Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #131  
Alt 15-07-2014, 16:26
Büyük - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Büyük Büyük isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 20 Mar 2010
Mesajlar: 174
Standart

Okumuyorlar, okusalar onlarda görecek bizim gördüklerimizi.Bildikleri ,cuma namazındaki hocanın hutbede anlattıklarınla sınırlı.Cuma müslümanları. Kurandan bi haberler.

İleri sürdükleri savları, şairlerin yazdıklarıyla benzeşmiş olsa onlar anlamayacaklar mı ,o kadar körler mi , Muhammed’e, bu yazılanlar şairlerin şiirlerinden alıntı yapılmış derler inanmazlardı diyorlar.

Bizim de anlatmaya çalıştığımız da zaten bu. Okumuyorsunuz ki göresiniz.
Demişler, sen şairlik taslıyorsun demişler , okuyun bakın hemde nasıl demişler.onlarda görmüş , inanmamışlar.

Fakat sizler görmüyorsunuz okumadığınız için. Bakın nasıl fark etmişler.

Alıntı:
36.69 - Biz, o Peygamber'e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır.

21.5 - Onlar, "Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu; hayır, o bir şairdir. Eğer böyle değilse, önceki peygamberlerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin" dediler.

37.36 - "Biz, deli bir şair için ilâhlarımızı mı terk edeceğiz?" diyorlardı

52.30 - Yoksa onlar, "O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz" mu diyorlar?

69.41 - O, bir şairin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz!


36.69’da ne demek zorunda kalmış, sen bize şiir okuyorsun dedikleri için ,bu şiir değil diyor. Yani şiir okuduğunu , önceden duydukları şiirlere çok benzediğini söylemişler.

21.5’de nasıl konuşmak zorunda kalmış, inanmadıklarından dolayı ne gibi ithamlarda bulunulmuş Muhammed’e, sen şairsin demişler, kendisi uydurdu demişler.

37.36’da ,Muhammed’e, deli yakıştırmasında bulunmuşlar.
52.30’da, Tekrar deli diyorlar.

69.41’de, Muhammed’in kendisine şair denmesine cevap yazdırması var.

Şairlerin şiirlerinden alıntılar yaptığını, yazdırdıklarını kendisinin uydurduğunu değişik zamanlarda her defasında yüzüne söylemişler.
Yani, sizin görmek istemediğinizi onlar, müşrikler görmüşler, değil mi. Sizin anlattığınız gibi olsaydı, görmezler miydi diyorsunuz ya .
Alıntı ile Cevapla
  #132  
Alt 15-07-2014, 16:29
Deep Deep isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Mar 2014
Mesajlar: 411
Standart

Ben bu konuda kaynakların güvensiz olduğunu düşünüyorum,özellikle islam öncesi şiirler konusunda.
Alıntı ile Cevapla
  #133  
Alt 15-07-2014, 16:34
knowledgetowisdom - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
knowledgetowisdom knowledgetowisdom isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Feb 2014
Mesajlar: 649
Standart

1-)Onun bir şiir olmadığı ve Muhammed'in de şair olmadığını dillendiren, yani dilenden döken Muhammed'in kendisidir.
2-)Tanrı ile tek irtibat o olunca, gün başına 1 ayet bile dökemeyen birine ne denir bilemedim.

3-)Ve tanrı; !araplara! bir eser göndermek istedi ama matematiksel hesabını yapalım; Kuran 6236 ayet; 23 yıl için günde 1,3 güne 1 ayet düşmesi gerekir. Kaldı ki, bazı ayetler arka arkaya indiği içindir ki; (bir de tekrarlı, yamalı ayetleri de siz düşünün.) Tanrının yazabileceği eser en iyimser yaklaşım ile ne olacak üzerinde durun.
MRdragonunun akıl tutulmasını ve sanki bir şey söylüyormuş gibi yapıp aslında hiç bir şey söylememesini, annesinden küçükken duyduğu bir ninni ezgisini evirip çevirip çeşitli versiyonlarda 20 yıldır şarkı diye aval milletimize çakan sanatçı S.O misali, aynı hezeyanları evirip çevirip burada satmaya çalışan tavrını şu iki paragraf örneği ile inceleyelim:

1- hadi ya, çok ispatlayıcı bir sav ile altı dolu dolu bir sav ile; içierisnde analizler yatan bir sav ile sözlerine başlamışsın. hmm bakalım devamında ne gelecek???

2-) Bir yöntemin senin işine gelmemesi yöntemin yanlış olduğuna veya tanrısal olmadığına delilolmaz.. altını hele doldur bakalım bu kadarcık mı savın??

