Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Felsefi Tartışmalar

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #81  
Alt 07-11-2009, 17:38
mehmetsalih mehmetsalih isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 09 Jun 2008
Mesajlar: 1.260
Standart

Selam,

Tanrı'nın varlığını tartışmak ayrı, Evrenin düzenli olup olmadığı konusu ayrı. Parçadan tüme varmak lazım. Ben sadece Tanrı kelimesini değil Dinleride veya başka şeyleride örneğin bir Maddeyi konuşurken kulanmak istemem. Çünkü biz yukarıda Kuvvet ve hareketi konuştuk ve Maddeyi harekete geçiren bir güçten bahs ettik. Burda ise bir Zekadan bahs ediyoruz. Az öncede dediğim gibi "Düzen var mı? Yokmu?" Bu sorudan kaçıyormusnuz yoksa banamı öçyle geliyor. Yani görmediğimiz düzen veya anti-düzeni konuşamam ama gördüğümüz bir düzen söz konusudur diyorum ne dersin? Yukarıdaki mesaja bir göz at. Ben bir düzen ve hareketten söz ediyorum. Artı Tanrı olsun Allah olsun burada söz konusu olan kavram değil bir varlık.

Big Bang patlamasını gerçekleştiren bir güç, Hareketliliği sağlayan bir güç, ve Düzenli bir Evren söz konusu. Söyleyeceklerim bunlar. Yani bir GÜÇ ve ZEKA vardır. Bunları savunuyorum. Din Felsefesi altında tartışacaksak bu çük Allah'tır. Zeka ise bu Evrenin var olması için harekete geçen Allah'ın bir Kuvvetinin yan gücü. Sanırım burada noktayı koymanın zamanı... Yani benim düşüncem ve gözlemim budur. Ekleyebilceğin birşeyler varsa bekliyorum.

Kıvançla...
Alıntı ile Cevapla
  #82  
Alt 07-11-2009, 17:48
mehmetsalih mehmetsalih isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 09 Jun 2008
Mesajlar: 1.260
Standart

Selam,

Agnostik davranmak güzeldir ama bilinenler konusundada tahminlerle veya örtbaslarla davranmakta yanlıştır/kaçıştır. Nasıl siz Agnostik kelimesinden kaçıyorsanız bende Tanrı kelimesinden kaçıyorum çünkü benim Tanrı görüşüm ayrı. Tesadüfün varlığını kabul etmek nasıl yanlış tesadüfü bilinmez bilmekte o kadar net bir tavırdır. Ben herşeyin birer yasa ile oluştuğuna ve var olduğuna kanaat getiriyorum ki elimizdeki tüm gözlemlerde buna delildir.

Kıvançla...
Alıntı ile Cevapla
  #83  
Alt 08-11-2009, 08:51
paslıçivi paslıçivi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Feb 2009
Mesajlar: 3.080
Standart

Parçadan tüme varmak lazım. Çünkü biz yukarıda Kuvvet ve hareketi konuştuk ve Maddeyi harekete geçiren bir güçten bahs ettik. Burda ise bir Zekadan bahs ediyoruz. Az öncede dediğim gibi "Düzen var mı? Yokmu?" Bu sorudan kaçıyormusnuz yoksa banamı öçyle geliyor. Yani görmediğimiz düzen veya anti-düzeni konuşamam ama gördüğümüz bir düzen söz konusudur diyorum ne dersin?
parçadan tüme varmak lazım, çünkü aksi mümkün değil.. yani bir zorunluluk.. yani bütünü göremediğimiz için parçayla uğraşmak zorundayız.. peki parçadan tüme/bütüne ulaşabiliyor muyuz? hayır..

parçadan bütüne ulaşırken bilimin sunduğu bildiklerimiz var ve bu bildiklerimizi analiz sentez ederek bir sonuca varmaya çalışıyoruz.. nedir bu? mantık.. bilimsel adıyla hipotez... peki ulaştığın sonuç mutlak gerçeklik mi?.. hayır.. çünkü kanıtlanabilir/sınanabilir bir şey değil.. yani inanç...

maddeyi hareketi geçiren güçten bahsettik, peki bu gücün kaynağını biliyormuyuz? şu anki bildiklerimizle hayır... ama yarın bilimin ışığında daha nelerle karşılaşacabileceğimizi bilemeyiz.. bu bilinmeyen bahsettiğin güç bilinebilir bir hale gelmesi olasılıklar dahilindedir.. senin şu an söyleyebileceğin "evet bir güç var ama kaynağını bilmiyoruz, bu herşey olabilir" demendir.. daha ötesi senin kişisel inancını yansıtır..


