Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 18-01-2012, 22:16
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart Herodot'tan "Tapınak Fahişeleri" ile ilgili bölümler

Önce Herodot kimdir, ona bir bakalım.

5 bölümlük "City of Babylon and the King Nebuchadnezzar II" belgeselinin 3. bölümündeki 2:52'de Herodotus'un Babil şehrine girişi gösteriliyor. Herodotus Babil'e gelmeden önce M.Ö. 450 civarında Mısır'a gitmiş ve oradan Babil'e geçmiştir. O, 9 kitaplık "Tarih" serisinin ilk kitabı olan "1. Kitap: KLIO"da Babil şehrini belgeseldeki canlandırmada gördüğünüz gibi detaylı bir şekilde anlatır. Zaten bu belgeseldeki bilim adamlarının maketlerle Babil şehrini canlandırması onun bu anlatımlarına dayanır.

Çok değil; Herodotus Babil'e Nabukadnezar II'nin ölümünden 112 yıl sonra geliyor ve Nabukadnezar II'nin dönemini değil ama, ondan sonraki Kyros (Cyrus)'un dönemini, görmediği halde, detaylı bir şekilde anlatır.

Sayce'ın Herodotus'un kitabında göremediği tarihi bir çelişki!!!

Peki Herodotus ya da daha çok bizim söylediğimiz gibi Herodot Babil'e gittiğinde ne gördü? Örneğin, Babil'deki o gün dini yaşam ne idi? İnsanlar ne yer, ne içerdi, nasıl temizlenirdi?

Herodot, bu sorulara "1. Kitap: KLIO"nun 198. bölümünde şu çok kısa ama veciz açıklamayı yapar:

198. -Kefenleme balla yapılır; ağıtlar Mısırlılar'ınkine benzer. Bir Babilli karısıyla her birleşmeden sonra, yanar bir kokunun yanında oturup (kötü kokularından) arınır; öbür yandan karısı da aynı şeyi yapar; seher vakti her ikisi de yıkanırlar; zira yıkanmadan hiçbir kaba el sürmezlerdi. Bu adet Araplar'da da vardır.

Burada kırmızı renkli son cümle ya da bilgi Herodot'tan çok sonra, onun kitaplarının İskenderiye'de derlenmesinden sonra konulmuş olduğu izlenimini veriyor. Herodot'un "Tarih" kitabının bir kritiğini yapan İngiliz Filolojist A. H. Sayce (1846-1933) bu kırmızı renkli bilgi için bir eleştiride, dolayısıyla açıklamada bulunmaz. Ona göre, bu söz Babil'in yukarısındaki Araplar için geçerli olmalıdır. Çünkü aynı coğrafyayı paylaşan bu insanların hepsi Arap idi. Herodot Babil'e Mısır'dan geçerek M.Ö. 450 civarında gitmişti ve bu coğrafyada yaşayan insanlardan hep "Asurlular" ve bölgeden de hep "Asurya" olarak söz ederdi.

Tabii ki Herodot'un oradaki insanları Kral Hammurabi'nin hükümdar olmakla görevlendirildiğini söylerken, kanunlarını yazdırdığı “Dikme Taş”ta,

“Ülkede adaleti görünür kılmak, soysuzlukları ve kötülükleri yenmek, güçsüzün hakkının güçlü tarafından gaspedilmesini önlemek, kara başlılar üzerine bir güneş gibi doğmak (*) ve ülkeyi aydınlatmak üzere”

(*) Hammurabi, burada "Kara Başlılar" derken "Sumerliler"i kastediyor. Bu vurguyu daha önceden Sumerolog Muazzez İlmiye Çığ da yapmış ve bu insanların Sumerliler olduğunu söylemişti. Hammurabi atalarından kendisine emanet olarak kalan bu insanlar üzerinde bir Güneş gibi doğmak ve ülkeyi aydınlatmak istediğini söylüyor.

dediği gibi "Araplar" demiş olması mümkündür. Çünkü oradaki insanlar gerçekten de Afrika'daki gibi kapkaradır. Fakat Herodot'un, sanki farklı bir coğrafyadaymış gibi, aynı adetin Araplar'da olmasını söylemesi bana doğru gözükmedi. Bu ifade, başka bir dönemde, yani kendisinden sonra yaşayan insanlar (muhtemelen onun kitaplarını İskenderiye'de derleyen kişiler) tarafından konulabilecek bir ifade olmalıdır. Çünkü aynı derleyiciler, Herodot'un 9 kitabını "Herbiri Bir Musa Adını Taşıyan 9 Kitap" şeklinde tanıtmışlardı.