3-) Bir kerede koca cilt bir kitap ile gelseydi, bakın bunu bana tanrı verdi buna uyun deseydi sen susacak mıydın? Bundan bahset bize...

Kaldı ki hani nerede inceleme sonuçların.. Mesela hiç gökyüzüne uçulmamış o yıllarda... tek bir insan bile bunu yapmamış...

Muhammed şunu nasıl biliyordu?

ALLAH kimi doğru yola ulaştırmak dilerse onun gönlünü islama (Tanrı'ya teslim olmaya) açar. Kimi de saptırmak dilerse göğsünü, göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar.


Bu bilgiyi Muhammedin kaç yıl düşünerek araştırarak kitabına ekleyebilmesini öngörüyorsun. Gökyüzüne hızla çıkma eylemini gerçekleştiremeyen bunu bilemez. Mesel abu şekilde bir çok insanı şaşırtan ifadeler var "Muhammedin kitabında" Danikenin uzaylılara piramit yaptırdığı kitabı hayranlıkla okudun ballandıra ballandıra anlattın arkadaşlarına zamanında, Kurana neden 0,00001 lik bir şans tanımıyorsun? Neden?

"Âdemoğlunun bildiği her şeyin bilmek istediğinden ibaret oluşu yüzünden biz insanlar birbirimize yardım edemiyoruz."
Alıntı ile Cevapla
  #134  
Alt 15-07-2014, 16:34
Deep Deep isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Mar 2014
Mesajlar: 411
Standart

withoutreligion´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Merhaba Dark prince kitabın tamamını buldum
aşağıdaki link ten indirebilirsin ben indirdim şu anda inceliyorum.

http://ia351443.us.archive.org/0/ite...05hornuoft.pdf
Bu kitabı ben de görmüştüm.Kesinlikle birilerinin bu kitabın bazı kısımlarını çevirip bu siteye eklemesi gerekiyor.

İngilizcem yeterli düzeyde olsaydı çevirirdim de malesef.
Alıntı ile Cevapla
  #135  
Alt 15-07-2014, 17:32
Sipahi Sipahi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Aug 2013
Mesajlar: 28
Standart

Gün başına 1 ayet düşmesi gibi bir gereklilik olduğunu düşünmüyorum Allah ne kadar göndermek isterse o kadar olması yeterli.Yani sayfa kasmak gibi bi dert yok bence.

Dilin Arapça olmasının evrenselliğe bir etkisi olduğunu düşünmüyorum.Eğer sadece dilden böyle dersek hiçbir zaman evrensel bir şey yazılamayacaktır.Çünkü bir eser bir dilde olur.
Bu eski kıssalarla ilgili olarak yukarıda yazdığım yazılardaki link gibi verdiğim yerlerde vardı Allah ın bildirmesini sadece Kur'an ile sınırlı tutmadığımız için binlerce Peygamberin varlığını kabul ettiğimiz için benzer olayların olmasını eskiden dilden dile gelmesini yadırgamıyorum.Yani Kur'an bir Peygamberle ilgili bir olayı haber veriyorsa bu Peygamberin yaşadığı zamandaki insanların bunu dilden dile aktarması kadar tabii bir şey yok.Yani hepsini bir bütün olarak görüyorum.Nasıl ki Hristiyanlar Tevrat ı kabul ediyorlar diye biliyorum Kur'an da kendinden öncekileri onaylıyor.

Mekke döneminde kim sıkıntılı denmiş.Burdan kasıt ilk dönemse ambargo uygulanan yurdundan sürüklenenler sıkıntılı olduğu muhakkak.O sözlerin bunlardan daha büyük bir etki yaptığını söyleniyorsa ilginç doğrusu.
Ayrıca bildiğim kadarıyla benzeri getirilmeye çağırılan önce Kur'an ın tamamı sonra on sure sonra bir sure şeklinde diye biliyorum.Ayet denmiş.
Yahudi kabilelerine tavrın değiştiğinden söz edilmiş.Sen bir lider olsan senin karşında sana savaşanlarla ittifak yapılsa aynı şeyi hissederdin herhalde.Değişen tavra değişen sözler olabilir.

