Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 15-01-2007, 01:51
sargon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
sargon sargon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 01 Aug 2005
Bulunduğu yer: Isvicre
Mesajlar: 6.665

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Yaşar Kemal: "Türkiye Barışını Arıyor"

Demokratik Barış İnsiyatifi öncülüğünde düzenlenen "Türkiye Barışını Arıyor" konferansı Ankara'da başladı. Açılış konuşmasını yazar Yaşar Kemal yaptı. İşte konuşmanın tam metni ve diğer katılımcılardan özetler:

Yaşar Kemal: Türkiye Barışını Arıyor

“Binaenaleyh başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu mucibince, zaten bir nevi muhtarlıklar teşekkül edecektir. O halde hangi livanın ahalisi Kürt ise, onlar kendilerini muhtar olarak idare edeceklerdir. Bundan başka Türkiye’nin halkı mevzubahis olurken, onları da beraber ifade (etmek) lazımdır. İfade olunmadıkları zaman bundan kendi kendilerine ait mesele ihdas etmeleri daimi varittir...

Gazi Mustafa Kemal, 1923’te İzmit’te yaptığı basın toplantısından...

20’inci yüzyıl, insan soyuna yakışmayan olayların yaşandığı bir yüzyıldır. Kanlı iki dünya savaşı bu yüzyılda çıktı, büyük soykırımlar bu yüzyılda yapıldı. Korkunç bir yüzyılı arkamızda bıraktık.

Birinci Dünya Savaşı’ndan geriye kalan insanlar, savaştan önceki insanlar değildi. Korkulara teslim olmuş, kendine güveni kalmamış, yaratıcılığı, kişiliği zedelenmiş, umutsuz... İkinci Dünya Savaşından kalanlar daha beter durumda. Hele Üçüncü Dünya Savaşı, yani Soğuk Savaş, insanlarımızın canına okuyan bu... İnsanlık, bu savaşların yıkımından bütünüyle kurtuldu diyemeyiz. Bir de dünyayı bir ateş yumağı edecek atom savaşını beklemek... Savaşın ne zaman çıkacağını beklemek, ölümü beklemek gibidir.

Bütün kötülükleri yanlış savaşların sırtına mı yüklüyorsun diyeceksiniz. Elbette insanları mutsuz edenlerin hepsini savaşın sırtına yükleyecek değilim. Ama çoğu savaşların işi... Savaşlar insanların ölüm fermanıdır. Savaşlar, üstünde yaşadığımız toprakların, doğamızın ölüm fermanıdır.

Bir yüzyılı arkamızda korkular içinde bıraktık, acılar içinde, ölümleri kanıksayarak... Ama bu yüzyılda insanlığımızı onurlandıran işler de yapıldı. Bu işler, insanların yüzünü ağartan işlerdir. İnsanlık, yüzyılımızın yaptıklarıyla da övünebilir.

Avrupa, gittikçe üç büyük savaşın etkilerinden kurtulmaya çalışıyor. Kurtulacaktır. Bu kadar çaba boşuna gidecek değil. Avrupa Birliği boşuna kurulmadı. Ölümsüz barışlar için, kültürlerin birbirini aşılaması, birbirlerini beslemesi için kuruldu. Savaşsız, mutlu bir dünya olsun diye kuruldu. Barışa, güzelliğe, insana saygıya, insanın insanı aşağılamaması, sömürmemesine yollar açmak için kuruldu.

Bu söylediklerim bir temenni değil. Avrupa Birliğinin kurulmasının başlıca sebebi barıştır. 9’lar Avrupa’sı, 1973’te yayımladığı bildirgede şöyle diyordu: “Yenildiklerini hissedenlerin, yasal, siyasal ve manevi değerlerine saygıyı güvence altına almanın heyecanı... Ve geliştirilmiş bir toplum yaratma isteğiyle kurulan Avrupa, kendi kimliğini oluşturan temel öğeler olan temsili demokrasi, hukukun üstünlüğü, ekonomik ilerlemenin sosyal adalet amaçlı gerçekleşmesi ve insan haklarına saygı ilkelerini koruma umudunu taşır.”

İşte Avrupa Topluluğu bu umuda sarılmıştı. Çünkü üç korkunç, insanlığı yok edebilecek savaştan geçmişti.
Savaşa girmeyen ülkeler de neredeyse giren ülkeler kadar savaştan etkilenmiş durumda. Bu üç dünya savaşı, dünyayı perişan eyledi. Tarih boyunca her savaş bir yıkım olmuştur. Yenenler de yenilenler de, savaşların dışında kalanlar da aynı yıkımdan kurtulamamışlardır.

Bizim yirmi beş yıldır süren düşük yoğunluklu çatışmalar denilen light savaşımıza gelince, birkaç kez tek taraflı ateşkes olmasına karşın, bu savaşımız bir türlü bitmiyor. Nasıl, niçin bitmiyor? Bunda kimsenin bilmediği bir keramet olsa gerek. Birinci dünya savaşı dört yıl, ikinci dünya savaşı altı yıl sürdü. Bizim yirmi beş yıllık savaşımız ne kadar sürecek belli değil.

