Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Dünya Dinleri, Mitoloji & Antik Uygarlıklar > Mitoloji & Esoterisizm

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 15-02-2019, 02:33
"ictenlik" - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
"ictenlik" "ictenlik" isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 22 Aug 2017
Mesajlar: 3.077
Standart

POST 25

METİNDEKİ TANRI KAVRAMLARININ İNCELENMESİ /

"SAÇMALIK! SONSUZ YAŞAMIN KAYNAĞI VAROLUŞTUR! (VAROLUŞUN KENDİDİR)" -KASYOPYA DENEYİ

'Ana Hatlar'


Öncelikle bu post, daha önce yapılan yine bu metinden monoteizm kavramının taranması ile birlikte de ele alınabilir.

C. Aynı zamanda Yaratılmış olan Yaratıcı. Yani aynı zamanda siz, biz, herkes ve herşey. Daha önce de söylediğimiz gibi, biz siziz ve siz de bizsiniz. Ve herşey de öyle.

9 Eylül 1995 Kasyopya Deneyi

C. "Baş ve İlk Yaratıcı" sizsiniz. C: Baş Yaratıcı sizin İÇİNİZDE ortaya çıkıyor.

24 Eylül 1995

C. "Baş Yaratıcı" sensin.

12 Aralık 1995

C. Ve hatırlayın, yalnızca tek bir "Tanrı" var ve yaratıcı yaratılan herşeyi kapsıyor ve yaratılan herşey de yaratıcıyı!

13 Ocak 1996

C. Bizi tanrılaştırma. Ve iletişim kurduğunuz tüm diğerlerinin de bunu anladığından emin ol!
-
9 Haziran 1996 Kasyopya Deneyi

S: (L) Peki biz bu doğal ilerleyişin bir sonucu olarak silinip gidecek miyiz?
C: Belki. Özel olduğunuzu düşündüren şey nedir?
S: (L) İsa Tanrı'nın bizi sevdiğini/önemsediğini söylemişti. Bu doğru mu?
C: Fakat önemli olan ruh/bilinçlilik, beden değil. Beden ölür fakat ruh/bilişlilik ölmez.
S: (L) Tüm bunlar tüylerimizi diken diken ediyor.
C: Siz enerjisiniz. Ruh ve beden bağıntısından doğan bir enerji var..

30 Temmuz 1994
(Bir okuyucu yorumu/notu ; İşin aslı burda ruh ve beden bağıntısı denen/denilen sarı ve mavinin birleşiminden yeşilin sentezi gibi olan ve başkası değil. Maddenin sıvı katı gaz hali diyoruz.. ve bugün artık boşlukta bir madde diyoruz...
Ontolojik bir gökkuşağında yaşıyoruz... Sarı bize göre katı ve mavi bize uçuşkan olduğunda? Bu kavramları dürüst okuyucuyu yorumlayacaktır ve bir ikileme de girmeyecektir düşmeyecektir. Eğer o bilgi yolcusuysa... Bizden iyi çözümler ve sentezler sunacak. onu bekliyoruz zaten... )

S: (L) Babil kulesinin üstünden, birleşme amacıyla kuleyi inşa edenlere bakarak eserlerini yok etmeye karar veren 'tanrılar' kimdi?
C: Kertenkeleler. (Metinde /Oryon KH/ Kertişler /Sürüngenler, Sürüngen Ahbaplar adıyla da içerilir ve bizce Rab/Kapitalist kavramının büyüğünü ve Fahişe Babil'i -Büyük Babil Fahişesini de temsil eder ..)

S: (L) Tamam, yani Kertişler Babil kulesini havaya uçurdu. İnsanlığın zihnine başka ne yaptılar; dil anlayışlarını tamamen bozacak birşey yaptılar mı?
C: Yakın.
S: (L) Bu bölücülüğü gerçekleştirmek için hangi aracı kullandılar?
C: Kitlelerin beyinlerinin yıkanması.

S: (L) Sodom ve Gomora nükleer silahlarla mı harap edildi?
C: Evet ve hayır.
S: (L) Nasıl harap edildiler?
C: Elektromanyetik vuruş.

S: (L) İnsan ırkının asıl genetik mühendisleri kimdi?
C: Biz.
S: (L) Kasyopyalılar, (Altıncı yoğunluk) doğru mu?
C: Evet.
S: (L) Bizi ne amaçla genetik olarak oluşturdunuz? Tanrı'nın bir emri miydi?
C: Ruh gelişimi veya ilerleyişi. (bilinçlilik sentezi)
(Okuyucu Notu: Dediğimiz gibi yumurta tavuk hikayesiyle birlikte böyle bir ikilem kalmayacak! okuyucu anlamak istiyor mu?)

S: (L) Sümerlilerin insanın yaratılışı hikayesine göre birileri bir tanrıyı öldürüyor, ve bu tanrının kanı ve parçalarını çamurla karıştırıyorlar ve daha sonra bunu gebelik tanrıçalarına veriyorlar ve insan ırkın bubşekilde doğuyor. Bu hikaye, 'grilerin' şu sıralar yaptıklarına çok benziyor. Birisi gerçekten bir 'tanrıyı' öldürüp ruhunu parçalara ayırarak insan ırkını mı yarattı?
C: Sembolizma ve yanlış olay sıralaması.
S: (L) Hikaye ne anlatıyordu? Gerçek olay neydi?
C: Kertenkele varlıkları, kendi beslenme amaçları doğrultusunda yaptıkları bir savaş sonucunda insan ırkını genetik olarak değiştirdi.
S: (L) Bu Sümer hikayelerinin bahsettiği olaylar ne zaman oldu?
C: Yaklaşık 309000 yıl önce.
S: (L) Peki Kasyopyalıları kim yarattı?
C: Sizin çok eski ruhsal atalarınız.
S: (L) Bu varlıkların bir ismi var mı?
C: Hayır.
S: (L) Nasıl adlandırılıyorlar?
C: Geçici yolcular.
S: (L) Bu 'geçici yolcular' nereden geliyorlar?
C: Bu kanalda açıklamak çok zor; uzun.
S: (L) Esas Tanrı'ya/Yaratıcı güce en yakın olarak bildiğiniz yaratıcı kim?
C: Diğer bilgi kaynaklarına bak. Bilgisayar.

7 Ekim 1994
S: (L) Gerçek yaratıcı tanrılar kimdi?
C: Biz. Altıncı yoğunluk.
S: (L) Kasyopyalılar mı? Pleyades'liler de asıl yaratıcı tanrılar mıydı?
C: Aynı. Altıncı yoğunluk.

15 Ekim 1994
S: (L) Sizin grubunuzun yaratıcılarının, gezici yolcular olarak isimlendirilen süper eski atalar olduğunu
belirtmiştiniz. Bu terimin anlamı nedir ve bu varlıklar kimdir?
C: Gezici yolcular birer varlık değildir. Gezici yolcular birleşik düşünce formudur.
S: (L) Neden gezici yolcular olarak isimlendiriliyorlar?
C: Çünkü tüm gerçeklik biçimlerinden geçiyorlar. Birleşik varlık formundan ortaya çıkıyorlar.

22 Ekim 1994
S: (L) Oryonlar olarak tanımladığınız 6'ncı yoğunluk KH varlıkları insanoğlunu genetik olarak tasarlayan veya
yaratan varlıklar, öyle mi?
C: Hayır.
S: (L) Yaratılıştan sonra bizi ilk değiştirenler mi?
C: Yakın.
S: (L) Yani hem BH ve hem de KH yönelimli Gezici Yolcular var?
C: Gezici Yolcular "gezgin."
S: (L) Peki "gezgin" nedir?
C: Gezici Yolcu.

5 Aralık 1994
S: (T) Hem BH'den hem de KH'den söz ediyorsunuz. Ama BH olmamız için öğrenmemiz gerektiğini söylüyorsunuz. Bizim yapmamız gereken şeyle sizin yaptığınız şey arasında neden böyle bir fark var?
C: Bh dengedir çünkü kendinize diğerleri yoluyla hizmet edersiniz.
S: (T) BH olarak KH olduğunuzu söylüyorsunuz. Bu doğru mu?
C: Evet. Zaten yanıtlandı.
S: (T) Yani giden şey dolanıp geri mi geliyor?
C: Evet.
S: (T) BH, KH'nin amacına mı hizmet ediyor?
C: Hayır. BH dengedir. KH dengesizliktir.
S: (T) Eğer KH dengesizlikse BH olma yoluyla nasıl KH olabiliyorsunuz?
C: BH dışa doğru akar ve kök noktası dahil tüm noktalara dokunur, KH ise içe doğru akar ve yalnızca kök noktasına dokunur.

S: Kara Deliğin özelliğini söyleyebilir misiniz?
C: Büyük ölçekli KH.
S: (L) Yani bir varlık öylesine yüksek bir kendine hizmet seviyesine çıkıyor ki, resmen kendi içine doğru patlıyor, öyle mi?
C: Yakın bir benzetme.
S: (T) Yoksa bütün bir KH medeniyeti mi?
C: Hayır.
S: (L) Belki de bir medeniyet bunu yapamaz çünkü medeniyet birlikte çalışmayı ima ediyor. Tek bir varlık olması gerekir.
C: Kara Delikler KH Özgür İrade bilinç yapısının doğal birer yansımasıdır. Dikkat ederseniz Kara delikler, spiral enerji güçlerinin merkezinde bulunurlar, diğer herşey dışarı doğru yayılır.
S: (L) "Spiral" enerji güçleri dediniz, ve dalganın da bir spiral olduğunu söylemiştiniz. Bu dalganın
merkezinde de bir kara delik mi var?
C: Hayır.
S: (L) Dışa yayılım gösteren bir dalga mı?
C: Yaratılıştaki herşey budur: yayılan bir dalga.
S: (L) Kara deliğin emdiği enerji nereye gidiyor?
C: Mutlak yokluğa.

