Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Dinlerden Özgürlük > Ateizm

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #141  
Alt 06-01-2024, 15:13
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

Bu arada edebiyat yapmıyorum. Asıl sen kimsin? Yerin bir çekim kuvveti yoktur aslında, gök itimi vardır. Ha böyle gök olursun iste. Sen daha gök itimi ne olduğunu bilmiyon benimle burda bilim konusuyon, göküm
Demiş medeniyetsiz

Gök itimi ne ?
Sana verilecek cevap video nun sonun da

Al gök itimci bir kazma
Alıntı ile Cevapla
  #142  
Alt 06-01-2024, 20:10
dine mine ne - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dine mine ne dine mine ne isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 21 May 2015
Mesajlar: 1.529
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Konu bu değil sürekli çarpıtıyorsun.


Kütle tanımlandı (Einstein hiç bir zaman kütlenin maddeden, maddi ortamdan bağımsız bir varlık olduğunu iddia etmemiştir, gerinden üfürüyorsun.

[COLOR="Red"]Zaman, değişimin ÖLÇÜSÜDÜR.
Dombili carpıtan sensin, einstein'ın izafiyet teorisi mekan ile zaman arasında ayrılmaz bir bağlantı olduğunu öne sürer, zamanın olmadığı bir mekan düşüncen teoriye terstir çünkü teori mekan ve zamanın birbirine bağlı olduğunu ve mekan-zaman sürekliliğinin konumsal hareketin temelini oluşturduğunu belirtir. Çarpıtmaya çalışdiğin nokta bu iste.

Mekan olmadığında yön ya da genişleme gibi kavramlar ortadan kalkar ve bunun sonucunda da konumsal hareket ve olayların zamansal sırası belirsizleşir. Benzer şekilde, zaman olmadan konumsal hareket mümkün değildir çünkü hareket, zaman içindeki bir pozisyon değişikliğini gerektirir; zamanla tanımlanan olayların ardışıklığı olmadan değişim veya konumsal hareket algısı ortadan kalkar.

Konumsal hareket, nesnelerin hareket edebileceği bir çerçeve veya referans çerçevesi olarak mekanı gerektirir. Mekansız bir ortamda nesnelerin hareket etmesi mümkün değildir çünkü "konumsal" hareket, zaman ve mekan içinde bir nesnenin konumunun değişimidir.

Bunlar, fizikte özellikle de görelilik teorisinden çıkarılan temel prensiplerdir ve mekan, hareketin ve değişimin temelini sağlar çünkü nesnelerin hareket edebileceği boyutları içerir.

Dolayısıyla mantıklı bir sonuç çıkarsak, mekan olmadan konumsal hareket mümkün değildir; fiziksel süreçlerin anlaşılmasında temel olan mekan ile hareket arasındaki bu ilişkidir.

Zaman sadece soyut bir kavram değil, evrenin yapısına gömülü ve mekanla ayrılmaz şekilde ilişkilidir; zaman ve mekan arasındaki değişiklikler birbiriyle yakından bağlantılıdır ve hareket, bu mekan-zaman yapısındaki bir konum değişimidir.

Einstein'ın Teorisi'ne göre, mekan olmadan konumsal hareket mümkün değildir ve mekanın zamandan bağımsız var olması, İzafiyet Teorisi'yle uyumsuzdur.

İzafiyet Teorisi, mekan ve zamanın mekan-zaman sürekliliği içinde tek bir varlık olduğunu önerir ve değişim, hareket ve tüm fiziksel süreçlerin bu mekan-zaman yapısı içinde gerçekleştiğini belirtir; zaman, mekan ve hareketle ayrılmaz şekilde bağlantılı olan gerçekliğin temel bir unsuru olarak kabul edilir. Elimizdeki veri ve bilgilere rağmen, zamanı soyut bir kavram olarak anlamsızlaştırmaya çalışmak, yanılmaktan üfürmekten başka bir şey değildir.

Bazı insanlar hiç değişmez. kendilerini deyistirmemek icin sadece daha iyi yalan atmayi öğrenirler
Alıntı ile Cevapla
  #143  
Alt 06-01-2024, 22:52
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

dine mine ne´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Dombili carpıtan sensin, einstein'ın izafiyet teorisi mekan ile zaman arasında ayrılmaz bir bağlantı olduğunu öne sürer, zamanın olmadığı bir mekan düşüncen teoriye terstir çünkü teori mekan ve zamanın birbirine bağlı olduğunu ve mekan-zaman sürekliliğinin konumsal hareketin temelini oluşturduğunu belirtir. Çarpıtmaya çalışdiğin nokta bu iste.
Yazılarımda defalarca kere söylemişimdir; ORTAM, KOŞUL, MEKAN diyerek, gereği olmadığı, maksadı gerekmediği her cümlede tek, tek isimlerinin sayılması gerekmiyor.

ORTAM: 1.) Canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal koşulların tümü.
2.) Bir eylemin yapılabilmesi için gerekli koşulların tümü.


MEKAN: Mekân genelde kütleler arasındaki boşluk olarak ele alınır. Fakat gerçekte mekân kendi olanaklarıyla mimari biçimlemeye sahip kütlelerin arasındaki bir biçimdir

Zaman değişimin ÖLÇÜSÜDÜR, bunu söylediğimde ne anlıyorsun? Değişiklik gösteren ne varsa DAHİLDİR buna.

MEKAN DEDİN -mekanı dışladığım YALANINI ÖNE SÜREREK- ÇARPITTIN, OYSA CEVABINI VERMİŞTİM, BU KAÇINCI YANIT?

Madde yoksa ölçüsü de yoktur.
Maddi ilişkiler de yoktur. Maddi etkileşim, kuvvetler vb. yoktur.
Mekan da yoktur, ortam da yoktur, koşul da yoktur, çevre de yoktur, değişim de yoktur, değişen de yoktur, ölçülecek ve ölçecek bir şey de, dolayısıyla ZAMAN DA YOKTUR.
Madde yoksa enerji(iş kapasitesi) de yoktur.
Madde yoksa hareketi buna bağlı hız v.b. ölçüsü de yoktur.
Madde yoksa yön de yoktur.
Madde yoksa, gözlem de yoktur.