Ülkemiz bu savaştan büyük zarara, kötülüğe uğradı. Savaşanlardan otuz bin kişi öldü. Korucu dedikleri sayısı yetmiş bini geçmiş sivil savaşçılar bulaştı ülkenin vicdanına. Beş bin köyün bir çoğunun evleri yakıldı. İnsanları ülkenin bir çok yerine dağıldı. Bir kısmı açlıktan, yoksulluktan kırıldı. Faili meçhul cinayetler olağanlaştı, savaşın bir parçası oldu. Kürtlerin seçkin kişileri seçildi, faili meçhule kurban edildi. Devletin kurumlarının bir kısmı yozlaştırıldı. İkinci dünya savaşına girseydik, bundan daha mı kötü olacaktı?

Bu savaş Türkiye’nin belini kırdı. Kendi halkıyla savaşan bir ülke olduk. Gittikçe insanlık gözünde durumumuz kötüleşiyor. Hiçbir koşulda bize hak verilmiyor.

Dünya bizim kadar, bizim durumumuzu gözlüyor. Gerillanın adını terörist koyduk, bundan da bir umut bekledik. Sözcükler her zaman her koşulda değişebilir ve bir gün işe yaramaz olur. dışarıda, önceleri, dağa çıkanların çıkmalarının sebebini bilmiyorlar, biraz da gerilla maceraları sanıyorlardı. Dağa çıkanların bir kısmı üniversitelerde okuyanlardı, üniversiteyi bitirenlerdi. Aşağı yukarı dağa çıkanların hepsi okur-yazardı. Avrupa basını da buna önem vermiyordu. Artık bugün ise dünya basını her şeyimizi biliyor. Dünyanın gözüne baka baka sürdürülecek bir savaş, bir ülkeyi çürütecek savaştır.

Bir de bu savaşa yüz milyon dolar gitti diyorlar. İstedikleri kadar desinler doğru değildir. Giden para daha çok dolardır. Ya başka kayıplar? Onların altından çok ülke kalkamaz.

Dünyadaki büyük uygarlıkların ana sebebini soracak olursak, yeşerdikleri toprakların, dünyanın en verimli, iklim olarak yaşamaya en uygun topraklar olduğunu görürüz. Örneğin Mısır toprakları, Batı Anadolu, Mezopotamya toprakları... Doğu Anadolu toprakları, Güney Anadolu toprakları da bu toprakların içindedir. Batı Anadolu da Doğu Anadolu da bir çok uygarlığın beşiğidir. Doğu Anadolu topraklarının bir çok uygarlığın beşiği olduğu gereğince bilinmiyor. Doğu Anadolu toprakları, Mezopotamya uygarlıklarına yardım etmiştir. Fırat’ın, Dicle’nin yaptığı gibi...

Mezopotamya, adını bu iki ırmaktan alır. Bu toprakları, Urartu, Huri gibi daha bir çok uygarlıklara beşiklik etmiştir. Şimdi bu toprakların insanları yoksulluk içinde kıvranıyor. Bu savaştan, önce bu toprakların insanları, her şeye karşın böyle yoksul, böyle ekmeğe muhtaç değillerdi. Savaşta sürülen köylülerin toprakları boşta kaldı. Hayvancılık bitti. Bahçeler kurudu. Arı kovanları boş kaldı. Korucular köylerde geriye ne kalmışsa talan ettiler. Korucularla korucu olmayan arasında onulmayacak bir düşmanlık ortaya çıktı. Sürülmeyen köylere de yaşam zehir edildi.

Bir bölge nasıl her şeyiyle yokluğa mahkum edildi? Otlu yaylalar, bereketli topraklar boş kaldı. Ko desinler Kel Ali’nin bağı var. Devletimiz savaş yapıyor, halkı sürüp toprakları boş koymak... Sürgünleri de aç sefil koyarak, sürgünlerin aç sefil çocuklarını da ister istemez dağlara yollamak... Dağlara ne kadar delikanlı gitmiş, sayısını biliyor mu hükümet?

Bir de bu tutumdan Türkiye’nin ne kadar zararı oldu, biliyor mu devlet? Bu şiddetin bu savaşın Türkiye’ye ne kadar zararı oldu biliyorlar mı sayın savaşsever milliyetçilerimiz? Bu savaşla günler geçtikçe ne kadar tükendiğimizi, tükeneceğimizi, Allah için bir düşünen var mı, bu gidişle nereye gidiyoruz bir bilen var mı?

Bir insana ne yaparsanız yapın, bir insanın bir halkın onuruyla oynamayın!. Bu benim gençliğimden bu yana dilime pelesenk ettiğim sözümdür. Bizim yöneticiler bunun tersini yaptılar. Halka etmediklerini bırakmadılar. Yöneticilerin, onlardan bağımsız korucuların halka yapmadıkları kalmadı. O kadar zulümler yaptılar ki, söylemeye dilim varmıyor.

Ülkemizde milliyetçi kisvesine bürünmüş ırkçılar var. Onların dillerine pelesenk ettikleri bir sözleri var: Türkün Türk’ten başka dostu yok.” Bir ülke halkına bundan daha korkunç bir söz edilmez. Hele Kürtlere böyle sözler etmemelisin. Kürtler sana gücenir. Sevgili milliyetçi dostlara söyleyeyim ki sevinsinler, rahat etsinler. Türkün Türk’ten başka dostu var. Gizli saklı değil. Malazgirt’ten bu yana Kürtler Türklerle dost. Bu, Kurtuluş Savaşı’na kadar sürmüş. Kimileri yazıyorlar, söylüyorlar ki, Kürtler Kurtuluş Savaşı’nda Türklerle birlikte olmasaydı, bu savaş zordu.