Kervan olayı söylenmiş.Kervan baskını Mekke den gidenlerin el konulan mallarına karşılık diye biliyorum.Bu olayı ikinci dünya savaşında tarafların birbirinin dayanıklılığını azaltmak için ticaret gemilerini denizaltıyla vurması olayıyla bağlayabilirim.

o hicret etmeyenlere ölüm vaadi ile ilgi şöyle bir alıntı yapmak isterim
"Müslüman olduğu halde hicret etmeyenler, Mekke'de inkârcı müşriklerle oturanlar için, Kur'an-i Kerim'de şöyle buyruluyor: "Öz nefislerinin zalimleri olarak canlarını alacağı kimselere melekler derler ki: "Ne işte idiniz?". Onlar: "Biz yeryüzünde (dinin emirlerini tatbikten) aciz (kimse)ler idik" derler. Melekler de: "Allah'ın arzı (yeryüzü) geniş değil miydi? Siz de orada hicret etseydiniz ya" derler. İşte onlar (böyle). Onların barınakları cehennemdir. O ne kötü yerdir."[37] Bu (nefislerinin zalimleri) nden murat, bir rivayete göre; Bunlar Mekke'de kalıp, bir mani bulunmadığı halde Müslümanlarla birlikte Medine'ye hicret etmeyen Müslümanlardır. Bunlar altı kişi idiler. Bunlar müşriklerle beraber Bedir savaşına katılmış ve Allah Resulüne karşı müşriklerin çok görünmesine sebep oluyorlardı. Hepsi de Bedir savaşında öldürülen müşrikler arasında onlar da öldürüldü. Hicret etmeğe gücü yettiği halde hicret etmeyip müşriklerin arasında kalanlar "melekler kendilerine yazık edenlerin canlarını aldıkları zaman" ayeti nazil olmuştur. Hicret etmedikleri için nefislerine zülüm etmiş ve haramı işlemiş oludular. Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdular: "Kim müşriklerle birleşir ve onlarla birlikte oturursa onlar gibidirler".[38] Diğer bir rivayete göre bunlar, Müslümanlara karşı iman izhar ettikleri halde kendi kavimleri arasında onlara karşı küfürlerini izhar edip Medine'ye hicret etmeyen münafıklardır.[39] Bunların hakkında Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Onlar, kendilerinin küfrettikleri gibi sizin de küfredip onlarla beraber olmanızı arzu ederler. O halde, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dostlar edinmeyin" kaynak:http://www.mumsema.com/yazi-makale/2...mi-makale.html

Şu şiir olayıyla ilgili aynı şeyleri yazacağımı düşündüğümden yazmıyorum.

Öldürülme olayı ile ilgili de şöyle alıntı yapmak isterim.
Savaş, Allah yolunda olacaktır; toprak istilası, ganimet elde etme, köle kazanma gibi bir menfaat için yapılan savaşlar "cihat" özelliği taşımazlar. İkinci bir kayıt olarak da "haddi aşmama" getirilmiştir. Suçluya hak ettiğinden daha fazla ceza vermek de bir nevi zulümdür; işkence etmek, organlarını kesmek gibi.

Konunun doğru yorumlanması için Tövbe Suresinin ilk ayetlerinin de yine doğru anlaşılması büyük önem arz ediyor:

"Bu bir ayrılık ihtarıdır! Allah ve Resulü tarafından kendileriyle muahede yapmış olduğunuz müşriklere." (Tövbe,1)

"Artık yeryüzünde dört ay dolaşınız. Ve biliniz ki, şüphe yok ki, Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. Ve muhakkak ki, Allah kâfirleri zelil kılıcıdır." (Tövbe, 2)

Bu ayetler, verdikleri sözlerinde durmayan müşrikler ile yapılmış olan anlaşmaların feshedildiğini bildirir. Ve kendilerine dört ay mühlet verilen o İslam düşmanlarının hüsrana uğrayacaklarını ihtar eder.

Bir sonraki ayette müşrikler tövbe etmeye çağrılır, aksi hale acıklı bir azaba uğrayacakları haber verilir.

Beşinci ayette ise "Artık haram aylar çıkınca o (muahede hükmüne riayet etmeyen) müşrikleri nerede bulursanız öldürünüz……." emri verilir.
Altıncı ayette, anlaşma süresi bitmiş olsa bile, o müşriklerden kim eman dilerse, ona eman verilmesi ifade edilir ve şöyle devam edilir:

"Ta ki, Allah'ın kelamını dinlesin. Sonra (iman etmese de) onu emin bulunduğu mahalle ulaştır. Çünkü onlar şüphe yok ki bilmez bir kavimdir."

Bu ayet-i kerimeler son nazil olan ayetlerdendir. Artık Müslümanlar galip gelmişler, müşriklere ya iman etmeleri yahut harbe razı olmaları tebliğ edilmiş, kendilerine inanmaları (yahut göç etmeleri) için dört ay gibi uzun bir süre tanınmış ve Allah Resulü (asm.) "Arap yarımadasında artık iki dinin olamayacağını" açıkça ilan etmiştir.

