Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Dünya Dinleri, Mitoloji & Antik Uygarlıklar > Mitoloji & Esoterisizm

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #21  
Alt 27-04-2008, 23:33
meaculpa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
meaculpa meaculpa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 20 Feb 2008
Mesajlar: 929
Standart Re: yaratıcılarımız uzaylı mı ?

vartor";p=&quot´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
; Ilk amino asitlerin dusen meteorlardan gelme ihtimali *mevcut.

Spekulasyonları şimdilik bir kenera bırakıp Vartorun *bu cümlesinden hareketle *NASA destekli araştırma Geochimica et Cosmochimica Acta dergisinden şu yazıları eklemek istiyorum.

Dünya tarihinin en yoğun meteor yağmurunun 3.7 milyar yıl önce, Dünya’da yaşamın gelişmesine etki ettiği düşünülüyor. Meteor yağmuru yeryüzünde ilk bakterilerin ortaya çıktığı dönemle aynı zamana rastlıyor. Bu tesadüfe istinaden kimi araştırmacılar Dünya’ya yaşamın bu meteorlarla taşınmış olabileceğini savunuyor.


Oregon State Üniversitesi uzmanları, 1960 ve 1970’lerdeki Apollo uzay aracıyla Ay’a gidip gelen astronotların getirdiği 50’den fazla kaya örneğini inceledi. Radyometrik tarihlemede yapılan kaya örneklerinin 3.8 ila 4 milyar yaşında olduğu anlaşıldı. Ay’dan gelen kayalar arasında kimyasal farklılıklar tespit etti. Oregon State Üniversitesi uzmanı Robert Duncan, kayalar
ın bazılarının Ay’ın geneli ile benzerlik göstermediğini vurguluyor.

Bilim insanları, aynı zamanda 2002 yılında ilginç bir bulguya rastlamıştı; tortul kayalar arasında normal şartlarda Dünya’ya bulunmayan 3.7 milyar yıllık bir tungsten türü çıkarıldı.

AY’IN KRATERLERİ ORTADA
Ay yüzeyindeki binlerce irili ufaklı krater, uydunun astronomik tarihinin kaydını tutuyor. Ay’da sürtünme yaratacak hava, aşınma yaratacak su ve yüzeyi sürekli değiştiren depremler olmadığı için, kraterler genel itibariyle ilk günkü tazeliğini koruyor.

DÜNYA’DA İSE KANITLAR SINIRLI
Bilim insanları Ay’ın yüzeyini delik deşik eden yoğun meteor yağmurunun Dünya’yı etkilemiş olduğuna emin; fakat bu yağmurlara dair yeryüzünde kanıtlar oldukça kısıtlı. Bunun başlıca nedeni de, hava ve suyun yıpratıcı etkilerinin jeolojik kanıtları süpürmüş olması.

Dünya yüzeyinin 3.7 milyar yıl önce, yaklaşık 100 milyon yıl boyunca Ay’a benzer bir şekilde, kimi 10 kilometre çapında krater delikleriyle dolu olabileceği vurgulanıyor. Bilim insanları, meteor yağmuru sürecinde Dünya’da gelişmekte olan yaşam formlarının, yoğun meteor yağmurundan ve etkilerinden dolayı yok olmuş olabileceğini belirtiyor.

YAŞAMI BAŞLATMIŞ OLABİLİR
Meteor yağmuru sırasında yaşam formları vardıysa, ancak okyanus tabanında veya yeryüzündeki çatlakların içlerinde varlığını sürdürmüş olabilir. Ancak, bilim insanları bu durumda dahi yaşam formlarının meteor yağmurunda ayakta kalabilmesini düşük bir ihtimal olarak görüyor.

Bu durumda bilim insanları şu önermeyi dile getiriyor; Dünya’da yaşam varolmuş olsa dahi, bu yaşam formları meteor yağmuruyla yok olmuş ve sonrasında sıfırdan başlamış olabilir.

Bilim insanlarının ortaya attığı en çarpıcı fikir ise, meteor yağmurlarının yaşam formlarını ortadan kaldıran değil, başlatan bir süreç olduğu. Duncan, meteorların yaşamın gelişmesini sağlayacak bazı kilit molekülleri yeryüzüne getirmiş olabileceğini savunuyor.