Mustafa Kemal Paşa’nın büyük zekası, bu zorluğu alt etti. Samsun’a çıktıktan sonra niçin kongreyi karadenizde, haydi oralar deniz kıyısıdır, uygun değildir diyelim, Amasya’da, Ankara’da yapmadı. Niçin yapmadı? O büyük zekanın başka sağlam bir düşüncesi olmalıydı. Erzurum’da ordu müfettişinin emrinde olması gereken bir ordu vardı. Ordunun Kumandanı Kazım Karabekir Paşa, ordu müfettişinin çağrısına geldi, “Emrinizdeyim Paşam” dedi, bundan sonra ordu müfettişinin yanında bir güç daha vardı: O da Kürtlerdi.

Erzurum’da ona, Kürtlerin mümessili olaraktan Hacı Musa geldi. Onunla bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma kayıplara karışmış durumda.

Ellili yıllardı, Nurullah Ataç, arkadaşı Cevdet Dursunoğlu ile beni de yemeğe çağırmıştı. Konuşurken, söz Hacı Musa Ağa’ya gitti. Yemekte bir arkadaş, Erzurum kongresi Üyesi Dursunoğlu’na “Paşa’nın Hacı Musa Ağa ile anlaştığı doğru mu” diye sordu. Dursunoğlu, “İyi ki Mustafa Kemal o anlaşmayı yaptı. Koçgirî isyanını bu anlaşma sona erdirdi” dedi. O zaman Millet Meclisi’nde doksan üç Kürdistan Mebusu var. O doksan üç mebus bir bildiri yayımlıyor. “Savaş bitinceye kadar Mustafa Kemal Paşa’nın emrindeyiz” diyorlar.

Bir de Lozan Konferansı var. Kürtler Türkiye’yi değil de İngilizleri tutsalardı, bugünkü durumlar böyle mi olurdu. Bir de Sovyet İhtilali’nden önce Kürtlerin bir kısmı Rus Kürtleri ile birleşmişler. Çoğunluk Osmanlılara kalmış. Kürtler Osmanlılarla kalmayıp Rus Kürtlerine gitselerdi, sonradan gelen Sovyetler bu büyük kitleyi bir Sovyet devleti yapmaz mıydı? Öyle ise bu kadar acıyı, yalnızlığı niçin kabul ettiler? Kürtler dünyadan habersiz miydiler? Bu devlet politikasına bakarsak, onlar aptal oğlu aptallardı.

Bizim devlet büyüklerimiz, gazetecilerimiz, “Irak’ta Kürtler bağımsız olurlarsa, bu, savaş sebebi sayılmalı” diyorlar. Niçin? Irak’taki Kürtlerden size ne? Kim ne sanırsa sansın, ey milliyetçi ırkçılarımız, dünyada bir tane dostunuz varsa diyelim, o da güneyimizde, petrol kuyularının üstünde oturan Irak Kürtleridir.

Böyle bir dostun olması, bir çok dosta bedeldir. Ne yazık ki onlar dostlarından o kadar kötek yemişler ki, yoğurdu üfleyerek içiyorlar. Irak Kürtleri Kuzey Irak’ta bağımsızlık istemiyorlar. Çünkü bağımsızlık onların çıkarına değil. Can-ı yürekten federasyon istiyorlar. Federe bir devlet içinde olmak, onları daha işine geliyor.

Kimi insanlar, devlet, basın, hepsi birden, “Kürtler Türkiye’yi bölecek de bölecek.” Belki de bir bildikleri var. Belki de onlar kimsenin bilmediği bir şeyleri biliyor. Belki bu şiddetin bitip eksilmeyeceğini biliyorlar, bilmiyorlarsa da istiyorlar. Ya da bu savaşın hiç bitmeyeceğini biliyorlar, ya da istiyorlar. Belki de hiç kimse hiçbir şey bilmiyor.

Bir savaş ne kadar düşük yoğunlukta da olsa, gene savaştır. Savaşın sürmesini isteyen devlet çok güçlü de olsa, gene kayıplar verir, yıpranır. Boşu boşuna savaş sürdürenlerin güçlerinin çok işe yaramadığını görüyoruz. Savaşın acısı herkesin yüreğindedir.

Kürtler barış istiyorlar. Onların bu istekleri candan yürekten değilse, bir oyunsa, çok çabuk anlaşılır. Kürtleri dışlayan milliyetçi, ırkçılarımız var. Her şeyi konuşmakta özgürdürler. Bu insanlar dünyadan, yurdunun insanlarından habersizlerdir. Halkımız demokrasiye can attığı halde, demokrasinin nimetine kavuşamadılar. Böyle giderse biz demokrasinin nimetine kavuşamayacağız. Çağımızda bir ülkenin demokrasiye kavuşması o ülkenin onurudur.

Bundan yıllarca önce ben, “Demokrasi Kürt sorunundan geçer” demiştim. Sen milyonlarca vatandaşının dilini yasakla, kendi diliyle yazacak okuyacak okulu da yasakla, kendi dilini araştıracak geliştirecek üniversiteyi de yasakla... Kürtler Lozan’dan azınlık olarak çıkmadı. İyi ki azınlık değilmiş. Nerdeyse Kürtlere yasaklanmayacak hiçbir şey bırakılmayacakmış.

