekilde hemen oluşum sonrasında soğutarak bozulmalarını engelleyen bir unsur bulunmamaktaydı. Yaratılışçılar Miller'in kosullarinin bilincli olarak cok yapay hazirlandigini ve sonuclarin bilimsel bir sahtekarlik oldugunu söylediler.

Öncelikle Miller'in duzenegi tabii ki yapaydir; ama biyokimya'da yapay olmayan kosullarda kontrollu deney yapilamaz ki; soguk tuzak denilen ve reaksiyon urunlerini sogutan bir duzenek kullanilmis olabilir; ama doga'da bunun bir benzerinin var olmadigini soylemek, ustelik de 3.5-4.5 milyar yil oncesinde gelisen olaylardan cok emin ifadelerle bahsetmek ancak, Yaratiliscilar gibi bilimi ayaklar altina alan, cikaracaklari sonuclara onceden fikse olmus insanlarda gorulebilen bir dusunce hatasidir. Ornegin okyanuslarin tabanlarindaki sicak su kaynaklarinin birden soguyarak okyanusa karismasi bahsedilen "soguk tuzagi" dogal kosullarda olusturabilir; dogadaki bugun tahmin edilemeyen pek cok yapi bunu meydana getirebilir.

Yaratılışçıların Amonyak eleştirisi hakkında ise, otamda amonyakin cok az olmasi kosullarini Miller tekrar irdelemistir. Primordial kosullarda, atmosferin redukleyici (elektron kazandirma) ozellikte oldugu dusunulmektedir, ama kesinlesmis bir bulgu yoktur. Atmosferde varolan amonyak'in bir kisminin amonyum (NH4) iyonu olarak okyanuslarda cozunecegi bilinmektedir. atmosferde cok az miktarda amonyak olmasi kosullarinda bile, su ortamlarinda ya da sicak su kaynaklarinin oldugu, okyanusun sig ve atmosferle bulustugu sahillerde amonyum iyonu, atmosferde cok az miktarda bulunan amonyak, metan gazi ve karbon dioksitle reaksiyona girecek ve organik bilesikleri olusturacaktir. Miller, az miktarda amonyakin bulundugu ortamlarda yaptigi deneylerde bile organik maddelerin ve amino asitlerin sentezlenebildigini görmüştür.

alıntıdır: http://bilimkulubu.boun.edu.tr/evrim/organik.html

Bu deneylere yaratılışçıların neden bu kadar tepki duyduğunu anlamak mümkün değil, neredeyse tüm Türkçe kaynaklarda Miller Deneyinin ne büyük bir sahtekarlık olduğunun iddia edildiğini gördüm(gerçi bu sitelerin yarısından çoğu harun yahya ve müridleri tarafından hazırlanmış). Bilimsel kurumların ve üniversitelerin kaynakları ise olaya çok farklı yaklaşıyor ve bu deneyleri çok önemli bulgular sağlayan son derece başarılı deneyler olarak nitelendiriyorlar.

Yaradılış iddiasını savunanlar neden bu bilim adamlarının yaptıkları deneyleri irdeleyip yalanlamak yerine cinlerin ya da ruhun varlığını kanıtlamaya çalışan deneyler yapmıyorlar acaba?

İlki daha ancak 52 yıl önce gerçekleştirilmiş bu deneylerin halen devam ettiği düşünüldüğünde yaratılış düşüncesini savunanların neden hertürlü kitle iletişim aracını kullanarak örgütlü bir karalama kampanyası başlattığını, neden sokaklarda ücretsiz harun yahya kitapları dağıtıldığını anlamak zor olmasa gerek. Dinin can çekişirken çırpınması şaşılacak bir davranış değildir. Bilim adamları bir bir dünyanın yuvarlak olduğunu ve kilisenin jeosantrik(dünya merkezcil) düşüncesinin asılsız olduğunu ilan etmeye başladığında da benzeri çırpınışlar yaşanmıştı ancak güneş o zaman da balçıkla sıvanamadı, gelecekte de sıvanamayacaktır.

sodomo
02-02-2006, 07:53
exclusive, bilgiler doğru olsa bile yorumların yanlış üstelik neden yaratılışçılığı Harun Yahya ile açıklıyorsunki ? o zat yaratılış mantığını savunabilecek bir düzeyde değil.

exclusive
02-02-2006, 08:08
adnan hoca bu konudaki eleştirileri Türkçeye çevirip (ya da çevirtip) yayımlatan kişilerin başında geliyor. Ben bu deneylerle ilgili karşı görüşe de yer verebilmek için ondan bahsettim.

Yorum katmadan özetlemek gerekirse: Bu deneyler cansız maddelerin, uygun şartlar altında, bir canlı oluşturabilecek şekilde reaksiyon vereceğini kanıtlamıştır. Söz konusu "uygun şartlar" ise denk gelmesi o kadar da düşük bir ihtimal olan şartlar gibi gözükmemektedir.

Siz uygun bir yorum getirirsiniz...

sodomo
02-02-2006, 08:30
exclusive, cansız maddeden canlılığa geçiş bence evrimin en temel noktasıdır ve en büyük sorusudur, yani bu noktayı açıklamadan homo sapiens in evrimi falan gibi şeyler manasızdır ve maalesef evrimciler daha çok bu konu üzerinde dururlar çünkü kıyıda köşede herzama yeni iskeletler bulmak olasıdır zaten evrim teoriside bir iskelet avcılığı üzerine şekillenir ve bunun doğal sonucu olarak iskelet sistemindeki gelişmelere odaklanır.

İmdi velakin, Millerin düzeneği proteinlerin yapıtaşları olan amino asitlerin tesadüfen oluşabileceğini ispatlamaya yönelikdi ve maalesef hiçbir zaman (böyle bir araştırmanın kendi doğası gereği) gerçekleşemeyecek bir deneydi. Üstelik aradan bu kadar yıl geçmesine rağmen yeni bir girişimde bulunulmamış bu konu adeta evrimciler tarafından tozlu raflara kaldırılmıştır.

