Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #61  
Alt 14-06-2011, 01:16
ahura mazda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ahura mazda ahura mazda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 09 Sep 2010
Mesajlar: 438
Standart

Politize olmak deyince siz takım tutmak gibi mi algılıyorsunuz ? Yani A iktidar partisi ile B Muhalif parti mücadelesi mi sadece kast ettiğiniz ?

Onun dışında Frankfurt Okulu "bir grup entellektüel" diyerek sınırlandırılamayacak kadar önemli bir konu, tercümeniz de yanlış,salt bir ekol olarak alınamaz yani o yüzden geçerli bir örnek.Gayet de mantıklı ve önemli bir örnek.

Sizin algınız yanlış yönde çalışıyor siz komple bir üniversitenin akpli olması chpli olması gibi algılıyorsunuz.Bu basit anlayış da benim Frankfurt Okulu örneğini anlamamanıza neden oluyor.

En basit anlatımla sizin algınızla anlatayım adamlar en başlarda neo-marxist ve üniversite de enstitü çatısında birleşiyorlar (daha sonra bölünmeler ayrılmalar hali ile oluyor) Bundan politize daha ne olabilir merak etmekteyim ? Hele de Okulun kurulduğu dönemin koşullarını düşünürsek tam manası ile politize olmak demektir bu.Siz partizanlık olarak algılıyorsunuz o durum yanlış.
Alıntı ile Cevapla
  #62  
Alt 14-06-2011, 01:21
ulpian - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ulpian ulpian isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2009
Mesajlar: 4.880

Başarı Ödülü 

Standart

sevgili ahura mazda,

''kimin prof, dekan rektör olacağına; derste ne işleneceğine, hangi çalışmalara/araştırmalara ağırlık verileceğine üniversitenin ilgili alanındaki uzmanları mı karar versin, yoksa tüm üni çalışanları, öğrencileri birlikte oylayarak mı karar versin'' sorusunun (ki bu soruya 'demokratik üniversite olsun' diyenlerden bir türlü cevap gelmedi) Frankfurt Ekolü ile ne alakası var kozmos aşkına. Frankfurt Ekolü, politize bir ekoldü, doğru. Ama biz de zaten üniversite hocaları toplumsal, siyasi konularda fikir yürütmesin, tamamen apolitik olsun filan demiyoruz ki. Tartışılan konu farklı...
Alıntı ile Cevapla
  #63  
Alt 14-06-2011, 01:22
ahura mazda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ahura mazda ahura mazda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 09 Sep 2010
Mesajlar: 438
Standart

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Astur da açıklamış, ama bu örneğin tartışılan konuyla ilgisizliğini ben de vurgulamak istiyorum. Frankfurt Ekolü, bilimin (en azından sosyal bilimlerin) politikadan ayrılamayacağını, bilimin de net politik pozisyonları olması gerektiğini savunan bir düşünce ekolü. Şahsen ana tezlerini paylaşmadığım bir ekol. Ama üniversitelerde kimin prof, dekan, rektör olacağına, hangi çalışmalara ağırlık verileceğine, derste ne işleneceğine üniversitedeki ilgili alanın uzmanları mı karar versin, yoksa tüm üniversite mensupları, öğrencileri vs. oylayarak mı karar versin tartışmasıyla Frankfurt ekolünün ilgisini ben de göremedim.

Başlık boyunca ''bilimsel/akademik kalitenin tek kıstası yayın sayısıdır'' diyen ise hiç olmadı. Yayınların ilgili alanda dünya çapında ne kadar dikkate alındığı, iktibas edildiği vs. gibi nesnel ölçütleri gözetmeden salt yayın sayısının elbette hiçbir önemi olmaz. Türkiye'de ''demokratik üniversite'' modeli denendi, verim vermedi. Dünyanın hiçbir başarılı üniversitesinde de bu model uygulanmıyor.

İlk önce ben sizin sorunuza yanıt vermedim.Astur'un politize lafına binaen cevap verdim,yani olayın sizin sorunuzla alakası yok.

