Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Dünya Dinleri, Mitoloji & Antik Uygarlıklar > Dünya Dinleri > Alevilik

 
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
  #1  
Alt 28-08-2011, 21:43
kral ciplak kral ciplak isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 17 Aug 2011
Bulunduğu yer: izmir
Mesajlar: 73
Standart Kimlik...

KİMLİK


İlk bilinçsizce tepkim Amanyada gündeme geldi, 80 ile 84 yılları arasında ilticacı olarak yaşadığım zamandı. Sağolsun Alman devleti ev kiramı, aylık nafakamı veriyordu ve bir
de sene sonunda adına vaynaht geld dedikleri 100 mark veriyorlardı. Bu parayı vermele-
rinin amacı dinsel kutlama olan vaynaht-ı bizimde kutlamamızdı. Sanırım 83 senesiydi
ben sabırsızlıkla bu parayı almayı beklerken baktım parayı vermemişler hemen soluğu
bağlı olduğum sosyalamt görevlisinin karşısında aldım, bize bakan ve bizden iyi türkçe
konuşan adını unuttuğum görevli, gülerek birazda müstehzi bir tavırla şunu söyledi
SİZ MÜSLÜMANSINIZ VAYNAHT KUTLAMAZSINIZ, SİZİN DİNİNİZE GÖRE
GÜNAHTIR O NEDENLE VEREMİYORUZ.
Adam haklıydı fakat o an ne olduysa bilemiyorum dedimki TAMAM AMA BEN
ALEVİYİM, CAMİYE GİTMEM, NAMAZ KILMAM, ORUÇ TUTMAM,
ZATEN TÜRKİYEDE DE BU YÜZDEN KATLİAMA UĞRUYORUZ, MARAŞ
VE ÇORUMU DUYMUŞSUNUZDUR. Dedim
Tabiiki o an için ağzımdan öylesine çıkmıştı bu sözler, yaş yirmi, bilinç sıfır
ayrıca karşımda duran kişi bir devlet memuru, Aleviyi belliki hiç duymamış.
Sonuç olarak kimliğimde ki İslam ibaresi taa Almanyada önüme çıkmış ve
benim için çok önemli olan o 100 markı almama engel olmuştu, hani gerçekten
Müslüman olsaydım dert değildi, belkide bununla gurur bile duyardım.

84 te kendi isteğimle yurda döndüm, kapıkulede bana yakışır bir polis karşılamasından
sonra eve geldim, birkaç ay sonra askere gittim. Acmi birliğinden sonra gittiğim
usta birliğinden GBT-m temiz gelmediği için sürgüne gönderildim. Denizciydim
karadeniz ereğliye sürüldüm, askerin çoğu karadenizli vatandaşlarımızdı, antakyadan
olanlar vardı, bilirsiniz bizim nusayriler,
Bir devrem vardı Mehmet emin-di adı rizeliydi onbaşı olmuştu, aynı zamanda bölüğün
imamı konumundaydı, benim ne olduğumu anlamıştı, o yüzden hiç sevmezdi, her fırsatta ezmeye çalışırdı. Bir gün eğitim sahasında bölüğü sıraya dizdi ve dini sorular sormaya
başladı sıra bana gelince, “söyle bakalım islamın şartı kaçtır” ne yapmaya çalıştığını anlamıştım ve doğrusu şartların hepsini de bilmiyordum. Ve bende bilmiyorum dedim
buna karşılık dedi ki “ oh ne güzel, ne namaz ne oruç, ehli müslüm, keyfi müslüm”

Sonra sivil hayat ve 1990 senesinde resmi dairede işbaşı. Birlikte çalıştığımız Alevi
olmayan arkadaşların bizler hakkındaki o bildik sözlerini duymak, kişiliğimizle
ve ortaya koyduğumuz dürüstlükle özür dilemelerini sağlamak.

