Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 06-11-2016, 07:29
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart Kuran'ın Nüzul Olduğu Mekke Hakkında!

Arkadaşlar, konuma geçmeden önce site hakkında birkaç söz söylemek istiyorum.

Site Hakkında

İnanılır gibi değil, bu mesajımla birlikte siteye çok uzun bir aradan sonra girdiğimin kanıtıdır. Daha önceden de bu şekilde kesintiler oldu ama bu sefer ki gerçekten de çok uzun bir süre aldı. Umarım, bu konuda moderatörler bizi aydınlatırlar. Bu arada, moderatörler şuraya da bir baksınlar!

Şimdi gelelim konuma...

KURAN'daki Ayetlerin Nüzül Olduğu MEKKE ve MEDİNE Hakkında

KURAN'daki ayetler Mekki-Medeni olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlardan "Mekki Ayetler" MEKKE'de ve "Medeni Ayetler" de MEDİNE'de inmiştir.

Peki kim söylüyor bunları?

Elbette KURAN'ın kendisi değil; KURAN'ın yazımından (M.S. 8. y.y.) 250-300 yıl sonra hesapta KURAN'ı açıklamaya çalışan Müslüman yazarlar tarafından söylenmiştir.

Ama şu ayetlerin hangi coğrafyada geçtiğine aldırmadan:

6.99 - O, gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah'ın varlığını gösteren) ibretler vardır.

6.141 - O, çardaklı-çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri, çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, zeytini ve narı (her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.


Bu ayetlerden anlaşıldığına göre MEKKE'de (ki bu ayetlerin geçtiği En'âm sûresi, 165 âyettir. 91, 92, 93 ve 151, 152, 153. ayetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir) tarım yapılıyormuş ve orada hurma, zeytin, nar, üzüm yetişiyormuş. Bunlardan 6.141'de hurma ve ekinler, zeytin ve narın hasat mevsimi geldiğinde, bunların derhal hasat edilmesi ama israf edilmemesi gerektiği bildirilmiştir.

Şimdi burada size çok ilginç gelecek bir arkeolojik bulgumu takdim etmek istiyorum.

UPUAUT, GİZA'da!

2004'ten beri Giza Piramitleri'nde çalışırım. Hiç oraya gitmedim ama oradaki kazı çalışmalarını yakından takip ederim. Sözkonusu bu piramitlerdeki çalışmalarım Antik Roma’daki Vitruvius Rufus'tan farklı değildir.

Vitruvius Rufus kimdir?

Romalı Vitruvius Rufus’un yaşadığı dönem bilinmemektedir ve kendisini, “Mimar (Architecton)” olarak değil, “Mimari Dizayn Bilimcisi VITRUVİUS RUFUS (BETRVVİİ RVFI ARCHITECTONIS)” olarak tanıtır. Fakat ben de 2004’ten beri Mısır Piramitleri’nde, özellikle Giza Piramitleri, çalışırken aynı işi yaparım (ki M.S. 1. y.y.’da Romalı Amiral Gaius Plinius Secundus bu piramitleri ziyaret etmiş idi) ve sık sık mimarlıkla ilgili bilgilere başvurmamın gerekliliği ortaya çıkar. Yani bir mimari dizayn bilimcisi olabilmek için önce mimar olmanız gerekir. Bu da, Vitruvius Rufus’un kendisini yanlış bir şekilde tanıtmış olduğunu ya da kendisini bir mimar olmaya layık olmadığını belirtmiş olduğunu gösterir. Diğer taraftan, Geometri ile ilgili “96V-104R-EPAPHRODITUS/VITRUVIUS RUFUS: EXERPTA GEOMETRICA DE MENSURIS AGENDIS” eserine bakıldığında, 15-16. y.y.’da bir kopyası çıkarılan bu eserin içindeki bilgilerin antik döneme ait olduğu ve “Yüksekliklerin Ölçümü Hakkında (Planities: On Levelling)” çalışmasının onda bir takıntı halini aldığı görülür.

Not. Vitruvius Rufus ile ilgili bu bilgiler bir makalemden alıntıdır!

Özetle, ben bir mimar değilim, mimari tasarımlarla uğraşan bir geometriciyim. Aradan geçen 12 yılda Cypher'ın (bkz; MATRIX) aksine yaşamımı IV. Hanedanlık Kralları doldurmuştur. KHUFU, DJEDEFRE, KHAFRE, MENKAURE birer Tanrı-Kral idiler ve bunlara ilişkin tüm kayıtlara bakarım.

