YasasinBilim´isimli üyeden Alıntı
10) Allah tek midir yoksa rakipleri var mıdır?
İhlâs 1:
De ki: “O, Allah’tır, bir tektir.”
Sâffât 125:
Siz Bal’e mi tapıyorsunuz? Ve Yaratıcılar'ın En Güzeli'ni (Allah'ı) terk mi ediyorsunuz (vaz mı geçiyorsunuz)?
Sâffât 125, Muhammed’in gaflarından biridir.“Bal” bir put ismidir, “ahsene el hâlikîne” ise “yaratıcıların en güzeli, en güzel yaratan” demektir. İslam öncesinde putperest bir inanışa sahip olan Muhammed, bu alışkanlıktan olsa gerek birden fazla tanrı kavramını kabul eder görünmektedir. Muhammed’in babası, amcası ve dedesinin isimleri sırasıyla Abdullah, Abduluzza, Abdumenaf’tır ve Kâbe’deki putların isimlerinden (Allah, Uzza, Menaf) esinlenerek konulmuştur. “Abd” kelimesi “Kul” anlamındadır.
11) Tüm canlılar erkekli-dişili mi yaratılmıştır?
Zâriyât 49:
Ve Biz, herşeyden çift (zevceynî) yarattık. Umulur ki böylece siz öğüt alırsınız.
“Zevceyni” kelimesi erkek-dişinin oluşturduğu çift anlamındadır. Oysa her canlı çift değildir. Bakteriler, virüsler bölünerek çoğalırlar. Yakın zamanda bilim-insanları eşeysiz üreyebilen bir cins piton yılanı da keşfettiler.
12) Ahiret gününde günahkârlar ne yiyecek?
Duhân 40-45:
(40) Muhakkak ki fasıl günü (hüküm günü), onların hepsinin belirlenmiş vaktidir.
(41) O gün, dosttan dosta (hiç) bir şey fayda vermez. Ve onlara yardım olunmaz.
(42) Ancak Allah'ın rahmet (Rahîm esmasıyla tecelli) ettiği kimse hariç. Muhakkak ki O, Azîz'dir, Rahîm'dir.
(43) Muhakkak ki zakkum ağacı
(44) Günahkârların yemeğidir.
(45) Erimiş maden gibi karınlarında kaynar.
Gâşiye 2-:
(2) İzin günü (yevme izin) zillet içinde olan yüzler vardır.
(3) Yorucu işler yapan.
(4) (Onlar) kızgın ateşe atılırlar.
(5) Kaynar su pınarından içirilirler.
(6) Onların yiyeceği dari'den (acı, pis kokulu dikenli ağaçtan) başka bir şey değildir.
(7) Beslemez ve açlığa da bir fayda vermez.
“Dari” diye bahsedilen bitki, dikenli bir ağaçtır (Darı dikeni). Zakkum bitkisinin dikenleri yoktur. Bahsedilen gün ahiret günüdür ve Gâşiye 6’da başka yiyecek yoktur denir. Oysa Duhân 43’te zakkum ağacı günahkârların yemeğidir.
13) Allah matematik hatası yapar mı?
Nisâ 11, 12:
(11) Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(12) Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (Bu paylaştırma, ölen karılarınızın) yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi, yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (Yine bu paylaştırma) yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. (Bu paylaştırma varislere) zarar vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. (Bütün bunlar) Allah’ın emridir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)
Örnek: Kardeşleri olmayan bir adam (borç ve vasiyet bırakmadan) ölür. Geriye üç kız çocuğu, annesi, babası ve karısı kalır.
Bu durum için geçerli olan cümleleri okuyalım: - Nisa/11'den: "(Çocuklar) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır."
- Nisa/11'den: "Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır."
- Nisa/12'den: (Karı için) "Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır."
üç kız çocuğuna (toplam): 2/3 = 16/24
anneye: 1/6 = 4/24
babaya: 1/6 = 4/24
karısına: 1/8 = 3/24
toplam: 27/24 !
Böyle bir paylaşımı yapmak ise matematiksel olarak imkânsız. Çünkü pay, payda'dan büyük çıkıyor. Yani mal yetmiyor.