Burada biraz dikkatli olan okuyucu Herodot'un 198. bölümdeki kahve renkli ifadeler ile kırmızı renkli son cümlenin aynı zamanda yazılmış olmasının imkansız olduğunu farkedecektir. Bu tarihi çelişkiye dikkat edemeyen insan, ne yazık ki Sayce tarafından çokça dile getirilen Herodot'un "Tarih" kitabını okurken, bir masal kitabı olarak okumuş olur. Masal ile iç içe geçmiş gerçekleri birbirinden ayırt edemez ve bu yüzden tarihi çelişkileri farkedemez.

Özetle, Herodot'un "Tarih" kitabının birçok kez elden geçirilmiş ve güncellenmiş olduğu açıktır. Örneğin, Herodot'un Kabe'yi görmediği söylenilir ama Kuran onu yalanlar. Kuran'a göre, Kabe Hz. İbrahim'den beri yani M.Ö. 2000'li yıllardan beri ordadır. O zaman Herodot ya bize bir masal anlattı ya da başka bir yeri gördü!

Temizliğin kökeni nereden gelir?

Herodot'un Babil'deki (Yeni Babil Dönemi) insanların cünup iken hiçbir kaba el sürmediği ve seher vakti temizlendiklerini söylediği olay Kuran'da şu ayetlerde geçer (Bkz. Temizlik):

Maide-100: (Ey Muhammed!) De ki: "Pis ile temiz bir olmaz. Pisin çokluğu hoşuna gitse bile." Ey akıl sahipleri Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

Maide-6: Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat o sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.

Nisa-43: Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.

Peki Babil'deki din anlayışı nasıldı? Herodot Babil'deki dinin bir uygulamasını yukarıdaki bölümden sonra şöyle ortaya koyar. Sumerolog Muazzez İlmiye Çığ'ın, bu uygulamayı "Vatandaşlık Tepkilerim" adlı kitapta "Tapınak Fahişeleri" olarak tanımlar. O bu tanımı aşağıdaki metinden değil, tabletlerden okuyarak keşfetti. Herodot'un Muazzez İlmiye Çığ'dan farkı, bu tür kadınları Muazzez Hanım gibi kötü bir adla anmaz; yalnızca kötü bir iş yaptıklarını söyler. Bunun için Herodot, kısaca, " bundan sonra, ona ne ad verirseniz verin artık bir daha baştan çıkarmazsınız" der.

199. -Bunlara karşılık Babilliler'in en yüz kızartıcı adetleri de şusur: Her kadın ömründe bir kez, Afrodit (Aphrodite) Tapınağı'nda oturmalı ve kendisini yabancı birisine vermelidir. Parasına güvenen ve kalabalığa karışmak istemeyen kadınlar, tapınağın yanına kadar araba ile giderler ve peşlerinde bir sürü hizmetçi bulunduğu halde beklerler. Ama çoğunluk için şöyle olur: Afrodit duvarları içerisinde, başları kurdele ile çatılmış birçok kadın oturur; kimileri gider, yenileri gelir; yerler gerili iplerle bölünmüştür. Yabancılar önlerinde dolaşır, istediklerini seçerler. Bu duvarlar içierisine girip oturan kadın, bir yabancı gelip de, tapınağın dışında onunla çiftleşmek için dizleri üzerine bir para atmadıkça evine dönemez. Parayı atarken aynen şunları söylemek zorundadır: "Senin şahsında Tanrıça Mylitta'yı çağırıyorum." Mylitta, Aphrodite'nin Asurcası'dır. Kaç para verdiği önemli değildir; kadının kabul etmemesi korkusu yoktur. Din bunu yasak etmiştir, çünkü bu para kutsal olur. Kadın, kendisine ilk para atanın peşinden gider ve kim olursa olsun geri çevirmez. Birleşmeden sonra, kadın, Tanrıça'nın gönlünü yapmış olarak evine geri döner ve bundan sonra, ona ne ad verirseniz verin artık bir daha baştan çıkarmazsınız. Yaradılışın güzel bir yüz ve güzel bir endam vermiş olduğu kızlar çabuk dönerler evlerine; ama öyle olmayanlar, yasanın gereğini yerine getiremedikleri için, tapınakta uzun süre beklerler. 3-4 yıl bekleyenleri olur.- Kıbrıs adasında kimi yerlerinde de buna benzer bir adet vardır.

