Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Dünya Dinleri, Mitoloji & Antik Uygarlıklar > Mitoloji & Esoterisizm

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 30-05-2019, 00:18
Rapi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Rapi Rapi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Mar 2019
Mesajlar: 546
Standart Ölü Deniz Yazmaları

Ölü Deniz Yazmaları


1947 yılında, Ölü Deniz Kıyısında Kumran'da, çobanlık yapan bir Bedevi'nin kaybolan hayvanlarını ararken girdiği bir mağarada bulduğu yazmalar bilim ve teoloji dünyasını alt üst etmişti. Tarihe Ölü Deniz Yazmaları olarak geçecek olan bu yazmaların sırrının çözülebildiğini söylemek için ise daha çok erkendir.

Yazmaların 1947 yılında çoban tarafından bulunmasından sonra, bu yazmalar Kudüs Üniversitesi'nin eline geçmiş ve bu mağaralarda araştırmalar başlamıştır. 1958 yılına kadar süren çalışmalarda bir çok yazmanın yanı sıra arkeolojik başka bulgulara da rastlanmıştır.

10 yıl süresince 11 mağarada yapılan kazılar 800 kadar yazmanın ve bir çok parçanın gün ışığına çıkmasını sağlamıştır. Bunlar arasında Tevrat'ta geçen metinler bulunduğu kadar bulunmayanlar da mevcuttur. Bu metinlerin aşağı yukarı dörtte biri kadarı Tevrat'ta geçen metinlerdir. Bunların dışında kutsal metinlerin imitasyonları da söz konusudur. Ancak yazmaların pek çok yeri okunamadığı için bunları yeniden derlemek çok zor olmuş, bazı bölümler ise derlenemez şekilde bozulmuştur.

Metinler daha çok deri üzerine yazılmış olmakla birlikte papirüs ve bakır üzerine yazılmış metinler de vardır. Bu metinlerin dilleri İbranice, Arami dili ve yerel dillerdir. Bu belgeler aynı zamanda bunları yazan topluluğun inançları ve yaşayışları hakkında da bilgi vermektedir.

Bu metinleri bir Yahudi topluluğunun yazdığına kuşku yoktur. Bu topluluk genellikle Esseniler olarak düşünülmektedir. Metinlerin yazılış tarihleri de metinlerin bir topluluk tarafından yazıldığını ve saklandığını göstermektedir. Metinlerin en eskisi MÖ 250 en yenisi ise 68 tarihine tarihlenmektedir. 68 tarihi aynı zamanda Kudüs'e giden Roma ordularının Kumran kentini yıktıkları tarihtir.

YAZMALARI KİMLER YAZDI ?
Yazmaların bir Yahudi tarikatına ait oldukları konusunda araştırmacılar görüş birliğine varmışlardır. En olası gözüken topluluk ise Esseniler olarak düşünülmektedir. Bu topluluğun Esseniler olup olmadığını bir kenara bırakıp yazmalara göre bu topluluğun kurallarına ve yaşayışına bakmakta fayda vardır.

Çıkan yazmaların arasında bu tarikatın kurallarını belirleyen yazmalar da vardır. Bunların arasında bu topluluğun Tanrı ile yeni bir ahit yaptığına ilişkin yazmalar da vardır.
Kanunlar yazmasında bu tarikatın kuralları ile ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olabiliyoruz. .Bunun dışında tarikat hakkında bilgi alabileceğimiz başka yazmalar da vardır.
Yazmalara göre bu topluluk İsrail halkından çıkma , katılmak isteyen ve akıl ve disiplin sınavlarını verebilen herkese açıktı.

Tarikata girenler için , artık bu hayata başladığına ilişkin törenler yapılmaktaydı. Yeni girenler ayrıca günahlarını itiraf ediyor ve Tanrı'nın lutfunu talep ediyorlardı. Bu törenlerde ilgi çekici bir yön de Tanrı'nın adı yüceltilirken şeytan yani Belial yeriliyordu.
Yeni girenin tam olarak kabul edilmesi ise seneler sonra yaptığı işlere göre oluyordu.
Topluluk içinde ruhban sınıfının tam bir hegemonyası vardı. Ruhban sınıfı da kendi içinde bir hiyerarşiye tabii idi. Rahipler her sene yaptıklarına göre bir sıralamaya sokulmaktaydılar. Topluluğa girenler için ise her sene neler yapacağı önceden belirlenmişti.

"Kardeş"ler arasında ise tam bir sevgi ortamı öngörülmekteydi. Herkes kardeşini kendi kadar sevmeli, etrafına iyilik yapmalıydı. Kötü davranışlar ise sert bir biçimde cezayı hak etmekteydi.
Topluluğa girenler maddi zevklerden uzaklaşmak, bunların peşinden koşmamak zorundaydılar. Evlilik yasak olmamakla beraber sıkı kurallara bağlıydı.
Bu topluluk aynı zamanda "Kanun Evi" olarak da adlandırılıyordu. Yazmalara göre on kişiyi geçtiklerinde içlerinden birinin "gece ve gündüz" kanunları okuması gerekiyordu.
Kanunlara karşı koyanlar ise cezalandırılıyor ve topluluktan ihraç ediliyorlardı.