Bu hata Muhammed’in ölümünden kısa bir süre sonra fark edilmiş (Ömer zamanında), Avliye ve Reddiye yöntemleri geliştirilmiştir. Bugün İslam ülkelerinde bu yöntemler uygulanır ve Nisa suresindeki yöntemle çelişir.
Müslümanların bu hatayı örtbas etme, ayetleri çarpıtma çabaları sonuç vermemiştir.
14) Düşünme, akletme organı hangisidir?
Hac 46:
Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler kör olur.
İsra 36:
Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.
İsra 46:
Kur'an'ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur'an'da (ibadete layık ilah olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar.
Muhammed 24:
Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var?
Nahl 22:
Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar.
Kehf 57:
Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.
A’râf 179:
Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.
Kur-an’da, İncilde ve Tevrat’ta da durum aynıdır. Düşünme, akletme, hissetme işlevlerini yerine getiren organ kalptir. Arapça’da beyin anlamına gelen “dimag” kelimesi Kur-an’da hiç geçmemiştir. Beyin ile sinir sistemi arasındaki ilişki Hipocrat’tan beri biliniyor olmasına rağmen, 17. Yüzyıla kadar düşünme işlevinin kalp tarafından gerçekleştiği sanılıyordu.
Yukarıda verilen ayetlerde söz edilen kalp, manevi bir kalp değildir. Hacc 46’da “göğüslerinin içindeki kalp” denilerek konum da belirtilmiştir. Mecaz sanatına da başvurulmamıştır. İşiten kulak, gören gözle beraber akleden kalpten bahsedilmiştir.
20. Yüzyılda bile Said-i Nursi, “Risale-i Nur” isimli eserinde kalbin işlevini Kur-an’ı referans alarak tarif etmiş ve şöyle demiştir: “Bir latife-i Rabbaniyedir ki mazlar-ı hissiyatı vicdan, makes-i efkârı dimağdır.” Yani, kalbin iki görevi vardır. Birincisi “hissetmek”, ikincisi “akletmek” tir.
Yine aynı anlayışla 2010 senesinde kalbimizle düşündüğümüzü iddia eden profesör ünvanlı akademisyenler de ortaya çıkmıştır (Gazi Ünv.deki Biyoloji Kongresi).
Kalbin düşünme, akletme, hissetme organı olduğu bugünkü bilimle çelişen, antik çağlardan kalma yanlış bir bilgidir.
saygılar...
|
YASASIN BİLİM'E İSLAMİ CEVAP;
SORUSU;
Sâffât 125:
Siz Bal’e mi tapıyorsunuz? Ve Yaratıcılar'ın En Güzeli'ni (Allah'ı) terk mi ediyorsunuz (vaz mı geçiyorsunuz)?
Sâffât 125, Muhammed’in gaflarından biridir.“Bal” bir put ismidir, “ahsene el hâlikîne” ise “yaratıcıların en güzeli, en güzel yaratan” demektir. İslam öncesinde putperest bir inanışa sahip olan Muhammed, bu alışkanlıktan olsa gerek birden fazla tanrı kavramını kabul eder görünmektedir. Muhammed’in babası, amcası ve dedesinin isimleri sırasıyla Abdullah, Abduluzza, Abdumenaf’tır ve Kâbe’deki putların isimlerinden (Allah, Uzza, Menaf) esinlenerek konulmuştur. “Abd” kelimesi “Kul” anlamındadır.
CEVABIMIZ;
SORUSU' CEVAP 1;
yasasın bilim " Bal " isminde bir putu islam öncesi put olduğunu iftira etmektedir.
zira şu var ki, verdiği Saffat Suresi 125. Ayet-i Celilesinden 2 ayet önceye gelelim;
KURAN-I MUCİZİL BEYAN SAFFAT SURESİ; 123-124-125-126;
123 - Şüphesiz İlyas da gönderilen peygamberlerdendir.
124-125-126 - Hani o kavmine: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da "Ba'l'e" (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?" dedi.
Zira burada görmekteyiz ki yasın bilim verdiği Ayet-i Celilenin 2 ayet öncesini vermemiş zira burada " bal " isimli put'un peygamber olarak gönderilen Hazreti İlyas ( Aleyhisselam ) zamanındaki ona inanmayanların tapmış olduğu " put " olarak görmekteyiz.
ve yine yasasın bilim kıvırarak ayet vermiştir.
