Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam > Önerdiğimiz Başlıklar

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 08-10-2009, 17:45
AhbAp - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AhbAp AhbAp isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Sep 2008
Mesajlar: 2.804
Standart Kuran'daki En İlginç Hikaye: Şeytan

Kuran ayetleriyle şeytanın hikâyesi şu şekildedir:

Araf 11-18: Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” dedik. İblisten başka hepsi saygı ile eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı. Allah, “Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?” dedi. (O da) “Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın” dedi. Allah, “Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslaman haddine değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın” dedi. Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.” Allah da, “Sen süre verilenlerdensin” dedi. Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.” “Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.” Allah, dedi ki: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.”

İşte şeytanın macerası bu şekilde başlar. Şeytan, kendinden küçük gördüğü için insana karşı, Allah’ın emrine rağmen saygıyla eğilmemiş, hatta daha da ileri giderek Allah’a kafa tutmuş ve insanları onun yolundan saptıracağını söylemiş ve de Allah’ın huzurundan kovulmuştur. Henüz hikâyenin bu başlangıç aşamasında bile insanın aklına bir sürü soru gelir:

1. Yukarıdaki ayetlerden (ve Kuran’daki benzer diğer ayetlerden) Allah ile şeytanın karşılıklı olarak bu konuyu konuştukları anlaşılıyor. Yani bu durumda şeytan, Allah’ın varlığından, cennet-cehennemin olduğundan bir haber değil. Tüm bunları bildiği halde (mecazen bile olsa, her şey tam gözünün önünde iken), sırf gururu için böyle bir aptallığı nasıl yapmış olabilir? Şeytanın aptal olduğu, en azından insanlar tarafından iddia edilemez. Çünkü şeytan, insandan çok daha üstün ve akıllı bir varlıktır (günlük konuşma dilinde bile, çok zekice bir fikir için “şeytanlık” ifadesi kullanılır ve bunca zamandır bazı insanları Allah yolundan döndürme konusunda kandırabildiği için herhalde insandan akıllıdır. Altı milyardan fazla insanın yaşadığı günümüzde, her saniye belki de binlerce kişinin günah işlemesinden sorumlu olduğu için her an birçok farklı yerde aynı anda günah işletme gibi özellikleri olan güçlü bir varlıktır). Allah dünyayı ve içindeki varlıkları yarattığında, dağından taşına, kurdundan kuşuna, meleğinden insanına herkes önünde secdeye vardığı halde, bunlardan daha akıllı ve yüce bir varlık olan şeytan, bir kuştan bile daha akılsız mıdır ki Allah’ın sözüne karşı gelmiştir?

2. Şeytanın böyle bir aptallığı yaptığı bir an için varsayılırsa ve olay anlatıldığı gibi kendi akışı içerisinde değerlendirilirse… Allah Âdem’i yaratmıştır ve meleklerin karşısına çıkarmıştır. Yani henüz Havva yaratılmamış, her ikisi cennete sokulmamıştır. Fakat bir süre sonra Havva da yaratılmış, Âdem ile birlikte cennete yerleştirilmiş ve bu çifte, cennette keyiflerine bakmaları ancak yasak ağaçtan uzak durmaları emredilmiştir. Ancak şeytan onları kandırmış, onları yasak ağacın meyvesinden yemeye ikna etmiş ve cennetten kovulmalarına neden olmuştur. Peki, şeytan Allah’ın huzurundan kovulduğu halde, cennette ne aramaktadır? Cennete kimin girip çıktığı kontrol edilmemekte ve bazı şeyler Allah’ın gözünden kaçmakta mıdır? Eğer şeytan cennete girerek değil de, bir şekilde uzaktan onların zihinlerine müdahale ettiyse, insan (hele ki ilk insan olması münasebetiyle çok daha değerli olan Âdem) Allah’ın cennetinde bazı tehlikelere, bazı tehditlere ve baştan çıkarmalara açık mıdır? Cennet tam anlamıyla korunaklı bir yer değil midir?

3. Âdem, Allah’ın huzurundaki tüm melekler ona saygı ile eğilmişken, kendisine saygı ile eğilmeyen, kendi gözleri önünde Allah’la tartışan şeytanı tanımamış mıdır? Tanımışsa onun sözüne neden uymuştur, onun öğüt verenlerden olduğuna neden itimat etmiştir?

4. Ayetlere bakıldığında, şeytanın “beni azdırmana karşılık” ifadesi dikkat çekicidir. Şeytan, Allah’a diklenme cüretinden sonra bir de olayın sorumluluğunu Allah’a yüklemiştir. Ve bundan sonra huzurdan kovulmuş, bunun ilk intikamını da bir şekilde Âdem ile Havva’yı cennetten kovdurarak almıştır. Demek ki, şeytan Âdem önünde saygıyla eğilseydi veya onlara cennette ulaşamasaydı, insanlık cennetten kovulmayacak, bütün bunlar hiç yaşanmayacaktı. Yani tüm bunlar, Allah ile ona asla ve asla denk olamayacak şeytanın inatlaşması ve Allah’ın şeytanı azdırması yüzünden mi yaşandı? Buna “Allah’ın takdiridir, öyledir” denip geçilecekse, o halde mecburen geçmişin, bugünün ve geleceğin insanlarının, başkalarının kabahati, günahı yüzünden bunları yaşadığı sonucu çıkar ki, bu durum Kuran’da sıklıkla geçen bir ayetin hükmüyle çelişir (Enam 164: De ki: “Her şeyin Rabbi O iken ben başka bir Rab mi arayayım? Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir). Çünkü ne açıdan bakılırsa bakılsın insanlık, şeytanın, Âdem’in ve Havva’nın günahı yüzünden cennetten kovulmuştur. Allah bu günahlar sebebiyle, Âdem nezdinde insanlığa, bir süre için yeryüzüne yerleşmelerini söylemiştir. Fakat anlaşılan odur ki, insanlık, çıkarıldığı yer olan cennete topyekun dönemeyecek, önemli bir kısmı cehenneme gidecektir. Allah, şeytanla inatlaşır ve onu azdırırken, bu imtihan meselesini “iyi fikir!” olarak mı düşünmüş ve karar vermiştir?

