Sünni islamın ''izah etmekte'' kendini çok zorladığı konulardan biride'' İFK'' olayıdır. Bu olay , Safvan İbni Muattal ve Aişe üzerine düğümlenmiş aralarında bir ''ilişki'' olduğu şayiası yayılmıştır Bu sitede ''işlenmiş'' olmasına rağmen *sünni islamın resmi görüşüyle olaya bakacağız ve karanlıkta kalmış (sorulması gereken) *soruları *resmi görüşün nasıl es geçtiğini göreceğiz. İFK olayını incelerken de * uydurulan ''mucize insan'' , yerine Muhammedin ''normal'' bir insan olduğunu (çok uzun olmasada) göreceğiz.
Burda ki ''es geçilmiş'' muammalı noktaları açarken derdimiz Muhammedi eleştirmekten çok inanırlarının zannettiği gibi, mucizelerle donatılmış insan değil, normal insan olduğunu *belirtmek ve ayrıca İFK *olayına benzer olaylar sosyal hayatta sürekli olduğu ve olmaya devam edeceğidir.Burdaki tenkit, *mormal bir insanın başına geldiğinde *''sosyal bir vakıa'' olduğunu bilerek üstüne düşülmeyebilir *ama kendinin ''allahtan vahiy aldığını'' söyleyen bir insanla karşılatığımızda doğal olarak olayın rengi değişiyor. Ayrıca bunda gayemiz 1400 sene önce olmuş bir olayın ''baş kahramanı'' olan bir genç kadının ''iffetini' sorgulamak değildir. İFK olayını '' sünni islamın ''anlatımı ana hatlarıyla şöyledir:
''Hz. Muhammed’in seferlerine eşlerinden birini alması, onun adeti idi. Bu sefere (Beni Mustalik Gazvesi) Hz. Aişe katılmıştı. Medine’ye ulaşmadan önceki son mola yerinde Aişe, ordugahtan geri kaldı. Kumda gerdanlığını düşürdü. Onu araması uzun sürdü. Kamp yerine döndüğünde herkes oradan ayrılmıştı. Aişe, o kadar hafifti ki insanlar onun mahfe içerisinde olduğunu fark edemediler. Aişe kendisini almak için birisinin geleceği düşüncesiyle orada bekledi. Sonunda Safvan b. Muattal onu almak için geldi. Devesine bindirdi ve orduya yetiştirdi.''
İFK *olayının aişe nin anlatımıyla da şöyledir:
“Rasulullah bir sefere çıkmak istediği zaman eşleri arasında kur’a çekerdi. Kur’a hangisine çıkarsa onu beraberinde götürürdü. Bu savaşta kur’a bana çıkmıştı. Örtünme ayetlerinin inmesinden sonraydı. Ben de Peygamber ile birlikte yola çıktım. Mahfe (hevdec) içerisinde yolculuk ediyordum. Savaş bitip geri dönüşte Medine yakınlarında bir yerde konaklamıştık. Mahfeden inerek hacetimi gidermek için kafileden uzaklaştım. Sonra döndüm. Bir ara göğsümü yokladığımda gözboncuğundan yapılmış olan gerdanlığımın boynumdan düşmüş olduğunu fark
ettim. Gittim, onu aramaya koyuldum. Aramak beni oyaladıysa da sonunda gerdanlığımı buldum. Bu sırada beni götürenler, benim içerisinde olduğumu zannederek hevdecimi tutup deveye yüklemiş ve yola koyulmuşlardı. O zamanlar kadınlar oldukça hafifti. Az yedikleri için kilolu değillerdi. Dolayısıyla hevdecimi kaldıranlar bundan şüphelenmemişlerdi. Sonuçta ordu gittikten sonra gerdanlığımı buldum. Ordunun konakladığı yere döndüm. Fakat orada hiç bir kimseyi bulamadım. Hevdecimin konduğu yerde oturdum. Beni kaybettiklerini anlayıp, geriye
döneceklerini zannediyordum. Otururken uyudum. Safvân b. Muattal es-Sülemî (12), ordunun arkasından gelirdi(13). Yanıma yaklaştığında beni görür görmez tanıdı. Çünkü beni örtünme âyetinin inmesinden önce görmüştü. Elbisemle yüzümü örttüm. Bana tek bir kelime bile söylemedi.''
