Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Bilim > Biyoloji > Evrim

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 16-01-2010, 00:43
müşkülpesent - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
müşkülpesent müşkülpesent isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2009
Bulunduğu yer: Sınır
Mesajlar: 504
Standart “Felsefede Evrim” ve “Evrim Teorisi” Karşılaştırması

İnsanlık, tarih boyunca nereden geldiğini, nereye gideceğini ve kim olduğunu sorguladı. Bu sorulara yanıtlar, normal öğreti içindeki bilgilerle kısırlaşmaya başladığında, düşünsel arayışlara gidildi. "Din" ve "panteist" düşünce sistemleri, bu arayışlarda en genel iki kaynaktır.

“İdeal insan” profilini oluşturma düşünceleri (evrim), “yaşam nereden geldi” sorusu karşısında, farklı fikirlerle çeşitlenmeye başladı. Bu görüşlerin, merkezi “Doğa” olan bir sistem içerisinde açıklama sürecine girmesiyle, mitolojiden bağımsız düşünce sisteminin gelişimi de sağlanmıştır.

Doğacılık (Natüralizm), doğanın kendinden var olduğunu ve eğer düzenleyici bir ilke varsa, bunun da doğa içerisinde olduğunu savunmaktadır. Maddeci ya da Panteist düşüncelerle çaşitlenen Doğacılık, ilk defa Tales’in, “canlılığın suda başaması” görüşüyle temellendirilmiştir. Tales’in yaşamın başlangıcına dair öne sürdüğü bu fikir, daha sonra öğrencisi Anaximendros tarafından, “bütün hayvanlar güneş ışığı etkisi ile denizdeki maddelerden ve insan da balıktan köken aldı” şeklinde genişletilmiştir.

Varlığın maddede arandığı bu dönemin, günümüzde yaradılışçılar tarafından, “evrimci düşüncenin temelinin atıldığı dönem” olarak adlandırılması, "Evrim" ve "Evrim Teorisi" farklılığındaki yanılgıların temelini oluşturmuştur. Bu ayrımın yapılmaması sonucu, yaşamın suda başladığına dair felseficilerin attığı görüşlerle, günümüz düşüncelerini bir tutan yaradılışçılar, yanlış argümanlar çerçevesinde çeşitli çıkarımlarda bulunmakta ve bunu karşıt bir tez olarak ileri sürmektedirler. Filozofların varoluşu çözümlemedeki sorgulayamalarıyla, bugünün evrim metodolojisi bir tutulup, şu anki görüşlerin aslında geçmişin birer kopyası olduğu yanılgısına düşülmüştür. Burada gözden kaçırdıkları nokta, “Evrim” ve “Evrim Teorisi”nin, aynı kavramsal olgular olarak değerlendirilmesidir.

“Evrim”, tek başına aşamalı ve gelişimci bir süreci ifade eder. “Evrim Teorisi”nden bağımsız olarak konusunu, insanlık tarihi, doğa, materyalist düşünce şekillerinde, çeşitli oluşumlardan alabilir. Tek başına bütün canlıların birbirinden oluşumunu kapsamaz. Bunu ileri süren kavram “Evrim Teorisi”dir.

Diyalektiğin iki büyük düşünürü Hegel ve Marks, düşünme, akıl yürütme ve araştırmalarla “Evrim”i tek başına, devinim ve değişimin merkezi olarak incelemişlerdir. Örneğin Hegel’in, türleşmeyi konu almak bir tarafa, idealist düşünce içerisinde Tanrısal olgularla evrimi açıklamaya çalışması, felsefedeki merkezi evrim kavramıyla, evrim teorisinin özleştirilemeyeceği gösterir. Marx’ın evrim anlayışı da, materyalist süreç içerisinde kapitalizm, sosyalizm ve komünizm gibi aşamalarda, insanların ekonomik ilişkileriyle bağlantılıdır.

Elbette “Evrim” ve “Evrim Teorisinin” tamamen birbiriyle ilişkisiz olduğunu söyleyemeyiz. Nitekim, Darwin’in Evrim Teori’sindeki temel yanılgısı olan, “değişim yavaş ve tedrici olur” görüşü, Stephen Jay Gould tarafından kesintili denge kuramıyla açıklanmış; evrimin ileriye ve gelişime dönük olmadığını söyleyerek, evrimin diyalektik temelini sağlamlaştırmıştır.