Her ne açıdan bakılırsa bakılsın, olayın en ilginç yönü, şeytanın Allah’ı gördüğü halde, onun huzurunda olduğu halde ona (ister aptallığından ister akıl ötesi cesaretinden) karşı gelmesidir. Fakat her nedense, Allah huzurunda böylesine cüretkâr olan şeytan, bir süre sonra bir pişmanlığa düşmüş, Allah’tan korkmaya başlamış ve fakat yaptığından yapacağından da geri durmamıştır:

Enfal 48: Hani şeytan yaptıklarını süslemiş ve, “Bu gün artık insanlardan size galip gelecek (kimse) yok, mutlaka ben de size yardımcıyım” demişti. Fakat her iki taraf (savaş alanında) yüz yüze gelince (şeytan), gerisingeriye dönüp, “Ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyler (melekler) görüyorum. Ben Allah’tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır” demişti.

İbrahim22: İş bitirilince şeytan diyecek ki: “Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap vardır.”

Haşr16: Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, “İnkâr et” der; insan inkâr edince de, “Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” der.

Bu karmakarışık ilişkiler ağını çözmek elbette kolay değil. Çünkü neresinden bakılırsa bakılsın, durumun mantığa sığmayacağı açıktır. Nelerin olacağını çok iyi bilen şeytan, Allah’ın gözünün içine baka baka itaatsizlik etmiş, meydan okumuş, engelleri aşarak cennettekileri kovdurmuş ama sonra birden imana ve korkuya gelmiş, Allah’tan korkmaya başlamıştır. Ama yapacaklarından da vazgeçmemiştir. Bir inat uğruna, belki de cennetlik bir varlıkken cehennemlik olmuş, hem kendini hem insanlığı yakmıştır. Zaten Müslümanlar da olayın sadece bu boyutu ile ilgilenmiş, diğer hususları bir kenara bırakmışlardır.

Şeytanın macerasını bu boyutta inceleyip bitirmeden önce, bu noktada, bir zamanlar İslam dünyasında çalkantılar yaratan ve etkileri aslında sessiz sedasız devam etmekte ve edecek olan “Şeytan Ayetleri” konusuna da değinmekte fayda var. Bu konunun iyice anlaşılması için öncelikle, Allah inancının ve adının nereden geldiğine bakmak gerekmektedir. Özetlemek gerekirse* :

İslam öncesi Arabistan’ında putperestlik inancı hâkimdir. Araplar, Kâbede bulunan 360 adet puta tapmaktadırlar. Bu putlardan en yükseği ve en güçlüsü olarak ay tanrısını görülmekte, ona Al-İlah olarak hitap edilmekte ve inananları tarafından eller iki yana açılıp dua edilmek suretiyle ibadet edilmektedir. Ay tanrısı olan Al-İlah erkek bir tanrıdır ve Güneş Tanrıçası ile evlidir. Bu tanrı-tanrıça çiftinin Al-Lat, Al-Uzzat ve Al-Menat isimlerinde üç kızları vardır. İslamiyet ile beraber Al-İlah adı Allah olarak değiştirilmiştir (Meryem 65: (Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu halde, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmekte sabırlı ol. Hiç O’nun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun?). Muhammed böylece Al-İlah’ı tek tanrı olarak ilan etmiş, diğer putlara tapınmayı yasaklamıştır. İslamiyet öncesi bu pagan dininde de Ramazan dedikleri ayda bir ay oruç tutma, Kâbenin etrafında yedi kere dönme, “Kara Taş”ı (Hacerül Esved) kutsal sayıp öpme, günde dört veya beş vakit namaz (salat) kılma, şeytan taşlama ve burna su çekme, elleri dirseği kadar yıkama suretiyle abdest alma gibi bugünkü inanca tamamen benzeyen uygulamalar vardır. Halifelerden Ömer’in, Hacerül Esved hakkında “Resülullahın seni öptüğünü görmeseydim, asla öpmezdim” dediği bilinmektedir.

Bu bilginin bu şekilde verilmesinden sonra, artık “Şeytan Ayetleri” konusunun anlaşılması daha kolay olacaktır. Bu konu da kısaca anlatılmak istenirse:

“Gördünüz mü Lat’ı, Uzza’yı, Menat’ı; işte bunlar yüce turnalardır, şefaatleri elbette ki umulur.” İşte her şey, Muhammed’in ağzından çıkan bu cümle ile başlar. Buhari ve Tirmizi gibi hadis kaynaklarına göre, Muhammed, Mekke’de Necm suresini okurken bu sözü söyleyerek secde eder ve onunla birlikte yaşlı biri hariç, orada bulunan tüm Müslümanlar ve putperestler secde ederler. Süyuti ve İbn Hacer gibi diğer hadis kaynaklarına göre ise olay şöyle gelişir: Muhammed, Mekke’de Necm suresini okurken “Lat’ı, Uzza’yı ve bir öteki, üçüncü put olan Menat’ı gördünüz mü?” denilen bölüme gelir, işte tam burada şeytan, Muhammed’e “İşte bunlar yüce turnalardır. Şefaatleri de elbette ki umulur” dedirtir. Orada bulunan putperestler “Muhammed daha önce değil, bugün tanrıçalarımızı iyi sözlerle andı!” derler (ilk hadiste, “putperestler neden Muhammed ile birlikte secde etsinler ki” sorusunun cevabı da burada yatar, çünkü putperestlerin tanrıçalarının adı anılmıştır).

Allah, Muhammed’in imdadına hemen yetişir:

Hac 52-54: Senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah, ayetlerini sağlamlaştırır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o zalimler, derin bir ayrılık içindedirler. Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar, onun, Rabbinden gelen hak olduğunu bilsinler, böylece ona iman etsinler ve sonuçta da kalpleri ona saygı duysun diye Allah böyle yapar. Hiç şüphe yok ki Allah, iman edenleri doğru yola iletir.