BU KADAR BASİT.

En nihayetinde tüm ölçülerimiz TEMELDEN MADDEYE dolayısıyla maddi olan ne varsa ona bağlı. Temelden söz edilirken, hele ki maddeyi, madde ve maddi olana bağlı bir özellik, nitelik veya kavramla yok edip(!) yine o kavramla yarattırdığını iddia eden akılsız, mantıksız, basit hatalı bir iddia olduğunda, madde yoksa zaman da yoktur denir(amaç zamanı tanımlamak, mekan vb. üzerine yorumda bulunmak değil ki, madde yoksa, zaman kavramının da anlamsız olduğunu dile getirmektir. Bunu dahi çarpıtmayı başarıyorsun). Mekan deyip cümlelerimi maksadından çıkartıp çarpıtıyorsun, oysa madde yoksa zaman da, mekan da, ortam da, maddi ilişkiler de, etkiler de bunlara dayalı ölçüler, birim, kavramlar da yoktur. Öyleyse maddeye bir başlangıç(zaman kavramıyla) tayin edilemez, bu kadar basit...

Burada masal bir tanrıdan söz edip, YALANLARINA İNANMAMIZI bekleyip, bilim dışı edebiyatla, masal alemleri üfürerek Einstein'ın adını -Kİ hiç bir zaman anlamadığın- anman bile bahtsızlık.
Ortaya bir tanrı koydun da, gözlemlediğimiz halde itiraz mı ettik? Hani nerede?
dine mine ne´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Zaman sadece soyut bir kavram değil, evrenin yapısına gömülü ve mekanla ayrılmaz şekilde ilişkilidir; zaman ve mekan arasındaki değişiklikler birbiriyle yakından bağlantılıdır ve hareket, bu mekan-zaman yapısındaki bir konum değişimidir.
Mekan dediğimiz de tüm, ama tüm ölçü, birim, yer kavramlarımız gibi temelden MADDEYE->form-yapılar ve aralarındaki ilişkiye(mesafeleri, konumları da dahil) BAĞLI! Zaman soyut kavram olmaktan ziyade, SOYUTLAMADIR, ÖÇÜDÜR, işaret ettiği maddi-fiziki değişimler vardır ve kelime olarak da bunların yerine kullanılır, tüm diğer ölçü kavramlarımız gibi, dair olduğu ne ise, ADINA,NAMINA, YERİNE KULLANILIR. YERİNE GEÇMEZ, yerine geçtiği zannı, inanç bazen de sahtekarlık(!), dolayısıyla mantık hatasına dönüşür. Örneğin değişim, ölçüsü, ifadesi, birimi namına sık, sık zaman kavramını kullanırız, değişen ne? Her ne ise, zaman da ona dairdir, ölçüsü, algısıdır v.s. buradan anlarız ki, o şey her ne ise, "değişimi", dolayısıyla ölçüsünü(zamanı) o şeyden dışlayamayız. Uzayda her şey hareket, ilişki, etklileşim halinde, hareketli, değişken, değişiyorsa(her türlü değişim), dolayısıyla kavrayış, ÖLÇÜ ve ifade namına, zaman kavramını dışlayamayız, o bahisle birlikte anmak zorundayız.

Bu teranelerini, YANLIŞ yorumlarını, 1 haftadır defalarca işledik, aynı yanlış-çarpıttığın nakaratı tekrar ediyorsun, o halde soruyu yanıtlamak zorundasın -bilimin dışındasın, ama bilimi, tanımları çarpıtarak işine geldiği gibi kullanmaya çalışıyorsun;

Senin masal tanrın, uzayı-maddeyi ne zaman yarattı? Bu eylemden önce ne kadar zaman-süre bekledi? İŞİTİR Mİ, KONUŞUR MU, GÖRÜR MÜ, DÜŞÜNÜR MÜ, NE YER, NE İÇER? Gözlemlenebilir uzay -evren-madde- 90.000.000.000 ışık yılına tekabül etmektedir, nasıl yarattı? Üfürük tanrın, 2024 yılına gelebilir mi? Madem ezeli ve bir başlangıcı yok. Çarpıtma, TREN YOLU SANDIĞIN ve yanlış bildiğin zaman kavramınla buyur 2024 yılına getir... (Gerçi hangi kavramı doğru biliyorsun ki, hepsini işine geldiği gibi üfürme, yanlış biliyorsun.)

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (07-01-2024 Saat 00:18 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #144  
Alt 10-01-2024, 23:03
dine mine ne - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dine mine ne dine mine ne isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 21 May 2015
Mesajlar: 1.529
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Yazılarımda defalarca kere söylemişimdir; ORTAM, KOŞUL, MEKAN diyerek, gereği olmadığı, maksadı gerekmediği her cümlede tek, tek isimlerinin sayılması gerekmiyor.

MEKAN: Mekân genelde kütleler arasındaki boşluk olarak ele alınır. Fakat gerçekte mekân kendi olanaklarıyla mimari biçimlemeye sahip kütlelerin arasındaki bir biçimdir

Zaman değişimin ÖLÇÜSÜDÜR, bunu söylediğimde ne anlıyorsun? Değişiklik gösteren ne varsa DAHİLDİR buna.

Biçim ifadesini ""forma dair"" degilde mekanın esnekliğine dair kullanıyorsun, değil mi?

Güzel ama zamanın göreceliği konusunda kendi kafana göre hareket etmeye çalışsan da, bu esnekliğin madde tarafından sonsuz olamayacağını gözden kaçırıyorsun. Çünkü sonsuz bir maddenin uzayı bir kara delik gibi sonsuza bükeceği anlamına gelirdi, bu yüzden madde sonsuz olamaz. Dolayısıyla, uzayın eğriliği nedeniyle sonlu olmalı ve bu sonluluk bize, eğer varsa, diyalektik olarak bir başlangıcın olduğunu söyler. Yanlış kelimeleri kullanan ben değilim, sensin, dolayısıyla yorumların da yanlış. Bunun nedeni, bu konuya dogmatik ve dini bir yaklaşım içinde olmandan kaynaklanıyor.

