Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Konu-dışı

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #2731  
Alt 20-02-2024, 11:02
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.621
Standart


* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #2732  
Alt 28-02-2024, 00:40
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.621
Standart

https://haber.sol.org.tr/yazar/hasan...fredata-391119

Hasan Ali Yücel'in Köy Enstitüleri'nden evrimin çıkarıldığı müfredata

"Küçük bir azınlığın daha çok servet biriktirmesinin yolu koca bir ülkenin yoksullaştırılmasından geçiyor, buna itiraz edilmemesi için ise daha çok dinselleşmeye, gericiliğe, cehalete ihtiyaç var."


28.02.2024
FATİH YAŞLI


Kendimize hep sormamız gereken bir soru var: Acaba neden 100 yıllık Cumhuriyet'in 22 yılında Türkiye'yi temel içgüdüsü Cumhuriyet'ten rövanş almak, onu çökertmek olan bir parti ve Cumhuriyet'in kurucu felsefesinin anti-tezi olan bir siyasal ideoloji, yani siyasal İslam yönetti, daha da yıllarca yönetecek, nasıl olabildi bu?

Bu sorunun çok açık bir yanıtı bulunuyor: Bugünkü iktidarın bir tarih öncesi var, o tarih öncesinde de Türkiye'nin sermaye düzeninin ve yönetici sınıfının sol düşmanlığı var. Cumhuriyet'i sol düşmanlığı, halk düşmanlığı, antikomünizm yıktı, sol düşmanlığıyla açılan kapılardan giren gericilik Cumhuriyet'in sonunu getirdi.

Meseleye hep buradan bakmak, Türkiye tarihini buradan, sol düşmanlığı ve antikomünizm üzerinden okumak gerekiyor; oradan okudukça bugünü anlıyoruz, oradan okudukça çözümün nerede olduğunu görüyoruz.

İki gün önce Hasan Ali Yücel'in, bizim şairimiz Can Yücel'in "çağın en güzel gözlü maarif müfettişi" diye andığı babasının 63. ölüm yıldönümüydü. Hasan Ali Yücel 26 Aralık 1938'den 5 Ağustos 1946'ya kadar Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Ne solcu ne de komünistti ama Cumhuriyet'in devrimci karakterini yitirmeden, son barutunu tüketmeden önceki son Milli Eğitim Bakanı'ydı.

Dediğim gibi Hasan Ali Yücel solcu ya da komünist değildi ama –mistik birtakım inançları olduğunu da söylemeden geçmeyelim- bir cumhuriyetçi, bir aydınlanmacıydı; izlediği eğitim ve kültür politikalarıyla Batı hümanist düşüncesinin ve aydınlanma felsefesinin bu topraklara girişinin en önemli taşıyıcılarından biri oldu bu nedenle de.

Tek parti iktidarının giderek gericileştiği ve daha Soğuk Savaş yokken bile antikomünizmin adım adım siyasetin merkezine doğru ilerlediği bir konjonktürde, bu eğitim ve kültür politikalarını ancak solcu, komünist aydınlarla yürütebileceğini biliyordu Hasan Ali Yücel ve bu yüzden onlara alan açmaktan hiç kaçınmadı. Öyle ki kendi hükümetinin1938 Donanma Davası diye bilinen düzmece bir davayla içeri attığı Nazım'a Tolstoy'un Savaş ve Barış'ını çevirtip bakanlık bütçesinden telif ödüyordu.

Yücel'in Köy Enstitüleri öncesi ve en az onun kadar önemli bir diğer icraatı 1940 yılında bakanlık bünyesinde bir Tercüme Heyeti kurması, o heyetin de tercüme faaliyetleri için bir büro oluşturması ve başına Nurullah Ataç'ı getirmesiydi.

(Tercüme Heyeti demişken, Tanzimat döneminin Tercüme Odası'nı, Yalçın Küçük'ün "Türk aydını Tercüme Odası'ndan çıktı" sözünü ve sahiden de Jön Türkler'in o odadan yetiştiğini, Batılı fikirlerle ilk orada tanıştıklarını geçerken hatırlayalım.)

Yücel'in bakanlığı boyunca tam 468 kitap Türkçeye çevrildi; bunların çoğu Antik Yunan'dan 20. Yüzyıla kadar uzanan Batı klasikleriydi ve Türk sağının önemli isimlerinden Beşir Ayvazoğlu sağda nesilden nesle aktarılan Yücel imajını yıllar sonra şöyle anlatacaktı:

Hasan Ali Yücel adının benim neslim için son derece olumsuz çağrışımları vardır. Köy Enstitüleri'ni kurup bu okullarda komünist yetiştiren, milliyetçileri ezip tabutluklarda inletirken komünist aydınlara kol kanat geren, Türk-İslam kültürünü yok ederek onun yerine Greko-Latin kaynaklı hümanist kültürü yerleştirmek için Yunan, Latin ve Batı klasiklerini tercüme ettirmiş bir Maarif Vekili, o kadar.

Ayvazoğlu'nun da dürüstçe ifade ettiği üzere Yücel'in Türk sağı nezdinde şeytanlaştırılmasının tek nedeni klasikler ve o hümanizm üzerine kurulu eğitim ve kültür politikaları değildi elbette. Türk sağı on yıllar boyunca, yani Yücel görevden alındıktan ve hatta öldükten sonra bile bu politikalarla uğraştı, bu politikalar nedeniyle komünizmin Türkiye'de kendisine zemin bulduğunu öne sürdü, bu politikaların karşısına Türk-İslam sentezini koydu ama en az bunun kadar düşman olduğu başka bir şey vardı: Köy Enstitüleri!

Tek parti iktidarının Köy Enstitüleri'ni açışının kuşkusuz birden fazla nedeni vardı. Sol liberal paradigmanın iddia ettiği üzere köylülerin köyde kalması isteği, şehre göçün engellenmesi vs. de bu nedenlerden bazılarıydı ama meseleye diyalektik perspektiften bakıldığında bunun bir tarafında köylülerden aydınlanmış yurttaşlar yaratmaya dair bir niyet de bulunduğu görülebiliyordu.