Bu ayetin ve hadisin kendilerine tebliğ edildiği kişiler, yirmi seneyi aşkın bir süre İslam'ın nurunu söndürmeye çalışmış, Müslümanları yurtlarından uzaklaştırmış, onları göç ettikleri Medine'de de rahat bırakmayıp Medine'ye kadar gelerek onların hayatlarına kast etmek istemiş, şirk yolunda nice ölüler vermiş, nice sahabeleri şehit etmiş inatçı, bir bakıma idealist ve kararlı müşriklerdir. Buna rağmen kendileriyle anlaşma yapılmış, sulh içinde yaşama yolu denenmiştir. Bu anlaşmaları bozan taraf (iki kabile dışında) hep müşrikler olmuşlardır. Süre dolduğunda bu işin de sona ereceği açıkça haber verilmiştir. Artık gönüllere ya tevhit inancı hakim olacak, yahut putperestlik hüküm sürecektir. Bu işe bir son verme zamanı gelmiştir.

Müslümanlar galip hale gelmelerine rağmen karşı tarafa süre tanınmış, onlardan eman dileyip İslam'ı tanımak ve öğrenmek isteyenlere eman verilmiş, inanmasalar da hemen öldürülmeyip yurtlarına emniyet içine dönmeleri sağlanmıştır. Kaldı ki ayetin sonunda müşrikleri acıklı bir sonun beklediği bildirilmekle, kendileri son bir kez daha ikaz edilmiştir.

Diğer müşriklerden ve ehl-i kitaptan farklı olarak Mekke müşriklerine böyle bir muamelede bulunulması, hak dinin ve tevhid inancının Mekke ve civarında iyice kökleşmesi ve oradan bütün cihana yayılması içindir. Çekirdek sağlam olacaktır ki ondan nice ağaçlar çıkabilsin. Artık Arap yarım adasında kimse putlara tapamayacak, kimse Kâbe'yi çıplak olarak tavaf edemeyecek, kimse kızlarını diri olarak toprağa gömemeyecek, herkes alemlerin Rabbi olan Allah'a inanacak, Onun emirlerine uyacak ve yasaklarından kaçınacaktır. Herkes ahiret yolcusu olduğunu bilecek ve o ebediyet yurdu için güzel ameller işleyecektir.

Böylece melekleri çok gerilerde bırakan mübarek ve muhteşem müminler yetişecekler ve bunlar İslam'ın nurunu bütün bir insanlık alemine ulaştırmak için gayret göstereceklerdir.

İnsanlara zulmedilen beldelerden bu zulmü kaldırmak için cihad edecekler, ama galip geldiklerinde kimseyi İslam'a girmeye zorlamayacaklar, sadece, akıllara ve kalplere konulan ambargoyu kaldırarak onlara doğruyu ve güzeli seçebilecekleri bir hürriyet ortamı hazırlayacaklardır.

Mekke müşriklerinin zulmü altında inleyenlerin kurtarılmalarını emreden şu ayet-i kerime çok anlamlı ve benzer zulümleri de ortadan kaldırma hususunda önemli bir rehberdir:

"Size ne oldu ki, Allah yolunda ve ‘Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu şehirden çıkar, bize katından bir koruyucu ver, bize katından bir yardımcı ver.' diyen zayıf erkek, kadın ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?" (Nisa, 75)
kaynak:http://www.sorularlaislamiyet.com/ar...e-oldurun.html
Alıntı ile Cevapla
  #136  
Alt 15-07-2014, 21:03
horror horror isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 01 Feb 2014
Mesajlar: 128
Standart

Sorularla islamiyet bu şiirlere cevap ..komik gerçekten


Değerli kardeşimiz;
Hurilerin tasviri eskiden beri semavi dinlerde söz konusu edile gelmiştir. Ümeyye b. Ebi Salt, Hz. İbrahim'e gönderilen Hanif dinine bağlı olanlarla beraber yaşamış, Yahudi ve Hristiyanlarla görüşmüş, onlardan bir çok bilgiler yanında ahiret ve cennet hayatıyla ilgili pek çok şey öğrenmişti.

Buna göre, Kuran'da ve Hadislerde görülen bazı bilgilerin, daha önceden de var olması, bunların hepsinin kaynağının vahiy olduğunun delilidir. Çünkü, Hicaz bölgesinde bulunan Hanifliğin ve dünyaya yayılan Yahudiliğin ve Hristiyanlığın aslı da vahiydir. Elbette bunlardan geriye kalan bazı hak bilgiler de olacaktır. Bu hak bilgilerden bazılarının Kuran ve hadislerde de bulunması gayet normaldir.

Bu durum, Hz. Peygamber'in onlardan etkilendiğini değil, hepsinin kaynağının vahiy olduğunu gösterir. Çünkü Allah, ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem başta olmak üzere insanlığıa yüzbinlerce Peygamber göndermiştir.