(Diyalektik boyutta söylenecek çok söz var, ancak
noktayı şimdilik burada koyuyorum..)

Non Serviam!
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 16-01-2010, 01:10
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Saygideger muskulpesent;

Guzel bir yazi eline saglik. Felsefedeki evrim; etiksel dalin siyasal-sosyal ve toplumsal icerikteki toplumsal yanasimina aittir. Trocki, evrimi savunurken; "toplumsal duzeylerin kendi kendine gelisecegini" savunmustur.

Bu anlamiyla evrim ve savunanlar EVRIMCI olmakta ve bunun ideolojik karsiti da devrim ve savunanlar DEVRIMCI olmaktadir.

Bu tip ideolojiler, etik temelli inancsal iceriklidir. Dolayisiyle, bilim ve bilimsellikle de bagdasmaz ve ilgisi yoktur.

Sadece toplumsal bir duzen ve sistemin savunusudur.

Oteki evrim ise; devrim ile mukayese edilen degil; tamamen bilimin bir cok dalini icine alan ve dunyanin bilhassa canlilarinin, bugune nasil ve nelerden gecerek geldiklerinin ve de nereye dogru fiziksel olarak gittiklerinin dusuncesi, teorisi ve bilimidir. Somut verilere dayandigindan da; bilimsel evrimin, devrimi olmaz. Oyuzden de evrimci olmak terimi gecerli degil Evrimi, bilhassa ol temelli yaratilisciliga karsi savunmak ve bilimsel olarak kanitlamaktir. EVRIMIN INANCSAL YONU YOKTUR. Ya bilimsel kaniti vardir, ki yanlislanabilir ve yenilenebilir, ya daepistemolojik olarak, yani su an yoktur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 16-01-2010, 04:28
Sangre - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Sangre Sangre isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 04 Apr 2008
Mesajlar: 1.500
Standart

Konu güzel.. Herkesin bir şeyler öğrenebileceğini umuyorum.

Ben de bu konuyla ilgili bir kaç ek bilgi verebilirim;

İnsanlık, tarih boyunca nereden geldiğini, nereye gideceğini ve kim olduğunu sorguladı. Bu sorulara yanıtlar, normal öğreti içindeki bilgilerle kısırlaşmaya başladığında, düşünsel arayışlara gidildi. "Din" ve "panteist" düşünce sistemleri, bu arayışlarda en genel iki kaynaktır.

“İdeal insan” profilini oluşturma düşünceleri (evrim), “yaşam nereden geldi” sorusu karşısında, farklı fikirlerle çeşitlenmeye başladı. Bu görüşlerin, merkezi “Doğa” olan bir sistem içerisinde açıklama sürecine girmesiyle, mitolojiden bağımsız düşünce sisteminin gelişimi de sağlanmıştır.

Doğacılık (Natüralizm), doğanın kendinden var olduğunu ve eğer düzenleyici bir ilke varsa, bunun da doğa içerisinde olduğunu savunmaktadır. Maddeci ya da Panteist düşüncelerle çaşitlenen Doğacılık, ilk defa Tales’in, “canlılığın suda başaması” görüşüyle temellendirilmiştir. Tales’in yaşamın başlangıcına dair öne sürdüğü bu fikir, daha sonra öğrencisi Anaximendros tarafından, “bütün hayvanlar güneş ışığı etkisi ile denizdeki maddelerden ve insan da balıktan köken aldı” şeklinde genişletilmiştir.
Öncelikle, 'Naturalizm', 'Panteizm' ve 'Panenteizm' gibi akımların 'salt maddeci' olmadığını, hatta bu akımların ortaya çıktığı ilk zamanların (yazıda da bir iki isim verilmiş) 'idealist' temelli olduğunu bilmek gerekiyor.. Bu akımlara mensup kaç tane filozof varsa, neredeyse tamamının 'Tanrı' inancı vardır..

Geçmişte 'Naturalist' inanca sahip insanların genel olarak fikirleri şu şekildeydi; Tüm nesnelerin bir görünen tarafı, bir de görünmeyen yanı vardır.. Görünmeyen yanı, onların 'idea'sı idi.. Tanrı, panteistlere göre tüm bu 'idea'ların toplamından ibarettir.. Panenteistlere göre ise, tüm bu 'idea'ların toplamı Tanrı'dır.. Ama Tanrı, salt ideaların toplamı değildir, aynı zamanda evrene içkin ve dışkındır..