Törenler :
Topluluğa kabul edilen kişi tam bir yıl geçmeden bazı törenlere katılamıyordu.
Bu törenlerden en önemlisi ise arınma (purificatio) töreni idi. Bu tören vaftiz törenine benzeyen ve suyla yapılan bir törendi. Törenin ayrıntıları günümüze kadar ulaşmamıştır ; ancak Şam yazmasına göre suyun "kişiyi tam olarak kaplayacak" kadar olması gerektiğini biliyoruz. Bu töreni büyüsel bir tören olarak kabul etmemek gerekmektedir. Bu sembolik bir arınmadır. Zaten bu törenin etkili olabilmesi için kişinin kalbinin de temiz olması gerekmektedir.
Bir önemli tören de komünyon, topluluk yemeği idi. Yemek konseyden on kişi hazır bulununca toplanabiliyor ve ekmek ve şarabın kutsanmasıyla gerçekleşiyordu.
Bu iki önemli tören de farklı şekillerle de olsa Hristiyanlığa geçmiştir.

YAZMALARIN İÇERİĞİ
Daha önce de belirttiğimiz gibi 11 mağaradan çeşitli boyutlarda yazmalar çıkmıştır. Bu yazmalar dışında bölgede yaşayan Bedevilerden satın alınanlar yazmalar da vardır. Bu yazmalar içinde çok iyi korunanlara da rastlanmıştır, tamamen parçalanmış olanlara da.

Bu yazmaların konuları çeşitlidir. Bakır yazmalar dışında kalanları kısaca özetleyecek olursak :
- Yaradılış (Tekvin bölümünün apokrif'i)
- Kurallar
- Işık oğulları ve Karanlık oğulları (İyi kötü mücadelesini anlatan yazılar)
- Tevrat yorumları
- İlahiler
Ölü Deniz yazmaları içinde farklı konularda olanlar olsa da kabaca bu başlıklar altında toplanabilirler.

Bir envanter çıkartmak gerekirse, parçalı olarak 600 civarında yazma sözkonusudur. Bu yazmaların yaklaşık dörtte biri Tevrat metinleridir, hatta çoğu metinin bir çok kopyasına rastlanmıştır. Bu metinlerin arasında apokrif metinler de vardır.

Bulunan parçalardan bir bölümü de , 1896-1897 yıllarında Kahire'de bir sinagogda Salomon Schechter tarafından bulunan ve 1910'da yayımlanan yazmalarla aynı bölümleri içermektedir. Şam yazması ya da Şam Belgesi denilen bu belge de değerli bilgiler içermektedir.

Bakır rulolar
Ölü deniz yazmaları içinde en ilginç olanları da kuşkusuz bakır rulolardır. Bu ruloların diğer rulolardan olan farkı bakır olması dışında , topluluğun kuralları ya da inançlarından bahsetmemesi bunun yerine saklı bir hazine hakkında bilgi vermesidir.
Bu rulo'nun bir hazine hakkında bilgi vermesi , yazmaları araştıran ekibi de şaşırtmış, hatta bunu ilk tercüme eden John Marco Allegro'nun bunu basması bu ekip tarafından, define avcılarının hücum etmesi korkusuyla engellenmiştir.

Bu keşif bilim dünyasını da ikiye bölmüştür. Bir bölüm araştırmacı burada gerçekten bir hazine olduğunu savunurken başkaları da bunun sembolik bir anlatım olduğunu iddia etmişlerdir.
Bunun gerçek hazine olduğunu iddia edenler bu hazinelerin birinci ya da ikinici tapınaktan geldiğini ve Esseniler tarafından saklandığını söylemektedirler.
Bunun tersini iddia edenler ise Kumran Essenileri'nin bu kadar zenginliğe sahip olamayacaklarını ve Kudüsteki toplulukla olan ilişkilerinin kötülüğünden, tapınaktaki hazineleri elde edemeyeceklerini söylemektedirler.

Bu hazinelerin gerçek anlamı ne olursa olsun bu hazineleri arayanlar, hatta bu hazineleri Tapınakçıların bulduğunu söyleyenler vardır. Ancak Roma'daki Titus'un zafer takına bakıldığında Romalıların hazineleri aldıkları görülmektedir. Buna karşılık olarak da bazı araştırmacılar asıl hazinelerin saklı kaldığını , Romalıların aldıklarının sadece göstermelik olduğunu iddia etmektedirler.

TOPLULUĞUN ÖĞRETİLERİ
Topluluk kaçınılmaz olarak Tevrat'da geçen ana kavramlara bağlı idi ancak yine de kendine özgü görüşler geliştirmişti.
Ölü Deniz yazmaları incelendiğinde , topluluğun kendine özgü doktrinleri ve topluluk kurallarının büyük ölçüde yazıya geçirildiği görülmüştür.
Topluluğun inanışına göre, topluluk kutsal yazılardaki gizemleri anlamış ve bunların sırrına ermektedir. Kurallar yazmasına göre Büyk üsdatın da görevi, bu yolu seçmiş topluluk üyelerine bu bilgileri almasında yardımcı olmaktır.

Bu şekli ile bu topluluk ezoterik karakterini göstermektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, ezoterik öğretilerin aksine fazlasıyla yazılı metin bulunmasıdır. Ancak bulunan yazılı metinler, topluluğun sakladığı sırlarla ilgili olmaktan öte kuralları ve yorumları kapsamaktadırlar.

İyi – Kötü Karşıtlığı
Topluluğun öğretilerinde en ilgi çekici husus , Zerdüştlük'de olduğu gibi , iyi ve kötü güçlerin karşıtlığının önemli bir yer tutmasıdır.

İyi güçlere hükmeden güç topluluk tarafından "Işık Prensi" diye adlandırılmaktaydı. Onun emrindekiler ise "Işık oğulları" diye adlandırılmaktaydı. Onların karşısında ise kötü güçlere hükmeden "Karanlıkların Prensi" ya da "Belial" vardı. Emrindeki gçler ise "Karanlık Oğulları" olarak adlandırılıyordu.