Şimdi binlerce ayet içerisinde bir kaç ayetin veya kelimenin veya ifadenin daha önceki kitaplarda veya semavi dinlerden ders almış bazı şahıslarda da bulunması, Kur'an'ın o kaynaklardan alıntı olduğuna delil olabilir mi?

İlginçtir Kur'an'ın Allah kelamı olduğunu gösteren binlerce delil olduğu halde, ona karşı şüpheden kurtulamayan bazı kimseler, başka bir kaynakta veya şahısta gördüklerinden asla şüphe etmiyorlar. Bu durum, gerçekten üzerinde durulması gereken bir psikolojik saplantıdır.

Ümeyye b. Ebi Salt'ın hayatı, aslında onun kalbinde Hz. Peygambere iman ettiğini, ancak hasedinden ötürü bu imanı seslendirmediğini göstermektedir.

Nitekim kendisi ehl-i kitaptan, son defa olmak üzere bir Peygamberin geleceğini ve geliş zamanının pek yaklaştığını öğrenmişti.

Kendisi dini duyguları kuvvetli, edebi yönüyle yüksek ve ince duygulu bir kişiydi. Bu sebeple, gelecek peygamberin kendisi olabileceği düşüncesi zihnine yerleşti ve günden güne bu düşünce kuvvet buldu. Artık vahyin geleceği günleri beklemeye başladı. Ne var ki ilahi takdir onu peygamber yapmadı.

Hatta kendisi ile Ebu Süfyan arasında şöyle bir konuşma geçtiği nakledilir: Ebu Süfyan, arkadaşı Ümeyye'ye, Haşimoğullarından Muhammed b. Abdullah'ın Peygamberliğini iddia ettiğini söylemişti. Ümeyye:

Ben, en son gelecek olan peygamberin sıfatını, kitablarda yazılı buldum ve sanırım ki, o bizim ülkemizde gönderilecektir, der ve ilave eder:

O gerçekten Peygamberdir. Ona tabi ol, dedi.

Peki seni ona tabi olmaktan alıkoyan nedir?

Sakif kabilesi kadınları, "Ümeyye gitti, Abdimenaf oğullarından bir gence tabi oldu..." derler diye utanıyorum. (bk. Halebî, İnsânu´l-uyûn, 1/301; M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık, 1/291-296)

Bir gün görüştüğü ehl-i kitap bir din adamından, gelecek olan Peygamberin, Arap olmakla birlikte, Harem halkından (Abdi Menaf oğullarından) olacağını öğrendiği zaman, başından kaynar su dökülmüş gibi oldu. Günlerce konuşmadı, keder içinde kaldı.

Sonra Efendimize Peygamberliğin gelişini duyunca, haset duyguları içinde kendini yiyip bitirir oldu. Çocuklarıyla birlikte Yemen taraflarına gitti. Oraya yerleşti. Bedir harbinin henüz bittiği günlerde bir yolculuktan dönüyordu. Bedir'de, müşriklerin ölülerinin gömüldüğü Kalib'in (çukurun) yanında durdu. Dayısının oğlu Utbe b. Rebia'nın ve diğerlerinin oraya gömüldüğünü öğrendiğinde "Eğer Muhammed hak Peygamber olsaydı, akrabasını öldürmezdi" dedi. Çok geçmeden de öldü.

Peygamber Efendimiz'in (asm), onun hakkında, "Ümeyye'nin şiirleri iman etti, fakat kalbi iman etmedi" anlamında bir hadisi rivayet edilir. (bk. Münavî, Feyzu'l-Kadîr, I, 57-59)

İlave bilgi için tıklayınız:

İslam'dan önce, Cahiliye döneminde Arapların Allah inancı nasıldı?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Alıntı ile Cevapla
  #137  
Alt 15-07-2014, 21:39
vartor - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
vartor vartor isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 15 Mar 2006
Bulunduğu yer: Toronto
Mesajlar: 8.615