Tüm bunların ötesinde, yine diyalektik uyarınca bu enstitüler tek parti iktidarının bütün niyetlerinin ötesine uzanacak bir potansiyel taşıyor, cahil Anadolu insanından okumuş, yazmış, hakkının hukukunun peşinde koşan, ağaya, şeyhe, jandarmaya itiraz edecek, yüzünü sola dönmesi şaşırtıcı olmayacak yurttaşlar çıkma ihtimalini içerisinde barındırıyordu.

Ancak Soğuk Savaş'ın en sıcak cephelerinden birini açmaya hazırlanan Türkiye yönetici sınıfının Cumhuriyet'e, laikliğe ve aydınlanmaya ihanet etmekten başka bir şansı yoktu. O yüzden de 1946 yılında Hasan Ali Yücel'in görevden alınması, tercüme faaliyetlerinin durması ve Köy Enstitüleri'nin kaderine terk edilip fiilen kapatılması bir tesadüf değildi. Adını koyalım Cumhuriyet'e Cumhuriyet'i kuran parti ihanet etti; çünkü bir tercih yaptı, o tercih Türkiye sermaye sınıfının çıkarları adına antikomünizmin siyasetin merkezine yerleşmesiydi.

Köy Enstitüleri'nin kapatılmasına Amerikan emperyalizmiyle yakınlaşma, devletçi ve planlı ekonomiden vazgeçiş, sol düşmanlığı, okullara din derslerinin konulması, imam-hatiplerin ve kuran kurslarının yeniden açılması, dinin siyasete geri dönüşü, sağ ile devlet arasında kurulan antikomünist mutabakat eşlik etti.

Yani Köy Enstitüleri'nin kapatılması bağımsızlıktan, laiklikten, kamuculuktan vazgeçme sürecinin bir parçasıydı ki bu da benim Cumhuriyet'in uzun intiharı dediğim şeyin başlangıcıydı. O intiharın bugün geldiği nokta bildiğimiz anlamda Cumhuriyet'in sonu oldu. Bugün artık devletin en tepesinden şeriatı savunan açıklamalar duyuyoruz, hilafet ve şeriat talebi normalleştiriliyor, laiklik savunusu ise "din düşmanlığı" olarak damgalanıyor, kriminal bir vaka haline getirilmeye çalışılıyor.

Köy Enstitüleri'nin kapatılıp imam-hatip okullarının açılması örneğinde de gördüğümüz üzere bugün gericilik en çok eğitim alanına saldırıyor. Kininin ve dininin sahibi nesiller için her şey yapılıyor, tarikatlar ve cemaatler okullarda cirit atıyor, Diyanet'le protokoller imzalanıyor, küçücük çocukların kafası "değerler eğitimi" adı altında zehirleniyor. Ve işte son düzenleme, bilimin temeli olan evrim, müfredattan çıkartılıyor, yerine yaradılış teorisi adlı safsata geliyor.

Tüm bunların ise çok basit bir nedeni var: Yoksulluğun yönetilmesi için cehalete, cahil bırakılmış kitlelere ihtiyaç var. Türkiye'nin sermaye düzeni daha çok para kazanabilmek için düşük değerli TL'ye, düşük maaşlara, yüksek enflasyona, yüksek döviz kuruna muhtaç. Yani küçük bir azınlığın daha çok servet biriktirmesinin yolu koca bir ülkenin yoksullaştırılmasından geçiyor, buna itiraz edilmemesi için ise daha çok dinselleşmeye, daha çok gericiliğe, daha çok cehalete ihtiyaç var.

Velhasıl, Türkiye'de gericilik dibine kadar sınıfsaldır ve cehalet sermaye sınıfının elindeki en güçlü silahtır. Tam da bu nedenle günümüz Türkiye'sinde sömürüye karşı mücadeleden bağımsız bir laiklik ve aydınlık mücadelesi mümkün olmadığı gibi laiklik ve aydınlanmayı savunmayan bir sınıf mücadelesi de mümkün değildir. Bugün sömürüye karşı mücadele cehalete karşı mücadele, cehalete karşı mücadele ise sömürüye karşı mücadele demektir ve bu mücadeleyi ancak sol verebilir, bunu ancak sosyalistler yapabilir.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #2733  
Alt 29-02-2024, 04:51
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.621
Standart

'Yeni Türkiye'nin kodları: Eğitimde şeriat, madende ölüm, sokakta küfür! Fatih Yaşlı ile...

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #2734  
Alt 02-03-2024, 12:38
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.621
Standart


* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #2735  
Alt 02-03-2024, 21:45
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.621
Standart


* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #2736  
Alt 02-03-2024, 23:11
Alvin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Alvin Alvin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 17 May 2023
Bulunduğu yer: Munzur
Mesajlar: 353
Standart

Şüpheci Dinsiz´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
"ben, kendi kanimdan olana hizmet etmek istiyorum"

Bir doktor, hastaya bakmadan once kan tahliline mi bakacak gercekten de Turk mu degil mi diye? Turkiye'deki bu kafanin ISID'lilerden, TALIBAN'lilardan zerre farki yok. Bu cehalet ve kotuluk karsisinda insan ne diyecegini de bilemiyor. Bunlar her turlu acligi, kotulugu hak ediyor. Olan digerlerine oluyor.

Duze cikmak icin bu milletin miliyetci azi disini cekmek lazim. Bu da bilimsel egitimle olur. Rabii 100 yil calissirsan. Cunku milletin buyuk bir bolumu agir patolojik vaka. Kolay kolay duzelmez.

"Happiness is a state of mind. It's just according to the way you look at things."
— Walt Disney
Alıntı ile Cevapla
  #2737  
Alt 03-03-2024, 00:02
Alvin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Alvin Alvin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 17 May 2023
Bulunduğu yer: Munzur
Mesajlar: 353
Standart

Alvin´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
"ben, kendi kanimdan olana hizmet etmek istiyorum"

Bir doktor, hastaya bakmadan once kan tahliline mi bakacak gercekten de Turk mu degil mi diye? Turkiye'deki bu kafanin ISID'lilerden, TALIBAN'lilardan zerre farki yok. Bu cehalet ve kotuluk karsisinda insan ne diyecegini de bilemiyor. Bunlar her turlu acligi, kotulugu hak ediyor. Olan digerlerine oluyor.