İkinci cevap verdiğim nokta da Astur'un bu cümlesidir." ODTÜ vb. okullar 50'lerden beri varlar, bunların yayın sayıları 70'lerde nasılmış, 80'lerde nasıl değişmiş vs. bakılabilir mesela."
Alıntı ile Cevapla
  #64  
Alt 14-06-2011, 01:26
ulpian - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ulpian ulpian isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2009
Mesajlar: 4.880

Başarı Ödülü 

Standart

ahura mazda´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
İlk önce ben sizin sorunuza yanıt vermedim.Astur'un politize lafına binaen cevap verdim,yani olayın sizin sorunuzla alakası yok.
Biliyorum sevgili ahura mazda, Astur'un iletilerini de okuduğum ve içerik olarak katıldığım için tartışmaya dahil olmak istedim, tekrar çıkabilirim dilerseniz tabii...

Şunu söylemeye çalışıyorum: Eğer siz ''üniversitenin politize olması illa ki kötü birşey değildir, üniversiteden tamamen apolitik olmasını beklemek yanlıştır'' diyorsanız ve bu bağlamda Frankfurt Ekolünü örnek olarak getiriyorsanız, haklısınız elbette. Ama Astur'un ve benim ''demokratik üniversite''ye karşı çıkarken öne sürdüğümüz 'politize potansiyeli'nin bununla bir ilgisi yok. Üniversiteler tamamen apolitik olsun, toplumsal, siyasi konulara dair fikir geliştirmesin, demiyoruz zaten. Ama akademik kararları ilgili alanın uzmanları yerine tüm üni mensuplarının oylamasına bırakmak, gereksiz ve verimsiz bir alanda politize tehlikesi içeriyor.
Alıntı ile Cevapla
  #65  
Alt 14-06-2011, 01:28
ahura mazda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ahura mazda ahura mazda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 09 Sep 2010
Mesajlar: 438
Standart

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
sevgili ahura mazda,

''kimin prof, dekan rektör olacağına; derste ne işleneceğine, hangi çalışmalara/araştırmalara ağırlık verileceğine üniversitenin ilgili alanındaki uzmanları mı karar versin, yoksa tüm üni çalışanları, öğrencileri birlikte oylayarak mı karar versin'' sorusunun (ki bu soruya 'demokratik üniversite olsun' diyenlerden bir türlü cevap gelmedi) Frankfurt Ekolü ile ne alakası var kozmos aşkına. Frankfurt Ekolü, politize bir ekoldü, doğru. Ama biz de zaten üniversite hocaları toplumsal, siyasi konularda fikir yürütmesin, tamamen apolitik olsun filan demiyoruz ki. Tartışılan konu farklı...

Onun dışında sizin sorunuza gelirsek,üniversitelerin özerk olması gerektiğini savunuyorum.Onun dışında kimin dekan olacağını ilgili Fakülte de ki öğretim görevlileri ve öğrenci temsilcilerinin oyları belirlemeli,Rektör içinde fakülte temsilcileri ve üniversite bünyesinde ki öğretim görevlilerinin bütünü karar vermeli düşüncesindeyim.

Çalışma ve Araştırmalar konusunda ise kararsız olduğumu itiraf edeyim.
Alıntı ile Cevapla
  #66  
Alt 14-06-2011, 01:43
ahura mazda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ahura mazda ahura mazda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 09 Sep 2010
Mesajlar: 438
Standart

ulpian´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Biliyorum sevgili ahura mazda, Astur'un iletilerini de okuduğum ve içerik olarak katıldığım için tartışmaya dahil olmak istedim, tekrar çıkabilirim dilerseniz tabii...

Şunu söylemeye çalışıyorum: Eğer siz ''üniversitenin politize olması illa ki kötü birşey değildir, üniversiteden tamamen apolitik olmasını beklemek yanlıştır'' diyorsanız ve bu bağlamda Frankfurt Ekolünü örnek olarak getiriyorsanız, haklısınız elbette. Ama Astur'un ve benim ''demokratik üniversite''ye karşı çıkarken öne sürdüğümüz 'politize potansiyeli'nin bununla bir ilgisi yok. Üniversiteler tamamen apolitik olsun, toplumsal, siyasi konulara dair fikir geliştirmesin, demiyoruz zaten. Ama akademik kararları ilgili alanın uzmanları yerine tüm üni mensuplarının oylamasına bırakmak, gereksiz ve verimsiz bir alanda politize tehlikesi içeriyor.
Onun dışında Akademik karar derken,içerik olarak tam olarak neyi kast ediyorsunuz ?