"düzen"den kastın bir sistem ise evet.. ama kastettiğin düzenlilik/düzensizlik denen sıfattan biriyse hayır.. çünkü sıfatı bir cismin bir eylemin başına biz insanlar kendi algılarımız, değer yargılarımız görüşünde dile getiririz, yani göreceli bir kavramdır.. kişiden kişiye değişen şeylerdir bunlar.. güzel/çirkin, iyi/kötü, düzenli/düzensiz, gibi.. mutlak doğru kavramlar değildir..

sana göre bu evrende bir düzenlilik vardır bir başkasına göre düzensizlik vardır.. örneğin bana göre bir düzensizlik vardır.. benim algılayabildiğim sürekli değişen stabil kalmayan bir süreç işliyor, buna varolan devasa düzensizlik içinde küçük kesitlerde oluşan sistemlerde yaşama şansı bulup bunu algılayabilen ve yansıtabilen canlılardan bahsedebilirim.. daha ötesini açıklayamaya çalışırsam kendi algılarımla değerlendiridiğim kişisel inancımı yansıtmış olurum, mutlak gerçeği değil...

bir avuç kumu bir masanın üzerine bıraktığında kumların yayılış şekli düzenli midir, düzensiz mi? cevabın bunlardan hangisiyse sana ikinci sorum neden düzenli ya da düzensiz? neyi algıladın ki düzenden ya da düzensizlikten bahsedip bir sıfat koyuyuyorsun bu kumların yayılış şeklinin başına? senin orda algılayabilip yansıtabildiğin tek mutlak şey kumların varlığıdır, daha ötesi değil..

yine aynı şekilde zeka/zekice dediğin de; senin uygun gördüğün bir sıfattır sadece... yani algıladığın bir varlığa kişisel yorumunu katıyorsun, mutlak gerçeği değil.. bir başkası da doğal afetlerin olduğu, gezegenlerin çarpıştığı, yaşayan canlılar arasında varolan büyük adaletsizliği, değişik mutluluğa sahip olmaları çok salakça/adice bir tasarım olarak yorumlayabilir.. aynen benim yorumladığım gibi.. nedir şimdi burda mutlak gerçek, seninki mi benimki mi ve hangi kriterlere göre neden?

uzun lafın kısası şunu demeye çalışıyorum.. farkındalığı gelişmemiş bir bilinç; sonsuz zamansal ve mekansal boyuttaki algılayabildiğimiz evrende yaşama şansı bulduğu küçük bir kesit için "düzenli ve zekice" demek zorundadır, bunun aksi mümkün değildir.. çünkü yaşama şansı bulabildiği için yansıyan evreni algılayıp yansıtmak zorundadır.. o yüzdendir ki; aksini dile getirmediği bu sıfatların bir anlamı yoktur, gerçek anlamda ifade etmeye çalıştığı tek şey; bir varlık/varoluştur..


Alıntı ile Cevapla
  #84  
Alt 08-11-2009, 09:03
paslıçivi paslıçivi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Feb 2009
Mesajlar: 3.080
Standart

Yani bir GÜÇ ve ZEKA vardır. Bunları savunuyorum. Din Felsefesi altında tartışacaksak bu çük Allah'tır. Zeka ise bu Evrenin var olması için harekete geçen Allah'ın bir Kuvvetinin yan gücü. Sanırım burada noktayı koymanın zamanı... Yani benim düşüncem ve gözlemim budur.
bu senin varolan bilinçaçıklık düzeyinle ulaştığın kişisel inancındır ve sadece seni bağlar.. mutlak varlığı/hakikati değil..

daha önce ifade ettiğim gibi, hakikat/mutlak varlık; bulutsuz açık bir gökyüzü gibidir, bakınca herkes aynı şeyi görür, bulutlu bir havada gökyüzüne bakıp da herkesin farklı şeylere benzettiği gibi değil.. bulutlu bir gökyüzüne baktığında yüreğinde/zihninde ne varsa onu görürsün..