Onur Üyeliği 

Standart

İlginçtir Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu gösteren binlerce delil olduğu halde, ona karşı şüpheden kurtulamayan bazı kimseler, başka bir kaynakta veya şahısta gördüklerinden asla şüphe etmiyorlar. Bu durum, gerçekten üzerinde durulması gereken bir psikolojik saplantıdır.
Asil psikolojik saplanti, insan ozellikleri tasiyan bir tanriya iman edip, hic de ortodox olmayan sozde peygamberinin, gunumuz standartlarina gore, ahlaksizlik sayilacak hal ve harekatine ulvi kiliflar uyduran beyni iman ile muhurlenmis kisileri cizdigi resimdir.
Cocuk yasinda, dedesi olabilecegi bir kizla zifafa girmesi, subyan aileye girdikten sonra esleriyle yatma sirasini, gonlunun istedigiyle yatmaya ceviren ayet inmesi, yine evlatliginin karisiyla, gonlunun onu cektigini fark eden bir tanri, allahin vahiy indirmesiyle mesrutiyet getirmesi, esir aldigi insanlarin kellesini ucurduktan sonra, karilarini, kizlarini peskes cekmesi, kocasinin , oglunun katilinin ayni gun tecavuzune mecbur edilen bir kadinin bile halet-i ruhiyesinden anlamayacak derecede iman sarhoslugu icinde olanlar degil de, olaylara apacik bakabilenler mi saplantili?
Tanrilarin da, dinlerin de yaraticisinin insan oldugu kuranda olmayan bir aciklikla ortadayken, iman sarhoslari, hangi dine mensup olursa olsun, sergiledikeri psikolojik sapikliklarin sadece goruntusu degil, kokusu bile taaa Irak'dan, Suriye'den geliyor. Imanin koreltigi gozlerin bir gun acilmasi umuduyla...

Iman, ask gibidir,gozleri koreltir,beyni muhurler.
Alıntı ile Cevapla
  #138  
Alt 15-07-2014, 21:42
mrdragon mrdragon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 May 2013
Mesajlar: 899
Standart

knowledgetowisdom´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
MRdragonunun akıl tutulmasını ve sanki bir şey söylüyormuş gibi yapıp aslında hiç bir şey söylememesini, annesinden küçükken duyduğu bir ninni ezgisini evirip çevirip çeşitli versiyonlarda 20 yıldır şarkı diye aval milletimize çakan sanatçı S.O misali, aynı hezeyanları evirip çevirip burada satmaya çalışan tavrını şu iki paragraf örneği ile inceleyelim:

1- hadi ya, çok ispatlayıcı bir sav ile altı dolu dolu bir sav ile; içierisnde analizler yatan bir sav ile sözlerine başlamışsın. hmm bakalım devamında ne gelecek???

2-) Bir yöntemin senin işine gelmemesi yöntemin yanlış olduğuna veya tanrısal olmadığına delilolmaz.. altını hele doldur bakalım bu kadarcık mı savın??

3-) Bir kerede koca cilt bir kitap ile gelseydi, bakın bunu bana tanrı verdi buna uyun deseydi sen susacak mıydın? Bundan bahset bize...

Kaldı ki hani nerede inceleme sonuçların.. Mesela hiç gökyüzüne uçulmamış o yıllarda... tek bir insan bile bunu yapmamış...

Muhammed şunu nasıl biliyordu?

ALLAH kimi doğru yola ulaştırmak dilerse onun gönlünü islama (Tanrı'ya teslim olmaya) açar. Kimi de saptırmak dilerse göğsünü, göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar.


Bu bilgiyi Muhammedin kaç yıl düşünerek araştırarak kitabına ekleyebilmesini öngörüyorsun. Gökyüzüne hızla çıkma eylemini gerçekleştiremeyen bunu bilemez. Mesel abu şekilde bir çok insanı şaşırtan ifadeler var "Muhammedin kitabında" Danikenin uzaylılara piramit yaptırdığı kitabı hayranlıkla okudun ballandıra ballandıra anlattın arkadaşlarına zamanında, Kurana neden 0,00001 lik bir şans tanımıyorsun? Neden?

Ben hep söylüyorum, gerçekten müslümanlığın zararlarını gereğinden fazla üzerinizde taşıyorsunuz. Alkışlarımı sunuyorum.

1) Araya tanrı cebraili'de koysanız, oradaki insanlar o sözleri Muhammed'in dilinden işittiler. Dili kıpırdamadan da değil, bildiğiniz konuşarak aktardı ayetleri.

Yani o mekanda duran tüm araplar bu sözleri Muhammed'den işitti. Sözlerin sahibine Necati gözü ile de baksanız, Muhammed'in dilinden duydukları gerçeği değişmez.

O zaman burada oturup, düşünmek veya düşünmemek size kalıyor. Muhammed'siz dile gelemeyen tanrı üzerinde durmak istemiyorsanız orası sizin ezberinizdir.

Kısacası Muhammed'in dilinden dökmüş olması bir sav değil gerçektir. Onların kendi sesimi, arkadaşları ile birlikte tasarladığı bir kurgu mu yoksa tanrısal mı olduğu noktası geri plandadır ki tanrı ile tek başına o irtibatta olunca dedim sizde oradan bu sözleri söyleyenin arkaplanında tanrı yoktur fikrini çıkartmışsınız.

Çok çok altlarda tanrı=Muhammed'in dilidir dedim işte bu bir savdır.


