Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Felsefi Tartışmalar

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #21  
Alt 19-08-2020, 04:36
errata - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
errata errata isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 30 Sep 2007
Mesajlar: 2.207
Standart

Evren o kadar büyük ki senin ilettiğin zımbırtılar henüz bir yerlere ulaşmadı.
Evren o kadar büyük ki güneş sistemimiz bir alyuvar hücresi boyutlarındaysa galaksimiz Amerika kıtası büyüklüğünde.
İnsanlar sonsuzluk ve büyüklük kavramlarının gerçekte ne ifade ettiğini algılamaktan o kadar uzak ki evden dışarı çıkıp durakta otobüs bekler gibi beklerlerse bir uzaylıya, medeniyete denk gelmeyi umuyorlar. Lan oğlum ışık hızıyla bir milyon sene gitsen bile adam akıllı bir yerlere gidemiyorsun sayılar ortada. Ancak uzay zaman bükülecek de ölme eşeğim ölme masallar, masallar.

İnsanların kendi benliğini dijitalleştirip bir yerlere bilgi olarak yollaması ve orada evrenin sonuna kadar yaşayacak olması falan da hava civa. Sen şu an şu satırları okuduğun şuurunu, bilincini bir yerlere Allah rabbülaleminin izniyle gönderemiyorsan şuurunun dijital kopyasının bir yerlerde yaşamasının anlamı o kadar da büyük değil. Ben ölecem ama soyumu çocuğum devam ettirecek gibi bir şey. Bu çözümsüzlük ışınlanma muhabbetinde de var, sen mi ışınlandı kopyan mı? Kopyayı kim siker?(bkz Prestij)

Buradan sonrası goygoy.
---
Gene dönüp dolaşıyoruz geliyoruz hiç kimsenin aslında bi sikim bilmediği gerçeğine. La bu doktorları akıllı sanırdım onlar da covid-19 da bir bok bilmediklerini kanıtladılar. Yanlış ve fazla özgüvenli kararlar nedeniyle dünyanın içine girdiği ekonomi darboğazı ve bu işin böyle döndürülemeyeceği, gitmeyeceği anlaşıldığında verilen yeni rahatlama kararları bu adamların da aslında bir bok bilmediğini ayan beyan ortaya koydu. Sırada Elon Musk, Bill Gates gibi adamlar var. Bunlar bizi uzaya götürecekmiş, yok efendim meteor madenciliği, yok efendim füzyon reaktörü yalanınızı *******, ****, pezevenkler. Daha şimdiden devletler meteorları birbiri arasında pay etmeye başlamışlar, Amerika gene işin üç kağıdına bağlamış vs.

Siki tutacaksak kâr hırsı nedeniyle başka bir şeyden değil. Eğri oturup düşünmüyorlar ulan kapitalizmi geliştire geliştire afrikadaki adama bile amerika vaadettik, bunu araçlarını kaynaklarını nereden bulacağız. Buna erişemeyen nüfusları nerede zaptedeceğiz, varsa yoksa yıllık kâr bilançosu açıklamak.

Covid-19 başladığından beri Amerikan milyarderleri yıllık kârlarını katlamış, normal mi lan bu?

Neyse.
Alıntı ile Cevapla
  #22  
Alt 19-08-2020, 20:23
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.242
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Resim ve AYNA örneğim birebir uygun
hiçbir örnek gerçek olayın birebir karşılığı olamaz, argüman olarak örnekleme kullanmak mantık hatasıdır, çarpıtmadır.
yazılarının çoğu örneklemelerden oluştuğu için çoğu çöp.

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
hala anlayamadın.
senin anlayamadığın kısmı ben söyleyeyim.
insan merkezli düşündüğün için sanallık anlamını sadece insana göre olan anlamıyla değerlendiriyorsun.
insan için bilgisayar kodları sanaldır, uzaylı için dna kodları sanaldır, olması mümkündür.
sanal olma durumu içinde bulunduğun gerçeklik durumuna göre değişebilir.

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
ışık oyunlarını izleyen kişinin, bu etkilere yüklediği anlam, yüklediği vasıflar vs özneldir, anlamıyorsun
anlam yüklemenin sanal gerçeklikle ilgisi yok.
anlam yüklemek her şeye karşı yapılabilir ve her durumda özneldir.
masaya da anlam yükleyebilirsin, bu anlam öznel olur, ama bu öznellik masanın bir zihin kurgusu olduğu anlamına gelmez.

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Nasıl bir dini etki altında kalmış ve sıyrılamıyorsan artık
çarpıtma nedir, nasıl yapılıra tam bir örnek olmuş.
uzaylılar var olabilir demek tanrılar var olabilir demek anlamına gelmez.
simülasyon olasılığı da cinler, melekler vs anlamına gelmez.

simülasyon iddiası ile tanrı iddiası arasında zorunlu bir bağ yoktur.
Alıntı ile Cevapla
  #23  
Alt 20-08-2020, 02:52
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şuanda  online konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.692

Onur Üyeliği 

Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
hiçbir örnek gerçek olayın birebir karşılığı olamaz, argüman olarak örnekleme kullanmak mantık hatasıdır, çarpıtmadır.
yazılarının çoğu örneklemelerden oluştuğu için çoğu çöp.
Şu üç şey boşunadır
Aptala nasihat etmek
Cahil ile tartışmak
İkiyüzlü ile dost olmak

Lao Tzu

Örnekleme izahın ideal yöntemidir, örnekleri iddia, argüman, önerme sanıyorsun demek ki. -ki anlamanı kolaylaştırır. Sanal nedir, neye denir gayet basit izah ediyor.
örnekten de öte, SANAL mekanizmaların, görüntülerin nasıl, nelere dayalı oluşturuldukları konusunda temeli temsil ediyorlar.
Sen sanal kelimesinin anlamını, nasıl soyutlandığını, neye göre ifade edildiğini öğrenmelisin, hala yanlış biliyorsun.
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
senin anlayamadığın kısmı ben söyleyeyim.
insan merkezli düşündüğün için sanallık anlamını sadece insana göre olan anlamıyla değerlendiriyorsun.
insan için bilgisayar kodları sanaldır, uzaylı için dna kodları sanaldır, olması mümkündür.
sanal olma durumu içinde bulunduğun gerçeklik durumuna göre değişebilir.
Sanal olan KODLAR DEĞİL! Her yazımda zaten değindim! (çarpıtmak nedir anlamıyormuşsun, daha ne olsun?) KOD, MONİTÖR, BİLGİSAYAR ARAÇTIR ben de kodluyorum ve araç olduğunun farkında değilsin, piyasa ve kulaktan dolma yanlış bilgilerle yargılar üretiyorsun.
5 yazıdır zaten defalarca yazdım, bilgisayar, ekran, klavye, ışık, elektrik akımı, kodlayan insan, izleyen insan, bunlar sanal değil, nesnel.

Resim diyorum anlamıyorsun, örneğimi çarpıtıyorsun, yahu verdiğim örnek, sanal kavramının nasıl soyutlandığını açıklıyor. sen sanal olanın kodlar olduğunu sanıyorsun, ifadelerimi önyargısız, soytarılık etmeden okumaya çalışmıyorsun.