Duze cikmak icin bu milletin miliyetci azi disini cekmek lazim. Bu da bilimsel egitimle olur. Rabii 100 yil calissirsan. Cunku milletin buyuk bir bolumu agir patolojik vaka. Kolay kolay duzelmez.
Almanya'ya gitse bu herifler, Alman degil. Doktora gitmeyecek mi? Ona bakmayan doktor icin, zalimler, gavurlar, insanligini kaybetmisler diyecek. Iste boyle psikolojik rahatsiz herifler. Ikiyuzlu seytanlar.

"Happiness is a state of mind. It's just according to the way you look at things."
— Walt Disney
Alıntı ile Cevapla
  #2738  
Alt 04-03-2024, 06:34
Alvin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Alvin Alvin isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 17 May 2023
Bulunduğu yer: Munzur
Mesajlar: 353
Standart

"CHP ve AKP'ye sıkışmış siyasetle demokrasiyi kazanamayız"




DEM Parti'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayları Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni Agos'a bir ziyarette bulundu. 27 Şubat Salı günü gerçekleşen ziyarette DEM Parti İstanbul İl yöneticileri de vardı. Beştaş ve Çepni ziyaret sırasında Rakel Dink'le de sohbet ettiler. Ziyaret sırasında Agos Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan ve Ermenice Sayfalar Editörü Pakrat Estukyan DEM Parti'nin seçim kampanyası hakkında iki adaya sorular da yönelttiler.


https://www.agos.com.tr/tr/yazi/2989...yi-kazanamayiz

"Happiness is a state of mind. It's just according to the way you look at things."
— Walt Disney
Alıntı ile Cevapla
  #2739  
Alt 04-03-2024, 13:58
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.621
Standart

https://t24.com.tr/haber/faili-mechu...oyuyor,1154430

Faili meçhul cinayetler davasında, "Susurluk raporu" gibi karşı oy yazısı: "Ağar, Eken ve Şahin örgütün liderleri, kararlar yargının halini ortaya koyuyor"


04 Mart 2024 09:36
Gökçer Tahincioğlu


Susurluk çetesinin, 1993-96 yılları arasında 19 faili meçhul kalan cinayeti işlediği iddiasıyla açılan, aralarında eski bakan Mehmet Ağar'ın da bulunduğu 18 sanıklı davada, yerel mahkemenin beraat kararını onayan istinaf mahkemesinin hükmüne muhalif kalan mahkeme üyesi Ayhan Altun, tarihe geçecek nitelikte bir karşı oy yazısına imza attı. Altun, Mehmet Ağar, emekli Yarbay Korkut Eken ve eski Özel Harekat Şube Müdürü İbrahim Şahin'in cinayetleri işleyen çeteye liderlik yaptıklarının tereddütsüz olduğunu belirterek, beraat kararı veren yerel mahkemeyi ağır biçimde eleştirdi. Büyük tartışma yaratacak ifadeler kullanan Altun, cinayetleri işleyenleri isim isim sıraladığı karşı oy yazısında, yargının genel durumu için de çarpıcı tespitler yaptı.

Tarihe "faili meçhul cinayetler davası" olarak geçen, özellikle organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in ifşaları sırasında büyük tartışma yaratan davada, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkların beraatini kararlaştırmış, bu kararı istinaf mahkemesi bozmuştu. İkinci yargılama sonrasında da yerel mahkeme beraat kararı vermişti. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi (istinaf) ikinci beraat kararına ilişkin itirazını tamamladı ve bu kez beraat kararını yerinde buldu. Mahkeme, Behçet Cantürk ve Abdülmecit Baskın cinayetleri yönünden, dosyaların zamanaşımına girdiğine hükmederken, diğer cinayetler için beraat kararının yerinde olduğunu belirtti.

160 sayfalık muhalefet şerhi
Dairenin başkanı Aslan Duru ve üye Nazım Bal'ın imza attığı bu karara, daire üyesi Ayhan Altun muhalif kaldı. Altun, 6 sayfadan ibaret karara, tam 160 sayfalık muhalefet şerhi ile karşı çıktı. Aslan'ın ileri sürdüğü gerekçeler, Yargıtay aşamasında da tartışılacak.

"Öldürdükleri ve infaz emri verdiklerine tereddüt yok"
Altun, karşı oy yazısının başında, 3 Kasım 1996'da meydana gelen, kırmızı bültenle aranan uyuşturucu kaçakçılığından hükümlü Abdullah Çatlı'nın ölümüyle açılan Susurluk davasını anımsattı. Bu davada, sanıkların 6 yıl hapse mahkum edildiklerini, kararın kesinleştiğini vurgulayan Altun, "Gerçekten, sanıklardan bir kısmı ülkenin çeşitli yerlerindeki faaliyetleri nedeniyle suç işlemek amacıyla Ankara merkezli örgüt kurmak veya kurulan örgüte üye olmak suçlarından Ankara mahkemelerince mahkum edilmişlerdir. İlgili mahkeme kararları kesinleşmiştir. Böylece mahkemenin yetkisi de kesinleşmiştir... Zira, sanıkların ekseriyetinin iş bu yargılamanın ya da istinaf incelemesinin konusu olsun ya da olmasın birilerini öldürdükleri; suç örgütünün yöneticisi konumunda olan sanıkların da infaz emrini verdikleri tartışmasızdır" dedi.

Karşı oy yazısında, faili meçhul cinayetler davasının sanıkların öldürdükleri kişiler içerisinde davanın konusu olan cinayetlerin bulunup bulunmadığına yönelik açıldığı ifade edildi.