Yıl 1993 temmuz-un 2si ve biz canlı yayında Sivas katliamını izliyoruz.
Bu katliamın etkisi ile olacak İzmir eşrefpa semtinde kurulan Hacı Bektaş Veli
derneğine üye oluyorum, bu dernek o zamanlar Türkiye-nin merkez derneği
yani en kalabalık dernek. Başkanıda Selahattin ÖZEL.
Dernek her gün dolup dolup taşıyor, anma geceleri yapılıyor salonlarda yer
bulmak mümkün değil, hiç unutmam derneğe gittiğim bir gün dü, arkadaşlar
Alevilik ve İslam üzerine tartışıyorlardı, ben dinliyordum, uzun boylu yakışıklı, ve
aynı zamanda devlet dairesinde çalışan, takım elbiseli ve gravatlı biri olduğum için,
görenler bilen biri sanıyorlardı, bilmeden şu sözü uyguluyormuşum
“ Biliyorsan konuş hisse kapsınlar,bilmiyorsan sus da adam sansınlar “
tartışan arkadaşlardan biri ikide bir bana dürtüp “ sen ne diyorsun bu konuda?
öyle değilmi”
gibisinden sorularla benden fikir beyan etmemi istiyordu.
İşte ne olduysa o an oldu söyleyecek sözü olmayan ben, kendimden utandım
ve bu konuda ki Cahilliğimi yenmeye karar verdim.
Öyle ya hem Sivas katliamını yaşamıştık ve ayrıca hayatımızın her
alanında bu konu karşıma çıkıyordu, yaş 31 di, bu güne kadar cahil
kalmıştım ama cahil ölmek zorunda değildim.

Öğrenmek istiyordum ama önümde önemli engeller vardı, herşeyden
önce tahsil durumu yetersizdi, hepsi hepsi lise 1 den terktim.
Belediyemizin kurduğu standda kitap sergisi açılmıştı, isimlerini okurken
baktım birisinin kapağında din bu yazıyordu, ve bir başkası şeriat ve
kadın diyordu aldım sonra serisini aldım.
Okuyordum ama tekrar okumam gerekiyordu, çünkü anlamam kolay
olmuyordu, sonra Kur-an tefsirleri aldım, hele mesele Kur-an okumak
olunca bir kere okumak kesinlikle yetmiyordu.
Aleviliği anlatan kitaplar almaya başladım, bilirsiniz işte Cemal Şener
Bekir Yıldız, Ethem Ruhi Fığlalı, İzzet Zeki Eyüboğlu, Cemşit Bender
Ve diğerleri. Okuyordum, anlamaya çalışıyordum, düşünüyordum
gözlemliyordum ve karşılaştırıyordum,.
Kur-an ı daha iyi anlayabilmek için hadis seti aldım ve kaşılaştırdım.
Hekkes birşeyler söylüyordu, islamı anlamakta fazla zorlanmadım,
Çünkü zaten hep gözümüzün önündeydi, kutsal kitabını ve hadisleri
okuyunca bilgim arttı ve pekişti, fakat ortada bir sorun vardı,
sorun islamda ve müslümanlarda değil ne yazık ki bizdeydi.
O günlerde ilk kafama takılan terslik şu olmuştu, hakka yürüyenle-
rimiz olduğunda tabut camiye götürülüyor, musalla taşına konuyor,
bizimkiler bir kenarda bekliyor, hoca devlet memuru olduğu için
istemeye istemeye cenaze namazı kılıyor, yuzyıllardır bu duruma
tanık olan müslüman halk tövbe estahfurullah çekiyordu.
İşte bu durum çok zoruma gidiyordu, ama bakıyordum herkes bu
konuyu konuşuyordu fakat hiçbir şey yapılamıyordu.

08-03-1994 tarihinde sıra babama gelmiş, hakka yürümüştü.
İşte o zaman daha önce başkalarının cenazelerinde duyduğum acıyı
en azından kendi babamın cenazesinde yaşamamak için kendimce
şu kararı aldım, cenazeyi camiye götürmeyecektim, doğruca mezarlığa
götürecektim. Hatta belediyeden sormuşlardı anons etmek için cami
ismi istemişlerdi, onlara camiye götürülmeyeceğini, evden direk olarak
mezarlığa götüreceğini söylemiştim, herkes şaşırmıştı. Ama inanıyorum
ki babam olsaydı cenazesinin camiye götürülmesini isterdi.
İşte o gün sanki bu isteğini duymuş gibi 4x4 lük Alevi olan eniştem
karşıma dikildi mutlaka cenazeyi camiye götürmem gerektiğini
aksi taktirde benimle birdaha konuşmayacağını gözünden akan yaşlarla
bana söyledi, çevredende destekleyenler oldu ve ben yalnız kaldım,
mahalle baskısını göze almıştım ama Alevi baskısını yenemedim ve
cenazeyi camiye götürdük, tabiki aynı utanç verici görüntü altında
görevimizi!! yerine getirdik.