Elmanın resmini çekmekle, o elmayı, 3 boyutlu, hareketli biçimde, kodlar, bilgisayar, ekran vb araçlarla tasarlayıp, monitöre yansıtmak arasındaki fark, tekniktir ve bu her iki durum açısından da ister resimdeki elmaya yorumlanan görüntünün(!) aslında elma olmaması, isterse monitöre yansıtılmış olan dinamik görüntünün aslında elma olmaması, orada gerçekten bir elmanın olmaması esasıyla, sanal kavramı açısından fark oluşturmuyor.

Her yüklenen anlam sanaldır diyor muyum?

Yüklenen anlam derken neyi kastettiğimi gerçekten de hala anlamadın mı? Bu ifade, aslında, gerçekten de, orada -bir elma- olmadığı halde, sanki oradaymış gibi, sanki orada bir elma varmış gibi düşünülmesidir, orada bir elma yok, o halde orada elma olmadığı halde, sanki orada bir elma varmış gibi görmeni, düşünmeni sağlayan nedir? İşte anlam vermek ile kastettiğim, gözlerine yansıyan-yansıtılan ışığı, yorumlamanla ilgili!! O elma, orada, monitörde aslında yok, gerçekte orada bir elma yok, ama sen, gelen ışığı yorumlarken, zihninde elmayı tasavvur etmiş oluyorsun! 5 defadır yazıyorum, anlam vermekle ne demek istediğim cümlelerde açık iklen, nerenle okuyorsun? Ya 3 kelimeyi geçen cümleleri anlayamıyorsun, ya hiç bir ifadeyi tam okumuyorsun ya da anlıyorsun ama kelime oyunları yaparak soytarılık ediyorsun...

Kısaca fiziğin, sanal bir dünya olduğunu ve sanal alemlerde yaşadığını düşünüyorsan, anlamadığın sen sadece bir ışık, ses gibi etkileri, yorumlayan herhangi bir izleyici iradenin -TANRININ! KABA idealizminin tanrısı- tasavvurunda anlam verdiği bir görüntü, tasavvur olursun. yani sanal alemlerde olduğunu iddia ettiğin an dahi, iddianla çelişirsin, zira iddiana göre, ışık-görüntü oyununun, bir izleyici tarafından, kendisine gelen ışık, ses gibi etkileri, zihini olarak yorumundan ibaret olmalısın(yani tanrıcığının, hayali karakterisin, zihnindeki görüntüsün öyle mi?). TV ekranına bakıp, Zeki Müren izliyorsun ve "Zeki Müren'de bizi görüyor mu" kafasındasın... Sen izleyicisin(yukarıdaki izleciyi ve tasavvur çıkmazını hala anlayamadın değil mi?)

Evine bir ekran alırsın, 2 cm genişliğinde, duvara asarsın, ilgili monitörün, 3 boyutlu bir akvaryum görüntüsü vermesi sağlanır, görüntüde balıklar yüzer, işte o görüntüde gördüğün balıklar, gerçekte yoktur, yani o 2cm monitörün içinde akvaryum ve balıklar yoktur, bu sadece ışık oyunudur. Monitörden gelen ışığı, zihnin yorumlar, o yorumla, orada bir akvaryum ve içinde balıklar varmış gibi tasavvur etmen, fikrinde-zihninde o anlamı kazanması-işte işin öznel yanı burası- anlam vermekle kastım bu. aslında yorumladığın, akvaryum gibi sandığın(san-al), anlam verdiğin, monitör üzerindeki minik ampullerin sistemli bir biçimde yanıp sönmesiyle, gözünde ve dolayısıyla zihinde oluşturduğu etki ve tasavurundur(tasarım, kurgu da denir). O duvarda, o monitörün içinde olduğunu sandığın veya öyleymiş gibi bir etkiye kapıldığın bir akvaryum ve balıklar, gerçekte(kendinde şey, zihinsel tasavvurundan bağımsız -öznel tarafı!-, form-yapılı bir nesne olarak, o monitör yüzeyinde) yok, bu senin zihninde oluşturduğun bir tasavvur, uyan artık...

Aşağıdaki resimde kodlarla oluşturuluyor, sen kodları yorumlamıyorsun, o kodlar(araç!) vasıtasıyla baktığın ekrandaki ampuller, elmanın veya nenel kırılımına benzer ışık veriyor. Gerçekte(reel) elma, kendisine gelen ışığı geri yansıtırken, bizlerde ışık yoluyla gördüğümüz için, algı oluşturuyoruz, bilgisayar vb araçlarla ise, ışık belirli bir düzenle monitörden yansıtılıyor(bu bir yöntem)...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (20-08-2020 Saat 03:48 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #24  
Alt 20-08-2020, 16:19
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.242
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
şimdi sen diyorsun ki bu ekrandaki elma gerçek değildir.
ben diyorum ki ekranda olsa bile gerçektir, fakat ekrandaki elma ile biyolojik elmanın nitelikleri aynı değildir.
örneğin ekrandaki elmayı ısıramam, ama bu durum onu gerçeğin dışına itmez.

simülasyonun içinde yaşayanlar için tek gerçeklik simülasyonun içidir ve dış gerçekliğin farkına varmazlar.
ekrandaki elma bilinçlenseydi biyolojik elmanın farkında olmadan yaşardı.

biz de simülasyon içindeysek o ekrandaki elmanın konumundayız, ekran dışı gerçekliği algılayamıyoruz, ama benim gibi zeki insanlar simülasyon dışını algılamadan da böyle bir olasılığın farkına varabiliyor.

son olarak simülasyon içinde yaşadığımızı sanmıyorum, öyle bir savunma içerisinde bulunmadım da zaten.
sadece bunun imkansız olmadığını söylüyorum.

sanallık ve gerçeklik tanımlarına yaklaşımımız farklı.
sen muhafazakar bir yapıya sahipsin ben yenilikçi bir yapıya.
o nedenle ortak bir sonuca varamayız.
Alıntı ile Cevapla
  #25  
Alt 20-08-2020, 21:00
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şuanda  online konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.692

Onur Üyeliği 

Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
şimdi sen diyorsun ki bu ekrandaki elma gerçek değildir.
ben diyorum ki ekranda olsa bile gerçektir, fakat ekrandaki elma ile biyolojik elmanın nitelikleri aynı değildir.
örneğin ekrandaki elmayı ısıramam, ama bu durum onu gerçeğin dışına itmez.

simülasyonun içinde yaşayanlar için tek gerçeklik simülasyonun içidir ve dış gerçekliğin farkına varmazlar.
ekrandaki elma bilinçlenseydi biyolojik elmanın farkında olmadan yaşardı.

biz de simülasyon içindeysek o ekrandaki elmanın konumundayız, ekran dışı gerçekliği algılayamıyoruz, ama benim gibi zeki insanlar simülasyon dışını algılamadan da böyle bir olasılığın farkına varabiliyor.

son olarak simülasyon içinde yaşadığımızı sanmıyorum, öyle bir savunma içerisinde bulunmadım da zaten.
sadece bunun imkansız olmadığını söylüyorum.

sanallık ve gerçeklik tanımlarına yaklaşımımız farklı.
sen muhafazakar bir yapıya sahipsin ben yenilikçi bir yapıya.
o nedenle ortak bir sonuca varamayız.
Saçma, akıl-mantık dışı düşüncelerin, nasıl saçma, akıl-mantık dışı olduklarını dile getirmek, saçma olana saçma demek muhafazakarlık değildir.