Hukuk devletinde polis "susturucu" alır mı?
Yazıda, Susurluk Raporu'na göre, emniyete bir bölüm silahların hibe edildiği görüntüsü altında kurulan çeteye para aktarıldığı belirtilerek, "…silah ambargosunu aşmak, herhalde kayıt yapma zaruretini olabildiğince bertaraf etmek ve en önemlisi de bir hukuk devletinin Emniyet Hizmetlerinde kullanılmak üzere 'susturucu' ve benzeri teçhizat alamayacağına; almaması ve kamu görevlilerinin bu teçhizatı kullanmaması gerektiğine ilişkin 'yargısal' beklentiyi boşa çıkarmamak olmalıdır" denildi.

"Kürt sorunu" ve "silahla çözmek isteyenlerin hakimiyeti"
Altun, karşı oy yazısında, Susurluk çetesinin hangi koşullarda kurulduğunu anlatırken, ilginç ifadeler kullandı:

"Genel olarak varlığı kabul edilen ve ancak zamanında "adı" konulamayan ‘Kürt Sorunu', 1990 yıllar boyunca, onu silahla çözmek isteyenlerin hakimiyeti altındadır. Bölücü terör 1990'lı yılların başında tırmanışa geçmiş, faili meçhul cinayetler bu tırmanışa eşlik etmiştir. Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Raporuna göre 1797 faili meçhul cinayetin 630'u 1992-1993 yılları arasında işlenmiştir. 1993 yılının şiddet sarmalı dahilinde ilerleyen yoğun bir gündemi vardır. Ancak yine de bir ara dönem yaşanmış, sorunun silah kullanılmaksızın çözümü denenmiş gibidir."

Öldürülecekler listesi
Yazıda, kitaplara atıf yapılarak, 1993'te Adnan Kahveci, Eşref Bitlis, Turgut Özal, Bahtiyar Aydın gibi isimlerin tartışmalı biçimlerde öldükleri, Bingöl'de silahsız 33 askerin PKK tarafından şehit edildiği anımsatıldı.

Bu olayların ardından, "muhtemelen" Milli Güvenlik Kurulu'nun, terörle mücadelede polisin etkin kullanılması kararı aldığı belirtilerek, "Milli Güvenlik Kurulu'nca yasa dışı bölücü terör örgütüne rızaen veya değil, mali destek veren kişilere ilişkin bir listenin oluşturulduğu, bunların kamu ihalelerine girmekten yasaklandıkları, buna karşın zamanın Başbakanı Tansu Çiller'in 04.11.1993 tarihinde Holiday Inn otelindeki konuşması sırasında bildirdiği yukarıdaki açıklaması ve bilahare söz konusu listede adları yazılı olduğu iddia edilen bir kısım kişilerin öldürülmesi nedeniyle kamuoyunda listenin öldürülecekler listesi olarak anılmaya başlandığı anlaşılmaktadır" denildi.

Uygulamalı cinayet eğitimi
Karşı oy yazısında, davanın sanıklarından İbrahim Şahin, Mehmet Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy, Enver Ulu, Ayhan Akça, Oğuz Yorulmaz, Ziya Bandırmalıoğlu, Mustafa Altınok, (Sedat Edip Bucak'ın şoförü-koruması) Abdulgani Kızılkaya, (kumarhane işletmecisi) Ali Feyzi Bir, Yaşar Öz, Sami Hoştan ve Haluk Kırcı'nın çete üyeliği suçundan cezalandırıldıkları anımsatıldı.

Silahlı teşekkülün yöneticiliğini yapmak suçundan İbrahim Şahin ve Korkut Eken'in de cezalandırıldığının anlatıldığı yazıda, Mehmet Ağar hakkındaki yargı süreci de özetlendi. Yazıda, suç örgütünün kurulmasının ardından sıranın eğitim faaliyetlerine geldiği belirtilerek, şöyle devam edildi:

"Ancak söz konusu faaliyetler sırasında aşağıda ayrıntısı bildirileceği üzere bir kısım infazlar da yapılmıştır. Deyim yerindeyse uygulamalı bir eğitim faaliyeti yürütülmüştür. Söz gelimi bir kısım eğitim faaliyetlerinin yürütüldüğü sırada 03.10.1993 tarihinde maktul Abdulmecit Baskın, 15.01.1994 tarihinde maktuller Behcet Cantürk ve Recep Kuzucu, 24/25.02.1994 tarihinde maktul Yusuf Ekinci ile 25.03.1994 tarihinde maktuller Feyzi Aslan ve Salih Aslan öldürülmüşlerdir. Ayrıca sanıkların resmi görev yerlerinde olup olmadıkları, eğitim faaliyetlerine katılıp katılmadıkları da artık sorgulanabilir değildir. Zira suç örgütünün öldürme suçları sırasında gerekli resmi görevlendirmeleri yapabilecek kabiliyette olması bir yana eğitim faaliyetleri sorumlusu da bir örgüt yöneticisidir. Gerçekten, eğitim faaliyetlerinin sorumlusu ve baş eğitici, eski bir özel harpçi olup, ABD, İngiltere ve Almanya'da gayrınizami savaş kurslarına katılmış bulunan eski Yarbay ve MİT görevlisi sanık Mehmet Korkut Eken'dir.


"Vatansever" sivil kişiler vurgusu
Bugün, 'vatansever' sivil kişilerin de eğitildiği bilinen Menteş'teki söz konusu kursa sanıklar Ayhan Özkan, Ercan Ersoy, Alper Tekdemir, Uğur Şahin ve Seyfettin Lap'ın da eğitmen olarak katıldıklarına dair resmi yazılar bulunduğu ve ancak diğerleri de dahil fiilen katılmadıkları ya da bildirilen süre kadar katılmadıkları tartışmasızdır. Uygulamalı eğitim faaliyetlerinin başladığı sıralarda bir yandan da silah tüccarı Ertaç Tinar'ın sahibi olduğu Hospro Firması vasıtası ile İsrail'den özellikle suikast silah ve teçhizatı tedarik edilmiştir. Dolayısıyla eğitim faaliyetinin bir veçhesi de söz konusu silah ve teçhizatın kullanımının öğrenilmesine ilişkindir

Mossad eğitti
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca bilgisine başvurulan Ertaç Tinar, söz konusu kursu İsrail vatandaşı eski askerlerin verdiğini ve çok beğenildiklerini bildirmiştir. Bu kişilerin Mossad ile bağlantılı oldukları ise herhalde izahtan varestedir.

