27-06-2008, 20:31
|
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 20 Feb 2008
Mesajlar: 929
|
|
Mars toprağı tuzluymuş
Mars'ta bulunan uzay aracı Anka Kuşu'nun gönderdiği veriler, gezegende ilkel yaşam formları gelişmesine uygun koşullar olabileceği yönündeki umutları arttırdı
LOS ANGELES - NASA’nın bir ay önce Mars’a gönderdiği ve gezegen üzerindeki araştırmalarını sürdüren Anka Kuşu (Phoenix) uzay aracı, Mars toprağının tuzlu ve Dünya üzerindeki toprağa benzer bir yapısı olduğunu tespit etti.
Bilimadamları, son bulguların, Mars üzerinde ilkel yaşam formları gelişmesine uygun koşulların olabileceği yönündeki umutları artırdığını kaydetti. Mars araştırmalarını yürüten ekipten Tufts Üniversitesi uzmanı Samuel Kounaves, Mars toprağının yapısının "zehirli" olduğu yolunda bir veriye rastlanmadığını, aksine yaşam formlarının gelişmesine uygun göründüğünü söyledi.
Geçen hafta, yüzeyin altında buz olduğu yolunda kanıtlar bulan uzay aracı Anka Kuşu, Mars yüzeyinde şu ana kadar, canlı varlıkların temel yapı maddesi olan "organik karbon" tespit etmedi. Karbon içermeyen mineralleri belirlemek için planlanan son deneyin sonucunda Mars toprağının, magnezyum, sodyum, potasyum ve klorür içerdiği belirlendi. Kounaves, Dünya’daki içinde hiç organik madde bulunmayan toprak çeşidinin de benzer özellikler taşıdığını, bazı bitkilerin böyle bir ortamda yetiştirilebildiğini ve bazı bakterilerin de büyüyebildiğini kaydetti. Uzmanlar, Mars toprağındaki minerallerin yaşam formlarını destekleyebileceğini söylemek için yine de çok erken olduğunu belirtiyor. (aa)
|
30-06-2008, 00:05
|
|
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 29 May 2008
Bulunduğu yer: ADANA!!
Mesajlar: 3.673
|
|
eyvallah dostum....
ÖRGÜTLENİN!!!
|
10-07-2008, 01:27
|
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 20 Feb 2008
Mesajlar: 929
|
|
UYKUSUZLUK YENİ BEYİN HÜCRESİ OLUŞUMUNU ENGELLİYOR
Yapılan yeni bir araştırma uykudan mahrum kalmanın yeni beyin hücrelerinin oluşumunu engellediğini ortaya koyuyor.
Princeton Üniversitesi'nden Dr. Elizabeth Gould ve araştırma grubunun fareler üzerinde yaptığı bu araştırma uykusuzluğun beyinde bellek oluşumundan sorumlu hipokampüs bölgesini etkilediğini ortaya koyuyor. Bu etkininse bir stres hormonundan dolayı gözlemlendiği belirtiliyor.
Uykusuzluk, bellek oluşumundan sorumlu hipokampüs beyin bölgesindeki yeni sinir hücresi oluşumunu yavaşlatıyor.
Araştırma grubunun çalışması 72 saat boyunca uykusuz bırakılan farelerle böyle bir etkiye maruz bırakılmayan farelerin birbirleriyle karşılaştırılmalarına dayanıyor. Uykusuz bırakılan farelerin kortikosteron adı verilen stres hormonu seviyeleri normal gruba göre yükseliyor. Bunun yanı sıra, beyinlerinin hipokampüs bölgesinde yeni hücre yapımı da yavaşlıyor. Stres hormonuyla yeni beyin hücreleri yapımı arasındaki ilişkiyi araştıran araştırmacılar, kortikosteron seviyesi normal düzeyde sabit tutulduğunda beyindeki hücre oluşumunun devam ettiğini gözlemliyor. Diğer bir deyişle araştırmanın sonucunda uykusuzluk dolayısıyla yüksek seviyelere tırmanan stres hormonunun yeni bellek oluşumu için gerekli olan beyin hücresi yapımını engellediği bulunuyor. Uykudan mahrum bırakılan fareler bir hafta içinde normal uyku düzenlerini yakalayabilseler de, sinir hücresi oluşumu normal seyrine ancak iki haftadan sonra ulaşabiliyor.
Bugün, yetişkin beyninde gözlemlenen sinir hücresi yenilenmelerinin altında yatan neden tam olarak bilinemese de Dr. Gould ve grubu, uzun süre uykusuzluk sonrasında bilişsel işlevlerde oluşan sorunların bu yenilenmenin yavaşlamasından kaynaklanabileceğini iddia ediyor. Konsantrasyon bozukluklarıysa bu etkilerden biri olarak örnek veriliyor.