Alıntı ile Cevapla
  #85  
Alt 08-11-2009, 10:51
paslıçivi paslıçivi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Feb 2009
Mesajlar: 3.080
Standart

Agnostik davranmak güzeldir ama bilinenler konusundada tahminlerle veya örtbaslarla davranmakta yanlıştır/kaçıştır. Nasıl siz Agnostik kelimesinden kaçıyorsanız bende Tanrı kelimesinden kaçıyorum çünkü benim Tanrı görüşüm ayrı. Tesadüfün varlığını kabul etmek nasıl yanlış tesadüfü bilinmez bilmekte o kadar net bir tavırdır. Ben herşeyin birer yasa ile oluştuğuna ve var olduğuna kanaat getiriyorum ki elimizdeki tüm gözlemlerde buna delildir.
agnostizm "güzeldir/çirkindir"den çok şöyle ifade etmeye çalışayım.. çünkü teizmi(islam), ateizmi, deizmi, panteizmi yaşamış biriyim.. ve bugün geldiğim noktada şunu farkediyorum ki, bu aşamaların hiçbiri bizim kendi özbilincimizle daha doğru ifadeyle özirademizle seçtiğimiz seviyeler değil.. biz insanlar varoluşta birer piyon gibiyiz, şimdi burda birçok insan "hayır ben varolan bilinçdüzeyimi, inancımı, inançsızlığımı kendim seçtim" diyecektir.. bunun böyle olmadığının farkındalığına varılabilmesi için zeminden tavana kadar kademe kademe çıkıp bunları bizzat yaşamak ve nihayetinde yukardan aşağı bakarak sadece bir ayna gibi olayları tarafsız yansıtmak suretiyle algılamak gerekiyor..

agnostizmin en çarpıcı özelliği bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığıdır.. çünkü teist olsun nonteist olsun her kademedeki insan bir bilinmeyen hakkındaki sonsuz olasılıktan birine sabitlenip onu bildiğini zannederek(inanç) yaşamaktadır..

işte agnostizmde bilmek, bilmemek ve inanmak kavramları yerine oturmuştur.. kişi artık bunun farkındalığına erişmiştir.. kişi bilmediği konularda biliyormuş zannıyla yaşamaz.. bir tanrının varlığı yokluğu, ölüm sonrası yaşamın varlığı yokluğu, evrenin nasıl varolduğu konusunda kişi her görüşe eşit mesafededir, olasılıklardan birine taraf olamaz, çünkü bilmediğinin farkındadır ve bunlarla mücadele etmez.. o sadece tüm dünya insanlığına ışık tutan bilimin verilerini bildiğini daha ötesinin bilinemeyeceğinin farkındadır..

peki tüm aşamalar nasıl olabiliyor, niçin bazı insanlar bilmediği şeyleri biliyormuş zannıyla uykuda bir yaşam sürüyorlar.. niçin bunlar bilinemez diyemiyorlar..???

bunun tek bir sebebi var.. insan denen canlının manevi/ruhsal aygıtını oluşturan iskeletin temel iki öğesi düşünce ve duygunun birbiriyle olan kombine ilişkideki birlikteliğidir..


bu düşünce ve duygu dediğimiz iki kavram birbirinden bağımsız çalışamaz.. bu iki kavramın birbirinden bağımsız çalıştığı tek dönem insana bir takım zihin katmanlarının henüz çok fazla yüklenmediği küçük çocukluk döneminde rastlayabliriz.. burdaki çocuk düşünce ve duygularını birbirinden bağımsız ifade etme özgürlüğüne sahiptir.. korktuğu, sevdiği, hoşlandığı, huysuzlandığı her duyguyu hiç bir düşünce katmaksızın çok net ve doğal olarak ifade eder.. ya da aklına gelen düşünceyi, soruyu hiçbir duygunun etkisi altında kalmadan yine çok aleni bir şekilde ifade etme özgürlüğündedir.. işte bu yaşlardaki bir çocuk özünde, özvarlığında yaşamaktadır ve onu yöneten şey özbenliğidir..güdüsel korkuları, mutlak cesareti, mutlak mutluluğu, çoşkusu ve bilmediklerini öğrenmeye karşı müthiş bir açlığı vardır.. neyse odur, farklı düşünemez, duygulanamaz, davranamaz.. ve en önemlisi bu çocukta bir inanç kavramı yoktur...