Devlet parasıyla özel suç ekibi
Susurluk Raporu'ndaki ifade ile; devletin desteği ve parasıyla özel bir suç ekibi oluşturulmuştur. Bu ekibin özellikle sivil olanlarına yanlız silah değil uzman belgesi, silah taşıma ruhsatı ve yeşil pasaportlar dağıtılmıştır. Sahte kimliklerle düzenlenen pasaportlar genel olarak yurt dışındaki operasyonlarda görevlendirilen sivillere verilmiştir.

Belgelerdeki imza: Mehmet Ağar
Susurluk'a giden yol üzerinde pervasızca tanzim edildikleri görülen söz konusu belgelerde zamanın Emniyet Genel Müdürü sanık Mehmet Kemal Ağar'ın imzası vardır. Sahte kimlikler ve pasaportlar ise onun talimatı ile düzenlenmiştir.

Susurluk tarihçesi
Karşı oy yazısında, Susurluk çetesinin kuruluşundan ortaya çıktığı tarihe kadar yaşananlar ayrıntılı biçimde anlatıldı. Kayıp baretta ve Uzi marka silahlar nedeniyle yargılanan İbrahim Şahin hakkındaki davada zamanaşımı kararı verilse bile eylemin sabit olduğunun anlatıldığı karşı oy yazısında, "Kanaatim iddianamelere konu kasten öldürme suçlarının söz konusu uzi ve baretta marka silahlarla; yanı sıra da sanık Mehmet Korkut Eken'in iade etmediği bildirilen jerico silahlarla; aslında bu silahlardan en fazla 2 veya 3 adedi ile işlendiği yönündedir" denildi.

"Kutlu Adalı cinayeti pek tabii ki incelenmedi"
Kararda, Sedat Peker'in ifşa ettiği, 1996'da KKTC'de işlenen gazeteci Kutlu Adalı cinayetine de değinildi. Peker, kardeşi Atilla Peker'in, Korkut Eken tarafından Adalı'yı öldürmesi için Kıbrıs'a götürüldüğünü söylemişti. Atilla Peker de savcılığa başvurarak, Eken'in kendisini Kıbrıs'a bu amaçla götürdüğünü, sonradan Adalı'nın öldürüldüğünü anlattığını bildirmişti. Buna rağmen dosya takipsizlik kararıyla kapatıldı.

Altun, karşı oy yazısında, bu süreci özetledikten sonra, "Kutlu Adalı'nın öldürülmesine ilişkin dosya pek tabi ki incelenmemiştir. Atilla Peker ise zaten dinlenmeye çalışılmamıştır" ifadelerini kullandı ve kararı eleştirdi.

Örgütün lideri Ağar
Yazıda, Mehmet Ağar'ın, Susurluk davasındaki diğer sanıklardan yıllar sonra bu davada hapse mahkum edildiği, bu nedenle cezaevine girdiği, cezasının infazı tamamlandıktan sonra Yargıtay kararıyla, dosyası için zamanaşımından düşme kararı verildiği anımsatıldı. Buna karşılık, şu ifadeler kullanıldı:

"Onama kararının kaldırılmasına ve sanık hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmiştir. Bu karar itibariyle artık sanık Mehmet Kemal Ağar'ın 765 sayılı TCK'nın 313. maddesi uyarınca verilmiş olup, suç örgütü yöneticisi olduğuna dair mahkumiyeti bulunmamaktadır. Söz konusu cezanın infaz edilmiş olması nedeniyle sanığın tazminat hakkı bulunup bulunmadığı ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte, bu husus ve sanığın mahkumiyetini ortadan kaldıran karar, yargılamayı ve yargılamaya konu olayları irdeleme biçimini etkileyecek mahiyette değildir. Zira suç örgütünün varlığına, bu suç örgütünün kurucusu ve yöneticisinin sanık Mehmet Ağar olduğuna dair diğer sanıkların mahkumiyetleri ile ilgili ve ancak bu hususa da değinen kesinleşmiş mahkeme kararları bakidir. Yargılamamız itibariyle sanık Mehmet Ağar suç örgütünün lideridir. Sadece infaz edilmiş olan mahkumiyeti ortadan kaldırılmıştır. Dolayısıyla iş bu yargılama itibariyle suç örgütü kurucusu/yöneticisi olduğu yönündeki kabul ve gerçek değişmemiştir. Değişen sadece sanık Mehmet Kemal Ağar'ın, öncesinde suç örgütü yöneticisi/üyesi olmaktan mahkumiyeti bulunan sanıklar grubundan mahkumiyeti bulunmayan sanıklar grubuna geçirilmiş bulunmasıdır."

Karşı oy yazısında, zamanaşımı kararı ile biten sürecin de hukuki olmadığı iddia edildi.

"Yargının hali: Yerel mahkeme, ihsas-ı reyde bulundu"
Yazıda, istinaf mahkemesinin, faili meçhul cinayetler davasında verilen ilk beraat kararını bozmasının ardından yeniden yargılama yapıldığı, bu davanın ilk duruşmasında, taraflara yazılı bir belge dağıtıldığı, bu belgenin "ihsas-ı rey" niteliğinde olduğu savunuldu. Bu belgede, gerekçesiz hüküm kurulmasının istinaf mahkemesinin bozma yetkisi kapsamında olmadığının yazdığı, yargılama başlamadan görüş bildirildiği belirtilerek, şöyle devam edildi:

"Hukuk dünyamızda eşine o güne kadar rastlanmayan ve bilahare "Hukuki Aktivizim" kavramı ile karşılanan bu durumun, yargı erkinin içine düşürüldüğü hali ortaya koyması bir yana, usul ve yasaya aykırı olduğu tartışmasızdır… Sanıklardan birinin savunmasının alınmadığını dahi bilmeyerek hüküm kurmuş bulunan mahkemenin yargısal kararlara karşı "bildiri" yayımlamak geleneğini başlatmış bulunduğu izahtan varestedir.