Malazgirt’ten bu yana kardeş oldukları, Kurtuluş Savaşı’nda ülkelerinin kurtuluşu için birlikte çarpıştıkları, zaferde birlikte sevindikleri kardeşleri, onları nasıl bir azınlık sayabilirdi? Kürtler kendilerini hiçbir zaman azınlık saymadılar. Hiçbir Kürt hiçbir zaman kendini azınlık saymadı. İnsanlıktan mahrum kılındığı halde kendini azınlık saymadı. Sürgüne, aşağılanmaya, dilinin uydurma bir dil, kart-kurt dili olduğunu söyleyenlere bile “Biz azınlığız” demedi. Çünkü onlar azınlık değil kardeştiler. Hiç kimse onları kardeşlikten ayıramaz. Bin yılın adı var.

Bu seksen yıldır yasaklar olmasaydı, Kürtlerin kardeşliği unutulmasaydı, yasaklara boğulmasalardı, bugün böyle konuşmak aklımıza gelmezdi. Türk halkı kardeşliği unutmadı. Kürtler aleyhine korkunç propagandalar yapıldı. Kürtler, linçlere, sürgünken geldikleri bölgelere tekrar sürgüne uğradılar. Birileri iç savaşı tetiklemeye çok uğraştılar. İşte bu topraklarda birlikte yaşayanlar, bu kışkırtmalara izin vermediler. Bu, sevinç ve umut verici bir tutumdur. Bundan önce çok fırtınalar atlattık, bundan sonra varacağımız yere kısa yoldan varacağız.

Bir de Kürt dili yok diyenler var, türlü uydurmalara başvurarak... Kürtçe çok şiveli bir dilmiş! Ya bilmiyorlar, ya pişmiş aşa su katıyorlar. Kürt dili zengin bir dildir. Zengin dillerin çok şivesi olur. Her bölgede, her yörede değişir.

Kürt dilinin zengin bir edebiyatı vardır. Yazılı edebiyatı olan diller, yaşamını uzun zaman sürdürür. Kürt dilinin büyük eski destanları vardır. Bugünkü dengbêjler, köy köy dolaşarak destanlarını söylüyorlar. Yeni destanlar da yaratıyorlar. Eski destancılardan Ebdalê Zeynikî, daha dillerde... Hem büyük bir destan anlatıcısı hem de büyük bir şair...

Feqîyê Teyran da bir dengbêjdir. On dördüncü yüzyılda yaşamış Müküs Emiri’nin oğlu. Divanları var. Eldeki ve daha denbêjlerin söyledikleri şiirleri daha dilden dile dolaşıyor. Şiirlerin çoğu kuşlar üstüne. Ona Türkçe’ye çevirirsek, “Kuşların Fakisi” ya da “Kuşların destancısı” diyorlar. Bütün ömrü kuşlarla geçmiş.

Bugün dünyada yaşayan destancılar, Kırgızistan’da, daha dillerde... Destancılara “Manasçılar” diyorlar. Bu yüzyıla kadar İrlanda destancıları vardı. İrlanda’da daha çok folklor çalışmaları var.

Çağımızda kültür sorunu yaşanıyor. Özellikle son yıllarda kültürler üzerine çok çalışmalar yapılıyor. Kültür sorunları ülkelerin baş sorunları. Özellikle Avrupa ülkelerinde... Dünyanın kültüre gittikçe daha önem vermesi boşuna değildir. İnsanı insan yapan kültürdür.

Dünya binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir. Her çiçeğin bir rengi, bir kokusu vardır. İnsanlık, her kültürün üstüne titremelidir. Binlerce kültür çiçeği, birini koparırsak, insanlık bir kokudan, bir renkten yoksun kalır.

Emperyalizme kadar kültürler birbirlerini aşılamış, birbirlerini beslemişlerdir. Uygarlıklar da öyle. Tek başına kendini geliştirmiş ne bir kültür vardır dünyamızda, ne de bir uygarlık.

Ülkemizin, kendini bilim adamlarından, aydınlardan sayan bir takım kişiler, çok kültürlülük olamaz diye kendilerini yırtıyorlar. Onlar büyük kültürlerin beşiği olan Anadolu’da böyle konuşuyor. Bu insanlar için konuşmak bize düşmez.

Emperyalizme kadar kültürler, ister istemez birbirlerini aşılıyordu. Emperyalizm, Rönesans’tan miras iki sözcüğü sahiplendi. “İlkel ve üstün insan” Ve emperyalistler, kendilerini haklı sayarak ilkel insanlara kültür ve uygarlık götürdüler.

Anadolu’ya gerçek bir demokrasiyi getirebilirsek, Anadolu kültürleri gene birbirlerini aşılayacak. Anadolu’nun gene eski zamanlardaki gibi insanlık kültürüne zengin katkısı olacak.

Bir ülke insanları insanca yaşamayı, mutluluğu güzelliği seçecekse, bu önce evrensel insan haklarından, sonra da evrensel sınırsız düşünce özgürlüğünden geçer. Buna karşı çıkmış ülkelerin insanları da yirmi birinci yüzyılda onurunu yitirmiş, insanlığın yüzüne bakamayacak durumlara düşmüş insanlar olarak yaşarlar.

Ülkemizin onurunu, ekmeğini, kültür zenginliğini kurtarmak elimizde...
Ya gerçek bir demokrasi, ya da hiç...