ama bu çocuk dediğimiz insan yavrusu tek başına yaşamını sürdürme, beslenme, hayatta kalma becerisine sahip değildir.. çok uzun yıllar ebeveynlerine ve yaşadığı toplumla uyum içinde yaşamak zorundadır, hayatta kalabilmek uğruna..işte bu hayatta kalabilme içgüdüsüyle yaşadığı toplumla zorunlu bir alışverişe/çıkar ilişkisine girmek zorundadır..

hayatta kalabilmek adına yaptığı alışverişte aldığı şey zihin(sahtebenlik/ego) verdiği şey özvarlığı(özbenliği)dir..

doğduğunda saf olan fakat olgunlaşmamış olan bilinci, hayatta kalabilme özgürlüğüne, gücüne, becerisine ulaşana kadar kirlenir, tozlanır paslanır.. bunu yapan da yaşadığı toplumu ona yüklediği zihin katmanlarıdır..

aydınlanıp özüne inmiş Muhammed'in "ölmeden önce ölünüz" ve ya İsa'nın "tanrının krallığına ancak küçük çocuk gibi olanlar girebilir" dediği kavramlar bunlardır.. burda ölmeden önce ölmek varolan sahtebenliği(egoyu) parçalayıp yoketmek, küçük çocuk gibi olanların tanrının krallığına girebilmesi de kişinin özbenliğine tekrar ulaşıp mutlak mutluluğu/coşkuyu/sevgiyi/cesareti yaşayabilmesidir..

işte duygu ve düşüncenin biribirinden bağımsız çalışabilmesidir aydınlanmak.. sağ ve sol beyin arasındaki bağlantının zayıflatılmasıdır özbenliğine ulaşabilmek.. bunu sağlayan tedavi şekli de şimdilik meditasyon dediğimiz yoğun trans haline geçerek beyni tekrar o çocukluktaki saf haline getirebilme işlemidir.. yani yaşadığınız toplumun size yüklediği ve düşünce duygularınızı birbirne karıştıran zihin katmanlarından arınabilmektir..

duyguyu ve düşünceyi birbirinden bağımsız, derinlemesine kullanabilme özgürlüğüdür ve tüm inançlardan, zihinden, zamandan arınıp AN'da; gerçekleri tam bir uyanıklıkla farkındalıkla yaşamaktır..


Alıntı ile Cevapla
  #86  
Alt 08-11-2009, 22:44
mehmetsalih mehmetsalih isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 09 Jun 2008
Mesajlar: 1.260
Standart

Selam,

Diyorsun ki: bir başkası da doğal afetlerin olduğu, gezegenlerin çarpıştığı, yaşayan canlılar arasında varolan büyük adaletsizliği, değişik mutluluğa sahip olmaları çok salakça/adice bir tasarım olarak yorumlayabilir..

Gezegenler çarpıştığı veya doğal afetlerin olduğu doğrudur. Ama bu doğru düzenli tasarımın bir parçasımıdır? yada bozucusumudur? o ayrı mesele. Doğal afetlerin nedenleri nedir? Yani bu doğal afetler yaralımıdır? zararlımıdır? ona bakmak lazımdır. Elbete Dünyanın Güneş atrafında dönmesi, yağmurun yağması veya bir çocuğun karın yağmasını zararlı bilmesi doğal. Çünkü karın yararlarını bilmeden karı sadece soğutucu ve kahr edici bir madde görmek düzensiliği ve karmaşıklığı benimsemek anlamına gelir...! Halbuki az karın yağma nedenini öğrenince olmasa omazlardan bilmek durumunda kalırız. Yine bir volkanik partlamanın olması düzenin oturması açısından iyidir... Yani ben hayatın Cennet değil Cennetleştirildiğinden söz ediyorum. Sürece baktığımızda Dünya madden olarak eskisede yenilik bakımında ve düzen bakımında düzene giriyor. Bu düzen ve akışın oluşu bir tesadüf sonucu değildir elbet. Eğer tesadüf olsaydı örneğin arka arkaya düzenin bir halkası olmazdı olaylar. Sonuçta bu düzenin ve akışın gözlenmesi lazımdır.