Bence asıl mesele şudur ki ; evrim teorisinin ispatlanmış olmasının yaratılışçı mantığı yıkacağını zannetmek veya evrim teorisinin ispatlanamamasınında halihazırdaki dinleri (islamiyet, hiristiyanlık)
haklı çıkaracağını zannetmektir

exclusive
02-02-2006, 08:56
Üstelik aradan bu kadar yıl geçmesine rağmen yeni bir girişimde bulunulmamış bu konu adeta evrimciler tarafından tozlu raflara kaldırılmıştır.
Atma sodomo...

Hiç de dediğin gibi tozlu raflara kaldırılmış değildir ve bu konu hakkındaki bilimsel araştırmalar gün geçtikçe artan bir biçimde devam etmektedir. Konu hakkındaki (benim bildiğim) en son araştırma ise NASA tarafından 8 gün önce başlatılmıştır yani araştırma başlangıç tarihi Ocak 2006'dır.

Aşağıdaki linklerde 2005, 2004, 2003, 2002, 2001 ve 2000 tarihlerinde bu konu hakkında yapılan çeşitli bilimsel araştırmalara değinilmiştir ve tabiki yapılan araştırmalar bunlarla sınırlı da değildir. Araştırırsan son birkaçyıl içinde yaşamın kökeni üzerine yapılmış pekçok bilimsel çalışma olduğunu görürsün.

http://en.wikipedia.org/wiki/Origin_of_life

http://www.asa3.org/ASA/topics/Origin%20of%20Life/current_scientific_studies.html

http://www.guardian.co.uk/science/story/0,,1651335,00.html

http://www.talkorigins.org/faqs/comdesc/

http://www.grc.uri.edu/programs/1999/life.htm

http://nai.arc.nasa.gov/

sodomo
02-02-2006, 09:03
işte senin verdiğin kaynaktan alıntı önce oku sonra yaz exclusive bak nasıl haklı çıkıyorum, bilimsel araştırma başka gerçeğe ulaşmak başka hele hele canlılığın cansızlıktan meydana geldiğinin ispatlandığını iddia etmek biraz sallamacılığa girer.

"Research into the origin of life is a limited field of research despite its profound impact on biology and human understanding of the natural world. Progress in this field is generally slow and sporadic, though it still draws the attention of many due to the gravity of the question being investigated. A few facts give insight into the conditions in which life may have emerged, but the mechanisms by which non-life became life are still elusive."

exclusive
02-02-2006, 09:58
Sodomo yazan doğrudur. Hangi cansız mekanizmaların yaşamı oluşturduğu hala bir muammadır...

Elde edilen bulgular cansız inorganik maddelerin bir canlıyı oluşturabileceğini (bunun mümkün olduğunu) kanıtlamıştır, ancak canlının Miller'ın deneyindeki şekilde bir elektrik akımı sayesinde reaksiyon ve sonra hızlı soğuma şeklinde mi, yoksa Cyril Ponnamperuma'nin NASA'nin laboratuarlarinda gerçeklestirdigi deneylerdeki gibi mi (organik maddenin okyanuslarin dibinde yani oksijensiz ortamlarda oluşabileceğini kanıtlamıştır) ya da başka şekillerde mi oluştuğu kesinlik kazanmamış bir konudur.

Bilim reddedilemez kesinlikte deliller elde etmeden hükme varmaz, zaten bilimi bilim yapan ve onu diğer bilim dışı safsatalardan ayıran temel unsuru da budur.

kaya
02-02-2006, 14:18
eğer bi insan evladı İLK HÜCREnin oluşumunu açıklayabilirse o zaman tanrı bizlere rahmet olur.

BRAKISEFAL
02-02-2006, 23:40
ya bu iş bitmez ki.
insan nasıl varoldu ? iri kuyruksuz maymunlardan evrimleşti.
maymun nasıl varoldu ? ..... su canlılarından
su canlıları nasıl varoldu ? dünya materyalininin canlı organizmaya dönüşmesiyle
dünya materyali nasıl varoldu ? güneşteki patlama sonucu
güneş nasıl varoldu ? bigbang'dan.
bigbang nasıl varoldu....
gerçekten bitmez.
günün birinde bitecekse de o zamana kadar hep bir X kalacak.bu x şu an tanrıdır.bu tanrı bir yerde allah olarak algılanır bi yerde mesihin babası olarak bi yerde de apayrı bir şekilde.ama bu x hep doldurulur ve insanın daha çözümüne ulaşamadığı sorunlara avutucu bir cevap bulunur: ALLAH OL DEDİ VE OLDU
işte ne kadar da güzel bir X

a-teist arkadaşlar o x'i doldurmanın dayanılmaz hafifliğine davet ediyorum sizi.hadi hep beraber eşhedüü enlaaa...

sodomo
03-02-2006, 22:02
herkese şunu söylemek isterim ; ne evrim teorisinin gerçek olması yaratılışın olmadığı anlamına gelir ne de yaratılış gerçeği mevcut dinleri haklı çıkartır.

gameover
04-02-2006, 02:36
herşey koskoca bir bilinmezden ibaret.hiçbir şeye inanmak için yeterli kanıt yok.yeterki içimizi temiz tutalım.beynimiz ve kalbimizi temiz tutalım.tanrı varsa eğer azap edecek bir tanrı olmamalı zaten diğer türlü piskopatın tekidir :) ben bile bir toz zerresi kadar yaratığım olsa azap etmeyi düşünmem.sadece ona gerçeği öğretirim.mantıklı bir tanrıyı sonsuz zamana kadar azap ederken düşünemiyorum bile.

saygılar.

sodomo
04-02-2006, 02:57
bilim adamlarının şöyle bir problemi var ; bir oluşumun nedenlerini açıklayabilecek bilgiye ulaştıklarında bu bilgilerinin onları nedenlerin üzerinde söz sahibi yaptığını zannetmeleri. Yani ben Picasso resimlerini çok iyi yorumlayabilirim ama bu beni ressam yapmaz ve maalesef evrim teorisi savunucusu bilim adamları kendilerini ressam zannediyorlar

DreiMalAli
04-02-2006, 12:42
Hayır sodomo.
Bilim adamları kendilerini "nedenlerin üzerinde söz sahibi yaptığını zannetm"iyorlar.
Onar araştırıyorlar, tabiyatı anlamaya çalışıyorlar, doğanın kanunlarını/işleyişini açıklamay çalışıyorlar, teori üretip teorilerinin doğruluğunu-yanlışlığını deniyorlar.
Küçük adımlarla, deneye-yanıla, uğraşa-öğrene ilerliyorlar.
Fakat "ressam"lığa soyunmuyorlar.