Ekranda bir elma yok, o tasavvuru zihinsel olarak yapıyoruz. Yani ekran+ışığı yansıtması+öznenin zihinsel tasavvuru - o tasavvur, hayali imge böyle oluşuyor, gerçek olan ise monitör, yaydığı ışık ve bu ışığı yorumlayan özne, elma ise sanal dediğimiz, yani zihinde tasavvur ettiğin(MONİTÖRÜN İ.Ç.İ.N.D.E veya yüzeyinde D.E.Ğ.İ.L, elma senin zihninde, hayali bir tasavvur). sanal gerçek olabiliriz iddiasındaki, yanlış bilinen şeyleri, toplamda varılan kaba idealizmi görebiliyor musun?

Nesneler açısından anlamlı olan maddi form, yapı, kendinde şeylik, zihinden-HAYALDEN- bağımsız ortdalık ve niteliği yok sayıyorsun.

Ben bilimsel ve olgu esaslı düşünüyorum -şuncu, buncu bir kalıba girmez-. kavramları yanlış kullanıyorsun, neye göre ifade edildiğine, nasıl soyutlandığına bakmıyorsun. Yaklaşımının, mitolojik masallardan ne farkı kaldı?

Simülasyonda, ilizyonda yaşıyor olabilirsin -ki zaten zihinsel, düşünsel yöneltim, güdüleme vb mümkün, düşünsel olarak epey bir etkisindesin belli ki-. ne diyorum olabilirsin, ancak, tüm bunlardan önce sen'in bir nesnel gerçeğe, yani simülasyondan bağımsız, sanal olmayan bir varlığa-gerçekliğe, sahip olman gerekir. Bu varlığının da, yansıtılan etkileri yorumlayacak bir işlemciye, zihinsel olarak yönlendirilebilir, algılarda bulunabilir, kısaca tasarlayabilir, tasarlanmış olani hayali olarak betimleyebilir, TASAVVUR EDEBİLİR mekanizmalara sahip olması gerekir. Bu bağlamda sanal olan "sen"(madde, form-yapı, etin, budun, beyin, organizma vb anlamında) değilsin, tasavvurların, zihninsel yetilerin, düşünme, hayal, inanç biçimlerin, şartlandırılmaların vs olur ve bu biçimde yönlendirilebilirsin de. Böylece bu durumda, nesnel gerçekliğin farklı , öznel (zan-inanç, hayal, tasavvur, kurgu, gerçeklik algısını yitirmen)dünyan farklı bir konu olur.

İşte bu durum -öznece -zihinde- oluşturulan imge-tasavvur'un sanki gerçekmiş gibi düşünülmesi üzerinden soyutlanan kavramdır sanal dediğimiz. Cin, peri inancından farklı olduğunu iddia ediyorsun, oysa iddian aynı, sadece hayali imge oluşturmanın araçları farklı(bilgisayar da eklenmiş) temeli aynı-zihine hitap-. Cin peri resimleri çizenler,,, bu imgeyi nasıl, nerede oluşturuyor, zihninde, hayali olarak

Mitolojiler, efsane, senaryo, masal biçimiyle aktarılabilirken, şimdi bilgisayarlar sayesinde sunum görsel, işitsel, etkleşimli, interaktif bir teknik kazandı.

Yani bir masal yazarı, perilerden söz edip, yazarak tarif ettiğinde, hayali olarak tasavvur ettiği ve tasavvur sağladığında, hatta kitap resimleniyorsa, nasıl yapıyorsa ve sen masaldaki yazıları okurken zihninde, hayali olarak nasıl bir görüntü, kurgu, imge, tasavvur oluşturabiliyorsan, bilgisayar teknikleriyle yapılan da, etkileşimli tekniklerle tasavvur etmeni sağlıyor.

Kodlar; temelde, monitörde hangi ışığın yanacağı, hafıza, dizilimin kaydedilmesi esasına dayanır, hatta bu okuduğun yazı dahi aynı teknikle, aynı mantıkla ekrana yansıtılır(her harfin sembolik bir karşılığı ve her sombolik karşılığın da monitörde hangi ışıkların yanıp-karartılacağına dair bir karışılığı vardır)

Muhatap olmazsak, bu iddiaların neden, nasıl da, antik çağ mitolojisi, antik idealizm olduğunu açıklamaya çalışacağım.

Düşünürken de ben merkezli düşünmemeli, sanal dediğin aslında gerçekte var olmayan, ancak buna rağmen çeşitli etkileşimler kullanılarak, zihninde, hayalinde tasavvur-tasarlaman sağlanıyor, imge. ben merkezli düşünme sorunu ise şu, salt öznenin zihinine dayalı bakmasıdır, oysa hayali olarak tasavvur ettiği imgenin, gerçekten de bir benliği, o zihinden, hayali tasavvurdan bağımsız bir kendinde şeyliği mevcut mudur?

Örneğin en yakın akrabanın yüzünü hayal et. Beynin sayesinde bir görüntü oluşturuyorsun, bu senin zihninde, imge, sadece tasavvur ediyorsun. Daha etkileşimli teknikler, örneğin bilgisayar, görsel etkileşimle vb tetiklenmesi, kullanılan bir yöntemdir özünde.

Muhafazakarlık derken dahi, düşünme biçiminin, antik idealizm ve Berkeleycilik olduğunu anlayamıyorsun, ifadelerimi anlayamadığın için bu tarz yollara başvuruyorsun.

Kısaca eğer evren, her şey olabilirliği öne sürerek iddia ettiğin gibi sanal ise, 1 sadece 1 zihinden söz edebilirsin, imgeleyen, tasavvur eden tek bir iradenin, hayali olarak, salt zihnine dayalı kurgu, yani MASAL olur. Bu durumda, eğer sen, mutlak, kutsal bir zihnin tasavvuru isen-eğer o kutsal zihin olduğunu iddia etmiyorsan-, bir benlikten söz etmen abes olur, zira gerçek olan o zihnin sahibidir. Nasıl ki bir yakın akrabanı hayal et dediğimde, zihninde oluşturduğun betimleme, zihninden bağımsız bir form-yapıya, düşüncenden bağımsız kendinde şey vasfına sahip olamazsa,,,, böylece zihnindeki imgenin-hayali betiğin-, BEN deme şansı nasıl olmazsa, senin de sanal olduğunu iddia etme şansın yoktur.

Sen ancak evrendeki tek ve mutlak bir zihin olduğunu iddia edebilirsin, senden başka bir gerçekliiğin var olmadığını iddia etmiş olursun ki, bu yenilikçi bir düşünce değil, akıl-mantık sorunu yaşayan ve antik çağ kaba idealizmidir, esasında yeni değil geri-mitolojik düşüncedir.