"Deliller yasal ve güçlü"
İstinaf mahkemesi, beraat kararını onarken, itiraflarda bulunan Ayhan Çarkın'ın farklı tarihlerdeki ifadelerinin çelişkili olduğunu, Tarık Ümit'in MİT'te, Mehmet Eymür'e anlattıklarına dair bant çözümlerinin hukuki olmadığını belirtti.
Bu görüşün eleştirildiği karşı oy yazısında, şöyle devam edildi:

"Dosya kapsamındaki (bilahare bizim işaret edeceğimiz) diğer deliller irdelenmemiştir. Yapılan delil tartışması ise dosya kapsamına uygun düşmeyen basitlikte olup irdelenen delillerin çelişkili olduğu tespit edilen noktalarına ilişkindir. Bunların somut vaka ve diğer deliller ile uyuşan; eşleşen yanları yine görmezden gelinmiştir. Söz gelimi sanık Ayhan Çarkın'ın beyanlarının iki yönlü olduğu, bir yandan ikrar içeren sanık beyanı niteliğinde bulunduğu, diğer yandan da diğer sanıklar bakımından tanık beyanı niteliğinde bulunduğu kaçırılmıştır. Tarık Ümit ile gerçekleştirilen mülakata dair bant çözümlerine itibar edilmemesi gerekçesini irdelemeye ise gerek yoktur. Bizzat mahkemece bu çözümlerin, mülakatın diğer tarafı kişilerce teyit edildiği ifade edilmiştir. MİT Konterör Daire Başkanlığına yeniden atanmasından sonra Mehmet Eymür ile çalışmaya (tekrar) başlayan Tarık Ümit'in, söz konusu mülakatı rızası dahilinde verdiği, bu anda Emniyet Genel Müdürlüğü içindeki yasadışı yapılanmayı MİT'e bildiren istihbarat elemanı kimliğinde bulunduğu, dolayısıyla rıza dışı ve/veya zor yöntemleri ile beyanlarının tespit edilmediği, bant çözümlerine dair belge içeriğinin bu hususu tartışmasız bir şekilde ortaya koyduğu, kaçırılıp öldürülmesine de neden olan bu faaliyetini suç örgütünün aleyhine gerçekleştirmesi nedeniyle diğer ortamlarda (Cavit kod adlı tanık Doğan'ın huzuru dahilindeki hareket ve konuşmaları özellikle kastedilmektedir.) bulunurken gizlediği bir kısım bilgiyi mülakat sırasında açık ettiği ile söz konusu mülakatın cumhuriyet savcısı veya hakim önünde yapılmış bir ikrara bağlanan sonuçları doğurmayacağı şeklindeki tespitin bir anlamının bulunmadığı ise izahtan varestedir

Kendi dairesine eleştiri: Bilgi eksiğini gösteriyor
Yine, dosya içindeki TBMM, Bakanlık, Komisyon ve MİT raporlarının herhalde delil içermediği; delil değeri taşımadığı söylenmeye çalışılarak, tahmin ve analizden ibaret olduğu şeklindeki kabul dosya kapsamına uygun olmayıp dosyaya vakıf olunmaksızın karar kurulduğunu göstermektedir. Zira tanık dinlemeye yetkili olan Müfettiş ve Meclis Araştırma Komisyonu raporları tabi ki delil içermektedir. Dosya kapsamındaki diğer bazı deliller karşısında daha az değeri haiz bulunduğu söylenebilir olsa da söz konusu belgelerin sadece tahmin ve analizden ibaret bulunduğunu kabul etmek değerlendirme hatasını ve hatta ceza yargılamasına dair bilgi eksikliğini göstermektedir.

Çarkın'a neden itibar edilmedi?
Neticede ikrarda bulunup maddi olay örgüleri ile uyuşan anlatımlar yapan; akıl sağlığının yerinde olduğu tespit edilmiş bulunan sanık Ayhan Çarkın, ikrarlarına neden itibar edilmediğini bildiren tek bir gerekçe ileri sürülmeksizin beraat ettirilmiştir. Dolayısıyla ikrar delili, mahkemece usul ve yasaya uygun bir şekilde değerlendirilmemiştir.

Dolayısıyla sanığın fikir ve eylem birliği dahilinde katıldığını ikrar ettiği Behçet Cantürk cinayeti nedeniyle mahkumiyetine karar verilmesi gerekmektedir. Hal bu iken, gerekçede bir bütün olarak sanık Ayhan Çarkın'ın ikrar ve suçlama niteliğindeki; aslında çelişkili olmayıp süreç içinde çok kapsamlı olaylara dair aynı hususların defalarca anlatılmasının ortaya koyduğu basit farklılıkları ihtiva eden ve ancak somut deliller ile yanı sıra da diğer bir kısım beyan delilleri ile uyuşan bildirimlerinin itibarsızlaştırılmasına dair bir çaba sezinlenmektedir. Bu yolda sanığın söylemediği şeyleri söylemiş gibi bildirme, söylediklerini önemsememe ve görmezden gelme, dosya kapsamındaki diğer deliller ile uyuşan beyanlarını hiç değerlendirmeme şeklinde çarpıtmalar yoğundur.

Sözleri dinlenmedi, beyanları sorgulandı
Gerçekten uzun süren yargılama boyunca usulü dairesinde sorgulanan tek sanık Ayhan Çarkın'dır. Hemen hemen bütün yargılama faaliyeti, bu sanığın ikrar ve suçlamaları dairesinde yapılmış, sanığın beyanları sorgulanmıştır. Neden ikrarda bulunduğu araştırılmıştır. Oysaki mahkemenin görevi ikrarın neden yapıldığını; hangi gerekçe ile 18 yıl önceki olayların anlatıldığını araştırmak değil, ikrarın somut deliller; yanı sıra da diğer beyan delilleri ile uyuşup uyuşmadığını tetkik etmektir. Suç ikrarı mahiyeti gereği "vicdan" ile ilintilidir. Mahkeme karine olarak, ikrarın vicdani bir saik ile gerçekleştirildiğini kabul edip, ortada iftira ya da suç üstlenme gibi bir olguyu işaret eden güçlü şüphe durumu bulunmadığında ikrarın neden yapıldığına dair bir araştırmaya girişmemelidir. Bildirilen suçlara dair şüphe yoksa mahkemenin ikrarın nedenini araştırma hak ve yetkisi de yoktur. Söz gelimi ikrarda bulunan sanığın cezai ehliyetine dair bir şüphe ya da bu yönde dinlenebilir bir talep yok ise sanığa <aklından zorun mu var der> gibi akli durumunun araştırılması gibi bir usul ceza yargılamasına ait olamaz."