Örneğin, KHUFU'nun Tekneleri'ne bir bakalım. İlki 1954'te keşfedilmişti ve teknenin tahtalarında yapılan analizlerde tahtaları sedir ağacından gelme olduğu ve bu sedir ağaçların LÜBNAN'da getirildiği tahmin ediliyordu. KHUFU'nun ikinci teknesi de 1986'da ilkindeki gibi bir kaza sonucu keşfedilir ama açılması 2011'i bulur. Onda da analizler yapıldı ve teknenin tahtalarının sedir ağacından yapılma olduğu sonucu çıktı.

Çok ilginçtir, sedir ESKİ AHİT'te çok sık geçer (Bkz. "Sedir Ağacı"). Bu, ESKİ AHİT'in hangi coğrafyada yazılmış olduğunu gösteren delillerden biridir yalnızca. Fakat günümüzde KAHİRE/MISIR'daki GİZA bölgesi tıpkı MEKKE gibi tarım yapmayı bırakın, yaşanabilir bir yer bile değildir. GİZA tıpkı MEKKE gibi bir çöldür.

Yok, ben inanmıyorum diyenler buyursunlar:


Sorun şu ki burada sedir ağacı yetişmez ama, KHUFU'nun teknelerinin yapımı için bu sedir ağaçları nereden getirilmişti peki?

Tabii ki ESKİ AHİT'in yazıldığı yerlerden biri olan LÜBNAN'dan. Bilindiği üzere Eski Mısır'ın gerçek bir Krallık halini alması KHUFU'nun döneminde olmuştur. KHUFU'nun döneminde MISIR kuzeyde LÜBNAN'a kadar uzanırken güneyde ASWAN'a kadar iniyordu. Böyle bir toprak genişliğine sahip olan bir Kral'ın yapamayacağı şey yoktur. Teknelerin yapımındaki tahtalar için LÜBNAN'dan sedir ağaçları kesiliyor ve kereste haline getirilirken, teknelerin ziftlenmesi için de petrol gerekiyordu. Bu da GİZA'da yoktu. KHUFU petrolü büyük bir olasılıkla AFRİKA'nın kuzeyinden (örneğin LİBYA) getirmiş olmalı. Çünkü IRAK'ta SÜMERLİLER hüküm sürüyordu (Bkz. BÜYÜK SARGON (SARGON THE GREAT)). Ama KHUFU'nun SÜMERLİLER ile anlaşıp petrolü oradan da getirtmiş olabileceği olasılıklar arasındadır; ancak oradan GİZA'ya petrolün getirtilmesinin maliyeti çok yüksektir. Bu yüzden KHUFU büyük bir olasılıkla petrolü AFRİKA'nın kuzeyinden, LİBYA'dan getirtti ve sedir ağacından yapılma teknelerde tahtalar arasından su girmesin diye ziftle kaplattı. Çünkü bir tekne ziftle kaplanmazsa tahtaların arasından su girer ve tekne batar. Bu, elbette çok kritik bir bilgidir ve hayali insanı mest eder.

Bakalım, KHUFU daha neler getirtiyormuş GİZA'ya...

GİZA'da yapılan kazılarda iki tane yarım zeytin fosili keşfedildi (Bkz. "Egypt's Oldest Olive Pit at the Lost City of the Pyramids"). Ama zeytin de sedir ağacı gibi GİZA'da bulunmaz. Az önce linkini verdiğim makalenin son sayfasında KHUFU'nun zeytinleri (*) LÜBNAN'dan getirtmiş olduğu gösterilmektedir. Demek ki KHUFU LÜBNAN'dan bir sürü şey getirtmiş ama bize söylememiş (!) Gelmiş geçmiş tüm dünya liderlerini biraraya getirseniz KHUFU'nun eline su dökemezler. KHUFU, piramitindeki KRAL ODASI'nın yapımında kullanılan kızıl granitleri NİL yoluyla taa ASWAN'dan getirtmiştir. Onu takip eden DJEDEFRE, KHAFRE, MENKAURE ve diğerleri de kızıl granitleri oradan getirtmişlerdir.

(*) Ne zaman zeytin yesem aklıma KHUFU ve bir de THALES gelir. Çünkü THALES bir iddia üzerine zeytin kralı olmuştu!

Bence KHUFU döneminden bu kadar bilgi bize yeter de artar. Buradan yukarıdaki ayetlere dönüp baktığım zaman, o ayetlerin kesinlikle MEKKE'de yazılmamış olduğu anlıyorum. Çünkü ayetler ortada ve bu ayetlerde geçenlerin kesinlikle MEKKE ile bir ilgisinin olmadığını görüyorum.