Simülasyonda yaşayanlar diyorsun, monitörde elma yok, o simülasyonda yaşayamaz-çünkü o bir varlık değil, senin tasavvurunda, hayali olarak oluşturduğun bir betşimleme, dünyası senin zihnin-, ifadelerini yeterince düşünmüyorsun, bir şey'in sümlasyonda yaşaması için(gerçekten bir şey'in), o şeyin, simülasyondan bağımsız bir varlığı ve zihinsel algıya, form-yapıya sahip olması gerekir.

Elma resimi yerine kendi fotoğrafına bak

Bir daha tekrar ediyorum, insanları hipnotize etmek, aldatmak, yanıltmak, güdülemek-gütmek, yönlendirmek, simülasyona sevk etmek, sanal dünyalara hapsetmek mümkündür, ama anlaman gerekiyor ki, bu insanların zihni üzerinde oluşturlacak etkiler yoluyladır, zira o sanallık zemini, o insanın zihninde tasavvura dönüşür... Sanal olan maddi evren, fizik, insanın kendisi değil, zihinsel olarak oluturduğu ya da oluşturmasının sağlandığı tasavvuru ve bu tasavvura, en basit tabirle hayal dünyasında yaşaması, hapsolmasıdır. O hayal dünyası ise işte o kişininzihnin de oluşur, nesnel değildir-özneldir.

Neyse, ben ifadelerimi senle muhatap olmadan konuya yazacağım, öznelcilik, kaba berkeleycilik, kaba idealizm, bunlar söylem değil, varılan sonuçtur. Eğer kendine ait bir fotoğrafı, aslında o betimlemeyi zihininle yaptığının farkına varmaz da, kağıttan kırılan ışığa yaptığın zihinsel tasavvuru, hayali imgeyi, kendi yerine koyarsan, bu da kaba öznelcilik oluyor...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (20-08-2020 Saat 22:09 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #26  
Alt 20-08-2020, 23:00
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.242
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Cin, peri inancından farklı olduğunu iddia ediyorsun, oysa iddian aynı
senin bu mantığına göre ''uzaylılar var olabilir'' iddiası da cinlere inanmaya benzerdi.
eski çağlarda yaşıyor olsaydın ''başka gezegenler var olabilir'' diyenlere de yine aynı mantığınla karşılık verirdin, onları da kurguyla metafizikle falan benzeştirirdin.
işte bu yüzden muhafazakarsın, ezber tanımlarının dışına çıkamıyorsun.

cin iddiası da bir iddiadır, tanrı iddiası da bir iddiadır, uzaylı iddiası da bir iddiadır.
varlıkları imkansız diyen kişi neden imkansız olduğuna dair kanıt sunmalıdır.

mesela her şeye gücü yeten mutlak iradeli bir tanrı iddiası imkansızdır diyorum ve buna dair kanıtlarım var.
ama simülasyon imkansızdır diyemiyorum çünkü buna dair bir kanıt görünmüyor.
sen de bir kanıt sunamadın zaten, sadece iddiayı reddettin.

Alıntı ile Cevapla
  #27  
Alt 21-08-2020, 18:04
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şuanda  online konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.692

Onur Üyeliği 

Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
senin bu mantığına göre ''uzaylılar var olabilir'' iddiası da cinlere inanmaya benzerdi.
eski çağlarda yaşıyor olsaydın ''başka gezegenler var olabilir'' diyenlere de yine aynı mantığınla karşılık verirdin, onları da kurguyla metafizikle falan benzeştirirdin.
işte bu yüzden muhafazakarsın, ezber tanımlarının dışına çıkamıyorsun.
Uzaylılar olabilir iddiası cinlere benzemez.
İddia acısından dayanak gibi öncüller de önemli öyle değil mi?

İnsan = metafizik değildir
Dünya üzerinde şu ya da bu, gözlemlediğimiz organizmalar, metafizik değiller.

Cin ise bildiğimiz bir mitolojik, metafizik figür.

Uzayda herhangi bir yaşam formu olabilir demek metafizik bir iddia değildir.

Sanal ise, aslında gerçekte var olmayan, ancak insan zihnince tasavvuır edilen, slüet, görüntü, kurgu-tasarı.
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
cin iddiası da bir iddiadır, tanrı iddiası da bir iddiadır, uzaylı iddiası da bir iddiadır.
varlıkları imkansız diyen kişi neden imkansız olduğuna dair kanıt sunmalıdır.
Bizler bilimsel temellere dayalı iddiaları esas alabiliriz. Boşuna demiyorum, lafazanlık felsefesi diye.
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
mesela her şeye gücü yeten mutlak iradeli bir tanrı iddiası imkansızdır diyorum ve buna dair kanıtlarım var.
ama simülasyon imkansızdır diyemiyorum çünkü buna dair bir kanıt görünmüyor.
sen de bir kanıt sunamadın zaten, sadece iddiayı reddettin.
Simulasyonun neye dayandığını biliyoruz, örneğin Zeus iddialarının esasında insan hayal-gücüyle ve yine orada kurgulanan, senaryoya dayalı, mitolojik bir figür olduğunu, tanrı iddiasıyla aynı zeminde, yani insan kurgusu, tasarımı, tasavvurunda anlam kazanıyor, bunu B.İ.L.İ.Y.O.R.U.Z.

Bilim, nesnel olgulara ve akıl-mantığa yatkınlık kriterleri boşuna değil. Sanal dediğimizin de, insan zihnince, hayali olarak tasavvur edilen imgeye, kurguya, gerçekte olmayan ama insan zihnince tasarlanmış figürlere vs dair söylüyoruz, bunu zaten biliyoruz.

Önermelerimiz ise olgulara dayanırsa bilimsel kabul ederiz, yani salt insan zihni ve salt görüntü, silüet değil, önermelerin dayanakları ve ilişkileri, bağlamı nesnel olmalı, bizler mesnetsiz biçimde varsayımlarda BULUNMAYIZ, ÇIKARIM YAPARIZ ve çıkarımlarımızda BİLGİ, yani nesnel tabanı esas alırız, yani çözümlendiği, çıkartıldığı bir taban-dayanak olmalı

İnsan hayal gücüyle tasavvur edilen bir figürü, olayı vb, üstelik bu insanın zalt düşüncesine dayalı OLABİLİRLİK kisvesi altında iken, nasıl olacak ki, somut olarak gözlemleyip, sana sunabiliriz?

Hala anlamıyorsun, modern mitoloji ile antik mitoloji arasındaki tek fark, birisinin düşünce, kelime yoluyla, yani senaryo ile zihinsel tasavvuru, ZAN-SANMAYI(SANAL) sağlaması, diğerinin ise buna ek olarak, görsel, işitsel teknikleri, yani kelime ve cümleden fazlasını kullanması, insan zihininde tasavvur edilecek olanın, salt zihinde değil, ışık, ses gibi araçları da kullanarak, öznenin, zihinsel tasavvuru için, görsel etkilerin-malzemelerinde kullanılmış olması..