Ölü Deniz yazmalarına göre, Tanrı insana iki tür ruh vermişti. Bir doğruluğun yolundan giderken ötekisi sapkınlık yolunu izliyordu. Bu yolların açıklaması da ilginçtir. Kurallar yazması şöyle anlatır :
"Bir ışık kaynağından Doğruluk kökünü almaktadır,
Sapkınlık ise karanlıkların kaynağından,
Işık Prensi'nin elinde
Doğruluk oğullarının hükümdarlığı vardı,
Işık yolundan yürüyorlardı.
Karanlıklar Prensi ise
Sapkınlık oğullarının hükümdarlığını elinde bulunduruyordu,
Ve onlar Karanlıkların yolundan yürüyorlardı." (Kurallar 3, 19-20)

Kralların dördüncü bölümünde de buna benzer ifadeler geçer. Yine Kurallar yazmasına göre Işık oğullarının işlediği günahların nedeni de Karanlıklar Prensidir.
Burada dikkat edilmesi gereken, Işık ve Karanlıklar Prensinin İyi ve kötü tanrılar olarak düşünülmemesi gerektiğidir. Çünkü her ikisi de Tanrı tarafından insanlar için yaradılmışlardır.
"Fakat Tanrı , Sapkınlığın sonunu önceden belirlemiştir.
Bu onun gizemi ve bilgeliğinin zaferidir.
Ve Tanrı yeniden geldiği vakit doğruluk sonsuza kadar hükmedecektir. "

Ancak iyi ve kötünün savaşı Tanrı'nın geleceği hüküm gününe kadar sürmektedir.
Bu bölümler bize, Hıristiyanlığın kökeni, daha başka bir deyişle Hıristiyanlıktaki Şeytan kavramının kökeni hakkında bilgi vermektedir.

Kişilerin Işık Oğullarına ya da Karanlık oğullarına katılmaları tamamen Tanrı'nın önceden yaptığı bir seçim olarak belirlenmiştir. Karanlık oğulları sonsuza kadar böyle kalacaktır. Işık oğulları ise yanlış yollara da sapabilirler. Ancak "Tanrı ve Işık Prensi bütün Işık oğullarının yardımına geleceklerdir." (Kurallar 3, 24-25) . Böylece toplulukta Tanrı'nın onları kurtaracağına dair her zaman bir güven hüküm sürmektedir. Bu güven daha sonra Hıristiyanlık'ta da, İslam'da da karşımıza çıkacaktır.

Buradaki bir dikkat çekici nokta da , hüküm gününde ödüllendirilme ve cezalandırılma kavramlarıdır.
Hüküm günü geldiğinde "ölüler topraktan kalkacaklar" (Savaş Kuralları Yazması 12,5) ve son mücadele başlayacaktır. Seçilmiş olanlar ise sonsuz mutluluk dolu bir yaşamı yaşamı yaşayacaklardır. Karanlık oğulları ise , karanlıkların ateşi içinde tamamen yok olana kadar acılar içinde kıvranacaklardır. Kurallar yazmasında geçen bu bölümler de bize Hristiyanlığı ve İslam'ı anımsatmaktadır.

Mesih beklentisi
Mesih beklentisi de topluluğun doktrinlerinin önemli bir öğesidir.
Değişik tarihlere tarihlenen belgeler ışığında, Mesih beklentisi topluluğun tarihi boyunca da farklılık göstermiş , yukarıda adı geçen kavramlarla karışmıştır. Ancak genel olarak bu topluluğun bir beklenti içinde olduğunu ve zamanın sonuna gelindiğinini düşünüldüğünü söyleyebiliriz. Ancak Mesih kavramı topluluk yazmalarında oldukça karmaşıktır. Klasik mesih öğretisine bağlı kalınmakla birlikte mesih-rahip, mesih-kral ve aşağıda inceleyeceğimiz Adalet Üstadı kavramları birbirine karışmış bir haldedir. Mesih kavramı ile beraber Adalet Üstadı kavramının da, Adalet Üstadı'nın dönüşünün beklenmesinin de büyük rol oynamış olduğu kesindir.

Adalet Üstadı
Yazmalarda geçen bir önemli kavram da "more hassedek" diye adlandırılan ve Adaletin Efendisi, Adalet Üsdatı ya da Adil olan, Adil Efendi diye tercüme edebileceğimiz kavramdır. Kumran topluluğunun inançlarına göre, bu kişi beklenen Mesih'den farklı bir kişi idi.

Bazı yazmalara göre Adalet Üsdatı, İsa'dan önce 180-60 yılları arasında bir dönemde yaşamış ve ölmüş biridir. Ancak dönüşü beklenmektedir. Burada şaşırtıcı olan Adalet Üsdatı ile İsa'nın hayatı arasındaki şaşırtıcı benzerliktir.
Ancak Adalet Üstadı hakkındaki bilgilerimiz oldukça kısıtlıdır.

Ölü Deniz yazmaları arasındaki Habakkuk yorumuna göre, Habakkuk kşiabı aslında Adalet Üsdatı'nı anlatmaktadır ve zamanın sonunun geldiğini haber vermek de Adalet Üsdatı'na düşmüştür: "Ve Tanrı son nesile neler olacağını yazmasını Habakkuk'a bildirdi. Dediklerine gelince; onu okuyan koşsun, bu Adalet Üsdatı'nı anlatmaktadır. Tanrı ona peygamberlerin sözlerinin sırrını açıklamıştır. " Bu bölüm oldukça ilginçtir, çünkü Adalet Üsdatı direk olarak Tanrı'dan vahiy alıyor olarak gözükmektedir. Aslında burada Adalet Üsdatı Tanrı'dan vahiy alan biri olarak görülmekten öte, eski bilgileri yeniden derleyen biri olarak da görülebilir.