Canlılar arasındaki adaletsizliğe gelince... Adaletsizlik nedir? Kötülük nedir? veya zülüm nedir? Bunlar önemli kavramlar. Yani buğday paylaşılırmı? kazanılırmı? Kazanan kazanmayana vermek zorundamı? veya hak iddia eden ve engelemeye kalklarsa bunun sonucu nasıl olur? Eğer iyi bir şekilde sebep ve sonuç çizgisinden incelersek şu ayete muhatap kalırız... "Bir topluluk kendini düzenlemedikçe biz onu düzenlemeyiz"(Kuran) Burada ozon tabakasının delinmesinden tutun ta zülümlerin yaşanmasına hepsinin sorumlusu yine uykudur. Canlılararın arasınbdaki zülme gelince sanırım hayatın bir kuralı burada zülüm yoktur "Hayat varolum savaşımıdır" (Darwin) Yani geride kalan yenilir... Bu bir düzen ve her canlı yem olmamaya çalışmalı. Burada üşleyen bir süreç var var ve bir yanıyla muhteşem.

Diyorsunki başkasına göre öyle değil. Başkasına göre öyle olmaması beni alakadar etseydi ben böyle düşünmezdim. Yani sen nasıl Teiztleri veya Nonteistleri bir takım boşşeylerle uğraştığını söylüyorsan bende bir takım gerçekleri gözlmezlikten gelindiğini net bir şekilde söyleyebilirim. Bu konuda kanıtlar konuşulmalı bence. Yani söyleyenlerin kanıtları varmı? Ben burada iddia sahibi olmasaydım zaten klavye yormazdım. Ben yukarıdaki yazımdada dikkat çektiğim ama esası anlaşılmayan bir şeyi yine vurdulamak istiyorum. Bak Atomlarda düzensizlik varmı? veya Güneş sisteminde....? Burada işleyen muazam bir düzen var. Burada ona buna göre demen benim gözümde bir gerçeği kavram ve laf kargaşasına artı birtakım Sofistik kanıtlarla gözardı etmek gibi geliyor. Yani bana Yunan devrinde yaşayan Septikleri andırıyorsun. Bir takım kavranlar düzerek bir takım gözlemleri gizlemek yanlıştır. Burada elbette o böyle düşünüyor veya bu böyle düşünüyor gibi şeyleri tartışimıyoruz sadece doğru budur yani burada mutlak bir doğru söz konusu. Bir "Big Bang"ı göz önünde bulunduralım. Söyle bana sevdiklerin aşkına Bilim adına "Big Bang"dan daha aydınlatıcı başka birşey olabilirmi? Yani bizim bilmediğimiz ne kaldı? Big Bang başka Materyalistler! tarafından red edilip Huble'ye "emekline az kaldı" yani delirmişsin demelerini demeyeceksin herhalde. Yani gözlemlerde ortaya atılan bu Teoriyi kale alacak kadar Reel olmalısın... Burada her düşünce ve gözlem sahibi İnsan bu Teoriye bakarak gerçeğin ne olduğunu kavrayabilir. Bu Teoriyi açıklamamın bir lüzümü yoktur sanırım.

Düzen ve tamamı hareket halinde olan "gözlenen" bir Evrenden söz etiğimi unutma. Burada yokluk söz konusu iken patlama sözkonusu. Yokluğun ne olduğunu bende açıklayamam ama en azından bu Madde halinde olan varlığın birden ortaya çıkışının olmayışı olarak tanımlayabilirim. Bunların hepsi birer raslantı ve düşe kalka, oluşa bozulaşa geldiğini diyen Ateist mantığını kalkıp bir Teist mantığıyla özdeşleştiremesin herhalde. Tabir yerindeyse Ateizmi Teizme bir Anti-Tez görerek gerçeğin net olmadığını söylemeyeceksin herhalde. Sana gözlerinle gördüğün beyaz rengidir diyen biriyle gördüğün beyaz değil diyen biri arasında kalkıp bunun beyaz olduğunuda bile bile "Bunlar çekişiyorlar ve tartışma var o halde bunun rengi beli değil demeyeceksin sanırım"... Burada söz konusu olan bazı gerçekler ve Evrenin nerdeyse yaşı ki en fazla hesaplayan Bilim adamları 10 ile 25 arası ortalama ise 15 varılmış. Yani biri kalkıp 100 milyar dememiş. Evrenin yaşı bile göz önünde iken kalkıp tartışma var bilmiyoruz o halde yokuz veya safsata ve septik laflarla geçiştirmek bir kere göz kapamaktır. Tevratta çok güzel bir ayate geçer "İnkar edenler inkar etmek için delil ararlar" Yani sırf beyaz"ı kabulenmmek için mantık oyunu yapmak ne kadar doğru?