Örneğin antik çağda 40 kanatlı ve dev, metafizik güçlere sahip bir balıktan söz ediyorsanız, bu 40 kanatlı balık hayal gücünüzün ürünü ise, ama bunu bir senaryo ile, yani masal dahilinde, sunumu da söylem veya yazılı araçlarla yapıyorsanız, okuyucu zihninde 40 kanatlı bir balık tasavvur eder. O kişiyi bu balığın gerçek olduğuna ikna ederseniz, sanal olur...

Sanal veya dijital SUNUM DA ise, o balığı, içinde olduğu ortamı( hatta 3 boyutlu) görsel olarak çizebilirsiniz, bu resim olabileceği gibi, dinamik olarak ışık kullanarak (perde, monitör vs) 40 kanatlı, mitolojik güçlere sahip bir balık resimi, dijital ortamı oluşturabilirsiniz. izleyici ekrana baktığında, zihnidne oluşturduğu tasavvur, yansıtılan tertiplenmiş ışık,ses vb düzeneklerdir. Yani gerçekte o ortam ve o mitolojik balık yoktur, ancak, bir satıh üzerinde ışık, ses ve yine bunlardan oluşan etkileşimler kullanılarak, izleyicinin zihninde görüntü oluşması sağlanır, izleyici de o an, aldığı o ışık, ses gibi etkileri, gerçekmiş gibi(!) tasavvur eder, kafasında canlandırır -> SANAL. İzleyicinin kendisi gerçektir, beyini gerçektir, monitör, ışık gerçektir, orada gerçek olmayan izleyinin hayal gücünde oluşturduğu tasavvurdur . Defalardır diyorum ki, simülasyon ortamında olduğunuzu iddia edecekseniz, hem sizin hem de ortamın, nesnel bir karşılığı olmak zorunda, zira sanal konusu, sizin zihninize etkiyen etklerle, zihninizin yorumuyla anlam kazanıyor ve o tasavvurun da bir fiziksel gerçeklik, bir nesnellik taşımaması gerekir. Sizi bir makineye bağlayabilirler, ama ekrandaki ekmeği yiyormuş gibi görünseniz de, orada gerçek bir ekmek yoktur ama siz öyle etkiler altındasınızdır ki, sadece görüntü olulturulan etkiyi, sadece bir görüntü, hayali figür olan ekmeği yediğinizi SANIRSINIZ, işte bu zan, sanmak bağlamıyla, o hali-duruma sanal denir(yani gerçek olmayan)...

Aradaki farkı anlamayan bir insan elbette, kendi gerçekliğini sanal SANABİLİR, İşte zaten bu SANMAK, ZAN algısından dolayı, GERÇEKTE VAR OLMAYAN ANCAK VARMIŞ GİBİ DÜŞÜNÜLEN ibaresiyle sanal tanımlanıyor VE bunun farkında olmayan insanın, kendi zihninde, hayali olarak uyarladığı tasavvuru, gerçeğin, nesnelin, fiziğin yerine ikame etmesi, öznel bir sorundur.

Ben ne diyorum, sen ne anlıyor ve anlatıyorsun, değil video, binlerce kir de getirebilirsin, zira mitolojik inançlar, zanlar, üfürükler konusunda insanlık gerçek ve bilim yerine zanalrının kölesi durumunda, milyonlarca sayfakülliyat, yüzlerce farklı çeşit mitolojik inanç var...

Herkes her an her türlü şeyi iddia edebilir, iddia edilmiş olması bizim için dayanak değildir ki, biz iddia edene de, iddia etmiş olunmasına da bakmıyoruz, iddiaya bakıyoruz, bir iddiayı irdelerken bilimsel, nesnel dayanaklara ve elbette iddiaya konu edilen kavramların ne olduğuna, nasıl kullanıldığına, NEYE DAYANDIĞINA, akıl-mantık, tutarlılık, bağlam kriterlerine de bakarız ve bizler her önüne gelenin iddilarını KANITLAMAKLA veya çürütmekle MÜKELLEF DEĞİLİZ, İDDİALARI somut dayanaklarla ortaya sunmakla mükellef olan iddia sahibidir. SANKİ, OLABİLİR, BELKİ gibi ifadeler iddiaların ne kanıtı, ne de ortaya sunduğu herhangi bir OLGU, BELGE, nesnel dayanak, bağlam niteliği taşımaz... İddia eden ortaya ne koymuşsa ve gerçekten de ortada ise, biz ancak ortaya koyduklarını irdeleyebiliriz

Ben iddiayı İRDELİYORUM, senin ne yapmaya çalıştığın ise belli değil, bilim dışı söylemlerle, bana birisi bir şey iddia etmişse, olabilir demen gerekir şartı koşuyorsun, bu saçmalık, bir anlamı yok, zira hiç bir iddia benim olabilir demem veya İNANMAM(ZAN), nanç oluşturmama göre doğrulanmış olmuyor.

Sanal gerçekte mi yaşıyoruz düşüncesi, hayal miyiz, masal mıyız demek gibi bir şey, NEDEN BÖYLE OLDUĞUNU dile getiriyorum yahu! İddia eden, iddia etmiş olması, sırf iddia etti diye gerçek kabul etme yaklaşımı akıl-mantık, bilim dışı...

Sen yeterince irdelemiyorsun, muğlak, genel bakıyorsun, öyle olması içinnasıl bir ortam olmalı, öyle olursa şu, bu nasıl olacak, eğer herhangi zihnin HAYALİNDE TASAVVUR ETTİĞİ BİR İMGE İSEK, fiziksel varlığımızdan söz edebilir miyiz, edemezsek, bir kendiliğimizden söz edebilir miyiz, biz herhangi bir masal-görüntü müyüz, bir bütün halinde ayrı-farklı özneler, canlılar, cansızlar, tümü de hayal kuran bir zihini, hayali mi veya ben bir organizmayım ama benim beynime sahte, gerçekte olmayan şeylerin, sanki varmış gibi kıracacağı ışık, maddi tireşimler, etkiler vs, taklit edilerek bana enjekte mi ediliyor vs. vs. sorman gerekiyor, S.O.R.M.U.Y.O.R.S.U.N...

Sözdebilim bile değil aslında...

Sen diyorsun ki, kim farazi-hayali bir şey öne sürer, bir de inanırsa, sende olduğu gibi kabul et, inan! Senin sorunun, ben sorgularım ve sorgularken de nesne-olgu temelini esas alırım...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (21-08-2020 Saat 20:00 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #28  
Alt 22-08-2020, 00:22
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şuanda  online konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.692

Onur Üyeliği 

Standart

Sanal kelimesi köken olarak "sanmak" sözcüğünden gelmektedir; fakat sahte, yanlış ya da gerçeğin zıttı olarak düşünülmemelidir. Sanal, gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan, mevhum, farazi, tahminî biçiminde tanımlanır (TDK Büyük Türkçe Sözlük). Sanal çevre (virtual environment), siberuzay (cyberspace), sanal dünya (virtual world) ve yapay gerçeklik (artificial reality) sanal gerçeklik kavramı yerine kullanılan farklı ifadelerdir. Sanal gerçeklik terimi aynı zamanda sanal ger-çekliğin öncüsü olarak kabul edilen Jaron Lanier tarafından kullanılmıştır (Lanier, J. 1989).