Burada bir başka dikkat çekici nokta da, Kumran topluluğu zamanında çok yaygın olan, zamanın sonunun geldiği düşüncesinin, Adalet Üsdatı tarafından ele alınıyor olmasıdır. Oysa Vaftizci Yahya da bu savla ortaya çıkmıştır. Burada Yahya'nın bu yazmaları bildiğini de düşünebiliriz, daha ileride göreceğimiz gibi de bu hiç de düşük bir olasılık değildir.
Zamanların sonunun geldiğini söyleyen Adalet Üsdatı, Habakkuk yorumuna göre etrafındaki insanların karşı koyması ile karşılaşmış ve onlar tarafından suçlanmış, hatta cezalandırılmıştır. Ancak metinde nasıl cezalandırıldığı yazmamaktadır.
Şam yazmasına göre ise Adalet Üstadı Tanrı'dan esin alan biri olmaktan öte, insanlara yol gösteren bir rehberdir.

KUMRAN TOPLULUĞUNUN KİMLİĞİ
Kumran topluluğunun döneminde varolan hangi Yahudi tarikatı ile ilşkili olduğu uzun zamandan beri tartışma konusudur.

Topluluğun belgelerinin yazım tarihlerinin yaklaşık MÖ 100 ılından MS 68 yılına kadar uzanması, ilk hristiyanlar da dahil olmak üzere dönem içinde varolan bütün Yahudi topluluklarının incelenmesini gerektirmektedir.
Dönemin toplulukları incelendiğinde, Kumran topluluğu ile en çok Esseniler arasında benzerlikler göze çarpmaktadır.

Esseniler hakkında bize bilgi verenlerin başında Flavius Josephus ve İskenderiyeli Philon gelir. Josephus, özellikle Yahudi Savaşı adlı eserinde Essenileri olabildiği ölçüde tanıtmıştır. Bu kitaptan, her ne kadar birebir yazmamış olsa da Ölü Deniz Yazmaları ile olan benzerlikleri gözlemleyebiliriz. Örneğin topluluğa kabul edilme sürecinde bu benzerlik göze çarpmaktadır :

" Topluluğa girmek isteyenler hemen kabul edilmezler. Aday dışarıda bir yıl kadar bekler ; ancak ondan Esseni gibi davranmasını isterler […] Daha sonra, bu süre boyunca, [aday] kendini kontrol edebildiğini gösterir ve topluluğun yaşam tarzına daha da çok yaklaşır. Aday , arınma (purificatio) banyolarına da katılır. Ancak daha kabul edilmiş değildir. Sabrını gösterdikten sonra iki yıl boyunca karakteri incelenir ve eğer hak ediyorsa topluluk içine kabul edilir."

Bunun dışında, topluluk içindeki hiyerarşi, din adamlarına gösterilen saygı, ortaklaşmacı yaşam hakkında bilgiler, temizlik ve adalet gibi kavramlar hakkındaki bilgiler, ezoterik bilgiler ve kutsal kitapların çalışılması , inançlar gibi bir çok konularda antik yazarların Esseniler hakkında verdikleri bilgiler ve Ölü Deniz yazmaları arasında ortak yönler bulunmuştur.
Son zamanlarda yapılan araştırmalarda da Essenilerin Kumran'da yaşadığının ortaya çıkması , Kumran topluluğunun essenilerden oluştuğu yönündeki savları kuvvetlendirmiştir.

HIRİSTİYAN DİNİNİN KÖKENLERİ VE YAZMALAR
Yazmaların bulunması ve okunması Hıristiyanlığın orijinalliği konusunu da tartışmaya açmıştır. Hıristiyanlık ile ilk defa söylendiği iddia edilen savların bu yazmalarda varolması bu dinin tarihinin yeniden yazılması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Mesih sözcüğü köken olarak "yağlanmak" sözcüğünden gelmektedir. Eski İsrail krallarının tahta çıkarken yağlanmaları, gelecek olan kurtarıcının da yağlanacağını , kral olacağını düşündürtmüş ve gelecek olan kurtarıcı bu isimle anılmıştır. İsrailliler için gelecek olan kendilerini esaretten kurtarıp kral olacak bir Mesih'tir. Yeni bir kuracak kurtarıcı hiçbir Yahudi'nin beklentisi olmamıştır.

İlk yapılan çalışmalar toplulukta iki Mesih beklentisi olduğunu göstermiştir. Bunlardan birincisi Aaron Mesih'i ötekisi de İsrail Mesih'idir. Ancak daha sonra açığa çıkan yazmalarda bu ayrılık ortadan kalkmış ve tek Mesih beklentisi belirgin olarak tespit edilmiştir.