Andromeda galaksisi ve Samanyolu örneğinde olduğu gibi, galaksiler birbirleri üzerinde yerçekimsel bir çekim uygularlar. Bu çekim gücüne karşı koyabilmek için uzayın esnek bir şekilde genişlemesi gerekmektedir. Sonsuz bir mekanın genişlemesi de mantığa aykırıdır.

Bazı insanlar hiç değişmez. kendilerini deyistirmemek icin sadece daha iyi yalan atmayi öğrenirler
Alıntı ile Cevapla
  #145  
Alt 11-01-2024, 05:05
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

dine mine ne´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Biçim ifadesini ""forma dair"" degilde mekanın esnekliğine dair kullanıyorsun, değil mi?
Hayır, biçim de forma içkindir.
dine mine ne´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sonsuz bir mekanın genişlemesi de mantığa aykırıdır.
Saçma bir söz yine -ki her cevabımda söyemişimidr uzay ne sonsuzdur ne de sonlu, bu ayrı... sonsuz mekan olmaz, sonsuz olan ne genişler ne de daralır, genişleyip, daralan ise cisimlere, cisimler arasındaki her türlü ilişkiye nazaran ve de öznel kriterlerle(gözlemcinin kendisini de referans alarak belirlediği kriterler) sınırlandırılmış alanlardır-, sen oturduğunda kıçın bile genişler, sonlu-sonsuz söylemi hiç bir anlam ifade etmez, zira mekan dediğimiz, maddi olan ne varsa, aralarındaki etkelişim, ilişki de dahil bir bütünden anlam kazanır.. örneğin kıçın, içinde bulunan bakteriler için bir mekan, ortam sağlar, her oturduğunda mekanları genişler veya büzüşür... Böyle başa böyle tarak... BU LAKIRTILAR ÖNEMLİ DEĞİL...

Asıl konuya gelelim -zira şu ya da bu kavramı işine geldiği gibi kullanman madde yoksa anlamsız olacakları gerçeğini değiştirmiyor- ve soruyu cevapla;

Ortaya bir tanrı koydun da, gözlemlediğimiz halde itiraz mı ettik? Hani nerede?

Senin masal tanrın, uzayı-maddeyi ne zaman yarattı? Bu eylemden önce ne kadar zaman-süre bekledi? İŞİTİR Mİ, KONUŞUR MU, GÖRÜR MÜ, DÜŞÜNÜR MÜ, NE YER, NE İÇER? Gözlemlenebilir uzay -evren-madde- 90.000.000.000 ışık yılına tekabül etmektedir, nasıl-neyden yarattı? Üfürük tanrın, 2024 yılına gelebilir mi? Madem ezeli ve bir başlangıcı yok.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #146  
Alt 12-01-2024, 19:29
dine mine ne - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dine mine ne dine mine ne isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 21 May 2015
Mesajlar: 1.529
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Hayır, biçim de forma içkindir.

Saçma bir söz yine -ki her cevabımda söyemişimidr uzay ne sonsuzdur ne de sonlu, bu ayrı... sonsuz mekan olmaz, sonsuz olan ne genişler ne de daralır, genişleyip, daralan ise cisimlere, cisimler arasındaki her türlü ilişkiye nazaran ve de öznel kriterlerle(gözlemcinin kendisini de referans alarak belirlediği kriterler) sınırlandırılmış alanlardır-, sen oturduğunda kıçın bile genişler, sonlu-sonsuz söylemi hiç bir anlam ifade etmez, zira mekan dediğimiz, maddi olan ne varsa, aralarındaki etkelişim, ilişki de dahil bir bütünden anlam kazanır.. örneğin kıçın, içinde bulunan bakteriler için bir mekan, ortam sağlar, her oturduğunda mekanları genişler veya büzüşür... Böyle başa böyle tarak... BU LAKIRTILAR ÖNEMLİ DEĞİL...
Ne sonsuzdur ne de sonlu?????????????????????????????????????????????
Herhangi bir sorun yaşıyor olabilir misin, bir hastalık mı var? İlaç mı kullanıyorsun yoksa içki mi içiyorsun? Bu oldukça absürd bir durum. Ayrıca, sürekli madde olmadığında anlamsızlaşır deyib duruyorsun, fakat asıl konu bu mu? Bir olay oluştuğunda anlam kazanır, olmus bitmeyede mahkum ise bunu konuşabilmeliğiz.

"Maddi" bağlantı, zıtlıklar arasında bir etkileşim olduğunu gösterir. Dialektik kavramını sıkça tekrar etmekten dolayı ağzım kurudu. Misal beyinde, dialektik fonksiyonlarını yerine getiren bir organdır. Düşünmez, hareket etmez ya da rüya görmez, çünkü bunlar maddi varlıklar değil, bilincimizin sonucudur. Gerçek şu ki, bilincin ne olduğunu bilmiyoruz, sadece beynimizle diyalektik bir bağlantısı olduğunu biliyoruz, ötesini bilmiyoruz. Fiziksel süreçler dedigimizde nihayetinde yalnızca hareket eden bir kuvvettir ve kuvvet de maddi, biçimsel bir şey değil, maddi nesneler arasında var olan bir şeydir ve bu da bilinç gibi soyut bir şeydir.

Rüya gören bir beyin diyalektiğe karşı bir küfür olurdu. Çünkü rüyalarımızın uzay-hareket-maddeye diyalektik bir yanıt olduğu oldukça açıktır. "Maddesiz olmaz" koşulu kurulamaz çünkü formların oluşumu madde gerektirmez.
Temel bileşen formların durumsal hareketinde yatmaktadır. Rüyalarımızda mekansal, maddi-etkileşimli bir konumlandırma gerekli değildir.