Sanal ortamlar, gerçekte var olan ya da tasarlanan mekânların ve nesnelerin 3 boyutlu (3D), yüksek çözünürlüklü fotoğraf ve hareketli görüntüleri (videolar) gibi yapay görsel kopyalarından oluşmaktadır. Sanal gerçeklik ortamları temel olarak kullanıcıya stereoskopik (3D) bir görüntü ekranı sayesinde görsel bir deneyim yaşatmaktadır. Daha gelişkin sanal gerçeklik sistemlerinde ise kullanıcının koku alma, işitme, dokunma, ısı ve nem hissi, hareket gibi duyuları da uyarılmaktadır. Buradan yola çıkarak sanal gerçekliğin gerçek olmayan bir algı biçimi olduğu iddia edilemez. Başka bir ifadeyle sanal gerçeklik görme, dokunma, işitme, koku ve tat-ma gibi çoklu duyusal kanallar ve giyilen özel aygıtlar yardımıyla kullanıcılarının gerçek zaman simülasyonlarıyla etkileşime girerek gerçeğin dışında zihinlerinde ürettikleridir (Orhan ve Karaman 2011).
https://dergipark.org.tr/tr/download...le-file/218567

Kısaca etkileşen, etkiler nesnel iken, tasavvur zihinde gerçekleşiyor(sanal olan kısım).
Yani burada, sanal olmayan en az 2 şey gerekli, birincisi yorumcunun kendisi diğeri ise yorumlanacak olan etkileri oluşturacak olan araçlar.

Kısaca insanın kendisi, etkiler, araçlar zihinsel tasavvur değiller, dolayısıyla bir insanın, kendisinin aslında gerçekte var olmadığını, nerede olduğu belirsiz bir sistemin koldarı olduğunu düşünmesi, hem kodlamanın aslında ne olduğunu hem de sanal kavramının esasında etkiyi yorumlayan öznenin zihninde tasavvur ettiği -hayali olarak canlandırdığı- bir nevi düşünce olduğunu bilmiyor demektir veya da kaba idealist bir düşünce yapısına sahiptir(ki bu durumda zaten sanal olsun olmasın, fiziği zaten kabullenemiyor demektir).

Yani yaşadığı iddia edilen görüntüler, kodların kendisi-nde değil, algı-hissiyat özne tarafıyla oluşuyor, kodlar görüntüyü temsil etmiyor veya kendinde şey olarak taşımıyor. Kodlar o an ekranda hangi ampülün ne şiddetle yanacağı, hoparlörden hangi sesin geleceği(hoparlöre hangi şiddetle akım verileceği ve titreşim sağlanacağı) vb için, birer araç komundadır.

Burada etkleşim nesnel olduğu için, etkilenen ve etkiyi oluşturan araçlar ve etkiler nesnel olduğu için, bir bütün halinde yalan-gerçeğin dışında icra edilen olarak düşünenmeyiz.

Bu teknojilerden önce, görsel-işitsel etkiler, bilgisayar yerine çizim, ses taklitleri, gölge oyunları vs ile yapılıyordu.

Örneğin Hacivat ve Karagöz gösterilerinde perde gerisinde oynatılan, gerçekte yaşayan karakter değillerdir, ancak bir perde arkasından yansıtılan ışıkla, bir özne tarafından oynatılabilirler ve seslendirilebilirler. Burada hareket ettirilmeleri, seslendirilmeleri, izleyici de sanki gerçekten konuşuyorlarmış gibi ibir izlenim bırakır.

Peki sahne yerine Hacivat ve karagöz ve ortam, bilgisayar ortamında 3 boyutlu olarak canlandırılsaydı ne olurdu? Bu durumda perde gerisinde kukla'nın yansıttığı ışık yerine monitörden aynı etkiyi oluşturacak biçimde ışık verilebilir. İzleyici monitör aracılığıyla kendisine iletilen ışıkları zihninde yorumlar, bu ışıklar görsel bir tasavvur oluşturmamızı sağlar ve böylce sanki o monitörün içinde veya 3 boyutlu görsel deneyim sağlanmışsa, sanki o dijital ortamın içindeymiş gibi bir izlenime sahip olur. Böylece eğer özne, sanki monitörün, bilgisayarın içinde gerçekten de o ortamın olduğu ve orada tasavvur olarak yorumladığı Hacivat ve Karagöz'ün gerçek ve bilgisayarın içinde yaşadığı düşüncesine kapılmışsa, gerçeklik algısını yitirmiş demektir.

Özne, kendisine gelen etkileri, yorumlayıp, hafıza ettiklerini tekrar, tekrar okuyamaz, kombinasyonlar yapamaz mı? Yapabilir. Düşünme eylemi böylece anlam kazanır. Dolayısıyla öznenin, salt kendi zihninde tasavvur ettiği veya hafıza ettiği sembolik temsilleri, tekrar ve tekrar tasavvur edebilmesinden -ki bu doğal- hareketle, bu eylemin zihinsel olduğunun bilincinde değilse, nesnel etkiler ve nesneler dünyası yerine özneler dünyası dediğimiz imgeler dünyasını ikame ediyorsa(yerine koyuyorsa), buradan hareketle bir çok iddialar da bulunabiliyorsa -ki bulunabilir-, orada çıkmazına girdiği temel sorun gerçeklik algısı sorunudur.

Oysa sembolik kodları temelde, edinimler yoluyla ediniyor ve bunlar hafıza edilerek birikim sağlanıyor. Yorumlayıcı etkileri yorumlarken, işlemci yorumlanmış etkiler arasında çok çeşitli kombinasyonlar yapabiliyor, yani hayal de kurabilir, zihinsel kurgular, tasavvurlar da oluşturabilir, zihin O'nun zihini, hafıza O'nun hafızası, sembolik kodlar onun zihninin bir parçası, düşünebilir, hayal edebilir, zihinsel olarak tertipleyebilir, kombine edebilir vs... lakin tüm bunlar düşünsel olarak yani zihninde gerçekleştirdiği bir işlemdir. Duyularımız nesnel etkilere göre-dönük çalışır.

Yüzyıllar öncesinden gerçek sorunu çözülmüştür. Yukarıdaki paragrafa göre düşünürsek, gerçek, insan zihni, hayal gücünden bağımsız olandır.

Sanal dediğimiz de esasında zihin de tamamlanıyor. Sanal Gerçek denmesinin sebebi de, gerçek olmayan, ama sanki gerçekmiş gibi his oluşturmasından dolayıdır. yani Aslında gerçek olmayan, ama gerçekmiş gibi düşündüğümüz.

Bir kuş sesinin taklit edildiğini düşünelim. Kulaklarımıza ses etki ettiğinde ne düşünürüz? peki bu tür etkileri, çeşitli araçlarla neredeyse tüm duyularımıza etki edecek biçimde yaparsak ne olur? Sadece ses değil, ama gözlerimize de kuş silüetinin yansıtıldığı bir ekran düşünün. Kuş nerede? Yani kuş tasavvuru nerede, işte sanal orada...

