Agnostik davranmak güzeldir ama bilinenler konusundada tahminlerle veya örtbaslarla davranmakta yanlıştır/kaçıştır. Nasıl siz Agnostik kelimesinden kaçıyorsanız bende Tanrı kelimesinden kaçıyorum çünkü benim Tanrı görüşüm ayrı. Tesadüfün varlığını kabul etmek nasıl yanlış tesadüfü bilinmez bilmekte o kadar net bir tavırdır. Ben herşeyin birer yasa ile oluştuğuna ve var olduğuna kanaat getiriyorum ki elimizdeki tüm gözlemlerde buna delildir.
|
agnostizm "güzeldir/çirkindir"den çok şöyle ifade etmeye çalışayım.. çünkü teizmi(islam), ateizmi, deizmi, panteizmi yaşamış biriyim.. ve bugün geldiğim noktada şunu farkediyorum ki, bu aşamaların hiçbiri bizim kendi özbilincimizle daha doğru ifadeyle özirademizle seçtiğimiz seviyeler değil.. biz insanlar varoluşta birer piyon gibiyiz, şimdi burda birçok insan "hayır ben varolan bilinçdüzeyimi, inancımı, inançsızlığımı kendim seçtim" diyecektir.. bunun böyle olmadığının farkındalığına varılabilmesi için zeminden tavana kadar kademe kademe çıkıp bunları bizzat yaşamak ve nihayetinde yukardan aşağı bakarak sadece bir ayna gibi olayları tarafsız yansıtmak suretiyle algılamak gerekiyor..
agnostizmin en çarpıcı özelliği bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığıdır.. çünkü teist olsun nonteist olsun her kademedeki insan bir bilinmeyen hakkındaki sonsuz olasılıktan birine sabitlenip onu bildiğini zannederek(inanç) yaşamaktadır..
işte agnostizmde bilmek, bilmemek ve inanmak kavramları yerine oturmuştur.. kişi artık bunun farkındalığına erişmiştir.. kişi bilmediği konularda biliyormuş zannıyla yaşamaz.. bir tanrının varlığı yokluğu, ölüm sonrası yaşamın varlığı yokluğu, evrenin nasıl varolduğu konusunda kişi her görüşe eşit mesafededir, olasılıklardan birine taraf olamaz, çünkü bilmediğinin farkındadır ve bunlarla mücadele etmez.. o sadece tüm dünya insanlığına ışık tutan bilimin verilerini bildiğini daha ötesinin bilinemeyeceğinin farkındadır..
peki tüm aşamalar nasıl olabiliyor, niçin bazı insanlar bilmediği şeyleri biliyormuş zannıyla uykuda bir yaşam sürüyorlar.. niçin bunlar
bilinemez diyemiyorlar..???
bunun tek bir sebebi var.. insan denen canlının manevi/ruhsal aygıtını oluşturan iskeletin temel iki öğesi
düşünce ve duygunun birbiriyle olan kombine ilişkideki birlikteliğidir..
bu
düşünce ve duygu dediğimiz iki kavram birbirinden bağımsız çalışamaz.. bu iki kavramın birbirinden bağımsız çalıştığı tek dönem insana bir takım zihin katmanlarının henüz çok fazla yüklenmediği küçük çocukluk döneminde rastlayabliriz.. burdaki çocuk düşünce ve duygularını birbirinden bağımsız ifade etme özgürlüğüne sahiptir.. korktuğu, sevdiği, hoşlandığı, huysuzlandığı her duyguyu hiç bir düşünce katmaksızın çok net ve doğal olarak ifade eder.. ya da aklına gelen düşünceyi, soruyu hiçbir duygunun etkisi altında kalmadan yine çok aleni bir şekilde ifade etme özgürlüğündedir.. işte bu yaşlardaki bir çocuk özünde, özvarlığında yaşamaktadır ve onu yöneten şey özbenliğidir..güdüsel korkuları, mutlak cesareti, mutlak mutluluğu, çoşkusu ve bilmediklerini öğrenmeye karşı müthiş bir açlığı vardır.. neyse odur, farklı düşünemez, duygulanamaz, davranamaz.. ve en önemlisi bu çocukta bir inanç kavramı yoktur...
ama bu çocuk dediğimiz insan yavrusu tek başına yaşamını sürdürme, beslenme, hayatta kalma becerisine sahip değildir.. çok uzun yıllar ebeveynlerine ve yaşadığı toplumla uyum içinde yaşamak zorundadır, hayatta kalabilmek uğruna..işte bu hayatta kalabilme içgüdüsüyle yaşadığı toplumla zorunlu bir alışverişe/çıkar ilişkisine girmek zorundadır..
hayatta kalabilmek adına yaptığı alışverişte aldığı şey zihin(sahtebenlik/ego) verdiği şey özvarlığı(özbenliği)dir..
doğduğunda saf olan fakat olgunlaşmamış olan bilinci, hayatta kalabilme özgürlüğüne, gücüne, becerisine ulaşana kadar kirlenir, tozlanır paslanır.. bunu yapan da yaşadığı toplumu ona yüklediği zihin katmanlarıdır..
aydınlanıp özüne inmiş Muhammed'in "ölmeden önce ölünüz" ve ya İsa'nın "tanrının krallığına ancak küçük çocuk gibi olanlar girebilir" dediği kavramlar bunlardır.. burda ölmeden önce ölmek varolan sahtebenliği(egoyu) parçalayıp yoketmek, küçük çocuk gibi olanların tanrının krallığına girebilmesi de kişinin özbenliğine tekrar ulaşıp mutlak mutluluğu/coşkuyu/sevgiyi/cesareti yaşayabilmesidir..
işte duygu ve düşüncenin biribirinden bağımsız çalışabilmesidir aydınlanmak.. sağ ve sol beyin arasındaki bağlantının zayıflatılmasıdır özbenliğine ulaşabilmek.. bunu sağlayan tedavi şekli de şimdilik meditasyon dediğimiz yoğun trans haline geçerek beyni tekrar o çocukluktaki saf haline getirebilme işlemidir.. yani yaşadığınız toplumun size yüklediği ve düşünce duygularınızı birbirne karıştıran zihin katmanlarından arınabilmektir..
duyguyu ve düşünceyi birbirinden bağımsız, derinlemesine kullanabilme özgürlüğüdür ve tüm inançlardan, zihinden, zamandan arınıp AN'da; gerçekleri tam bir uyanıklıkla farkındalıkla yaşamaktır..