Formun özünü ve algımız üzerindeki etkisini anlamak söz konusu olduğunda, durumsal hareket kavramı çok önemli bir rol oynar. Bu kavram, formların birbirleriyle dinamik olarak etkileşime girebileceği ve geleneksel mekân ve kütle kavramlarını aşan görsel bir deneyim yaratır.

Hayal gücünün sınır tanımadığı rüyalarımızda bu ilke daha da belirgin hale gelir. Rüya dünyası, fiziksel kısıtlamalarla sınırlı olmayan biçimlerin keşfedilmesine olanak tanır.

Nesnelerin konumlarının sabit olduğu ve etkileşimlerin yerçekimi kuvvetlerine bağlı olduğu gerçeklikten farklı olarak rüyalar, biçimlerin yerçekimine meydan okuyabildiği bir oyun alanı sunar. Mekânsal kısıtlamalardan arınmış bu özgürlük, gözlerimizin önünde zengin bir olasılıklar dokusunun ortaya çıkmasını sağlar.

"Madde olmazsa olmaz" koşulu dayatılamaz çünkü formların oluşması için maddeye ihtiyaç olmayabilir ve bunun kanıtı da deneyimlediğimiz rüyalardır. Esas olan formların durumsal hareketidir, mekansal konumlanmalarına gerek yoktur. Bu nedenle madde olmazsa olmaz düsüncesi monist şartlanmışlığın ürünüdür. Öldün müde biliyorsun diyesi geliyor insanın.

Bilmiyorsak atom ve altında görünmez olan(lar) arası bir bağlantı ve etkileşim varsa, bu durumu görmezden gelmemeli ve etkinin diyalektik ilişkisini değerlendirmeliyiz. Bu nedenle maddi "forme dair" görünür ve altında görünmeyen varlıkların, hareket ve etkileşimini ete kemiğe büründürüp olmazsa olmaz şeklinde babanın malıymış gibi temel kılamazsın. Kılsan kılsan namazını kılmış olursun o kadar.

Modern fizikte, kütle nin temel tanımıyla ilgili olarak anlayışımız zaten değişmiştir, çünkü gerçek anlamda parçacık şeklinde düşünülmüyor. Örneğin, Higgs bozonu da deneylerde belirli bir enerji ve iz bırakan özelliklerle tanımlandı. Doğrudan gözleme dayanmayan, daha çok matematiksel analizlerin verilerine dayanan sonuçlardır. Kütle, mekanın ve "görünmez" kütlesiz elementer parçacıkların bir etkileşimi olarak ortaya çıkar. Bu etkileşimin sonucunda kuvvet meydana gelir ve bu kuvveti hissederiz; sonuçta neyse odur.

Vakumda kendiliğinden devinip duran parçacıklar oluşur bozulur. Görünmez oyuncularin izlerinden kütle üfleyince oluyor ama Tanrı düsünülürse irade üflenmiş oluyor öyle mi? Neymiş ortaya koyamıyormuşum. İyi de sen bana iradeni, isteğini, sevgini, nefretini şeklini ortaya koyabiliyor musun peki? Koyamıyorsun. Eh ne anladık bu işten. Senin gibi maddenin içinde kaybolacağıma o görünmez gücü tanriya yorumlarim; daha mantıklı. Bilimsel, fiziksel değilse değil ama forma hükmeden biziz. Bu beden kendiliğinden oynayabimesi ayri, birde emrim altında olması ayri. Emir dahi vermem isterim, olur ve çok basittir; basit dediğin işte budur.

Yazdıklarınla fiziksel olguları açıklamaktan ziyade, daha çok kendi bakış açını yansıtıyorsun. Dogmatik dini inancın, görelilik teorisindeki olayları zaman/mekanin fiziksel özellikleri açısından değerlendirmene engel oluyor. Kütleçekim ve elektromanyetik kuvvet farklıdır farkınıda yazdığım halde kafan hala nato mermer.
Sana kütlecekim mekanın bükülmesi ile açıklanır dedigimde elektromanyaklığa büründün.

Cevap vermeden hala ayni manyaklığıni devam sürdürüyorsun. zaman göreli ise bir dizi gözlem varsa ne diye daha hala zaman soyut kavramdir diyorsun.
Bir çukur düşün, cukurun içinde, yerçekiminin güçlü olduğu bir alanda, zaman akışı daha yavaş olur çünkü uzayın eğriliği nedeniyle geçilen yol, jeodezi olarak bilinir ve daha uzundur. Buna yerçekimi zaman genişlemesi denir. Bir gözlemci çukurun içinden dışına doğru hareket ettiğinde, ivmelenir ve güçlü yerçekimi alanından zayıf yerçekimi alanına geçer. Bu nedenle, onun için zaman, daha düşük yerçekimi alanına ulaştığında ise tekrar düzeldiği için daha hızlı akar. Bu edebiyat degil hakikat.

Bu dinciliginden kurtulabilmen icin zamani virajdaki bir arabanin hızına benzer düşünmelisin, bu benzetme yerinde olur. Bir arabanın virajdan geçerken yavaşlamasına benzer şekilde, ""zaman"" da yüksek yerçekimli bir alandan geçerken ""yavaşlar"". Gözlemci yerçekiminin daha az olduğu alana ulaştığında, bir arabanın virajdan çıkıp hızını artırmasına benzer şekilde ""zaman yeniden hızlanır"".
Eğer uzay-zaman eğriliği olmasaydı, arabanın veya zamanın hızı sabit kalırdı. Bu nedenle zaman, bazen daha hızlı, bazen daha yavaş akma özelliğiyle, kıçındaki bakterileri de etkilediği için soyuttur deyip bu gerçekliği perdeleyemezsin.

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ortaya bir tanrı koydun da, gözlemlediğimiz halde itiraz mı ettik? Hani nerede?