Örneğin, KURAN'da yalnızca,

50.9 - (9-11) Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir.[/I]

türünden ayetler geçseydi, o zaman böyle bir itirazda bulunmayacaktık. Aşağıdaki belgeselde geçtiği gibi Hz. MUHAMMED büyük bir olasılıkla LÜBNAN'da yaşadı ve Halife ABDÜLMELİK ile I. VELİD onun zamanından kalma ayetleri "KURAN" adlı kitapta toplarlarken MUHAMMED'in kim olduğu hakkında en ufak bir fikirleri bile yoktu. Sadece kendilerinden önceki aynı metodu (**) kullanan ABDULLAH BİN ZÜBEYR ve diğerlerinden kalma çok az bilgiyle (ki MUHAMMED adı KURAN'da yalnızca 4 kez geçer) bu ayetleri yazan kişinin MUHAMMED olduğunu öğrenebilmişlerdi. MUHAMMED'in babası ve annesinin kim oldukları hakkında hiçbir bilgileri yoktu. Onlardan sonrakiler de 250-300 yıl sonra MUHAMMED Hikayesi'ni uydurdular; 6.99 ve 6.141 ayetlerinin hangi coğrafyada geçtiğine bakmadan.

(**) İmparatorluk için yeni bir din kurma.

Not. Bu makaleyi İngiliz Tarihçi Tom Holland'ın araştırmasının sunulduğu,



belgeseline dayalı araştırmalarımı yaptıktan sonra yazdım! Zeytin ile ilgili bölüm 44:11'de geçiyor ve altyazı tuşuna tıklayarak bu belgeseli Türkçe altyazı olarak izleyebilirsiniz.

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 06-11-2016, 14:36
Shutur Nahundi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Shutur Nahundi Shutur Nahundi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 16 Aug 2016
Mesajlar: 139
Standart

Bence kuranı-kerim mekke'de yazılmış ama mekkeliler yazmamışlar. Kuranı-kerimi, dışarıdan mekke'ye gelenler arasından bilginler yazmışlar. Mekke ticaret merkezi olduğu için kurnaz ve zeki insanlar için de bir cazibe merkeziydi. Muhammed'de kervancı olduğu için kurnaz ve zeki insanlar ile ortama girme fırsatını buldu ve islamın temelleniş olayları böyle başladı.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 06-11-2016, 17:28
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart TOM HOLLAND: "MUHAMMED parası var mı?"

Shutur Nahundi´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bence kuranı-kerim mekke'de yazılmış ama mekkeliler yazmamışlar. Kuranı-kerimi, dışarıdan mekke'ye gelenler arasından bilginler yazmışlar. Mekke ticaret merkezi olduğu için kurnaz ve zeki insanlar için de bir cazibe merkeziydi. Muhammed'de kervancı olduğu için kurnaz ve zeki insanlar ile ortama girme fırsatını buldu ve islamın temelleniş olayları böyle başladı.
İhtimal dahilinde ama bugüne kadar bu ihtimali destekleyecek bir kanıt bulunamadı. Oysa aynı durum KHUFU için geçerli değildir.

Bilindiği üzere Giza Piramitleri'nin içleri boştur ve bu piramitlerin içlerinde ne bir yazıt, ne bir sembol, ne de herhangi işaret bulundu. Ancak son zamanlarda Büyük Piramit'te KRALİÇE ODASI'nın güney şaftında robotla yapılan araştırmalarda şaft ustasının mühendislikle ilgili bıraktığı 2 tane yazıt bulunmuştur. Bu yazıtlar hiyeratik formdadır ve piramiti yaptıran hakkında bir bilgi vermezler. Ama piramitin dışında yapılan kazılarda kumların altında KHUFU'ya bir çok arkeolojik eser bulundu.

Peki MEKKE'de MUHAMMED hakkında böyle bir şey var mı?

Örneğin, o belgeselde TOM HOLLAND, "MUHAMMED parası (*) var mı?" diyor ama hiçbir şey bulamıyor!

(*) MUHAMMED tarafından bastırılmış sikke.

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 06-11-2016, 19:33
Asinus Orientalis - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Asinus Orientalis Asinus Orientalis isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jan 2015
Bulunduğu yer: Antik bir Yunan tapınağının merdivenlerindeyim.
Mesajlar: 779
Standart Al Bekke'yi ver Mekke'yi

upuaut´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
[SIZE="2"]...Şimdi gelelim konuma...

KURAN'daki Ayetlerin Nüzül Olduğu MEKKE ve MEDİNE Hakkında

KURAN'daki ayetler Mekki-Medeni olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlardan "Mekki Ayetler" MEKKE'de ve "Medeni Ayetler" de MEDİNE'de inmiştir.

Peki kim söylüyor bunları?...
Sevgili Upuat, koyduğunuz video için teşekkürler. Oldukça eğlenceliydi ve zihin açıcıydı.