İlk 'evrim (tekamül)' düşüncesi, maddenin değil ideanın evrilmesi fikriyle ortaya atılmıştır.. Uzak doğu dinlerinde, insanlar dünyadayken 'olgunlaşmaya' başlarlar.. 'Acı çekmek', 'Meditasyon yaparak dinginlik sağlamak' vs. gibi araçlarla, ruhlarını/idealarını kemale erdirmek isterlerdi.. Ve 'reenkarnasyon' gibi bir fikirle de, dünyaya farklı canlılar şeklinde geldiklerini.. Sonunda ruhlarının/idealarının en üst olgunluğa erişerek Tanrı'yla 'bir' olacaklarına inanırlardı.. Maddi temelden ayrılarak, salt ruh halinde kurtuluşa erişmek vs.

Yani 'ideanın olgunlaşması' fikri, maddenin de değişmesi/gelişmesi fikrine bir şekilde ilham olmuştur..

Marx'tan önceki 'Diyalektik' anlayışı, 'idealist' bir temele dayanıyordu.. Herakeitos ve Hegel'in diyalektiğini, Marx, materyalist bir temele oturtmuştur (Her ne kadar kehanetleri yeni bir din yaratmış olsa da (Komünizm))

Yazıyı okuyunca, bir şeyler eksik geliyor.. Hegel'in 'evrimi' Tanrısal olgularla açıklamaya çalışması ama neden ona dayandırdığı biraz havada kalıyordu (Naturalist ve aynı zamanda materyalist/idealist evrimcilerin bir devamı olarak).. 'Evrim'in kökeninin 'idealist' temelli olduğu bilinirse, daha net anlaşılır.

Stephen Jay Gould tarafından kesintili denge kuramıyla açıklanmış; evrimin ileriye ve gelişime dönük olmadığını söyleyerek, evrimin diyalektik temelini sağlamlaştırmıştır.
Bir de son olarak; 'Diyalektiğin her zaman ileriye doğru/gelişime doğru' olduğunu biliyorum.. Sentez her zaman, tez ve antitezden daha gelişkin bir durumu işaret eder.. Varılan bu sonucun, 'diyalektik' kavramını desteklediğini sanmıyorum.. Olsa olsa aksi bir kanıt olur.. Zaten 'diyalektik' diye bir şeyin olduğunu da sanmıyorum, orası ayrı.

Konu Sangre tarafından (16-01-2010 Saat 04:33 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 16-01-2010, 04:49
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Saygideger sangre;

İlk 'evrim (tekamül)' düşüncesi-sangre-

Eger buradaki evrim, biyolojik anlamda ise; zaten bilim ve bilimselligin dusuncesi soyuttur, teoridir, hipotezdir, sentezdir, analizdir, antitezdir.

Eger etiksel anlamda ise; zaten ideolojiler inancsallardir.

Inanc soyuttan somuta gider yani ideolojiden, pratige ve hic bir zaman evrensel bir ideoloji olamaz. Cunku ideolojik soyutlarin kavramsal algisi algilayana gore degisir. Mesela demokrasi, her ideoloji icin farkli tanimlanir ve pratikte de fasist icin var olan demokrasi, bir sosyalist icin yoktur. Cunku ikisinin de demokrasi algisi biribirinden farklidir. Oyuzden ideolojiler sadece inanan icin dogrudur.

Bilim ise somuttan soyuta gider. Yani deney, gozlem, bulus ve sonra gelen teori. Ustelik yanlislanabilir ve degistirilebilir ve de kanitlandiktan sonra da epistemolojik olarak yanlislanana kadar da evrenseldir.

Tum inancsal ideolojiler; ya etigin, ya da metafizigin felsefi olarak urunudur. Etik "nasil yasanir ve birlikte olunur?" sorusunun, metafizik te varlik ile ilgili goruslerin bransidir. Tum bilinen izmler, birer inancsal ideolojidir.

Oyuzden bilim ve bilimselligin temeli; epistemolojinin bil kokenidir. Ideoloji ve inancsallar, metafizigin var ve ol kokeninden gelir.