Şimdi bu bölümle birlikte iddiamız çok ilginç bir hal aldı. Çünkü bu son bölümde Herodot, yukarıdaki gibi, aynı adetin Kıbrıs'ın kimi yerlerinde de geçerli olduğunu söylüyor. Fakat bu sefer, coğrafyalar farklıdır: Biri Arap yarımadasında, diğeri Kıbrıs adasındadır. Ancak yukarıda ise her iki yer de aynı coğrafyada idi. Açıkçası, Herodot'un "Araplar" derken kimi kastettiği belli değildir. Burası Arap yarımadasının kuzeyi de olabilir ya da sonradan derleyiciler tarafından eklenmiş de olabilir, bilemiyoruz. Fakat burada bildiğimiz tek bir şey varsa, o da, Kuran'da geçen temizlenme olayının kendisinden çok ama çok önce (Herodot'a göre 1000 yıl) mevcut olduğudur. Fakat Kuran bundan bahsetmez bile!

Muazzez İlmiye Çığ Camiyi geneleve benzetmişti!

Muazzez İlmiye Çığ, "Vatandaşlık Tepkilerim" adlı kitabında çok tartışılacak şu cümlelere yer vermişti:

"Madem ki dinimizde imam nikahı ile seks doğal görülüyormuş... O zaman gizli yerlerde değil, eski mabetlerde olduğu gibi, camilerde birer aşk odası konsun. İsteyen gidip orada bir imam nikahı ile seks yapsın. Böylece hem camiye gelir olur, hem de imam para kazanır. Canı seks isteyen kadınlar ve erkekler orada imam nikahı ile kendilerine göre veya şeriata göre yasal seks yaparlar."

Burada tekrar tekrar belirtmek gerekir ki, Muazzez Hanım, bu açıklamada "eski mabetlerde olduğu gibi" yan cümlesini kullanırken, bu tespiti tabletlerden yapmıştı. Yukarıdaki bölümlerde ise Herodot'un kendisi anlatıyor: Adlarını anmadan, başlarına kurdele geçiren kadınların (ki bu, o tür kadınlardan biri olduğunu gösterir. Muazzez Hanım, Sumerliler'de bu tür kadınların başlarına başörtüsü geçirdiklerini söyler) Afrodit Tapınağı'na giderek, önüne para atacak yabancı bir adamı bekler. Bu bekleyiş bazen 3-4 yılı da buluyormuş, Herodot'a göre. Yaptıkları iş belli ve Afrodit Tapınağı bir tür genelev olarak kullanılıyor!

Herodot, genel olarak bu işin dünyanın her yerinde yaygın olduğunu söyler. Örneğin, Herodot, yine "1. Kitap: KLIO"da "Enare"lerden söz ederken, kadın hastalığına tutulmuş Skyth'lardan söz eder. Yorumcular için çok tartışmalı olan konulardan biri olan bu konuyu Sayce, bunu "iktidarsızlık" gibi anlamıştır. Larcher'ın çevirisi başkadır: "Herodorus, Skythia'dan geçen yolcular... bu adamların ne çeşit bir hastalığa tutulmuş olduklarını kendi gözleriyle de görürler" demekle konuyu kısmen açıklamış bulunuyor. Bunun cinsel sapıklık olduğu bellidir.

Muazzez Hanım'în teklifi son derece açık ve yeni bir şey değil!

Muazzez Hanım aslında yeni bir teklfi getirmiş değil; o, bu işin artık otobanda ya da ücra köşelerde, gizli gizli olarak yapılacağına, tıpkı eskiden olduğu gibi, camilere birer "Aşk Odası" konulmak suretiyle açık açık yapılmasını istiyor. Hem bu işten camilere gelir olurmuş ve imamlar da para kazanırmış.