Tüm videoda, konuyla alakalı bir kaç yer var. Bir kısım doğrudur, zeytin vs bahsidir.

Ama 49:00 da konuşmacı bombayı patlatıyor, ki bu ayeti galiba burada hiç tartışmadık. Sure ve ayet verilmiyor, ama ben vereyim, Saffat 137-138, en azından Saffat suresi yazarının nerede yaşadığı hakkında bir fikir veriyor

Çünkü yürüme mesafesinde olmalı ki, sabahları uğruyormuşuz, akşamları da...

Bekke adaylarından en güçlüsünü haritada artık gösterebiliriz.

Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. M. Kemal ATATÜRK
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 06-11-2016, 20:08
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart

Asinus Orientalis´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sevgili Upuat, koyduğunuz video için teşekkürler. Oldukça eğlenceliydi ve zihin açıcıydı.

Tüm videoda, konuyla alakalı bir kaç yer var. Bir kısım doğrudur, zeytin vs bahsidir.

Ama 49:00 da konuşmacı bombayı patlatıyor, ki bu ayeti galiba burada hiç tartışmadık. Sure ve ayet verilmiyor, ama ben vereyim, Saffat 137-138, en azından Saffat suresi yazarının nerede yaşadığı hakkında bir fikir veriyor

Çünkü yürüme mesafesinde olmalı ki, sabahları uğruyormuşuz, akşamları da...

Bekke adaylarından en güçlüsünü haritada artık gösterebiliriz.
KURAN'da senin söylediğin ayetler toplu olarak Diyanet Mealinde şöyle geçer:

37.137 - (137-138) Şüphesiz sizler (yolculuklarınız sırasında) sabah akşam onların (harap olmuş) yurtlarına uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ düşünmeyecek misiniz?

Ayrıca bu belgeselin tüm bölümleri hafızamda kayıtlıdır. Yani senin belgeselde dile getirdiğin yer, LUT'un karısının taş kesildiği yerdir.

Oysa MEKKE ile burası arasında 1000 Km var ve MEKKE'ye göre yürüme mesafesinde değildir. Yani ortada gerçekten de garip bir durum var ve bu, MUHAMMED'in MEKKE'de ikamet etmediğini gösteren bir diğer delildir.

Şu halde bu delille birlikte bu tartışmadaki delili yan yanyana getirdiğimizde MUHAMMED'in kesinlikle MEKKE'de yaşamadığı, ama ÜRDÜN ya da civarında yaşadığı sonucu çıkar.

İşte KURAN'ın pür hali. Uydurulan MUHAMMED'in çölüne değil, gerçeğin çölüne hoş geldiniz!

MEKKE EFSANESİ

Ortaokul yıllarından beri ne zaman KURAN'a ve onunla ilgili kitapları almaya yaklaşsam karşımda hep pis pis sırıtan insanlar gördüm. Bu durum, onların bu gerçekleri olmasa bile en azından KURAN'ın nasıl bir kitap olduğuna ilişkin kafalarının derinliklerinde cirit atan esas gerçeği gösteren durumdur.

Günümüze geldiğimizde ise MUHAMMED'in kim olduğuna ilişkin bakmadığım taşın altı yani bakmadığım yer kalmadı. Sadece MEDİNE'de UHUD DAĞ'ında UHUD SAVAŞI'ndan kalma olduğu iddia edilen ÖMER, ALİ, MUHAMMED'in isimlerini yazılı bir kaya yazıtı vardı. Burada bu kaya yazıtını bir tartışmamda incelemiştik. Orada MUHAMMED adı 2 kez geçiyordu ama bu isimler üzerinde yaptığım kaligrafik inceleme sonunda bunların çok zaman sonra yazılmış olduğu sonucu çıktı. Zaten İslamiyet'in ilk döneme ait arkeolojik eserlerin sergilendiği o site de bir süre sonra bu kaya yazıtının olduğu sayfayı kaldırdı. Çünkü fake idi.

Özetle, ben bugüne kadar MEKKE ve MEDİNE'de MUHAMMED adına ilişkin herhangi bir otantik bulgu göremedim, göreceğimi de zannetmiyorum. Çünkü MUHAMMED oralarda hiç yaşamadı. Bu, sadece KURAN'ın yazımından 250-300 yıl sonra Müslüman yazarlar tarafından uydurulmuş bir hikayedir.

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 06-11-2016, 20:44
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart İhsan Eliaçık: "Ben de bu dinin ateistiyim!"

Arkadaşlar, İiahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, bugün konumuza ışık tutacak şu gelişmeyi bildirmiştir: "Ben de bu dinin ateistiyim!"