Okumalarım, araştırmalarım, gözlemlerim devam ediyordu, en çokta
gözlem ve gündemi takip etmeye dikkat ediyordum.
Gün geldi kafamı kurcalayan Hz. Ali meselesinde bana katkıda bulunacak
olan Sn. Faik Bulut-un Ali-siz Alevilik-ini okudum ve doğru yolda olduğumu
hissettim, Ali Yıldırım-ın osmanlı engizisyonunu, İsmail Metin-in osmanlının
kanlı tarihini, Erdoğan Aydın-ın nasıl müslüman olduk-unu okudum, Alevilere
uygulanan katliamları öğrendim, daha çok ateşlendim. Parçalar yavaş yavaş yerine oturuyordu. Kuşkularım azalıyordu ama henüz o günlere gelmeye çok vardı.

2003 yılıydı, çalıştığım belediyenin başka bir birimine gönderilmiştim,
İş yerim kendi mahallemdeydi, yaklaşık 32 senedir oturduğum yerdi
Mahallemiz çoğunkukla Aleviler ve Çingeneler-den oluşuyordu,
işyerimin önünden her öğlen vakti koşar bir vaziyette geçiyordu Hasan
Abi, bizdendi yani Aleviydi, merak ediyordum bu adam hergün aynı
saatlerde böyle koşar vaziyette nereye gidiyor diye? Bir bün gittiği
yerden dönüşünde önüne geçtim ve sordum “ Hasan abi sen hergün
bu saatlerde böyle koşar adım nereye gidiyorsun?” dedi ki “ camiye
gidiyorum “ şaşırmıştım dedim ki “ abi nasıl oluyor camiye gidiyorsun
bizim cami ile namazla ne işimiz var biz Aleviyiz “ dedi ki olsun
kardeşim, cami de bizim, namaz da bizim, oruçta bizim” deyince
eyvah dedim seni de kaybetmişiz.

Buca ilçesinde Hacı Bektaş Veli Kültür ve Cem evi açılmıştı,
orası açılalı birkaç sene olmuştu. Çoğunlukla cenazeişlerine bakılan,
cem törenleri yapılan bir yer. Bizimkiler bu sayede camiutancından kurtulmuşlardı,
artık cenazelerimizi oraya götürüyorduk,
ama yine bir terslik vardı, cenaze mezarlığa gittiğinde bizim hoca dua
okur yanında da mezarlık hocası durur ve ardından birde o dua okurdu.
İşte bu cem evine gittiğim bir gündü, başkanın odasında bir gurup oturmuş,
tartışıyorlardı, konu İslamdı, bir dedemiz Kuran-dan, ayetten, bahsederek
aslında bizlerin ne iyi müslümanlar olduğumuzu anlatıyordu, sonra Sn.
bayan başkan sözü alarak dediki “ oğlum geçenlerde kordonda ki gemi
kütüphaneye gitmiş, bakmışki orada bulunan kitapların büyük çoğunluğu
Hıristiyanlıkla ilgiliymiş, misyonerlik yapıyorlarmış, İslamı yok etmeye
çalışıyorlarmış, o nedenle bizim bu konuda uyanık olup islamı korumamız
gerekiyormuş” deyince dayanamayıp dedeye sordum “ sevgili dedeciğim
söylermisiniz, siz hiç Kuran-ı okudunuz mu?” bu soru dedeyi kızdırmıştı
sorum sayın başkanın da hoşuna gitmemişti, bana sinirli ifadelerle müdahele
etti, ve böyle bir soru soramayacağımı söyledi, bu kez kendisine sordum
dedimki “siz islamdan bahsettiğinize ve bizim onu korumamızı istediğinize
göre söylermisiniz siz kuran-ı okudunuzmu? Bu soru ortamı iyice gerdi
bana burada böyle şeyler konuşamayacağım ihtar edildi bende dedimki
“ biz Aleviyiz islamı korumak bizemi kaldı, siz bu söyleminizle Aleviliğe
İhanet ediyorsunuz” daha fazla gerginlik çıkmasın diye orayı terk ettim.
Çünkü onların bu sözleri kimden etkilenerek söylediğini biliyordum.
Bu işin başında bizim meşhur profumuz ve o güne kadar profla aynı çizgide
olan ve bolca kitap yazan saygıdeğer yazarlarımız vardı. Gerçi İzzettin doğan
cem vakfının başındaydı, bizim dernek Hacı Bektaştı ama bunda da bir
terslik vardı, bizimkiler izzettine karşıydı, adamın yaptıkları ortadaydı
ilişkileri bizim kabul edmemeyeceğimiz türdendi ama ne varki fikirleri
her tarafa nufuz etmişti. Bu böyle gitmemeliydi.