Bunun neresi kötü ki? Çığ bu görüşünü açıklmasından sonra 2007'de "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek" suçlamasıyla yargılandı. Fakat Çığ Herodot'un yukarıda 198. ve 199. bölümlerde verdiği bilgilere göre suçlu değildi ki. Neden bu gerçek inkar ediliyor ki? Nitekim, Çığ ilk celsede beraat etti.

Sök, yalanın 32 dişini!

Konuyla ilgili Vakit gazetesine dert yanan sözde Sumerologlar, Çığ'dan "Sümeroloji uzmanı" olarak bahsedilmesinden rahatsızlık duyduklarını, Sümeroloji Bölüm Başkanlığı kayıtlarında Muazzez İlmiye Çığ adına öğrenci kaydı ya da tez çalışması bulunmadığını belirtmişler.

Bölümdeki akademisyenlerin Vakit'e dert yandığı iddia edilerek şu ifadelere yer verilmiş: "Sümeroloji Bölüm Başkanlığı ve DTCF'den Vakit muhabirine konuşan etkili profesörler, 'Bu araştırmalar oldukça pahalıdır ve belirli çevrelerin yardımları sonucu ancak yapılabilmektedir. Ancak ne yazık ki aynı çevreler, zaman zaman siyasi birtakım konularda akademik unvanlı kişileri kullanmak isteyebiliyor. Sümerlerde başörtüsüyle ilgili polemikte Sümeroloji Bölümü'nden hiçbir akademisyen, istenilen tarzda görüş bildirmedi. Bunun üzerine İlmiye Çığ adında bir proje devreye sokuldu. Ancak bu konu artık siyasi olmanın da dışına çıkıp, Türkiye'deki gerçek Sümerologları yok sayan bir noktaya geldi. Şayet İlmiye Çığ profesör ve Sümerolog ise, bizler neyiz?"

Ben söyleyeyim sizin ne olduğunuzu: Bu araştırmalar gerçekten büyük kaynaklar ister, ama aynı zamanda da zihnen açık olmayı yani uyanık olmayı ve dürüstlük ister. Çünkü "bilimdamı" demek, "dürüstlük" demektir. Siz, başka kaynaklarda geçen bu olayı bile bile gizlemeye çalışıyorsunuz. Bu takdirde, size ne ad verildiği bellidir. Burada ben de Herodot gibi susuyor, bu adın ne olduğunu okuyuculara bırakıyorum.

Bu arada, sizin ABD İslamı ile bir ilişkiniz var mı? Oradan size bu iş için para geliyor mu?

Daha dün Cumhuriyetçi Parti'nin 2012 Amerikan Seçimlerindeki Başkan adaylarından Teksas Valisi Rick Perry Fox News’da katıldığı bir oturumda Türkiye ile ilgili sorulan soruya olay yaratacak ne cevap vermişti:

"Teksas Valisi Rick Perry, Türkiye’nin İslami teröristlerce yönetildiğini iddia ederek, NATO’dan atılması gerektiğini söyledi."

İşte bu makale de sözde Sumerologlar için okkalı bir tokat niteliğini taşıyor.

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.

Konu upuaut tarafından (18-01-2012 Saat 22:28 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 19-01-2012, 16:08
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart Gusl, Babilliler'den Arabistan'a, oradan da Kuran'a geçmiştir!!!

Arkadaşlar, Herodot'un ilk kitabın 198. bölümünün sonunda geçen "Araplar" kelimesi metnin orijinalinde de varmış.

Şimdi, müsadenizle bu bölümü orijinaliyle birlikte 3 farklı dilde teker teker inceleyelim:

1. Yunanca: ταφαὶ δέ σφι ἐν μέλιτι, θρῆνοι δὲ παραπλήσιοι τοῖσι ἐν Αἰγύπτῳ. ὁσάκις δ᾽ ἂν μιχθῇ γυναικὶ τῇ ἑωυτοῦ ἀνὴρ Βαβυλώνιος, περὶ θυμίημα καταγιζόμενον ἵζει, ἑτέρωθι δὲ ἡ γυνὴ τὠυτὸ τοῦτο ποιέει, ὄρθρου δὲ γενομένου λοῦνται καὶ ἀμφότεροι· ἄγγεος γὰρ οὐδενὸς ἅψονται πρὶν ἂν λούσωνται. ταὐτὰ δὲ ταῦτα καὶ Ἀράβιοι ποιεῦσι.