Kimse bu sözden yanlış bir anlam çıkarmasın. Çünkü İhsan Eliaçık, günümüzdeki İslamiyet'te Allah ve MUHAMMED anlayışının tarihle örtüşmediğini ve gerçek İslam'ın Kerbela'nın kumları altında yattığını söylüyor.

"HURİ" kelimesine JESUS döneminden açıklık getiren İhsan Eliaçık, konumuzla ilgili açıklamayı şöyle yapar:

"HADİSLERE DEĞİL KURAN'A KULAK VERİN"

Konuşmasında yapılan hukuksuzlukları meşrulaştırmak için hadislerin uydurulduğunu da iddia eden İhsan Eliaçık, şöyle konuştu:

"Hadis uydurmak kolay. Ayet uyduramazsın. Çünkü bir kitap var. 'Peygamberimiz şöyle buyurdu' diyerek 2.5 milyonu geçmiş uydurulan hadis sayısı. Dolayısıyla biz bu hadisleri din kaynağı olarak göremeyiz. Benden de size tavsiye. 'Şu hadis sahih', 'şu doğru', 'peygamberimiz şunu söylemiş' gibi tartışma yapmak yerine hadislerin tamamını din kaynağı olarak görmekten vazgeçin.

Elimizin altında zaten yeterince büyük, oku oku bitmeyen Kuran-ı Kerim var. Onu hallettiniz de iş hadislere mi kaldı? İyi bir insan olmak için Kuran'daki temel esaslara uyması dahi yeterlidir. Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, aldatmayacaksın, iftira atmayacaksın. Bu dört temel esas dışında. Bu dört esas da insan haklarıyla ilgilidir."
Peki biz ne diyorduk bu tartışmamızda?

KURAN'ın esas alınmasını; günümüzde 2.5 milyonu aşkın HADİS ve diğer kaynakları değil!

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 06-11-2016, 21:18
cenkvarol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
cenkvarol cenkvarol isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2011
Mesajlar: 1.160
Standart

Sn. Upuat,

"KHUFU'nun teknelerinin yapımı için bu sedir ağaçları nereden getirilmişti peki?"

bu sorunuzu okuduğumda aklıma Lübnan'daki Fenike liman kenti Biblos (Byblos) geldi. Bibloslular, M.Ö. 2000 yıllarında Mısır piramitlerinin yapımında kullanılan sedir ağaçlarını Mısır'a satarak ticarete başlamışlar. Biblos antik şehri aynı zamanda Dünyanın en eski şehirlerinden birisi olarak ifade ediliyor.

According to the historian Durant, “Byblos thought itself the oldest of all cities; the god El had founded it at the beginning of time, and to the end of its history it remained the religious capital of Phoenicia."

Ayrıca bugünkü modern latin alfebesinin temeli olan ilk lineer alfabeyi de bulanların Bibloslular olduğu söyleniyor. Biblos şehri bunların dışında önemli bir haç merkeziymiş.

"Suriye’de Byblos, Aphaka, Tyr, Heliopolis (Ba‘lebek) ve özellikle Hierapolis önemli hac merkezleriydi. Bilhassa Romalılar döneminde çok sayıda yabancı uzak ülkelerden buraları ziyarete geliyordu. Hac ibadeti esnasında Hierapolis’e gelen her erkek şehre girmeden önce saçlarını ve kaşlarını kesmek zorundaydı. Belirli bir tapınağın veya kutsal taşın etrafında dönmek İslâm öncesi Araplarında da vardı (DBS, VII, 577)."

Biblos antik şehrinin gerçek adı Gubal veya Gebal. Bibloslular şehirlerinin bulunduğu sahile de Canaan (Kenan) demekteydiler. Yaptıkları temel ticaret papirus olunca şehre Yunancada Papirus anlamına gelen Biblos (byblos-biblia-bible=books) adını daha sonradan Yunanlılar vermiş.

Baalat of Gebal: Biblos'un baştanrıçası. Bir bölgenin özel tanrıçası anlamında da çoğu zaman "Baalat" kullanılır. Byblos'un tanrıçası Baalat ile ilgili çok az bilgi vardır. Ama Byblos ile Mısır arasındaki yakın ilişki nedeniyle, Baalat genellikle Mısır'a özgü saç biçimi, başlık ve giysiyle betmilenmiş, 12. sülale döneminde de (İÖ 1991-1786) Mısır'ın tanrıçası Hathor'la özdeşleştirilmiştir. Eski Yunanlara göre Baalat, Tanrıça Astarte'nin bir biçimidir.

Biblos şehri oldukça önemli bir şehir, Kuran'da geçen "cibalu (dağlar)" kelimesini bu antik ve kadim kentin adı çerçevesinde ele alabilir miyiz acaba?

