Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Dil, Mantık & Zihin Felsefesi

 
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
  #1  
Alt 27-11-2018, 17:31
Turdur Turdur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 10 Nov 2017
Mesajlar: 1.822
Standart Lisan yetersizliğimiz üzerine alıntılar.

"Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır."

Yukarıda yazan "forum kategorisinin" mottosuna nazaran üç alıntıyla lisanımızın ne kadar kısıtlı kaldığını anlayalım.

NOT: Hemen hemen bütün İngilizceyle yazılmış sevgi duygusunu anlatan cümlelerin içinde"Love" sözcüğü geçerken hemen hemen bütün küfürlerde de "Fuck" sözcüğü geçer.

Sevmeyi, doğayı, acıyı, hastalığı ve inancı anlatırken kullandığımız kelimeler kendi öbeğinde ne kadarsa, "küfür" lisanımızda apayrı bir yerdedir. Alaylı kalaylı en çok küfür edilebilen, lastikli en çok sözcük üretilebilen lisan Türkçedir. Yukarıda ki mottoyu kriter alırsak, lisanımız olabildiğince sevgiden uzak olduğu kadar küfre de o kadar yakın durduğunu hemen anlarız. Özellikle küfür üretmekte sınırımız yok.
İngiliz lisanının "Love"ile sevgi anlatımı ne kadar kısırsa "Fuck" ile de küfür anlatımı yine o kadar kısırken, Türkçeyle az sever ama olabildiğince çok söveriz. Dayarız, döşeriz.
İngilizcede ki bu kısıtlılığa rağmen günlük yaşantıda 2000 kelime ile konuşuluyorken, biz yaklaşık 100.000 kelimelik bir havuzu bulunan Türkçe ile, gündelik yaşantımızda 300-400 kelime kullanarak konuşuyoruz.
Türkçede ki küfür çeşitliliğine ve lastikli kelime sayısına ulaşabilmiş bir dil biliyorsanız yazabilirsiniz. En azından buna seviniriz.

-

Franz Kafka'nın alıntısında insanlığın ne kadar "dilini" kullanamadığını, Erich Fromm ve bir makaleden yaptığım alıntıda ise, Türkçe ile ne kadar "bilinci düşük" yaşadığımızı paylaşıyorum...

-

Franz Kafka;

"Dilin, duyusal dünya dışında ki her şey için ancak dolaylı olarak kullanılması mümkündür, ama asla yaklaşık bile olsa benzetme yoluyla kullanılamaz,çünkü duyular dünyası gereğince sadece mülkiyetten ve mülkiyet ilişkilerinden söz eder."

-

Erich Fromm

"...Pek çok
duygusal yaşantılar vardır ki bir kültürde bu yaşantıları
dile getirecek tek sözcük bile yokken ötekinin bu duyguları
dile getirmek için çok sayıda sözcükleri vardır.
Örneğin İngilizcede cinsel sevgiden, kardeşlik sevgisi ve
ana sevgisine kadar bütün yaşantıları dile getirmek için
tek bir sözcük var, «love», sözcüğü. Eğer bir dilde değişik
duygusal yaşantılar değişik sözcüklerle dile getirilemiyorsa
bir kimsenin böyle bir yaşantıyı fark edip
ayırt edebilmesi hemen hemen olanaksızdır.

Tersine
eğer değişik duygusal yaşantılar için değişik sözcükler
varsa bunların bilinçleştirilmesi kolaylaşır. Konuyu genelleştirirsek
eğer bir dilde o yaşantıyı dile getirecek
bir sözcük yoksa o yaşantının bilince ulaşabilmesi çok
az rastlanan bir olasılıktır.

Dilin süzgeç olarak yaptığı işlevin bu yalnızca bir
yanıdır. Diller arasındaki farklılığın bir tek nedeni belirli
duygusal yaşantıları dile getirmek için kullandıkları
sözcükler arasındaki ayrılıklar değildir. Bir yan
dan da sözcüklerinin söz dizimi, dil bilgisi ve kök anlamı
gibi bakımlardan da farklılaşırlar. Yaşama konusunda
belirli bir tutuma göre biçim almış olan bir dil
bu tutumun dışındaki yaşantıları dile getirebilmek bakımından
donmuş, kıvraklığını yitirmiş olur...."

-

Bu uzunca bir makalenin sonuna eklenmiş sonuç yazısı, Milliyet Blog sayfasından "serhatuna" isimli kullanıcının "Dil-Bilinç İlişkisi" başlıklı makalesinin SONUÇ bölümünden alıntılanmıştır... Kaynak

Bilinç " insanın toplumsal ilişkileri ve etkinlikleri içinde kendisini, çevresini anlamasını sağlayan düşünce, duygu, istenç, özyapı, heyecan, zeka gibi anlıksal süreçlerin tümü." diye tanımlanır.
Öyleyse bilinçli insan, bilinci var olan insan, yani kendisini ve çevresini anlama yeteneği olan kişidir. Bu yeteneğin kazanılmasında en önemli etken düşünme işlemidir. Kişi, düşünme işlemiyle bilinçlenecektir.

Bilinçlenebilmek için doğru düşünmek gerekmektedir. Bu işlemi gerçekleştirebilmek için, kullanılan sözcüklerin iyi bilinmesi, dolayısıyla onların iyi bildiğimiz bir dilin sözcükleri olması gerekir.
Kullanılan dil bilinçlenme konusunda çok önemli bir araçtır.

Dille yapacağımız düşünce işleminin geniş kapsamlı olması için, dilimizin kavramsal açıdan zengin olması gerekmektedir.
Bu çalışmanın sonucunda ulaşabileceğimiz en önemli sonuç, kendi ana dilimize ne kadar çok sahip çıkar, onu geliştirirsek bilincimiz de o oranda gelişecek ve dolayısıyla oluşan toplumsal bilinç birbirimizi daha iyi anlamayı sağlayacaktır.


"İçinde ışığı olmayan insanlar, kalabalığa karışıp ışık edinmeye çalışırlar."
Arthur Schopenhauer
-
"İtin kuyruğuna basma, arkandan havlar durur."
Tecrübe
Alıntı ile Cevapla
 

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 17:40 .