Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Dünya Dinleri, Mitoloji & Antik Uygarlıklar > Mitoloji & Esoterisizm

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 19-11-2018, 19:30
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart Karanlık çağları bilir misiniz?

Karanlık çağları bilir misiniz?

Her yerde boy gösteren o amansızlığı!
Işıksızlığı, ümitsizliği, belirsizliği.
Tanrılar henüz gökler de görünmemişler, elçileriyse yere inmemişler.
Tarihçiler bile boş vermişler, onların ilgilendiği medeniyetler tarihi.
Yazının olmadığı, hesabın yapılmadığı, ölümün kol gezdiği zorlu zamanlar.
Bir ağaç kovuğunda, bir mağara koynunda, bir derenin kenarında ki yaşayışlar.
Kan kırmızısı gözlerin, nasırlı elleriyle, tehlikeler karşısında ki dik duruşlar.
Her zaman tetikteydi mızraklar, çünkü koruması gereken birileri de vardı etrafta.
Onlar da bir aileydi! Sahi aile ne demekti, bilmiyordu ki aile ne?
Çocuklar büyütüyordu ama o onu da bilmiyordu, baba ne? evlat ne?
Ateş etrafında, mistik hikayeler anlatmayı da çok bilmiyordu.
Garantisi yoktu yaşamın, peşinde koşmadan yemekte yoktu.
Düşünmek gerekmiyordu, yol gösteren içgüdüleri zaten baskındı.
Sadece öncekileri takip etsin, onların taklit etmesi yeterliydi.
Sıkı takipçiydi, iyi iz sürerdi.
Buna mecbur kalmıştı.
Bunu iyi öğrenmişti.
Ama taklit yetmiyordu ki, yaşam tuhaf şeyler de getiriyordu sürekli.
Ne edecek, ne yapacak, nasıl bir yol çizecekti.
Tek bir yol göstericisi vardı ama o içinde ki ses değildi!
Onun içinde ses yoktu!
O içinde ki sesten bile yalnızdı, öyle bir yalnızlıktı, yalnızlığı.
Kendinden bile izoleydi.
Rüyalar da görüyordu elbet ama anlamsızdılar.
Ona anlam verecek, yoracak bir iç sesi, arkadaşı, dostu yoktu.
Dostsuzdu!
O kadar yalnızdı.
Dışında ki derisi kadar, karanlıktı içinde ki karanlık.
İçi dışı aynıydı adeta.
Kendiyle konuşamıyordu o!
Karanlık çağlarda el yordamıyla yaşamaktı, yaşamaklığı.
Tutunabildiği tek dal anca buydu.
Dürtüler!
Sezgiler!
Bir yere gittiyse, gitmesi gerektiği için gitti.
Bir şey yaptıysa, yapması gerektiği için yaptı.
Düşünmedi hiç, varlık ne, yokluk ne!
Yargılamadı hiç, yaşam ne, ölüm ne!
Çok az düşünüyordu ama öz düşünüyordu.
Yeterliydi ona.
Düşünce girdaplarına girmedi hiç.
Ben kimim diye, hiç sormadı kendine!
Kime soracaktı?
Olmayan kendine mi?
O sezgilerini dinledi, onu takip etti.
İçgüdüsü öngörüsü oldu, sezgileriyse can yoldaşı.
En sevdikleri ölüveriyordu, kimseler demiyordu ki şöyle yap.
Ağlamayı bile bilemiyordu, gözlerinden yaşlar da gelmiyordu.
Ruhsuz değildi elbet ama onu ona öğreten de olmamıştı henüz.
O duyguları daha tam bilmiyordu.
Ona da gerek yoktu, olsaydı öğrenirdi.
Bekliyordu o kadar, kalkar belki diye ama yok hareket yok!
Bilemiyordu ne yapacağını.
Kalk kalkmaz!
Duy duymaz!
Gel gelmez!
Buz gibi olmuştu, ateş yaksa acaba ısınır mıydı?
Bir iki dürtüyordu ki uyansın.
Yok duymuyor.
Yalnızlık!
Ey yalnızlık!
Yalnız kalmıştı ama ağlayamıyordu.
Ağlamak!
Onun zorlu yaşamında lükstü ağlamak!
Zayıflıktı.
Zaafiyetti.
Adının bile bilinmediği, bir boşluk duygusuydu o.
Nedensizliğin, kimsesizliğin, çaresizliğin ilk hali.