Bir örnek ile A şirketi tekstil konusunda yetkin bir konumda ve şirketi bir ileri götürmek için teknolojik koşullarını iyileştirmek hatta önder konumda olmak istiyor, B üniversitesi bünyesinde ki ilgili bölüm de ki akademisyenler ise tekstil de üretimi arttırmaktan ziyade çok farklı konularda araştırma yapmaktalar ve öğrenciler bu çalışmalara aktif olarak katılmakta (doktora hazırlayanlar,yüksek lisans öğrencileri bazen lisans öğrencileri) ancak A şirketi salt akademisyenlerle anlaşıyor ve akademisyenlerin oyuyla ana konu bu şirkette ki üretim artışı oluyor,tekstil makinelerin geliştirilmesi,a şirketinin kullandığı kumaşlar üzerinde analiz ilgisi vs. şimdi bu durum size mantıklı geliyor öyle mi ?
Alıntı ile Cevapla
  #67  
Alt 14-06-2011, 02:14
ulpian - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ulpian ulpian isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2009
Mesajlar: 4.880

Başarı Ödülü 

Standart

ahura mazda´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Onun dışında sizin sorunuza gelirsek,üniversitelerin özerk olması gerektiğini savunuyorum.Onun dışında kimin dekan olacağını ilgili Fakülte de ki öğretim görevlileri ve öğrenci temsilcilerinin oyları belirlemeli,Rektör içinde fakülte temsilcileri ve üniversite bünyesinde ki öğretim görevlilerinin bütünü karar vermeli düşüncesindeyim.

Çalışma ve Araştırmalar konusunda ise kararsız olduğumu itiraf edeyim.
Öncelikle soruya cevap verdiğiniz için teşekkür ederim. Verimli tartışma, birbirini anlamaya çalışma işte böyle birşey olsa gerek... Dekan ve rektörler konusunda öğrenci temsilcileri ve öğretim görevlilerinin oylayarak karar vermesinin daha uygun olacağını söylüyorsunuz. Prof. konusuna girmemişsiniz. Çalışma ve araştırmalar konusunda ise kararsız olduğunuzu söylemişsiniz. Açıkçası ben de dekan ve rektör konusunda kararsızım diyebilirim. Yani bu ikisinde öğrenci temsilcilerinin de (öğretim görevlilerine nazaran daha az bir oranda) oy haklarının olmasına kesinlikle karşıyım diyemiyorum. Nitekim bu ikisi idari yanları ağır basan görevler... Ama mesela kimin Prof olacağına sadece ilgili alanın (söz konusu üniversitedeki) uzmanlarının karar vermesi gerektiğini düşünüyorum.




ahura mazda´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Onun dışında Akademik karar derken,içerik olarak tam olarak neyi kast ediyorsunuz ?

Bir örnek ile A şirketi tekstil konusunda yetkin bir konumda ve şirketi bir ileri götürmek için teknolojik koşullarını iyileştirmek hatta önder konumda olmak istiyor, B üniversitesi bünyesinde ki ilgili bölüm de ki akademisyenler ise tekstil de üretimi arttırmaktan ziyade çok farklı konularda araştırma yapmaktalar ve öğrenciler bu çalışmalara aktif olarak katılmakta (doktora hazırlayanlar,yüksek lisans öğrencileri bazen lisans öğrencileri) ancak A şirketi salt akademisyenlerle anlaşıyor ve akademisyenlerin oyuyla ana konu bu şirkette ki üretim artışı oluyor,tekstil makinelerin geliştirilmesi,a şirketinin kullandığı kumaşlar üzerinde analiz ilgisi vs. şimdi bu durum size mantıklı geliyor öyle mi ?
''Adakemik karar'' derken, ne kastettiğimi örneklemiştim aslında. Mesela derste ne işleneceği, bir alanda hangi çalışmalara/araştırmalara yoğunluk verileceği gibi bilimsel değerlendirme gerektiren konular. Ki buna bence Prof seçimi de dahil. Verdiğiniz örnekteki durum bana da mantıklı gelmiyor. Bence de üniversitelerin, araştırmaların tamamen bir takım şirketlerin kontrolüne girme tehlikesine karşı etkin önlemler alınmalı. Bu noktada farklı düşünmüyoruz. Diğer yandan bence çözüm ''endüstri ile üniversite arasında hiçbir ilişki olmasın'' gibi uç bir tutum da olamaz (ki siz de böyle birşey savunadınız zaten).