S: (L) Peki eğer bir kara delik sürekli içine birşeyler almaya devam ederse sonunda tüm varoluşu emip bitirmesi mümkün olabilir mi?
C: Hayır.
S: (L) Neden?
C: Evren herşeyi kapsar. Kara delikler ise tüm KH enerjilerinin son durağıdır.
S: (F) Yani bu, biz veya KH olarak tanımlanan herhangi birinin, o yolda kalmaya devam etmesi durumunda en sonunda varacağı yerin bir Kara Delik olacağı anlamına mı geliyor?
C: Yakın.
S: (L) Çok hoş. Peki "mutlak yokluğa" giden enerjiye ne oluyor?
C: Mutlak yokluk, mutlak varlığı dengeliyor. Mutlak varlığın ne olduğunu tahmin edin.
S: (L) Bir tür dengeleyici güç mü?
C: "Tanrı."
S: (T) Pleiades Öğretileri'nde bahsedildiği şekliyle Baş/İlk Yaratıcı'dan mı bahsediyoruz?
C: Evet, Baş Yaratıcı.
S: (T) Baş Yaratıcı ile "Tanrı" arasındaki fark nedir?
C: Yok. Varolduğunuz sürece Baş Yaratıcı'nın bir parçasısınız.
S: (L) O halde Kara Deliklere giden şey Baş Yaratıcı'nın bir parçası olmuyor?
C: Doğru.
S: (L) Baş Yaratıcı kendisinin bir parçasını nasıl kaybedilir?
C: Baş Yaratıcı birşey "kaybetmez."
S: (L) Peki var iken Kara Deliğe gittiği için yok olan şeyler?
C: Yansıma olarak 1'inci seviyede tekrar üretilir.
S: (L) Yani Kara Deliğe giden enerji diğer taraftan çıkıyor mu?
C: Hayır.
S: (L) Primal atom gibi birşey mi oluyor?
C: Hayır.
S: (T) Tekrar döngüye mi giriyor?
C: Hayır. Yok olanın yerine yansıma olarak primal atomlar üretiliyor.

10 Aralık 1994
S L) Peki 6'ncı yoğunlukta bir KH deneyimi var mı? 6'ncı seviye Oryonlar gibi?
C: Bunlar yalnızca bireylerin yansımalarıdır, birleşik varlıklar değil. Bu yansımalar denge için vardır. Bunlar bütün birer varlık değildir, sadece düşünce formlarıdır.
S L) 6'ncı seviye varlıkları İncil'de Eyüp'ün hikayesinde Lusifer'in Tanrı'nın önüne gelişi gibi bir araya gelmişnmelekleri mi ifade ediyor?
C: Evet.
S L) Yani 6'ncı yoğunlukta KH ve BH var ve birbirlerini dengeliyorlar?
C: Dengeye yönelik bir yansıma.
S L) Bunda bir herhangi bir hiyerarşi var mı? Bu varlıklar bir çeşit "Büyük Konsey"in önüne gelip planlar yapıp tartışıyor, kararlar verip bunları uyguluyorlar mı?
C: Hayır.
S L) Peki nasıl oluyor? Herşey enerjilerin doğal bir etkileşimiyle mi meydana geliyor?
C: Evet.
S V) Biz 3'üncü yoğunluktayız ve siz bizimle çalışıyorsunuz ve biz 4'üncü yoğunluğa geçmeye çalışıyoruz ve siz de 6'ıncı yoğunluktan 7'nciye geçmeye mi çalışıyorsunuz?
C: Evet.
S TR) Bize yardım etmeniz, 7'nci yoğunluğa ulaşmanıza yardımcı oluyor mu? (V) Tıpkı sizin bizimle çalışmanız gibi, daha yüksek yoğunluklarda olup sizinle çalışan başka varlıklar var mı?
C: Hayır, 7'ye hepimiz birlikte ulaşıyoruz.
S L) Diğer bir deyişle, siz bizi yukarı çıkarmaya çalışıyorsunuz ve herkes de yukarı çıkıyor ve tüm parçalar tekrar bir araya geldiğinde hepimiz 7'ye gidiyoruz öyle mi?
C: Evet.
S TR) Bize yardım etme amacınız bu mu?
C: Bu doğal bir süreç.

S TR) 6'ncı yoğunluğa ulaştığımızda bizim işlevimiz, tıpkı sizin şu anda yapmakta olduğunuz gibi 3'üncü yoğunluktakilere yardım etmek mi olacak?
C: Evet. Biz gelecekteki siziz.
S TR) Ruhların yüzde elliden fazlası 6'ya ulaştığında ve 7'ye geçmeye hazırlandığında, geri kalanların hepsi de otomatik olarak 7'ye mi geçecek?
C: Doğru kavram değil. 3'üncü yoğunluk "Yılan Kardeşliği" ilhamlı matematiksel hesaplama ve fikirleri kullanıyorsun.
S J) Yani bu işin yüzdesi yok. (TR) Yani her bir ruhun oraya ulaşması gerek. (V) 3'üncü yoğunluk matematiğini uygulayamayacağımız kadar yüksek değil bu bence. (TR) Çoğunluk diyelim.
C: Hayır. Hala 3'üncü yoğunluk matematiğini kullanıyorsunuz.

S L) Pekala, 7'nci yoğunluğa kesin geçişin ölçütleri nedir?
C: Derslerin/deneyimlerin tamamlanması.

7 Ocak 1995

S L) Bu evrenlerin tümünün, ışık hızının %90'ı oranında genişlediğini söylüyor. Mutlak merkezi güneşin, bizim tanrı dediğimiz şey olduğunu söylüyor.
C: Bu konuları ele almıştık ve "Tanrı" "herşey"dir, merkezi bir güneş değil.

S L) Dünya'nın, Pleiades sistemi etrafından dolanan bir foton kuşağından geçtiği 25 bin yıllık bir döngüden bahsediyor ve bu foton kuşağına girdiğimizde her türlü değişimlerin meydana geldiğini ve bunun küçük
döngülerden biri olduğunu ve harmonik birleşimin...
C: Bölünmüş kanal.
S L) Bu adam bölünmüş bir kanal mı? Harmonik birleşim diye birşey var mı?
C: Harmonik olarak birleşmek istiyorsan...
S L) Yani Pleiades etrafında dolanan ve 25.000 yılda bir bizi içine alan bir foton kuşağı yok mu?
C: Bu doğru olsaydı, şimdiye kadar size bu konuda bilgi vermez miydik sence?

10 Ocak 1995
S: (L) Eksik bağlantı? Sanırım ilkişki ortada. Işığı yavaşlatan, fotonların ortaya çıkmasını sağlayan, bir anlamda dalgayı çökerterek maddeyi yaratan şey nedir? (J) Üçüncü yoğunluğun bozulmadan ışık hızına erişmesini sağlayan faktörle aynı olabilir. (L) İlişki ortada. "Bilinç" dediğimizde yaklaştığımızı
ama bunun bizim bilincimiz değil, yedinci seviyenin bilinci olduğunu söylediler. [Laura'nın notu: Elektromanyetizma "Tanrı"nın ya da tüm yoğunlukları kapsayan yedinci yoğunluğun bilincinin "alanı" olabilir mi? Cayce bir keresinde "Tanrı elektriktir." demişti. İnsan bilincinde tespit edilebilen ve kontrollü
elektromanyetik dalgalarla arttırıbilen elektromanyetik bir alan mı var?] (J) "Yaratımın" bir geri dönüşüm olduğunu söylediler. (L) Hala orada mısınız?
C: Her zaman olduğu gibi Laura. Öğle yemeğine falan çıktığımızı mı düşünüyorsun?
S: [Gülüşme]
C: Burada olup olmadığımızı sorup duruyorsun?!?

27 Mayıs 1995
S: (L) Farkındalığımızı sınırlandıran şey nedir?
C: Çevreniz. Ve bu sizin seçtiğiniz çevre. Gelişim seviyenize bağlı olarak. Ve herşeyi sınırlandıran şey de bu.
Daha yüksek yoğunluk seviyelerine yükseldikçe sınırlamalar ortadan kalkar.
S: (L) Bu sınırlandırıcı çevreyi yaratan şey nedir?
C: Öğrenme amacı için mevcut olan büyük illüzyon.
S: (L) Peki illüzyonu kim yarattı?
C: Aynı zamanda Yaratılmış olan Yaratıcı. Yani aynı zamanda siz, biz, herkes ve herşey. Daha önce de
söylediğimiz gibi, biz siziz ve siz de bizsiniz. Ve herşey de öyle.
S: (L) Burada anahtar husus, herşeyin illüzyon olması mı?
C: Temel olarak, evet.