Bir yandan Teizm ve Ateizmi aştığınından söz ediyorsun bir yandan farkın farkındalığından söz ediyorsun. Yani bizlmiyorum diyorsun. Evrenin yaşını bilmeyecek, Evrendeki düzeni görmeeycek ve hasasa dengeleride bilmediğinden söz etmeyeceksin herhalde. Ben sana Tanrı al sana desem zaten burada konuşmamaız gerekmez. Tanrı gizemdir ama varlığı kesindir. Teizme kızıp Agnostik veya Ateist olmakta bir çeşit Teistliğin kendisi... Deist durmanızda fayda var. Tanrı bize kendisni gösteremez veya gösterse bile o halde ne gerek vardı varlığımıza demeye gelir. Burada Tanrı görürlse Bilime ve şüpheye ne hacet. Sen herhalde Tanrı beni inandırsın diyorsun yahu o zaman niye Tanrı seni yaratsın o zaman? Yani varlık amacın ne olur?

"Belki dönerler ümidiyle onları güzelliklerle de kötülüklerle de imtihana çektik." Araf - 168

Parça parça deliler toplanır ve bir bütün olarak göz atılır. Sınava girdiğinizi düşünün sizlere soru nasıl sorulur? Yani Matematik, Fizik veya Kimyada sanava tabi tulduğunda Soru sorulduğunda X veya Y'ler elbete boş bırakılır. Yani onu dolduracak olan sensin ama sorunun bir kısmı var ve ana hedef bu belirsiliklere odaklanmamak. Yani sorunu çözecek belirsilik değil genele bakmak. Ders aldığın kitapların formülüyle aynıdır sornun formülü ama soru değişil işte hayat benzeşik ve karmaşık ama karmaşa bakan kaçan öyle görür. Sınavı niye kazanmadın dersen İnsanalara; Hastaydım veya heyecanlıydım. Sınav zordu vb. Ama Dünyaya bir Put gibi bakacağımıza veya belirsilikleri göreceğimize birde bardağın dolusuna bakmak lazım.

m.salih
kıvançla...
Alıntı ile Cevapla
  #87  
Alt 08-11-2009, 22:50
mehmetsalih mehmetsalih isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 09 Jun 2008
Mesajlar: 1.260
Standart

Selam,

Sanırım Tanrı'ın varlığı Kuvvetin varlığının algışlanması, Zeki olduğu düzenin varlığıdır.

Birbiriyle uyum ve ahenk içinde yedi gökleri yaratan da O'dur. O Rahman'ın yaratışında/yarattıklarında herhangi bir uyuşmazlık, aykırılık, çelişme göremezsin. Bir kez daha bak! Bir çatlaklık, bir uyuşmazlık görüyor musun?
Mülk Suresi, 3

Evrenin düzenli olması Tanrı'ya... Gönderdiği Kitap ise hem kendi içindeki düzen hemde yaratılan Evren ile çelişmemesinden anlaşılır. Bu konuda şöyle denir:

İşte sana o Kitap!Kuşku,çelişme,tutarsızlık yok onda.Bir kılavuzdur o,korunup sakınanlar için.
Bakara Suresi, 2

İnsanlar için klavuzdur sadece. Yol haritası kum çakıl taşı olmadıklarını veya ranstantı olmadıklarını söyleyen...

m.salih
kıvançla...
Alıntı ile Cevapla
  #88  
Alt 09-11-2009, 07:00
paslıçivi paslıçivi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Feb 2009
Mesajlar: 3.080
Standart

Agnostik davranmak güzeldir ama bilinenler konusundada tahminlerle veya örtbaslarla davranmakta yanlıştır/kaçıştır.
burda yanlıştır/kaçıştır dediğin şey tanrı kavramı mı, tam anlayamadım ama böyle olduğunu kabulederek bir açıklama getireyim..

ben tanrı kavramından kaçmıyorum, tanrıya inananları da, inanmayanları da makul görüyorum.. zamanında tanrıya inanmış biriyim çünkü..

benim burda vurgulamak istediğim bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığı.. tanrının varlığına inanabilirsin/inanmayabilirsin ama bilemezsin.. tanrıya inananlar tanrının varlığını bildiğini zannediyorlar, aynı ateistlerin tanrının yokluğunu bildiklerini zannettikleri gibi.. işte bu durum farkındalığı gelişmemiş insanlar için zorunlu bir durumdur diyorum.. bildiğini zannetmek zorundasınızdır..