Kuran'da Allah'ın varlığını somutlaştırmaya ilişkin ayetlerde "cibalu" kelimesi bu bağlamda dikkat çekiyor; Musa Allah'ı görmek istediğinde Allah "cibalu"dan gözükmek istiyor, İbrahim Allah'tan nasıl dirilttiğini görmek istediğinde ölü kuşlar "cibalu"dan dirilerek geliyorlar. Ayrıca Nur Suresi 39. ayetinde kafirlerin amelleri düz arazideki bir seraba benzetilirken ona ulaşıldığında yanlarında sadece Allah'ı "bulduklarından" bahsedilmektedir. Ayetteki Allah'ın bulunduğu düz arazi (bi kiatin) Kuran'da bu ayetin dışında Taha 106'da "cibaluların" bulundukları yeri için geçmektedir.

Şurası benim nazarımda bir gerçektir ki Kuran'ın özündeki antik metinlerde "cibalu" aslında bildiğimiz anlamda tesbih eden, secde eden "dağlar" manasına gelmeyip, temsili bir anlam taşımaktadır.

"İslamı yanlış yaşıyorlar" değil, doğrusu "İslam yanlış, yaşanılmıyor." CENKVAROL

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 06-11-2016, 23:02
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart

Yahu Cenkvarol, sen de hiçbir şeyi anlamıyorsun. Bu konuda ilk mesajımda "Egypt's Oldest Olive Pit at the Lost City of the Pyramids" linkini vermiş ve orada son sayfaya bakmanızı istemiştim.

Tabii ki bu linkle birlikte LÜBNAN'dan bahsederken günümüzdekine göre açıklama yaptım. Yoksa, bu sayfaya baktığınızda, LÜBNAN'daki antik şehir BİBLOS olduğunu görürsünüz.

KOLPOS KARDENİZ'dedir!

Şimdi, dün aynı konuda NETFLIX'te "IMMORTALS (ÖLÜMSÜZLER)" filmini seyretmiştim. Orada KOLPOS'tan söz ediliyor ve eğer burasının günümüzde nerede olduğunu bilmezseniz, KOLPOS'un sizin için bir anlamı olmayacaktır.

Araştırdım, KOLPOS yarımadası günümüzde ÇANAKKALE'deki SAROS körfezine denk geliyormuş. Ama ben buna inanmam. Çünkü denizde bir yağdan yani petrolden söz ediliyor ve POSSEIDON, THESEUS'u kurtarmak için gökten gelerek petrol tabakası üzerine şiddetli bir şekilde iner. Denizde dev bir dalga oluşur ve THE-SEUS'u öldürmeye gelen HYPERION'un adamları bu dev dalga sayesinde etrafa fırlatılırlar.

Şimdi, bana göre KOLPOS ÇANAKKALE'de olamaz; KARADENİZ'de olmalıdır. Çünkü KARADENİZ'in tarihsel adı bir zamanlar petrolle kaplı olduğu için buradan gelir.

Yani bunu şimdiki Yunanlılar'ın bilmesine olanak yok ama, şimdiki Yunanlılar neden atalarını terkedip ZEUS ve diğer tanrılardan yüz çevirdiler. Buna bir yanıt bekliyorum!

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 14-11-2016, 02:37
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart BEKKE'yi bulduk!!!

Arkadaşlar, 6.99 ve 6.141'in nerede nüzul olduğunu keşfettim.

Her KRALLIK/İMPARATORLUK İçin Yeni Bir Din

Bilindiği gibi ESKi AHİT'ten başlayan bu gelenek yani her bir Krallık ya da İmparatorluk için yeni bir din getirilmesi, sadece başladığı yerde kalmış ve onun takipçisi olan diğer dinlerin (Hristiyanlık, İslamiyet) kitaplarına nüfuz edememiştir.

Bu konuda ESKİ AHİT'te İsrailoğulları'nın sınırları doğuda Fırat nehri ve batıda Nil nehri olarak açıkça geçer. Buna, "Vaadedilmiş Topraklar" denir. Oysa aynı şeyi İNCİL ve KURAN'da göremezsiniz. Çünkü JESUS, toprak egemenliğinden bahsetmemiştir, İNCİL'de. O, Göksel Egemenlik'ten bahsetmiştir. Ancak İNCİL'de gerçek bu iken, ROMA İmparatorluğu, Hristiyanlığı kendi imparatorluğun sınırlarının genişletilmesi adına yeni bir din olarak seçmiştir. Örneğin, M.S. 69'da POMPEY FACİASI'ndan öğrendiğimize göre, JUPİTER, VENÜS vs. adlı tanrılara hala tapınıldığı anlaşılmaktadır. Özetle, İNCİL'de ya da YENİ AHİT'te "Vaadedilmiş Topraklar"dan söz edilmez. Öyle, çünkü JESUS'un kendisi o topraklarda yaşıyordu. Fakat O , DÜNYASAL EGEMENLİK'ten GÖKSEL EGEMENLİĞE geçerek bir sıçrama yapar. İNCİL, olduğu gibi bunun üzerine kurulmuştur.