Çarpıcı tespitler
Karşı oy yazısının değerlendirme bölümünde de şu ifadeler yer aldı:

"Yasa dışı terör örgütüne maddi-manevi destek verdiklerini değerlendirdikleri Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kaynağı "belirlenemeyen" bir liste dahilinde infaz etmek üzere zamanın Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kemal Ağar liderliğinde bir araya gelen sanıklar İbrahim Şahin ve Mehmet Korkut Eken'in teşkilatlanmaları sırasında hızlı bir şekilde eyleme giriştikleri artık bilinmektedir. Bir kısmı dosyamız kapsamında değerlendirilen öldürme eylemlerini teşkilatlanmalarının tamamlanmasını beklemeden icra ettikleri; teşkilatlanma ve eylemlerin bir arada yürütüldüğü açıktır.

Sanıklar dinamik ve değişken bir organizasyon kurmuşlardır. Bu husus özellikle infazlarda kullanılan insan unsurunun yaşanılan sürece, eylem yerine ve hedefe göre değiştirilmesinde kendini göstermektedir. Sanıkların ilk infaz-eylem emirlerini, bir kısmı bilahare atandıkları görev yerlerinde suça bulaşmış özel harekat polislerinden oluşturdukları suç örgütü üyelerine vermişlerdir. Organizasyonlarını geliştirdikçe suç örgütünün faaliyet alanını genişletmişler, kontrol ettikleri insan unsurunu geliştirmişlerdir. Kullandıkları insan unsurunu çeşitlendirip; nicelik ve nitelik bakımından farklılaştırmışlardır. Özellikle maktullerden para ve uyuşturucu elde edilmeye başlanması; suç örgütü üyesi olunmasının karlı bir yatırım halini alması sonrası suç örgütüne çeşitli kaynaklardan 'üye' devşirmişlerdir. İlk eylemliliklere müteakip gerçekleştiği değerlendirilen bu reorganizasyon nedeniyle örgütsel ihtiyaçların çeşitlendiği
anlaşılmaktadır. Yeni üyelere sahte kimlik ve pasaport tedariki; silah taşıma izin belgeleri ve sahte plaka tevdi belgeleri hazırlanması bu kapsamdadır.

Rant uğruna listeler delindi, Ümit'in yerini Çatlı aldı
Elde edilen rant ve bunun paylaşılmasındaki uyuşmazlıklar suç örgütünü değiştirmektedir. İlk elde ‘Devletin Bekası' için yola çıkanlar rant uğruna "listelerini" delmeye başlamışlardır. Biraz sonra birbirlerine düşeceklerdir.

Bahsedilen ayrışmanın Behçet Cantürk cinayeti ile; pek tabi ki, infazlardan elde edilen para ve uyuşturucunun paylaşımındaki uyuşmazlıklar nedeniyle başladığı… Suç örgütünün İstanbul kolu yöneticisi olan Tarık Ümit'i gözden çıkarıp yeni ve kesin bir organizasyona gittiği an Tarık Ümit ile tanık Mehmet Eymür'ün dosya kapsamındaki mülakatıdır… Yine de bir yanda Tarık Ümit ve diğer yanda Korkut Eken ve diğerleri olmak üzere suç örgütü liderlerinin birbirlerine karşı rezerv güvensizlikleri bulunsa da Medet Serhat cinayeti de dahil, o ana kadarki eylemlerini el birliği ile gerçekleştirmişlerdir. Maktul Medet Serhat cinayeti ile birlikte suç örgütünün İstanbul kanadını yöneticiliğinin Abdullah Çatlı'ya tevdi edildiği görülmektedir… Zaten biraz sonra Tarık Ümit maktul olacak ve sanık Mehmet Kemal Ağar'ın lideri olduğu suç örgütü ile tanık Mehmet Eymür'ün temsil ettiği MİT çatışmaya başlayacaktır.

Çatlı, asker ve MİT görevlileri
Yaşar Öz'ün önce Tarık Ümit ile hareket ettiği ve ancak bilahare Abdullah Çatlı gurubuna geçtiği; bu ekibin eylemlerine zaman zaman Ankara'dan gelen özel harekat polislerinin yanı sıra (adı geçen tanığın beyanlarına yansıdığı şekilde) kimlikleri tespit edilmeyen asker kişiler ile Mit görevlilerinin katıldığı anlaşılmaktadır. Abdullah Çatlı ekibinde başta Haluk Kırcı olmak üzere adı geçenlerin 'eylemci' arkadaşlarının, kumarhane ve uyuşturucu ticareti ile iştigal eden kişilerin ve bir kısım özel harekat polisinin olduğu bilinmektedir.

Ağar, Şahin ve Eken için yeterli delil var
Bunların suç örgütünün kurucusu ve yöneticisi oldukları; bu suç örgütünün üyesi bir kısım sanıkların verilen talimat üzerine dosya kapsamındaki bir kısım maktulleri öldürdükleri hususunda yeterli delil bulunmakla, sanıklar Mehmet Ağar, İbrahim

Şahin ve Korkut Eken'in mahkumiyetleri için sanık Ayhan Çarkın'ın veya diğer bir kişinin beyanına dayanılmasına gerek bulunmamaktadır. Dolayısıyla adı geçen sanığın beyanlarındaki çelişkiden yola çıkılarak bu sanıklar hakkında beraat hükmü kurulması ve kurulan hükümlerin onanması mümkün değildir.