Bazı cami köşerinde ise tam tersi oluyor.
En küçük doğa kanunu ile bile ilgilenmeye tenezzül etmeyen,
örneğin sıvıların kaldırma kuvvetini bilmeyen, kütleler arası çekim olgusunu anlamayan, kaldıraçların çalışma prensibine tenezzül etmeyen...
birileri böyle "basit" şeylerin üzerinden kooocaman bir sıçrayışla atlayarak "büyük" şeyleri açıklamaya soyunuyor
Mesela...
Kainatın nasıl oluştuğunu hemen "biliyor".
İnsanın nasıl "yaratıldığını" adından emin olduğu kadar emin bir şekilde "anlatıveriyor".
...
...
Bununla da yetinmeyip o "resmi" kimin yaptığını ve o "ressam"ın "nasıl" "resim" yaptığını ve "ressam"ın kim olduğunu "büyük bir kesinlikle" pat diye "biliyor".

Sevgiler

sodomo
05-02-2006, 18:44
DreiMalAli diemişki ; Bununla da yetinmeyip o "resmi" kimin yaptığını ve o "ressam"ın "nasıl" "resim" yaptığını ve "ressam"ın kim olduğunu "büyük bir kesinlikle" pat diye "biliyor".

hangi bilgi bu "pat" diye bilinen güzel kardeşim ? sen hiç yaratılışa aha şu kadarcık ihtimal veren evrimci gördün mü ? onlar kemik arayışına çıkmışlar belki bulurlar üç beş kemik daha da sonra anlarlar hanyayı konyayı.

koskoca bir yaratılışı göremeyen adam bilim adamı olsa ne olur olmasa ne olur, körlük ve cehalet bilim adamlarının öteki adıdır.

DreiMalAli
05-02-2006, 22:15
Tekrar anlatayım sodomo.
Belki okuduğunu anlamakta zorlanmışsındır.

Bilim adamları doğanın işleyişi ile ilgili araştırır, deneyler yapar, teori üretir, teorileri test eder ve ortaya kuralları çıkarır. Ve bu kuralların geçerli olduğunu herkes test edebilir.
Ama "Aha kainatı yaratan falandır" demek gibi bir sorunu yoktur. Böyle saçma bir iddia ortaya atmaktan sakınır.

Ama cami köşesinde pinekleyenler, en basit doğa kurallarını anlamak şöyle dursun, uğraşmaya bile tenezül etmeden, "Aha kooskoca kainatı yaratanı buldum. O falancadır (Allah). Aha şöyle yarattı (6 günde. İlk önceee...)" diye anında bilir.
Aptala malum olurmuş derler ya... Onun gibi bilir.
smile97

"Körlük ve cehalet", tembellik ve miskinlik, anlamaktan kaçmak ve hayal dünyasında yaşamak din adamlarının tipik karakterleridir.

Sevgiler

sodomo
05-02-2006, 22:56
DreiMalALi aptala malum olmaz "abdala malum olur"
cami köşesinde pinekleyen hiç kimse görmedim bu yaşıma kadar sen gördüysen söyle bence o "kahve köşesinde pineklemek" olsa gerek
"aha yaratanı buldum" diyen yok ki yalnızca bu koskoca kainatın mutlaka bir yaratıcısı olsa gerek diye düşünen insanlar var ki bu da bence en basit, yalın ve doğru düşünce olsa gerek.

Hem bilgi olmadan fikir olmaz mantığı yanlıştır mesela Socrates de güneşin kızgın bir taş olduğunu zannediyordu ama felsefesindeki derinlik onu bu çağlara kadar taşıdı. O yüzden yalın düşüncelerin önemini yabana atmamanı öneririm.

ensareo
08-02-2006, 01:45
exclusive yani şimdi bu aktardığın şeyle canlı bir hücrenin oluştuğumu gösterilmiş? :D

Ya arkadaşım e kadar görmemezlik yapıyorsunuz..daha bir kolun hareketini yapacak mekanizmayı çizmeye beceremedinde böyle alıntılarla Allah'ın varlığınımı gizlemeye çalışıyorsun..Bilgin anlaşılan yok bu konuda sana tavsiye etiğimiz kitabıda alıp-okumadın demekki..mutezile gibi copy-pasteler yapıp duruyorsun anlaşılan.. heyhat,sizin şu aklınıza ne demeli...bir kameraya kendi kendine olmaz diyen kafalar,şu göze kendi kendine oldurabiliyorlar... :D zannederim ahırette uyanacaksınız..size iyi uykular...

sodomo
08-02-2006, 10:12
Mevlananın şu sözü olayı ortaya koyuyor bence ;

"Gerçekten de Allah gizli bir hazine iken bilinmek istedi. Güzelliklerle dopdolu olduğundan coşup taştı ve toprağı atlaslar giyinmiş bir sultan gibi süsledi, donattı."

exclusive
08-02-2006, 11:03
bu koskoca kainatın mutlaka bir yaratıcısı olsa gerek diye düşünen insanlar var ki bu da bence en basit, yalın ve doğru düşünce olsa gerek....
Malesef en basit düşünce en doğru düşünce değildir. Ama sen "dünya tepsi gibi düzdür, herşey de onun çevresinde döner" de ısrarcıysan senin bileceğin iş... Yok gerçeği istiyorsan en basitinden bir yanardağ patlaması bile karmaşıklaşmaya başlar, fizik kuralları bu olayı en ince detayına kadar anlatır ve bilim bu olayı doğuran şeylerin birbirleri arasındaki ilişkileri en gerçekçi biçimiyle keşfettiğinde işler hiçde basit değildir, en basiti "tanrılar bize kızdı" demek olmuştur.