çünkü sahtebenlik aksine müsade etmez.. bu da farkındalıksızlıktır.. sahtebenliğin, duygularının kölesi olmak durumudur.. düşüncenin özgürleşememesi, derinleşememesidir..


Alıntı ile Cevapla
  #89  
Alt 09-11-2009, 07:58
paslıçivi paslıçivi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Feb 2009
Mesajlar: 3.080
Standart

Diyorsun ki: bir başkası da doğal afetlerin olduğu, gezegenlerin çarpıştığı, yaşayan canlılar arasında varolan büyük adaletsizliği, değişik mutluluğa sahip olmaları çok salakça/adice bir tasarım olarak yorumlayabilir..

Gezegenler çarpıştığı veya doğal afetlerin olduğu doğrudur. Ama bu doğru düzenli tasarımın bir parçasımıdır? yada bozucusumudur? o ayrı mesele. Doğal afetlerin nedenleri nedir? Yani bu doğal afetler yaralımıdır? zararlımıdır? ona bakmak lazımdır. Elbete Dünyanın Güneş atrafında dönmesi, yağmurun yağması veya bir çocuğun karın yağmasını zararlı bilmesi doğal. Çünkü karın yararlarını bilmeden karı sadece soğutucu ve kahr edici bir madde görmek düzensiliği ve karmaşıklığı benimsemek anlamına gelir...! Halbuki az karın yağma nedenini öğrenince olmasa omazlardan bilmek durumunda kalırız. Yine bir volkanik partlamanın olması düzenin oturması açısından iyidir... Yani ben hayatın Cennet değil Cennetleştirildiğinden söz ediyorum. Sürece baktığımızda Dünya madden olarak eskisede yenilik bakımında ve düzen bakımında düzene giriyor. Bu düzen ve akışın oluşu bir tesadüf sonucu değildir elbet. Eğer tesadüf olsaydı örneğin arka arkaya düzenin bir halkası olmazdı olaylar. Sonuçta bu düzenin ve akışın gözlenmesi lazımdır.
doğal afetleri örnek verirken ya da adaletsizliği; ifade etmek istediğimi tam olarak anlatamamışım sanırım..

bir tanrının varlığına inanan insanlarda genel kanı; evrenin insan denen canlı için yaratıldığını düşünmeliridir.. yani aslolan insandır, herşey insan merkezlidir ve tanrı insan için evreni varetmiştir.. yani tanrı önce evreni varetmiş, sonra canı sıkılmış, hadi bir de insan denen canlıyı varedeyim dememiştir.. tanrının varlığına inanlar da aslolan tanrı-insan ilişkisidir.. tanrının varlığına inananlar insandan daha üstün başka bir canlı türüne, insanın da sıradan bir canlı ve doğayla zekice bir yaşam sürmezlerse nesillerinin tükenip daha farklı bir canlı türlerinin ortaya çıkabileceğine sıcak bakmazlar.. tanrı ve insan esastır/asıldır bu kişilerde..

oysa bilim bize varoluşu/evreni açıklamaya çalışırken büyük patlama(bing bang) daha sonra gezegenlerin canlılık olmadığı dönemleri hipotezleriyle açıklamaya çalışıyor.. peki bunlar bildiğimiz mutlak gerçekler mi? hayır.. sadece varolan verilerden yola çıkarak tahmin etmeye çalışıyoruz.. yani evrenin sonradan mı varolduğunu ya da sonsuzluktan beri mi varolduğunu bilmiyoruz.. canlılığın olmadığı bir dönem varmıydı bilmiyoruz.. insan denen canlının olmadığı bir varoluş dönemi yaşandı mı bilmiyoruz.. elimizde bu konuda kati veriler yok.. sadece teori ve hipotezlerimiz var..

evrenin varlığının sonsuzluktan beri olması bir olasılıktır ve mümkündür.. insan denen canlının olmadığı dönemler bir olasılıktır ve mümkündür..
birgün tabiat şartlarına uygun yaşamadığı ya da tabiat şartlarının kendiliğinden değiştiği bir dönemde insan soyunun tükenmesi mümkündür.. bundan sonra varolan tabiat şartlarına uyum sağlayabilecek insandan daha zeki/bilinçli/dayanıklı bir canlı türünün ortaya çıkması/evrimleşmesi mümkündür..