Tartışma götürmez gerçek
…Atılı suçları işlemek maksadıyla bir araya geldikleri artık tartışma götürmez bir gerçektir. Yukarıda zikredilen kararlar bulunmasa ve sanıklar cürüm işlemek için teşekkül kurma ve yönetme; cürüm işlemek için kurulan teşekküle üye olma suçlarından zamanaşımı veya diğer bir sebeple cezalandırılmamış olsalar ya da mahkumiyete dair kararlar sonradan kaldırılmış olsa bile suç işlemek için kurulmuş bir suç örgütünün varlığı tartışmasızdır. Böylece, silahlı suç örgütünün yöneticileri olan sanıklar Mehmet Kemal Ağar, Mehmet Korkut Eken ve İbrahim Şahin'dir. Söz konusu mahkeme kararlarında adları yazılı diğer kişiler ise silahlı suç örgütü üyeleridir.

"Zamanaşımı kanuni olsa da ahlaki değil"
Karşı oy yazısında, bazı cinayetlerin zamanaşımına girdiği kararı için de şu görüş savunuldu:

"Devletin en önemli yönetim mekanizmalarını işgal eden; devlet gücünü elinde bulundurup, bu imkan ve olanakları kullanan kişi/kişilerin bilgisi, rızası/onayı/talimatı üzerine işlenen siyasi cinayetlerin faillerinin, devletin cezalandırma hak ve yetkisinden vazgeçmesi haline münhasır olan dava zamanaşımının sağladığı imkandan yararlandırılmasının kanuni olsa bile hukuki ve ahlaki olmadığı; adalet ve nısfet kaidesi ile bağdaşmadığı açıktır. Yargıtay'ın,
AİHM'nin mezkur kararları ile TCK'nın 77. maddesi doğrultusunda bizzat devlet gücünü kullanarak işlenen siyasi cinayetler bakımından dava zamanaşımının gerçekleşmeyeceğini; kanun koyucunun iradesinin bu yönde olduğunu ve 765 sayılı TCK'nın 102/son maddesi ile 5237 sayılı TCK'nın 77. maddesini vazetmek suretiyle iradesini tecelli ettirdiğini içtihat etmesi pek ala mümkündür.

Suç örgütünün faaliyeti kapsamında işlenen kasten öldürme eylemlerinin suç tarihinin, bunlar farklı farklı tarihlerde işlenmiş olsa bile son suçun işlendiği tarih olduğunu; dava zamanaşımının (istinaf incelemesine konu olmasa bile) 28.07.1996 tarihinde gerçekleşen Ömer Lütfi Topal cinayetinin suç tarihine göre hesap edilmesi ve 2026'da bitmesi gerektiğini düşünmekteyim.

İsim isim sorumlular
Karşı oy yazısında, bütün bu değerlendirmelerden sonra, faili meçhul cinayetler masaya yatırıldı. Uzun delil tartışmalarının yapıldığı yazıda, cinayetlerle ilgili olarak şu sonuçlara ulaşıldığı belirtildi:

Behçet Cantürk-şoför Recep Kuzucu:
Silahlı suç örgütü yöneticisi sanıklar Mehmet Kemal Ağar, İbrahim Şahin ve Mehmet Korkut Eken ve bu isimlerden infaz emrini alan özel harekat polisleri Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Sait Yıldırım, Oğuz Yorulmaz, Ahmet Sakarya, Ahmet Demirel, sivil sanıklar Tarık Ümit, Nurettin Güven, Muhsin Korman ve Abbas Semih Sueri ile kimlikleri tespit edilemeyen diğer kişiler ayrı ayrı cezalandırılmalıdır.

Yusuf Ekinci cinayeti

Sanıklar Mehmet Kemal Ağar, İbrahim Şahin, Mehmet Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Ayhan Özkan, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir ve Yusuf Yüksel'in eylemlerinin sübut bulduğu…

Feyzi Aslan, Salih Aslan cinayetleri
Sanıklar Mehmet Kemal Ağar, İbrahim Şahin, Mehmet Korkut Eken, Ayhan Akça, Abbas Semih Sueri, Muhsin Korman ve Nurettin Güven'in eylemlerinin sübut bulduğu,

Namık Erdoğan cinayeti
Sanıklar Mehmet Kemal Ağar, İbrahim Şahin ve Mehmet Korkut Eken'in, eylemlerinin sübut bulduğu,

Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım cinayetleri
Sanıklar Mehmet Kemal Ağar, İbrahim Şahin, Mehmet Korkut Eken, Ayhan Akça, Abbas Semih Sueri ve Muhsin Korman'ın eylemlerinin sübut bulduğu,

Medet Serhat, İsmail Karaalioğlu cinayetleri
Sanıklar Mehmet Kemal Ağar, İbrahim Şahin ve Mehmet Korkut Eken'in, eylemlerinin sübut bulduğu,

Faik Candan cinayeti
Sanıklar Mehmet Kemal Ağar, İbrahim Şahin ve Mehmet Korkut Eken'in, sanıklar Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Ayhan Özkan, Uğur Şahin ve Lokman Külünk'ün eylemlerinin sübut bulduğu

Metin Vural cinayeti
Maktulün öldürülmesi olayı istinaf nicelemesinin kapsamında olmamakla, diğer bir
değerlendirme yapılmamıştır.

Tarık Ümit cinayeti
Maktulün öldürülmesi olayı istinaf incelemesinin kapsamında olmamakla, diğer bir
değerlendirme yapılmamıştır.

Ömer Lütfü Topal cinayeti
Maktulün öldürülmesi olayı istinaf incelemesinin kapsamında olmamakla, diğer bir
değerlendirme yapılmamıştır.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #2740  
Alt 05-03-2024, 08:45
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.621
Standart


* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
daha kötü şeyler... dolfen Konu-dışı 4 18-06-2017 21:15
Küçük (!) Şeyler Pesimist89 Yeni Üyeler 50 15-05-2016 20:05
Çernobil Faciası'nın Kalbinde Bir Şeyler Hayatta Kaldı! Nevandaar Fizik 0 30-11-2013 19:12
insanın aklına farklı şeyler geliyor aspartam İslam 41 30-03-2006 00:13

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 07:12 .