Yaşar Kemal
Ankara,
13 Ocak 2007

[hr:d44b7e1999]

Kim Ne Dedi…

Prof. Dr Doğu Ergil: Yurttaşlık siyasi bir birlikteliğe işaret eder. Devleti işaret eder. Bölünmüş yurttaşlık bize bir millete ait olma duygusunu aşılar ve insanları birbirine düşürür. İşte biz tam da bu noktadayız. Yitirdiğimiz barışı arıyoruz. Önce sorunun sıkıştığı şiddetten çıkmak gerekir. Bu da silahları bırakmakla olmaz. Uluslararası boyut kazanan soruna bakış tarzımızı ve yaklaşım biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor. Eşitsiz taraflar barış yapamaz.

Prof. Dr Fuat Keyman: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün söylediği gibi temel risk; Irak sorunu. Bu sorunun üç ayağına baktığımız zaman, Kuzey Irak, PKK, Kerkük temelinde esasında konuştuğumuzun Kürt sorunu olduğunu görüyoruz. Kürt sorununun çözümü için sadece teröre değil, yoksulluk, işsizlik, kimlik dışlanması ve hukuk dışılık sorunlarına da odaklanmalıyız.

Prof. Dr İbrahim Kaboğlu: Anayasal yurtseverliğin altında birbirinden farklı önermelere sahip iki kavram var. Biri milliyetçilik ise diğeri hukuk devletidir. Hukuk devletinin öngördüğü anayasal yurtseverlik herkesin pay çıkaracağı bir anasayadır. Bunda önce hak ve özgürlükler, sonra sınırlamalar belirlenmelidir. Türkiye'de bir temsili demokrasi bile oturmamıştır. Bu yüzden anayasal yurtseverlik için demokratik zeminin oluşturulması gerekir.

Mesut Yeğen (Yazar): Kürt halkının Abdullah Öcalan'ı siyasi irade olarak gördüğünü kabul etmem mümkün değil. Nevruz'da bir milyon insan sokağa çıkarken, İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'ın doğum günü kutlamalarında daha az insan sokağa çıkıyor. Birilerinin herkesi kapsayacak bir iradeyi temsil ettiğine de inanmıyorum. Bu sorun çözülecekse herkes belli ölçüde adım atmalıdır.

Prof. Dr. Mithat Sancar: İki uç tutum olan; tamamen inkâr ve bastırma ile ayrılıkçılık soruna en kolaycı yaklaşımlardır. Ama en çok acı ve çözümsüzlük üretenler de bunlardır. Türkiye'de merkezin sağında bulunan partiler Kürt meselesine demokratik bir çözüm getirme şansını yakaladılar, ama ya demokrat değillerdi ya da demokrasiyi savunacak kadar cesur değillerdi. Bizim ise şu an cesur demokratlara ihtiyacımız var.

Süleyman Çelebi (DİSK Genel Başkanı): Ülkemizde egemen güçler kendi aralarındaki iktidar kavgasını toplumun hassas olduğu sorunlar üzerinden yürütmektedirler. Bu sorunlar bazen azınlıklar, bazen Kürtler, bazen laiklik, bazen de Kıbrıs üzerinden gündeme gelebilmektedir. Şiddetin ve silahların terk edilmediği, Kürt kimliğinin tanınmadığı bir ortamda gerçek çözüm önerilerinin dile getirilmesi, savunulması ve iyisinin seçilmesi olanağı yoktur.

Ece Temelkuran (Gazeteci-yazar):
Ne Türk ne de Kürt aydınları ve siyasetçileri artık kendi halklarını eskisi kadar temsil ediyor. Diyarbakır'da çocuklar işkence gördüğünden beri bizler sokağı temsil etmiyoruz. Sokağın öfkesi bizim sözlerimizden daha güçlü. Barışı arayan bizler bu toprakta Kürtlerin ve Türklerin birbiri ile daha önce konuşmadığı biçimde konuşmayı keşfetmeliyiz. Celladı hayranlıktan felç edecek bir şehrazat dili bulmalıyız.

Osman Baydemir (Diyarbakır Belediye Başkanı):
Kalıcı barışı bekleme gibi bir lüksümüz yok. Bir yandan sosyal devlet olma gereklerini örgütlerken, öte yandan da toplumsal barışın altyapısının kurgulanması ve bu sürecin eşzamanlı yaşama geçirilmesi gerekir. Nasıl ki OHAL'in yaşam bulması için 100 milyar dolar kaynak harcanmışsa, yoksulluğun ortadan kaldırılması için de ekonomik OHAL uygulanabilir.

Suzan Samancı (Yazar): Yaşanan savaş kadınlar ve çocuklar üzerinde daha fazla etkili oluyor. Bu sorun Kürtlerin olduğu kadar Türkiye'nin de sorunudur. Kürt sorunu çözülmezse hiçbirimiz rahat yüzü görmeyeceğiz. Barış iradesinde fazlasıyla etkin olmak isteyen bir kesim var. Peki yaşadığımız acıların sorumluları kimler? Gerçek demokrasiyi oturtamayan bu sistemin sorgulanması gerekir. Bu sorun Kürt sorunu değil, Türkiye'nin sorunudur.