Yazmalarda geçen bir ilginç terim de Tanrı'nın Oğlu terimidir. Hıristiyanlıkla birlikte ortaya çıktığı sanılan bu terim yazmalarda mevcuttur. Arami Apokalipsi diye adlandırılan yazmalarda 4Q246 olarak numaralandıran metinde bu terim bütün açıklığı ile geçer : " O Dünyada büyük olacak […] Ve onun adı Tanrı'ını Oğlu olacak ve onu En Yüksek Olanın oğlu diye çağıracaklar.[…] Onun krallığı sonsuz krallık olacak ve yolu gerçeğin yolu olacak. […]O dünya yüzüne barış getirecek. […] Yüce Tanrı onun efendisi olacak . […] Onun hükümdarlığı sonsuz hükümdarlık olacak. "

Bu metin aynı zamanda Luka İncili ile de büyük paralellik göstermektedir : "Melek ona 'Korkma Meryem' dedi, 'Sen Tanrı'nın lutfuna eriştin. Bak gebe kalıp bir oğul doğuracaksın, adını İsa koyacaksın. O büyük olacak, kendisine en yüce olanın oğlu denecek. Rab Tanrı ona atası Davut'un tahtını verecek. O da sonsuza dek Yakup'un soyu üzerinde egemenlik sürecek ve egemenliğinin sonu gelmeyecektir.' "

Aslında "Tanrı'nın Oğlu" deyiminin İsa'dan önce karşımıza çıkması bu kadar şaşırtıcı olmamalıdır ; çünkü eski Mısır'dan, Mezopotamya'dan Roma'ya kadar yöneticiler kendilerini Tanrı soyundan gelen ya da Tanrı'nın oğlu olarak adlandırmışlardır.

İsa'nın Essenilerle olan ilişkisi hakkında elimizde daha bir çok ipucu vardır. İncil'de İsa hakkında geçen bir çok bölüm ile Ölü Deniz yazmaları arasında ilşki vardır. Bunlardan bazılarını incelersek :

- İsa'nın son yemeği , Essenilerin komünyon yemeği ile bağlantılıdır. Ölü Deniz yazmalarında , toplanıldığı zaman şarap ve ekmekle nasıl yemek yendiği ayrıntıları ile belirilmiştir. Hatta bu toplulukta , şarap ve ekmeğin kutsanması ile yemeğe başlanır.

- Eski bir geleneğe göre İsa Salı akşamı Paskalya yemeğini yemiş, aynı gece tutuklanmış, ve Cuma günü çarmıha gerilmiştir. Esseni takvimine göre ise yıl 364 gün idi ve 52 haftaya bölünmüştü. Buna göre her yıl , bayramlar aynı güne düşmekteydi. Esseni gelenğine göre de bu bayram (Fısıh/Hamursuz) Çarşamba gününe düşmektedir. Dolayısıyla da yemeği Salı akşamı yenmektedir. Öyleyse İsa ya da İncil yazarları bu geleneği izlemişlerdir.

- İsa etrafında on iki havari toplamıştır. Kumran topluluğunda da yüksek konsey on iki kişiden oluşmaktadır. Bu aynı zamanda on iki kabilenin bir sembolüdür.

- Sayılarla ilgili bir başka sembol de Markos'da geçer : "İsa onlara, küme küme yeşil çimenlerin üzerine oturmalarını buyurdu. Halk, yüzer, ellişer kişilik bölükler halinde oturdu." (6 , 39-40) . Aynı düzen Ölü Deniz yazmalarında da geçer : "Bütün herkes düzen halinde geçecek , herkes birbiri arkasına yüzer yüzer, ellişer ellişer, onar onar." Bu düzen şekli bir tür ritüelik şekildir. O zaman İsa'yı karşılamaya gelen ve İsa'nın ders verdiği kalabalığın Essenilerden oluştuğu da söylenebilir. Ne türlü düşünürsek düşünelim Ölü Deniz yazmaları ile olan bağlantı açıktır.

İncillerden bize ulaşan İsa ile ilgili bilgiler onun Kumran topluluğu ile ilişkisi olduğunu , hatta bir Esseni olduğunu düşündürtmektedir. Ancak onun Esseni olmadığını da düşündürecek olaylar vardır.

İsa'nın davranışları Essenilere aykırıdır. Özellikle İsa'nın "temiz olmayanlarla" ya da "günahkârlarla" yemek yemesi, yemeği ritüel gibi gören ve temizlenmeyi şart koşan Esseni düşüncesine aykırıdır.

Bir önemli ayrım da Esseni düşüncesinin ezoterik ve inisiyasyona dayalı olmasına rağmeni İsa'nın halkın içinden, seçim yapmadan müritlerini toplamasıdır.
Ancak burada, İsa'nın Esseniler içinden çıkan, onların düşüncesini ortaya koyan ancak uygulamalarına karşı çıkan bir "sapkın" olduğunu düşünebiliriz.
İncil'de adı geçen kişiler içinde Esseni olduğu düşünülen sadece İsa değildir.

Ölü Deniz Yazmaları ve Vaftizci Yahya
Vaftizci Yahya İncil'de geçen en ilginç kişiliklerden birisidir. İncil'in Ölü Deniz Yazmaları ile beraber okunması Yahya'nın da bu topluluktan biri olduğunu düşündürtmektedir.
Yahya'nın Esseni olduğu görüşü çok defalar ortaya atılmıştı. Eğr Ölü Deniz Yazmalarını Essenilere maledersek bu görüş daha da desteklenmektedir.

İlk olarak bu topluluğun bulunduğu yerle Yahya'nın ortaya çıktığı yer arasında coğafi bir yakınlık vardır. Luka'ya göre "Tanrı, sözünü çölde bulunan Zekeriya oğlu Yahya'ya duyurdu." (Luka 3,2) Burada çöl sözünden belli bir coğrafi onumu da anlayabiliriz, başka bir deyişle çöl burada Kumran ya da Esseni topluluklarının yaşadığı yer anlamında alınabilir. Buna göre Yahya toplulukla birlikteyken Tanrı'nın sözünü duyduğunu iddia etmiş olabilir. Ayrıca İşaya'da da (40,3) "Çölde Rabbin yolunu hazırlayın" demesi bütün dindar Yahudi topluluklarını çöle yöneltmişti. Bu ifade Ölü Deniz yazmalarında da geçmektedir.