Bu büyük gaftan bile Muhammed’in üç ayetle nasıl sıyrıldığı gözden kaçmamalıdır, olayı kâfirlere bir imtihan, Müslümanlara da bir iman meselesi haline getirmiştir. Böylece bu ayetlerden, şeytanın vesvesesi sayesinde Kuran’a “Şeytan Ayetleri”ni soktuğu, ancak sonrasında Allah’ın (Cebrail aracılığıyla) bu vesveseyi gidererek ayetlerini sağlamlaştırdığı anlaşılmaktadır. Elbette, bir peygamberin herhangi bir vesveseye kapılması kabul edilemez; bir an için vesveseye kapılabileceği kabul edilebilse bile, bu vesvesenin “Allah’a ortak koşmak” olması son derece çarpıcı değil midir? Herhalde Muhammed, bir öz eleştiri yapmak ve kafası karışan insanları yatıştırmak ihtiyacı hissetmiştir ki, şu ayetler de kendisine inmiştir(!):

İsra 73-75: Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi. Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın onlara biraz meyledecektin. İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın.

Demek ki Muhammed, söz konusu vesveseden, yoldan şaşmadan, inanmayanlarla dost olmadan, onlara meyletmeden, hayatın ve ölümün katmerli acılarından Allah’ın verdiği sebat ile kurtulmuştur. Yani Allah sebat vermeseydi, Muhammed yoldan çıkacaktı gibi bir durum anlaşılıyor. Allah’ın bu sözlerinden bu sonuç çıktığına göre, peygamber kadar üstün ve bilge olmayan insanların ne denli ciddi bir tehlike içinde olduklarını görmemek imkânsızdır. Allah’ın insanları sınarken, onları kendi kaderlerine bıraktığı iddiası burada sarsılıyor veya öteki açıdan bakılırsa, vesveseye kapılan insanlara sebat verilmemesi hususuyla bir eşitsizlik durumu yaratılıyor. Bu konu sayesinde de, peygambere vesvese vererek, Kuran’a kendi ayetlerini sokarak ve bunlarla Allah’ı, ayetleri düzeltip sağlamlaştırmak zorunda bıraktırarak, şeytanın, hiç de akılsız ve güçsüz bir varlık olmadığı kanıtlamış oluyor. O halde, Âdem’in yaratılışına saygı duymaması, Allah katından kovulması ve Allah’tan korka korka bu görevine devam etmesi, son derece ilginçtir.

Bir o kadar dikkate değer olan diğer konu ise, Muhammed’in Lat, Uzza ve Menat’ı övdüğü zamanın, İslam’ın henüz yayılmadığı, Mekke’de Muhammed ile alay edildiği ve dolayısıyla Muhammed’in oldukça yalnız ve sıkıntılı olduğu bir döneme denk gelmesidir. Muhammed, sonraları bu durumdan pişmanlık duymuş ve bu kötü durumdan, “Bana bunları şeytan söylettirdi” diyerek kurtulmaya çalışmıştır.

When You Kill A Man, You're A Murderer
Kill Many And You're A Conqueror
Kill Them All And You're A God!

----------------

war is over
(if you want it)

Konu AhbAp tarafından (29-01-2010 Saat 01:03 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 08-10-2009, 18:34
ugly ugly isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 21 Aug 2009
Mesajlar: 24
Standart

Burda muhammedin yapacağı hataların telafisi olarak alternatif bi karakter bulmuş incilden. Yanılmıyosam incilde var şeytan tevratta yok. Tevrattaki ademi cennetten kovduran yılandır. muhammed bunu şeytan olarak yazmış. Neyse işi garantiye almış öyle yada böyle. "Doğru söze ne hacet! Yanlışdada şeytan söyletcek nası olsa" işte şeytanlık böyle bişi olsa gerek
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 10-10-2009, 05:35
ulpian - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ulpian ulpian isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2009
Mesajlar: 4.880

Başarı Ödülü 

Standart

sayın AhbAp,

beğeni ile okudum.

Umarım forumumuzda bu gibi müstakil çalışmalarınızı bizlerle paylaşmaya devam edersiniz.

saygılarımla
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 15-01-2010, 23:29
muhammed_3583 muhammed_3583 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 24 Jul 2006
Mesajlar: 8
Standart Sayın ahpab ..

