postalmarx´isimli üyeden Alıntı
Yukardaki tartışmamda hoatzin arkadaşımız:
|
Mucize insanı açıklamaktan aciz bırakan demeketir. Benim açıklayamadığım bir şeyi siz açıklayabilirsiniz yada sizin açıklayamadığınızı ben.
Yine aynı şekilde bugün açıklanamayan birşeyi 100 yıl sonra bilim açıklayabilir. Bu noktada tekrar kime göre neye göre mucize diye sorabiliriz.
Eğer ki gök yüzünde birden bire " la ilehe illallah" yazsaydı, yada Kur'an da bilem kaç ışık yılı uzaktaki gök cisminden açıkca bahsedilseydi?
Kur'an da kuzey ve güney kutbundan bahsetseydi, dünya 23" 27' eksen eğikliğine sahiptir deseydi?
Bunlar kesinlikle mucize olurdu ve hepimiz anında iman ederdik öyle değil mi?
Peki bu şekilde mucizeler beklemek inanç sisteminin inanmak denen olguyla çelişmesi anlamına gelmezmiydi? Tekrar ediyorum bu şekilde mucizeler beklemek bizi yanlış noktalara götürür. Bunlar kesin kanıta tekabül edip seçim şansını ortadan kaldırırdı. Buda inanç sisteminin kendisiyle çelişmesine sebep olurdu. Adı üstünde inanç sistemi.
Kur'an kendi içinde bu konuda tutarlı davranıyor. Gelin size bir kaç örnekle açıklama yapıyım;
"Yemin olsun ki, biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve onları şeytanlara ateş taneleri yaptık. O şeytanlar için çılgın ateş azabını da hazırladık."(Mülk Suresi - 5. ayet)
Ben bu ayetten yıldızların tıpkı güneş gibi cehennemi andıran ateşli yapıda olduğunu anlarım, siz ise Kur'an yıldızları ve astreoidleri şeytanlara atıyor anlarsınız.
"O size, o yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz."(Yasin Suresi - 80. ayet)
Siz bu ayetten bir odunu yakarak ateş elde etmeyi anlarsınız, ben yeşil vurgusundan yola çıkarak klorofil algılarım. Yeşil ağaçlardan oluşan ateş tabirini oksijen olarak anlarım zira oksijenin olmadığı yerde ateş yanmaz. Siz ondan tutuşuyorsunuz cümlesini solunum sayesinde besinlerin oksijen ile yakılmasını anlarım.
Bakın yine size en çok etkilendiğim surelerin birinden geniş açıklamalı örnek veriyim;
"Ebû Leheb'in elleri kurusun. Zaten kurudu. Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı. O, bir alevli ateşe girecektir. Boynunda bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu hâlde sırtında odun taşıyarak karısı da"( Tebbet Suresi)
Siz burdan Allah'ın kendi yarattığı bir insana lanet ettiğini anlarsınız. Ben ne anlarım biliyormusunuz?
O an hala yaşamakta olan bir insanın asla tövbe etmeyeceği ve kendisine yapılan o kadar teklife rağmen müslüman olmadan öleceğini anlarım. Önceden müslümanlara kötü gözle bakmasına rağmen, belki de onlara karşı savaşmasına rağmen müslüman olan yüzlerce hatta binlerce insan varken, Ebu Leheb'in bunlardan biri olamayacağı anlarım. Derim ki eğer ki Ebu Leheb sonradan müslüman olsaydı Kur'anın bütün sistemi çökerdi.
Ama siz bu noktada tabiki yeni ayet inip durum telafi edilirdi deme hakkına sahipsiniz.
Sonuca gelirsek; eğer ki bu konulardan sizin istediğiniz şekille Muhammed söylemiş olduğunda olmaması şeklinde bahsedilseydi apaçık kanıta tekabül edip seçim sansını ortadan kaldırırdı. Buda inanç sisteminin kendisiyle çelişmesine neden olurdu.
İnanmak isteyenlere kanıt değil delil gösteriliyor. Görmek isteyenler delilleri görüp ibret alıyor görmek istemeyenler görmüyor.
Bu süreç tam da Kur'an da bahsedildiği şekilde Kur'an dan bağımsız olarak ilerliyor.