Şu noktada (en azından genel hatlarıyla) anlaşabileceğimizi umuyorum:
'Demokrasi' dediğimiz şey, bazı alanlarda -eğer bunun daha iyi olacağını düşünüyorsak-, yine demokratik yollarla o alanın genel çerçevesini yasalarla düzenleyip, bu çerçeve içerisindeki kararları konunun uzmanlarına bırakmaya engel değildir. Neticede demokrasi eğer halkın kendi iradesiyle yönetilmesi ise ve halk da ''şu alanlarda genel çerçeveyi yasalarla belirleyelim, ama ondan sonrasındaki özel bilgi gerektiren kararları şu şekilde belirlenecek uzmanlara bırakalım'' görüşünü daha makul bulursa, böyle bir düzenlemeyi yapabilmesi de aynı halkın demokratik bir hakkıdır. Elbette, düzenlemeyi daha sonra gidişata göre revize etme, değiştirme hakkının baki olması şartıyla. Yani demek istediğim: Üniversitelerin işleyişinin genel çerçevesini ve ilkelerini demokratik meşruiyeti olan yasalarla belirleyip, bu çerçeve içerisinde alınması gereken akademik kararlar için yine yasa ile söz konusu üniversitedeki ilgili alanın uzmanlarını yetkilendirmek, demokrasi düşüncesine aykırı birşey değil. Tartıştığımız her iki model de demokrasi teorisi açısından meşru. Biz şu an, hangisinin daha makul, işlevsel, iyi olacağını tartışıyoruz. Bence böyle bir tartışmada genel akıl yürütmelerimizin yanısıra, geçmişte edinilmiş tecrübelerin ve dünyada bu işin hangi modellerle çözüldüğünün, hangilerinin başarılı olduğunun da önemli bir rolü olmalı, diye düşünüyorum.
Alıntı ile Cevapla
  #68  
Alt 14-06-2011, 02:46
Astur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Astur Astur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 11 Jun 2009
Bulunduğu yer: Illuminati
Mesajlar: 1.429
Standart

ahura mazda´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Politize olmak deyince siz takım tutmak gibi mi algılıyorsunuz ? Yani A iktidar partisi ile B Muhalif parti mücadelesi mi sadece kast ettiğiniz ?
Politizasyondan kastım elbette üniversitelerdeki öğrenci ve akademisyenlerin siyasetle hiç ilgilerinin olmaması gibi bir şey değil. Özellikle sosyal bilimler alanındaki insanlar için bu tarz bir şey zaten pek de mümkün değil.

Zararlı sonuçları olacak politizasyondan kastım rektör, dekan, profesör vb. pozisyonlara gelecek insanların akademisyenler ve öğrenciler tarafından seçilecek olmaları durumunda meydana geleceğini sandığım şeyler. Özellikle üniversitelerimizdeki geçmiş deneyimleri göz önüne aldığımızda bu tarz seçimlerde önceliğin akademik liyakattan ziyade siyasi eğilim veya yaşam tarzı gibi şeyler olacağını kestirmek zor değil. Bu tarz bir sistemde öğrenci ve akademisyenler arasında gerekli çoğunluğu sağlayan bir grubun koca bir üniversitenin kadrolarını tamamen kendi çizgilerindeki insanlarla doldurması da son derece olası olacaktır. Üniversite mensuplarının bu tarz seçimer için ne kadar zaman ve enerjilerini harcayacakları da üstünde durulması gereken bir şey. Türkiye'nin demokratik üniversite deneyiminde bu tarz şeyler oldu. Şimdiki sistem de son derece sıkıntılı tabii, cumhurbaşkanlarının rektör atamaları hem Sezer, hem de Gül döneminde durmaksızın sıkıntı ve tartışma yarattı ve yaratıyor örneğin.


Onun dışında Frankfurt Okulu "bir grup entellektüel" diyerek sınırlandırılamayacak kadar önemli bir konu, tercümeniz de yanlış,salt bir ekol olarak alınamaz yani o yüzden geçerli bir örnek.Gayet de mantıklı ve önemli bir örnek.
Bir grup entelektüel derken herhangi bir küçümseme vs. amacım yoktu açıkçası. Okul sözcüğünün ekol sözcüğünden daha iyi bir tercüme olduğunu da kesinlikle düşünmüyorum. Okul sözcüğü School/Schule sözcüklerinin sözlük karşılığı ama Türkçede okul sözcüğü o şekilde kullanılmaz.