İşte bu son tartışma, benim aklıma arasıra gelip giden ve her seferinde
ya yanılıyorsam, ya bir yerde bir hata yapıyorsam dediğim fikrimi
hayata geçirmem konusunda son kararı vermeme neden olmuştu.
Asimilasyon denen müthiş silahın bizi ne hale getirdiğini, kişi ve
makam dinlemeksizin nerelere kadar gittiğini görmüş ve ürkmüştüm.

Aylarca bu konuyu düşündüm, hep kendime şu soruları sordum,
okuma alışkanlığımz olmadığı için osmanlı döneminden habersizdik
bu tamam, fakat daha şunun şurasında birkaç onyıl önce maraşı, çorumu
yaşamıştık, hadi diyelim onunda üstünden uzun zaman geçti ve bize
unutturdular ( aslında unutmamıştık ama neyse ) daha onyıl önce sivası
ve gaziyi yaşamıştık, durum eski durum değildi, televizyonlar naklen
vermişti, hemen akabinde bir sürü derneğimiz kurulmuştu pıtrak gibi,
yetmemiş birde federasyonumuz olmuştu arslanlar gibi, o koltuklarda
birileri oturuyordu krallar gibi, yazarımız çizerimiz vardı bir sürü,
çıkıyorlardı açık oturumlara saatlerce konuşuyorlardı ve arzı endam
ediyorlardı artizler gibi, şöyle diyorlardı hep bir ağızdan, alevi islamı,
sunni islamı, devlet yalnızca hanefi mezhebine yardım ediyor, diğer
mezheplerde var, devlet bizede yardım etsin falan, falan,falan.
Yani anlayacağınız herkes yalnızca konuşuyordu ve başkada bir şey
yapmıyordu, bu işte bir terslik vardı hemde hayati bir terslik, ve ne
gariptir yalnızca Alevilrin hayatına mal olan bir terslik ti. Bu adamlar
okumuş insanlar, kariyer edinmişler konuşmaları ateşleyici ama her
nedense söylenmesi gereken ve hemde çok gecikmiş olan bu sözü
niye söylemezler. Şimdi bu koca koca adamlar dururken benim gibi
cahilin biri çıkıpta HEY TÜRK TOPLUMU, YETSİN ARTIK ZULÜM
BİZ ALEVİLER BU GÜNE KADAR CANIMIZI KURTARMAK
İÇİN, TAKİYYE YAPTIK ŞİMDİ ARTIK GERÇEKLERİ
SÖYLEMENİN ZAMANI GELDİ, BİZ ALEVİYİZ BİZİM İNANCIMI
ZIN İSLAMLA BİR İLGİSİ YOK SİZİN DİNİNİZ SİZE BİZİM
DİNİMİZ BİZE dese ve bu demeyi lafla değilde resmi yoldan yapsa
acaba ne olur? şu bizi temsil eden adamlara!!!!??? ayıp olurmu?
utanırlarmı?

Ve işte ben kendi kendimle, böylesi sorularla cebelleşirken,değişen
bir şey olmuyordu, herkes durumdan ve de yerinden memnun görünüyordu.
Sanki bu durumun devamından faydalanıyorlardı. Onlar mutluydu ama ben
oldukça mutsuzdum, Sivas-ta yananlar aklıma geldikçe hele o küçücük
çocukları hatırladıkça insanlığımdan utanıyordum, bu utancım katledenlerden
ötürü değil, bunun üzerine oturanlardan dolayıydı. Duyuyorduk, okuyorduk
“ Aleviler örtülü ödenekten şu kadar milyar para aldı” diye. Kim alıyordu?,
neye karşılık alıyordu? nasıl harcanıyordu, zaten kontrol dışı bir kaynaktan
verilmiş olan bu paranın, kontrolünü kim ve nasıl yapıyordu?