Devrim karsiti evrim, inancsal ideoloji; biyoloji dahil bir suru baska bilimsel bransi kapsayan evrim ise "canlinin olusumu ve cesitlerini ve cesitlenisini" anlatan bilimsel ve bil kokenli, var ve ol degil; bilgidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 16-01-2010, 14:53
ulpian - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ulpian ulpian isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2009
Mesajlar: 4.880

Başarı Ödülü 

Standart

sayın müşkülpesent,

her zamanki gibi çok ilginç bir konuyu çok güzel bir şekilde işlemişsiniz, teşekkür ederim.

Ben de sangre gibi son paragrafınızdaki ''diyalektik'' kelimesine takıldım.

müşkülpesent´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster

Elbette “Evrim” ve “Evrim Teorisinin” tamamen birbiriyle ilişkisiz olduğunu söyleyemeyiz. Nitekim, Darwin’in Evrim Teori’sindeki temel yanılgısı olan, “değişim yavaş ve tedrici olur” görüşü, Stephen Jay Gould tarafından kesintili denge kuramıyla açıklanmış; evrimin ileriye ve gelişime dönük olmadığını söyleyerek, evrimin diyalektik temelini sağlamlaştırmıştır.

Genel olarak -yani sizin bu paragrafınızdan tamamen bağımsız olarak- ''diyalektik'' sözcüğünün ''entelektüel'' alanlarda en çok istismar edilen, zaman zaman argümantasyondaki yetersizlikleri, hatta mantıksızlıkları örtmek için kullanılan ''sihirli'' kelimelerden birisi olduğuna inananlardanım. Bu yüzden ''sol'' görüşlü entelektüel ve akademisyenlerin hemen her konuda bu sözcüğü özenle işlemelerinin aksine, itinayla kaçınanlardanım.

Biyolojik evrimin ''iyi''ye, ''mükemmel''e doğru gittiği görüşü bence hala birçok bizim gibi ''sıradan'' (yani doğrudan o bilimle uğraşmayan) evrim teorisi savunucularında bile bilinçli veya bilinçaltı var olan bir yanılgı.

50 yıl kadar sonra Darwin tarafından yanlışlığı gösterilecek olan ''ilk evrim teorisi''nin sahibi Jean-Baptiste de Lamarck, tüm canlıların içinde ''mükemmele doğru evrilme temayülü'' olduğunu varsaymaktaydı. Lamarck'ın bu idealist varsayımını kabul etmeyen Darwin'in kendisi bile doğada genel olarak fiilen ''iyileşme'', ''gelişme'' olduğundan ve olacağından yola çıkıyordu. Bilimin bu normatif kategorilerden tamamen arınması kolay olmadı. Sanırım, genel insan psikolojisi bu tür tekamülcü yanılgılara düşmeye çok elverişli.

Nitekim aynı ''tekamülcü yanılgılara'' sadece biyolojik evrimle ilgili olarak değil, bilhassa sosyal bilimlerde de rastlamaktayız (ki marksist ideoloji bu yanılgıların en meşhuru olsa gerek).

saygılarımla
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 16-01-2010, 18:18
müşkülpesent - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
müşkülpesent müşkülpesent isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2009
Bulunduğu yer: Sınır
Mesajlar: 504
Standart

Öncelikle yazı ile ilgili görüşlerini sunarak çeşitli analizlerde ve değerlendirmelerde bulunan tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum..

Bu konu evrim içerisinde uzun süredir üzerine düşündüğüm bir alandı. Geçmişten günümüze kadar gelen felsefecilerin, insanı, doğayı, yaşamı anlamlandırmak adına oluşturdukları evrimsel düşünce sistemiyle, biyolojik olarak türleşmenin konusunu oluşturan evrim teorisinin birbiriyle iç içe geçmesi, çeşitli karmaşalara yol açıyor. Bu karmaşayı da yaradılışçılar kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar.

Örneğin yazıda da belirttiğim, Tales’in evrimle ilgili ortaya attığı görüşler.. Herhangi bir deneye, araştırmaya ya da bilimsel bir gözleme dayandırılmadan oluşturulan bu düşünce sistemi(yaradılışçılara göre bu böyle), günümüz evrim teorisi kapsamında değerlendiriliyor. Bu durumda da ortaya yaradılışçılar tarafından şöyle bir argüman sunuluyor: “Fizik kurallarından, biyolojiden, kimyadan habersiz olarak Eski Yunan Felsefecilerinin ortaya attığı fikirlerin, Darwin’in kuramıyla birebir örtüşüyor olması, bu kuramın materyalist fikirlerin geleneksel bir devamı niteliği taşıdığını gösterir.” Bu yargı, gözlemlediğim tüm doğa üstücülerin, konuya yaklaşımının temelini oluşturuyor. Bu yazı bir bütünün parçası aslında ve bu parça da bahsettiğim düşünce oluşumlarına bir tepki niteliğinde.

