Konjonktür uygun olduğunda Osmanlı'nın bulunduğu coğrafyada bulunup da Osmanlı'nın yaptığının aynısını hattâ daha fazlasını yapmayan devlet olmaz. Sırplar Bizansı ele geçirmeyi denedi ama başaramadı. Kezâ Araplar da.
Sakat olan düşünce, Osmanlı devlet zihniyetinin savunulmasıdır. Sâdece Duraklama dönemdinde celâli isyanlarının bastırılması için dökülen kanlar, kıyılan canlar, Osmanlıdan nefret için kâfi bir sebeptir. Şimdilerde Kurban bayramlarında Istanbul boğazının rengi kırmızıya dönüyor. Celâli isyanları sırasında devşirme paşaların Anadoludan yakalayıp getirdiği Türk çiftçilerin hayvanlar gibi boğazlanması neticesinde, boğazın rengi gene "kırmızı" olmuştu.
Yavuz sultan Selim; Şah İsmail'i çaldıranda mağlûp edince, Şah; kendisine çok benzeyen bir adamın "Şah menem" diye bağırıp kendini yakalatmasıyla canını kurtarır. Yavuz Sultan Selim; Şah İsmail'in hanımı Taclı Begüm Sultan'î esir eder ve Istanbula getirip bir veziri ile evlendirir. Savaşlarda nelerin yaşandığı az çok anlaşılabiliyor da, mağlup ettiğin hasmının harim-i ismetine tasallut "er kişi" kârı olmasa gerek.
Sultan İbrahim, günün birinde biraz şişmanca olan Sadr-ı Âzam'ına celâllenip gürlemiş.
- Seni karpuz kılıklı pezevenk.
Sâdr-ı Âzam gâyet mûnis bir şekilde cevap vermiş.
- İsâbet buyurdunuz devletlûm.
Ne diyebilir ki adamcağız.
Ters bir durumda "kelle "gidecek.
Osmanlıcılık" kavramı, Osmanlı henüz devlet olarak var iken denedi ve işe yaramadı.
Nihayetinde İttihatçılar peydâ olmuştu.
"Ölü"yü diriltmenin mânâsı ne ola ki ?
Konu Vefik Sami tarafından (06-06-2015 Saat 00:32 ) değiştirilmiştir.