2. İngilizce: They bury their dead in honey, and their modes of lamentation are similar to those used in Egypt. And whenever a Babylonian man has intercourse with his wife, he sits by incense offered, and his wife does the same on the other side, and when it is morning they wash themselves, both of them, for they will touch no vessel until they have washed themselves: and the Arabians do likewise in this matter.

3. Türkçe: Kefenleme balla yapılır; ağıtlar Mısırlılar'ınkine benzer. Bir Babilli karısıyla her birleşmeden sonra, yanar bir kokunun yanında oturup (kötü kokularından) arınır; öbür yandan karısı da aynı şeyi yapar; seher vakti her ikisi de yıkanırlar; zira yıkanmadan hiçbir kaba el sürmezlerdi. Bu adet Araplar'da da vardır.

Her üç metindeki son cümleyi kahverenkli olarak ve bu cümledeki "Araplar" kelimesini de kırmızı renkli olarak işaretledim. Herodot, burada "Araplar" derken "Map of the world according to Herodotus Wilkinson 1812" haritasına göre Babil'in doğusunda kalan ve çöl olan kocaman bir bölgede yaşayan insanları kastediyor. Eğer linki tıklayıp, haritayı tam ekranda izlerseniz, bu bölgenin üzerinde "Arabia (Arabistan)" yazdığını görürsünüz.

Demek ki "temizlik" olayı Babil'den Arabistan'a, yani Araplar'a ve oradan da Kuran'daki Maide-6 ve Nisa-43 ayetlerine geçmiştir. Hz. Muhammed, Babil'den Arap atalarına geçen bu olayı dini bir ritüele büründürerek (guslün farzını 3 yaparak) Kuran'a koymuştur; fakat uygulama Babil'dekiyle aynıdır.

Şaşırtıcı benzerlikler!

Babil'de bu şekilde temizlenme olayının uygulamasına geçildiğinde, herhalde Babililler de bu uygulamayı dini bir ritüel eşliğinde yapıyorlardı. Çünkü bir Babilli'nin karısıyla her birleşmeden sonra, yanar bir kokunun yanında oturup (kötü kokularından) arınması, karısının da aynı şeyi yapması ve her ikisinin de seher vakti yıkanması, normal bir temizlenme olayı değildir. Bu olay, Afrodit Tapınağı'ndaki gibi yasaya bağlı bir olay olmalıdır. Demek ki o günkü yasa, onlara her birleşmeden sonra kötü kokularından arınmalarını ve daha sonra yıkanmalarını emrediyordu. Yine bu yasaya göre, yıkanmadan önce çiftlerin bırakın yemek yemelerini, herhangi bir kaba dahi el sürmeleri yasaktı!

Oysa Kuran'da Babil'dekiyle 1-1 aynı olan gusl, Allah'u Teala'nın müslümanlar için emrettiği en önemli maddi-manevi bir temizlik biçimi olarak geçer. Cenab-ı Hak, "Eğer cünup iseniz yıkanıp temizlenin (Maide-5)" buyurmuştur. Gusl'ün farzları Kuran'da değil ama Hz. Muhammed tarafından gösterilmiştir. Buna "sünnet" denilir.

Gusl'ün farzları şunlardır: Önce güzelce bir niyet edilir: "Niyet ettim Allah'ım güsul abdestimi almaya" diye. Daha sonra sırasıyla şu işlemler yapılır:

1. Ağza su alıp boğaza kadar çalkalamak (3 defa).
2. Buruna su çekip sümkürmek (3 defa).
3. Tepeden tırnağa kadar bütün vücudu yıkamak (Not: Vücut yıkanırken en ufak bir yerin kuru kalmamasına dikkat edilmelidir. Aksi takdirde, gusül yerine gelmemiş olur. Onun için, kulaklar, göbek çukuru, saç, sakal ve bıyıkların dipleri iyice temizlenir)

Kim söylüyor bunları? Hz Muhammed. Çünkü Kuran bu uygulamaları yazmaz. O zaman güsul olayında Kuran ile Babilliler'in yaptıkları şey, birbirine denk düşer. Çünkü her ikisi de aynı şeyi yapar. Hz. Muhammed'in Babilliler'den farkına gelince, orada şöyle bir kısır döngü vardır:


Bu kısır döngüyü açıklayacak bir babayiğit var mı?