Sayın ahpab..biraz uzun bir yazı olmuş..ve bazı sorular sıralamışsın..nedense içimde cevap yazma hisii doğdu (hislerimizi görmediğimiz halde var olduğuna inanıyoruz ne kadar ilginç ..neyse..Öncelikle okuduğun ayetlere direkt bakmak yerine üzerinde biraz düşünürsen ne denmek istediği hakkında kafanın içerisinde bazı düşünceler açığa çıkacaktır..Şeytan ile ilgili aklıma gelen bir ayeti yazayım..Haşr 16: Tıpkı malum şeytan örneğinde olduğu gibi:Hani o insana "inkar et" diye telkin eder, ona uyup inkar edince de "Ben senin yaptığından sorumlu değilim, çünkü ben alemlerin Rabbi Allah'tan korkarım" der....Yahu ne kadar pişkin bir varlık bu..ne kadar iki yüzlü,alçak bir varlık bu şeytan...yukarıda sormuşsun bu şeytan kuştan daha mı akılsız diye? olayın ilk çıktığı noktaya bakarsak şeytan mantık yürütüyor..mantıken ateş topraktan daha üstün,beni ateşten yarattın Ademi topraktan .niye benden daha aşağı olan bir varlığa secde edeyim ki? diyor..burada şeytanın sahip olduğu bilginin kendisini kibirlendirdiğini görüyoruz..bir anda kendisini de yaratana karşı baş kaldıracak kadar cesaretli bişey zannediyor...halbuki orada secde etseydi Allaha itaat etmiş olacaktı..Ademe secde etmekten çok,Allahın emrini yerini getirmenin gerekliliğini yapacaktı,ama yapmadı...ve hatasının üstüne hata ekledi...2. sorunla ilgili ise aklıma şu cevaplar geliyor: Yukarıda araf suresinde geçen ayetlerin devamında 22. ayette şöyle geçiyor:".."Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?"...Yani Allah daha önceden, şeytanın insana karşı apaçık düşman olduğunu Adem ve Havva'ya söylemiş...ve cennette bütün nimetler serbest iken bir tane ağacı yasaklamış..ve sakın ona dokunmayın demiş..her şey serbest bir ağaç yasak..burda düz mantık yerine biraz düşünmek lazım..Allah bunu bize niye anlatıyor?acaba oradaki ağaç günahları temsil ediyor da bizden :size o kadar helal temiz nimetler verdim bu günah ağacından uzak durun..mu denmek istiyor?ağaçtan uzak durmaz isek bir sonuç ile karşılaşacağımız söyleniyor..sonra da ya şeytan gibi isyan edeceğiz, ya da Adem gibi pişman olup tevbe edeceğiz...3.soruna gelince:Burada Adem in yani insanın ne kadar zor bir duruma düşebileceğini görüyoruz..yani hata yapabileceğini,kusursuz olmadığını ve hata yapınca ne yapmamız gerektiğini öğreniyoruz..4. soruyla ilgili ise:Şeytanın "beni azdırmana karşılık" diyerek işlediği suçu başkasına iftira atarak kendini temize çıkarma psikolojisine büründüğünü görüyoruz. Halbuki kendi kendini azdırmıştır...devamında şeytan bunları demeseydi bütün bunlar olmayacaktı, demişsin...bunu neye dayanarak söylüyorsun? bu da senin yürüttüğün bir mantık sadece...neyse bende yazıyı çok uzatmayım..kalın sağlıcakla...Düşünen sağlıklı,kiraya verilmemiş akıllardan olmak dileğiyle..
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 15-01-2010, 23:35
tyd13 tyd13 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 12 Nov 2009
Mesajlar: 311
Standart

Azizim Bakara Suresi'nden ekleme yapmama izin var mıdır?

30. Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.
31. Allah Adem'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi.
32. Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler.
33. (Bunun üzerine: ) Ey Âdem ! Eşyanın isimlerini meleklere anlat, dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semâvat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.
34. Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.
35. Biz: Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.
36. Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 16-01-2010, 01:15
selanikli selanikli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 29 Apr 2009
Mesajlar: 1.116
Standart

Sevgili dostlar,
şeytan konusunda asıl ilginç olanları gözden kaçırıyorsunuz maalesef.
Şu soruları araştırmanızı öneririm.

1- Şeytan melek midir, cin midir?
2- Eğer cin ise, meleklerin arasında ne işi vardır? Hem de Adem'in yaratılması gibi önemli bir konu konuşulurken.
3-Şeytan lanetlendikten sonra, Allah'la pazarlık edip, isteği kabul edilmiş midir? Allah lanetli bir varlıkla doğrudan konuşur mu?
3-Şeytan isyan edip Allah tarafından kovulduktan sonra cennete nasıl girmiştir? Lanetli biri cennete girebilir mi?

Şeytan'la ilgili çok matrak ve cevabı da bir o kadar zor öyle çok soru var ki, şimdilik 3'ünü ben söyleyim, diğerlerini birileri bulur nasıl olsa.
Saygılar.

Yarin yanağından gayrı, her yerde, her şeyde, hep beraber demek için.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 16-01-2010, 01:25
güneşinzaptıyakın güneşinzaptıyakın isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 30 Aug 2009
Mesajlar: 2.219
Standart

selanikli´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sevgili dostlar,
şeytan konusunda asıl ilginç olanları gözden kaçırıyorsunuz maalesef.
Şu soruları araştırmanızı öneririm.

1- Şeytan melek midir, cin midir?
2- Eğer cin ise, meleklerin arasında ne işi vardır? Hem de Adem'in yaratılması gibi önemli bir konu konuşulurken.
3-Şeytan lanetlendikten sonra, Allah'la pazarlık edip, isteği kabul edilmiş midir? Allah lanetli bir varlıkla doğrudan konuşur mu?
3-Şeytan isyan edip Allah tarafından kovulduktan sonra cennete nasıl girmiştir? Lanetli biri cennete girebilir mi?

Şeytan'la ilgili çok matrak ve cevabı da bir o kadar zor öyle çok soru var ki, şimdilik 3'ünü ben söyleyim, diğerlerini birileri bulur nasıl olsa.
Saygılar.
Konu Burada_tartışılıyor. Şeytan bir figürandır...
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 16-01-2010, 02:24
sadebiri sadebiri isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 13 Jan 2010
Mesajlar: 204
Standart

bu ve bunun gibi Kuran da geçen meuvzu bahislere anlatılanlara sembol olarak bakmakta yarar görüyorumkonuyu eğer her açıdan ele alacak olursak şayet size tasavvufi bir kaç bilgi aktarmak istiyorum...


tanrı ademe secde edin dedi .. nasıl ? ademin dışında bir tanrı yok .. ademin dışında tanrı olsa bana edin derdi !

tasavvufta enel hak makamı vardır , kişi burda enelhak der kendi benliginde tanrıyı bulur ! sonra bilinmek ister , yani kendinde ve heryerde tanrıyı gördügü için ; bilinmek ister ve anlatma makamına yükselir .. anlatır .. bilmek isteyen ondaki bilgiye secde ederek kendinde ki tanrıyı bilir !

örn ; ben bilinmek istedim bu forumda yazıyorum.. bu bir ihtiyaç degil zevktir .. insan özü nü bilsede bilmesede tanrı ile iç içedir .. ama bilen rahatlar ..

bu anlayış tarikat ve şeriattaki gibi maddeyi kesinlikle içermez , merkezlerşme yoktur.. evrensel bir düşüncedir ve bütün varlıgı kaplar !

saygılar.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 16-01-2010, 02:29
Psiko Psiko isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 16 May 2008
Mesajlar: 2.222
Standart

Sayın sadebiri ;

"ben bilinmek istedim bu forumda yazıyorum"
İnsandan işlemesi
"bu bir ihtiyaç degil zevktir ."
"ama bilen rahatlar .."
Melami söylemine benziyor bunlar.