Yahya'nın ailesinin de ruhban sınıfından gelmesi de Yahya'nın bu konuda eğitim almış olma olasılığını güçlendirmektedir. Öte yandan Yahya'nın doğumunda babası Zekeriya'nın şükran ilahisinde ( Luka 1,67-80) geçen bir çok motif de aynı zamanda Ölü Deniz yazmalarında geçmektedir .

Matta'ya göre (3,4) "Yahya'nın deve tüyünden giysisi, belinde deriden kuşağı vardı. Tek yediği, çakirge ve yaban balıydı. " Aynı şekilde , Ölü Deniz yazmalarında da (Şam Belgesi) , çekirge yendiği yazmaktadır.

Yahay ile Esseniler arasındaki bir ilginç bağ da Yahya'nın söylediklerindedir. Matta'ya göre, "Kudüs'ün, bütün Yahudiye'nin ve tüm Şeria nehri yöresinin halkı ona geliyor, günahlarını itiraf ediyor, onun tarafından Şeria nehrinde vaftiz ediliyordu. Ne var ki, Ferisilerle Sadukilerden birçok kişinin vaftiz olmak için kendisine geldiğini gören Yahya onlara şöyle seslendi: «Ey engerekler soyu! Gelecek olan gazaptan kaçmanız için sizi kim uyardı? Bundan böyle tövbeye yaraşır meyveler verin. Kendi kendinize, `Biz İbrahim'in soyundanız' diye düşünmeyin. Ben size şunu söyleyeyim: Tanrı, İbrahim'e şu taşlardan çocuk yaratacak güçtedir. Balta şimdiden ağaçların köküne dayanmıştır. İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılacak. Gerçi ben sizi tövbe için suyla vaftiz ediyorum, ama benden sonra gelen benden daha güçlüdür. Ben O'nun çarıklarını çıkarmaya bile layık değilim. O sizi Kutsal Ruh'la ve ateşle vaftiz edecek. Yabası elindedir. Harman yerini temizleyecek, buğdayını toplayıp ambara yığacak, samanı sönmeyen ateşte yakacaktır." (Matta 3, 5-12) .

Bu ifadelerle Ölü deniz yazmaları arasında büyük benzerlikler vardır. Burada belirtilen, gelecek olan gazap , hazırlanma ve Mesih'in gelişi Ölü Deniz yazmalarında geçen motiflerdir. Suyla vaftiz de , suyla temizleme de Kumran topluluğunun bir adetidir. Aynı şekilde ateşde yanma ve helak olma da Kumran topluluğunun yazılarında sıkça geçer. Bu motif ,aynı zamanda Petrus'un İkinci Mektubu'nda karşımıza çıkacaktır. Kumran topluluğu da zamanın sonunun geldiğine inanmaktaydı.

Burada ilginç olan bir nokta da , döneminde , Josephus'un da belirttiği gibi, Ferisiler, Sudukiler ve Essenilerin bilinmesine rağmen Yahya'nın sadece ikisine atıfta bulunması ve İncillerde Essenilerin ihmal edilmesidir. Aslında bunun açıklaması basittir. Eğer Yahya ya da bu kitapları yazan kişiler kendilerini Esseni olarak kabul ediyorlarsa bu ismin-ya da kendilerini ne olarak adlandırıyorlarsa – kendi yazılı begelerinde geçmemesi doğaldır.

Yahya'nın hayatında da Essenilere benzeyen yönler vardır. Yahya'nın mayalı içki içmemesi, evlenmemesi ve dini bir hayat sürmesi Essenilerle olan benzerliğidir.
Ancak Yahya da, İsa'nın mesihliğinde gördüğümüz gibi, topluluğunu genişletmeye çalışmış ve öğretisini geniş kitlelere yaymaya uğraşmıştır. Bu ise Esseniler ya da Kumran topluluğunun prensiplerine aykırıdır. Aslında Yahya da bu topluluktan ayrılmış bir sapkın gibi görülebilir.

İsa'dan sonra Esseni uygulamaları
İsa'dan sonra da İsa'nın yolunu izleyenler bazı Esseni adetlerini uygulamışlardır.
İlk Hristiyan topluluklarının ortaklaşmacı yapısı zaten Esseni topluluklarını anımsatmaktadır. Hiyerarşik olarak da benzer bir yapı vardır. Kumran topluluğunda, on iki kişiden oluşan büyük konsey gibi ilk hristiyan topluluklarında , - on iki havari gibi- on iki kişilik piskopos heyeti vardı.

Bunu dışında Hristianlığın bir çok motifi ile – erken Hristiyanlıkta günde üç kez dua, vaftiz ve vaftizden sonra beyaz giyme, Şeytan – Essenilerin adetlerinin benzerliği de dikkat çekicidir.
Bu durum ilk Hristiyan toplulukları ile Essenilerin arasındaki coğrafi yakınlık ile açıklanmaya çalışılmaktadır. Aslında bu çok da yanlış değildir. İnzivaya çakilen Esseniler dışında, Filistin'de binlerce Esseninin yaşadığını Josephus'dan öğrenmekdeyiz. Ayrıca İsa'nın havarilerinin çoğunluğunun da Esseni olmadığını bilmekdeyiz. Ancak ister İsa'nın yetiştiği topluluk Esseniler olsun , ister sonradan katılsın, Hristiyanlığın kökeninde Esseniliğin olduğu bir gerçektir.