Hatta susurluk sonrası bir tarihte, Selahattin ÖZEL-in başkanı
olduğu eşrefpaşa derneğinde öyle bir tartışma yaşanmıştı ki anlatılır gibi geğildi,
bende oradaydım, arabulucu olarak en ünlü dedeler gelmişti, çok büyük tartışmalar
yaşanıyordu, başkana yöneltilen iddialar yenilir yutulur cinsten değildi, ne susurlukçu
olduğu kalmıştı nede örtülü ödenekten alınan paraların üstüne yattığı kalmıştı.
dayanamayıp ayağa kalktım ve “ kusura bakmayın ama burası lağım gibi kokmaya
başladı, ben bu kokuya dayanamam burayı terk ediyorum” o an iddianın sahibi
SHP-li belediye meclis üymiz İbrahim MORSÜMBÜL ayağa kalktı ve “ Sinan
arkadaş doğru söylüyor, en iyisi beni ve başkanı atın bu iş bitsin, aksi halde?????
Sonra bir sürü olaylar yaşandı, bir zaman sonra o koskoca dernek yok oldu gitti.
üyelik kartım duruyor bende. Eminim bu yazıyı okuyan birileri çıkacak o günler
ile ilgili birşeyler anlatacak.

BİR ŞEY YAPMALI idik, ama biliyordum ki o bir şeyi yapacak olan bendim.
Neden olmasındı, insan tek başına bir şey yapamazmıydı? Yapardıı yapardı
hemde nasıl yapardı, yeterki istesindi. Ve bende istedim, zaten biz hep yirmi
milyonuz, yok yok yirmibeş milyonuz, deyip durduk ta ne oldu bir işe yaradı mı?
Hemen yaramadı demeyin bence fena halde yanılırsınız, elbet bir işe yaradı,
Alevilerin olmasada alevi pazarlamacılarının işine yaradı ve hemde çok yaradı

Oysa benim yapacağım şey yalnızca Aleviliğin işine yarayacaktı ve O nun
YENİDEN DOĞUŞU OLACAKTI.

Bir dilekçe yazıp mahkemeye verecektim, işi resmileştirecektim, kimseye
söylemeyecektim, mahkeme reddedene kadar.
Dilekçeyi uzattığım mahkeme kalem müdürünün suratının alacağı ifadeden
tutunda, kimlerin buna şiddetle karşı çıkacağına ve başbakan erdoğanın
yapacağı açıklamaya kadar her şeyi bilecektim, fakat kimin veya kimlerin
destek vereceğini bilmeyecektim. Ve ben şunuda çok iyi bilecektim, Alevilik
İslam-ın dışındadır dediğimde buna en başta bizimkilerin ezici çoğunluğu karşı
çıkacaktı, asimilasyona çalışan kafa takımı karşı çıkacaktı, onlara omuz veren
sözde aleviler karşı çıkacaktı, fakat inçlarını gerçekten yaşayan ve yüzyıllardır
bize her fırsatta müslüman olmadığımızı, kafir, zındık, müşrik, dinsiz, mumsöndücü
olduğumuzu söyleyen gerçek müslümanlar karşı çıkmayacaktı.

Hedefim çok, fakat atış şansım tek olacaktı. Hedefler şunlar olacaktı

1= Alevilerin kendilerini sorgulamalarını başlatmak

2= Başlayacak olan tartışma sayesinde Aleviliğin özüne dönmesi

3=Böylece asimilasyona DUR demek

4=Aleviliğin resmen tanınmasını sağlamak

5= İbadethanelerimizin serbest hale gelmesini sağlamak

6= Zorunlu din derslerine son verdirmek

7= Devlet ya kimliğime ALEVİLİK-i yazacak yada Laikliğin gereğini
yerine getirip kimliklerden din hanesini kaldıracak.

Yani sizin anlayacağınız bu günlerde bölük pörçük verilen mücadelelerin
tümünün bir seferde halledilmesini sağlamak. Yani ölüm uykusuna yatırılmış
ALEVİLİK-İ SARSMAK, UYANDIRMAK, AYAĞA KALDIRMAK.

İşte bu duygu ve düşünceyle aşağıdaki dilekçeyi yazdım.






ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE



İZMİR İLİ KONAK İLÇESİ NUFUS MÜDÜRLÜĞÜNCE ŞAHSIMA VERİLMİŞ OLAN

.............. NOLU KİMLİĞİMİN ARKA YÜZÜNDE YAZILI DİNİ İSLAM BÖLÜMÜNDEKİ İSLAM

İBARESİ GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR. TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI ALEVİ

BİR İNSAN OLARAK, YAŞADIĞIM İNANÇ VE EDİNDİĞİM BİLGİ NETİCESİNDE BİR

İNSANIN HEM ALEVİ HEMDE İSLAM OLAMAYACAĞINA İNANDIM. DİN VE VİCDAN

ÖZGÜRLÜĞÜ ANAYASACA GÜVENCE ALTINA ALINMIŞ LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ

VATANDAŞI OLARAK GERÇEKLE İLGİSİ BULUNMAYAN ADETA BİR KORKUYU BERTARAF

ETMEK İSTERCESİNE YAPILMIŞ OLAN BU HAKSIZLIĞI VE İNSANI DERİNDEN YARALAYAN

BÖYLESİ BİR ÇELİŞKİYİ DAHA FAZLA TAŞIMAK İSTEMİYORUM.ASLINDA TOPLUM OLARAK

HEPİMİZİN BİLDİĞİ VE HAYATIN HER ALANINDA KARŞIMIZA ÇIKAN BU ACI GERÇEĞİN

YÜKSEK MAHKEMENİZCE TESPİT EDİLEREK HÜKME BAĞLANMASINI VE BU NEDENLE

NÜFUS KAĞIDIMDA YAZILI OLAN İSLAM İBARESİNİN ÇIKARTILARAK YERİNE GERÇEK

İNANCIM OLAN ALEVİLİK-İN YAZILMASINI SAYGILARIMLA TALEP EDERİM.


Tarih: 07-05-2004
------------------------


SİNAN IŞIK




Dilekçmi alan mahakeme kalem müdürünün surat ifadesi aynen yukarıda
yazdığım gibi oldu, onlar alışkındır dilekçelere şöyle göz ucuyla bakarlar
ve muhürü basıp havale ederler. Fakat bu sefer öyle olmadı, alışkın olduğu
Kelimeleri bulamadı baştan sona okumak zorunda kaldı ve başını kaldırıp
beklediğim “ ne bu, başka işin yokmu?” bakışını fırlattıktan sonra dayanamayıp
sordu “eminmisiniz beyefendi?” evet eminim dedim. Kayıt numaramı aldım ve
oradan ayrıldım

Ve işte tarihi adım atılmıştı. O yukarıdaki 07-05-2004 tarihi benim açımdan çok önemlidir.
Kısa bir süre sonra mahkeme celbi geldi, ilk duruşmam 15-06-2004 günü.

Çok heyecanlanmıştım, tek başımaydım. Ne bir kişi nede bir avukat, bir ara
avukat meselesini düşündüm fakat kendi sorumun cevabını yine kendim verdim.
Öyle bir avukat olmalı idi ki hem İslamı, ve hemde Aleviliki bilecekti, ve birde benim
gibi düşünüyor olacaktı, eeeeee buda çok fazlaydı. Yinede bir deneyeyim bakalım
ne olacak dedim ve yanında çalıştığım, kendiside alevi olan bayan amirimle, onun
tanıdığı İzmirli vede aynı zamanda Alevi olan bir avukata haber gönderdim gelen
cevap şuydu “ne saçma iddia öyle, Alevilerde müslümandır “
Hatta bir ara şöyle düşündüm, gerçek bir müslüman avukat bulayım, çıksın gerçeği yalnızca gerçeği söylesin, bana yeter. Sonrada yanlış anlaşılmaktan korktum.
Zaten mahkemeyi kazanmak gibi bir umudum yoktu çünkü kazanabileceğim kolaylıkta
bir mahkemeyi zaten açmazdım.

Ama şu durumdan biraz olsun umutlandım, kendi kendime dedim ki “ bu mahkemede
belirleyici olacak unsur Cumhuriyet Savcısıdır, adı üzerinde Cumhuriyeti korumakla
yükümlü ve bu konuda oldukça kıskanç olurlar ve de yeminli, dilekçemi okuyacak mutlaka ilgisini çekecek çünkü bu bir ilk, ne istiyor bu vatandaş, kimliğindeki din hanesi
bölümünden İslamı çıkartıp yerine Alevilik yazılsın diyor, peki kimdir bu Aleviler

CUMHURİYETİN YILMAZ BEKÇİLERİ DEĞİLLERMİ? EVET,

Ulusumuzu ayakta ve de birlikte tutan ATATÜRK DEVRİMLERİ DEĞİLMİ? EVET,

BUNLAR GERÇEK ATATÜRKÇÜ DEĞİLMİ? EVET,

BUNLAR GERÇEK LAİK DEĞİLLERMİ? EVET,

ÜLKEMİZ HIZLA ŞERİAT-A GİDERKEN BU ALEVİLER

ALEVİ KALIR İSE Mİ LAİKLİK KORUNUR?,

YOKSA ŞERİATÇILAŞIR İSE Mİ LAİKLİK VE CUMHURİYET KORUNUR?