Handan Çağlayan (Yazar): Savaşın cinsiyeti olur mu? Kürt hareketinde 1990'lı yıllarda silahlı militanların üçte birini kadınlar oluşturmaktaydı. İrlanda mücadelesinde çok sayıda kadın vardı. Ama, barış müzakerelerinde kadınlar yoktu. Barıştan konuşacaksak ve barış sadece masa üzerinde konuşulup imza atılacak bir şey değilse yaşamı yeniden kurmak için biz kadınların deneyimlerinden çıkarılacak çok ders var.


Konferansla ilgili bazı haberler
http://www.haberler.com/turkiye-bari...al-den-haberi/
http://www.medya24.com/detay.php?d=29802
http://istanbul.indymedia.org/news/2007/01/164418.php

"Daha önce ben televizyona bakıyordum, şimdi televizyon bana bakıyor
Mısırlı bir gösterici
http://sargon.blogcu.com/
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 16-01-2007, 10:10
kuvvaci kuvvaci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jul 2006
Mesajlar: 264
Standart Re: Yaşar Kemal: "Türkiye Barışını Arıyor"

Saygıdeğer Sargo!
Büyük Usta Yaşar Kemal Çok güzel konulara değinmiş Ancak iki cümlesini ben pek anlayamadım Irakta Kürtler bağımsızlık istemiyorlar federasyon istiyorlar bide gerillanın adını terörist koyduk *Acaba Bağımsızlık değilde federe bir devletin Kürt dostlarımız açısından ne gibi faydaları veya varsa zararları olabilir
Saygılarımla

Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 16-01-2007, 14:31
seyyah3441 seyyah3441 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 17 Oct 2006
Mesajlar: 125
Standart Re: Yaşar Kemal: "Türkiye Barışını Arıyor"

Dostlar,

Anlıyamadığım nokta şu,cahilliğime verin.....

Sürekli bir serzeniş var Yaşar Kemal' de....İyide *çözüm önerisi *nedir.İş buraya geldi mi gizli ajandalar ortaya çıkıyor.Akıllarının ardındaki kendilerince çözüm bağımsız bir kürt devleti...Ya biraz delikanlı olun şunu açık açık söyleyi ....Yok demokrasi imiş *yok *az gelişmezlikmiş yok kültürel haklarmış *mış mış mış........

Aydın geçinen bu zatlar *verdikleri demeçlerde *Türkiye' de çok bozuk bir gelir dağılımı var,ciddi anlamda bir sömürü düzeni var,işbirlikçi idaerciler nedeni ile emperyalizmin uşağı olunmuş tüm bunların sonucunda bu ülke vatandaşlarının hemen hepsi acı çekiyor.Gelin bu güzelim topraklarda yeniden bir bağımsızlık mücadelesi verelim ve halkların *insanca yaşıyacağı *ortam oluşturalım deseler kurban olayım onlara.......

Sorarım size Çanakkale, Edirne,Kütahya, Kırıkkale, ve bunungibi illerin milli ekonomiye *ödenen vergileri ve buna karşılık bütçeden aldıkları pay nedir.Öte yandan Diyarbakır,Bitlis,Adıyaman vs ödedikleri ve bütçeden aldıkları pay nedir.

Bölücü *uşakların *adı aydın olmuş....At izi it izine *karışmış...

Yazıklar *olsun.........
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 17-01-2007, 02:00
sargon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
sargon sargon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 01 Aug 2005
Bulunduğu yer: Isvicre
Mesajlar: 6.665

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Re: Yaşar Kemal: "Türkiye Barışını Arıyor"

Yaşar Kemal'in romanlarıyla büyüdük. Herhalde ilk romanını okuduğumda ilkokula gidiyordum. Onun destanlarıyla büyüdük. Yaşar Kemal bu ülkenin aydınının da güzel bir simgesidir bence.

Nedense aydın kuşaklarını düşününce aklıma önce 40'lı yıllar gelir. Nazım Hikmet'tir o yılların aydını. Şiirleri yasaktır, gizlice okunur ve dağıtılır. Hapislerde çürütülür. Sonunda çok sevdiği ülkesini terketmek zorunda kalır ve yadellerde ölür. Çok istediği o Anadolu'daki isimsiz köy mezarlığına bile gömülemez. Yıllar sonra onun adını anmayı bile haketmeyenler hoyratça kullanmaya kalkarlar adını. Halbuki Nazım el yakan bir sıcaklıktadır, kullanmak o kadar kolay değildir onu.

60 ve 70'li yıllar Türkiye'nin hareketli yıllarıydı. Koca bir aydın kuşağı bu yıllarda şekillendi ve etkili oldu. Sonraki onyıllar boyunca etkili olacak akımlar, gruplar o yıllarda doğdu. Ama bir asırlık çınar da o yıllara damgasını vurdu. TİP'te politik hayat, cezaevi ve onlarca ceza davası ile başlayan, anılar, derlemeler, romanlarla süren bir macera. Yaşar Kemal o yıllara vuran aydın tipidir benim gözümde. Yukardaki konuşmasıyla yaşlı çınarın yıllara meydan okuduğunu görüyoruz.