...Hem bilgi olmadan fikir olmaz mantığı yanlıştır mesela Socrates de güneşin kızgın bir taş olduğunu zannediyordu ama felsefesindeki derinlik onu bu çağlara kadar taşıdı.
Bilgi olmadan elbette fikir, düşünce olabilir. Sadece bu fikirler doğruyu yansıtmaz... Örneğin Aristo yer çekimi mevzusuna çok kafa patlatmış, ve attığı bir taşın yere düşmesini "uyuşan ruhların birbirini çekmesi" şeklinde yorumlamıştı, hareketin doğrusal değil, döngüsel olduğunu söylemişti...

Bu kişilerin önemi çok doğru sonuçlara varmış olmaları değil, daha önce hiç merak edilmeyen hususlarda sorular sormuş olmalarıdır. Bu yüzden günümüzde dahi önemi yadsınamayacak kişilerdir. Gerçeği arayış bu insanlarla başladı ama onların yöntemi en ilkel olanıydı, peygamberlerin din uydururken kullandıkları yöntemi kullanıyorlardı.

sodomo
08-02-2006, 13:43
exclusive demiş ki ; "Gerçeği arayış bu insanlarla başladı ama onların yöntemi en ilkel olanıydı, peygamberlerin din uydururken kullandıkları yöntemi kullanıyorlardı."

Hayret ki ne hayret ! "uydurmak" fiilini Aristo gibi mantığın kurucusu için kullanıyorsun daha önce de Tuğçe "inanç" için "insan aklının uydurduğu" ifadesini kullanmıştı ve ben itiraz etmiştim çünkü binlerce yıllık düşünce ve inanç sürecini "uydurmak" sözcüğü ile açıklayamazsınız.

Bu senin söylediğin dinler için geçerli olabilir ama Tanrı inancı çok sağlam felsefi backroundu olan bir konudur hatta bugün bilimsel olarak bile "ilk etki", "bilinçli tasarım", ve onun türevlerinden "indirgenemez karmaşa" vb.gibi başlıklarda tartışılmakta.

Socrat ne demiş " tek bir şey biliyorum o da hiç bir şey bilmediğimdir"

ve bugün içinde değişen bir şey yok sadece çok şey bildiğini zanneden kendini beğenmiş bilim adamları sınıfı var.

DreiMalAli
11-02-2006, 23:36
Haklısın sodomo.
Türkçe'de zorlansamda...
Aptala değil abdala malum olur diye bilinir.
Ama benim yazdığım haliyle konuya daha uygundu.
Cami köşesinde pinekleyenlerin sayısı herhalde kahve köşesinde pinekleyenler kadar vardır.
Ayrıca.
Allah'ın kainatı nasıl yarattığını masal anlatır gibi anlatan din adamlarını bilmediğini/duymadığını anlatma pozların gayet güzeldi.

Filozofları hoca-molla, din alimlerinden daha akıllı bulsamda pek ciddiye aldığımı söyleyemem.
Onlarında din adamları gibi bol laf kalabalığı yapma eğilimleri var.
Epey atar tutarlar. Ve bol bol burunları sürtülür yerlere.
Haa! Bu arada... Sokrates'in yaşadığı zamanın tanrılarını red ettiği için ölüme mahkum edildiğini biliyormuydun?
Veya "İnsanlar için sadece tek bir iyilik vardır: Bilim. Ve tek bir kötülük vardır: Bilgisizlik." cümlesinin Sokrates'e atfedildiğini?

Ama bir Öklid'i (MÖ 3-4 yy) daha çok severim.
Okulda talebeleri sinirlendirse, kızdırsa ve başlarını ağrıtsa da, yazdığı Elemetler kitabı ve/veya öğretisi geçtiğimiz yüzyıla kadar geometri kitabı (ve biraz daha fazlası) olarak okutuluyordu ve hala okutulabilir. İspat etme işlevinin en güzel örneklerini bulabilirsin onda.
Tanınan sözleri: "Matematiğe götüren bir krallar yolu yoktur." ve "Quod erat demostrandum."

Filosoflar/din adamlarıy ile bilim adamları arasındaki fark, ispat etmek ve laf kalabalığı yapmak arasındaki fark gibidir.

Bilim adamlarında olmayan bir şey daha var din adamlarında.
Ulaşamadığı ciğere pis diyen kedi örneğindeki gibi, bilim adamlarını körlük ve cehaletle suçlamaya kalkarlar nedense.
Nedeni ne olabilir acaba?

Sevgiler

DreiMalAli
12-02-2006, 00:33
Pardon 2 sefer göndermişim.
Özür dilerim.
Burayı siliyorum.


Sevgiler

sodomo
12-02-2006, 00:36
DreiMalali demişsin ki ; "Filozofları hoca-molla, din alimlerinden daha akıllı bulsamda pek ciddiye aldığımı söyleyemem. " ve devamında

" Filosoflar/din adamlarıy ile bilim adamları arasındaki fark, ispat etmek ve laf kalabalığı yapmak arasındaki fark gibidir."

sen hiç insanların ceplerinden paralarını araklayan bir felsefeci gördün mü ? peki ya insanların çaresizliklerini istismar eden biir felsefeci gördün mü? atları, yatları, katları olan felsefeciler gördün mü ? pekii devletlerin sömürgeci emellerine hizmet eden ve onların başka ülkelerin halkları üzerine ölüm yağdırmasına hizmet eden felsefeciler ? acaba hiroşimaya atılan atom bombasını felsefeciler mi yaptı ?