A skeptic is one who prefers beliefs and conclusions that are reliable and valid to ones that are comforting or convenient, and therefore rigorously and openly applies the methods of science and reason to all empirical claims, especially their own. A skeptic provisionally proportions acceptance of any claim to valid logic and a fair and thorough assessment of available evidence, and studies the pitfalls of human reason and the mechanisms of deception so as to avoid being deceived by others or themselves. Skepticism values method over any particular conclusion.
–Dr. Steven Novella, The New England Skeptical Society
Alıntı ile Cevapla
  #69  
Alt 14-06-2011, 03:20
ahura mazda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ahura mazda ahura mazda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 09 Sep 2010
Mesajlar: 438
Standart

Yüksek Lisans - Doktora - Doçentlik ve Profluk konularında zaten kimsenin aksin düşündüğünü sanmıyorum yani elbette ki sadece akademisyenler bunu gözden geçirip onaylayacak ancak tez savunmalarının şeffaf olması ve öğrencilerin de gözlemci olarak katılması gerekir.(normalde bu durum opsiyonludur,tezi savunan kişinin insafına bakar)

Onun dışında akademi ilgili kararların halka bırakılması çoğu zaman tehlikelidir çünkü çoğu zaman halk ile akademinin bağı kopuktur ve bu yüzden de halk akademiyi anlayamaz,geri döndürülemez bir yola girilebilir.Mesela bugün üniversitelerin ticarethanelere dönüştürülmeleri buna en iyi örnek gösterilebilir.

Mevcut hükümetimizle beraber üniversitelerde ki her şeye zam geldi üstüne harç paraları arttı,üniversiteye bağlı birimler özelleştirildi yetmedi taşeronlara verildi.Mesela üniversite yemekhanesi bir çok okulda özelleştirilmiş durumda ve Taşeronlara verildi,normalde bu tesisleri Üniversite kendi bünyesinde işletir,maddi durumu iyi olmayan öğrenciler de buralarda çalışma imkanı bulurdu ki bu çok iyi bir olanaktır.

Ancak özelleştirme ile beraber yemekhanelerde fiyatlar arttı,lezzet kalitesi düştü üstüne de öğrenciler buralar da çalışamaz oldu.Bu yüzden öğrenciler protesto ettiler bu durumu en çok İstanbul Üniversitesin de oldu bu protestolar.Sol gruplar iyi yüklendiler bu duruma şimdi İstanbul Üniversitesinde bir öğrenci için öğle yemeğinin fiyatı 50 kuruş ayrıca bildiğim kadarı ile üniversite işletiyor yemekhaneyi.Peki Üniversite bu durumdan zarar mı ediyor ? Hayır etmiyor ama karda etmiyor olması gereken budur zaten.

Ayrıca Üniversitenin bünyesinde bulunan araziler çok geniştir,üniversite'nin kullanılmadığı alanlar özel şirketlere kiralanabilir ki kiralanıyor ancak üniversite içinde döngüsü olmuyor.
Arazisi en geniş Üniversitelerden Ege üniversitesi buna en iyi örnek mesela,arazisinin bir bölümü "Forum" denilen mağazalar cennetine kiralık (tam anlaşma koşullarını bilmiyorum) bir bölümünde büyük bir kipa var ve hala aşırı arazisi var ancak bu para okul içinde dönmüyor,okula yatırım olarak gelmiyor.Binalar çok kö.tü durumda,derslikler felaket sadece olayı kampüs ve mevki kurtarıyor.

Birde bankalarla anlaşıp öğrenci kartı çıkarma olayı var üniversitelerin o daha da feci durum bazı öğrencilerle konuştuk dedik kredi kartını almak zorunda değilsiniz ama kart dağıtan banka görevlileri almak zorundaymışlar gibi yaklaşmış öğrencilere mesela çocuklar zorunlu almışlar.Daha üniversite içinde işletilen kafeler vs i saymıyorum.

Yani üniversite kendi içinde muazzam bir komplekse dönebilecekken özelleştirmenin getirdği yıkım ve paranın bürokratik engeller vesilesi ile kendi içinde kullanamamanın mağduriyetini yaşıyor.

Peki ne demeye getiriyorum,neden bunları söyledim ?

