 |
|
|
|
#1
19-07-2017, 15:15
|
|||
|
|||
Tanrım, eğer varsan ruhumu kurtar benim, tabii bir ruhum varsa. (ERNEST RENAN) 
|
|
#3
19-07-2017, 01:09
|
||||
|
||||
 valla bağlayabiliyorsan bağla diyeceğim ama Kabalist değilim dedim, Sembolikten uzak durdun, simge işine girmedin... nasıl bağlayacaksın merak ettim.Ben de Kabalayı hiç bilmiyorum, nasıl olacak bu iş? Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar. Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar. Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır. Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
|
|
#4
19-07-2017, 01:32
|
|||
|
|||
http://media.turuz.com/mifoloji/0340...l-2006-96s.pdf
|
|
#5
19-07-2017, 02:26
|
||||
|
||||
Ben 1 kez inanırım, 2 kez inanmam. Kabalist değilim dedin, ısrarda etmedim, başım gözüm üstüne, eyvallah. Sembolikle işim olmaz zahire bakarım dedin, o da başım gözüm üstüne, eyvallah. Şimdi ise Kabalizm diyorsun, net değilsin, oysa ben çok netim. Bu eğer Kabalik bir yöntemse, yönteme yöntem. Harflere, sayılara gelince fikrimi söyledim yazımda, benim için RUHSUZ yapılardır. Harflerden bir yol olmaz. Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar. Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar. Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır. Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
|
|
#6
19-07-2017, 02:41
|
|||
|
|||
|
|
#7
19-07-2017, 01:18
|
||||
|
||||
|
düzeltme: Kabalist değilim dedin
Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar. Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar. Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır. Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
|
|
#8
19-07-2017, 15:37
|
|||
|
|||
|
Gönül Tekin hocanın konuk olduğu o bölümü ben de izlemiştim hep en kritik yerlerde bardakçı durduruyordu gönül hocayı daha fazla ileri gitmeyelim diye bu meseleyi konuşturmayacaksan ne diye kadını programa davet ediyorsun? O programdan sonra benim de bu konuya ilgim artmıştı bu sırada Fahreddin razinin bu harflere verdiği anlamları okudum işte nun balıktır ve yunus suresi başlarken nun ile başlar ve meşhur yunus peygamber kıssası anlatır vb ilginç şeyleri de okumuştum.
Tanrım, eğer varsan ruhumu kurtar benim, tabii bir ruhum varsa. (ERNEST RENAN)
|
|
#9
20-07-2017, 00:16
|
||||
|
||||
|
Sevgili Nero ve al maarri
Acele cevap vermişsiniz, teknik olarak çok iyisiniz, ona bir şey diyemem ama olayı biraz daha derinden düşünmeniz gerekirdi, ve tabki de biraz HİS gerekirdi. Bir defa ahali dediğinizin okur yazarlığı yok, eskilerin deyimiyle elifi görse mertek sanır dedikleri durum kol geziyor. Öte yandan Herkes ŞAİR değil, şair dediğiniz o devirde adeta bir kral. Kuss Bin Saide nin Muhammed daha peygamber olmadan bir panayırda girişi var ki kızıl deve üstünde 100 yaşını aşmış, beli bükük, göz çukurları çökük, daha adamın gelişi çok etkileyici ki, şiirini demeye bile gerek yok, sonrasında yıllar sonra bile hatırlanıyor. Bugünün adeta ilim adamlarından farkları yok, zira bu adamlar Edebiyatı biliyorlar, hitabet var, okur yazar durumları da var. Bu bile ahaliden farklarını ortaya koyuyor. Halk madem bu şeyleri biliyorda yazsaya bir şiir? Edebiyat bugüne kıyasla pek ilim alanına girmesede, o devirde bu adamlar şimdinin profesörleri konumundalar. Kuran bunlarla karşı karşıya gelmemek için bile kendinin şiir olmadığını vurguluyor, durumdan o anlaşılıyor çünkü. Oysa şiirsel teknik kullanıyor kuran, ama genede değilim diyor, bunun sebeplerinden biride Şairleridir, Şairlerle karşı karşıya gelmemektir, gerçi genede en çok şairler karşı çıkıyor bildiğim. Muhammed de şair değil. "Abdullah'ın oğlu sadece güvenilir kişidir, başka hiçbir şey değil. Ondan öne çıkan şey ne beyin, ne bilim, ne okul eğitimi, ne sanatçı tabiat, ne filozofça mantık, ne de olağanüstü zekâdır." Muhammed bile bilmiyordur bu huruf meselesini, sorsalar ne öğrenecekler ki? Ruhu da bilmiyordu, sordular ne öğrendiler. Muhammede insanların bunu sormaması, bildikleri anlamına gelmez. Diyanette komik cevap vermiş, "adeta herkes biliyordu demeye getirmiş" Akılcı adamlardan anca bu beklenirdi.  Şiir gönüle hitaptır, akla değil, detayları bilmenize gerek yoktur. Onun hazzını almak, gizemi tatmak onu bilmekten çok daha önemlidir. Hasılı mesele bilmekte değil hissetmektir, ahali bundan bir şeyler hisseder, bu doğrudur ama bilme konusuna gelince, bilmez, bilemez. Hatta bunu anlatamazlarda... Bunu anca o devirde ki Şairler bilir. Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar. Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar. Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır. Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
|
|
#10
20-07-2017, 09:28
|
|||
|
|||
|
Sevgili Felâsife, sana o dönemde sahabe bu konuyu Muhammed'e sorardı dedim ama Ali'nin ve Ebubekir'in bu konunun Kuran'ın gizli bilgileri olduğunu söylediğine dâir hadisler var. Doğruluğunu bilemem tabii ama bu hadisler durumu farklı kılıyor zaten. Yani sormuşlar ve cevap alamamışlar da olabilir. Ama nedense Muhammed'in bu konudaki bir açıklaması yok hadislerde.
Cahil insanların sormayacağı görüşüne katılamıyorum. Meraksız insanlar sormaz ama bu öyle bir şey ki merak etmemek de zor. Ara sıra bâzı surelerin başında, arasında geliyor. Ne demek bu? İnsan sorar. Şiirde de görse sorar bence. Şiirin büyüsünden etkilense de sorar, şâirin heybetinden etkilense de sorar. Üstelik yeni bir din geliyor. Üstelik o dinin rehberi yanı başlarında. Uzun süre zırt-pırt çadırına girip çıkacak kadar da yakınlar... "Abdullah'ın oğlu sadece güvenilir kişidir, başka hiçbir şey değil. Ondan öne çıkan şey ne beyin, ne bilim, ne okul eğitimi, ne sanatçı tabiat, ne filozofça mantık, ne de olağanüstü zekâdır." Bu alıntı nereden acaba?
|
 |
| Önerilen Siteler |
«
önceki Konu
|
sonraki Konu
»
Hybrid-Şeklinde
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:23 .