Kader barıştır! | Kelebek etkisi.
Çok eski zamanlara dayanan, eski bir yaşayış biçiminin adıdır Kader.
Şimdiler de sadece ismi kalmış, içeriği boşaltılmıştır.
Şehirler kurulmadan önce Kader inancı zirvedeydi, ne zaman ki şehirler oluştu, onlar büyüdü, onları yönetmek için de dinler ortaya çıktı, onları besleyecek karşı inançlar da çıktı, ve böylelikle Kader de terk edilmeye başlandı.
İmanın bile şartı olması fark etmedi, çünkü Kader'e göre suçlu yoktu!
Acilen terk edilmeliydi.
Yanlış duymadınız, kadere göre suçlu yoktur. O yüzden Kader barıştır.
Suçlayacak kimsenin olmadığı bir ortamda, barıştan başka bir şeyden söz edilemez.
Bu durum şehirli inançlarına pek uymadı, hatta hiç uymadı, çünkü şehirler de her zaman suçlu veya suçlular olacak ki şehir inancı bundan beslensin,
şehir kendi KAOS'unu kendi yaratsın, kişiler de kendini "
iyi" ilan etsin, ötekileriyse suçlu olsun. Suç yoksa "ben" iyiyim, masumum nasıl olacak?
Olamaz!
KAOS'u çıkar, suçluları ilan et, sonra kurtarıcıyı oyna, ardından kahraman ol!
Tipik bir şehir hikayesi ve kahramanlığı!
Olmayan sorunlardan, varolmayan kurtarışlar icat edildi, gerçeklerin üstü de örtüldü, olmayan mucizeleri de beraberinde bonus olarak geldi!
Sonuç hiç yok olmayacak/yoklanamayacak suçlular yaratılmıştır artık, hep tetikte olmalı, hep dinamik kalmalıydı.
Bir yanda masum ben'likler, diğer yanda suçlu sen'likler.
Ne olacak halimizler, acıyışlar, yakarışlar, eyvahlar.
Aynı güneş, aynı şehirler de caddeleri, sokakları, duvarları aynı şekil hep ısıttı/ışıttı, asırlar geçti, şehirlerde ki yaşayış hiç değişmedi.
Çünkü,
Suçlu duvarların arkasındaydı, köşelerin başındaydı, caddelerin sonundaydılar!
Hainler her yanda kol geziyor olabilirlerdi.
Hiç ölmemiş anılar, hiç bitmemiş çığlıklar, hiç dinmeyen korkular cap-canlıydı.
Şehrin üstüne bir kabus gibi çökmüştü KAOS, her yerdeydi o!
---
Birileri her zaman suçlu olmalı, mantığı hiç iyi bir mantık değil. Biz ve ötekiler diye keskin ayırımlara gitmekse, esasında bir yol bile değil.
Şehrin kendini koruması için geliştirdiği, bencil bir kısır döngü.
İnsanlık sözde barışı arıyor, bu büyük bir yalan!
Aslında barışı arıyormuş gibi görünüyor? Gerçekte asla aramıyor, bunda samimi olmadıklarını geçtik, barış kendi sistemlerini çökertir korkusu vardır. Korktuğunuz şeyi nasıl getirebilirsiniz ki?
Getiremediği içinde 2. yoldan gidiliyor, yani savaşarak yok etmek! Lakin bir türlüde yok olmuyor.
O yüzden barış, şehirli inançlarının hiç birinin işine gelmez, Barış olunca kiminle kavga edilecek?
Bu büyük bir boşluk demektir, şehirli böyle bir "boş" ortamda doğmadı ki, doğduğunda hepside hazırdı, boşlukta nasıl edilecekti ki!
Her zaman suçlusu olan sistemlerin, suçlusu kalmayınca akibetinin ne olacağı meçhul değildir.
Akibet belli o BİTECEKTİR.
KORKULAN BAŞA GELECEK! İLLAKİ GELECEKTİR !...
Onu bitirmemek için, zoraki ayakta tutmanın adıdır, sürekli suçlular bulmak, bahaneler üretmek.
Şehirli inancı için, zıt/zıtlar lazım, o yüzden barış olamıyor.
Karala git, suçla git, en kolay korkuyu besleme çeşitidir bu.
---
Sonuçta işler dönüp dolaşıp "
Organize KAOS" kavşağına gelir, tüm yollar ona çıkar.
Organizasyon iyi çalışır, herkes için kâr/kâr durumu vardır, çünkü işin içine "
irade" de girer ki, Kader kimsenin işine gelmez, kadere sözde inananlar için bile, kader iyi bir şey değildir, suçu/suçluyu kaldırır ki bu ise Barış demektir, nerede kalır şehrin şatafatı, ihtişamı, büyüsü, lüksü.
O yüzden artık tüm hareketler görebilen göz için "
karşılıklı organizedir", etki/tepki filmi tam matine gösterimdedir, inançlı/inaçsız kavgaları için sebepler aranmasına bile gerek yoktur, çoğunca sebepsizdir, neticede eylemler artık tam organizedir.
Organize olmanın dayanılmaz tutkusu, ona aynı organize ile cevap vermekle olur ki organizasyon neredeyse kendi içinde kusursuzlaşmıştır.
Suçlar belli
Kötüler belli.
Hedefler belli.
Organizeden geriye kalan müthiş bir akustiktir, otur dinle mest ol! O derece keyf al! Ego doyuma ulaşsın!
İyi organize olmaktan kaynaklı, herkesin aynı hareketleri yapmasıyla, mükemmel senkronize olmuş hareketlerdir kast olunan.
Kötülüğü kim üstüne alır.
Kimse almaz, almıyor.
Taktik belli,
görmedim, duymadım, bilmiyorum.
Hedef zaten belli, suçlu olan ötekiler!
Acı olansa, herkesin bir birini ötekileştirdiği bir ortamda, ötekiler kavramının yok olup, sıradanlaşması, haliyle herkes bir birine karşı suçlu olmuş olur.
Aslında kötülüğü üzerine alanlar olsa, senkron bozulacak, kelebek etkisi misali ters bir kanat çırpmak, uzak taraflarda büyük etkiye yol açacaktır.
Çünkü senkron herkesin aynı hareketleri yapmasıysa, ayrı ters bir hareket yapmak, sistemi komple bozacak, zincirleme reaksiyona sebebiyet verecektir.
Sufilerin "
Her şey merkezinde" demeleri de sırf bu yüzdendir.
Çok iyi organize olmuş, hatta kendi içinde kusursuzlaşmış "
Organize KAOS"a, en az onun kadar kusursuzlaşmış, karşı bir cevabın kilit adıdır "
Her şey merkezinde" demek.
Bir isyan, bir itiraz, karşı bir sessiz duruştur, pasif eylemdir, inatla, ısrarla "
Her şey merkezinde" dir Sufilere göre, çünkü öyledir, ona da "
Organize SULH" diyebiliriz.
KAOS organizedir, SULH organizedir.
Bilemedim hangisi daha organizedir.
KAOS desem, o korkularla doludur!
SULH desem, onu demeye yürek ister!
İkisinin de korkuları vardır vesselâm.
Kader sulhtur!
Ya KAOS ya da SULH !...
Sevgiler