Pekii DreiMalali, bana söylermisin neden hiçbir hastalığın tedavisi yok ? mesela şeker, romatizma, kanser, grip ve bilumum genetik hastalıklar hiç düşündünmü dostum bilgi çağındaki bu bilgisizliğin kökenlerini ?

feslefeciler laf kalabalıklığı yaratıyorlar değil mi?
üzüldüm senin için ve felsefecilerin fikirlerini "uydurmak" sözcüğü ile tanımlayan exclusive için.

ve bundan sonra siz iki arkadaşımın hiç bir yazısı ile muhattap olmayacağımı bildirir ve size sevgilerimi sunarım.

pante
12-02-2006, 00:52
Sodomo;
Bozulma hemen..Öğrenir bilmeyen ya da yanlış bilenler de..
Filozoflarla , bilim adamlarını kıyaslamak kökten yanlış öncelikle..
Bilim adamlarının önünü açan filozoflardır..
Onlar olmasaydı bilim olmazdı..
Ki hem bilimadamı hem filozof olanları nereye koyacak arkadaşlar merak ediyorum..
Ayrıca zamanımızın filozofları da bilim adamları sayılır..
Aristo'nun , Sokrat'ın da labaratuarları olsaydı ,
onlar da aynı zamanda bilim adamı olurlardı..
Nitekim matematikçi filozoflar , Descartes'ler , İbni Sina'lar , Farabi'ler buna en güzel örnektir..
Filozoflar çoğunlukla ateizmin karşısında diye dışlamayın öyle..
Yoksa yakında bilim adamlarını da dışlarsınız!! :)

sodomo
12-02-2006, 01:01
panteidar,

birisi felsefe için diyor ki "laf kalabalıklığı" diğeri "uydurmak" ben bozulduğum için bitirmiyorum bu muhabbeti hem niye bozulayım ki bana küfür mü ettiler ?
lakin düzey ortada, bu arkadaşlara "eskiden dünya ateşten bir toptu...." diye başlayan cümleler ile hitap etmek gerekecek ki hiç uğraşamam en iyisi kendi hallerine bırakmak vallahi eziyete girer.

exclusive
13-02-2006, 16:48
Socrat ne demiş " tek bir şey biliyorum o da hiç bir şey bilmediğimdir"
ve bugün içinde değişen bir şey yok sadece çok şey bildiğini zanneden kendini beğenmiş bilim adamları sınıfı var.
Çokşey bildiğini zanneden, kendini beğenmiş(!) bilim adamlarına maddenin kaynağını, hayatın kaynağını vs. sorduğunda "Bu konuda çeşitli teoriler var ancak henüz kesin bilgiye ulaşamadık. Bilmiyoruz ancak araştırıyoruz" diyorlar...

Aklı selim(!) din adamlarımız öyle mi ya.. Hemen yapıştırıverirler cevabı: "Nasıl mı oldu. allahu teala 'ol' dedi, oldu"

İşte gerçek bilgi budur(!). Bu takdire şayan din alimlerinin cevaplayamayacağı soru yoktur. Muhakkak bu üstün nitelik, bilim safsatasına sapmak yerine kendilerini adamış biçimde dinle uğraşmalarından mütevellitdir. Kendini beğenmişliğin de zerresi yoktur bu din alimlerinde...

pante
13-02-2006, 17:57
Bilim adamları , uzmanlık alanlarındaki bir konu üzerinde çalışma ve araştırma yaparlar..İlgili oldukları konularda geldikleri aşama veya elde ettikleri buluşlar üzerine görüş bildirir ve açıklama yaparlar..
Filozoflar ise , bilimi asla reddetmeyip , mevcut bilinenler üzerinden düşünür ve değerlendirme yaparlar..
Bilim adamları içinde , hem uzmanlık alanında bilimsel çalışma yapıp , hem de felsefi düşüncelerini açıklıyanlar da çoktur..

Kainatın neden , nasıl , ne zaman , oluştuğuna veya oluşturulduğuna dair düşüncelerin tartışıldığı platformda , dinlerin-peygamberlerin söylemleri kıstas alınarak değil , filozofların , bilim adamlarının görüş ve düşünceleri üzerinden tartışılır..
Din adamlarının , kutsal kitapların kıstas alındığı ortamda tartışılması gereken dinlerdir , dini hükümlerdir , kitapların , içeriği ve gerçekliğidir , peygamberlerin yaptıkları , söyledikleri ve sahte olup olmadıklarıdır..
Dinci biriyle tartışırken , onun inandığı dinin , kitabın , peygamberin söylemleri üzerinden Tanrı'yı da tartışabilirsiniz..
Ancak , sadece Tanrı'nın ve kainatın oluşumunun tartışıldığı ve dinden bir söylemin söz konusu olmadığı platformda , din ya da din adamı söylemleriyle hareket edemezsiniz..
Din adamlarıyla yaptığınız tartışmalarda ise , haliyle felsefi ya da bilimsel değil dini cevap alırsınız...
Sonuçta , şaşılacak birşey yoktur!! :)

sodomo
13-02-2006, 20:10
panteidar, bak sana bilim adamları ne yapar söyleyeyim ;

araştırma yaparlar çünkü onlardan araştırma yapmaları istenmiştir
yaptıkları araştırmaların sonunda (ki bu genellikle milyarlarca doları heba ettikten sonra olur) bir şey bulurlar,
buldukları bu şey sayesinde işlerine devam ederler,
Ve onların buldukları şeyleri birileri alır ve bi amaç için kullanır
Ve genellikle bu amaç kötü bir amaçtır,
ve kötülük hayatın içinde eylemini yapar mesela hiroşimaya atılan atom bombası
ve bilim adamları der ki; "bu bizim sorumluluğumuzda değildir biz sadece buluş yaptık"

daha masum olanları şöyle yapar,

bir buluş yaparlar,
ve birileri onlara der ki "bu buluşu gizleyeceğiz sakın ha kimseye haber vermeyin"
bilim adamları niye diye sorarlar,
o birileri der ki "eğer bu diabet hastalığını bir kutu hap ile iyileştirirsek o zaman bir diabet hastasına nasıl ömür boyu insülin satarız şirket iflas eder aman haaaa"
bilim adamı da işini kaybetme korkusu ile suskun kalır,
bunun sonucu milyonlarca diabet hastası ömür boyu insülin kullanmaya devam eder,
ve bilim adamı hergün işine gitmeye arada bir konferanslara katılıp diabet hakkında bilgi vermeye devam eder.

arada kalanlar da arkeolog, sosyal bilimci falan gibi olanlar devlet bütçesinden ayrılan fonlar ile kemik falan arayışına girerek buldukları her yeni şeyi sansasyonal bir biçimde kamuoyuna duyururlar ki iş yaptıkları belli olsun,

tabii bir de NASA uzmanları vardır bunlar da hortumcunun allahıdır yani ha bire yok Aya gidiyoruz Mars' a gidiyoruz diyerek Usa bütçesini soyup soğana çevirirler. Ne demiş Cem Yılmaz " Sahil taş dolu niye gittin Ay'a"

crescent
13-02-2006, 20:44
Bu forumda "Bilgi olarak Din yeter başka araştırmaya gerek yok sonuçta dinin ilk söylediği bilgiye ulaşılacak" iddasında olan yoktur sanıyorum.