S: (L)Yani aslında...
C: Lütfen biraz sabırlı olun; size daha önce de söylediğimiz gibi evren yalnızca bir deneyimhanedir. Ve burası herkesin öğrenmesi için var. Herşeyin varolma sebebi bu. Başka bir sebep yok. Şimdi, eğer bu ifadenin gerçek derinliğini anlarsanız, deneyimlemesi mümkün olan tüm yoğunluk seviyelerini, deneyimlemesi mümkün olan tüm boyutları, tüm farkındalığı görmeye ve deneyimlemeye başlarsınız. Bir birey bu ifadeyi mümkün alan en büyük derinliğiyle anladığında, o birey aydınlanmış olur. Ve siz kesinlikle bunu
duymuştunuz. Ve sonsuza kadar süren bir an için, o birey bilinecek herşeyi mutlak bir şekilde bilir.
S: (L)Yani aydınlanmanın yolunun sevgi değil bilgi olduğunu mu söylüyorsunuz?
C: Doğru.
C: Bunlar "kült düşünce kalıpları".
S: (RC) Zohar'da ve Eski Ahit'te çoğu yerde "Tanrı" kelimesi dişi formda kullanılıyor. Bu Cennetin Kraliçesi'ni mi gösteriyor... yani İsis?
C: İsis bir öncü.
S: (RC) Nasıl yani?
C: Sınır dönemler boyunca kültürlerin dönüşümüne öncülük eden enerji kalıplarının bir simgesi.
S: (L) "Jesus" (İsa) kelimesi İsis veya Zeus'tan mı türüyor?
C: İkisi de değil, Jesus sadece takılmış bir ad.
S: (RC) Kastettiğiniz şey nedir? Koruma için bu isimle dua etmemiz gerekmiyor mu?
C: Kanal uygun bir şekilde yapısını oluşturduktan sonra koruma için dua gerekli değil!

S: (RC) Düşen melekler hakkındaydı. Lusifer???? (L) Kasyopyalıların Lusifer'in kim olduğuyla ilgili söylediklerini okudun mu? Üzerinde duracak çok şey var....
C: Bazı şeyleri cevaplayabilmemiz için, başka şeyleri sormanız gerekiyor.

S: (L) Cennette melekler arasında başka bir savaş mı olacak?
C: Varsayımlarınızla ilgilenmek eğlenceli.

S: (L) Meleklerin olduğunu ve savaştıklarını varsayıyorsun. (RC) Mecazi bir anlamda.
C: Ve bir "cennet" olduğunu varsayıyorsun.

S: (RC) Evet. Cennet diye birşeyin olmadığını mı söylüyorsunuz? Buna inanmıyorum. (L) 5. yoğunluk var. (RC)
Anlamsal bir tartışmaya giriyoruz.
C: "Cennet" daha ziyade bir kavram. ...

S: (RC) Tetragramaton, Eski Ahit'te Tanrı'nın adının bir kodu. Bu kod kimi veya neyi temsil ediyor?
C: Eski metinlerin aldatıcılıklarına yakalanmamaya dikkat et, ama "Ben O'yum" anlamında kullanılıyor.
S: (RC) "Ben O'yum." Araştırmalarıma göre bu aynı zamanda "İsis"in bir diğer adı. Zecharia Sitchin'in bahsettiği "doğum tanrıçaları" hakkında soralım. (L) "Doğum tanrıçaları" diye birşey var mı?
C: Ağır olun, daha şimdi ne tavsiyede bulunduk???

S: (RC) Eski metinlerin aldatıcılıklarına yakalanmama mı? (L) Daha önce bunu sormuştuk ve bunun, eskilerin genetik deneyleri tanımlama yollarından biri olduğunu söylediler. (RC) Pekala, İbranice cinsiyet tanımlayıcıları bakımından oldukça spesifik bir dil. Eski Ahit'te Tanrı'nın adları arasında hem erkek, hem
de dişil ifadeler var. Neden?
C: Neden olmasın? Birşey işe yarıyorsa, kullanırsın.

S: (L) "Ben O'yum" dişi bir güç mü?
C: Cinsiyet sınıflamalarına takılmış görünüyorsun canım. Bu anlaşılabilir birşey, ama bir açıklama için kendini hazırla, çünkü başka yol yok gibi görünüyor. 5'ten 7'ye kadarki yoğunluk seviyelerinde düalite/ikilik yoktur. "Tanrı Gücü" 7'nci yoğunluktan "aşağı doğru" yayılır ve tüm yoğunluklara işler. Düaliteyle ilgili hiçbir sınıflama tanımaz, çünkü mükemmel bir şekilde
armanlanmıştır ve bu nedenle sürekli dengededir.
S: (RC) Ama orijinal metinlerde cinsiyet tanımları var?
C: Doğru, ama orijinal metinler de yanıltıcı nitelikte.


16 Eylül 1995
S: (L) Köken nedir?
C: Sizi kim veya ne yaptı?
S: (RC) Yaratıcı. (L) Baş Yaratıcı.
C: Nasıl? Ve Baş Yaratıcı kim?
S: (L) Sanırım herşey.
C: "Baş Yaratıcı" sizsiniz.
S: (L) Evet, olduğumuzu biliyoruz... (RC) Yaratıcıyız, ama Baş Yaratıcı değiliz...
C: Baş Yaratıcı sizin İÇİNİZDE ortaya çıkıyor.
S: (L) Pekala, kökende Baş Yaratıcı var.
C: Ama... İkincisi kimdi?
S: (RC) Tanrı'nın Oğulları mı? Elohim mi?
C: Onlar kim? Hatırlayın, çeşitli efsaneleriniz "bir örtüden gördüğünüz" şeyler.
S: (L) Tamam, ikincil yaratıcılar bizimle doğrudan etkileşenler mi?
C: Evet.
S: (L) Bilgiyi keşfetme güdüsünün kaynağı bu mu?
C: Temel olarak, ama adım adım gidelim.
S: (RC) Peki, Keltlere dönecek olursak, Pleyadesliler Keltleri buraya getiren ikincil yaratıcılar mıydı?
C: Söylediğimiz şeyi tekrar incele!
S: (L) Oryonlar dediler. İkincil yaratıcılarımız Oryonlar mı? (RC) Onları getirenlerin Pleyadesliler olduklarını okumuştum. Ve İbraniler de aslında Siryus'tan getirilen Huvidlerdi.

C: Şimdi sizin için bir şok edici geliyor... bir gün, 4'üncü yoğunlukta, yeterli bilgiye sahip olduğunuzda, 3. yoğunluk evrenini tohumlama geleneğini ve görevini sürdürmek soyunuzun bir misyonu olacak!!!

S: (L) Eğer Keltleri buraya Oryon KH getirdiyse, Keltlerin Kantek'teki formları şu anda olduğu gibi miydi?
C: Görünüş olarak daha açık renkliydiler.

S: (L) Diğer bazı celselerde Sami halklarının Atlantislilerinin kalıntıları olduğunu söylemiştiniz, ama hiçbir
benzerlik...
C: Yavaş!! Durun bir saniye, bulunduğumuz yerden çok ileriye atlamayalım. R---'nin söylediği şey tam olarak gerçek değildi. Hatırlayın, elenecek çok dezenformasyon var.
S: (RC) Gerçek olmayan ne söyledim?
C: 3'üncü ve 4'üncü yoğunluk evreninizin bu kısmında, özellikle sizin "galaksinizde", İnsan tipinde varlıkların tek tabii mekanı Oryon olarak bilinen bölgedir... bunun üzerinde düşünün! Tek yer değil, doğal merkez üs.
Yeniden incelemeye en çok ihtiyaç duyduğunuz şey, "dünyadışı varlık" verilerinizde doğru bir profil oluşturmak.

S: (RC) Ben insanların Lyra'da tohumlandığını ve sonra orada bir savaş olduğunu ve sonra da insanların kendilerini Oryon'da bulduğunu düşünüyordum.
C: Lyra'da kalan yok. Tüm yerlerde evler olmuştur, fakat bazıları geçicidir ve bazıları ise değildir. Oryon'u dikkatle inceleyin! Bu sizin soyunuzun evi ve nihai hedef konumunuz. Şimdi Oryon'un mutlak doğru profili geliyor: Samanyolu galaksisinin en yoğun nüfuslu bölgesidir! 3'üncü ve 4'üncü yoğunluk alanına, onunla aranızdaki mesafe kadar geniş bir ölçekte yayılan bir bölgedir. Bu bölgede iskan edilen 3444 gezegen var. Bazıları sizin bildiğiniz gezegenler. Bazıları yapay olarak inşa edilmiş gezegensiler. Bazıları boşlukta
süzülen ev-gemiler. Ve bazıları da "uydu"lar. 2'nci, 3'üncü ve 4'üncü yoğunlukların tümünde birincil evler, seyahat istasyonları ve kuluçka laboratuarları var. 5'inci ve 6'ncı yoğunluklarda denetim bölgeleri var.
Yaklaşık yarısı BH ve yarısı da KH. Başka yerlerdeki diğer pek çok kolonilerle birlikte, çeviri olarak Oryon Federasyonu deniyor. Oryonlar, Grileri sibergenetik varlıklar olarak 5 türde yarattı ve onları Zeta Retikuli
1, 2, 3 ve 4'e ve Barnard Yıldızı yörüngesinde dönen 2 gezegene yerleştirdi. Sürüngenimsiler de (ç.n.: reptilians / kertişler) 4'üncü yoğunlukta Oryon bölgesindeki 6 gezegende kalıyor ve Oryon KH'nin kölelerive hatta bazı durumlarda evcil hayvanlarıdır!!! "Oryon" adı bu bölgenin gerçek yerel adıdır ve bu ad dünyaya doğrudan getirilmiştir. Paralellikler için "tanrı" Oryon efsanesini inceleyin.
S: (L) Oryon KH, şu kötü şöhretli kırmızı kafalı Nordik dünyadışılar mı?
C: Evet, ve diğer tüm hümanoit kombinasyonlar.