80'li yıllardan günümüze Türkiye'de bazı şeyler değişti. Neydi değişen. Ekonomik yapısı değişti. Şehirler devasa bir biçimde büyüdü. Tarımda çalışan sayısı azınlığa düştü ilk olarak. Şehirlerde yeni bir yaşam tarzı, yeni ilişkiler gelişti. Kırların kültürel yapısı şehirlerin üstüne otururken altı kaval üstü şişhane bir görüntü çıktı ortaya. Bir tarafta en radikal devrimci genç diğer tarafta en bağnaz dinci aynı şehirin aynı sokağında yaşar oldu. *Her tür akımın karmaş dolaş olduğu bu dönemin benim gözümdeki aydın tipi Orhan Pamuk'tur. O da diğerlerinin yaşadıklarına benzer şeyler yaşadı. Ondan da nefret edenler oldu. Sabetayist dendi, Nobel'i satın aldı dendi, Ermeni uşağı dendi, taşlandı, linç edilmek istendi, hakkında davalar açıldı.

40'ların aydını komünist, 60'ların aydını devrimci-sosyalist-kemalist, 80'lerin aydını ise liberal-demokrat oldu. (Bu arada 40'lı yıllara komünist yanında islamcı eki de yapılabilir belki, o gözle de bir bakmak lazım)

40'lardan bu yana 60 yıl geçti. Türkiye'nin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı çok değişti. Ancak Türkiye'deki aydın düşmanlığı değişmedi. Mahkemeler vızır vızır çalıştılar aydınlarımıza ceza yağdırmak için. Kendisi çok şey bilenler, memleketi nasıl kurtaracağını çok iyi bilenler aydınlarımızın ne kadar uşak olduklarını yazıp durdular. Halbuki bu ülkenin yetiştirdiği en değerli şeyin üstüne tükürüyorlardı.

Sevgikli Kuvvacı,

Yaşar Kemal'in görüşleri elbette kendisini bağlar. Hepsine katılmayabiliriz. Ben kendi adıma Irak Kürtlerinin bağımsızlık istemediği düşüncesine katılmıyorum. Gerçi Yaşar Kemal benden daha yakından biliyordur olayı. Bence bağımsızlık istiyorlardır. Ama bağımsız olabilecek halde değiller, çünkü Irak cehennemine batmış durumdalar. Şu anda Talabani başbakan ve bugün haberlerde yine Bağdat'ta yüz kişinin öldüğünü ve iki Kürt birliğinin Bağdat'a gönderildiğini söylüyordu. Irak Kürtleri Irak batağından çıkmayacaklar ki bağımsız falan olsunlar. Amerika'nın Irak'ta kendi askeri dışında kullanabileceği başka bir güç yok çünkü.

Bağımsızlık istemeyenler Türkiye Kürtleridir bana göre. Elbette bunu isteyen akımlar falan olabilir ama hiçbir aklı başında Kürt'Ün böyle bir ortamda bağımsızlık isteyeceğini düşünemiyorum. Bir kere ekonomik olarak tamamen Türkiye'ye bağımlı bir durumda bu bölge. Türkiye'den ayrılması ve Türkiye'nin ambargosu bölgeye tam bir felaket getirir. Ayrıca bölgede yaşayan Türk sayısı oldukça yüksektir, ayrıca batıda da çok sayıda Kürt var. Özellikle son 50 yılda Türklerle Kürtler etle tırnak gibi birbirine kaynaşmış durumdalar. Irak'ta hala kabile yapısı sürüyor, o yüzden o kadar ayrı bir görünümleri var ama bizde öyle değil. Aramızda kaç kişi saf Türk yada saf Kürt'tür ki acaba. Karmakarışık olmuşuz artık. Ben Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı çerçevesinde Kürt'lerin de kendi kaderlerini tayin hakkı olduğunu savunuyorum. Ancak bu durumda herkese felaket getirecek bir ayrılığa da karşı çıkma hakkım vardır tabii.

Gerilla mı terörist mi konusu da oldukça spekülatif bir konu, girersek bence tartışma çok uzayacak ve dallanacak. Şimdilik bu kadarla kalsın bence.

Son olarak, şunu söylemek istiyorum. Türkiye'nin en önemli ve halletmesi gereken bir sorundur bu. Bunu çözmeden demokratik bir ülke hayaldir. Bu sorunu çözmek için de Yaşar Kemal gibi aydınlara ihtiyacımız var.

"Daha önce ben televizyona bakıyordum, şimdi televizyon bana bakıyor
Mısırlı bir gösterici
http://sargon.blogcu.com/
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 17-01-2007, 15:51
kuvvaci kuvvaci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jul 2006
Mesajlar: 264
Standart Re: Yaşar Kemal: "Türkiye Barışını Arıyor"

Teşekkür ederim Saygıdeğer Sargon! Acıklamaların için Elbetteki büyük usta Yaşar Kemal bizden daha iyi bilir ama Sorunu ele alırken gerçi tüm yazarlar aynı gibi geldi bana ya neyse ordaki ağalık şeyhlik şıhlık düzenine de bi iki kelam etselerdi fena olmazdı gibi geliyor bana saygılarımla dostça kal

Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 19-01-2007, 17:38
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart Re: Yaşar Kemal: "Türkiye Barışını Arıyor"

[quote:a1edf644e6="seyyah3441"]Ya biraz delikanlı olun şunu açık açık söyleyin[/quote:a1edf644e6]

Hırant Dink cinayeti ile tekrar gördük, görüşlerini açıkça söyleyenlerin sonunu...Turan Dursun cinayetinde de görmüştük. Biz hep görüyoruz delikanlıca ortaya çıkıp konuşanların sonunu...
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 19-01-2007, 18:34
ozgur_beyin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ozgur_beyin ozgur_beyin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 07 Sep 2006
Mesajlar: 5.929
Standart Re: Yaşar Kemal: "Türkiye Barışını Arıyor"

Hırant Dink'i *gönderdik.elimizde tek vatan haini!YAŞAR KEMAL kaldı onuda öldürsekte, dertlerimiz bitse ,Türkiye'de dikensiz *gül bahçesi olsa
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 19-01-2007, 23:13
seyyah3441 seyyah3441 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 17 Oct 2006
Mesajlar: 125
Standart Re: Yaşar Kemal: "Türkiye Barışını Arıyor"

Sevgili dostlar,

Doğal olmayan ve insan eli ile gelen ölümü *savunmak *sadece akılsızların ve vahşilerin işidir.