Bu düşünce en başta dine uymuyor. Dinin emirlerinden biride incelemek araştırmak okumak yani bilim yapmaktadır. Din olarak müslümanlıktan bahsediyorum, matbaayı osmanlıya onlarca yıl geç girdiren şeyhülislamların yada din adına saçmalayanların din anlayışı beni ilgilendirmiyor.

Cami köşesinde pinekleyen cahil adamın durumu islam açısından zaten makbul görülmemiş. Nitekim alimin uykusu cahilin ibadetinden hayırlı sayılmış. Her bilimsel gelişme illede Kuran'da yer alacak diye bir bekleti içinde olanlarda var. Bilim için değil kuranı nasıl yalanlarım diye bilim yapanlarda var. Bu konuda bazılarının gözü o kadar dönüyorki hile yapmaktanda çekinmiyor.

Ateist arkadaşlar ne zaman vazgeçecek yada anlayacak İslam ayrıdır Müslüman ayrıdır. Allah'ı yansıtan Allah'tan gelen islamdır. Temiz ve kusursuz olanda islamdır. Haso şöyle yapmış Hüso gitmiş papazı öldürmüş cami köşesinde pinekleyenler var İnsanları dolandıran cemaatler var Sapık hocalar var Teroristler var Burada müslüman oldugunu söyleyen bir adam agza alınmayacak küfürler yazmış... Bunlar yapanın sorunudur. Dini olarakta kabul edilmemiştir. Ateiste oldugu kadar banada zararı var. Turan Dursun mezardan çıksa 100 tane kitap yazsa 1000 sene yaşasa Trabzonda papazı öldüren çocuk kadar dine zarar veremezdi. gerçi dine zarar verilemez din geldiği haliyle mahşere kadar kalacak. Benim önerim burada dindarı dine inananı değil dinin kendisi tartışılsın bir müslümanın bundan sıkılacak bir tarafı olmamalı.

İlk canlının oluşmasına gelince biraz magnezyum biraz amonyak,demir,hidrojen,potasyum vs. biraz elektrik vs.. bir araya gelip yarın sevgililer gününde sevdiğinden ayrı olacagı için üzülen beni oluşturamaz diye düşünüyorum bende bu elementlerden farklı birşeyler(ruh) var hissediyorum :)

crescent
13-02-2006, 20:52
Bu arada tesadüf ve inanç ile ilgili ekşi sözlükte neler yazılmış okuyun :D

insanlarin sadece douglas adams'in 42'si icin buldugu tesaduflere baksaniz aslinda her olgunun kendi icinde n adet mucize ta$ima potansiyeli oldugunu farketmeniz gerekir.. dolayisiyla sayisal tesadufleri mucize olarak kabul etmek abesle i$tigaldir..
(ssg, 24.09.1999 ~ 08.06.2001 11:59)
#36198 !?

tesadufler kacinilmazdir, mucizeler hediyelerdir. mucize ard arda gelisen bir tesadufler zinciri olarak insanin karsisina ciktigi an insan bunun bir mucize oldugunu farkeder. kopegin ancak bilimum sebek harekette bulundugu zaman insanlarin "durun bu bize birseyler anlatmaya calisiyor galiba" demesi gibi. bunun disinda tesdufler ve mucizelerin shans'la alakalari yoktur ve insani mutlu etmekten baska bir ise yaramazlar...
(arha, 16.01.2000 00:02)
#87342 !?

konunun ayrintisina inmek gerekirse 42'den ilerlersek.. hitchhikers guide to the galaxy'de bahsedilen 42 sayisi ile ilgili bulunan gerceklerden yakla$ik ornekler verecegim ve sonunda olayin ozune deginecegim:
- incil'e gore ibrahim'dan isa'ya kadar 42 jenerasyon gecmi$ idi..
- sayilarla ilgilenen bir besteci olan johann sebastian bach'in soyadini olu$turan harflerin sayisal toplami'ni "trinity"nin sembolu olan 3 ile carptiginizda 42 sayisini elde ediyorsunuz..
- yine incil'den: "the beast was given a mouth uttering proud boasts and blasphemies, and it was given authority to act for forty two months" revelation 13:5
- tevrat, her biri 42 satir olan kolonlara bolunmu$tur..
- tanri dunyayi 6 gunde yaratmi$ ve 7. gunde dinlenmi$tir.. 6*7=42
- dunyanin buyuklugu planck uzunlugunun 10 ussu 42 katidir..
- i$igin sudan yansiyip gokku$agi olu$turmasi icin gerekli yansima acisi 42 derecedir.
bla bla.. bunun gibi yuzlerce ornek var.. lakin douglas adams cogu zaman cogu yerde yaptigi aciklamada $oyle demi$tir: "romani yazarken orada bir sayi uydurmam gerekiyordu.. laptop'imdan kafami kaldirip bahceye baktim ve '42 hic fena degil' dedim.. herhangi bir sayi olabilirdi".. dolayisiyla "19 mucizesi 42 mucizesi gek guk mucizesi" falan tamamen cehalet saplantilaridir..

DreiMalAli
18-02-2006, 15:35
Sodomo.
Senin hayal dünyanda yaşayan bilim adamlarına selamlarımı söyle.

sen hiç insanların ceplerinden paralarını araklayan bir felsefeci gördün mü ? ....
Filosofların neler yaptığını ve ne haltlar karıştırdığını bilmiyorum. Dedim ya. Hem onları din adamlarından daha akıllı bulurum. Bazan fikir cimnastiği olarak okurum ve hoşuma giden tarafları olur. Ama -ve önceden de söylediğim gibi - ciddiye almam.
Laf kalabalığı yaptıklarından dolayı. Desteksiz atmalarından dolayı:
mesela
- Dünya düzdürdür atmasyonu
- Bildiğim tek şey, hiç bir şey bilmiyorum atmasyonu
...
...