METEOR YAĞMURUNUN KAYNAĞI BELİRSİZ
Meteor yağmurun nereden kaynaklandığı da ayrı bir soru işareti, kimi tahminlere göre 10’uncu ve 11’inci gezegenler birbirleriyle çarpışmış veya Güneş Sistemi’nin dışına doğru hareket eden Neptün, Kuiper Kuşağı’ndaki göktaşlarını uzaya savurmuş olabilir.

BEŞİNCİ GEZEGEN
Bir diğer olasılığa göre, Merkür, Venüs, Dünya, Mars hattında eskiden var olan beşinci bir gezegen Güneş’le etkileşim içinde dağıldı ve parçaları meteor yağmuru oluşturdu. Muhtemel Beşinci Gezegen’in artık parçalarının, bugün Mars ile Jüpiter arasında var olan meteor kuşağını oluşturduğu düşünülüyor.

GÜNEŞ SİSTEMİ’NDE KAOS
Son bir olasılık ise, 4 milyar yıl önce Jüpiter ve Satürn’ün yörüngeleri senkronize bir etki oluşturdu ve ortaya çıkan kütleçekim etraftaki diğer gezegenlerin yörüngelerini bozdu ve Güneş Sistemi’nde geçici bir kaos oluşturdu. Kimi gezegenler parçalanarak meteor yağmuru oluşturdu.




Evet olaya bu şekilde yaklaşınca uzaylı oldugumuzu, dolaylı yollardan kesinlikle söyleyebilirz. Sanki dünya uzayda degilmiş gibi bir hisse kapıldım bu cümlemi yazarken *

Bu arada vgm; kavga ettiğimiz vakit, etkilerini değerlendirmen için sana bırakıyorum.
Alıntı ile Cevapla
  #22  
Alt 28-04-2008, 00:46
Chaos Chaos isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Apr 2008
Mesajlar: 174
Standart Re: yaratıcılarımız uzaylı mı ?

Saf ve mikroptan arıtılmış suyu dondurup tekrar çözerek en ilkel canlı formları oluşturabilmek mümkündür. Ancak suyun yüksek miktarda tuz ihtiva etmemesi gerekir. Böyle bir deney yapılmıştır. Kontrol deneyi olarak da saf su içinden hava geçirilmiş birkaç virgül ve çubuk bakteri havadan bulaşmıştır. Buna rağmen saf suya yukarıdaki işlem uygulandığında içersinde birçok zarsı yapı bu yapının içinde atılımlı açılıp kapanma hareketi yani canlıya özgü özerk birimler oluşmaktadır. Eğer bu suyun içine karbon ihtiva eden maddeler atılırsa organik yapıların sayısı artmaktadır.

Canlı enerji madde birlikteliğinin özerk bir yapısıdır. Suyun yüzey gerilimi onun zarsı bir yapıda olmasından kaynaklanır. Bardağı ağzına kadar doldurduğunuzda moleküllerin krarlı yapıya kavuşmak için dökülmeden kubbe biçimini aldığını görebilirsiniz. Bu noktada su dondurulduğunda içersindeki yeryüzünden ve güneşten absorbe ettiği enerji kristalize yapı içinde hapsolmakta ve bir noktada toplanmaktadır. Bu durum saf mikroptan arıtılmış suyun *orta noktasında sarımsı bir leke olarak gözlenir. Tekrar çözülme başladığında absorbe edilen enerji homojen bir şekilde dağılamaz. Suyun moleküler bağ enerjisi içinde hapsolabilir. İşte bu enerjinin sürekli harekete yönelip entropiye uygun hareketi ile suyun zarsı yapısının neden olduğu engel arasında çok küçük birimlerde en ilkel canlı formları oluşmaktadır. Büyük enerji dizgelerinin kendinden küçük olanları çekmesi yüzünden bu küçük canlı geçiş birimleri dışardan enerji alarak yeni bağ enerjileri oluşturmaktadırlar. Evrimin en başında yeryüzündeki Denizler tuzlu olmayan sığ denizler olması nedeniyle bu gibi oluşumlar sürekli tekrarlanmaktadır. Tuz ise suyun yüzey gerilimini düşürmektedir. Bu nedenle göllerdeki organik çeşitlilik daima acı sulardakinden çok daha fazladır.