Kendin için istemediğini,başkaları için de isteme.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 16-01-2010, 02:35
UlulElbab UlulElbab isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 21 Dec 2009
Bulunduğu yer: Micronesia
Mesajlar: 1.406
Standart

Ş e y t a n

s t n

Arap dilinde “şeytan” sözcüğüne kök olabilecek iki tane sözcük vardır; bunlar, “ştn” ve “şyt” sözcükleridir. Biz, “şeytan” sözcüğünün Arapça olduğu kanaatini taşıyoruz. Zaten tüm lüğatlarda da “ştn” maddesinde ele alınır.


“Şeytan” sözcüğü, “ştn” kökünden gelir. “Ştn” sözcüğü, “ip; derin kuyulardan kovaya bağlanılarak su çekilen, hayvanların bağlandığı ip” demektir.


Bu ip uzak ve derin işlerde kullanıldığından bunun fiili olan “şatana” fiili, “baude (uzak oldu)” anlamında kullanılmıştır.


“Fey’alün” kalıbındaki “şeytan” sözcüğü, “iyiden, güzelden uzak olan her şey” için kullanılır olmuştur.

Nitekim başında yelesi olan çirkin bir yılan cinsine de “şeytan” adı verilmiştir. Saffat 65 suresinde geçen “sanki şeytanların başı gibi...” ifadesindeki “şeytanlar”, sözü edilen çirkin yılanlardır.

Bu sözcüğün, “yanma” özellikle de zeytin yağının ve işlem görmüş üzümün yanması” anlamındaki “şyt” kökünden geldiği de varsayılsa da birincisi asıl olandır. (Lisan; 5/114, 115) İşte kur’an Hakkı YILMAZ alıntı.

Şeytanı tanıyalım;


Şeytan kötülüğü, habis olanı, çirkin ve her türlü hayasızlığı içine alan bir kavramdır.


5/Maide 90,91 Ey inananlar, şarap, kumar, dikili taşlar, şans okları şeytân işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytân, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allâh'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak istiyor. Artık (bunlardan) vazgeçecek misiniz?

4/Nisa 117-120 O(Allah'a ortak koşa)nlar, O'nu bırakıp birtakım dişilerden başkasına çağırmıyorlar ve onlar, (hayırsız) âsi şeytândan başkasına yalvarmıyorlar. (O şeytân) Ki Allâh ona la'net etti ve o da, "Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım" dedi. "Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim: hayvanların kulaklarını yaracaklar; onlara emredeceğim: Allâh'ın yaratışını değiştirecekler!" kim Allâh'ın yerine şeytânı dost tutarsa, muhakkak ki açık bir ziyana uğramıştır. (Şeytân) Onlara söz verir, umut verir, fakat şeytânın onlara sözü, aldatmadan başka bir şey değildir.

Heva, olumsuz arzu, bir şahıs, bir kurum, bir topluluk, bir öğreti, kavim, geçmiş (batıl gelenek) gelecek (istikbal kaygısıyla yapılan yanlışlıklar), soyut ve somut, her türlü batıl inanç vb.. şeytan kavramının içinde yer alır.

Bazen bunları tarih üretir, bazen toplum üretir, bazende insanın kendi aklı üretir.

22/Hacc 3 İnsanlardan öyleleri var ki ALLAH hakkında bilgisizce tartışır ve her azılı şeytana uyar.

47/Muhammed 25 Hidayet kendilerine açıkça belli olduktan sonra arkalarına dönenlere şeytan fit vermiş, sonu gelmez arzuların/ümitlerin ardına takmıştır onları.

Ayrıca insanın bizzat kendinde olan bir şey varki, bu şeytanın anten görevini yapar bunun adı İblistir.
İblis
“İblis” sözcüğünün anlamı; “hayırdan son derece ümitsiz olan, Allah’ın rahmetinden umudunu kesen” demektir. Araştırmacılar bu sözcüğün aynı “Âdem” sözcüğü gibi Arapça olmadığını, Arapça’ya başka dillerden geçtiğini belirtmişler ve Yunanca “Diabolos” sözcüğünün değişmiş hâli olduğunu ileri sürmüşlerdir.

“İblis nedir?” sorusuna eski düşünürlerin bir çoğu; İblis’in asıl adının Azâzil olduğu, meleklerin ileri gelenlerinden biri iken Âdem’e secde etmediği için Allah’ın rahmetinden uzaklaştırıldığı şeklinde bir açıklama getirmişlerdir. İşte kur’an Hakkı YILMAZ alıntı.

Bir metforla örnek vercek olursak;

Bütün kötülüklerin adı şeytan, radyo dalgaları yayan verici istasiyonu gibi çalışır. Bu verici istasiyonu ancak alıcıları tarafından algılanır.
Yani bir televizyon veya radyo düşünün, buların antenleri olur yani alıcıları, bu alıcıları nereye çevirirsen oradan sinyal alır görüntü ve ses yayını başlar, anten ne kadar o istikamete çevriliyse ve ne kadar kaliteliyse görüntü ve ses o kadar net ve kusursuz olur.

Bir birlerine uyumları çok önemli, eğer uyumlu değilse algılamada sıkıntı olur, birde şifreli ve kablolu yayınlar var, yani vericiye göbekten bağlı antene gerek yok direk bağlı, bunların görüntü ve ses kalitesi daha da iyidir.
Burada verici (şeytan) alıcı (iblis) frekanslar tuttuğu zaman, yani insan kendisinde bulunan iblisi kontrol edememişse, artık kişi şeytanın yayınlarını telkinlerini aktarmaya ve hizmete başlar.
İblisi tanıyalım;

İblisi tarif edecek olursak, insanın can tarafında olan ve insana vesvese veren, insanla beraber var olan insan olgulaştığında meydana çıkan, kendisine uyanlarla beraber cehenneme gidecek olan varlıktır.

İblis yağmuru oluşturan damlalardır, şeytan damlalardan oluşmuş yağmurdur.