O halda neden olmasın?

Sizi duyar gibi oluyorum şimdi diyorsunuz ki “ eh be kardeşim insan
bu kadarda uçarmı?”
Evet haklısınız ama biz hergün başkalarının teorileriyle yatıp kalkıyoruz
bir teoride bu kardeşiniz üretse kıyametmi kopar?
Hem bu teorinin yüzde yüz gerçek vede bizim durumumuza uygun olmadığını
söyleyecek bir bir Laik, Atatürkçü çıkarmı.

Alın size bir teori daha, bakalım buna ne diyeceksiniz hemde yaşadığım bir anıdır.
Ben birinci duruşmaya hazırlanırken, kendi kendime dedim ki “ sen şimdi mahke-
meye gideceksin, hakim senden delil isteyecek, ne vereceksin” bu düşünce ve
telaşla birşeyler aramaya koyuldum, aklıma ilk olarak kitaplarını okuduğum yazarlar
geldi, onlara ulaşıp yardım isteyecektim, kemeraltında bulunan tanıdığım bir kitap
evine gittim, sahibi olan genç, sosyalist arkadaşa birazda sıkılarak dedimki “ arkadaş
ben yzarlardan Erdoğan Aydın, Ali yıldırım ve Faik Bulut-un telefonlarını istiyorum,
merakla neden istediğimi sordu, mecburen söyledim dedimki “ ben bir dava açtım”
ne davası dedi, şöyle dedim “ kimliğimden İslam ibaresini sildirtip yerine Alevilik
yazdırmak istiyorum, bu yazarlar bana yardım edebilir” yüzüme baktı ve küçümser
bir tavırla şöyle dedi “ arkadaşım halkımızın onca sorunu varken, sen ne diye böylesine gereksiz vede gerici bir dava ile gündemi meşgul ediyorsun” dedimki “ zaten bende senden böyle bir çıkış bekliyordum, sosyalistler, koministler, devrimciler bu Alevilik
konusunu hep gericilik olarak algıladınız, ilgilemmediniz, Alevileri yalnız bıraktınız, şimdi
ise sizin boş bıraktığınız yeri, şeriatçılar ve de onların işbirlikçisi sözde aleviler doldurdu,
biliyorum sizin laiklik sorununuz yok ama bizim var hemde çok var, bence Aleviler Laik
kaldıkları sürece solcudurlar, devrimcidirler, ilericidirler, sosyalisttirler, aleviler şeriatçılaşır ise bu ülkeden laiklik gider, cumhuriyet gider, sonra ne olur biliyormusun?
başımızdaki hükumetin vede fetullahın yardımıyla, amerika bölgemizde uygulamaya çalıştığı ılımlı islam projesini rahatlıkla hayata geçirir, bu projenin eşgüdümcüleri boşuna
mı her fırsatta tekrarlıyorlar bu ülkenin yüzde doksandokuzu müslüman diye, işte ben lüzumsuz gördüğün bu dava sayesinde bir tartışma başlatsam, burda olmasa bile AİHM
de kazansam, asimilasyona DUR desem, bu sayının içinden üçte birini çıkartırsam, ne kalır? O zaman bu proje durdurulmuş olmaz mı? Dedim
inanamayacaksınız ama bana aynen şunu söyledi “ ya arkadaş sen ne yapmaya çalışıyor-
sun, neden amerikanın dikkatini üzermize çekmeye çalışıyorsun” dedi, oradan eli boş ayrıldım bu yolu illede yalnız yürümem gerekiyordu.