Yani bu deneylerden elde edilen sonuçlara göre cansız inorganik maddelerden canlı dolaysız olarak meydana gelmiştir. Asteroitlerde ve yaşam olmayan fakat minimum koşullarda bulunan Mars gibi gezegenlerde basit organizma izlerine rastlanma nedeni budur. Su ve daima kolayca bağ yapabilen karbon hidrojen,azot gibi elementler. Uzaydan gelen organikler içinde oraya nerden gelmiş sorusu olacağı için bu spekülasyondur. Ancak yeryüzü bu açıdan her daim cansız elementlerden canlı organizma türleri oluşturabilme koşullarına sahiptir.
Alıntı ile Cevapla
  #23  
Alt 28-04-2008, 05:53
meaculpa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
meaculpa meaculpa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 20 Feb 2008
Mesajlar: 929
Standart Re: yaratıcılarımız uzaylı mı ?

İyi ki spekulasyonları bir kenara koyalım dedik hemen bizide spekule ettiniz


Bahsettiğin deney adına sıkıntı yok yani illa meteor düştü demek gibi bir gaflet içinde olmadıkcada ben şu soruyu sorabilirim; yeryüzü cansız elementlerden, canlı organizmalar olusturmaya her daim muktedir koşullara sahip ise hep en içteki halka aranmayacakmı? aranacak elbette hemde daha uzun bir süre diye düşünüyorum ve bu anlamda da spekulasyonlar cok daha fantastik boyutlarada ulaşacaktır.



Dünya insanlığın beşiğidir. Ama hep beşikte yaşanır mı? K. Tsiolovski
Alıntı ile Cevapla
  #24  
Alt 29-04-2008, 00:50
Chaos Chaos isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Apr 2008
Mesajlar: 174
Standart Re: yaratıcılarımız uzaylı mı ?

Neyin en iç halkası? Dünyanın en iç halkasında katılaşmış sıvı metal çekirdek var

En içteki halka nedir diye sormanın ya da bilinenin içinden bulgular oluştukça yeni bilinmeyenlerin daha da artarak araştırılmasında bir mahsur yok. Ama gökten zembille ya da meteorla inen hayat gibi spekülatif düşünceler maalesef bilimsel bulgulardan daha çok konuşuluyor. Örneğin 1960 larda ortaya çıkan kaos teorisinin dinamikleri 1930 lu yıllarda Orgonomy bilimi tarafından bulunmuştu. Yine Hubble ın galaksi evrimleri teorisi 1936 da aynı bilim dalı tarafından reddedilmiş, 1959 da Hubble kuramı küresel ve disk galaksilerde daha çok yaşlı yıldızlar olduğu anlaşılınca bilgisayar simülasyonları sonucunda kendi kuramını tam tersine çevirerek genişletilmiş Hubble kuramı diye sunmuştu. Oysa 23 yıl boyunca kaos teorisini ve kuantum kuramını çok iyi irdeleyerek canlı dinamikleri açısından ortaya koymuş enerji işlevlerine ve kendi kendine özdüzenleme ilkelerine dayanarak orgonomy bilim dalı bunu söylemiş fakat fantastik ve mistik diye karalanmıştı.
Yine aynı şekilde halen canlıların çözülme süreçlerinde etkili olan saprofit bakterilerin havadan geldiği düşüncesi hakim. Oysa orgonomy ve kuantum ve kaos terilerine aykırı olan bu dışardan etkileme varsayımları halen geçerli sayılmakta. Canlıların organize yapılarının çözülme süreçleri,dokuların ayrışarak işbirliğine son vermiş düşük enerjili ilkel organizmalara geri çözünümü, ölümün ayrışma olduğu, saprofitlerin çoğunlukla ölü vücuttaki canlı hücre birimlerinden meydana geldiği,kanserin bunun başka biçimi olduğu, organizmanın enerji dizgesine sahip olmasından ötürü bunu yitirince öldüğünü deneysel olarak ispatlamış olan bilimsel çalışmalar gözden düşürülmekteler. Bugüne kadar kimse havada bol miktarda saprofit bakteri yakalayamadı. Ancak ölüm durumunda ve kanserde bu şekil amipsiler ve saprofitlere sürekli rastlanmakta bol miktarda. Mikroskopla ölü yaprak suya daldırılınca bir grup dokunun yapraktan ayrışarak amipsilere ve kamçılı ilkel prokaryotiklere dönüştükleri de gözlendi ve resmi çekildi. Bunların kontrol deneyleri yapılarak mikrop kapmadıkları anlaşıldı. Evrendeki gezegenlerin eşlenik olarak eğilmesinin,kutup ışıklarının, fraktal geometrinin ilk temelleri atıldı. Galaksilerin önce sarmal olma nedeni açıklanarak fraktal hareketin nedeni ortaya koyuldu. Evrimin enerji dinamikleri açıklanarak canlıların neden benzer morfolojilerde olduğu ortaya konuldu. Kütle çekiminin bir dış görünüş olduğu ve dolayısıyla evrenin genişleme ivmesinde kütle çekimi lehine yavaşlayamayacağı taa 1930 larda söylendi. Bu veriler eşliğinde verem kanser aids, şizofreni vb hastalıkların kimyasal yollarla ortadan kaldırılamayacağı da ortaya konuldu. Bütün bu somut kanıtlar gösterildi. Peki ne oldu?