Terk edilmişliğin bizatihi kendisi!
Yalnızlık!
Adı olmayan, cismi olandı!
Heyhat !...
Neredesiniz!
Ses yok!
Sessizlik!
Cevapsızlık!
Dinlerin görmediği, Bilimin önemsemediği ilklerdi onlar.
Doğanın çocuklarıydılar, şehrin çocuklarından farklıydılar.
Sevdiği ölünce, şehrin dışına gömüp, terk etmezdi onlar.
Onlara göre vefasızlık olurdu bu.
Ya yanlarında taşırlar.
Ya evlerinde gömerler.
Ya da yerler.
Ama bırakıpta terk etmezlerdi.
Bu da ya korkusunu yenmek içindir, ya da sevdiğini göstermek içindir.
Ölü yalnız bırakılmazdı, kendi de yalnız kalamazdı.
Zaten yeterince yalnızdılar.
Ya her zaman onun yanında olmalıydılar.
Ya da her zaman o yanlarında olmalıydı.
Yalnızlık başka türlü nasıl aşılabilirdi?
Çaresizlik başka türlü nasıl çare olabilirdi?
Onun dünyası böyleydi.
Zordu, çetindi, amansızdı.
Zorlu zamanlarda ki zorluklardı yaşadıkları.
Başkalarından öğrenmedi bunu.
Deneye yanıla öğrendi.
Ataları da böyle yaptı.
Evet atalar!
O kültüre aitti.
Atalar kültü.
Bu kültür hiç bir yere yazılmadı.
İçgüdüseldi o, bir sonrakine devretti.
O atalarının evladı, evlatlarının atasıydı.
Sahip çıkmalıydı kültürüne.
Bir gün onların yanına gidecekti.
Yanlışta yapmamalıydı.
Onlar ne yaptıysa, o da onu yapmalıydı.
Şehirli ona vahşi dedi, yamyam dedi, dedi de dedi.
Ama demedi ki onun dünyası böyle!
O yalnızdı!
O yalnızlığını anca atalarıyla aşabilir.
Şehirli ne bilsin izole yalnızlığı!
Ona göre yalnızlık bilinen bir şeydir.
Paylaşılabilir, anlatılabilirdi.
Birileriyle konuştukça o aşılabilirdi de.
Ağlama, iç çekme, kahretme, isyandır.
İlk insanların yalnızlığı, ilkin ilk halidir.
Şehrin yalnızlığı su katılmış, rafine edilmiştir.
Sâf yalnızlıkta, sen bile yoksundur.
Çıldıramazsın, çığlık atamazsın, deliremezsin.
Değil paylaşmak. adını bile yapmazsın.
Ahh! diyemezsin!
Off! çekemezsin!
Kapris yapamazsın!
İsyan edemezsin!
Düşünemezsin!
Evet düşünemezsin!
O bile yoktur.
Şehirli ne bilsin bunu!
Düşünür, düşünür, off yalnızım der!
Bu yalnızlık değil, yalvarış, yakarıştır!
Can sıkıntısı, eş, dost alışkanlığıdır.
Oysa izole yalnızlık.
Hiçliğin tam ortasında, isimsizliğin koynundadır.
Sessiz, sözsüz, düşüncesiz.
Belki bir bakış atma.
Donuk, mat, gri.
Gayri iradi öylesine.
Bakmakta denmez buna.
O yöne başı çevirmektir.
Duygusuz, hissiz, ruhsuz.
Sonra yok!
Önce yok!
Şimdi yok!
İçsel ses yok!
Düşünce yok!
Terk edilip gitmiş.
Bir et parçası gibi.
Nefes alıp veren.
Hepsi 0!
Bir bitki gibi.
Sakin, statik.
Varlıkları bilindi.
Yoklukları önemsenmedi.
Onlar böyleydiler.
Karanlık çağlarda doğdular, yaşadılar, öldüler.
Bunun onurunu, gururunu, deneyimini yaşadılar.
Elan da yaşıyorlar.
Kimsesiz, kimliksiz, kendiliksiz!
Böylede yaşanabilirliğin efendileri.
Onlar doğaya aittiler.
Onun çocuklarıydılar.
Doğanın çocuklarıydılar.
Ama sahip çıkmadılar doğaya.
Aidiyet beslemediler ona.
Nefrette etmediler ondan.
Barışık kaldılar.
Buraya ait değildiler.
Sorun şu ki?
Onların ait olduğu bir yerde yoktu!
Hiçte olmadı.
Bunu da biliyorlar.
Bunun bilinciyle de yaşadılar.
Aitdiyetsizliğin belirliliği.
Öyle bir yaşam.
Aldığını geri ver!
Geriye bir şey kalmasın!
Hepsi bu!
Bir nefes.