Senin masal tanrın, uzayı-maddeyi ne zaman yarattı? Bu eylemden önce ne kadar zaman-süre bekledi? İŞİTİR Mİ, KONUŞUR MU, GÖRÜR MÜ, DÜŞÜNÜR MÜ, NE YER, NE İÇER? Gözlemlenebilir uzay -evren-madde- 90.000.000.000 ışık yılına tekabül etmektedir, nasıl-neyden yarattı? Üfürük tanrın, 2024 yılına gelebilir mi? Madem ezeli ve bir başlangıcı yok.
Tanrı'nın aleminde tezahür eşsiz ve esrarengiz bir nitelik kazanır. Tıpkı boşluk kavramı gibi kavrayışımızı aşar ve sonsuz, zamansız ve şekilsiz bir potansiyel olarak var olur. Bu hakikat gözlemin ya da şüphenin ötesindedir; yalnızca bir masal değil, sınırlı algımızı aşan somut bir gerçekliktir.

Zamansızlık aleminde maddenin başlangıcını düşündüğümüzde, bunun bilincin ortaya çıkışına benzer şekilde anlık olarak gerçekleştiğini görürüz. Bekleme söz konusu değildir; basitçe bir anda tezahür eder. Maddeyi neyden yaratıggina gelince Albert Einstein'ın ünlü E=mc² denkleminin maddenin gerçekten de ışıktan ortaya çıkabileceğini ortaya koyduğu kuantum fiziğinde destek bulur.

Maddenin ışık tarafından yaratıldığı fikri, sorularına derin bir cevap niteliğindedir. Bu, 2024 gibi belirli bir zaman dilimine olan ihtiyacınida ortadan kaldırır çünkü tüm varoluşu kapsar. Yine de, bu anlayışa rağmen, zamanın gizemini henüz çözmüş değilsin.

Sonsuzlukta, biçim hakkındaki sınırlı insani düşüncelerimizle Tanrı'yı yürütmeye çalışmak boşuna bir çaba olur. Çünkü o forma dair bir nokta değildir.

Doğası gereği fizikselliğe ve zamansallığa bağlı olan biçim kavramı, bu yapıların ötesinde var olan bir varlığın özünü yakalamakta başarısız olur. Tanrı'nın ebedi varlığı, O'nu şekil veya görünüm parametreleri içine hapsetme girişimlerine meydan okur. O, belirli bir formun ya da bedenin sınırlarına tabi değildir.

Bazı insanlar hiç değişmez. kendilerini deyistirmemek icin sadece daha iyi yalan atmayi öğrenirler
Alıntı ile Cevapla
  #147  
Alt 12-01-2024, 22:13
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

dine mine ne´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ne sonsuzdur ne de sonlu?????????????????????????????????????????????
Herhangi bir sorun yaşıyor olabilir misin, bir hastalık mı var? İlaç mı kullanıyorsun yoksa içki mi içiyorsun? Bu oldukça absürd bir durum. Ayrıca, sürekli madde olmadığında anlamsızlaşır deyib duruyorsun, fakat asıl konu bu mu? Bir olay oluştuğunda anlam kazanır, olmus bitmeyede mahkum ise bunu konuşabilmeliğiz.
Halbuki önceki yazılarımda da söylemiş ve açıklamıştım. Tüm kavramların zeminini açıklamıştım...
Uzay kuzeyde mi, güneyde midir?
Hadi cevapla....
Geri zekalı....
dine mine ne´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Maddeyi neyden yaratıggina gelince Albert Einstein'ın ünlü E=mc² denkleminin maddenin gerçekten de ışıktan ortaya çıkabileceğini ortaya koyduğu kuantum fiziğinde destek bulur.
Madde nedir? Madde, tüm form-yapıların ve elbette maddi olan ne varsa, maddi etki-ilişkilerin malzemesidir. Atomlar birer form-yapıdırlar, atom altı parçacıklar da, atomlar da, moleküller de, bu form-yapılardan meydana gelen daha iri form-yapılar da, madde ve maddidir, başka sözde gerçek-fizik dışı alemler ancak masallarda, hayal ürünü olarak üfürülür...

Oradaki m = madde değil, kütledir
Enerji ve kütle
İkisi de maddeye dairdir, şu ya da bu niceliği, özelliğine. kaldı ki sana kütlenin tanımını, formüllerini ve fizikteki kullanım maddelerini hem anlatmış hem de alıntı vermiştim, nerenle okuyorsun, HER KAVRAMI ÇARPITIP, MASAL UYDURMAK KOLAY OLUYOR DEMEK Kİ...

x = y*z ise
x = 2*2 => 4(x)
y = x/z'dir.
y = 4/2 => 2(y)
İşte birbine dönüştüler...
Dönüşen ne? NİCELİK!
Masalcı mekan ile uzay kavramı arasında farkı bilmiyor.
Bakın nasıl da masal anlatıyor... Pinokyo mübarek. ben sana ilk ne sordum?
SOMUT şeyler sun ortaya, başından beridir diyorum ki KÖTÜ EDEBİYAT, kıçtan sallama. Eylem varsa = zaman dışlanamaz. Bunları geçtim, sorularımı bir daha oku.
ÇARPITMA, KIVIRMA...
dine mine ne´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Tanrı'nın aleminde tezahür eşsiz ve esrarengiz bir nitelik kazanır. Tıpkı boşluk kavramı gibi kavrayışımızı aşar ve sonsuz, zamansız ve şekilsiz bir potansiyel olarak var olur. Bu hakikat gözlemin ya da şüphenin ötesindedir; yalnızca bir masal değil, sınırlı algımızı aşan somut bir gerçekliktir.
Yuh... Gözlemin, şüphenin de ötesinde ama keramet sende olmalı ki, biliyorsun!
dine mine ne´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Doğası gereği fizikselliğe ve zamansallığa bağlı olan biçim kavramı, bu yapıların ötesinde var olan bir varlığın özünü yakalamakta başarısız olur. Tanrı'nın ebedi varlığı, O'nu şekil veya görünüm parametreleri içine hapsetme girişimlerine meydan okur. O, belirli bir formun ya da bedenin sınırlarına tabi değildir.
Sen şuna YOK diyeceksin de masalın elvermiyor.
Ne diyor EBEDİ, bu kavram = zaman kavramıdır zaten...