Spekülasyonlarla bilimin dogmatik bakış açısı ve ticareti ile bunları yıllardır söyleyenler deli olmakla,şarlatan olmakla suçlandı, hapislerde süründürüldü. Cansızdan canlı oluşumunun ispatı,ölümün yaşam enerjisi ki bu ölçüledebiliyor; kaybedilişi olduğu anlaşılır ise evrim teorisinden de büyük bir tehdit olduğu düşünülerek hem bilimin dogmaları hem din, spekülasyonlarıyla,ticari bakış açıları ve ilaç sektörlerinin dayatması ile bu bakış açıları yok sayılarak sindirildi. Canlılar ölür, ölüm anı nedendir nasıl bir dinamiktir neden bilinmez dini spekülasyon, hastalıkların birçok ölümcül olanı genetik kader e bağlanır ırkçı spekülasyon, ortada hiç görünmeyen saprofitler yaşarken kişiye zarar vermez ama ölür ölmez hemen milyonlarcası musallat olur fakat aslında akyuvarlar da ölür ölmez kişi ölmemiştir bu nasıl işleyiştir bilinmez biyolojik dıştan gelen düşmanlar spekülasyonu, canlının cansızdan oluştuğu gözlenir ama yalandan haber uydurulup sanki hiç kontrol deneyi yapılmamış gibi mikrop kapmıştır denir havadan gelen meteordan bulaşan organizmaya dayalı canlı oluşumu spekülasyonu, vs vs.

Bilimin bu tür spekülatif varsayımları teorik ve deneysel çalışmalardan daha fazla kıymet verdiğinde üretken bilimsel anlayışlar gerici anlayışların boyunduruğuna girer. Bugün hala enerjiden bahsetmek modern bilimde tabu dur. Oysa insanların bedensel elektrik işlevleri heyecanlarını yaşama hissini ve devingenliğini sağlamakta ancak bu gibi durumlar gerçekle hiç ilgisi olmayan hayali ruh gibi kavramlarla açıklanmaya çalışılarak dinsel gericiliğe bırakılmaktadır. Aynı nedenden ötürü enerji işlevlerini dışlayarak sonsuz sayıda partikül sipariş eden modern fizik de bu boşluğu dolduramamakta sürekli statik evren görüşlerine,mutlak düşüncelere gömülmektedir. İşte bu yüzden de açıklayamadığı olayları eklektik birleştirmelerle varsayımsal olarak ortaya koymaktadır zaman zaman. Örneğin evrenin genişlediğinden hareketle tekil noktadan mısır gibi patlayan evren, sonra o olmadı balon gibi şişen evren o da olmadı sıra sıra dizilmiş paralel evren, her hesap uyuşmazlığında maddesel bakış açısı ve ideal sistemlere hiç hata bulamayıp partikül uyduran teorik fizik, canlıyı kimyasal makine zanneden tıp ve biyoloji vs. Mekanik-mistik bilim anlayışından sıyrılmak,fantazi ile mistisizm karışımı bilim skandallarından kurtulunmalı artık.
Alıntı ile Cevapla
  #25  
Alt 29-04-2008, 03:42
meaculpa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
meaculpa meaculpa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 20 Feb 2008
Mesajlar: 929
Standart Re: yaratıcılarımız uzaylı mı ?

