Aslında arkadaşlar ayetleri yeterince açıklamış. Fazlaca ekleyecek birşey yok gibi. Söylenen şeyden daha çok şiirsel akış öne çıkıyor.
Burda bence önemli olan iki şey var. Birincisi yayılmış ince deri üstüne satır satır yazılmış olan kitaptır. Bu kitap tartışılmış. Bir çok tefsirci bunun Tevrat olduğunu söylemiş. Bence çok makul bir açıklama.
Hatta şöyle bir düşünce aklıma geliyor. Alak suresinde "oku" denen kitap da Tevrat olabilir. Sonuçta Muhammed'in de içinde olduğu grubun kutsal kabul ettiği kitaptır. Hatta Kuran okurken sıkça görüyoruz ki, Tevrat'ın bazı bölümleri ile Kuran'ın bazı bölümleri kelime kelimesine aynı. Daha doğrusu sanki Tevrat okunmuş da hatırlanan kadarı Kuran'a geçmiş gibi. Bunu daha önce Kasas'la ilgili yazıda açıklamıştım.
http://www.blogcu.com/sargon/_Kuran_Okuyorum
Tavan konusu da ilginçtir. Aslında Tevrat da da "gök" tavan(kubbe) olarak anılıyor. Şöyle deniyor:
Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. Kubbeye "Gök" adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.
Burda "gök"ün üstünde ve altında kalan sular diye bir olay karşımıza çıkıyor. Çünkü başlangıçta su vardır. Bir de Tanrı. "Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu." (Bu başlangıçtaki su konusu Sümer mitolojisinden gelir. Aslında denize, suya, gemiye uzak Arap kültürü için denizin bu kadar çok kullanılmasının arkasında *ben bu kültürlerin izlerini görüyorum.) Sümer mitolojisinde de "gök" bir "tavan"dır ve asılı durur, "gök"ün üstümüze düşmemesini ise tanrılar sağlarlar. Binlerce yıl insanlar "gök"ün nasıl olup da üstümüze düşmediğini düşünmüşler.
İşte bu beş şey, yani dağ, kitap, Kabe, gök ve deniz üzerine yemin edilerek tekrar "azap" konusuna giriliyor.