SORUSU ' 2.CEVAP;
Hazreti İbrahim ( Aleyhisselam ) ıssız bir çölken ALLAH-U ZÜLCELAL HAZRETLERİ'nin emriyle mekke'ye gelerek peygamberlik görevini burada da sürdürmüştür.
zira kendisinin vefatı üzere zamanla tevhid inancı şirke dönüşmüş, insanlar ALLAH-U ZÜLCELAL HAZRETLERİ'nin yanında ona eş koşacak bir put olarak ilah edinmişlerdir.
İBRAHİM SARIÇAM, HAZRETİ MUHAMMED ( SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM ) VE EVRENSEL MESAJI, DİYANET YAYINEVİ, ANKARA 2004, SAYFA, 52;
Putpereslik Arap yarım adasında, Cürhümlüler ile savaşarak Mekke yönetimini ele geçiren Huzaa kabilesinden Amr b. Luhay şam yolculuğu sırasında öğrendiği putperestliğin sembolü olan putları Kâbe’ye getirmesi başladı .
Bu nedenle Efendimiz Şirk inancını kaldırılmak için gönderilmiştir.
zira Ayet-i Celileler çok açıktır;
KURAN-I MUCİZİL BEYAN, ANKEBUT SURESİ;
17. Siz ALLAH'ı bırakıp sadece bir takım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. bilmelisiniz ki ALLAH'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler...
YASASIN BİLİM'İN 1. SORUSUNA CEVABIMIZ;
Kuran'a baktığımızda gün kelimesinin çeşitli uzunluktaki "zaman devresi" anlamında olduğunu görürüz. Kuran'da genel, statik, tek ve sınırlı bir yevm {gün} birimi yoktur; bilindiği gibi dünyanın kendi çevresindeki hareketi için "24 saat" bir günken güneşin çevresindeki hareketi için "yıl" bir gündür.
Her yıldız ve gezegenin günü farklıdır. Günün ve dolayısıyla zamanın izafi {göreceli} olduğunun örnekleri şu ayetlerde açıkça anlatılmaktadır;
"Sizin saydığınızdan bin yıl tutan bir günde, yani zaman devresinde" {32:5}
"Miktarı ellibin yıl süren bir günde" {70:4}
Bu ayetler gösteriyor ki yevm {gün} 24 saatlik bir zaman dilimini ifade etmemekte, herhangi "bir zaman devresi" anlamına gelmektedir.
Bu konuda Müslim'den kanıt olarak gösterilen hadis de bu altı devrenin kısmen dejenere olmuş sembolik bir ifadesidir.
İBN KESİR CİLT; 3, SAYFA; 166-178, EL-BİDAYE; CİLT; 1, SAYFA, 17-18;
Bu hadisi Ali ibn el Medeni, Buhari ve diğer bazı hadis alimleri eleştirmiş ve Peygamberin sözü olamıyacağını ifade etmişlerdir.
bu konuda da Kuran ayetlerinin Tevrattan aktarılma olduğunu iddia ediyor. Halbuki apaçık görülmektedir ki Kuran Tevrattaki doğruları tasdik etmiş, buna karşın Tevratın metnine geçmiş yorum ve eklemeleri düzeltmiştir. Örneğin; 6 zaman devresi, 6 dönem anlamındaki 6 gün terimini açıklığa kavuşturmuş, tasdik etmiş; buna karşın Allah'ın dinlendiği şeklindeki yanlış anlayışı reddetmiştir, "Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı" {Kaf, 38} demiştir..
Biz bu ayetten anlıyoruz ki, gökler ve yer 6 dönemde {safhada} yaratılmıştır. Bir başka ayette yerin 4 safhada, göklerin ise iki safhada yaratıldığı ifade edilmektedir.
Halbuki bu ayette şuna işaret ediliyor;
Dünya ilk önce ateş topu idi. Soğudu. Denizler, göller ve toprak oluştu. Daha sonra tekhücreli canlılar, bitkiler, hayvanlar ve en sonunda insanlar oluştu. Yani dünya yıldızlara {gökyüzüne} göre daha farklı ve birçok değişim devresi geçirmiştir.