Evet bende halka olarak katılaşan sıvı metalleri düşünmüştüm zaten yok öyle birsey tabi...


Bahsettigim olay senin tüm yazındaki temel serzeniş yani, bilimsel gerceklikler yerine spekulatikliklerin konusulması adına idi. Yani hep ee bunu kim yarattı yada bu nasıl olustu sorularını karsılayan mantık. Dünyada yaşamı başlatan uzaylılar ise, uzaydaki yasamı başlatan kimdi sorusu belkide. Hep bir halka daha içe yöneliş.

Bu konuları spekulasyonlar olarak tanımlayıp öyle konusuyoruz zaten nitekim bilimsel temelden uzaklasmamayıda ön koşul kabul ediyoruz. Bilinmeze dogru hep bir çekim söz konusu yada bilinir bazı şeyler fakat insan kendi içindekileride katıp olayı mistik bir hale getirmekten zevk alır. Bilimsel olarak ölçümü yapılsa bile bugünün verileri bir kenara itilmemelidir. Spekulasyonlar adınada konusurken ayaklarımız eger cok kayarsa acarız bir ıkı bilimsel makale evrim adına, okur iman tazeleriz falan dimi yani :wink: Bu anlamda burda yapacagımız spekulasyonları keyifli degerlendiriyorum ben adıma.


Orgonominin adını gecirmişken bize bu teoriden bahsetmeni istiyorum yani nedir iç dinamikleri. Enerjiyi merkez edindigi aşikar fakat aynı zaman da kullanıldıgı alanlarıda bildirebilirsin bize. Daha evvelde arastırdım biraz fakat türkçe kaynaklar çok kısıtlı.


Evrendeki gezegenlerin eşlenik olarak eğilmesinin,kutup ışıklarının, fraktal geometrinin ilk temelleri atıldı. Galaksilerin önce sarmal olma nedeni açıklanarak fraktal hareketin nedeni ortaya koyuldu. Evrimin enerji dinamikleri açıklanarak canlıların neden benzer morfolojilerde olduğu ortaya konuldu. Kütle çekiminin bir dış görünüş olduğu ve dolayısıyla evrenin genişleme ivmesinde kütle çekimi lehine yavaşlayamayacağı taa 1930 larda söylendi. Bu veriler eşliğinde verem kanser aids, şizofreni vb hastalıkların kimyasal yollarla ortadan kaldırılamayacağı da ortaya konuldu. Bütün bu somut kanıtlar gösterildi. Peki ne oldu?


Bu paragrafınıda acıklamanı istiyorum ama biraz daha basit bir dille lütfen yani ben ne bileyim fraktalı falan filan :wink:
Alıntı ile Cevapla
  #26  
Alt 01-05-2008, 01:33
frodo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
frodo frodo isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 26 Aug 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 5.877

Onur Üyeliği 

Standart Re: yaratıcılarımız uzaylı mı ?

Freud insanın iki önemli travma yaşadığından söz eder. Birincisi Kopernik ile evrenin merkezindeki tahtından olmasıdır. İkincisi ise Darwin ve evrim teorisi ile yaratıcının suretinde ve onun ruhundan üflenerek elde edilmiş ayrıcalıklı konumunu kaybetmesidir.

Kopernik ve ardılları insan için yaratılmış evren kurgusunu yok ederek, insanı büyüklüğü bilinemeyen, belki de sonsuzluğu kucaklayan akılalmaz bir evrende nokta değerine düşürdü. Ama asıl öldürücü darbe insanı doğanın canlılığının sıradan bir parçası haline getiren Darwin'in teorisinden geldi. İnsanın yüzyıllarca şişirilmiş egosu için bu travmalar gerçekten yıkıcı oldu.