24 Eylül 1995
C: Kod.
S: (L) Bu kod neyle ilgili? Yazılı birşeyle mi ilgili?
C: Sonsuz güç.
S: (L) Bu kodu bilerek nasıl sonsuz güç elde ediliyor? Neyle ilgili olduğunu bilmiyorsan sayısal bir kodu nasıl kullanabilirsin ki?
C: Yılanların Tanrısı kendi taraftarlarına sonsuz bilgiyi arayıp bulma yoluyla sonsuz güce ulaşmayı vaadediyor. Sonsuza kadar sahip oldukları şeyi sonsuza kadar aramak için sadakat yemini ediyorlar.
S: (L) Bu bir kısırdöngü!
C: Ve aldanma da burada ortaya çıkıyor! Hatırla, sonsuz güçle kendine hizmet etmeye çalışanlar yalnızca kendine hizmet eden diğerlerine hizmet etmeye mahkum ve yalnızca görmek istediklerini görebilirler.

11 Kasım 1995
S: (L) Peki, bu çok şey anlatıyor. Listedeki sorulardan biri de, bir çok sümer çizimi ve yazısında, Tanrılar'ın, Anunaki'nin, okyanusun dibinde yetişen bir bitkiyi yedikleri tasvir ediliyor ve bu bitki de sonsuz yaşamın
kaynağıymış.
C: Saçmalık! Sonsuz yaşamın kaynağı varoluştur!

S: (L) Carlos Castaneda "Kartal'ın yayılımları"ndan bahsediyor, kanımca Kartal varlığı, tüm yoğunlukların içinden aşağıya doğru yayılan Baş Yaratıcı. Ve "görebilen" Nagual da, Kartal' ı büyük, siyah ve beyaz bir nesne olarak görüyor. Onlar kaynağı mı görüyorlar, yoksa farklı bir yoğunluktaki bir şeyi mi görüyorlar?
C: Kaynak mı ? Böyle bir şey yok.
S: (L) Yani Baş Yaratıcı diye bir şeyin olmadığını, varoluşumuzun bir orijini ya da kaynağı olmadığını mı
kastediyorsunuz ?
C: Baş Yaratıcı sensin.

S: (L) Ama bu çok ezoterik… Şeyden bahsediyordum…
C: Konu şu ki: Farkındalığını, çok uzun zaman önce varoluşunuzu hapsetmek için ekilmiş olan monoteist felsefelerle doldurmaya son ver. Öğrendiğin bunca şeyden sonra bir kaynağın, bir liderin, bir temelin, bir denetmenin vs olmadığını hala göremiyor musun?

12 Aralık 1995
C: Düzeltmeler ve netleştirmeler gerekiyor: "Ölmüş bir 3'üncü yoğunluk varlığı" 5'inci yoğunluk varlığıdır. 3'üncü yoğunlukta ya takılı kalmıştır, ya da 5'inci yoğunluktan iletişim kuruyordur ama her iki durumda da artık 3'üncü yoğunluk değildir!! 1'inci yoğunluk bilinç seviyesi altındaki tüm fiziksel maddeyi kapsıyor. 6'ncı yoğunluk ışık seviyesi olarak tektiptir çünkü bu yoğunluk seviyesinde tam bir denge vardır ve ışık bilgi olarak temsil edilir. 7'nci yoğunluk bir ile birliktir... Kelimenin her anlamında sonsuzdur çünkü "özü" olası tüm farkındalık boyutlarında var olan herşeye yayılır. Bir varlığın herbir bilinçli fiziksel varlığının sona ermesi sonrasında gördüğü ışık birliğin kendisidir. Hatırlayın, 4'üncü yoğunluk değişken fizikselliğe sahip ilk yoğunluktur!! Bunun üzerinde dikkatlice düşünün!!! Ve hatırlayın, yalnızca tek bir "Tanrı" var ve yaratıcı yaratılan herşeyi kapsıyor ve yaratılan herşey de yaratıcıyı!


13 Ocak 1996
S: (L) Kitapta söylendiği gibi 1998'de 3 gün karanlık olacak mı?
C: Bu neden popüler bir kavram olmayı sürdürüyor? Ve neden herkes buna bu kadar kafa takıyor? Gerçekten bu önemsiz şeye vakit ayırmak mı istiyorsun? Üç gün karanlık olsa ne olur?!? Bunun herşey olduğunu ve herşeyi sona erdireceğini mi düşünüyorsun? Peki ya böyle birşeyin sebepleri? Anlamları? Bu tıpkı bir kehanette bir atom savaşını tanımlamak gibi: "Aman tanrım, aman tanrım, üç saat boyunca çok büyük patlamalar olacak, aman tanrım!!"

S: (L) 1998 sonbaharında böyle birşeyin olmayacağını söylemediniz. Olacak mı?
C: Öncelikle, sürekli olarak uyardığımız gibi, pek çok defalar ayrıntılı olarak anlattığımız pek çok nedenden dolayı herhangi bir kehanete veya tahminlere yapay takvim tarihleri iliştirmek tam anlamıyla imkansızdır.
[Laura'nın notu: geleceğin "akışkan" yapısı. Olasılıklar, vs] Ve böyle birşeyin olacağını söylemedik.

S: (L) Boyut geçişiyle ilgili çok büyük öneme sahip şeyler yanında 3 gün karanlığın önemsiz birşey olduğunu
söylediğinizi biliyorum. Ama pek çok insan bunu sadece 3 gün karanlık olarak yorumluyor... Yani sonra
cennete uyanacaklarını düşünüyor. Bu soruya bir yanıt vermenizi istiyorum.
C: Sizi ne zaman ve nasıl yönlendireceğimiz konusunda bize güvenin. 4'üncü yoğunluk olaylarına ve realitelerine 3'üncü yoğunluk inceleme ve yorumlama yöntemleriyle yaklaşmanın son derece faydasız ve anlamsız olduğunu biliyor olman gerekir. UFO araştırmacılarının aradıkları her 1 yanıt için sürekli olarak 3 yeni soruyla karşılaşmalarının nedeni bu. Eğer bize güvenirseniz, sizi tüm sorgularınızda en doğru ve en tam yanıtları veririz. Bir birey birşeyi anlamıyorsa, ya önyargılıdır ya da uygun yönelime sahip değildir.

27 Ocak 1996
S: (L) Diğer gezegenlerden atılan varlıkların, sözün gelişi, ıslah edilmek için dünyaya gönderildiğini söyleyen öğretiler var. Ve insan ırkının da bu yüzden bu kadar bölünmüş ve düşmancıl olduğu söyleniyor. Yani bu etkileşimler, hem fiziksel, hem de ruhsal anlamda zayıfın yok olması ve güçlünün hayatta kalmasına yönelikmiş.
C: Öncelikle, tartışılan son konuya dair yanlış yorumlamalar nedeniyle bazı karışıklıklar var. Boyutlar ve yoğunluklar aynı şey değildir!!!! Boyutlar kati olarak düşüncenin hayal bölümünde meydana getirildiği şekliyle evrensel bilincin bir neticesidir. Yoğunluk, bir ile birliğe yakınlık bakımından ölçülen gelişim seviyesi anlamına gelir... Döngü. Yani, çupakabralar insan bilincinin bir yaratımıdır ve insan varlıkları da çupakabraların bilincinin bir yaratımıdır. Anladın mı? Şimdi sizin için bir şok edici geliyor: Eğer biri sizi "hayal etmiş" olmasaydı varolmazdınız.

S: (L) Bizi kim hayal etti?
C: Şu anda önemli değil. Siz resmen birinin hayalinin "ürünlerisiniz", başka birşey değil!!!
S: (L) Tanrı'nın bizi hayal edip yaratmasını mı kastediyorsunuz?
C: Hatırla, "Tanrı" yaratılışta varolan herşeydir, yani tüm bilinçtir. Çünkü varolan herşey bilinçtir ve bilinç varolan herşeydir.
S: (L) Yani Urantia kitabında gündeme getirilen ırksal üstünlük konusu, "herşey mümkündür" şeklinde yanıtlanabilir, öyle mi?
C: Yakın, ama hatırla, varolan herşey / tek şey -- derslerdir!
S: (L) Diğer gezegenlerin "artıklarının" dünyaya gönderildiği doğru mu?
C: Bu subjektif olur.
S: (MM) Kasyopyalıların üç boyutlu seviyede yaşamış olan Paramahansa Yogananda isimli varlığı tanıyıp tanımadığını öğrenmek istiyorum.
C: Üç boyutlu değil, üçüncü yoğunluk. Ve evet, ama bu varlığın pek çok başka adı vardı: Thorn, Christian, Mobson Singh, vs.
S: (MM) Paramahansa şu anda nerede?
C: Beşinci Yoğunluk.
S: (MM) O Avatar mı?
C: Bu, birilerinin kendi kendine yarattığı, subjektif, yapay bir kavram.
S: (MM) Bu kavramı kim yarattı? (W) Bilmiyorum. Bir kitabın bir yerinde okumuştum. (L) Biri onun şu anda bir Avatar olduğunu mu söylemiş?
C: Debbie bir "şaman" mı, Billy bir "kahraman" mı, Oscar bir "blade runner" mı? (ç.n.: çeşitli kişilere insanlar tarafından yakıştırılmış fantastik lakaplar kastediliyor.)
S: (L) Yogananda'nın kitabını okudum ve çok yüce bir insan olabileceğini düşündüm. Hayatında sevgili dolu kavramları ve uygulamaları olmuş gibi görünüyor. (MM) Sadece şu anda nerede olduğunu merak etmiştim. (L) Beşinci yoğunluktaymış. (MM) Beşinci yoğunluğun Venüs'le herhangi bir ilgisi var mı?
C: Bu uygun bir kavramsallaştırma değil.