İzah edeyim bir çok Üniversite harç almasa dahi öğrenciler üstünden kar etmese dahi normal bir şekilde "kar" eder bu "kar" ı üniversite içi yatırıma,öğrenciye yönelik iyileştirmelere harcayabilir.Yani bir öğrenci parasız eğitim alabilir,üniversite bünyesinde kalacak yurtta minimum ücretle iyi bir konfor elde edebilir,yemek masrafı denen bir şeyi olmaz vs. Ama işte burası Türkiye bunu dediğin zaman suçlu oluyor insan ancak olması gereken budur.Yüksek eğitim alan bir adamı gündelik hayat şartlarına sıkıştırırsan orada ne bilim üretilir,ne felsefe yapılır,ne de algı açık olur.

Yurt dışında harç olayı olmayan bir üniversite'ye örnek Viyana üniversitesi gösterilebilir.Ancak onlarda şuan bizim durum la karşı karşıyalar,neredeyse tüm dünya'da değişim üniversite bünyesinde ki her şeyin özelleştirmesine gidiyor ve bizde ki gibi sönük tepkiler olmuyor tabii oralarda,öğrenciler bilinçli buna tepki koydular ve harç olayı geri çekildi.(kaldı ki harçlar durumu iyi olmayan öğrencilere geri veriliyordu)

Yani olay şudur ki üniversiteler bundan yaklaşık 2500 yıl önce Platon ve Aristo'nunda
belirttiği gibi iktidar baskısından uzak,kendi içinde bağımsız olmalı.Ne yazik ki 2500 yıl önce ki durum günümüzde tekrar tekabül etmekte.O zamanın sorunu zengin Arkhonlardı,şimdi burjuvazi aslında o kadar büyük fark yok
Alıntı ile Cevapla
  #70  
Alt 14-06-2011, 10:30
AlbatrosS AlbatrosS isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 14 Jul 2010
Mesajlar: 1.606
Standart

Tamam da bilimin yüksek olduğu toplumların hangisinde üniversiteler sizin uygun gördüğünüz biçimde yönetiliyor? Var mı bir tane örneği? Dünyada demokrasinin en gelişmiş biçimlerinin kullanımda olduğu İskandinav ülkelerine bakalım, hangisinde "demokratik üniversite" var? Refah desen dünyanın en müreffeh ülkelerine de bakabiliriz, ama yine aynı şey söz konusu.
yayın sayısı, denetimler, vs kriterlerle bir sorun yok zaten. bu konuda illa ki teşvik edici performans kriterleri konabilir. benim derdim ''piyasalaşma''yla.

iskandinav demişken, onların da ''sosyal demokrat'' ülkeler olduğunu biliyorum ben.

zamanım yoh, sonra yazacağım... tek bir soru:

hangi demokratik ülkede yök var?

hangi gelişmiş ülkede gösteri yaptı diye yurttan öğrenci atılıyor? soruşturma yiyor, mahkemede aklandığı halde okuldan cezası onanıyor?






Tartışma burada demokrasi iyi bir şey midir değil midir tartışması da değil ki, o konuda zaten hemfikirizdir herhalde, ama burada somut olarak üniversitelerin nasıl organize edilmeleri gerektiğini konuşuyoruz.
* yaratıcı girişimlerin ''takdir,onay ve saygı'' görebildiği her organizasyon özünde demokrasidir. bu bir tür pedagoji mevzusu aslında.

* yayın kriterler vs ile derdim yok; bu tarz kriterler olabilir.

* sorun daha çok ''çalışma şartları, sosyal güvence ve öğrenci bursları'' ile alakalı.



Demokrasi kavramını da aşırı idealize edilmiş bir şekilde tanımlıyorsun sanki. Demokratik üniversite kavramından ne anladığını somut bir biçimde yazman mümkün mü mesela? Ben demokratik üniversite dendiğinde rektörün, müfredatın falan öğrencilerin ve hocaların katıldığı bir oylama süreci ile belirleneceği tarz bir sistem düşünüyorum. Her şeyden önce bu noktayı açıklığa kavuşturmak lazım.
özel üniversitelerde öğrenci komisyonları, şikayet formları vs bir sürü zımpırtı yok mudur?

bu komisyonlarda öğrencilerin öğretmenler hakkında fikir ve performansı sorulmaz mı?