Şimdi insanoğlu bu "aşağılanmış" onurunu bir nebze olsun rahatlatmanın yollarını aramakla meşgûl. Ve yine iki ayak üzerine doğrulduğu andan beri yaptığı şeyi yapıyor: yıldızlarla dolu gökyüzüne çevirdi yüzünü. Eğer varlığına kozmik müdahale ve bununla ilgilibir açıklama getirirse bu aşağılanmadan kurtulup rahatlayacak.

Peki bu "müdahale" gerçekten olmuş mu ? Buna verilebilecek en mantıklı yanıt "olasılıklar aralığında" olmasından daha kesin bir sonuca işaret etmez. Ama bu güne değin böyle bir müdahalenin izi olabilecek herhangi bir bulguya sahip değiliz.

İnsani olan her şey kabûlüm.
Alıntı ile Cevapla
  #27  
Alt 01-05-2008, 15:18
Chaos Chaos isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 10 Apr 2008
Mesajlar: 174
Standart Re: yaratıcılarımız uzaylı mı ?

Alıntı ile Cevapla
  #28  
Alt 01-05-2008, 15:27
metalheart
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart Re: yaratıcılarımız uzaylı mı ?

sevgili frodo,
herhangi bir kesin bulguya an itibarı ile sahip olmamamız, ihtimalsizlik hesaplarını değiştirmez diye düşünüyorum...

herhalukarda olasılıklar dahilindedir..
olayın psikolojik , travmasal boyutlarına gelince...
böyle bir müdahalenin olurda ispatlanması aşamasında , ruhumun rahatlayacağını zannetmiyorum...
Alıntı ile Cevapla
  #29  
Alt 01-05-2008, 18:49
frodo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
frodo frodo isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 26 Aug 2006
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 5.877

Onur Üyeliği 

Standart Re: yaratıcılarımız uzaylı mı ?

Olasılık aralığında neredeyse sonsuz miktarda farklı senaryo üretmek mümkün sevgili metal.

Chaos'un verdiği linkte A.C.Clarke uzaylı gelişmiş bir uygarlığın insana müdahalesini isviçre çakısı gibi her işe yarayan bir karataşla yaptıklarını kurgular. Henüz hominid düzeyindeki insanımsılara sürekli iletilen gizemli bir mesajla müdahale eden bu uygarlık insanın "devrimci" doğuşunu gerçekleştirir.

Bir başka bilim-kurgu eserinde F.Pohl bu müdahalenin başarısız versiyonunu kurgular. "Hiçiler" hominidlerden bir gurubu kuyruklu yıldız artıklarından besin üreten bir fabrikada işçi-köle olarak kullanır. Ancak doğal ortamından kopartılan bu insanımsılar hemcinslerinin dünyada yaşadığı evrimsel süreçten yoksun kaldıkları için yarı-akıllı ucubeler olarak kalırlar.

Peki bu türden spekülasyonlara karşı "elimizdeki yegane şey" olan bilim ne diyor ? Bütün öngörüleri sınanmaya açık evrim teorisi ile bu karmaşık süreci aydınlatmaya çalışanların çabaları bu türden kurgulardan çok daha fazla kanıt sunmuyor mu ?

Hominidlerden insana evrimleşmenin tümüyle aydınlatıldığını her aşamanın ezbere bilindiğini kimse iddia etmiyor. Ama bu dönüşümün olduğuna dair her geçen gün karşı konulamaz olgular
günyüzüne çıkarılıyor.

Sana verdiğim ve bu başlıkta yayınladığın link ikili bir karşılaştırma ile oluşturulan tezlerden. Hem fosil kayıtları hem de artık evrim teorisinin alet çantası niteliğine kavuşan genetik bilimin bulguları izlenerek insanın devrimci doğuşu anlatılmış.

İnsani olan her şey kabûlüm.
Alıntı ile Cevapla
  #30  
Alt 01-05-2008, 19:07
metalheart
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart Re: yaratıcılarımız uzaylı mı ?

http://www.kubrick2001.com

paradoksal yorumlara açık kısa özet....
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:03 .