Bunu şöyle açıklayalım;
Örneğin elimizde bir ton pamuk var. Bu pamuğu iplik haline getirip boyadık. Boyanmış hale gelen bu bir tonluk ipten 100 gram alıp önce bunu kumaş olarak dokuduk, sonra kestik, diktik ve bir elbise haline getirdik. İşte baştan sona bu işlemi tanımlarsak;
1- İplik haline getirme, 2- Boyama, 3- Dokuma, 4- Kesme, 5- Dikme, 6- Elbise olarak düzenleme safhalarını ifade etme anlamında 100 gr'lık elbise 4 günde {safhada}, kalan kilolarca iplik iki günde yaratılmıştır deriz. Bu elbisenin kilolarca iplikten büyük olduğunu göstermez.
Aynen bunun gibi yer gökyüzüne göre daha çeşitli {ve sayıca çok} evrim safhalarından geçmiş olduğu için Kuran'da yerin 4 günde, göklerin ise 2 günde {yani iki dönemde} yaratıldığı ifade edilmiştir.
YASASIN BİLİM'İN 2. SORUSUNA CEVAP;
ÜÇ ayet-i Celile de de ü farklı peygamber Aleyhisselam hazretleri vardır.
üç kutlu peygamber ise kendi dönemleirnde kendi kavvimlere ve insanlığa uyarıcı olarak gönderilmiştir.
zira üç peygambere de peygamberlik vazifesi de verilirken tabiki kendi döenmlerinde müslümanların ilki onlar olmaktadır.
zira Hazreti Musa ( Aleyhisselam ) milattan önce 1891 yılında dünyaya gelmiştir.
hazreti ibrahim ( Aleyhisselam ) milattan önce 20. yüzyılda dünyaya gelmiştir.
Efendimiz ( Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ) ise milattan sonra 571 yıl sonra 571. yılında dünyaya gelmiştir.
zira aralarında yaşamları için aralarında dağlar kadar fark vardır.
Kuran-ı Mucizil Beyan da Hazreti Musa ( Aleyhisselam ) 'ın peygamber olarak gönderilmesi;
KURAN-I MUCİZİL BEYAN, TAHA SURESİ;
9 - (Habîbim!) Musa'nın (başından geçen hayat) hikayesi sana geldi mi?
10 - Hani o bir ateş görmüştü de, ailesine: "Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti, belki size bir kor getiririm, yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum" demişti.
11 - Ateşe vardığı zaman şöyle çağrıldı: "Ey Musa!
12 - "Ben şüphesiz senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vadi olan Tuvâ'dasın."
13 - "Ben seni seçtim, şimdi (sana) vahyolunacak şeyleri dinle."
KURAN-I MUCİZİL BEYAN' DA HAZRETİ İBRAHİM ( ALEYHİSSELAM )'IN PEYGAMBER OLARAK GÖNDERİLMESİ;
KURAN-I MUCİZİL BEYAN, MERYEM SURESİ;
41 - Kur'ân'da İbrahim'i(n kıssasını da) an. Şüphesiz ki o, sıddık (özü, sözü doğru) bir peygamberdi.
42 - O, bir zaman babasına şöyle demişti: "Babacığım! İşitmeyen,
görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?"
43 - "Babacığım! Doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi. O halde bana uy da, seni doğru bir yola eriştireyim."
44 - "Babacığım! Şeytana tapma, çünkü şeytan Rahmân (olan Allah)a âsî oldu."
Zira Efendimiz ( Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ) ise Hazreti İbrahim ( Aleyhisselam ) soyundan gelmiştir;
SAHİH-İ MÜSLİM, CİLT; 7, SAYFA, 58;
"Allah, İbrâhimoğullarından İsmâil`i, İsmâiloğullarından Kinâneoğullarını, Kinâneoğullarından da Kureyş`i, Kureyş`ten de Beni Hâşim`i, Benî Hâşim`den de beni seçmiştir."
BU NEDENLE 3 PEYGAMBERLERİN DE PEYGAMBERLİK DÖNEMLEİR VE YAŞANTILARI FARKLI OLDUĞU İÇİN VE 3 PEYGAMBERİN DE AYRI AYRI KENDİ KEAVMİNLERE PEYGAMBER OLARAK GÖNDERİLMESİ NEDENİYLE " MÜSLÜMANLARIN İLKİ OLMAKTADIRLAR.