Gelelim KURAN'a...

KURAN'da da İNCİL'deki gibi "Vaadedilmiş Topraklar"dan söz edilmez; sadece PUİN'in araştırması sonucunda ortaya çıkan "KURAN COĞRAFYASI"ndan söz edilmektedir. Fakat bu durum KURAN'ın birden fazla kez elden geçirilmesi sonucu ortaya çıkmış olmalıdır. Burada KURAN'a en son şekil veren ve ilk kez ARAPÇA bir kitap olarak yayınlayan EMEVİLER'in, bazı ayetleri eklediklerine dikkat etmek gerekiyor!

Bu konuda KURAN'da bir araştırma yaptığımızda, 6.99 ve 6.141'in orijinal ayetler yani KURAN yazılmadan önce ilk ayetler oldukları görülmektedir.

Peki, bu ayetler nerede yazılmış idi?

Ali İmran suresinin şu ayeti bize kesin bir fikir verir:

اِنَّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذٖى بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمٖينَ

Kuranı Kerim Türkçe okunuş: İnne evvele beytiv vudıa linnâsi lellezî bibekkete mubârakev ve hudel lil âlemîn.

3.96 - (Elmalılı Hamdi Yazır Meali) Doğrusu insanlar için vaz'olunan ilk ma'bed, elbette Bekke'deki o çok mübarek ve bütün âlemîne hidayet olan Beyttir.

Burada Elmalılı Hamdi Yazır Meali'ni kullandım, çünkü diğerleri saptırıyor. Fakat o da burada "Mekke" çevirisini yaparak yanılmıştır. Doğrusu, yukarıdaki gibidir.

Şimdi burada "bibekkete" kelimesinin çözümü için Bakara suresindeki şu ayeti de ele alalım:

Kuranı Kerim Türkçe okunuş: Vettebeû mâ tetluş şeyâtînu alâ mulki suleymân, ve mâ kefera suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sıhr, ve mâ unzile alel melekeyni bibâbile hârûte ve mârût, ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yegûlâ innemâ nahnu fitnetun felâ tekfur, feyeteallemûne minhumâ mâ yuferrigûne bihî beynel mer'i ve zevcih, ve mâ hum bidârrîne bihî min ehadin illâ biiznillâh, ve yeteallemûne mâ yedurruhum ve lâ yenfeuhum, ve legad alimû lemenişterâhu mâ lehû fil âhırati min halâg, ve lebié'se mâ şerav bihî enfusehum, lev kânû yağlemûn.

2.102 - Süleyman'ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil'deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, "Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme" demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Hâlbuki onlar, Allah'ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi!

Dikkat ederseniz, bu ayette geçen "bibabile" kelimesi de "bibekkete" gibi aynı formdadır.

Şu halde bu kelimelerin etimolojik incelemesini yapacak olursam;

1. bi-bekket-e
2. bi-babil-e

şeklinde oldukları ve her ikisinin çözümünün aynı oldukları görülür.

AKKADÇA ve UGARİTÇE'de "Babil" ismi "Babili" ya da "Babilim" olarak geçer. Burada "Babil-im" ismindeki sonek Ugaritçe'de "İki ya da daha çok yani Plural" anlamına gelir. Tarihi bilgilerimize göre, Babil bir şehir devleti idi ama sonra diğer şehir devletleri ele geçirerek toprakları genişledi. Örneğin, 6. Babil Kralı HAMMURABİ'nin LARSA'yı ele geçirmesi. O sırada LARSA'nın başındaki kral, RİM-SİN idi (ki bu bilgiyi bizzat tabletlerden hareketle veriyorum). HAMMURABİ de Babil'in kralı olduğuna göre, Babil Devleti artık birden fazla şehre sahip büyük bir devlet idi.

Bu konuda "KRALLAR: Babil'den Bağdat'a" filmini izleminizi hararetle tavsiye ederim:


Hastasıyım bu Krallar'ın. Hayatımın büyük bölümünü Babil ve Eski Mısır Kralları'na hizmet ederek geçirdim. Bu yüzden, TEVRAT'ta en sevdiğim bölümler, "KRALLAR" ve "TARİHLER"dir. Bu bölümlerde Yahudiler, bize tabletlerde mevcut olmayan Kralları anlatıyor...