Elbette buradan felsefenin evrim içerisinde olmaması gerektiği gibi tehlikeli bir sonuç da çıkmamalı.. Nitekim felsefelerinde “evrim” kavramını merkezi yer verenlerin, “evrim teorisi”ni kabullenmelerinin daha kolay olduğu gözlenir. Almanya’daki doğa felsefecilerinin “evrim” tutumu karşısında, Almanya’nın diğer ülkelere nazaran “evrim teorisi”ni daha kolay kabul edebilmesi gibi.

Yazı aslında bir başlangıç niteliğinde ve girişte temel görüşleri vermek adına örnekleri çok fazla irdelemedim. Verdiğim örnekler, herhangi bir ideolojik çerçevede değil, sadece bu konuya bakışı değerlendirmek için ortaya konuldu. Diyalektik; düşünme, akıl yürütme ve araştırma yöntemleri ile evrim içerisinde devinim ve değişimin sembolüdür. Diyalektik, her zaman ileriye doğru bir gelişimin olduğu görüşüne sahip değildir. Nitekim, böyle olmadığı için ırkçı, statükocu, yaradılışçı fikirler karşısında bilimsel temellendirmede kullanılmıştır..

Non Serviam!
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 16-01-2010, 21:03
Sangre - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Sangre Sangre isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 04 Apr 2008
Mesajlar: 1.500
Standart

müşkülpesent´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Diyalektik; düşünme, akıl yürütme ve araştırma yöntemleri ile evrim içerisinde devinim ve değişimin sembolüdür. Diyalektik, her zaman ileriye doğru bir gelişimin olduğu görüşüne sahip değildir. Nitekim, böyle olmadığı için ırkçı, statükocu, yaradılışçı fikirler karşısında bilimsel temellendirmede kullanılmıştır..
Yazdıklarına genel olarak katılıyorum.. Ama 'Diyalektik' ile ilgili düşüncelerine katılmam mümkün değil..

Hegelci diyalektik anlayışını savunan bir siteden alıntı; Yazı 'İdea Yayınevinin' kurucusu Aziz Yardımlı'ya ait.

''Modernleşme Dünya Tininin gerçek, ereksel Biçimine doğru gelişmek için Geleneksel olandan ve ona bağlı tüm değersiz ve anlamsız kültürden, onunla birlikte giden despotizmden ve boşinançtan Özgürleşme, Ussallaşma, Uygarlaşma sürecidir.

Modernleşmeussal olana doğru sürekli yenileşme — Tinin değişiminin Gerçeğidir, ve Gelenekselin değişimi onda örtük olanın, onda kendinde olanın kendini ortaya koymasıdır.

Modernleşme bir Oluş Sürecidir. Çelişkinin çözümü değil ama sürmesidir. Onda hiçbirşey tamamlanmış değildir, çünkü Oluştadır. Onda hiçbirşey gerçek, sağlam, kalıcı değil, tersine yanlış, geçici, yiticidir, çünkü Oluştadır.

Gene de bu süreç, eğer gerçekten süreç ise, hedefsiz bir akışkanlık, ''hiç sonlanmayan'' bir kötü sonsuz değildir. Bir Özgürlük, eş deyişle bir Zorunluluk süreci, Ereğinin saltık denetimindeki bir İstenç sürecidir. Bir gelişim sürecidir. Gelişim salt değişim uğruna değişim değil, ama ussal-ereksel değişimdir; ve burada değişim değişmeyenin, yaşamayanın, geleneğin ortadan kalkışıdır. Tinin ereksel gelişimi için gereken tek şey Özgürlüktür. Modern Dönemi onu önceleyen bütün bir ön-Modern Dönemden ayıran, bütün bir Tarihi ikiye bölen muazzam ayrım evrensel Özgürlük kavramı bilincinin doğmuş olmasıdır.''