Essenilerin Pavlus üzerindeki etkisi
Esseni etkisi hakında söylenmesi gereken bir başka husus da Pavlus'un Essenilerdan etkilenmiş olabileceği hususudur. Pavlus'un bir çok ifadesi Ölü deniz yazmaları ile aynıdır.
Pavlus Korintlilere ikinci mektubunda şöyle der: "Üstün gücün bizden değil Tanrı'dan kaynaklandığı bilinsin diye biz bu hazineye toprak(kil) kaplar içinde sahibiz" (4,7). Yazmalarda ise bu ifade şöyle geçer: "Efendim, sana şükürler olsun, mucizeni tozla, kil vazo yaparak gösterdin" . Bu iki ifade arasındaki ilişki açıktır.

Pavlus'un Koloselilere mektubunda ise "Bizi kutsalların ışıktaki mirasına ortak olmaya yeterli kılan Baba'ya şükretmeniz için dua ediyoruz" (1,12) diye bir bölüm vardır. Bu da yazmalardaki " Tanrı onlara kutsalların mirasından pay verdi" ifadesi ile benzerlik göstermektedir.

Yine aynı mektuptaki "O bizi karanlığın hükümranlığından kurtarıp sevgili oğlunun egemenliğine aktardı" (1,13) ifadesi de bize Ölü Deniz yazmalarında sıkça geçen ışık ve karanlık egemenliklerini anımsamaktadır.
Oysa ışık ve karanlık arasındaki bu mücadele Pavlus'un mektuplarında sıkça geçmektedir.

Romalılara Mektup'da şöyle denilmektedir:
"Gece ilerlemiş, gündüz yaklaşmıştır. Bunun için, karanlığın işlerini üzerimizden sıyırıp atarak, ışığın silahlarını kuşanalım."(13,12) Burada Pavlus ile Kumran topluluğu arasındaki ilişki belirgin olarak gözükmektedir.

Işık ile karanlık arasındaki mücadele Pavlus ‘un Korintlilere ikinci mektubunda çok ilginç bir şekilde geçer : "İmansızlarla aynı boyunduruğa girmeyin. Çünkü doğrulukla fesadın ne ortaklığı, ışıkla karanlığın ne beraberliği olabilir? Mesih ile Belial arasında ne söz birliği , iman edenin iman etmeyenle ne paydaşlığı olailir? " (6,14) Burada ışık ve karanlık çatışmasının yanında Mesih-Belial ikiliği de belirtilmiştir. Belial isminin İncil'de geçtiği tek yer burasıdır. Belial isminin Ölü Deniz Yazmalarında sık sık geçtiğini görmüştük. Pavlus da burada Kumran topluluğu tarafından büyük önem verilen bu ismi kullanarak bu toplulukla olan ilşikisi hakkında ipucu vermektedir.

Elçilerin İşlerinde ise Pavlus'a İsa tarafından şu sözler söylenmektedir: "Seni ulusların gözlerini açmak ve onları karanlıktan ışığa, Şeytan'ın hükümranlığından Tanrı'ya döndürmek için gönderiyorum. Öyle ki, bana iman ederek günahlarının affına kavuşsunlar ve kutsal kılınanların arasında yer alsınlar " (26,17-18) Burada geçen ifadeler arasında "gözlerini açmak", "karanlıktan ışığa" ve "kutsal kılınanlar" Ölü Deniz yazmalarında geçen ifadelerdir.

SONUÇ
Ölü Deniz yazmaları keşfinden itibaren büyük gürültü koparmış ve üzerinde bir çok teori üretilmiştir.
En dikkat çekici tarafı ise Hristiyanlığın kaynakları hakkındaki görüşlerin değişmesine neden olmasıdır.

Ancak bir öğretiye körü körüne inanan insanların özgün düşünerek kendi inançlarını sorgulaması beklenemez. Bu yazmaları okuyan kişilerin çoğunluğunun din adamı ya da tarikat mensubu olması burada çıkarılan sonuçların herkese açıklanmasını engellemiştir. Aynı şekilde yazmaların bir bölümünün tercümeleri halka açıklanmamıştır ve sansürlenmiştir. Yazmaların yeni tercümelerinde 50'li yıllarda olan metinler dahi yoktur.

Bunun dışında bu yazmalara ulaşıp,onları okuduktan sonra dinden çıkan din adamları ya da okudukları ve tepkiler karşısında alkole sığınan John Strugnell gibi araştırmacılar da çıkmıştır.

Erhan Altunay
KAYNAKÇA
ALLEGRO John Marco, The People of the Dead Sea Scrolls, Doubleday &Company Inc., New York, 1958
ALLEGRO John Marco, The Treasure of the Copper Scroll, Doubleday Anchor Books, New York, 1964
BAIGNENT Michael, LEIGH Richard, The Dead Sea Scrolls Deception, Touchstone, New York, 1991
DANILEOU Jean, Les Manuscrits de la Mer Morte et les Origines du Christianisme, Editions de l'Orante, Paris, 1974
EISENMAN Robert, James, the Brother of Jesus, Penguin Books, New York, 1998
FEATHER Robert, The Copper Scroll Decoded, Thorsons, London, 2000
GASTER Theodor H., The Dead Sea Scriptures, Doubleday Anchor Books, New York, 1956
LAPERROUSAZ E. M., Les Manuscrits de la Mer Morte, Presses Universitaires de France, Paris, 1984
SHANKS Hershel, The Mystery and Meaning of the Dead Sea Scrolls, Random house, New York, 1998
VERMES G., The Dead Sea Scrolls in English, Penguin Books, Middlesex, 1965
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 30-05-2019, 00:32
Rapi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Rapi Rapi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Mar 2019
Mesajlar: 546
Standart

Son Ölü Deniz Parşömenlerinden Biri Deşifre Edildi

Arkeologlar, ünlü Ölü Deniz Parşömenleri'nin gizemini çözmeye bir adım daha yaklaşmış olabilir. Arkeologlar bugüne kadar çevrilemeyen son Ölü Deniz Parşömenlerinden birini daha restore etmeyi ve deşifre etmeyi başardı.