Gözlemin dışında ise ve eğer söz ettiğin bir ÖZNE ise, sözde çeşitli eylemler gerçekleştiyorsa, masal dahilindedir. yemez, içmez, formu yok, ama iradesi var, eylemi var, işitiyor, duyuyor, görüyor öyle mi?

Şu ifade dahi yeterli -Kİ madde dediğimiz, yokluk dışında kalan ne varsa, o'dur...
Zaman madde ve maddi ilişki, hareket, ilişkiler ve sonuçlarına dayalı soyutladığımız bir kavramdır. Dolayısıyla daha alt zeminde anlam taşımaz. Bu bağlamda maddenin bir başlangıcından söz edilemeyeceği gibi, madde ne ezeli ne de ebedi değildir, çünkü bunlar zaman kavramıdır ve zaman varlık-yani kavramın soyutlanamadığı, anlam taşımadığı ancak varlığın değişimiyle anlam kazandığı için- zeminde(1. zeminde) anlam taşımaz, ancak ona bağlı anlam kazanır, yani zaman kavramı için önce madde'nin ortadalığı şarttır. Madde yoksa => zamandan söz edilemez, bu bağlamda maddenin bir başlangıcından söz edilemez. Kaldı ki maddeyi, maddi formlar ve ilişkiler, etkileşimler sayesinde gözlemliyoruz, değişimleri-ni gözlemliyoruz, böylece çok çeşitli formların, yapıların anlam kazandığını -yaratılmadığını- görüyoruz -dolayısıyla ortada bir yaratım olmadığı gibi gerkesiniminin olmadığını da GÖZLEMLEMİŞ OLUYORUZ- Bu kadar basit.
Demek ki bunca zamandır boşa lakırdadın, bir masal uydurup, sonra masalına İNANMAYANIN YANILDIĞINI iddia ettin.

Ben de iddia ediyorum yanılan sensin

Elbet o tanrı dediğin şeyi ve varlık koşulunu da yaratan bir Pinokyo vardır, Alice'de ilk peygamberidir... Bu kesin bilgidir, aksini iddia eden yanılıyordur, zira tanrı'yı yaratan tanrı ve bu tanrıyı yaratan tanrı, o tanrıyı yaratan tanrıyı yaratanın yaratanı tanrı.....sonsuz sayıda tanrı gözlemin ya da şüphenin ötesindedir . Şüphe etme yeterli, sonsuz sayıda tanrı vardır ve bu gözlem ve şüphenin ötesindedir, o yüzden geri zekalı olup, inanman ve kesin olarak kabul etmen şart (Kendisi bu kafayla, "gözlem ve şüphenin dışında" olduğunu iddia(?) ve İTİRAF ettiği, üfürük-hayal ürünü- tanrılara inanmadığımız için yanıldığımızı söylüyor!)

Hadi naş şimdi... O sözde sonsuz-edebi tanrını 2024 yılına getirmedin hala,-madem edebi, ezeli, bu halde bir başlangıcı yok, nasıl 2024 yılına gelecek? Bu benim değil, senin iddian, o halde getireceksin. Zira ben zamanın, değişimin ölçüsü olduğunu söylüyorum. Dolayısıyla önce varlık gelir, zaman ve kavramları sonra, bu bağlamda varlığın bir başlangı da, ezeli, ebedi olması gibi mefhumlarda anlam taşımaz, bunu anlamlı kılan zaman kavramının doğru tanımıdır.. Tanrını 2024 yılına getiremezsin, çünkü dürüst değilsin, tartışırken dahi iki yüzlüsün, diyalogların kişiliksiz!

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (14-01-2024 Saat 23:47 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #148  
Alt 14-01-2024, 06:57
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

"Geçmiş, şu an ve gelecek arasındaki fark, inatçı bir illüzyondan ibarettir." Einstein.

Evet madem Einstein'ın ifade etmek namına kullandığı kavramlar, -cümle açısından araç iken, cümlenin anlamı-amacı gibi amaçlaştırılan kelimeler- minvalinden çıkartıldı, o halde son sözü yine Einstein söylesin... Daha doğrusu yazılarımda sürekli ifade ettim, zaman, hız gibi kavramlar salt öznel olarak düşünülemezler, çünkü soyutlandıkları temel nesneldir, maddeden ayrı-bağımsız düşünülemezler. Nesnel olması demek, nesnenin şu ya da bu niteliği, şu ya da bu özelliği, bunlara bağlı çeşitli niceliklerinden soyutlanmış olmalarıdır (örneğin bir aracın hareketine dayalı soyutladığımız hız kavramı gibi, temeli nesneldir, işareti, dairliği nesneldir. Nesnel demek = nesne demek değildir, hata ve paradokslarda temel sorun, bu tür hatalara yol açan kavrayış sorunudur.Burada illüzyona(yanılsamaya) götüren şey, herhangi bir cismin hareket edebilmesi için, hıza gereksinim duyduğu algısıdır, oysa gerçekte hız, harekete dayalı-bağlı bir ölçü işidir, ölçüdür. Zaman da, aynen hız kavramında olduğu gibi harekete-değişime bağlı, dayalı bir ölçü işi, ölçüdür. Yanılsama(illüzyon) ise her bir şeyin zamana bağlı değiştiği anlayışıdır, oysa gerçekte olan ise, tam tersi, zamanın, değişimlere bağlı-dayalı olduğu, soyutlandığıdır -gerçi bu konuda defalarca tekrar edip, detaylı örnek, metaforlarla dile getirdim). Görecelik salt öznelliği değil nesnelliği de kapsar. örneğin 1 parçanın şu ya da bu konumdalığı, görecelidir, bir form-yapının şu ya da bu biçimi, şu ya da bu özelliği v.b. görecelidir, koşullar, görecelidir, çünkü her şey biribiriyle etkileşim, iletişim, hareket halinde, dolayısıyla devinim halinde.

Başından beridir elimden geldiğince basitleştirerek izah ettim, ilk cevabımda kısaca dile getirdim, "madde ve maddi olandan bağımsız düşünemeyeceğimiz kavramları, maddenin dışına, ötesine, öncesine taşıyamayız, çünkü o zeminde anlamı yoktur, bu bahisle, maddenin bir başlangıcından söz etmek anlamsızdır".