Görülen o ki, bu teknolojiler istismar edilmeye devam edecek ve bazıları şaşalı laflar eden, aldatıcı veya gerçekten aldanmış, alık, etkileyici, gizemli hava veren videolar çekecek, bazıları kitap yazacak, tümünde de aynı taktikler, safsata esaslı yargılar, net ortamında sömürü ve istismar ağları sektörüne yeni bir malzeme daha girecek ve bir çoğumuz kaval dinler gibi dinleyecek. Bu tür istimarların esası inandırmaktır, inandırınca tamamdır, bazılarımız da inanacak, zira inanç sağlanırsa, sorgu, irdeleme, düşünme saf dışı bırakılmış olur... Tabi görsel, işitsel vb şaşalı ve şaşırtıcı efektler vs de kullanılacak, ama çok az insan Balık değil balık resimi, ortam, evren değil, ışıklar ve çeşitli araçlar kullanılarak oluşturulmuş görsel-işitsel ve böylece zihnimde tasavvur oluşturmamı sağlayan yöntemler demeyi akıl edecek...

Bazıları da çıkacak, hiç bir sorguyu gerekli görmeden, akıl-mantık süzgecinden geçirmeden, nasıl sorusunu sormadan, enine-boyuna, tüm yönleriyle düşünmeden, muğlak olabilir, belki öyledir gibi sırf kanıya dayalı -inanca başvurma safsatası haline getirerek-, söylemin dayanağıymış gibi kullanım hatası yapacak...

Ateşin varlığı cehennem kurgusunun olabilirliği midir? Yoksa bu masaldaki ateş faktörü aslında nesnel, gerçek ateşin varlığından hareketle mi kullanılmıştır?
İnsanın nesnelliği ve etkileri yorumlaması ve zihninde tasavvur edebilmesinden hareketle mi sanal anlam kazanmaktadır, yoksa var olmadığı iddia edilen bir zihnin, var olmayan etkileri, var olmayan biçimde yorumlayarak oluşturduğu gerçekli midir esas olan.

Önceki yazılarımda da ifade ettim;
Sanal için, özne gerekir, yani tasavvur edecek bir zihin gerekir, eğer insan da sanal ise, yani gerçekte yok ise, o halde insanı tasavvur eden bir zihin gerekir, lakin mesele burada bitmez, o kutsal iradenin, hayali olarak oluşturduğu zihinsel düşün, nasıl oluyorda bir kendindeliği olmaktadır bunu da çözmek gerekir.

Nasıl ifade edilir? Bir şeyleri hayal edin, kendinizi hayal edin, hayalinizde kurguladığınız imgenin, bir kendindeliği, organizması, beyini, zihni olabilir mi? hadi geçtik, hayalinizde tasavvur ettiğiniz görüntünün(diyeyim), kendisinin(böyle bir kendindeliğe de sahip değil) sanal olabileceğini düşünmesi mümkün mü? Sanal olan, bir kendinde şeylik, bir kendinden bahsedebilirlik vasfı, zihinden ve hayalden bağımsız bir varlığı, nesnel bir benliği olabilir mi? İnsanın kendisinin sanal olduğunu iddia etmesi, bir başkasının hayalindeki imge olduğunu iddia etmesidir, bu ifade saçma değilse nedir?

Kısaca var olmayan bir şeyin, hayali bir argümanın, farazinin, gerçekten kendisinden söz etmesi saçma iken, bir de bu hayalet, sanal gerçeklik araçları yapıyormuş iyi mi? Olmayan, hayal mahsulü olan, aslında var olmayan, bir zihine sahip olabiliyor ve yetmiyor bilgisayarlar icat edip, sanal gerçeklik araçları üretiyormuş iyi mi?

Kısaca, hayal edin, sanal dediğimiz orada anlam kazanıyor, sizin hayal ettiğiniz, sizden ve zihninizden ayrı, bağımsız, nesnel bir varlığa sahip değil, kaldı ki kendisinden söz etsin de, olmadı ben bir zihindeki hayal, tasavvur olabilirim diye iddia etsin. bu arada bu iddia edenin sanal olması için, O'nu zihninde tasavvur edenin de, bu tasavvurunu SANKİ gerçekmiş gibi düşünmesi, bunun içinde aa bir insan diyebilecek etkilerin kendisine bilgisayar vb araçlarla yansıtılması da gerekiyor.(kendisinin sanal olduğunu iddia eden kişiy, tasavvur edip, hayali olarak düşünen kim ise artık). Döneceğiz, dolaşacağız,bir varlığa, bir nesnelliğe, bir benliğe sahip olmadığımız, bir başkasının düşü, hayali iken çıkıp, "Bizi hayal eden kim?" diyeceğiz-mişiz(olmayan biz, soru soracakmışız, kimin hayaliyiz diye-, idealizmin o temel ve meşhur sorusu soracağız, KİM, kimin tasavvurunun sanalıyız?

Hayal edemiyorsanız, bazı etkiler yararlı olur, örneğin bir insanın yüzünü hatırlamaya çalışıyorsunuz, ama aklınıza gelmiyor, varsa bir fotoğrafına bakarsınız değil mi? Sanal teknikleri de böyle düşünün, sizin tasavvur etmenizi sağlayan işitsel-görsel etkiler kullanılıyor, sanal etkilerin kendisinde değil, zihninizdeki tasavvurda anlam kazanıyor. Sanal olan siz değilsiniz, zihninizde, düşüncenizde, sanki gerçekmiş gibi düşünmenizi sağlayacak kadar etkili tasavvur ettiğinizdir.. Ama modern mitolojistler bunları anlatmaz, dile getirmez, getirirse bütün iksir, gizem dağılır

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #29  
Alt 22-08-2020, 21:17
Yıldıztozu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Yıldıztozu Yıldıztozu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Sep 2014
Mesajlar: 4.242
Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
olabilir, belki öyledir gibi sırf kanıya dayalı -inanca başvurma safsatası haline getirerek-
yanılgı 1

olasılık ile inanç aynı şey değildir.
olasılık bir bilim dalıdır.

simülasyonda olabiliriz = bilimsel bir ifade
simülasyondayız = inanç
simülasyonda değiliz = inanç

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sanal için, özne gerekir, yani tasavvur edecek bir zihin gerekir, o kutsal iradenin..
yanılgı 2

Bilimsel bir iddia olan simülasyon iddiasında ''kutsal zihin, kutsal irade'' gibi kavramlar geçmez. Buradaki zihin, gelişmiş uzaylı medeniyetidir.