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.

Konu upuaut tarafından (19-01-2012 Saat 16:14 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 19-01-2012, 17:11
vartor - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
vartor vartor isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 15 Mar 2006
Bulunduğu yer: Toronto
Mesajlar: 8.615

Onur Üyeliği 

Standart

Kakikaten benzerlikler sasirtici; Gerci bir kopya urunu oldugunu biliyorduk da, bu kadar benzerlik ummuyordum. Eline saglik upuaut.

Iman, ask gibidir,gozleri koreltir,beyni muhurler.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 19-01-2012, 18:34
sergenci - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
sergenci sergenci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 27 Feb 2009
Mesajlar: 269
Standart

sn. upuaut eline sağlık. Çelişkileri görmeye başladığım günden itibaren bu güsul, boy abdesti tuhafıma giderdi, elbette ilişkiden sonra yıkanmak temizliktir, herşey birbirine karışır suyla temizleniriz, ama nedense o pis dediğimiz yıkanmamızı gerektiren pislik cinsel ilişki esnasında insana hiçte pis ve iğrenç gelmez, o pislik ilişkiden sonra iğrenç olur. ) Banyo yapmaya başlarken niyet ve dua etmezsek sanki kabul olmaz o güsul abdesti, sanki niyet ve dua olmazsa yikandığımız su bizi temizlemez ve allahta abdesti kabul etmez. Peki Teyemmüme gelelim, toprakla eller oğuşturulup dirseklere kadar bulanıp daha sonra eller yüze sürülür abdest tamamlanır. Ağız içi pis kalır, suyla gusül abdesti alırken tek damla yer kuru kalmayacak diyen allah teyemmümde fazla esnek davranıyor. Peki cinsel ilişki odak noktası neden temizlenmez o malum yer pis kalır teyemmüm edilmez, vücudun her yeri kirleniyor fakat eller, dirsekler ve yüz toprakla bulanınca yeterli oluyor. Evet bence muhammed teyemmümü eklemiş kısır döngü bozulmuş. ama allah herşeye bir kolaylık vermiş .) kolaylıklar gelsin, esenkalın..
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 20-01-2012, 00:20
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart Çağrışımlar

Arkadaşlar, ben size yalnızca doğru yolu göstermeye çalıştım. Gerisi size kalmış.

Bu arada, merak edenler için söyleyeyim: Herodot'un "Tarih" serisinin "1. Kitap: Klio"da "Araplar" kelimesi 2 kez geçer; "2. Kitap: Euterpe"de de geçer. Merak edenlere bunların dökümünü verebilirim. Yani ilk mesajımdaki 198. bölümde Herodot tarafından verilen bilgiler tamamen doğrudur.

Arkadaşlar, özetle Kuran'daki "temizlik" olayının Babil'den Arabistan'a (ki bu konuda miras ile ilgili araştırmalarım hala devam ediyor) ve oradan da kendisine geçtiği açık hale gelmiştir. Neden?

Nedeni şudur: Sumer ve Babil uygarlıklarının adım adım Dicle ve Fırat'ın aşağısından (güneyinden) yukarıya (kuzeye) doğru kurulmuş olduklarını biliyoruz. Mısır uygarlığının da Nil'in etrafında "aşağı" ve "yukarı" olmak üzere 2 parça halinde kurulduğunu biliyoruz. Yani uygarlık suyun olduğu yerlerde kurulmuştur. Bu durumda Babilliler'in boy abdesti aldıklarına şaşırmamak gerekir. Çünkü su ellerinin altındadır.

İlk mesajımda dikkat etmenizi istediğim birinci nokta bu idi.

İkinci nokta ise, Herodot'un sözlerinin gerçek olduğuna dair Discovery kanalında sunulmuş ve tüm dünyada yayınlamış "Babil Şehir ve Nabukadnezar II (City of Babylon and the King Nebuchadnezzar II)" adlı belgeselinde canladırılmış Herodot'u size sunmak idi. Fakat Herodot orada belgeseldeki insanlara uygun bir Arap olarak canlandırılmıştır. Oysa biz biliyoruz ki Herodot bir Arap değildi. Merak edenler, Google'dan Herodot'un büstlerine bakabilirler.