Ama din adamlarının "insanların ceplerinden paralarını arakla"dıklarını, "insanların çaresizliklerini istismar eden"ler olduklarını gayet iyi bilirim.

Cami köşesinde pinekleyenler (din uleması, din adamı, din alimi, halifesi, şeyhülislamı, hocası, hacisi, imamı, cami camaatı), mesela 1400 yıldan beri devam eden "doğru hadis" "yanlış hadis" tartışmasına hala bir çözüm getirememiş kişilerdir. Yani görevini yerine getirmemiş, halkın korkularını, çaresizliklerini istismar etmiş kişilerdir.
Ama laf kalabalığı etmekte üzerlerine yoktur.

En yakın örneği bizim Diyanet İşlerimizdir. Bütcesi bir kaç bakanlığın bütcesinden daha fazla. Bu paralar bizim insanlarımızın cebinden zorla alınan paralar. Ve onların çaresizliklerini istismar ediyor.
Ammmaaa...
Hadisler konusunda yeteri kadar zamanı, parası ve insan kaynağı olduğu halde şimdiye dek herhangi bir çalışma yapmış ve halkı aydınlatmış değil.

Bir kaç tane iyi niyetli kişilerin şahsi çalışmaları elbette olmuştur. Bunları göz ardı etmemem lazım. Mesela panteidar'ın "İslamın en büyük düşmanı : HADİSLER" çalışması buna güzel bir örnek". Söyledikleri doğru veya yanlış olsun; en azından kendi çapında bir ayıklama yapıyor.
Takdirle karşılıyorum.
Bu şahsi çalışmalar 1400 yıllık İslamı ve 1 milyardan fazla inanırı olan müslüman dünyasını temize çıkarır mı?
Kesinlikle hayır.
Ama "Cami köşesinde pinekleyenler" suçlamasını destekler.

Peki nerde kaldı crescent'in
"Dinin emirlerinden biride incelemek araştırmak okumak yani bilim yapmaktadır.",
"Nitekim alimin uykusu cahilin ibadetinden hayırlı sayılmış. "
diye övgüler dizmesi.
Öhö öhö öhö.

Hayır crescent!
Eğer 1400 yıldan beri, çözümü gayet basit olan islami sorunlar hala çözülmemişse ve tam tersine, daha da zorlaştırılmışsa bunun baş sorumlusu İslam'ın ta kendisidir.
İslam neyse müslüman da odur.
Gerçek İslam diye bir şey yoktur.
Eğer 2 tane müslüman varsa en az 9 türlü de İslam vardır.

Sevgiler

zumruduanka
10-06-2010, 02:09
Yaradılış savunucuları yaşamın oluşma ihtimalinin çok zor bir olasılık olduğunu iddia edip yaşamın kaynağını ilahi bir güce, allaha bağlamaktadırlar. Onların iddiasına göre allah "ol" demeseydi yaşamın oluşması mümkün olamazdı.

Yapay ortamlarda gerçekleştirilen pek çok başarılı deney ise adeta allahın pabucunu dama atar niteliktedir.

Bu deneylerden ilki Miller Deneyi olarak da bilinen deneydir ve 1953 yılında gerçekleştirilmiştir. Stanley Miller kurdugu bir düzenekle, metan, amonyak, hidrojen ve sudan oluşan bir karışıma 150-200 bin voltluk bir elektrik akımı verdi ve organizmanın temeli olan proteinin yapı taşları olan aminoasitleri elde etmeyi başardı. Aminoasitlerin çeşitli dizilimlerle çok farklı proteinler meydana getirmeye yeterli olacağı ise zaten bilinen bir gerçekti.

Deney Pavlovskaia ve Peynskii tarafindan Rusya'da; Heyns, Walter, Meyer tarafindan Almanya'da; Abelson tarafindan ABD'de, cok farkli bilesikler ve gaz ortamlarinda tekrarlandi; oksidasyonun engellendigi ve metan, amonyak ve su buharinin oldugu kosullarda hep amino asitler ve organik maddeler olustu; Gabel ve Ponnamperuma, cok farkli enerji ortamlarinda (isi, radyasyon, lineer akseleratorden cikan parcaciklar, mikrodalgalar vb) benzer sonuclar buldular, ayrica bazi seker molekullerini de primordial ortamda (yani dünyanın ilk hallerine benzeyen ortamda) sentezlemeyi basardilar.

Genetik materyeli tasiyan DNA ve RNA'nin temel taslari olan nukleik asitlerin bazilari da ilk atmosfer sartlarinin farkli bicimlerde ele alindigi kosullarda kimyasal olarak sentezlendi ve nukleik asitlerin temel yapi taslarinin primordial ortamda yeterli temel madde ve enerji sonucunda kendiliginden olusabilecegi gosterildi.

Bu deneylerin önemi, nasıl ki suyun buharlaşması için ilahi bir gücün "buharlaş" demesi gerekmiyorsa ve 100 derecede kaynatılan suyun buharlaşmaktan başka şansı yoksa, aynı şekilde, elverişli koşullar oluştuğunda inorganik maddelerin tepkimeye girerek organik maddeler oluşturacağını, hatta aynı koşullar ne zaman tekrarlanırsa tekrarlansın her defasında organik maddeler oluşacağını kanıtlamasıdır.

Yaratiliscilar, ilk dunya kosullarinda amonyak olmadigini, Miller'in ise soguk tuzak denilen bir yontemle amino asitleri elde ettigini (Miller elde ettiği aminoasitleri hemen soğutmadığı takdirde ortamda bulunan diğer asitler yüzünden bozulduklarını görmüş ve deneye soğuk tuzak düzeneği ekleyerek bozulmamış aminoasitler elde etmişti), ancak yaradılışçılara göre bu soğuk tuzak düzeneği tam bir sahtekarlıktı çünkü dünyanın ilk dönemlerinde oluşacak aminoasitleri bu şekilde hemen oluşum sonrasında soğutarak bozulmalarını engelleyen bir unsur bulunmamaktaydı. Yaratılışçılar Miller'in kosullarinin bilincli olarak cok yapay hazirlandigini ve sonuclarin bilimsel bir sahtekarlik oldugunu söylediler.

