Abdullah Rzayev´isimli üyeden Alıntı
Soleb, Sudan yakınlarında bulunan antik bir Mısır yerleşkesidir. Buradaki bir tapınakta ilginç bir hiyeroglif yazıtı bulunmakta: Kenan/Edom yakınlarında bulunan “YHV’nin Şaşuları”. Eski Mısır dilinde “Şaşu” göçebeler için kullanılan bir terimdir. Bu göçebelerin “YHV” adında bir ilahla bağdaştırılmaları son derece ilginçtir. Burada belirtilen YHV’nin Yahudilerin ilahı Yahve olduğu düşünülmektedir. Hiyeroglif yazıtının tarihi M.Ö. 1400 seneleri… Kutsal Kitap’taki kronolojiyi izleyecek olursak Mısır’dan çıkış tarihi M.Ö. 1446 olarak hesaplanmaktadır. Bunu nereden mi biliyoruz? 1.Krallar 6:1’deki bir referanstan: “İsrail halkı Mısır’dan çıktıktan dört yüz seksen yıl sonra, Süleyman, krallığının dördüncü yılının ikinci ayı olan Ziv ayında RAB’bin Tapınağı’nın yapımına başladı.” Bu ayette verilen tarih Süleyman’nın krallığının 4. senesi yani M.Ö. 966 yılıdır. Basit bir matematik hesabıyla Mısır’dan çıkış tarihi M.Ö. 1446 yılı olarak karşımıza çıkmaktadır. Mısır kronolojilerine göre bu tarih ya III. Tutmosis’e ya da II. Amenhotep’e denk gelmektedir.
Soleb’de ki yazıt M.Ö. 1400 seneleri civarı, yani III. Amenhotep dönemindendir. Bu şunu gösteriyor: III. Amenhotep’in kendisi veya katipleri bu ilahın ismini bir şekilde duymuşlardı ki, böylece bunu yazıta geçirmişlerdi. Çıkış 5:22’de ilginç bir detay keşfediyoruz: “Firavun, ‘RAB (YHV) kim oluyor ki, O’nun sözünü dinleyip İsrail halkını salıvereyim? RAB’bi (YHV’yi) tanımıyorum. İsrailliler’in gitmesine izin vermeyeceğim” diyor. Çıkış kitabında bahsi geçen firavun YHV ismini işiten ilk firavun oluyorsa bu demek ki M.Ö. 1400’e ait “YHV’nin Şaşuları” bu tarihten sonra yazıya alınmıştır. Özetçe bu hiyeroglifte hem M.Ö. 15. yüzyıla dayanan bir Mısır’dan çıkış ve Yahudilerin o dönemde sosyal açıdan göçebe bir toplum olmalarının birer teyidini görmekteyiz.
Kaynak:Incil Tarihi.com
|
Abdullah Rzayev, sen eski Ahit'te anlatılan her şeyi olduğu gibi doğru mu kabul ediyorsun? Ne kadar da yüzeysel bir bakış!
Bakınız, SAMUEL MARINUS ZWEMER adlı misyoner İslam'a bakarken aynı şekilde bakmıyor; sürekli kuşkucu yaklaşımlarla olaylara yaklaşıyor (Bkz. "
ORYANTALİZMİN İSLAM’IN TEŞEKKÜLÜNE BAKIŞI").
Peki bizim bu adamdan neyimiz eksik? Hiçbir şeyimiz eksik değil. Biz de Eski Ahit'e aynı gözle bakmalıyız.
Hastasıyız, Eski Mısır ve Babil Kralları'nın!
Ne demek istiyorum, hemen bir örnek vereyim: Tevrat'ın "KRALLAR" ve "TARİHLER" kitaplarına zaman zaman bakarım, ama orada anlatılanların yanlı olduğununun da gayet bilincindeyimdir. Ben, Eski Mısır ve Babil Kralları'na ait bilgiler orada ne kadar yanlı anlatılmış olursa olsun süzerek doğruyu ararım. Şunu düşünürüm; bu adamlar bu Kralları anlatırken gerçeklerin bir zaman sonra (arkeolojiyle) çıkabileceğini hiç mi düşünmediler? Ya da kendi dönemlerini ilgilendirdiği için boşvermiş olabilirler.
Her neyse, Hezekiel'in mühür Mısır motifleriyle (1 adet çift kanatlı Güneş kursu, 1 adet "Hayat" anlamına gelen "Ankh" anahtarı) şöyledir:
Fakat Hezekiel'in kitabına bakıldığında mühründeki Mısır motiflerini açıklamanız mümkün olmaz, yani apışıp kalırsınız. Çünkü Hezekiel'in kitabında Mısırlılar devamlı kötülenir. Peki ama bu ne?
Bu arada bir fırsatım olursa, Yahudiler'in ikide bir dile getirdikleri şu "400" meselesi hakkında da arkeolojik bulgular eşliğinde gerçeği dile getiririm. Yani bu iş onların anlattığı gibi değil ve imzamdaki bilgi bunu açan bir anahtardır!