Alanda uzman olan ve araştırmanın sonuçlarını yorumlayan Dr. Neil Stanley, araştırmanın ortaya koyduğu bu sonuçların doğrudan doğruya insanlar için geçerli olup olmadığına dair ek çalışmaların yapılması gerektiğini çünkü hiçbir kişinin çok zorunlu kalmadıkça 72 saat uyumadan geçiremeyeceğini belirtiyor. Ancak her gece uyuması gereken miktardan biraz daha az uyutulan denekler üzerinde de aynı etki gözlemlenirse çalışmanın çıkarımlarının ilginç olabileceğini ekliyor. BBC, Şubat 2007.
Eminim bir çogumuzun ilgilenmesi gereken bir konu, uykusuzluk problemi...
|
01-09-2008, 17:01
|
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 21 Mar 2008
Mesajlar: 1.406
|
|
En büyük galaksi bulundu
Avrupa Astronomi Rasathanesi, 7,7 milyar ışık yılı ötede kainatın uzak köşelerinde şimdiye kadar tespit edilen en büyük galaksi kümesini buldu.
http://haber.gazetevatan.com/haberde...&Categoryid=43
|
07-09-2008, 12:26
|
|
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 28 Sep 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 12.080
|
|
Balığın genleriyle oynadık
İstenmeyen özelliklerin törpülenmesi veya yeni bir özellik kazandırılması için Türkiye'de ilk kez gen transferi yapıldı. Canlıların istenmeyen özelliğinin baskılanması ya da yeni bir özellik kazandırılması amacıyla balıklar üzerinde de gerçekleştirilen gen transferi, Türkiye'de ilk kez İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Ürünleri Fakültesinde gerçekleştirildi.
İÜ Su Ürünleri Fakültesi Yetiştiricilik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Metin Timur, yaptığı açıklamada, kromozomlarda yer alan genlerin canlıların karakterine yön veren bilgi üniteleri olduğunu söyledi.
Bu bilgi ünitelerinin nesilden nesile geçmesi dolayısıyla kalıtım birimi olarak da belirtildiğini ifade eden Timur, ''Canlıların mevcut özelliklerinin iyileştirilmesi, istemediğimiz bir özelliğin baskılanması veya yeni bir özellik kazandırılması amacıyla transgen (gen transferi) teknolojisi kullanılmaktadır'' dedi.
Timur, transgen teknolojisinin, ''bir canlı türü DNA'sına başka türlerden elde edilen bir gen parçacığının aktarılmasını sağlayan ve geniş bir kullanım potansiyeline sahip yeni bir teknoloji olduğunu'' kaydederek, şu bilgileri verdi:
''1910'lu yıllarda kurbağa yumurtalarına hücresel materyalin enjeksiyonu ile yapılan denemeler, gen transferi araştırmalarının temelini oluşturmuştur. 1970'li yılların başında ise gen transfer teknolojisi, DNA dizileri ile ilgili çalışmalarda kullanılmaya başlamıştır. Devam eden araştırmalar, mikro enjeksiyon teknikleri ve transfer edilen genler üzerinde yapılan araştırmalarda kullanılan tekniklerin gelişmesini sağlamıştır. 1985 yılında ilk transgenik balık, insan büyüme hormonu geni kullanılarak elde edilmiştir. Ülkemizde ise ilk transgenik çalışma 1994 yılında Dr. Haydar Bağış tarafından fareler üzerinde gerçekleştirilmiştir.''
BALIK ÜZERİNDEKİ ÇALIŞMALAR
Balıkta ilk başarılı gen transferinin 1985 yılında Çin'de gerçekleştirildiğini ifade eden Timur, bu tarihten sonra çeşitli ülkelerde balık türleri üzerinde başarılı gen transferi çalışmaları yapıldığını söyledi.
Timur, ''Günümüzde, transgen teknolojisiyle elde edilen transgenik balıklar, biyoloji, tıp, veteriner hekimlik, hayvancılık, ziraat ve eczacılık sektörlerinde bilimsel araştırma modelleri, terapi, diyagnostik (tanı koyma) amaçlarıyla değişik nitelikteki moleküllerin geniş ölçekli üretiminde kullanılmaktadır'' diye konuştu.
BALIK 6 AY DAHA ERKEN BÜYÜDÜ
Son yıllarda bilimsel ve teknolojik çalışmaların temel ögelerinden birini oluşturmaya başlayan transgen teknolojisinin, geleneksel genetik seleksiyonun yerini aldığına işaret eden Timur, su ürünleri yetiştiriciliğinde, ''normalden daha hızlı büyüyen, hastalıklara toleranslı, düşük su sıcaklığına, düşük oksijene toleranslı balıkların elde edilmesi amacıyla transgenik balık elde edilmesi yönünde çalışmalar yapıldığını'' kaydetti.
Timur, balık hastalıklarının çıkışını azaltma amacıyla transgen teknolojisinin kullanıldığını belirterek, ''Transgenik balık eldesi üzerine ilk başarılı gen transferi, büyüme hormonu geni kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Elde edilen başarı sonucunda alabalıklar üzerinde yapılan büyüme hormonu geninin transferi ile 12 ayda porsiyonluk boya ulaşan alabalığın 6 ay gibi kısa bir sürede porsiyonluk boya ulaşması sağlanmıştır'' bilgisini verdi.