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 19-11-2018, 19:48
Turdur Turdur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 10 Nov 2017
Mesajlar: 1.822
Standart

Felâsife gene doğaya susamışsınız. Gene şehirleri pataklamışsınız.
O kadar değersizleştirilmiş ve yaşam mekanlarımız dejenere hale gelmiş ki, safı ve bozulmamışı arayıp duruyoruz. Yada görünce yamyamsın vahşisin diyoruz. Bizde bilmiyoruz neyi arayıp neye susadığımızı. Çünkü doğamızda değiliz.


"İçinde ışığı olmayan insanlar, kalabalığa karışıp ışık edinmeye çalışırlar."
Arthur Schopenhauer
-
"İtin kuyruğuna basma, arkandan havlar durur."
Tecrübe
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 19-11-2018, 19:56
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Sevgili Turdur

Evet şehirlerin biraz pataklanması, kabuğunu kırması, etrafını görmesi gerekiyor. Kendinden de kurtulması lazım.
Şehir her şey değil, bu küçük resim. Büyük resme gelmeli artık.

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 24-03-2019, 16:28
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

İLKEL ÇAĞLAR - MODERN ZAMANLAR / BUSHMANLAR

70 li yıllarda keşfedildiklerinde henüz ateşle bile tanışmamış, oldukça ilkel bir toplum Bushmanlar.
Tarım ve hayvancılıkla hiç bir ilgileri yok, bilgileri de yok, aksine ihtiyaçları da yok, onlar bildiğimiz anlamda kitaplarda geçtiği üzere, TAM Avcı/Toplayıcı bir topluluk, ihtiyaçlarını böyle gideriyorlar.
Şu an da esas yerlerinden de sürülmüş, Kalahari çölü etrafın da yaşamaya itilmişler. Çöle de uyum sağlamışlar.
Avlarını küçük zehirli okları ile avlıyorlar, fakat gerektiği zamanlarda avlarını 40-50 Km. kovalama becerilerine de sahipler, uzun mesafe koşucuları, günlerce takipte yapabiliyorlar.
Hiç bir hayvanın dayanamayacağı bir dayanıklılığa da sahip bu cılız insanlar.

Bu dünyaya ait değiller, bu her hallerinden belli oluyor.
Onlar karanlık çağlardan beridir, aynılar.

Değişmeyen tek şey değişimin kendisine inatla değişmemişler, direniyorlar.

Nat-Geo da yayınlanmıştı bu belgesel "Hazen Audel ile Kabile Yaşamı - hayatta kalma"


Bu danslarına da dikkat edilirse buna Zürafa dansı demişler, onu taklit etmişler, kızlar yönlendiriyor aslında dansı.


Burada ise GENE Zürafa dansı eşliğinde, bir şifa dansı, daha doğrusu toplu bir Şamanik şifa ayini bu.
Yaşlı Şaman ve yardımcıları iş başında....

Korku unsurları barındırdığı için, bu tip görüntüler, sesler rahatsız edebilir, orada ki ayılmalar, bayılmalar numara değil yani, Turistik bir show da değil, bilakis Şamanik tedavide ki aşamalardır.

Bu bir korku tedavisidir!

Karanlık çağları bilir misiniz?
Onun korkularıyla yüzleşe bilir misiniz?


Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 24-03-2019, 18:15
Rapi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Rapi Rapi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Mar 2019
Mesajlar: 546
Standart

Manidar analizler. Kaleminize sağlık.
Şehirli her şeye kolay sahip olmanın şımarıklığında tatminsiz ve mutsuz, yoksulluk değil onunki yoksunluk da.
Belki bilebilseydi azı ve emeği ,ama yeterince bilebilseydi ve yalın umutların bazen ne çok emekten geçtiğini belki de mutsuzluğuna hayıflanmazdı.
İnsan ki bir macera, akıştan akışa, kuşaktan kuşağa. Derya denizler kadar engin halleri, acıları söndürmek için bitip tükenmez arayışlarda. Anlamlandırmak için tarihi yaşıyor, sonra yazıyor.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 24-03-2019, 23:13
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.708

Onur Üyeliği 

Standart


https://odatv.com/valili-kuru-fasuly...-17031803.html

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 25-03-2019, 11:56
Felâsife - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Felâsife Felâsife isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jan 2014
Bulunduğu yer: Hayret!
Mesajlar: 4.039
Standart

Rapi´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Manidar analizler. Kaleminize sağlık.
Rica ederim.

