Dünyanın en büyük ırkı,insanlık...En büyük dini,hümanizma...
Gerçek devrim ideallerinizi bir kenara koyabildiğiniz zaman başlar ve bu ne kadar da zordur! İdeallerle yetiştirildiniz. Bütün kitaplar, azizler, profesörler, bilgili insanlar, herkes ideallerinizin olması gerektiğini söylediler ve bu düşünce alışkanlığa dönüştü. Bu düş...ünce tam anlamıyla bir alışkanlık. O kadar çok hoş ideallere tutunuyorsunuz ki, biri gelip de size bu ideallerin çok saçma olduğunu, hiçbir gerçekliklerinin olmadığını söylediğinde, zihnin söylenenin gerçekten doğru olduğunu görmesi hakikati bilmesidir. Hakikat tepelerin, dağların ötesinde, uzakta bir şey değildir. Basit şeylerde hakiki olanın algılanmasıdır; eğer şu an söylediğimiz şeylerin hakikatini görürseniz, ideallerin alışkanlığından kurtulursunuz. Ama yüzyıllardır ideallere göre yetiştirildiniz bir şey olmanız, yönetici ya da başkan olmanız gerektiği idealine göre; eğer bunlardan biri olamazsanız bu kez de aziz olmaya yönelirsiniz. Bu dünyada ya da sözde tinsel dünyada her zaman bir şey olmayı istiyorsunuz. Dolayısıyla burası ve orası için idealleriniz var. Bu nedenle büyük bir çatışma alanı kurmuşsunuz, ki bu da alışkanlıktır. Öylesine güçlü, zaptedilemez bir alışkanlığa dönüşmüştür, ama siz bunu düşünmemişsinizdir. Alışkanlıktan kurtulmak çok zordur, çünkü olacaklardan korkarsınız. İnsanlarla ilişkiniz değişir; başkalarının dediklerini artık hemen kabul etmezsiniz. Sorgulamaya başlarsınız. İşinizi kaybedebilirsiniz. Dolayısıyla korku araya girer ve emreder. Korku şöyle der: “Bütün bunları bırakma, yoksa sonra ne olur?” Karınız ideallere inanıyorsa ve siz idealleri bırakırsanız, evde sürekli tartışma çıkacaktır. Siz kimsiniz ki yerleşmiş bütün yetkeye karşı geleceksiniz? Bunu yapmaya ne hakkınız var? Dolayısıyla toplum sizi bastırır. Bilinç altında korkarsınız ve “Lütfen; bu idealleri, hiçbir anlamı olmadığını bilerek, yalnızca sözel olarak kabul edeceğim,” dersiniz. Ama çatışma sorununu böyle çözemezsiniz. ... Çoğu insan çelişkide ne kadar gerilim varsa o kadar etkindir. Çelişkide gerilim vardır. Şiddet yüklüyüm ama şiddet yüklü olmamam gerekir; bu karşıtlık gerilim yaratır, siz de bu gerilimle hareket edersiniz, kitap yazarsınız ya da bu gerilimle ilgili bir şey yapmaya çalışırsınız. Şu anki bütün etkinliğimiz bu. Hindistan’da şiddet yüklü olmayan bir ırk olduğunuzu söylüyorsunuz. Tanrı bilir bu ne demek! Çünkü bana söylendiğine göre, bir ordu kuruyorsunuz ve paranızın yüzde 37’sini ona harcıyorsunuz. Bunun size ne yaptığına, yalnızca yoksul insanlara değil tüm ırka ne yaptığına bir bakın. Bir şey söylüyorsunuz, ama tam tersini yapıyorsunuz. Neden? Çünkü “Ordumuz olmazsa Pakistan saldırır” diyorsunuz, Pakistan da aynı saçmalığı söylüyor ve bu oyunu karşılıklı sürdürüyorsunuz. Yalnızca Hindistan değil bütün dünya aynı çelişki içinde çok kibarız, insanları seviyoruz ve savaşa hazırlanıyoruz! Dolayısıyla bu ulus, bu ırk, grup, toplum, aile, birey çelişki halinde. Çelişki ne kadar yoğunsa, gerginlik o kadar büyük olur ve gerilim ne kadar büyükse etkinlik de o kadar büyük olur. Etkinlik bir kitap yazmaktan bir münzevi olmaya kadar çeşitli biçimler alır. Dolayısıyla her birimiz biraz şizofreni içindeyiz, çelişkili bir haldeyiz. Ve bundan nasıl kurtulacağımızı bilmediğimiz için dine yöneliriz, uyuşturucu alırız, kadınların peşinden koşarız ya da tapınağa gideriz bu tür etkinlikler bizi olandan uzaklaştırır. Köyleri geliştiriyoruz, ama bu temel şeyi çözmeye çalışmıyoruz..
(Jiddu Krishnamurti - Değişim )
Cennettin kölesi olacağıma cehennemin efendisi olurum...
|