Açıkçası, Herodot'un bu belgeselde bir Arap olarak canlandırılması beni şoke etti. Yani tarihte "Black (Kara)" olarak bilinen Grekler vardı ve bu kişiler "Black Athena"dan iyi bilinir. Örneğin, bu kitapta Kara Yunanlılar çömlekler üzerinde çizilmiştir.

İşte size bir örnek!

Eurobasketball 2010'u izliyorum. Yunan basket takımında Sofoklis Schortsianitis adında biri var. Sanki Black Athena'daki bir çömlekten fırlayıp sahaya çıkmış. Aynen Hıncal ULUÇ gibi şok oldum tabii ki!!!

Şimdi tabii ki bir kara Yunanlı görmek neredeyse imkansız. Belki de hiç yok, ama inkar etseler de bir zamanlar Kara Yunanlılar vardı. Schortsianitis'in annesi Kamerunlu ve babası Yunanlıdır. Onun kara bir Yunanlı olması annesinden gelir. İşte Herodot'un kara bir Yunanlı olarak canlandırılması (ki belgeseldeki Babilliler de kara insanlardı. Dolayısıyla yapımcılar, onu da kara bir şekilde sunmakla belgesele uyum sağlamış oluyorlar) aklıma bir zamanlar var olan "Kara Yunanlılar"ı getirdi.

Son mesajımdaki "İslam Kısır Döngüsü"ne gelince, Hz. Muhammed'in kendisinin bir sanal görüntüsünü "Allah" olarak düşündüğü ve bu sanal görüntüyle arasına Kuran'ı soktuğu çok açık. Ne yazı ki bu durumu anlamayanlar, resimde gösterilen İslam'daki kısır döngüyü anlayamayacaklardır.

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 20-01-2012, 02:11
istatistik - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
istatistik istatistik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2010
Bulunduğu yer: Antalya
Mesajlar: 3.058
Standart

Yine çok güzel ve bilgi yönünden zengin bir yazı olmuş. Teşekkürler upuaut.

Tarih incelendiğinde bilim gibi dinlerinde birikimli bir sürecin eseri olduğunu görüyoruz.

Dinler çoğunluğun korkusu ve azınlığın kurnazlığı üzerine kuruludur. (Stendhal)

SERBEST KALEM
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 20-01-2012, 03:28
upuaut - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
upuaut upuaut isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 21 Jan 2010
Bulunduğu yer: Ancient Egypt
Mesajlar: 3.976
Standart Kurabn kesme olayı

İstatistik, siz aslında daha hiç bir şey görmüş değilsiniz. Tatile girdiğimizde, önce Tevrat'ın sahte yüzünü gözler önüne sereceğim, sonra da Kuran'ın ne mal olduğu ortaya çıkacak.

Arkadaşlar, isteyen Herodot'un 9 kitaplı sersinin olduğu "Tarih" adlı külliyatına bakabilir. Çünkü Herodot bu kitapta Araplar'ın, Asurlular'ın, Persler'in ve diğerlerinin günlük yaşamlarına ilişkin adetlerini anlatırken, bu adetlerden bazılarının aynen Kuran'a ve İslam'a geçtiklerini görebilirsiniz. Bu, sizi şaşırtmasın!

Şimdi Herodot'un yine ilk kitabından kurban adetinin Persler'de nasıl uygulandığına bir bakalım. Bakalım bu adet ile İslam'daki adet arasında bir fark var mı?

132. -Yukarıda saydığım tanrılara karşı saygı törenleri şöyledir: Kurban kesmek için sunak yoktur; ateş de yakmazlar. Kurbanın üzerine kutsal su saçmak, flüt, giyim kuşam, arpa tanesi gibi şeyleri bilmezler. Tanrılardan birine bir kurban kesmek isteyen kimse, kurbanı temiz bir yere götürür, başına, genellikle mersin dalından bir taç koyar, kurban hangi tanrı için kesiliyorsa, o tanrının adını anar. Kurban kesenin tanrısal yardımı yalnız kendisi için istemeye hakkı yoktur; bütün Persler için ve özellikle kral için dua eder; bütün Persler için dua ederken kendisi de bunun içindedir. Sonra kurbanı parçalar, etleri pişirtir, yere yumuşak otlar, özellikle yonca serer, etleri bu yaygının üzerine koyar. O, bunları koyunca, yanında ayakta duran bir Mag, tanrıların soy zincirini anlatan dinsel bir hava okur,- bu dinsel hava, kendi anlattıklarına göre böyledir; din, bir Mag olmadan kurban kesmeyi yasak etmiştir. Kısa bir duruştan sonra sonra kurbanı keser, etleri toplar ve istediği gibi yapar.