İLK ÇALIŞMA İÜ'DE
''Türkiye'de balıklar üzerinde ilk transgenik çalışmanın, İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinde gerçekleştirildiğini bildiren Timur, ticari olarak transgenik balığın insan gıdası olarak tüketimine henüz izin verilmediğini, bu nedenle de bu konuda yapılan çalışmaların laboratuvar çalışmalarıyla sınırlı kaldığını söyledi.
Timur, akvaryum balığı sektöründe renkli balıkların tüketiciler tarafından tercih edilmesi dolayısıyla çeşitli flüoresan işaretleyiciler kullanılarak elde edilen transgenik balıklarda yeşil, mavi, kırmızı, sarı renkli balıkların ticari olarak satışının gerçekleştiğini belirtti.
Türkiye'de transgenik balık üzerine yapılan ilk çalışmanın bir akvaryum balığı olan ''zebra balığı'' üzerinde gerçekleştirildiğini kaydeden Timur, ''İÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi ve TÜBİTAK-TOVAG tarafından desteklenen projelerle, TÜBİTAK-MAM Transgen ve Deney Hayvanları Laboratuvarlarında, konusunda uzman kişilerden oluşan bir ekiple Dr. Aygül Ekici tarafından zebra balığı embriyonlarına yeşil flüoresan protein geni mikro enjeksiyon tekniği ile aktarılmıştır'' diye konuştu.
Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar
her mili bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var
Dostlar, ki bir kere bile selamlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz...
Nazım Hikmet
www.dilaverkom.blogcu.com
|
07-09-2008, 16:29
|
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 21 Apr 2008
Mesajlar: 1.190
|
|
Emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkürler.
|
14-09-2008, 16:12
|
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 20 Feb 2008
Mesajlar: 929
|
|
Çevreyi solucan kurtaracak
Bilim insanları, solucanın toprağı mideye indirip dışarı çıkardıktan sonra metallerde bazı küçük değişiklikler olduğunu tespit etti. Bu değişikliklerin, kimyasal maddelerle kirlenen topraktaki potansiyel toksik metallerin ortadan kaldırılmasında büyük yarar sağlayabileceği düşünülüyor.
Son günlerde bir arsenik tartışmasıdır gidiyor. Su kaynaklarımız kirleniyor çevre olabildiğince yıkıma ugruyor. Umarım bu gelişme bu alanda da bir ilerleme kaydedilmesine ön ayak olur...
http://www.radikal.com.tr/Default.as...&CategoryID=79
|
14-09-2008, 16:30
|
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 20 Feb 2008
Mesajlar: 929
|
|
Karanlık maddenin gizemi
Hubble ve Chandra uzay teleskoplarıyla iki galaksinin çarpışma süreci fotoğraflandı. Çarpışmada gizemli karanlık maddenin yaydığı enerji, farklı bir reaksiyon vererek sıradan maddeden ayrıştı.
Astrofizikçi Marusa Bradac, son gözlemin karanlık maddenin gizemli özelliklerini anlamada anahtar niteliğindeki olduğunu belirterek, “Karanlık madde, evrende sıradan maddeden 5 kez daha fazla” dedi. Bradac, “Bu araştırma, bildiğimizden çok farklı ve bizi oluşturan bir madde ile karşı karşıya olduğumuzu doğruluyor” diye konuştu.
Haberin tümü için ; http://www.ntvmsnbc.com/news/457606.asp
|
15-09-2008, 18:32
|
Yasaklandı
|
|
Üyelik tarihi: 06 May 2008
Mesajlar: 917
|
|
Şizofrenide önemli buluş
Şizofreninin, beynin bir bölümünün olgunlaşmamasına bağlı olabileceği düşünülüyor.
Japonya'daki Psikoloji Bilimleri Enstitüsü'nden Tusuyoshi Fujita Miyakawa ve ekibinin, değişime uğratılan farelerde yaptığı araştırma, şizofreniye yakalanan farelerin beyinlerindeki bellek merkezi hipokampus içinde bulunan "dentat girus" bölgesinde olgunlaşma sorunu olduğunu gösterdi.
Araştırmada, dentat girustaki sinirlerin yapısal ve psikolojik olarak yeterince olgunlaşmadığına, bunun da şizofreninin nedeni olabileceğine dikkat çekildi.
"Moleküler Beyin" adlı dergide yayımlanan araştırmada, teşhis için bu bölgenin de incelenmesinden yararlanılabileceği belirtildi. Doktorlar, davranışsal belirtilere göre şizofreni teşhisi koyuyor
haber3
|
Etiket
|
bilim, bilim haberleri, buluşlar, çevre, en son araştırmalar, icatlar, keşifler, sağlık, teknoloji, uzay, yenilikler |
Yetkileriniz
|
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.
HTML-KodlarıKapalı
|
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 17:01 .
|