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sanal kelimesi köken olarak "sanmak" sözcüğünden gelmektedir
yanılgı 3

sanal kelimesinin sözlükteki anlamının hiçbir önemi yok.
sözlükler insanın sınırlı bilgisiyle oluşturulur ve insan merkezli düşünceyle yazılır.

sözlüklerde ''güneş sisteminde 8 gezegen vardır'' da yazar.
bir kimse 9. gezegeni keşfederse ''ama sözlükte 8 yazıyordu, 9u kabul edemeyiz, 9u iddia etmek sözlüğe aykırıdır'' demek açıkça saçma olurdu.
Alıntı ile Cevapla
  #30  
Alt 22-08-2020, 23:49
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şuanda  online konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.692

Onur Üyeliği 

Standart

Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
yanılgı 1

olasılık ile inanç aynı şey değildir.
olasılık bir bilim dalıdır.

simülasyonda olabiliriz = bilimsel bir ifade
simülasyondayız = inanç
simülasyonda değiliz = inanç
sırf OLABİLİR deniyor diye, bir ifade bilimsel olarak değerlendirilemez diyorum, verdiğin cevaba bak, "Olasılık bilim dalıdır diyorsun", neyin mantık dışı kafasıdır bu? bu kafa gerizekalı kafası.
"Dünya kaplumbağanın sırtında olabilir" bilimsel bir ifade değildir.
Olasılığın bilimin konusu olması, bu ifadenin bilimsel olduğu anlamına gelmez, sen neymişsin de haberim yokmuş, akıl-mantık yoksunları böyle kıyaslar yapıyor ve genelde onlarda nedense abuk, subuk mitoloji müridleri oluyor, tabiatı bu demek ki...

İnanç, zan ile oluşur ve kelimeler, anlam içinde kullanılır. "Olabilir, olmalı, belki" ifadeleri inancın temel dayanaklarıdır -ki zaten belki, olabilir, olmalı denerek (lafız) inançlar oluşturulur ve çoğunlukla inançtır-.bütün mesele argümanların, ifadelerin, neye göre söylendiğidir ve bir ifadenin de, bilimsel olup olmadığını, kullanılan KELİME belirlemez, yorumlanan veri belirler ve sırf olabilir denmesine(zan, lafa) bakılmaz, koşuluna, sunuma, argümanın bütününe bakılır.

Simulasyon, sanal olabiliriz -> Bilimsel bir İFADE değil. Açıklandı... (saptırma, "simülasyonda olabilir miyiz" değil, bizzat evrenin, uzayın ve bizlerin, kısaca fiziğin, her şeyin, sanal(bir zihindeki farazi) olabileceğinden söz ediyordun)
Buraya kadar geldik, hala aynı noktadasın, şu kadarcık ifadeleri anlayamıyorsun.
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
yanılgı 2

Bilimsel bir iddia olan simülasyon iddiasında ''kutsal zihin, kutsal irade'' gibi kavramlar geçmez. Buradaki zihin, gelişmiş uzaylı medeniyetidir.
anlama zorluğu yaşıyorsun, anlasan kutsal zihin atfının nerede olduğunu göreceksin-varsayımlar içinde varsayımlar da, ayrı bir sorun. Mesele; iddianıza göre, "tüm evren, uzay-lı, dünya, siz sanal olabilirsiniz", bu halde uzayda(? uzay sanal değil miydi?) bir yerde 1(BİR TANECİK) sanal uzaylının mı, yoksa sanal dünyadaki biricik, 1 TANECİK zihnin mi, kendisine gösterilen filmin, hayali, düşü, masalı, zihinsel tasarımı mısınız tartışması değil. İlgili ifadeyi hala anlayamamışsın. HALA SANAL'IN NE OLDUĞUNU ÖĞRENEMEDİN.

Sonra tüm evren, uzayı, u.z.a.y.l.ı.y.ı, insanı, canlı-cansız her şeyi, sanal yapıp, ardında uzaydaki bir uzaylıdan söz ediyorsun da, bu sanal kavramının, gerçeklik, nesnel ilişkiler ve şahsına münhasır, müstakil varlık vasfı taşamadağını anlamaktan daha önemli bir ayrıntı oluşturmuyor -henüz.

"Sanal kelimesi köken olarak "sanmak" sözcüğünden gelmektedir; fakat sahte, yanlış ya da gerçeğin zıttı olarak düşünülmemelidir. Sanal, gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan, mevhum, farazi, tahminî biçiminde tanımlanır"

Bu ifadeyi anlayabildin mi?
İnsan sanal olabilir, evren sanal olabilir dediğin an, konuşan sen misin(-MUTLAK, KUTSAL, kendisi sanal olmayan- bir zihindeki farazi tezahür müsün ve şahsına münhasırlıkla konuşabiliyorsun öyle mi?)? Bunca basit ifadelere rağmen hala anlayamadın da, ben nasıl anlatabilirim artık bilmiyorum. Düşüncede tasarlanan tezahür dendiğinde ne anlıyorsun? Sana Alice harikalar diyarı, görsel-işitsel etkiler de kullanılarak(sadece (kitabını) okumak değil) izletiliyor-anlatılıyor olsun. Düşüncende -zaten sana monitörden ışık, hoparlörden ses yollanıyor- bir Alice karakteri tezahür ettiğinde, ne o monitörde, ne o titreyen hoparlörde, ne de senin zihninde oluşturduğun görüntüde, Alice diyebileceğimiz bir kendinde varlık, bir şahsına münhasır özne, bir form-yapı ve düşünüp, insan sanal olabilir diyecek bir beyini yoktur, o aslında gerçek olamayan, gerçekte var olmayan, form-yapısı olmayan, senin zihninde-hayali düşünde, bir kanı, zan, san, tezahür, zihninin o an oluşturduğu bir görüntüdür. O görüntü o an gerçek-nesnel olan senin zihninde tasarlanıyor(oluşturuluyor, düşünsel), aklından geçiyor.

Daha nasıl anlatılacak, 10 yazıdır anlatıyorum bu basit detayı anlayamadın da, kafayı "OLABİLİR" denmesine taktın... Evren, uzay, insan = sanal olabilir demek ne demektir hala anlayamadın mı?

Biliyorum hala anlamıyorsun, anlasan o kutsal zihin, irade ile kastedilenin ne olduğunu(yani tüm evren, uzay, tüm canlı, cansız her şey sanal ise, o halde bunu zihninde kurgulayan, tasarlayan, farazi olarak her an düşünüp, zihinsel-hayali olarak zihninde imgeleyen BİR ZİHİN olmalı, bu da yetmiyor işte, hayali olarak düşündüklerinin bir de şahsına münhasır bağımsız, nesnel formu da olmalı(!)), bu yarım-akıl mitolojinin, ÖYLE 1 ZİHİNE MUHTAÇ OLDUĞUNU(zihninde görüntü oluşturan ve tabi kendinden bağımsız ve kendinden ayrı-dışında gerçekliğe, duyumsal etkilere de geresinimi olan BİRİCİK özne), bu modern mitolojiyi yarım aklıyla üfürenlerin, işin bu ve temel yönlerini idrak edemediğini, yeterince akıl-mantık süzgecinden geçirmediğini veya bilse bunları ifade etmeyeceğini anlardın. zaten yazımda belirttim "Benim bu anlattığım önemli detay ve kriterlerden, modern mitolojistler bahsetmez" dedim.

Biliyorum 50 yazı daha devam edeceğiz ve sen hala hiç bir cümlemi anlamamış olacaksın, her türlü cehaletten alışığız bu şartlanmış ve sorgulayabilme, irdeleyebilme yetisini kaybetmiş insan modellerine...

Anlayacağını da sanmıyorum.

5 dakika mantıklı düşünmen yetiyor oysa...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu

Konu spartacus tarafından (23-08-2020 Saat 16:54 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:37 .