İslam Tarihi'ne göre, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem'in iki oğlu Hâbil ve Kâbil'le başlayan kurban ibadeti, din î bir ibadet olarak, peygamberlik silsilesi içerisinde yüzyıllar boyunca ilerleye ilerleye Hz. İbrahim ve İsmail'e ulaşmış, onlarda hac ibadetinin bir parçası sadedinde sünnete dönüşmüş ve yine aynı peygamberler silsilesi yoluyla yüzyılları takip ede ede gelip tâ Hz. Muhammed'e kadar vâsıl olmuş. Oysa yukarıdaki metindeki Persliler, İslam'dakine benzer kurban kesme adetini kendi tanrıları için yapıyorlar ve bunu İslam Tarihçileri'nin iddia ettiğinin aksine kimseden öğrenmiş değillerdi.

Şimdi kurban kesme olayında Persliler ile Müslümanlar arasındaki benzerliklere bir bakalım:

1. Her ikisi de kurban keserken tanrıların adlarını anarlar:

a. Persliler kurbanı keserken kendi tanrılarının adları anarlardı.
b. Müslümanlar kurban keserken Allah'ın ve Hz. Muhammed'in adlarını anarlar.

2. Her ikisinde de kurban temiz bir yere götürülür ve kurbanın gözleri kapatılır:

a. Persliler kurbanı kesmek için temiz bir yere götürürler ve kurbanın başına mersin dalından yapılma bir taç takarlardı.
b. İslam'da da kurban kesilirken temiz bir yerde yapılır ve hayvanın gözleri bağlanır.

Özetle, o kadar benzerlikler var ki arkadaşlar, açıkçası ben bunları yazarken resmen sıkıldım. İsteyen benim bıraktığım yerden devam edebilir.

AKHENATON döneminde II. RAMSES'in Anılması

7. Yusuf babası Yakup'u getirip Firavun AKHENATON'un huzuruna çıkardı ve Yakup AKHENATON'u kutsadı.

8. Firavun AKHENATON, Yakup'a, "Kaç yaşındasın?" diye sordu.

9. Yakup, "Gurbet yıllarım 130 yılı buldu" diye yanıtladı, "Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi."

10. Sonra AKHENATON'u kutsayıp huzurundan ayrıldı.

11. Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısır'a yerleştirdi; AKHENATON'un buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 12-06-2013, 17:04
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ahlaksız Ahlaksız isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jul 2012
Mesajlar: 8.494
Standart

Babil sonraki mesele sn.upuat..
Temizlik mevzusu insanlık tarihinin yazılmaya başlandığı Sümer'e dayanmaktadır..''Yıkanmamış elle yemek yeme!''sözlerini ilk söyleyenler Sümer'lerdir..Sümer'de temizlik hastalık derecesinde önemlidir..

Ayrıca Mylitta ile ilgili Herodot'un şu sözlerini de aktarıyım;
''Afrodit'e Suriye'liler Mylitta,Araplar Alilat,Persliler Mitra der..''

Alilat,şu bizim Allah olmasın sakın
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Kuran'in Arapcasinda "Araplar" yazdigi halde neden meallerinde "bedevi" olarak gecer? ALKA İslam 34 15-05-2017 07:18
"allah korusun", "allah nazardan saklasın", "allah esirgesin", "allah belanı versin dolfen Konu-dışı 5 07-06-2012 00:06
"tanrı" varlığı/yokluğu" ve bunları "bilmek/inanmak" paslıçivi İslam 36 28-02-2011 08:41
RTE ile K.K. "Bahar Havasi'nda Bulusup", "Turban Sorunu'nu" "Cozeceklermis" evrensel-insan Politika 4 29-09-2010 17:09
"Kart" darbecilerle "Taze" darbecileri koruma çabası yada bir yalanın anatomisi! wiperandcleaner Politika 24 16-12-2009 14:25

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 01:11 .