3 Şubat 1996
S: (L) Tamam. Bunu geçelim. Benim sorum: Bizim almakta olduğumuz bilgiler El-Arabi'nin "açılma" dediği şeye benzer mi?
C: Evet.
S: (L) Bilgi alemindeki birleşik düşünce formları olduğunuzu söylüyorsunuz.
C: Evet.
S: (L) El-Arabi birleşik düşünce formlarını "Tanrı'nın adları" olarak tanımlıyor. Onun açıklaması sizin bize söylediklerinizle benzer görünüyor ve...
C: Hepimiz Tanrı'nın adlarıyız. Hatırla, bu bir kanal. Yani sonlanma ve başlangıç noktaları eş değer ve önemde.
S: (L) Bu Tanrı'nın farklı parçalarının birleşimi anlamına mı geliyor?
C: Hayır.
S: (L) Neyi kastediyorsunuz? Bizim de bunun bir parçası olduğumuzu mu söylüyorsunuz?
C: Evet.
S: (L) Yani bunun...
C: Bizi tanrılaştırma. Ve iletişim kurduğunuz tüm diğerlerinin de bunu anladığından emin ol!
S: (L) Bizdeki hangi özellik, hangi şey bu teması kurmamızı sağladı? Çünkü açıkça görülüyor ki bunu deneyen pek çok insanın ürettiği şey saçmalıklar.
C: İstediniz.
S: (L) Pek çok insan istiyor!
C: Hayır istemiyorlar, emrediyorlar.
S: (L) Pek çok insan gerçekten istiyor veya yalvarıyor, ama hepsi aldıkları yanıtlarla alt üst oluyor.
C: Hayır, emrediyorlar. Bunu düşün. Siz yalvarmadınız... bu emretmektir.
S: (L) Işık nedir?
C: Çekim.
S: (L) Çekim güçlü ve zayıf nükleer kuvvetle aynı şey mi?
C: Çekim "Tanrı"!
S: (L) Ama Tanrı'nın ışık olduğunu sanıyordum?
C: Eğer çekim herşeyse, ne değil ki? Işık çekimin ürettiği enerjinin ifadesi.
S: (L) Çekim "görülemeyen ışık" mı? Yani Sufilerin deyişiyle: Kaynak.
C: Lütfen çekim olmayan herhangi birşey söyle.
S: (L) Eğer çekim herşeyse, çekim olmayan hiçbir şey yok demektir. Güzel. Mutlak yokluk nedir?
C: Sadece bir düşünce.
S: (L) Yani yokluk diye birşey yok?
C: Evet, var.

S: (L) Seçimi bireyin yapması mümkün mü hiç, yoksa birey çekimin KENDİSİ olarak mı seçiyor?
C: Bireyin içindeki çekim, varoluştaki tüm çekim.
S: (L) Ben de Sufilere zor diyordum! (F) Bu kapıyı açan şey muhtemelen kendi çalışmaların. (L) Tanrım! Ne
yaptım ben! Pekala. Kafam allak bullak oldu.
C: Hayır olmadı.
S: (L) Kafam karıştı ve aşırı yüklendi.
C: Bunun eğlenceli yanının farkına var!
S: (L) Eğer bu söylediklerinizin herhangi bir bölümü bizim için önemli olacaksa, bu süreçte bunların
ayrıntılarını öğrenmek durumunda olacağız demektir.
C: Daha kaç kere söylemek zorundayız?!?!
S: (L) Öğrenmek eğlencelidir! Evet!
C: Tüm varoluşun tüm toplamı her birinizde mevcut, ve tersi.
S: (L) Peki algıladığımız "çok-luk"un açıklaması nedir?
C: 3'üncü yoğunluğun algısı.
S: (L) Yani tüm evren içimde... tamam, bu... Anlıyorum. Garip ama anlıyorum. Sorun buna erişmekte,
örtüleri kaldırmakta.
C: İşin eğlenceli kısmı da bu.

S: (L) Anladığım kadarıyla ışık hızındayken kütle yok, zaman yok ve çekim yok. Bu nasıl olabilir?
C: Kütle yok, zaman yok, ama evet, çekim var.
S: (L) Fotonun çekimi var mı?
C: Çekim ışık hızını aşıyor.
S: (L) Çekim dalgaları ışıktan daha mı hızlı?
C: Evet.
S: (L) Bir çekim dalgasını değişken yapan şey ne?
C: Kullanım.

15 Haziran 1996
C: Eğer ormanda bir ağaç düşse ve orada bunu duyacak kimse yoksa, ses çıkarır mı ?
S: (L) Diyorsunuz ki; çekim heryerdedir ve statik bir dengededir, ondan yararlanma durağan olmayan çekim dalgalarına sebep olur. Ve yine diyorsunuz ki; çekim Tanrı' dır ve Tanrı tüm yaratımdır ve bizler tüm yaratımın birer parçasıyız, böylece bizler Tanrı'yız ve aynı zaman da çekimiz. Şimdi anlamaya çalıştığım şey şu : çekimi bu kusursuz statik durumdan değişken duruma dönüştüren şey, olay, gösterge veya ondan yararlanma biçimi nedir ? Eğer çekimin her zaman kusursuz bir denge durumunda olduğunu söylüyorsanız bu bana anlamsız geliyor.
C: Dengesizlik hali statik olmamak anlamına gelmiyor. Değişken dalgalar kendi değişkenlikleri içerisinde statik olabilirler.
S: (L) Bunların hiç birisi mantıklı gelmiyor. Anlamaya başladığımı düşünmüştüm ve belli ki hiç bir şey
kapmamışım. Farklı bir yönden yaklaşmaya çalışalım. Evrenin eşit miktarda madde ve anti-maddeden
oluştuğunu söylediniz. İlk 3 yoğunluk, maddesel yoğunluklar mı ?
C: Ve antimaddesel.
S: (L) Tüm yoğunluklarda eşit miktarlarda madde ve anti-madde mi var ?
C: Evet. Hatırla, yoğunluk yalnızca birinin bilinçsel farkındalığına tekabül ediyor. Biri farkındalığa ulaştığında
herşey [planşet üzerinde çok sayıda spiral çiziliyor] bu farkındalığa uyumlanıyor.
S: (L) Herkesi farkındalığa ulaştıracak gelmekte olan dalga hakkında ne söyleyebiliriz ?
C: Henüz değil... Birincisi : peygamberleriniz 4. Yoğunluk gerçekliklerini iletmek için her zaman 3. Yoğunluk
sembollerini kullandılar. Sen 4 â€" 7 arası yoğunlukların prensiplerini açıklayabilmek için 3. Yoğunluk
yanıtları almaya çalışıyorsun. Hüsrana uğraman bu yüzden, çünkü "bağdaşmıyor."
S: (L) 3. Yoğunluktaki etkiler çekimin toplandığı noktalar mı ?
C: Kısmen. Ama tüm yoğunlukların etkileri böyledir.
S: (L) OK, eğer öyle ise...
C: Çekimin tersinin ne olduğunu düşünüyorsun ?
S: (L) Anti-çekim ?
C: Evet.
S: (L) Şimdi; tüm varolan şeyler şişirilmiş bir balon olsun ve balonun yüzeyi çekimin statik halini temsil etsin, belki 7. Yoğunluğu... Ve yüzeyin farklı noktalarında dışa doğru yumrulaşmaya başlasın.. Ve tüm bu küçük
yumrular farklı yoğunlukların belirtilerinin toplandığı noktalar olsun... Kafamda bir şekil oluşturarak, basitçe anlatmaya çalışıyorum. Çok basitçe de olsa bu üzerinde kafa yorabileceğim bir imge mi bu ?
C: Bir "anti-balonun" da olduğu sürece evet.
S: (L) Balonun dış yüzeyini balon, iç yüzeyini ya da içindeki havayı "anti-balon" olarak düşünebilir miyiz ?
C: Hayır.
S: (L) Yanyana duran 2 balon mu ?
C: Hayır. Bir gayrı-balon.
S: (L) Bir gayrı-balon mu ? Beni ÇILDIRTACAKSINIZ! HİÇBİRŞEYİN varolduğundan bahsediyorsunuz! Biz
BURADA bile değiliz!
C: Hayır.
S: (L) Tanrı aşkına! Bu konuyu şekilsel olarak anlamama yardım edin. Tamam, aynanın önünde duran bir
balon, aynadaki yansıması "gayrı-balon."
C: Hayır.
S: (L) Gayrı-balon, balonun düğmesi kapatıldığı zaman. Ama o denli hızlı gerçekleşiyor ki farkında
olamıyorsun, küçük bir tireşim, nabız atışı gibi...Anlatamıyorum, çaresizim!
C: Görüyor musun canım, 4. Yoğunluğa ulaştığında göreceksin.
S: (L) Peki hangi kahrolası şekilde oraya gidebilceğim, daha orayı "kavrayamazken?"
C: Oraya ulaşmadan orayı "kavraman" gerektiğini kim söylüyor ?
S: (L) Bu beni tekrar şu soruya yöneltiyor : dalga farkındalığı genişletmek için ne yapacak ? Çünkü eğer birini
"oraya ulaştıracak" şey dalga ise, dalga bunu ne şekilde yapıyor ?
C: Hayır. Şu şekilde : "üçüncü sınıfta" tüm derslerini tamamladığında nereye gidiyorsun ?
S: (L) Yani bu şuna ilişkin bir soru...
C: Yanıt lütfen.
S: Dördüncü sınıfa gidersin.