YASASIN BİLİM'İN ÜÇÜNCÜ SORUSUNA CEVABIMIZ;
Maelsef yasasın bilim arkadaşaımız çelişki var dediği saffat suresi 145.den sonraki 146'yı unutmuş heralde baştan biz tekrar atalım;
KURAN-I MUCİZİL BEYAN, SAFFAT SURESİ, 145-146;
145.Fe nebeznâhu bil arâi ve huve sakîm(sakîmun).
Bunun üzerine onu, bitkin bir halde boş bir alana attık.
146.Ve enbetnâ aleyhi şecereten min yaktîn(yaktînin).
Ve onun üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik (yetiştirdik).
TABERİ TEFSİR;
SAFFAT 145. AYET-İ CELİLE TEFSİR;
EBU CAFER MUHAMMED BİN CERİR ET-TABERİ, TABERİ TEFSİRİ, HİSAR YAYINEVİ, CİLT; 7, SAYFA, 104;
burası Dicle nehrinin ke*narıdır.
TABERİ TEFSİR;
SAFFAT 146. AYET-İ CELİLE TEFSİR;
EBU CAFER MUHAMMED BİN CERİR ET-TABERİ, TABERİ TEFSİRİ, HİSAR YAYINEVİ, CİLT; 7, SAYFA, 105;
Âyet-i kerimede zikredilen bu bitkinin nasıl birşey olduğu ve Yunus (a.s.) için nasıl faydalı olduğu hususunda farklı görüşler zikredilmiştir.
Bazı müfessirlere göre bu bitkiden maksat, gövdesi olmayan bir bitkidir. Bu, kabak, karpuz, yaban karpuzu vb. bitkilerden herhangi biridir. Bu görüş Sa-id b. Cübeyr, Mücahid ve Abdullah b. Abbas´tan nakledilmektedir.
Hz. Yunus´un bu kabaktan yediği ve bu yolla hem açlığını hem de susuz*luğunu giderdiği rivayet edilmiştir.
CEVAP 2;
PEYGAMBERLER TARİHİ, HAZRETİ YUNUS ( ALEYHİSSELAM );
TABERİ, TARİH, CİLT; 2, SAYFA; 43, SALEBİ- ARAİS, SAYFA; 409, İBN ESİR-KAMİL, CİLT; 1, SAYFA, 363;
alık; Yûnus Aleyhisselâmı,
Übülle´ye,
Übülle´den sonra, Dicle´ye,
Dicleden sonra da, Ninevâ´ya kadar karnında götürüp kendisini, hasta bir halde, deniz sahiline bıraktı.
TABERİ, TARİH, CİLT; 2, SAYFA; 45;
Yûnus Aleyhisselâmın vücudunun etleri ve kemikleri gevşemişti.
Kendisi, yeni doğmuş bir çocuk gibi hareketsizdi.
Bununla beraber, vücûdunda hiç bir eksiklik yoktu.
İBN EBİ ŞEYBE-MUSANNEF CİLT; 11, SAYFA; 542, TABERİ-TARİH; CİLT; 2, SAYFA; 44, SALEBİ-ARAİS, SAYFA; 410, İBN ESİR-KAMİL CİLT; 1, SAYFA, 362;
Yüce Allah; açık bir yerde yatan Yûnus Aleyhisselâmın üzerini, bacağı olma*yan cinsden bir nebat, kabak bitirip onun geniş yaprakları ile gölgeledi ve kendi*sine güç kuvvet gelinceye kadar da, ondan süt damlattı.