7/Araf 11-27 Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o.

Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?" İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın."

Buyurdu: "O halde in oradan. Senin haddine mi orada büyüklük taslamak! Hadi çık! Sen alçaklardansın."

Dedi: "İnsanların diriltileceği güne kadar bana süre ver."

Buyurdu: "Süre verilenlerdensin."

Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım."

"Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Bir çoklarını şükreder bulamayacaksın."

Allah buyurdu: "Çık oradan, yenik düşmüş ve kovulmuş olarak. Onlardan sana uyan olursa yemin olsun ki, cehennemi tamamen sizden dolduracağım."

"Ey Adem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz."

Derken, şeytan, kendilerinden gizlenmiş çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi: "Rabbinizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olmayasınız yahut ölümsüzler arasına katılmayasınız diyedir."
Ve onlara, "ben size öğüt verenlerdenim" diye yemim de etti.

Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Ben size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?"

"Ey Rabbimiz, dediler, öz benliklerimize zulmettik. Eğer bizi affetmez, bize acımazsan elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız."
Buyurdu: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belirli bir süreye kadar mekan tutmanız ve nimetlenmeniz öngörülmüştür."

Buyurdu: "Orada hayat bulacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız."

Ey ademoğulları! Size, çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. Ama takva giysisi en hayırlısıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt almaları umuluyor.

Ey ademoğulları! Şeytan, ana-babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, size de bir fitne musallat etmesin. Çünkü o ve kabilesi sizi, onları göremeyeceğiniz yerden görürler. Biz o şeytanları, inanmayanlara dostlat yaptık.

Biraz daha açacak olursak, iblisi tanımanın yolu insanı tanımaktan geçer. Çünkü iblis insanın içindedir.


Şöyle ki: insanın bedeni ve canı (maddesel yönü ve enerji yönü) birbirinden ayrılmayan ve insanı insan yapan biri olmazsa diğeri olmayan iki unsurdur. Bedeni ele alacak olursak, baş gövde kollar ve bacaklar, organlar ve işlevleri, solunum, dolaşım ve sindirim sistemleri, beş duyu organları vs.. iblis bunların hangisinde? Hiç birinde yok.
İblis insanın can tarafında, görünmez bir varlıktır cinlerdendir, şeytanirracim dir, kovulmuştur, vs..

İnsanın manevi tarafını şubelere bölersek, iblisin yerini tespit edebiliriz. Akletme, muhakeme, irade, düşünce, bellek ve hafıza, bilinç ve bilinç altı, sevme sevilme, kin ve af vb.. iblis bunarlın neresinde?
İblis bunların ön belleğinde, yani akla ilk gelen şey, henüz akıl bunu süzgeçten geçirmemiş, irade karar vermemiş, ham düşüncedir.
İnsan neyle besleniyorsa onun himayesine girer. Vahiyden besleniyorsa iblisin telkinleri ona etki etmez, hayatını vahyin doğrultusunda şekillendirmemiş insanlar iblisin cirit atacağı ve istediği kıvama getireceği bineği olur.


Şeytanı ve iblisi tanıdıktan sonra, şimdi pratiğimizdeki rolü, o rolü ve yetkiyi verenin ne olduğu ve ne amaçla verdiği hakkında düşünelim.

Acaba bu bize iyilikmi getirir yoksa kötülükmü? Ne yapmalıyız? Ne yapmamalıyız? Bu yoldan korunma yolları nelerdir?. Bu olaya ciddi yaklaşmalıyız, hemde hayatımızdan dahda fazla!.

Şeytanı şeytanın başlığı altındaki bütün melanet olan ne varsa, bunu bizim karşımıza çıkaran yüce Allah’tır.
Şeytanirracim olan İblisi, gerek insanlardan gerek cinlerden şeytanları, şeytan ve dostlarını ve kavmini, kabilesini, ordusunu vs..

Kötülük yolunun kalkış gidiş ve duraklarını, o yolda yürüyenlerin yaptıklarından dolayı, kazandıkları hız ve mesafe, Allah’ın takdiriyle olmaktadır.

4/Nisa 78 Nerede olursanız olun, sağlam kalelerde bile olsanız ölüm sizi yakalar. Başlarına iyi bir şey gelse, "Bu ALLAH tarafındandır," derler. Kendilerine bir kötülük dokunsa, "Bu senin tarafındandır," derler. De ki, "Hepsi ALLAH tarafındandır." Bu topluma ne oluyor ki neredeyse hiç bir söz anlamıyorlar!
Şeytana mühlet veren, kötülük ve şer yolunun kilometre taşlarını taktir eden, yasalarını ve kurallarını koyan Allah c.c bütün iş ve oluşun kendi tasrrufunda olduğunu, ademoğluna bildirmiştir.

“Göktekilere, yerdekilere ve ikisi arasındakilere istyer ieteyerek ister istemiyerek gelin dedik isteyerek geldik dediler.” “Kalplerini mühürledik...” “Hidayet Allah’tan dır..” “Kimine ilim kimine zenginlik veririz” Bildiğiniz gibi bu ve benzer ifadeler Kur’an’da sık yer almaktadır.

7/Araf 16,17 Dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım."

"Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Bir çoklarını şükreder bulamayacaksın."

17/İsra 64 "Onlardan gücünün yettiğini sesinle yerinden oynat, onlara karşı tüm gücünü ve adamlarını seferber et, paralarının ve çocuklarının bir bölümüne ortak ol ve onlara umut ver. Şeytan, onlara ancak sahte umutlar verir."
6/Enam 112 İşte böyle, biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla baş başa kalsınlar.

64/Tegabun 11 Başa gelen hiçbir musibet Allah'ın izni olmaksızın olamaz; Allah'a kim inanırsa onun gönlünü doğruya yöneltir. Allah her şeyi bilendir.

Yüce Allah, her türlü olumsuz davranışlara, kötülüklere, zalimliklere, izin vermiş ve hatta, Resullerin bile, başlarına bela, musibet, fitne, zalim ve şeytanları musallat etmiştir.