Akşam bir abimizle telde epeyce sohbet ettik, konu analogtan dijitale geçişti, ben onun kadar eski değilim, o tamamen Türkiye'ye ilk giren PC ve Net ile tanışmış, elan da bu bağını iş münasebetiyle sürdürüyor.
Sohbet esnasında, gençler, yeni nesil net bağlantısından, pc yavaşlığından şikayet ediyorlar, ben de siz yavaş net/pc görmemişsiniz diyorum, diyormuş.
Şimdiki nesil analog nedir bilmiyor, dijital dünyada kaybolup gidiyor. Tipik tüketim toplumu buhranları, çabuk sahip ol, çabukta tüket, hepsi bu.

Aslında bu işlerde biraz geriye bakılabilseler, şimdi de ki mutsuzlukların çoğu zaten kalmayacakta, hep ileri bakmaktan geriye bakmaya fırsatları kalmıyor ki.

Bu da bir nevi çaresizlik, hep ileri bakmanın getirdiği çözümsüzlük.
İnsan dört bir yanına bakabilmelidir oysa.

Sevgili @Spartacus
Verdiğin haber sanırım, şimdide karanlık var demek istedin, karanlıkla özdeşleştirip ekledin.
Ben buna karanlık değilde, KAOS diyorum, şimdi olanların KAOS la bağı var, çünkü şehirler kurulduğundan bu yana, bu geliştikçe gelişti, KAOS tırmandı, artık o da kendini buldu. Otomatikleşti, organize oldu.

Bu gün şehirler karanlık yerler değiller, bilakis aydınlık yerler, herkes yolunu çizmiş, kendince doğru yolunu bulmuş, bunun için de mücadele ediyorlarsa, savaşıyorsa, hayaller kuruyorlarsa, Modern çağlarda her yer aydınlanmış demektir.

Karanlık çağlar adı üstünde hakikaten karanlıktı, inançsız, ideolojisiz, ışıksız...

Sevgiler

Derinde ittifaklar var, yüzeye çıktıkça ayrılıklar.
Zıtlar temelde aynıdır, gayrı hikayedir ayrılıklar.
Artık yersen bu ayrılıktır, yemezsen de aynılıktır.
Aynılaşanlar ayrı olamaz, kandırmacadır ayrılıklar.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 25-03-2019, 16:44
Neva - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Neva Neva isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 03 Aug 2010
Mesajlar: 14.706

Başarı Ödülü 

Standart

Tunc Soyer Izmir'e tarim universitesi kuracagiz deyince, koy enstitulerinin pilav gununden korkmuslardir. Ne de olsa oradan mezun insanlarin deneyimleri onemlidir.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 25-03-2019, 16:47
ForumKirpisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ForumKirpisi ForumKirpisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Nov 2018
Bulunduğu yer: Merkez/Çin
Mesajlar: 1.838
Standart

bitane vasıfsız köy enstitüsü mezunu görmedim ya hepsi lord gibi. ama çok geçmişte kalmış.
köy enstitüleri, köy öğretmen okulları kapatılmasa galiba almanyayı falan tokatlıyoduk.

şiveli aksanlı konuşulan yerde adamlar eski trt spikerleri gibi konuşuyolar yani.

Nasıl olsa Bade' lenen daha evvel de bade' lenmiş Hatta bazıları '' Nur Çeşmesinden '' içerek ?? nurlanmışlardırlar
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 25-03-2019, 17:26
kartopu kartopu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Dec 2014
Mesajlar: 3.695
Standart

Hangisi daha iyi

Karanlık çağda.
Biriktirmek yok, tanrı yok, ihtiyacından fazlasını almak yok, sitrest yok, Sadece yaşamak yaşamı uzatabilmek var birde çoğalmak.

Ya Modern çağda.
Doyumsuzluk, Hepsini istemek, İktidar için yalan söylemek, iftira atmak, tanrı pazarlamak, öldürmek öldürmekten zevk almak, Bir ideal uğruna kendine bağladığın pimi çekerek toplu katliam yapmak, Irkçılık, ulusçuluk meshepçilik, sadistlik. Sınırsız rekabet, Kıskançlık gibi bir çok şey.

Hangisi daha insani.



Köy enüstrileri çağı kapandı o okulları ne hatırlayan var ne özleyen Tarih sürecini tamamladı.
Dünya artık küresel sınırlar pek işe yaramıyor eğitim de, üretin de, tüketim de. Her şey küresel ölçekte bakılıyor. Uydulardan gözetleniyor pek gizli bir şey kalmadı .

Artık yarış yeni zaman ölçeğinde yapılıyor.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:04 .