Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Bilim > Fizik > Büyük Patlama Teorisi

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 21-10-2013, 04:29
singular singular isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 21 Oct 2013
Mesajlar: 1
Standart

evrenin bütününe uyguladığımız göreceli bakışı tekilliğe yakın şeyleri gözlemlerken de kullanabiliriz.bu noktada tekillik anının tam olarak ne olduğunu gözlemlemenin verdiği zorluğu, ona yakın yerlerdeki uzay-zaman özelliklerinden tekilliğin ne olabileceği konusunda çıkarım ve yaklaşımlar yaparak azaltabileceğini düşünüyorum.bu yaklaşım kesin yargılara varmayı değil, tekilliğe ait özelliklerin en azından birkaçının betimlenebilmesini sağlayabilir.öncelikle kütleçekimsel zaman genişlemesi ile konuya giriş yapmak istiyorum.biliyoruz her kütle uzay-zaman dokusunda değişime sebep olur.kütlenin bulunduğu uzay-zaman dokusu bulunduğu bölgede 'heryöne doğru' bükülmüştür.sağduyumuz bu heryöne olan bükülmeyi kafamızda canlandırmamızda büyük bir engel olsa da beynimizi biraz daha zorlayarak aslında bu heryöne bükülmenin nasıl olabileceğini 'çıkarsayabiliriz'.bu bükülme ile birlikte zamanın da bükülmesi çok doğal çünkü zaman bu bükülen uzay-zamanla bir bütün halindedir.bunun bükülme sonucunda bükülen uzay zamandaki referans çerçevesi kendisi için bir zaman genişlemesi hissetmezken, dış referans çerçevesindeki gözlemci için bükülen uzay-zamanda bulunan gözlemcinin zamanı yavaşlamıştır.aynı şekilde bükülen uzay-zaman bölgesindeki(kütleçekim etkisi altındaki) gözlemci için dış referans çerçevesindeki gözlemcinin zamanı hızlanmıştır.zamandaki bu göreli hızlanma-yavaşlamanın büyüklüğü kütleçekimin büyüklüğü ile doğru orantılıdır.kütleçekim ne kadar fazlaysa uzay-zaman o kadar bükülür ve zamandaki göreli hız farkı o kadar büyür.uzay-zamanın göreceli doğasının altında yatan mekanizma kısaca budur.şimdi bunu karadeliklere yakın uzay-zaman bölgeleri için düşünelim.tuna ve bihter uzay gemisinde yolculuk eden iki astronot olsun ve ikisinin de ellerinde devasa büyüklükte saatler olsun ve ahmet saatiyle beraber gemiden çıkarak karadeliğe atlasın.bu durumda ahmet karadeliğe yaklaştıkça ayşe onun saatinin kendisininkinden daha yavaş aktığını görecektir.aynı şekilde ahmet de ayşenin saatinin kendisininkinden daha hızlı aktığını farkedecektir.ahmet olay-ufkuna yaklaştıkça ayşe onun zamanının daha fazla yavaşladığını ve durma noktasına yaklaştığını görecektir.aynı şekilde ahmet de ayşenin zamanının giderek hızlandığını görecektir ve bu hızlanma olay ufkuna yaklaştıkça o kadar artacaktır ki, ayşenin ölümünü, dünyanın sonunu, sonunda olay ufkuna ulaştığı anda da evrenin sonunu görecektir.ama ayşe hiçbir zaman ahmetin olay ufkuna ulaştığını göremeyecektir çünkü o olay ufkuna ulaştığında kendisi zaten çoktan ölmüştür ve evrenin sonu gelmiştir.ayşe ahmeti olay ufkuna yaklaştıkça hareketleri ve zamanı yavaşlayan ama hiçbir zaman tamamen durmayan bir cisim olarak görecektir.bu noktada ayşenin evrenin sonuna kadar yaşadığını varsayarsak ayşe ahmet'in saatinin ancak evrenin sonu geldiği an durduğunu görecektir.ayrıca bu konuda dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus var.karadeliğinm içine düşen canlının olay-ufkuna varmadan öleceği düşüncesi yanlıştır.ahmet olay ufkuna ulaşana kadar karadeliğin içinde olduğunu bile farkedemez.uzayı ve zamanı aynı biçimde algılar.yani etrafına baktığında uzay yine aynısı gibi duruyordur ve bir deliğe düşüyormuş gibi bir görüntüyle karşılaşmaz.bunun sebebi uzay-zamanın bükülmesiyle beraber ahmet'in gerçekliğinin ve algılama biçiminin de aynı oranda 'bükülmesidir'.eğer bu bükülme bizim parçalanmamıza sebep olsaydı dünya üzerinde hiçbir canlı kalmazdı.