Madde dediğimiz, hangi biçimde görünürse görünsün, nesnelerin yapıtaşı-malzemesidir. Madde budur, öteden beridir de -mesele parçacık temelli yaklaşım olduğunda!- böyle tanımladık. MADDİ BİR FORM YAPI OLDUĞU anlaşılan atomun parçalanabildiğinin keşfinden bu yana, atoma dayalı eski yanlış tanım da, artık geçerli değildir. Hasılı tüm ölçülerimizdeki değişimlerin, göreceliklerin temelinde yatan madde ve maddi ilişkiler, değişimlerdir, böylece bunlara dayalı ölçü birim ve kavramlarımızla elde ettiğimiz sonuçlar da göreceli, değişken olacaktır ki, bu da doğaldır.

"When forced to summarize the general theory of relativity in one sentence: Time and space and gravitation have no separate existence from matter." Einstein


Türkçesi;

"Genel görelilik teorisini tek cümlede özetlemek zorunda kaldığımızda: Zaman, uzay ve kütle çekiminin maddeden ayrı bir varlığı yoktur."
Einstein

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (14-01-2024 Saat 23:42 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #149  
Alt 15-01-2024, 15:47
dine mine ne - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
dine mine ne dine mine ne isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 21 May 2015
Mesajlar: 1.529
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
[I]

"Genel görelilik teorisini tek cümlede özetlemek zorunda kaldığımızda: Zaman, uzay ve kütle çekiminin maddeden ayrı bir varlığı yoktur."
Einstein

Kimse sana onların ayrı olduğunu söylemedi, soyutlamanla sen onları birbirinden ayırıyorsun, oysa aynı şeyin soyutlaması olamaz. Zaman, uzay ve kütle çekimi kendi başlarına soyut kavramlar olmadığı gibi, bunları birbirinden ayrı soyutlamak da mümkün değildir. Einstein'ın genel görelilik teorisi, bu kavramların birbirine bağlı olduğunu ve birlikte anlamlandırıldığını belirtir. Bu kavramlar sıkı bir şekilde birbiriyle ilişkilidir ve birbirinden bağımsız olarak soyutlanamazlar.

Bu, zamanın evrenimizin temel bir boyutu olduğu ve etrafımızdaki her şeyi etkilediği anlamına gelir. Bize olayları ölçmemizi ve kronolojik bir sıraya koymamızı sağlar. Zaman olmadan geçmiş, şimdi veya gelecek olmazdı demeye gelir.

Bu üç kavram birbirinden ayrılamaz bir şekilde birbirine bağlıdır. Zaman olmadan mekânimiz, mekânimiz olmadan yerçekimi, yerçekimi olmadan da mekân/zaman dediğimiz zaman deforme olmazdı. Einstein'ın teorisi bize evrenin tam anlamını anlamak için bu kavramları birlikte ele almalıyız der.

Sonuç olarak, maddenin hareketinden zaman soyutlanamaz. Einstein'ın genel görelilik teorisi, bu ilişkiyi açıklar. Açıkladığı içinde zaten adamcağız bu olamaz deyip formülünü değiştirmeye kalkmış.

Bazı insanlar hiç değişmez. kendilerini deyistirmemek icin sadece daha iyi yalan atmayi öğrenirler
Alıntı ile Cevapla
  #150  
Alt 15-01-2024, 21:21
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart

dine mine ne´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Kimse sana onların ayrı olduğunu söylemedi, soyutlamanla sen onları birbirinden ayırıyorsun, oysa aynı şeyin soyutlaması olamaz. Zaman, uzay ve kütle çekimi kendi başlarına soyut kavramlar olmadığı gibi, bunları birbirinden ayrı soyutlamak da mümkün değildir. Einstein'ın genel görelilik teorisi, bu kavramların birbirine bağlı olduğunu ve birlikte anlamlandırıldığını belirtir. Bu kavramlar sıkı bir şekilde birbiriyle ilişkilidir ve birbirinden bağımsız olarak soyutlanamazlar.

Bu, zamanın evrenimizin temel bir boyutu olduğu ve etrafımızdaki her şeyi etkilediği anlamına gelir. Bize olayları ölçmemizi ve kronolojik bir sıraya koymamızı sağlar. Zaman olmadan geçmiş, şimdi veya gelecek olmazdı demeye gelir.

Bu üç kavram birbirinden ayrılamaz bir şekilde birbirine bağlıdır. Zaman olmadan mekânimiz, mekânimiz olmadan yerçekimi, yerçekimi olmadan da mekân/zaman dediğimiz zaman deforme olmazdı. Einstein'ın teorisi bize evrenin tam anlamını anlamak için bu kavramları birlikte ele almalıyız der.

Sonuç olarak, maddenin hareketinden zaman soyutlanamaz. Einstein'ın genel görelilik teorisi, bu ilişkiyi açıklar. Açıkladığı içinde zaten adamcağız bu olamaz deyip formülünü değiştirmeye kalkmış.
KIVIRMANIN, DANSÖZLÜĞÜN, ADİLİĞİN BU KADARI DA FAZLA. Zaman kavramı maddeden yalıtılamaz ise, o halde maddenin bir başlangıcından söz etmek de ANLAMSIZ, ABESTİR.

KÜFÜRÜ hakediyorsun,benim söylediklerimi ve günlerce emek harcayıp maymuna anlatır gibi basite indirgeyip izahla söylediklerimi bulandırıp-dolandırarak bana satıyorsun. O zaman neyedir iitrazın? Gerçi yine bozuk plak gibi başa sarıyorsun.