Öncelikle Miller'in duzenegi tabii ki yapaydir; ama biyokimya'da yapay olmayan kosullarda kontrollu deney yapilamaz ki; soguk tuzak denilen ve reaksiyon urunlerini sogutan bir duzenek kullanilmis olabilir; ama doga'da bunun bir benzerinin var olmadigini soylemek, ustelik de 3.5-4.5 milyar yil oncesinde gelisen olaylardan cok emin ifadelerle bahsetmek ancak, Yaratiliscilar gibi bilimi ayaklar altina alan, cikaracaklari sonuclara onceden fikse olmus insanlarda gorulebilen bir dusunce hatasidir. Ornegin okyanuslarin tabanlarindaki sicak su kaynaklarinin birden soguyarak okyanusa karismasi bahsedilen "soguk tuzagi" dogal kosullarda olusturabilir; dogadaki bugun tahmin edilemeyen pek cok yapi bunu meydana getirebilir.

Yaratılışçıların Amonyak eleştirisi hakkında ise, otamda amonyakin cok az olmasi kosullarini Miller tekrar irdelemistir. Primordial kosullarda, atmosferin redukleyici (elektron kazandirma) ozellikte oldugu dusunulmektedir, ama kesinlesmis bir bulgu yoktur. Atmosferde varolan amonyak'in bir kisminin amonyum (NH4) iyonu olarak okyanuslarda cozunecegi bilinmektedir. atmosferde cok az miktarda amonyak olmasi kosullarinda bile, su ortamlarinda ya da sicak su kaynaklarinin oldugu, okyanusun sig ve atmosferle bulustugu sahillerde amonyum iyonu, atmosferde cok az miktarda bulunan amonyak, metan gazi ve karbon dioksitle reaksiyona girecek ve organik bilesikleri olusturacaktir. Miller, az miktarda amonyakin bulundugu ortamlarda yaptigi deneylerde bile organik maddelerin ve amino asitlerin sentezlenebildigini görmüştür.

alıntıdır: http://bilimkulubu.boun.edu.tr/evrim/organik.html

Bu deneylere yaratılışçıların neden bu kadar tepki duyduğunu anlamak mümkün değil, neredeyse tüm Türkçe kaynaklarda Miller Deneyinin ne büyük bir sahtekarlık olduğunun iddia edildiğini gördüm(gerçi bu sitelerin yarısından çoğu harun yahya ve müridleri tarafından hazırlanmış). Bilimsel kurumların ve üniversitelerin kaynakları ise olaya çok farklı yaklaşıyor ve bu deneyleri çok önemli bulgular sağlayan son derece başarılı deneyler olarak nitelendiriyorlar.

Yaradılış iddiasını savunanlar neden bu bilim adamlarının yaptıkları deneyleri irdeleyip yalanlamak yerine cinlerin ya da ruhun varlığını kanıtlamaya çalışan deneyler yapmıyorlar acaba?

İlki daha ancak 52 yıl önce gerçekleştirilmiş bu deneylerin halen devam ettiği düşünüldüğünde yaratılış düşüncesini savunanların neden hertürlü kitle iletişim aracını kullanarak örgütlü bir karalama kampanyası başlattığını, neden sokaklarda ücretsiz harun yahya kitapları dağıtıldığını anlamak zor olmasa gerek. Dinin can çekişirken çırpınması şaşılacak bir davranış değildir. Bilim adamları bir bir dünyanın yuvarlak olduğunu ve kilisenin jeosantrik(dünya merkezcil) düşüncesinin asılsız olduğunu ilan etmeye başladığında da benzeri çırpınışlar yaşanmıştı ancak güneş o zaman da balçıkla sıvanamadı, gelecekte de sıvanamayacaktır.

Deneyi dikkatli incelediğinizde insanların aklıyla dalga geçen şöyle bir hile ya yerseler diye düşünülmüş yemeye hazır olanlar da akıllarıyla dalga geçirtip yemişler:
tanley Miller kurdugu bir düzenekle, metan, amonyak, hidrojen ve sudan oluşan bir karışıma 150-200 bin voltluk bir elektrik akımı veriyor amino asit elde ediyor. Daha sonra Miller elde ettiği aminoasitleri hemen soğutmadığı takdirde ortamda bulunan diğer asitler yüzünden bozulduklarını görmüş ve deneye soğuk tuzak düzeneği ekleyerek bozulmamış aminoasitler elde ediyor. okyanuslarin tabanlarindaki sicak su kaynaklarinin birden soguyarak okyanusa karismasi bahsedilen "soguk tuzagi" dogal kosullarda olusturabilir diyor. Başa dönelim, peki okyanus tabanında 150-200 bin voltluk bir elektrik akımı nasıl meydana gelecek. Bilimsel olarak doğal yollarla olması imkansız! Bilim olduğu iddia eden ama bilimsel olarak reddedilen saçma bir önerme. Lütfen aklınızla dalga geçirtmeyin!

Nova
02-07-2010, 01:03
Sn zümrüdüanka, orada değildik, bilemeyiz.

O elektrik akımı yıldırım-şimşekle oluşmuşmuş olma ihtimalı çok yüksektir- ki deney zaten buna dayanıyor.

BU deneyin çok kapsamlı anlatımı; Hoimar Von Ditfruth 'un "Dinazorların Sessiz Gecesi" adlı 6 kitaplık serinin 1. sinde yer alır.

Buz çağı yada bir dağın karla-buzla kaplı tepesinde olmadığı, buzdağında gerçekleşmediği yada olayın kutuplarda gerçekleşmediği ne malum :).


Orada değildik, sadece kafamızda modelleyebiliyoruz, eksik modelleme bizim yetersizlliğimiz biraz :)