Burada geriye dönersem, "bi" kelimesinin Ugaritçe'de bir edat (preposition) olarak kullanılmış olduğu görülür. Örnekse, IUG - Lesson 01'deki:

"mlkt . b . bt"

tir. Bu ekserzisin çözümü, "Kraliçe Saray'da"dır. Çünkü kelimelerin çözümü: "Kraliçe: mlkt. malkatu", "bi: de/da" ve "Saray: bt, beyt"tir. Burada tabii ki "bt (beyt)" kelimesi "Ev"den ziyade "Saray" anlamındadır.

Şu halde yukarıdaki kelimelerin çözümü de şu şekilde olur:

1. bi-bekket-e: Bekke'de.
2. bi-babil-e: Babil'de.

Ayete dikkat edersek, Allah'ın en eski evi yani ibadet yeri BEKKE'dedir deniyor. Ama bunun MEKKE ile karıştırılması olasılığı vardır. Yani ayette MEKKE yerine BEKKE denilmiştir. B ve M harfleri kıraatte de karışabilecek harfler değildir. Kuran Allah'ın indirdiği ve bizzat koruduğu bir kitap olduğuna göre BEKKE denmesinin bir hikmeti olmalıdır değil mi?

Tevrat'a baktığımızda Mezmurlar (Psalm 84:6)84 bap 6. Ayette kutsal Bakka vadisinden bahsedilir: Bakka Vadisi'nden geçerken, pınar başına çevirirler orayı, ilk yağmurlar orayı berekete boğar. Buradaki baka kelimesi İbraniceden: baca, baka, bakah, becheh, bakka olarak seslendirilmiştir. Yağmur kelimesi ayrıca ise kutsanmış yer anlamına gelmektedir. Yine Tevrat'tan edindiğimiz bilgilerden; bu vadinin çok önceden de kutsal vadi olduğu, güvenilir bir yer olduğu, kutsal suyun bulunduğu, Allah'ın kutsal mabedinin olduğunu ve aynen bu gün Müslümanlar'ın yaptığı gibi Hac yapılan bir yer olduğunu öğreniyoruz. Hatta Hz.Yakup da burada Hac yaparmış!

BAKKA İbranice'de ağlama anlamına gelmektedir. Arapça'da da aynı anlama gelmektedir. Hristiyanlar'ın yaptığı Tevrat çevirilerinde ise farklı anlamlar verilmişse de daha çok göz yaşı şeklinde çevrilip, göz yaşı vadisi olarak adlandırılmıştır. Nedense Yahudiler ve Hıristiyanlar ağlama vadisinin nerede olduğunu bulamamaktadırlar. İsrail topraklarında olduğunu tahmin etmektedirler.

Bunlardan da anlaşıldığı gibi İsrailoğulları eski zamanlarda ve muhtemelen Babil sürgününe kadar olan zamana kadar Bekke'deki Kabe'de Hac yapmaktaydılar. Belki de bu gün ağlama duvarının önünde yaptıkları davranışın sebebi de bu Hac zamanlarından kaynaklanıyor olabilir.

BEKKE kelimesi Özellikle Ali İmran suresinde kullanılmıştır. Çünkü Bakara ve Ali İmran sureleri özellikle Hıristiyan ve Yahudilere hitab içermektedir.

BEKKE demekle Tevrat'taki BAKKA vadisi kastedilmektedir. Sakın, Yahudilerin Ağlama Duvarı dedikleri yerin orjinali, Bekke Vadisi olmasın! Fakat BEKKE'nin her halükarda MEKKE olmadığı, 6.99 ve 6.141'de belirtildiği gibi LÜBNAN'da olduğu açıktır!

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 14-11-2016, 04:31
Hasan Akçay Hasan Akçay isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 03 Feb 2011
Mesajlar: 2.369
Standart

upuaut´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
... Ayete dikkat edersek, Allah'ın en eski evi yani ibadet yeri BEKKE'dedir deniyor. Ama bunun MEKKE ile karıştırılması olasılığı vardır. Yani ayette MEKKE yerine BEKKE denilmiştir. B ve M harfleri kıraatte de karışabilecek harfler değildir.

Küçük bi katki ama muhalefet olacak:

Benim bildigim, B ve M harfleri insanin alt ve üst dudaklari birlesip ayriliverince çikarlar yani ayni çikaga sahiptirler. O yüzden kiraatte kolayca karisirlar.

Örnegin Türkmenler "Sözüm söz!" anlaminda "Men menem, men Türkmenem!" derler. Bu pek alâ "Ben benim, ben Türkmenim!" de olabilir. Yani kiraatler karisir.

Kisacasi Bekke ve Mekke kelimelerindeki B ve M harflerinin kiraatleri kolaca karisir, insanlar Mekke yerine Bekke diyebilirler tipki men yerine ben dedikleri gibi.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:37 .