Zira şimdi yasasın bilim'in sorusuna tekrar gelelim;
Sâffât 145:
Bunun üzerine onu, bitkin (hasta) bir halde boş bir alana (bi el arâi) attık.
ayeti celilenin devamı şöyledir;
saffat; 146;
146- Biz onun için geniş yapraklı bir bitki bitirdik.
zira verdiğim örnekte de peygamberler tarihini okuyun CENAB-I HAK ONA boş arazide yaşaamsı izin bitki yetiştirmiş ve yasasın bilim saffat 145'i vermiş 146 nerede???
kalem 49 ise;
Kalem 49:
Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere (bi el arâi)atılacaktı.
zira burada " RABBİNDEN ONA BİR NİMET YETİŞMEMİŞ OLSAYDI " denmektedir.
zira boş araziye atılmış fakat ağaç yetişmiş onu açlıktan kurtarmıştır. ayette anlatıyor zaten
SORU 4 CEVABIMIZ;
her meleğin farklı görevleri mevcuttur zira bunlardan 4 büyük melek şöyledir;
1. Hazreti Cebrail ( Aleyhisselam ) vahiy getirendir.
2. Hazreti Azrail ( Aleyhisselam ) can alıcı melektir..
3. Hazreti mikail ( Aleyhisselam ) tabiatla görevlidir..
4. Hazreti İsrafil ( Aleyhisselam ) kıyamet günü sura üfeleyecektir
zira bunların dışında da melekler vardır
Hamele-i Arş: Arş-ı âlâ'yı taşıyıcı meleklerdir.
Hâffîn: Arşın çevresinde Arş-ı âlâ'yı tavaf eden
meleklerdir.
Mele-i â'lâ: Yüce ve kutsal makamlardaki
mukarreb meleklerdir.
RIDVAN; Cennetteki melektir.
MALİK; Cehennem meleğidir.
KATİP MELEKLERİ; Sağ omzumuzdaki sevapları ve
sol omzumuzdaki günahları yazan iki yazıcı
meleklerdir.
zira ALLLAH-U ZÜLCELAL HAZRETLERİ her peygambere vahyi vermesi için meleklerinde en üstünü olan Hazreti Cebrail ( Aleyhisselam )'ı görevlendiriştir.
zira Ayet-i Celile de buyurur ki;
Âli İmrân 42:
Ve melekler (el melâiketu) şöyle demişlerdi: "Ey Meryem muhakkak ki Allah, seni seçti ve tertemiz yarattı ve seni âlemlerin kadınları üzerine üstün kıldı."
Âli İmrân 45:
Melekler (el melâiketu) şöyle demişlerdir: "Ey Meryem,! Muhakkak ki Allah, Kendinden bir kelime ile seni müjdeliyor. Onun ismi "Mesih, Meryem oğlu Îsâ'dır. Dünyada ve ahirette şereflidir ve mukarrebinlerdendir."
burada dikkat edilirse melekler; Hazreti Meryem ( Aleyhisselam )'a sadece müjdelemişlerdir.
zira Peygamberler TARİHİNDE HAZRETİ MERYEM ( ALEYHİSSELAM ) Hazreti Cebrail ( Aleyhisselam ) ruhül kudüsü bırakmadan önce melekleri gördüğü ona müjdelediği şöyle anlatılmıştır;
EBÜLFİDE-ELBIDAYE VENNEİHAYE CİLT; 2, SAYFA, 64;
Hz.Meryem; Mesciddeki odasında, kendisini, öyle ibâdetlere vermişti ki, bu hu*susta, o zamanda, kendisinin bir benzeri daha yoktu.
Hattâ kendisinde, Zekeriyyâ Aleyhisselâmı bile imrendirecek bir takım fevkal´-âde haller zuhur ve melekler, kendisine, hitab etmeye, müjdeler vermeye başlamıştı.
, Oysa ona ruhül kudüs''ü veren bu görevli melek olan Hazreti Cebrail ( Aleyhisselam )dır. Ayet-i Celileler çok açıktır.
KURAN-I MUCİZİL BEYAN, MERYEM SURESİ;
17 - Sonra ailesiyle kendisi arasına bir perde koymuştu. Biz ona meleğimiz (Cebrail)i gönderdik de ona tam bir insan şeklinde göründü.
18 - Meryem: "Ben senden Rahmân (olan Allah) a sığınırım. Eğer Allah'dan korkuyorsan (dokunma bana)" dedi.
19 - Melek: "Ben, sana temiz bir oğlan bağışlamak için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim" dedi.
görüldüğü gibi Hazreti Cebrail ( Aleyhisselam ) Hazreti İsa ( Aleyhisselam )'ı Hazreti MERYEM ( Aleyhisselam'ı ) bağışlamıştır.
oysa diğer melekler sadece müjdelemiştir.