Aişenin anlatımıyla olaya baktığımızda , ''karanlıkta kalan nokta'' aişenin bir *''reisin karısının'' * emniyet ve ehemmiyet açısından ,nasıl bu kadar ihmal edildiğidir. Aişenin anlatımı , hiç bir öneme haiz olmayan kabileden ''herhangi biri'' görünümünde olmasıdır. İkinci ''karanlıkta kalan'' nokta Aişenin kendini ''zayıflığıyla '' savunmasıdır. Halbuki ne kadar zayıf olsada (en az 40 kg olmalı) hevdecinde (devenin üstüne konan mahfil) *fark edilememeside, pek akla uygun gelmiyor. Üçüncü *farklı anlatım Muattal ordunun arkasından mı geliyordu? Yoksa *orduyla beraberdi de sonra Aişe'yialmak için sadece o mu geldi? Eğer ordunun arkasından geliyorduysa , niye sadece bir kişi? Askeri açıdan bakarsak bu artçılar en az iki kişi olmalıydı. Eğer aişenin yokluğu sonradan farkedilmişse *,niye aişeyi almak için bir kişi gönderildi. hemde genç bir adam? Çelişkili ve akılda sorular bırakan bir durum ve anlatım. Bu olayın ardından muattal'la aişe arasında bir ilişki olduğu yayılır. bu olayın sadece bir ''dedikodudan'' *ibaret olduğu savunması yapılır. ve yılanına başıda bulunur ve şöyle savunma yapılır. Burda sünni islamın savunmasına göre bir ''kötü insan'' vardır .adıda *abdullah ibni übeyy'dir. iftira olayı onun başını altından çıkmış ve ''şayia '' olarak *yayılmıştır, olay mekkede çalkalanmaktadır
Ama *Aişe kendine atılan * ''iftiradan'' habersizdir. bunuda şöyle anlatır:
''Medine’ye geldiğimizde ben, bu söylenenlerin hepsinden habersizdim. Sonra hastalandım. Bu hastalığım esnasında, Peygamber’in diğer hastalıklarımdaki gibi bana yakın davranmaması beni şüphelendirdi. Yanıma geldiğinde sadece selam veriyor ve “hastalığınız nasıl?” diye soruyordu. Ardından ayrılıyordu. Onun bu hali, beni daha da şüphelendiriyordu. İyileşinceye kadar bir aksiliğin olduğunu sezmedim.''
Yukardaki metin gerçekten Aişeye aitse bu anlatımda bile büyük çarpıklık var. Ardarda gelen iki kelimye bakarsak, birincisinde * ''Ardından ayrılıyordu. Onun bu hali, beni daha da şüphelendiriyordu. '' diyor ikincisinde ise *'' iyileşinceye kadar bir aksiliğin olduğunu sezmedim'' * şüphe ve aksilik birbirine yaslanan kelimeler değil mi? Yine aişenin ifadesine göre *hastalığı daha da artınca babasının (Ebu Bekir) evine gider. Ve yine kendi ifadesine göre olayı (ifk) etraflıca *annesinden öğrenir.
Şimdi bu olayın Muhammedin *cephesinden *ve kendini ''ikna *etme'' çabalarına bakalım.
Muhammed bu sıkıntılı durumdan *kendini kurtarmak için bazılarının şahadetin baş vurur . *Aişeye bile gidip '' Bana: “Senin hakkında bana bir takım sözler ulaştı. Şayet sen bu günahlardan masumsan, Allah seni temize çıkaracaktır. Fakat eğer bir günah işlemişsen, Allah’tan af dile ve ona tövbe et. Çünkü kul, günahını itiraf edip Allah’a tövbe ederse, Allah onu affeder"
Burda *en önemli nokta, yazının başında *belittiğimiz gibi, normal insan olan muhammedin kimliği. Olayın başlangıcında, gelişiminde ve sonucunda ''mucize insan'' yok. herkese benzeyebilen *bir insan var. Hem *aldatılmış ihtimali olan bir insan var, hemde ,çok sevdiği ''gencecik'' bir kadından vazgeçmesi, zor olan, yaşlı bir insan var. Ayı bile ''ikiye bölebilen'' bir güç verilen! muhammed'e tanrısı, olay sıcakken olayın ''doğrusunu haber verip'' peygamberni zilletten kurtarmaz. RAB'bide acele etmez ve ayşenin masum! olduğuna dair ayetleri bir ay sonra gönderir. Acaba bu bir insanı ''aklayan'' *ayetler niye bu kadar gecikmiştir? Bir ay olayın *yukarıya gitmesi ve geri gelmesi için *''geçmesi gereken bir süre midir?'' Bu olayda *en dikkat çekici * yan , bu ''bir aylık'' süredir. bu bir ayı nasıl değerlendirmek gerekir? Ayşenin iftiraya uğraması, Allah için, Ebu Lehebden önemsizmidir.
Herşeye gücü yettiğini söyleyen Allah Ebu Lehebi tepeleyemeyip ''elleri kurusun''diye bedduayı geciktirmeyen Allah'' zevcei tahirat 'tan'' *(temiz eşler) *olan Aişeyi niye bu kadar ikinci plana atmışta, ifk *olayını ''bir ara bakarız'' *savsaklığına *bırakmıştır. Yoksa hiçbir yerden haber gelmeyen Muhammed ,bekle gör politikası *izleyerek *'' gönlüne'' uyan bir *çözümü *''ayetler '' sayesinde mi *hayata geçirmiştir?
not: ayrıntılı ''görüş'' için buraya bakınız. *
www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/868.pdf