Yazıda da sürekli değinildiği gibi, 'Diyalektik' kavramının 'idealist' kanadında sürekli bir 'ereksellik' vardır.. Bu kavram 'materyalist' kanatta bulunmaz.

Ama her iki kanatta da, bu sürecin bir 'zorunluluk' olduğu inancı vardır.. Aynı şekilde, 'sürekli gelişim' inancı da iki kanatta mevcuttur.

'İdealist' kanat, ussal olana, ideal olana doğru sürekli gelişimin, sadece insanların 'Özgür' bırakıldığı bir toplumda gerçekleşebileceğini savunur.. Kant'ın 'Ebedi Barış' eserinde de buna değinilmiştir.. Materyalist kanat ise, devlet kontröllü olduğundan ve 'mülkiyet, girişim' özgürlüğü gibi bir çok 'negatif özgürlük' alanını kısıtladığı için, 'idealist'lerin bu görüşünü paylaşmaz.

Marx, diyalektik anlayışını Hegel'den aldığı için özünü muhafaza etmiş, ama bir çok yerini bu şekilde değiştirmek zorunda kalmıştır.. Çünkü 'idea'nın bir bilinci vardır.. Ve 'ussal' olana doğru sürekli gelişme halindedir.. Madde ise tek başına bilinçsizdir.. Bu yüzden bir 'ereksellik' mevcut değildir.

Belki bu yazdıklarım konunun dışında görülebilir -çünkü ilk yazıda anlatılmak istenen düşünce farklıydı-, ama 'evrim' düşüncesinin daha iyi anlaşılması için yardımcı olabilir.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 16-01-2010, 21:22
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Saygideger arkadaslar;

Evrim konusundaki; insanoglunun tarihsel gelismesi temelindeki toplumsal gelisme konusu, yani ilkel toplum (Anaerkil/ataerkil), koleci, feodal ve kapitalist toplum; tamamen bir ideolojik inancsal bakis acisinin bir urunudur.

Konuya insanoglu butununden degilde; bir tarafkar acidan bakis vardir. Ben bu tarafkar bakis acisinin dogruluguna/ yanlisligina degil; sadece kendisine deginiyorum.

Sonucta tarihi evrimin bilimsel bulgulari degilde; ideolojilerin inancsal bakis acilari ile ortaya koyarsaniz, her ideoloji kendi fark ve tarafi penceresinden bakarak; tarihin kendi gercekligine bir subjektivzm katmaktadir.

Oyuzden evrim konusundaki ve evrimsel gelisme konusundaki bu inancsal/ideolojik bakis acisi ile; teorik/pratik ortaya koyumu da birbiriyle karistirmamak gerekir.

Sonucta evrim; oyle veya boyle kendi bunyesindeki degisimdir. Bu ideolojik inancsallarda da, bilimsel teori/pratikte de bu temeldedir. Fark bu degisimi ortaya koymaktadir. Iste bilimsel ortaya koyus ile inancsal ortaya koyus, tam da burada farklilasir.

Kisaca diyalektik; neyin ve nasil ve de neye gore monizme indirgeneceginin tartismasidir. Sorunu da zaten bu monizme indirgemedir. Cunku bu monizmin, metafizik varlik temelinde idealizm mi, yoksa materyalizm mi olmasi gerektigidir, tartisma konusu. Iste bu ideolojik inancsal dogrular arasi savasinda bir galibi/maglubu olmadigi gibi, pozitivzm her ikisine de rakip olarak cikmis ve yok temelli ateizm inancsal ideolojisinin temelini vermistir.

Oyuzden diyalektik yontem/mantik v.s. epistemolojinin degil; metafizigin bir sistemidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
“Kapitalizmden sosyalizme geçmek zorundayız” saroz Politika 191 15-05-2010 05:12
“Evrim Çalışkanları” gönüllü arıyor KızıL Evrim 2 01-09-2009 22:59
“Özgür kız”ın “feci” sonu! abdulKADİR Kadın & İslam 71 06-08-2009 22:54
TANRILAR KAN SEVER “KURBAN” (Part 1) Daniken Edebiyat 5 27-06-2009 18:00
Prof. Celâl Şengör ve öğrencisi Saniye Atayman yeni “yokoluş” teorisi Ayejj Fizik 11 06-06-2009 23:01

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 11:07 .