İşte dostlar hal böyle, ben size bir kıyak yapayım siz şimdi bu son teorimi bıyıkaltından gülerek bir hayal ürünü olarak değerlendirmeyin, bu ve yukarıda bahsettiğim ne varsa hepsi nasıl birer birer gerçekleşti, ileriki safhalarda göreceksiniz bu yazı biraz uzun oldu ve daha da uzayacağa benziyor, zaten birazdan mahkeme yani duruşmalar kısmına geleceğiz, ondan sonrası var ki yemede yanıda yat. Duruşmalarda ayrı bir lezzet hem siz niye sıkılıyorsunuz ki saatlerdir yazan benim, şu an sabahın 06 sı kaç saattir yazdığımı inanın bende unuttum, ama tarih 19 mayıs bu günün anlam ve önemine de uydu, ne dersiniz yanılıyormuyum.


VE BİRİNCİ DURUŞMA:TARİH: 15-06-2004

Sabah erkenden İzmir 11.Asliye Hukuk Mahkemesinin kapısındayım.
Çok heyecanlıyım, listeye bakıyorum 14 veya 15 inci sıradayım.
Merak ediyorum ne olacak, biliyorum hakim de savcıda beni merak
ediyor, kim bu deli diye. Çok geçmiyor merak ağır basıyor çünkü onlarda
ilk defa böyle bir davaya bakacaklar, 5 inci sırada çağrılıyorum.
İçeri giriyorum, davacı kısmına geçiyorum, karşımada dava ettiğim İzmir
Nüfus idaresinin görevli memuru geliyor, ne tesadüf kişiyi tanıyorum,
yıllardır çalıştığım evlendirme memurluğunun, evlenen çitlerine ait
resmi evraklarını götürüp teslim ettiğim nüfus müdürlüğündeki bir
memur. İçerde sadece 6 kişiyiz, kapı özellikle kapatılıyor dinleyici
alınmıyor. Hakim, savcı, katip, mübaşir, davalı vekili ve ben.

Dava başlıyor hakim soruyor

Hakim: Sinan bey bir dilekçe vermişsiniz ne söyleyeceksiniz.

Sinan Işık: Efendim ne istediğimi dilekçemde açıkça belirttim
başkada bir diyeceğim yoktur.

Hakim: Peki ama benim size diyeceğim var.

Sinan Işık: Buyrun sayın hakimim.

Hakim: Dilekçenizde İslamı sildrip yerine Alevilik yazılsın istemişsiniz, fakat biz
Alevileri de müslüman biliriz, Allah derler, Muhammed derler, Ali derler,
tanıdığımız arkadaşlarımız var, onlarda müslüman olduklarını
söylerler, camiye gideni, ramazanı tutnıda var, sizin ünlü dedeniz
prof. İzzettin Doğanı-ı dinlemiyormusun, o da her konuşmasında ısrarla
Alevilerin müslüman olduğunu söyler. Bütün bunlar ortadayken siz çıkmış
Aleviler müslüman değildir diyorsunuz, bu nasıl olur? Bu iddianızı kanıtlayacak
deliliniz varmı?

Sinan Işık: Sayın hakimim bu söylediğiniz herşey genel kanı itbarıyla doğrudur,
başta İzzettin Doğan olmak üzere, Alevilerin ezici çoğunluğunun kendilerini
Müslüman olarak gördüğünü de bilirim ve fakat bir şeyin genel kanı olması
O şeyin mutlak doğru olduğu anlamına gelmez, sizde taktir edersinizki aklı başında
olan hiç kimse böylesine hassas bir konuda boş yere, laf olsun diye dava açmaz,
ben düşüncelerimin yüzde yüz doğru oduğuna inanmasaydım bu gün karşınızda
olmazdım, ayrıca mahkeme talep ettiğinde delillerimi sunacağım.


Konu AhbAp tarafından (30-08-2011 Saat 00:16 ) değiştirilmiştir. Sebep: Yazı karakteri büyüklüğü
Alıntı ile Cevapla
 

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Türklük Toplumsal/Kişisel Bir Kimlik midir, Yoksa Milli Bir Köken midir? evrensel-insan Politika 21 21-04-2017 21:09
Azınlık, kimlik ve Korku Felsefesi üzerine.. evrensel-insan Politika 23 18-04-2010 05:05
Parmak izindeki kimlik.. Russell Kur'an'da Mucize Yoktur 40 27-12-2009 17:48
Kimlik bireyin tanıtım ozelliği mi yoksa problem mi? evrensel-insan Etik, Estetik, Sanat, Politika, Bilim & Eğitim 12 10-03-2008 13:54

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:04 .