2) İşime geleni seçseydim, sizin yolunuzu seçer tanrıyı eşeğim ilan ederdim.

İşime göre değil aklıma ve vicdanıma göre davranırım o yüzden abes düşüncelerin esiri değil fikirlerin adamı olmaktır derdim.

Dipnot olarak yazayım bir kenara not edin: Bir tanrı varsa da yoksa da biz insanlarda, vicdan denilen olgu ile zeka-akıl denklemi var.

Vicdan-akıl-zeka denklemlerinde hayat bulamayacak şeyleri bir insanın dilinden dökülen üfürük tanrılara adamak adedim değildir.

O zaman; aklımı ve vicdanımı inkar etmem gerekir. Hatalı noktada dans ediyorsunuz. İnançsız insanlar seçimlerine göre din tasarlamıyorlar. birilerinin seçimlerine göre tasarladıkları dinleri akıl ve vicdanlarında yaşatamadıklarından reddediyorlar.

3) Birinin dilinden dökülen tanrının tek sorunu kitap yollaması değildir.

Sayısal dil ile yaklaşayım; o dönem onca kargaşa yaşanacağı yerde, bir beklenti olarak daha doyurucu, daha farklı bir kitap yollaması imanlı sayısını arttırırdı.

Bu dönem adına da, düzenli, içinde evrensel ifadeler vicdan ve akla hitap eden ibareler içeren bir kitap olsaydı, bu tüm insanlığın uyacağı davranış biçimlerini barındırır gibi net ifadeler belirseydi, geriye kalan arapların iç düzenleri ve kültürleri kitaptan bağımsız işleseydi hadislere gömülseydi, günümüz adına kitaba bakıp imanlı olan insan sayısı artardı.

Oysa kitaba bakıp sürekli yuh artık bu ne absürd kitap diye, nerele inanmışız biz diyerek uzaklaşan insan sayısı artıyor.


Bir de mucize gösterebilseydi, ganimet denklemlerine çokta ihtiyaç duymazdı.

Yani mrdragon der ki; tanrının yöntemlerinin tamamı hatalı. Oldukça mantıksız tasarlanmış bir tanrının absürd davranış biçimlerinden biri de zaman endeksli ve insanlar tarafından sırasının dahi karıştırıldığı bir kitabın esiri olmasıdır.

Not: O dönemde yaşasaydım, ve gerçekten sağlam bir kitap ile mucize görseydim emin olun ilk iman edenlerden olurdum. Tanrı sözel siyasete soyunuyorsa, bu konuda oldukça da kötüyse neden inanayım. Farkı anlayamıyorsanız o sizin sorununuz.
Alıntı ile Cevapla
  #139  
Alt 15-07-2014, 21:59
knowledgetowisdom - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
knowledgetowisdom knowledgetowisdom isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Feb 2014
Mesajlar: 649
Standart

mrdragon´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ben hep söylüyorum, gerçekten müslümanlığın zararlarını gereğinden fazla üzerinizde taşıyorsunuz. Alkışlarımı sunuyorum.

1) Araya tanrı cebraili'de koysanız, oradaki insanlar o sözleri Muhammed'in dilinden işittiler. Dili kıpırdamadan da değil, bildiğiniz konuşarak aktardı ayetleri.

Yani o mekanda duran tüm araplar bu sözleri Muhammed'den işitti. Sözlerin sahibine Necati gözü ile de baksanız, Muhammed'in dilinden duydukları gerçeği değişmez.

O zaman burada oturup, düşünmek veya düşünmemek size kalıyor. Muhammed'siz dile gelemeyen tanrı üzerinde durmak istemiyorsanız orası sizin ezberinizdir.

Kısacası Muhammed'in dilinden dökmüş olması bir sav değil gerçektir. Onların kendi sesimi, arkadaşları ile birlikte tasarladığı bir kurgu mu yoksa tanrısal mı olduğu noktası geri plandadır ki tanrı ile tek başına o irtibatta olunca dedim sizde oradan bu sözleri söyleyenin arkaplanında tanrı yoktur fikrini çıkartmışsınız.

Çok çok altlarda tanrı=Muhammed'in dilidir dedim işte bu bir savdır.


2) İşime geleni seçseydim, sizin yolunuzu seçer tanrıyı eşeğim ilan ederdim.

İşime göre değil aklıma ve vicdanıma göre davranırım o yüzden abes düşüncelerin esiri değil fikirlerin adamı olmaktır derdim.

Dipnot olarak yazayım bir kenara not edin: Bir tanrı varsa da yoksa da biz insanlarda, vicdan denilen olgu ile zeka-akıl denklemi var.

Vicdan-akıl-zeka denklemlerinde hayat bulamayacak şeyleri bir insanın dilinden dökülen üfürük tanrılara adamak adedim değildir.