öğrenciler aynı dersi veren atıyorum 3 farklı öğretmenden birini seçemez mi?

öğrenciler eğitim almak istedikleri branş ve müfredata ilişkin abd okullarında çoktan seçmeli formlar doldurmazlar mı?

özel sektörde ''talep görmeyen'' üniversite dilediği kadar başarılı olsun, ne olacaktır? bu da bir ''öğrenci seçimi'' olmuyor mu?


Velev ki demokrasi dediğin gibi bir şey, ama üniversitelerde ne çeşit pratik değişiklikler yapılmasını arzuladığınız hakkında hiçbir şey söylemiyor ki bunlar...

Demokratik dediğin üniversitede müfredat nasıl belirlenecek mesela? Oylama yapılmayacak mı? Yapılırsa kimler oy verecek? Evrim öğretilmesin tarzı bir sonuç çıkarsa yok mu sayılacak? Hani bir yönetim biçimi olarak demokrasiden bahsettiğimizde hak ve özgürlükleri anayasal güvenceler ile falan korumamız mümkün oluyor, bunu üniversitede nasıl yapacağız?
''çok seçmeli eğitim kategorileri'' ile... öğrenci temel dallar dışında ne hakkında eğitim almak istediğini seçebilir. öğrenci rektör hakkındaki somut kanaat ve görüşlerini yönetimlere bildirme hakkına sahip olabilir.

evrimi izah ettim, ama anlaşılmamış sanırım... evrim öğretilmesin diye bir konu gündeme nasıl gelecek?

biyoloji eğitimi almak isteyen evrimi mecburen görecek. çünkü bilimsel gerçek bu. yaratılışı bilimsel yönden kanıtlayan mı var?


Bu analojilerle anlatmak istediğini açıkçası anlayamadım. Ne alaka şimdi?
akıl dışı, yanlış tercihler yapar korkusuyla insanları kısıtlayacak mıyız yani. ve yanlış bir örnek veriliyor. evrim biyoloji müfredatının temel konusudur.



Evet, ama zaten biz mevcut sistemi de bu açıdan olumsuz buluyor ve değişmesini istiyoruz. Şimdiki sistem iyi diyen yok, ama şimdiki kötü diye aynı zayıflıkları barındıran bir diğer sisteme geçmek anlamsız.
ben de hem akademisyenin hem öğrencinin kaygılarının makul ölçülerde tutulduğu bir sistemden yanayım.

E tamam. Bilim üretenin de ödülü olmasın mı?
olsun, zaten örneğini verdim. devlet ve vakıflar işbirliğinde vakıfların denetlediği bir fonla desteklensin.


Bu tarz takıntıları anlayamıyorum. Benim için önemli olan üniversitelerimizin olabildiğince çok öğrenciye olabilecek en iyi eğitimi vermeleri mesela. Süreçte birileri kâr etmiş ya da etmemiş hiç umurumda değil. Bu tarz endişeleri son derece irrasyonel, hatta zararlı buluyorum.
sorun da burada ya!

iyi ve kaliteli eğitim için gerekli kriterler ''devlet'' bile olsa karşılanabilir. yayın vs kriterlerini devlette koymaya engel olan ne mesela?

özelleştiği zaman şu ortaya çıkacak:

akademisyen aynı zamanda bir pdr modülü olmak zorunda.

bakın dersanelerden örnek verelim yahut özel liselerden vs.

bu tarz yerlerde öğretmen eğitim faaliyetleri dışında halkla ilişkiler vs bir sürü sorumluluğu yüklenmek zorunda. müşterinin kaygılarını gözetlemek. patron da piyasayı, ücretleri vs düşünmek zorunda.

%50 kayıt dışının bir başbakan tarafından ikrar edildiği; artık ''lütfen verginizi verin ki hizmet edelim'' çaresizliğine düşüldüğü bir ülkede ''piyasalaşma'' akademisyenlerin intihiharıdır yahu. bunun anlaşılmıyacak bir yanı yok ki.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
21 yaşımda üniversiteye girmek... think Konu-dışı 10 09-09-2010 18:30
Vahşi Emperyalizm, Aç Gözlü Sermaye ve Savaş Baronları güneşinzaptıyakın Tarih 7 16-06-2010 01:37
biz yorulan bir tanrı istemiyoruz !!! habilis Hristiyanlık 2 08-02-2007 02:03

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 09:13 .