hal böyle iken yani tanrı-insan ilişkisi esas iken hala evrenin kendi sürecini tamamlarken yaşadığı doğal afetlerde esas canlı insan; depremlerle, sel baskınlarıyla, tsunamilerle, volkanik yanardağ patlamalarıyla kitlesel ölümlere maruz kalmaktadır.. ve bu kitlesel ölümler yaşanırken ölen insanların yaşı, iyi kötü olması, varoluşun umrunda bile değildir.. orda tesadüfen bulunan tüm canlıları yoketmektedir.. yani insan denen canlı varoluş için hiçbir önem arzetmemektedir.. ya da akli ruhi dengesi yerinde olmayan bir psikopat(hitler vs) eline yetkiyi aldığında milyonlarca insanın ölümüne neden olabilmektedir.. yarın öbürgün süper güçlerden birinin başına ırkçı bir psikopat manyağın geçmesiyle yaşanacak bir nükleer dünya savaşında insan soyunun sona ermesi işten bile değildir.. ya da doğal kaynakların akıllıca değilde egoda yaşayan insaoğlunun kendi çıkarları uğruna bile bile yanlış kullanılması sonucu küresel ısınma sonucunda bir buzul çağının başlayıp yine insan soyunun tükenmesi işten bile değildir..

tüm bunlardan sonra tanrı-insan bazlı bir varoluşu benim kabul etmem bir düzenden bahsetmem mümkün değildir.. aksine orman kanunlarının geçerli olduğu, varoluşa uyum sağlayabilenlerin hayatta kalabildiği bir süreç var.. akıllı uyumlu ve dayanıklı isen neslini devam ettirebilirsin, aksi halde varoluş kimsenin gözünün yaşına bakmıyor..

bir tarafta sadece çöpe attığı yiyeceklerle bir ülke insanın beslenebileceği bir zenginlik yaşanırken, diğer tarafta rastgele doğduğu toplumun fakirliğinden açlıktan ölen binlerce milyonlarca insan bebek varken tanrıyı ben nereye koyucam.. bu mu insan için evreni vareden tanrı??? bu mu insan-tanrı bazlı varoluş???..

hesap vermesi gereken insanoğlu değil, bunları vareden inandığınız tanrıdır..


Alıntı ile Cevapla
  #90  
Alt 09-11-2009, 08:11
paslıçivi paslıçivi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Feb 2009
Mesajlar: 3.080
Standart

Eğer iyi bir şekilde sebep ve sonuç çizgisinden incelersek şu ayete muhatap kalırız... "Bir topluluk kendini düzenlemedikçe biz onu düzenlemeyiz"(Kuran) Burada ozon tabakasının delinmesinden tutun ta zülümlerin yaşanmasına hepsinin sorumlusu yine uykudur.
hatta gerekirse o kavmi helak ederiz, bir takım tufanlarla yokederiz değil mi?

tüm bunların sorumlusu uyku ise ve kişinin kendisinin uykuda olduğunun farkedememesi insanın suçumudur tanrının mı? uykuda rüya gören bir insan bunun farkında mıdır, hayır değildir, o gördüğü rüyayı gerçek zannetmektedir, uyanmadığı sürece de gördüğü şeyin bir rüya olduğunu farkedemeyecektir.. insan denen canlı türünün nasıl derin bir uykuda ve körkütük sarhoş bir yaşam sürdüğünü anlatmaya çalışıyorum aylardır..

ama sen uykuda bir insan olarak mutlu olabilmen için varolan bu büyük kaos/düzensizliği, adaletsizliği ölümün farkındalığına erişmiş bir canlı türü olarak bir tanrıya ve ölüm sonrası yaşamlara taşımak zorundasın.. aksi halde varoluşta mutlu yaşamanı bırak sadece yaşaman bile imkansızdır..


Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Öteki Dünyanın Varlığı Üzerine katre_07 İslam 60 07-07-2021 10:14
Muhammed Mustafa'nın mal varlığı (Mutezile) frodo Önerdiğimiz Başlıklar 41 02-09-2015 11:47
Tanrı'nın Evrimi NedimYilmaz Felsefi Tartışmalar 33 14-03-2012 00:43
Tanrı'nın Savaşçıları degisim Multimedya 18 02-10-2007 15:18

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 19:10 .