çünkü dünya da uzay-zamanı büker ve hüclelerimizdeki nanosantimlik oynamalar bile ölüme sebep olurken bu bükülmenin bize zarar vermemesi bundan dolayıdır.ayrıca bizlerin uzay-zamanın bükülmesini algılamamızı sağlayan şey kütleçekimdir.sanırım bu örnekleme zamanın göreceliği konusunda daha geniş bir fikir sunmuştur.şimdi gelelim olay ufkuna ulaştığımız anda meydana gelecekler hakkında fikir yürütmeye.karadeliklerin büyük kütleli yıldızların son safhası olduğunu biliyoruz.daha fazla kütle daha fazla bükülme bu da aynı zamanda daha fazla kütleçekim demekti.daha fazla kütleçekim ise maddenin daha küçük hacme sıkışmasına sebep olur(dış referans çerçevesine göre).bu sıkışma daha fazla kütleçekim yaratır ve sonunda sıkışma doygunluğuna ulaştığında bir olay-ufku ortaya çıkar.şimdi benim aklıma gelen şey şu: maddenin sıfır hacme sıkışması tekillik yaratıyorsa, tekilliğe maddenin sonsuz yoğunluktaki formu diyebiliriz.yani tekilliiğin olmaması maddenin(varlığın oluşması) zorunluluğu getirir.lakin madde de varlığı tekilliğe ulaştırmaya eğilimlidir.madde yoğunluğu arttıkça varlığın tekilliğe olan eğilimi (varlıktan kendisini soyutlama eğilimi) artar.yani kısaca aslında hepimizin tekilliğin farklı formları olduğunu ama evrenin bütünde tekil bir yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz.hepimiz tekilliğin içinde tekilliğin bir elemanıyız ve kozmik ölçekte sahip olduğumuz düşük hızlar ve enerjiler nedeniyle bu tekilliği ışık hızına ulaşan veya olay ufkuna ulaşan bir gözlemciye göre görece 'daha ağır çekimde seyrediyoruz'.eğer ışık hızına ulaşabilseydik, yine karadeliklerde olduğu gibi evrenin hızlandığını ve sonunda bittiğini görebilirdik.çünkü aynı zaman genişlemesi olayı fiziksel hız artışında da meydana gelir.ışık hızına yaklaştıkça zaman genişler kütlen artar ve ışık hızına ulaştığın anda dış referans çerçevesine göre senin zamanın durur ve kütlen sonsuza ulaşır.yani ışık hızına ulaşmak da tekilliği getiren bir durumdur.o halde doğada ışık hızında hareket eden şeylerin tekillikle alakalı olduğunu da pekala söyleyebilriz.doğa saf enerjiyi daima ışık hızında hareket ettirir.bir madde yada farklı bir enerji formu saf enerji formuna dönüştüğü anda doğa onu ışık hızına ulaştırır ve zamanını bizim bakış açımıza göre durdurur.bu demek oluyor ki fotonların bakış açısına göre evrenin sonu zaten gelmiştir.fakat bizlerin bakış açısına göre enerjinin görüntüsü ışık hızına ulaştığı anda durmuştur ve hepimiz enerjinin bu son anını yaşıyoruz ve fotona yani ışığa baktığımızda gördüğümüz şey enerjinin tekilliğe ulaştığı andaki fotoğrafıdır.fotonun bir sonraki anı bize göre evrenin sonunda gerçekleşecektir ama fotona göre o ışık hızına ulaşana kadar evrenin sonu gelmiştir.bu noktada uzay-zamanın hıza bağlı göreceliği ortaya çıkıyor.evrenin her uzay-zaman dilimi fotonun son uzay-zaman dilimine sıkışmıştır.bu yüzden fotonlar için zaman yok deriz ve onlar heryerdedirler.biryerde lamba yaktığınızda fotonlar heryere ışık hızında saçılır.ışık hızında ilerleyen foton için ise evren sonsuz bir zamansal hızla ilerler.yani sonu gelir.kısaca benim tekilliğe dair yaptığım çıkarımlar şunlar: tekillik büyük bir ihtimalle çok parlak( fotonun görüntüsünden dolayı) çok yoğun(karadeliğin merkezindeki madde yoğunluğundan dolayı) ışık hızına sahip bir olgudur.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:07 .