O zaman; aklımı ve vicdanımı inkar etmem gerekir. Hatalı noktada dans ediyorsunuz. İnançsız insanlar seçimlerine göre din tasarlamıyorlar. birilerinin seçimlerine göre tasarladıkları dinleri akıl ve vicdanlarında yaşatamadıklarından reddediyorlar.

3) Birinin dilinden dökülen tanrının tek sorunu kitap yollaması değildir.

Sayısal dil ile yaklaşayım; o dönem onca kargaşa yaşanacağı yerde, bir beklenti olarak daha doyurucu, daha farklı bir kitap yollaması imanlı sayısını arttırırdı.

Bu dönem adına da, düzenli, içinde evrensel ifadeler vicdan ve akla hitap eden ibareler içeren bir kitap olsaydı, bu tüm insanlığın uyacağı davranış biçimlerini barındırır gibi net ifadeler belirseydi, geriye kalan arapların iç düzenleri ve kültürleri kitaptan bağımsız işleseydi hadislere gömülseydi, günümüz adına kitaba bakıp imanlı olan insan sayısı artardı.

Oysa kitaba bakıp sürekli yuh artık bu ne absürd kitap diye, nerele inanmışız biz diyerek uzaklaşan insan sayısı artıyor.


Bir de mucize gösterebilseydi, ganimet denklemlerine çokta ihtiyaç duymazdı.

Yani mrdragon der ki; tanrının yöntemlerinin tamamı hatalı. Oldukça mantıksız tasarlanmış bir tanrının absürd davranış biçimlerinden biri de zaman endeksli ve insanlar tarafından sırasının dahi karıştırıldığı bir kitabın esiri olmasıdır.

Not: O dönemde yaşasaydım, ve gerçekten sağlam bir kitap ile mucize görseydim emin olun ilk iman edenlerden olurdum. Tanrı sözel siyasete soyunuyorsa, bu konuda oldukça da kötüyse neden inanayım. Farkı anlayamıyorsanız o sizin sorununuz.

Sana bir soru dragon,

hayatında eline fırça tuval almamış bir adam günün birinde velazquez, da vinci dehasında tablolar yapmaya başlasa ve bunu kendisine sadece kendisinin gördüğü bir varlığın eline hükmederek yaptırdığını iddia etse ve bu adam aynı zamanda etrafındakilerce çok dürüst bir adam olarak bilinse.... ne dersin mesela yorumun ne olur?

ya da hayatında müzik nedir bilmeyen birinin bir anda rodrigo, beethoven, bach düzeyinde besteler yapmaya başlaması ve bir çok enstrümanı da ustalıkla kullanmaya başlaması durumu olsa ve adam yine aynı şeyleri söylese?

----

acaba ilk inanan insanlar; hayatlarını hiçe sayarak, ailelerini eşlerini dostlarını karşılarına alarak ölüm ile tehdit edilerek inanan insanlar acaba hangi şeyden bu kadar etkilendiler? ne gibi bir çıkar gördüler de hayatlarını hiçe saydılar?

----

sen dürüst bir insan isen bunları düşünürsün..

"Âdemoğlunun bildiği her şeyin bilmek istediğinden ibaret oluşu yüzünden biz insanlar birbirimize yardım edemiyoruz."
Alıntı ile Cevapla
  #140  
Alt 15-07-2014, 22:59
Sipahi Sipahi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Aug 2013
Mesajlar: 28
Standart

1-)Mucize olayı zaten yeterince mevcut.Ha ben bunları reddediyorum diyorsan mucize yok mu demek biraz acayip kaçıyor sanki.
2-)Allah ın herkese alenen varlığını ispat etmesi imtihanın sırrına aykırıdır.Neden çünkü O dileseydi herkes iman ederdi ama bu durumda insan özgür olmazdı.Yani mucizelerde de Kur'an da da inkar etmek isteyenler için inkara gidecek kapı vardır.Öyle bir kitap yollasaydı böyle bir kitap yollasaydı derken zaten İslam a göre Kur'an bir mucizedir başka türlü olsaydı ona da itiraz eden olurdu diye düşünüyorum.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kureyş: İslam Öncesi ve Sonrası... zahir İslam 29 29-05-2019 07:46
İslam öncesi Arabistan ve İslamiyet'te Hint Töreleri Tercüme Çalışmalarımız 31 26-05-2018 18:36
Mekke’de İslam öncesi ve sonrası ticaret ve İslam’a etkileri güneşinzaptıyakın İslam 13 18-12-2010 02:25
Kur'an'ın tüm insanlığa gönderilmemesi ALKA İslam 4 21-02-2010 19:48

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:48 .