İLK MESAJIMDA DEDİM Kİ
ZAMAN, boyut, kütle, hız, mekan, ortam, uzay, kısaca maddi olan hiç bir şey ve hiç bir ölçü MADDEDEN BAĞIMSIZ, AYRI DÜŞÜNÜLEMEZ, haliyle MADDENİN BİR BAŞLANGICINDAN SÖZ ETMEK ANLAMSIZDIR. YİNE DEFALARCA DEDİM Kİ, HAREKET, DEĞİŞİM, İLİŞKİ, ETKİLEŞİM, BÜTÜNDÜR VE BUNLARA BAĞLI TÜM ÖLÇÜ BİRİM VE KAVRAMLARIMIZ BİRLİKTE ELE ALINMALIDIR. MADDENİN BİR BAŞLANGICI YOKTUR DOLAYISIYLA BAŞLATICI ETKEN V.B. GİBİ HAYALİ KURGULARA DA GEREK YOKTUR. ANLAMSIZDIR, YANLIŞTIR, MANTIK HATASIDIR. Üstelik ilk cevabımda belirttim, bu kadar basit. Bu kadar basit olanın, hala daha neyini tartışıyorsun?

Koca harflerle tekrar yazdım. aklınca şundan söz etmedin diye sahtekarlığa yöneliyorsun yine -ki bu cahil edebiyatı, derdi; haline bakmadan muhatapla güreşmek olan, muhatabının açığını arayan(cehaletiyle üstelik) veya tipik trol taktiğidir, ama konu zamanın tanımı üzerine odaklanmışken, benim şu ya da bunu da dahil edip, bütün olarak ele almam şart değilken dahi, TÜM ŞU VE BU KAVRAMLARIMIZI BİR BÜTÜN OLARAK ELE ALMAK GEREKTİĞİNİ SÖYLEMİŞİMDİR. Çünkü karşımda öyle cahil, TROL, iki-yüzlü bir muhatap var ki, tüm detaylara inmeliydim -çünkü bin dereden -üstelik yalan-yanlış-çarpık- bin su getirecekti. A kavramı tanımlanıp, izah edilirken amaç B'yi tanımlamak değildir, bu tür cahil veya trol taktiklerine dikkat etmek gerekir. ben diyorum zaman maddeye bağlı soyutladığımız bir kavramdır dolayısıyla maddenin dışına, ötesine taşınamaz, ayrılamaz, bu bakımdan maddenin başlangıcından söz edilemez, anlamsızdır, burada amacım ne? Açık değil mi? Bu ifade de amacım herhangi bir teoriyi, herhangi bir evren teorisini v.b. ele almak değildir, böyle bir maksatla ilgisi de yoktur, bu cümlede amaç, maddeye bir başlangıç etme işinin, neden ve nasıl nafile olduğunu ifade etmektir. Amacım bellidir, cümlenin mahiyeti bellidir. Yok zamanı, uzaydan bilmem neden ayırdın v.s., bu cümlemde öyle bir amaç mı var? Cahille uğraşmak, dünyanın en zor işi, hele ki zaman ve boyutun kendi nev-i şahsına münhasır bir varlık olduğunu iddia eden birisiyle daha zor.

BOYUT nedir, defalarca izah ettim -arzu eden önceki mesajlarımda görecektir, sözde eksik bırakmışım veya illa değinmek gerekirmiş gibi -ki yine de değindim- hiç bir iddian geçerli değil;
BOYUT, ÖLÇEBİLMEK -herhangi bir noktayı belirlemek- İÇİN İHTİYAÇ DUYULAN(gereken) MİNUMUM KOORDİNAT SAYISIDIR. Hem koca harflerle hem de renkli yazdım, bunu da anladıysan kavramları çarpıtmayı ve teolojik lafazanlığı artık bırakmalısın..

DEFALARCA SÖYLEDİM, kavramlarımız, birimlerimiz, olgu ve olayları ifade, izah etmek için, dair, yerine kullanılır ve CÜMLEDEN BAĞIMSIZ ELE ALINAMAYACAĞI GİBİ, CÜMLELER DE BUNLARSIZ ANLAM KAZANAMAZ. İnsanın en önemli hatası, cümle anlamlarına odaklanmak yerine, cümlelerin mahiyetini, cümleyi anlamlı kılan bütünü parçalayıp, şu ya da bu kelimeyi amaç edinerek, cümleyi, o kelimeye indirgeme hatasıdır. Kısaca cümle anlamını-BÜTÜNÜ-, cümle içinde izah-ifade edebilme namına araç olarak kullanılan herhangi bir kelimeye vasıflandırıp-yükleyerek, aracı, amaçlaştırma, bütünü özellikle seçilmiş bir bireye indirgeme-denkleştirme hatasıdır. Bu da -bütünü-özele indirgeme -ki sözde popüler bilimde de sıkça başvurulur- ve tersi de -özeli, genele-bütüne indirgeme- basit mantık hatası, yani safsatadır

Geriye dönüp mesajlarımı okuyan nasıl bir iki yüzlülüğe, cehalete karşı mücadele verdiğimi görür, bu cehalet öyle bir cehalet idi ki, BOYUT, ZAMAN gibi ölçü kavramlarımızı, uzaylaştırıp veya nesne gibi kerameti kendinden menkul bir varlık olduğunu iddia ediyordu, hatta üstüne basa, basa söylüyodu, şimdi bana itiraz ettiği ne varsa pişkinliğe vuruyor.

Şimdi oturup alıntılarla değmeyecek birisi için alıntı yapmak istemiyorum, dileyen ilk mesajımdan, buraya değin, nelerle karşılaşmışım okur görür.


Defalarca söyledim, izah ettim; DÜN, YARIN DİYE BİR "ŞEY" YOK... Ezel, ebed, geçmiş, gelecek diye bir "şey" -varlık biçimi- yok. Zaten olamaz da, neden olamaz, çünkü zaman dediğimiz, maddenin ve böylece maddi olan tüm etkleşim, ilişkiler, hareket bütünlüğünde anlam kazanan çeşitli değişimlerin ölçüsüdür, yani bizim saydığımız maddi değişimleri referans alarak, FARKLARI, FARKI ANLAMAK, kıyaslamak ve birim değeri olarak da bir nevi sayma işidir.

"Geçmiş, şu an ve gelecek arasındaki fark, inatçı bir illüzyondan ibarettir." Einstein.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (16-01-2024 Saat 01:03 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:04 .