C: Peki; 4. sınıfa gidebilmek için halihazırda 4. sınıfta mı olman gerekir ? Yanıtla.
S: (L) Hayır. Ama 3. Yoğunluğa ilişkin herşeyi bilmen gerekir...
C: Evet. Daha uygun ifadeyle : bütün derslerini öğrenmiş olman gerekir.
S: (L) Ne tür derslerden bahsediyoruz ?
C: Karmik ve basit kavrayışlar.
S: (L) Bu kavrayışların ana unsurları neler, bunlar evrensel mi ?
C: Evrenseller.
S: (L) Nedir bunlar ?
C: Sana bunu söyleyemeyiz.
S: (L) Bu, 3. Yoğunluk varoluşunun içerisindeki sembolizmin ANLAMLARINI keşfetmekle, perdenin arkasını görebilmekle ilintili mi ? Ve herşeye karşı seçime bağlı olarak tepkiler oluşturmakla ? Her kişiye, her şeye ya da her olaya hak ettiği karşılığı vermekle ?
C: OK. Ama bunu zorla yapamazsın. Öğrenmişsen, öğrenmişsindir!
S: (L) Yalnızca yapabileceğimin en fazlasını yaptığımdan emin olmak istiyorum. 3. Yoğunluğa geri dönmek
zorunda kalmak istemiyorum. Eğer bazı şeyleri biraz hızlandırabilseydim...
C: Hızlandıramazsın, öyleyse yolculuğun keyfini çıkar. Öğrenmek eğlencelidir!
S: (L) Bana değişken olmayan çekim dalgalarına yönelik araştırma ve meditasyon yapmamı söylüyorsunuz. Ve bunu kavradığımda, kuantum fiziğini de kusursuz şekilde kavramış olacağım ve temel olarak herşey anlaşılır olacak. Bununla boğuşuyordum...
C: Mesele de bu Laura! Boğuşma varsa bir şey öğrenmiyorsundur. Öyleyse boğuşmayı bırak ve meditasyon
yap. Yani yolculuğun keyfini çıkar.
S: (L) Yani diyorsunuz ki eğer bir şeyle boğuşuyorsam doğru bir şey yapmıyorum. Evliliğimden kurtulmak için kendi kendimle boğuşuyordum, bu bir boğuşmaydı ve halen de öyle. Bu hatalı bir yaklaşım mıydı ?
C: Evet, çünkü tüm olanlar her halikarda olacaktı.
S: (L) Yani, yanlış bir yaklaşımdı ?
C: Evet.
S: (L) Doğru tutum neydi ? Onun [ç.n. : kocasını kastediyor] terketmeye karar vermesini beklemek mi ?
C: ?
S: (L) Peki, eğer böyle olsaydı, ölümün kıyısına sürüklenirdim.
C: Konu bu değil. Ama evet; eğer ilişkin İÇERİSİNDE iken, olduğun kişiden farklı biri olmak için bunca boğuşmasaydın ve ilişki her sonlanma noktasına geldiğinde yürümesi için boğuşmasaydın, daha erken sona ererdi.
S: (L) Tırnak içerisinde belirtilen bazı sözcükleri bulmak için celse notları üzerinden geçerken bir söz dizisi oluşuverdi : "Zaman, alfa seviyesi ızdıraba sebep oldu." Böyle bir şey var mı ?
C: Belki. Karıştır ve eşleştir.
S: (L) Kelime ve cümleleri bir araya getirmeyi mi kastediyorsunuz ?
C: Evet, ama bununla boğuşma! Başkalarına ilişkin üzüntüler yaşadığında çok fazla zorluyorsun. Bu nedenle gör :ISCNI, Lewis, Devin ve diğerleri...
S: (L) Yani diyorsunuz ki; içimde bir şeyleri inkar etmiş ve kendimi sıkıştırmış duygusunu oluşturacak herhangi bir şey yapmamalıyım.
C: Beklentilerin olmadan yap. Başkalarında değişim yaratma beklentisiyle kendi davranışlarını buna uyumladığında ya da değiştirdiğinde, birşeyin beklentisi içerisinde oluyorsun. Öyleyse, yap. Ne olacağını gör. Ama sabırlı ol ve ne olacağını gör!
S: (L) Tamam. Bir rüya ile ilgili bir soru soracağım. A-- ve ben dünden önceki gece rüya gördük. Her iki
rüyanın da doğaları çok benzerdi sadece içlerinde yer alan kişiler farklıydı. Bu bir tür kehanetsel enerji
miydi ?
C: Doğal döngüler psişik "bağlantı" ya sebep oldu.
S: (L) Hormonal döngüler gibi mi demek istiyorsunuz ?
C: Evet. Ve iyi geceler.

29 Haziran 1996
S: (L) Birkaç temel daha verebilir misiniz?
C: Başka temel yok.
S: (L) Bir keresinde zamanın çekim olup olmadığını sormuştum.
C: Parmaklık yer midir?
S: (L) Çekim Tanrı mı?
C: Hayır.
S: (L) Çekim 7'nci yoğunluk mu?
C: Hayır.
S: (L) Çekim nereden çıkıyor?
C: Düşünce merkezi.
S: (L) Pek çok kez düşünce merkezlerinden bahsettiniz. Birden fazla düşünce merkezi mi var?
C: Hepsi bir.
S: (L) Eğer bir düşünce merkezin varsa... düşünce merkezlerinin 7'nci yoğunlukla, Bir'le ilişkisi nedir?
C: Aynen öyle!
S: (L) Düşünce merkezleri 7'nci yoğunluk mu?
C: Herşey öyle.
S: (L) Herşey düşünce merkezi mi?
C: Hayır. Herşey 7'nci yoğunluk.
S: (L) Nereye varmaya çalıştığımı anlıyorsunuz sanırım ve bana burada biraz yardımcı olmanızı istiyorum...
C: Oluyoruz.
S: (L) Tamam. Zaman ilüzyon. Harika! Zamanı parmaklıklara benzettiniz...
C: Hayır. Senin atfettiğin şeye karşı kendi karşılaştırmamızı sunduk.
S: (L) Bu karşılaştırmayı kullanalım. Diyelim ki yer 7'nci yoğunluk. Zamanı bu yerdeki neye benzetebiliriz?
C: Toprak.
S: (L) Toprak... Peki kendimizi neye benzetebiliriz?
C: Fazla belirsiz.
S: (L) Yaratılan varlıklar bu resimde ne olarak yapılırdı?
C: Zaman sizin ilüzyonunuz.
S: (L) Ama başka bir defasında da zamanın diğer yoğunluklarda da mevcut olduğunu, yalnızca "seçimli"
olduğunu, seçilebileceğini söylemiştiniz. Doğru mu?
C: Eğer zaman diye isimlendirmek istersen, ama aynı şey değil.
S: (L) Tamam. Tıkandım. Daha ileri gidemiyorum. Başka bir konuya geçelim. Ark DNA yapısında fosfor
olduğunu okumuş. Bu konuda yorum yapabilir misiniz?
C: Fosforun sizinle ilişkisi hakkında sen yorum yapmaya ne dersin?
S: (L) Bilmiyorum. Fosfor ile karbon arasında bir ilişki var mı?
C: Konuyu götürmek istediğimiz yer orası değildi.
S: (L) Fosfor beyin için gerekli bir element.
C: Evet.
S: (L) Fosfor hakkında tüm bildiğim bu. Yeterli bilgim yok.
C: O halde neden bunu sonraya bırakmıyorsun?

21 Aralık 1996
S: (L) Yani TA bu alana sanki her birey ayrı ayrı sahipmiş gibi atıfta bulundu ama aslında ödünç alınıyor. Peki
bu alan nereden ödünç alınıyor?
C: 7 no'lu yoğunluk.
S: (L) Bu en yüksek yoğunluk. 7 numara. Yani "Tanrı." (TA) "Yaratıcı."
C: Hayır, "bir ile birleşme."
S: (TA) Peki yedinci yoğunluk kendini hayatta mı ifade ediyor? Hayatın kendisi mi? Hayatın bir örneği mi?
Yaşayan birşey mi?
C: Tam olarak öyle değil, ama buna tüm seviyelerde ve tüm temsillerdeki bilincin canlandırıcı kuvveti
diyebiliriz.
S: (L) Tamam...
C: Bu daha yakın.