Her şey Allah’tan dır, sözü çok doğru bir ifadedir.


22/Hacc 52,53 Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o bir şey dilediğinde, şeytan onun düşünce ve dileği içine bir şey atmış olmasın. Ama Allah, şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleştirir. Allah Alim'dir, Hakim'dir. (Allâh, böyle yapar ki) Şeytânın attığını, kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için bir imtihan yapsın; zâlimler uzak bir ayrılık içindedirler.

43/Zuhruf 36,37 Kim Rahman'ın Zikri'ni/Kur'an'ı görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur. Bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hala hidayet üzere olduklarını sanırlar.


Şimdi diyeceksiniz ki, hani irade, hani Allah insana hakkı ve batılı seçme hakkı vermişti, madem her şeyi Allah yapıyor ozaman neden insanı yaptıklarıyla hesaba çekiyor, nerde meşiet.

Madem her şey yazılmış, bizim uğraşmamıza ne gerek var. Vs.. vs…

Konuyla ilgili birkaç ayet okuyup, meseleyi teati edelim.

8/Enfal 16 Kim o gün, savaş taktiği veya başka bir birliğe katılma amacının dışında sırtını dönüp kaçarsa ALLAH'tan bir gazaba uğramıştır ve yeri de cehennemdir. Ne kötü bir duraktır. Onları siz öldürmediniz, fakat ALLAH öldürdü. Attığın zaman da sen atmıyordun; ALLAH atıyordu. Fakat böylece inananları güzel bir sınavla ödüllendirir. ALLAH İşitendir, Bilendir. Bu yolla, ALLAH, kafirlerin planını bozar.



Evet daha önce bahsettiğimiz ve yukarıdaki ayetlere baktığımızda, şunu rahtlıkla anlıyoruz ki, her türlü iş ve oluş, yaratılan bütün mevcudat, her türlü yasa ve kanun, var oluşun başı ve sonu, eşyanın oluş ve dönüşümü, canlının ve cansızın evrilip devrilmesi, uçsuz bucaksız evrende olup biten her şey, Allah tarafından olmaktadır

Kuarklardan, protona elektrona ve atoma, atomdan moleküle, DNA ve şifresine, soyut yada somut, ins ve cinn, madde ve enerji, toprak, su, hava ve ateş, aklınıza gelen ve gelmeyen her şey ama her şey, Allah’ın kontrolünde ve idaresindedir.
.
İkbal'in dediği gibi evrenin kozmik akışı Allah'ın davranışıdır.

57/Hadid 22 Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce o, Kitap’ta bulunmasın. Doğrusu bu Allah'a kolaydır. Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir. Allah, kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez.


Yüce Allah her koyduğu kanunun arkasından neyin geleceğini, akabinde hangi yasanın işleyeceğini, bir birine geçmiş ve bir birinin içinde, bir biriyle bağlantılı ve bir birini etkileyen ve bir birini tetikleyen, karmaşık ve muazzam bir sistemi kendisi koymuştur.

Maddenin ve enerjinin bir birinden etkilenerek dönüşümü, canlıların cansız ve canlı varlıklara ihtiyaç duymaları ve bir biriyle etkileşim içerisinde olmaları muazzam bir sistemdir.

Ekosistemde her bir tür birbirleri ile karşılıklı ve karmaşık ilişkiler içinde olduğu için bir türün yok olması veya var olması birbirine bağlı olan türleri de olumlu yada olumsuz yönde etkilemektedir. Yani hayatiyeti birbirine bağlıdır.


Bunun gibi; Allah’ın everene koyduğu yasalarda zincirleme birbiriyle iç içe biri diğerinin devamı ve alt basamağıdır.

Hak yolunun yasaları birbirlerini teşvik edici ve destekçisidir. Batıl olan yolun yasaları da aynı, birbirlerini azdırıcı ve tahrik edicidir.

Yani güzel bir amel, daha bir güzelini yapmaya zemin hazırlar, zincirleme giden bu olay daha sonraki amelleri, büyük bir hazla ve kolaylıkla yapmayı adet haline getirir.

Kötü bir işte, diğer kötü işleri çağırır ve azdırır.


Bir felsefecinin dediği gibi yüzlerce bilardo topunun birbirine çarpması sonucu oluşan hareketlerin yönünü kestirmek mümkün görülmeyebilir, ancak her bir topun hareketi kendisiyle çarpışan bir önceki topun momentumu ve açısına bağlıdır. Topların tüm hareketi ilk topun hareketine ve onun da hareketi kendisine vuran istakanın açısına ve gücüne bağlıdır.

Yüce Allah bu yasaların nasıl işlediğini kullarına çeşitli yollarla fark ettirmiştir, Bu bazen insan fıtratında, bazen evrenin işleyişinde, bazen akıl yoluyla ve bazende bizzat gönderdiği vahiyle, tezahür eder.

Aslında gönderdiği vahiy bizlere bunların tamamını fark ettirecek nitelikte, meğer ki insan buna ilgi duysun ve kılavuz edinsin. Bu fark etme yollarını bir biriyle uyum içerisinde çalıştırmayı, Allah bizlere vahiy yoluyla bildirmiştir.

Batılın ne olduğunu, nasıl sonuç verdiğini ve batıldan korunmanın nasıl olacağını, bildirmekle beraber batılın, kötünün, habisin, şerrin, iblisin ve şeytanın vb.. İnsan Rabbine sığındıktan sonra etkisinin olmayacağını, şaşması ve yanılması olmayan, sarsılmaz ve değişmez bir yasayla bizlere açık etmiştir.


17/İsra 65 "(muhlis) Kullarıma gelince, senin onlar üzerine hiç bir gücün yoktur." Koruyucu olarak Rabbin yeter.

16/Nahl 99 Şu bir gerçek ki şeytanın elinde, iman edip yalnız Rablerine dayananlar aleyhine hiçbir sulta/hiçbir kanıt yoktur.