Öte yandan fikirlerini açıkça ifade etmekten korkmayan insanlar tarih sahnesinde *ebedi kalıcı olmuşlardır.Ancak fikirlerinde *tutarlı olmaları kaydı ile.

Bahsettiğiniz *Yaşar *Kemal değişik platformlarda kendisini *" ben üç *'K' dan oluşurum ki bunlar *Kemal,Komünist ve Kürttür *" demektedir.

Sorarım sizlere *öğreti olarak komünizmi benimsemiş ve bunu yaşamına uyarlamış bir kişinin *etnik yapıya *dayalı bir oluşum ile öğünmesi mümkünmüdür.

Bence *Yaşar Kemal kendisini ifade ederken *Kemalim İnsanım Komünistim dese *daha tutarlı olurdu.

Son dönemlerde ikbal peşinde koşanların en kolay popüler olma yolu etnik kürt milliyetçiliğini *savunmaktan geçiyor.Zira şu anda emperyalizmin has uşağı konumundaki etnik yapı onlar.

Aydın geçinen kişi tüm halkların sorumluluğunu taşıyan kişidir.Yok ben aydın değilim *belirli *etnik yapıyı savunan şöven ruhlu milliyetçi bir kişiyim diyorsa *onada saygı duyulmalıdır.

Bakın Şerafettin Elçi'ye adam çıkıyor *açık açık bu anayasa değişmeli federal bir yapı gelmeli *ve kürt halkı kendi geleceğini kendi tayin etmeli diyor.İşte bu delikanlılıktır.Yoksa *Yaşar Kemal ve onun gibilerin yaptığı popstar *popülizminden öte değil.

Ve untulmamalıdır ki aslında kürt halkının şikayet ettiği konular bu ülkede yaşıyan *tüm basit vatandaşların şikayet konularıdır.Bu aydın *geçinen zevat *neden Kütahya'nın Tavşanlı ilçesine bağlı *Nusratlar orman köyünde 19/1/2007 tarihiitibari ile *hala su olmamasını okul olmamasını * köylülerin orman köyü olmasına rağmen çevre topraklarının hemen hepsinin işbirlikçi sermaye tarafınca *bie şekilde ele geçirilip maden ocağı haline getirilmesi nedeni ile bu madenlerde köle gibi çalışmak zorunda olduklarına isyan etmiyor.Veya neden *Ankara'ya 60 km uzaklıktaki bir köyde *okul olmaması nedeni ile çocukların sabah 5 te kalkarak taşımalı sistem denilen ucube bir uygulama *ile her gün 4 saatlerini yolda geçirerek okumaya çalışmalarına isyan etmiyor........

Bu örnekleri sonsuza kadar uzatmak mümkün.

Tekrar ediyorum *AYDIN TÜM HALKLARIN SORUNUNU YÜREĞİNDE HİSSEDEN KİŞİDİR.....DİĞER ZEVATIN *YAPTIĞI İSE SADECE SOYTARILIK..............
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 20-01-2007, 00:48
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart Re: Yaşar Kemal: "Türkiye Barışını Arıyor"

Sorarım sizlere *öğreti olarak komünizmi benimsemiş ve bunu yaşamına uyarlamış bir kişinin *etnik yapıya *dayalı bir oluşum ile öğünmesi mümkünmüdür.
Kürt kimliği Türkiye'de inkar ve asimilasyona tabi tutulduğu için bir komünistin Kürt kimliğine vurgu yapması, ideolojisi ile çelişmez. Ben bir komünist olmamama rağmen burada çelişki göremiyorum.

Biz de bu sitede Alevilik kimliğini savunan yazılar yazıyoruz. Ama alevi değiliz. Alevilik inancı içindeki öğeleri, inançları savunmuyoruz. Ama alevilik de asimile edilmeye çalışılan bir kimlik olduğu için ve de laiklikten yana bir inanç olduğu için haklarını savunuyoruz.

Yaşa Kemal'in Kürtlüğe yaptığı vurgunun da amacı budur. "Bu ülkede Kürtler de var, onların hakları ve özgürlükleri de var" demek istiyor. "Sırf Türkler yok" demek istiyor. Yoksa Kürt millyetçiliği değildir yapılan.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 20-01-2007, 01:38
dersimmm dersimmm isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 04 Sep 2006
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 220
Standart Re: Yaşar Kemal: "Türkiye Barışını Arıyor"

barış mı diyorsunuz?? *:cry: *:cry: *:cry: *:cry: *:cry: *:cry:

barış türkiye de çocuklara konulabilecek bir isimden fazlası değildir
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 13:58 .