25 Ocak 1997
S: (L) Karmaşık olduğunu biliyorum! Işığın 7'nci yoğunluk olduğunu söylüyorsunuz. Çekimin Tanrı olduğunu söylüyorsunuz. Tanrı ve 7'nci yoğunluk aynı şey ve...
C: Hayır. 7'nci yoğunluk "Bir ile birleşme."
S: (L) Bir ile birleşmeyle Tanrı arasındaki fark nedir?
C: Tanrı yalnızca 7'nci yoğunlukta birleşik.
S: (L) Tanrı ayrıştığında veya destabilize olduğunda veya dağıldığında, nerede... biliyorum "nerede" doğru bir tanım değil, hangi yoğunlukta tezahür ediyor?
C: Tamamen yanlış kavram.
S: (L) DOĞRU kavram nedir?
C: Öncelikle tanrı destabilize olmaz veya dağılmaz. Lineer içsel kavramı bırak.
S: (L) Tamam bırakıyorum. 7'nci yoğunlukta Bir ile birleşme var. 6'ncı yoğunlukta ne var? Aydınlık ve karanlığın, varlık ile yokluğun dengesi mi?
C: Fizikselleşmeye ihtiyaç duymayan saf bilinç.
S: (L) Sanırım 3 eterik, 3 de maddi yoğunluk var ve ortadaki yoğunluk da değişken fiziksel/eterik yoğunluk...
C: Yakın.
S: (L) Ve bu yoğunluklar yalnızca Bir ile birliğe yakınlık bakımından ayırt ediliyor, doğru mu?
C: Yakınlık?
S: (L) Hangi anlamda kullandığımı biliyorsunuz.... Biraz yardımcı olun!
C: Hayır, iyi gidiyorsun.
S: (L) Şimdi bunu bir tür dikey gerçeklik imgesi olarak algılıyorum. Ortada bir daire var ve daireye dik olarak uzanan gerçeklikler var. Bu düz uzanan gerçeklikler gidiyor, gidiyor ve sonunda ortadaki merkeze dönüyor, çünkü merkezdeki çekim onları geri getiriyor. Eşmerkezli bir dairede birşeyler oluyor veya atomun kabukları gibi. Bu merkezle ve bu dikey gerçekliklerle ilişkili olarak kabukları veya oluşun hallerini birbirinden ayrıştıran birşey. Dikey gerçeklik ile onun merkezle belirli ilişki noktalarını ayrıştıran dışa uzanışı arasındaki ilişki nedir? Bunun bilinçle ilgili olduğunu biliyorum ama yokluktan da bahsediyoruz. Varlık ve yokluk. Bu dikey gerçekliklerin varoluşun yedi yoğunluğu ile ilişkisi nedir? (ç.n.: dikey gerçeklik bir küreden dik bir şekilde dışa uzanan ama bir şekilde küreye geri kıvrılan boyutları ve/veya yoğunlukları (?) ifade ediyor gibi.)
C: Tam olarak doğru değil. Dikey gerçeklik bilgi/farkındalık/oluş matrisidir. Yoğunluklar yalnızca bilinç enerjisi yönlendiricilerine dayalı deneyimsel ayrımlardır.
S: (L) Bilinç enerjisi yönlendiricileri nedir?
C: Kendini arkabahçenizeki sakinle karşılaştır. Kalkülüse bakışınız nasıl?
S: (L) Kalkülüsün tam olarak ne olduğunu bilmiyorum ama önemli olduğunu biliyorum. Bu tür şeyleri öğrenebileceğimi hiç düşünmedim, o yüzden de denemedim. Ama sanırım bu önemli ve birgün bununla ilgili birşeyler öğreneceğim. Arkabahçedeki köpeğimizin kalkülüsü faydasız bulacak olması bir yana, bunun farkında bile olamaz. Bunun bilinç enerjisi yönlendiricileriyle ilgisi nedir?
C: Doğadaki herşey denge arar. Sözün gelişi bir gün, "Percy"nin gerçekten kalkülüsle ilgili bir fikri olacak.
S: (L) Yani bilinç enerjisi yönlendiricileri dikey gerçekliklere karşı yatay gerçeklikler gibi, öyle mi?
C: Yuvalar, canım, yuvalar. (ç.n.: birşeyin konduğu, yerleştirildiği açıklık anlamında)
S: (L) Bu yuvalar bir atomun kabuğundaki ortaya çıkan ve kaybolan elektronlara benzetilebilir mi?
C: İlgisiz. Hala diğer tüm yoğunluk seviyelerinin gerçeklik parametrelerini ölçmek için 3'üncü yoğunluk farkındalığını kullanmaya çalışıyorsun. Uymaz! Arkadiusz'a çekim dalgalarının yalnızca onu daha yüksek kavrayışa götürecek yol olduğunu, nihai bir son noktaya ulaştıracak bir araç olmadığına güvenmesini söyle.
S: (L) "Yuvalardan" bahsettiniz. Nedir bu yuvalar ve kişi bir yuvadan diğerine nasıl hareket eder?
C: Şunu düşün: 7 boyda bilyen var. Yedi boyda da yuva var. Bilyeler nereye "oturur?"
S: (L) Bilyeler bilinçlilik birimlerini mi temsil ediyor?
C: Yakın. Veya bilinç seviyesi enerji rezonans profilleri ayrımları.
S: (L) Bu bilinç ayrımları gelişip değişiyor mu?
C: Evet.
S: (L) Ve bilgi edinme yoluyla gelişip değişiyorlar, doğru mu?
C: Temel olarak.
S: (L) Bilgi edinme enerji edinme gibi mi? Veya ışık? Işık enerjisi?
C: Pek sayılmaz. Bu, benzin istasyonunda arabanın deposunu doldurmanın hız kazanma gibi olduğunu
düşünmeye benziyor.
S: (L) Yani bilgi ve ışık, arabanın benzini gibi, ama hız kullanımdan geliyor, öyle mi?
C: Evet.
S: (L) Ve kullanım da...
C: Bilginin uygulanması enerji üretiyor, enerji de ışık üretiyor.
S: (L) Yani bu bilyelerden biri bir yuvadayken benzinle doluyor ve bu da onu diğer yuvaya mı taşıyor?
C: Ne!?!
S: (L) Sizin benzetmenizi kullanıyorum!
C: Hayır, benzetmeleri karıştırıyorsun!
S: (L) O zaman toparlayayım. Yuvalarda bilyeler var...
C: Bilyelerin yuvaya girmesine neden olan şey ne? Benzin mi?!???
S: (L) Tamam, benzini nereden alıyorlar?
C: O tamamen farklı bir benzetmeydi, sadece hatalı bir varsayıma yönelik yanıttı, başka birşey değil!
S: (L) Tamam, geri dönüyorum. Yuvalardaki bilyeler. Yuvalar nedir?
C: Yoğunlukları tanımlamak için bir benzetme.
S: (L) Bilyeler bir yuvadan diğer bir yuvaya mı geçiyor?
C: Ancak ve ancak uygun boya ulaştıkları zaman.
S: (L) Uygun boya nasıl ulaşıyorlar?
C: Sen nasıl ulaşıyorsun?


S: (L) Gelişerek sanırım.
C: Evet.
S: (L) Konuyu değiştirmek istiyorum çünkü o kadar derine iniyor ki hangi yöne gideceğimi bilmiyorum.
Beynim bununla baş edemiyor. Ark 1925-27 teorisinin sonraki girişimlerden daha iyi olup olmadığını
öğrenmek istiyor.
C: Daha az politik yozlaştırma anlamında daha iyi. Baş etme yalnızca kişi açık olmadığında gerekli.

31 Mayıs 1997
S: (L) Bu gece kavrama seviyemi aşıyorsunuz! Önceki bir celsede Edgar Cayce'nin açıkladığı şekliyle "Belial'ın oğulları" ve "Birin yasasının oğulları"yla ilgili ve bunun felsefi mi, yoksa ırksal bir ayrım mı olduğuna dair bir soru sormuştum. Bunun başta ırksal bir ayrım olduğunu, sonradan ise felsefi ve dini bir ayrım haline geldiğini söylemiştiniz. Yüzyıllar boyunca tüm dinlerin durumuyla ilgili bilgileri bir araya getirdiğimde, monoteist fikrin, ki görünüşe göre bu da "Bir'in yasasının oğullarının" temel fikri oluyor, hayatımda
rastladığım en zekice ve aldatıcı kontrol aracı olduğu şeklinde bir sonuca varıyorum. Nereden gelirse gelsin bu insanlar tek tanrının olduğunu ve bizim de onun hizmetkarları olduğumuzu söylüyorlar. "Bize paranızı verin, biz de ona öbür dünyada size iyi davranmasını söyleyelim!"
C: Eğer kişi aldanırsa, çok zekice. Eğer aldanmazsa, aptalca.

S: (L) ...Demek "Bir'in Yasası'nın Oğulları" monoteist yahudiliğe döndürüldüler, bu da sonra Hristiyan dini mitosuna dönüştürüldü ve bu Atlantis zamanında beri sürdürülen bir tema.
C: Işık rolünü oynayanlarca örülmüş bir hikaye.

S: (L) "Işığın melekleri" gibi görünüyorlar. Ve tarihteki herşey bu grup tarafından yeniden yazılmış.
C: Başkalarının kontrolü altındalar. Tahmin et kimin?

19 Temmuz 1997
C: Daha yakın. Herşeyin, tekrar ediyoruz, herşeyin bir ilüzyon olduğunun farkında değil misiniz hala?!?

S: Bir seviyede evet. Ancak hala şunu soruyorum; neden bizim içinde bulunduğumuz ilüzyonda veya onların içinde bulunduğu ilüzyonda... (A) Bir yandan her şeyin ilüzyon olduğunu söylüyorlar, bir yandan da ruh ve
maddenin var olduğunu söylüyorlar. Bunlar da mı ilüzyon?
C: Evet.

S: (A) Tanrı da mı ilüzyon?
C: Evet.

S: (A) Kimin için?
C: 7. Seviyede olmayanlar için. Öğrenişiniz doğal olarak deneyimlerinizi belirliyor. Birşeye ihtiyacınızın olmadığı bir duruma ulaştığınızda doğal bir şekilde bunu aşacaksınız. Fakat kavrayışın bir fonksiyonu olarak bu kavramı kullanmaya devam edersiniz.

S: Demek ben de bir ilüzyonum! Ve kavrayış da bir ilüzyon! (L) Soruma dönersek: Kertişleri KERTİŞ olarak kim yarattı?
C: Her şey gerçektir, dolayısıyla ilüzyon gerçektir.

S: (L) Her şey ilüzyonsa, bu ilüzyon nereden çıkıyor ve nereye çıkıyor?
C: Bilinciniz.

S: (L) Bu bilinç nereden çıktı?
C: Bilinç mutlaktır, merkezi noktadır.