Atom ve moleküllerden varlıkların teşkili ve kainatta cereyan eden bütün hadiselerin idaresi; ancak, sonsuz ilim ve kudret sahibi bir yaratıcının, kainatta her an tasarrufta bulunmasıyla mümkündür.

Bir taraftan şeytana fırsat verirken, diğer taraftan ondan korunmayı bir sebebe bağlıyor, yasalaştırıyor. “iman edip yalnız Rablerine dayananlar.” Şeytandan etkilenmezler "(muhlis) Kullarıma gelince, senin onlar üzerine hiç bir gücün yoktur.” Şeytanın muhlis kullara etkisinin olmadığını, şeytana rağmen iyi iş göreni ödüllendireceğini, bir sebebe bağlıyor.

4/Nisa 79 Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahit olarak Allah yeter.

42/Şura 30 Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu affeder.

21/Enbiya 35 Her canlı, ölümü tadacaktır. Biz bir imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.

İnsanın önüne iki yol koyulmuş, biri hakk biri batıl, bu yolların her ikisinin yasalarını, kurallarını, sonuçlarını, cezasını ve mükafatını, Allah koymuş ve insana hak yolu seçmesini emretmiştir.

Hakk olan yoldan memnunu olacağını, batıl yoldan da hoşlanmadığını bildirmiştir.

Hakkı secerken neler yapması gerektiğini söylemiş ve ona yardım edeceğini taahhut etmiştir.

Hangi amelin sonucunda nelerin olacağını, Allah’ın yardımının hangi hallerde zuhur edeceğini, açık seçik beyan etmektedir ve sonunda cennete koyacağını ve orada ebediyyen kalacağını müjdelemektedir.

Mesajının ulaşmadığı kimselere de azap etmeyeceğini beyan etmiştir.


Batıla gidilmemesi gerektiğini emretmiş, gidildiğinde nelerin olacağını ve cehennemin nasıl kötü bir yer olduğunu anlatmıştır.

Allah değim yerindeyse insana, sen iste ben vereyim, sen murat et, ben taktir edeyim, sen sancılan ben doğurtayım, sen ilgilen ben bilgilendireyim, sen dertlen ben derman olayım, sen merak et ben merakını gidereyim, ben sana bütün yasaları/melekleri secde ettirmişim.

İste Rabbinden, halinle, davranışınla, amelinle, işinle, gezişinle, yürüyüşünle, konuşmanla, bağırmanla, susmanla, sevmenle, kızmanla, oturmanla, kalkmanla, bedeninle ve canınla, sabır ve namazla iste yeter ki sen iste.

2/Bakara 153 Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardim isteyin. Şüphe yok ki Allah, sabredenlerle beraberdir.

Allah yasaları öğretiyor, yasalara göre davranma işi insana kalıyor. Yasaya uygun kim iş görürse o kazanıyor. Kimde yasaya ters iş yaparsa, hem dünyada hem de ahirette kaybediyor.


Bu anlamıyla Fazlurrahman'ın dediği gibi vahiy hem peygambere hem de tümüyle Allah'a ait bir kelamdır. Tabiri caizse, Kur'an, aşağıdan yukarıya Abdullah'ın oğlu Mekkeli Muhammed'in (s.a.v.) vicdani arayışının bir "inkişafı", yukarıdan aşağıya ise Allah'ın bu arayışlara bigane kalmadığının bir göstergesi, birlikte varoluşun dinamik temposuna "inzal" yoluyla katılımdır. Birlikteliğin sorumluluğuna "ses" vererek, acılara ortak olarak iştiraktir. İhsan ELİAÇIK

13/Rad 11 Ardında ve önünde insanoğlunu takip edenler vardır; Allah'ın emriyle onu gözetirler. Bir millet kendini bozmadıkça Allah onların durumunu değiştirmez. Allah bir milletin fenalığını dileyince artık onun önüne geçilmez. Onlar için Allah'tan başka hami de bulunmaz.

57/Hadit 25 Elçilerimizi apaçık kanıtlarla gönderdik, onlarla birlikte kitabı ve yasayı indirdik ki halk adaleti gözetsin. Büyük bir kuvvete ve halk için yararlara sahip olan demiri de indirdik ki ALLAH kendisini ve elçisini inançla destekleyenleri ayırsın. ALLAH Güçlüdür, Üstündür.

Asıl iman tam bir teslimiyettir.

Burada sadece tam bir teslimiyetle Allah’a güvenmek, ve onun söylediklerinin mutlak doğru olduğunun bilincine varmak ve batıldan Allah’ın öğrettiği gibi sakınmak ve yine hakka Allah’ın öğrettiği gibi sım sıkı sarılarak iman etmek gerekir.


Allah’ın insana teklif ettiği, iman değerlerinin, ahlak ilkelerinin, ibadet ve muamelatın şeksiz ve şüphesiz doğru olduğuna inanarak tam teslim olmak.

Rabbin yalnız ve yalnız Allah olduğuna, hakk yolun yasalarının doğru olduğuna, batıl yolun yasalarının yanlış olduğuna, neyin iyi neyin kötü olduğunu yalnız Allah’ın öğreteceğine inanmak.

Makro dan mikroya kadar Allah’ın yasalarıyla muazzam işleyen evrende her bir varlık bir orkestranın enstrümanı gibi bir makamda tempo tutmuş ses vermektedir.

İşte insandan da bu yasalara iştirak edip aynı orkestrada yer alıp tempo tutması istenmektedir.

Konu güneşinzaptıyakın tarafından (16-01-2010 Saat 03:02 ) değiştirilmiştir. Sebep: düzenleme yapıldı...
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kuran'daki '19' mucizesi.. Kur'an'da Mucize Yoktur 93 20-03-2017 16:16
Imamı Gazaliden Bir Hikaye burkay İslam 14 28-01-2010 22:32
Kuran'daki çelişkiler... İslam 37 28-06-2008 22:03
Halâ inananlar için bir hikaye... totman İslam 14 21-11-2007 19:42
Şeytanın oyunlarına gelmek ile alakalı bir hikaye master İslam 9 02-03-2006 05:33

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:17 .