Felâsife´isimli üyeden Alıntı
İstediğimi yaparım özgürüm ben demek bana açıkcası hep toyca geliyor.
O yüzden ben, BEN denen şeyin ne özgür olabileceğine, ne de kutsal olabileceğine inanmıyorum.
Bunu diyebilirler elbette ama illaki tıkanır böyle düşünceler.
|
Sevgili felasife asıl mesele, özgürlüğü, kişinin her istediğini yapması olarak düşünmektir. Oysa özgürlük, kişinin her istediğini yapması değil, alakası da olmadığı gibi bu türden ifadeler de özgürlüğe karşıttır...
özgürlük, zorunluluğun, zaruriyetin ve
her istediğini yapamazlığın ve tercih edilebilirlik koşulunun sağlanması bilincidirve elbette hiç bir fiziksel-iradi baskı ve zorlama altında olmaksızın davranabilme şansıdır...
Hasılı üst paragrafı yazarken su içtim, susadım demek ki, işte özgürlük, susadığım anda suyu tercih edebilir ve ulaşabilir kılmaktır ve bana zorla içirmek ya da içirmemek değil, aksine gereksinim duyduğumda içilebilir koşula sahip olmam ve tercih edilebilirlik şansına sahip olmamdır, yine de yetmez, pekala kimsenin de bana zorla canı istediğinde(!) içirememesidir de.
peki, hiç su yoksa? işte özgürlüğü şimdi düşüneceksiniz ve gördüğünüz gibi özgürlüğün EGO YA DA BEN'LİĞİN her istediğini gerçekleştirmesiyle alakası yok...
böylece ve yine şu da vardır ki, "özgürlük" kendi başına muğlak bir kavramdır, bir tanımı vardır ancak özele, özgül şeylere dair değildir, insan hangi konuda özgür-değil ayırdımını yapmak zorundadır ve
koşula, duruma, yere, gereksinime göre değişir ve özgürlük bilince edilemezse(koşulalr çözülemezse) zaten kişi tercih etme şansına da sahip olmaz, böylece yine özgür olamaz...
örneğin kapitalizmin "özgürlük & birey" ifadeleride özgürlük düşmanıdır, sahtedir, yalandır, HAYALİ ARGÜMANDIR,
diğer taraftanda bireycilik özgürlüğün asli düşmanıdır -ki bu koşulda özgürlüğü her istediğini yapmakla birey'in kendinden menkul ve sırf kendi şahsına münhasır davranışıyla koşulalrdan da bağımsız ilişkilendirmek hatadır. Şu ya da bunu yapmaya sahipsiniz, seçme şansınız var denir lakin seçme şansının sırf niyetle değil KOŞULLA olan asli ilişkisini, esas ZEMİNİNİ yok sayarken, bir yandan her birey özgürdür derken diğer taraftanda bireylerin seçme şansının koşullarını elinden alan sisteme dönüşür, olmayan özgürlüğünüzü böylece elinizden alır ve özgürlüğün taınımında içini boşaltır, şebeğe çevirir.
Kısaca suyu sizden alır, ama içme özgürlüğünüz var der...
haydi herkesin Miamilerde 15 günlük tatil yapma şansı var, herkesin villa da yaşama şansı var, herkesin trilyonluk araba alma şansı var, gidersin galeriye alırsın(?), herkesin ezilmeden, sömürülmeden yaşama şansı var, herkesin aç kalmama özgürlüğü var(!) vs... peki herkes yapabilir mi,
koşula sahip mi? hayır, o halde kimse özgür değil. Bütün mesele
koşulda düğümlenir ve özgürlük de
koşula-koşuta göredir, yani sınırsızca dilekleri gerçekleştirmek değil, koşullar ölçüsünde hareket edebilme şansı ve o şansa sahip olabilmektir. ego ya da ben'lik geçerli değil, bütün mesele gereksinimler ve hareket özgürlüğünün koşullarının mevcut olup, olmaması, zaruriyetler ve karşılayabilme koşulları ve tercih edilebilirlik şansıdır...
Daha detaya girebilirdik, lakin hem konu dağılıyor hem de yazı detay da uzuyor... hasılı özgürlük her istediğimizi yapmak değil, yapılabilirliğin sınırları-koşulları dahilinde hareket edebilmek ve neyi yapamayacağının da bilincine varmaktır. örneğin evinden çıktın, bir yere gideceksin ama gideceğin tüm yollar kapatılmış, işte bir mahrumiyet durumu, özgürlüğün ego ile hiç bir ilgisi yok, zaruriyet ve zorunlulukla ilgili, siz ekmek almak için bakkala gitmeye mecbur iseniz bakkalın yolları tıkalı ise alamazsınız, bakkal yoksa yine alamazsınız, o halde bu konuda özgürlüğünüz bakkala giden yolunuzun tıkalı olmamasından geçiyor, tıkalı ise
mahrumiyetiniz size özgürlüğün bilincini dayatır, sizi mahrum kılan egonuz değildir, size o şansı verecek olanda egonuz olmayacak, tamamen şartlar-koşullar dahilinde, bakkala gidip, ekmek alıp-almamak tercihini yapabilme şansınızın ve koşullarına mevcut olup/olmamasıyla ilgilidir... Kişinin canının her istediğini yapıp, yapamaması konusu özgürlükle değil davranışla ilgilidir ve özneldir, özgürlüğün koşulları ise esas ve temelde nesneldir.
pekala her an zeytin yemeye mecbur kaldınız diyelim, iyi ama doğada ve ortamda mevcut olduğu halde, sizi peynir yemekten ve
tercih edebilirlikten alıkoyan ne? işte özgürlüğün bilncine doğru yol alıyorsunuz... yok efendim
soframda tavuk sütü, inek yumurtası olsun, bunun özgürlükle alakası yok, çünkü özgürlük zaruriyet kadar koşulun da bilincidir, olanlar arasında tercih edebilirlik ve mahrumiyetin kaynağının analizidir, böylece mahrumiyetin kaynağını çözümleyen insan aşmanın da yollarını bilince edebilir. Kimse verili koşulları analiz edemeyen bir insandan daha esir değildir, ama ne yazık ki dünyamızda, çoğunluğunun durumu da budur, sonra özgürlüğün her canının istediğini yapmak olarak enjekte edilir, koşulalrın elind eçaresiz kalmış kişiler avunur, her istediğin gerçek olmaz ki canımmmmm diyerek de esaretini kabullenir, teşvik ve tercih edilebilir hale getirir... Koşuların analizi ise, neleri yapabilme, tercih edebilme, erişme şansına sahip, bunalrdan mahrum kılan ne(?), koşul nedir(?) böylece koşulda ne yapabilirim(?) noktasını bilince etmeli ki, tercih edebilmek kadar neyi nasıl tercih edebileceğine dair fikiri sahibi olsun, koşulun analizini yapamayan insan dolayısıyla zaten ne yapabilirim noktasında bir fikrede sahip değildir,öylesyse koşulu analiz edemeyen bir insan dan daha esir bir insan yoktur, çünkü atıldır, hareket etme şansı vardır ama edemez...