S: (L) Merkezlendiği yer neresi?
C: Erişim dahilinde.
S: (L) Erişim nedir?
C: Enerjiye yol açan istem.
S: (L) Bu enerji neyden yapılma?
C: Bilinç.
S: (L) Bu bilincin var olmadığı bir zaman oldu mu hiç?
C: Hayır, ama zaman hiç olmadı.
S: (L) Bilinci tüm bu ilüzyonları hayal etmeye iten neden neydi?
C: Denge ihtiyacı. Enerji bir boşluk içinde var olamaz, bu nedenle (nabız gibi) atması gerekir. Dalgaların varlığı da bundan kaynaklanıyor.
S: (L) Demek tüm ilüzyonların yaratılma nedeni denge ihtiyacıydı. Bu da dengesizliği akla getiriyor; boşluğun içinde dengesizliğin olduğunu...
C: Hayır.
S: (L) Denge ihtiyacının arkasındaki neden nedir?
C: Tam olarak ihtiyaç değil, sadece doğal bir işlev.
S: (L) Nabızsal atma olduğunda dalga var oluyor ve dalga da zamanı ima ediyor.
C: 3. yoğunluk ilüzyonunuzun düğüm noktası da burası. Neden atışın herhangi bir parçasının diğer tüm parçalarla eşzamanlı olarak meydana gelmediğini varsayasınız? Parçalardan herhangi biri (herhangi birşey) olduğunda, tümü olur. Zaman ilüzyonunu tamamen terk edene kadar ilerleme
kaydetmeyeceksiniz.

S: (L) Soruma dönecek olursak…
C: Hayır, kabul edilebilir bir yanıtlar dizisi varsaydığın sürece sorun yanıtlanamaz.

19 Aralık 1998
S: (L) Tamam. Sanırım bunun gerisini kendi beyinlerimizi kullanarak bulabiliriz. Bir sonraki soru... Bir okuyucu şöyle yazmış: "[Belirli bazı öğretiler]'de insan kompozit bir varlık olarak görülüyor. Bu kompoziti oluşturan unsurlardan biri, "yönetimde" olduğu kabul ve ümit edilen bir varlık, diğer unsur ise Bilinçliliğin / Bilinçsizliğin çeşitli hallerindeki çok sayıda ayrı varlıklar, ki bu Ouspensky'nin ‘Olağanüstünü Arayış' kitabında yaptığı tanımla da benziyor." Kasyopyalılar olarak sizin söylediğiniz şeyle [Belirli diğer
öğretiler]'de söylenen şey arasındaki kritik farklardan biri şu ki, o öğretilerde, kişinin nihai olarak Bir olmadığı, evrimin üst aşamaları boyunca bile birey olarak kaldığı ve bir "tanrı" olarak evrimleştiği öğretiliyor.
C: Büyük Kalp Atışı bireyselliği geçici bir oluş durumu haline getiriyor.

S: (L) Büyük Kalp Atışı'nda bireyselliğin geçici bir hal olduğunu söylüyorsunuz. Yani herşey Bir ve Birlik durumuna geri dönüyor.
C: Evet. Ve öyleyse, her zaman doğru. Sonuçta herşey "Tanrı."
S: (L) Ama evrimin üst aşamalarında bireysel bir tanrı olarak evrimleşmiyorlar mı?
C: Bunun amacı ne olabilir?
S: (L) Sanırım birey olarak kalma ve bu şekilde "tanrı" haline gelmeye takıntılanıyorlar ve bu temelde güç ve kontrol konusuyla ilgili... bir tür nihai KH.
C: Eğer zaman ve lineer gerçeklik doğru olsaydı belki bu işe yarardı, ama...

13 Kasım 1999
C: Hayır. Koruma farkındalıktan gelir, diğer türlü değil.
S: (L) Bu bana ilginç bir fikir gibi gelmişti, o yüzden sormak istedim. Bu belgedeki diğer bir fikir, ataerkil, monoteist dinin genel bir koruma örtüsü sağladığı şeklinde. Bu değerlendirmeye göre, ataerkil monoteizm dünyaya yerleştirilir yerleştirilmez, dünyadışılar çekildi. Bu geçerli bir kavram mı? Ataerkil monoteizm dünyadışıların bizim gerçekliğimizi istila etmeye karşı bir koruma mı sağlıyor?
C: Bu karışık bir kavram. Eğer sonuç temas fırsatının kapanmasıysa, dünyadışılar neden monoteist ilkeler yerleştirsin ki?
S: (L) Ben de bunu düşünmüştüm. Temas kurmak için Tanrı, İsa veya melekler veya Kutsal Ruh'tan daha iyi bir kılık mı var? Bana göre monoteist dinler gerçekliğimizin dünyadışılar tarafından istila edilmesini kolaylaştırdı. Ama diyorlar ki, monoteizmin kurulmasından sonra AÇIK dünyadışı teması çok daha azaldı ve o yüzden de böyle bir sonuç çıkarıyorlar.

C: İki olay ya tesadüfi ya da yanlış ölçülüyor.

5 Ağustos 2000
S: (L) Kral Davut konusunu da incelemem gerekiyor. Robin Hood gibiymiş. Peki, İbrahim'in Tanrı'yla konuşması konusu nedir? Monoteizm bundan mı doğdu?
C: Yakın.
S: (L) Yani İbrahim ve kabilesiyle birlikte başladı. Hitit diyarından gelip kabilesine katılan Levi kardeşleri oldu mu?
C: Yakın.
S: (L) Bu hikayede değinmem gereken ama değinmediğim herhangi bir ayrıntı var mı?
C: Davut bir Levi'ydi.
S: (L) İbrahim'in soyundan mı geliyor?
C: Hayır.
S: (L) "Hitit diyarından" mı geldi?
C: Yakın.
S: (L) Ailesi Filistin bölgesine geldikten kaç nesil sonra doğdu?
C: 5.
S: (L) İbrahim'in akrabaları mıydılar?
C: Kısmen.
S: (L) Uzaktan akrabalık. Peki Davut ne yaptı? Gelip insanları mı birleştirdi?
C: Evet.
S: (L) Ahit Sandığı onlarda mıydı? Bu cisim 4. yoğunluk tarafından bu insanlara mı verildi?
C: Yakın.
S: (L) Esas olarak kime verildi?
C: İbrahim.
S: (L) Kim verdi?
C: Sara.
S: (L) Rachel'in babasının evinde yaptığı hırsızlık hikayesi aslında Sara'nın Akhenaton'dan Ahit Sandığı'nı çalması hikayesi mi?
C: Evet.
S: (L) Akhenaton'un hırsla onları takip etmesine şaşmamak lazım. Demek Sara'nın peşinde değilmiş, Ahit Sandığı'nı geri almak istemiş.
C: Evet.
S: (L) O cismi Akhenaton'a kim verdi?
C: KH 4. Yoğunluk.

S: (L) Burnuma kötü kokula geliyor! Davut'un büyükannesi Ruth'un bir Moablı olduğunu okuduk. O hikaye de başlıbaşına bir gizem. Pekala, Yahudi'lerin hapsedilme, köleleştirilme, ezilme vs ile ilgili anlattığı hikayenin kökeni nedir? Esaretle ilgili bu kabile anısının kaynağı nedir?
C: Sümer kavramı.
S: (L) Bu anlamlı. Sümerlerin Kutsal Kitap hikayelerindeki karışıma katkıları bu esaret fikri yani. Sümerlilerin genetik olarak kölelik için yaratılmayla ilgili kadim bir efsaneleri var. Tanrıların hizmetçileriydiler... Diğer bir soru: Çin imparatoru Huang Ti'nin kullandığı söylenen "12 ayna" ne işe yarıyordu?
C: Enerji toplama.
S: (L) Gerçekten ayna mıydılar?
C: Hayır.
S: (L) Gören insanlar onları ayna olarak algıladı o halde veya bununla ilgili aktarılan bilgi bozuldu. (A) Ne
enerjisi topluyorlardı?
C: Elektromanyetik.
S: (L) Bu enerji ne için kullanılıyordu?
C: İmparatorun aracı ve diğer makineler için enerji.


23 Ağustos 2001
S: (L) Nereden bağlantı kuruyorsunuz?
C: Kasyopya.
S: [Laura aniden yoğun bir sıcaklık hissettiği için kapının açılmasını istiyor.]
C: Hayat dindir.
S: (L) Bu ne anlama geliyor?
C: Yaşam deneyimleri kişinin Tanrı'yla etkileşimini yansıtır. Uykuda olanlar, yaratılışla etkileşimleri konusunda çok az inanca sahiptir. Bazıları dünyanın hakkından gelmeleri, görmezden gelmeleri, susturmaları ya da sona erdirmeleri gereken birşey olduğunu düşünüyor. O bireyler için dünyalar sona
erecek. Hayata ne veriyorlarsa tam da o olacaklar. "Geçmişteki" bir hayal olacaklar. Objektif realiteye her yönüyle sıkı bir ilgi gösterenler "Geleceğin" gerçekliği olacaklar.

28 Eylül 2002
-YAPISALCI KELEBEKLER-

İçtenlik yazıları ve yazarlığı açık/özgür kaynak kodlu yazılım mantığının ve duygusunun tam aynını paylaşarak, mülkiyetsiz, anonim, yazarca sahiplenilmeyen, isteyenin istediği gibi izinsiz alıp dağıtıp çoğaltabileceği ve isterse kendi geliştirebileceği, katabileceği imzasız yazımlar olma felsefesi taşır. Özel olarak kaynak kişi alıntı kaynağı belirti tutulmamışsa yayımsız basımsızdır. İnternette yazılmıştır. Dileyen kullanır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:40 .