Kumran'daki mağarada bulunan bir parşömen parçası

İsrail'deki Haifa Üniversitesi'nden araştırmacılar, Kumran'da bulunmuş olan ve bugüne kadar çevrilemeyen son parşömenlerden birini daha restore etmeyi ve deşifre etmeyi başardı. Antik Yahudi elyazmalarından oluşan koleksiyon, 70 yılı aşkın bir süre önce ortaya çıktığı andan beri birçok tartışmanın da nedeni oldu.

Antik bir takvim
Üniversiteden Eshbal Ratson ve Jonathan Ben-Dov, bir parşömeni oluşturan 60 parçayı bir araya getirmek için bir yıllarını harcadılar.
Parşömen üzerinde kodlanmış bir metin grubundan deşifre edilen bulgu, onu yazanların topluluğuna ve kullandıkları 364 günlük takvime dair bilgiler veriyor.

Ratson ve Ben-Dov düzenledikleri basın toplantısında, "Bu sayı dört ve yediye bölünebildiğinden, özel günler her zaman aynı güne düşer. Kumran takvimi hiç değişmiyordu." diyor.

Parşömen, mevsim değişimlerini işaret eden kutlamaların, İbranice "dönem" anlamına gelen Tekufah olarak adlandırıldığını gösteriyor. Bu kutlamalar diğer parşömen metinlerinden de biliniyordu ancak bugüne kadar resmen adlandırılmamıştı.

Ayrıca başka bir Ölü Deniz Parşömeninden bilinen iki dini olayı ayrıntılarıyla anlatıyor. Yeni Şarap ve Yeni Yağ için yapılan festivaller, sırasıyla ilk Pasabih Sabbath'ından 100 ve 150 gün sonra Yahudi hasat şenliği Şavuot'a denk gelmiş olacaktı.

Parşömende ayrıca, MÖ 2. yüzyıl ile MS 2. yüzyıllar arasında bölgedeki çöllerde yaşayan ve bu parşömenleri yazanlara dair de bilgiler bulunuyor. Sözü edilen kutlamaların tarihleri, metnin sütunları arasındaki boşluklara yazılmış gibi görünüyor ve tüm metin bir başka kişi tarafından yazıldıktan sonra farklı bir kişi tarafından eklenmiş izlenimi veriyor.


Ölü Deniz Parşömenleri Bölümü, Kudüs'teki İsrail Müzesi'nde sergileniyor

Parşömenlerin gizemi
Dini belgeler olarak, Ölü Deniz Parşömenleri'ne dair birçok tartışma dalgası bulunuyor. Bu parşömenler, MÖ 2. yüzyıl ile MS 2. yüzyıl arasında yazılmışlardı, fakat kesin yazarları oldukça tartışmalı bir konu.
Bununla birlikte akademisyenler, ilahilerin ve duaların yanı sıra açıklayıcı, bilgelik, kıyamet günleri ve takvim metinlerinden oluşan belgelerin Yahudilerin çöl sakinleri tarafından yazıldığını kabul ediyor.

Parşömenler, İbranice İncil'de bulunan uygulamalarına atıfta bulunarak, İncil ile ilişkili yaklaşık 230 el yazmasından oluşuyor. Diğer metinler ise, İncil'de sözü edilen hikayelerden ziyade, dini inançları ve toplum uygulamalarını anlatan İncil metinleriyle ilgili.

Aramice ve Yunanca parşömenler de bulunmuş olsa da, parşömenler genelde İbranice ve bir düzene göre yazılmış. Bunların çoğu parşömen üzerine, bazıları papirüslere ve bir tanesi de bakır üzerine yazılı olarak bulundu.
Şimdi ise deşifre edilmemiş bir parşömen daha kaldı.

National Geographic. 23 Ocak 2018
Arkeofili
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 30-05-2019, 00:37
Rapi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Rapi Rapi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Mar 2019
Mesajlar: 546
Standart

Ölü Deniz Parşömenlerinin Gizlendiği Yeni Mağara Bulundu

Ölü Deniz civarında çalışan arkeologlar, daha önce Ölü Deniz parşömenlerini içeren, 20. yüzyılın ortalarında yağmalanmış bir mağara buldu. Araştırmacılar yeni keşfedilen mağaranın, daha önceden parşömenleri içeren 11 mağaradan sonra, Mağara 12 olarak adlandırılmasını öneriyor.

Ölü Deniz'in kuzeybatı kıyısındaki Qumran'ın batısındaki kayalıklarla çevrili bir mağarada yapılan kazılar, İkinci Tapınak döneminden kalan Ölü Deniz parşömenleri mağarada gizlendiğini ve geçen yüzyılın ortalarında Bedeviler tarafından yağmalandığını kanıtlıyor. Mağaranın keşfiyle beraber bu parşömenlerin bulunduğu mağara sayısı 12'ye çıkmış oldu.
Ölü Deniz Parşömenleri araştırmasında bir dönüm noktası sayılan bu keşif, Hebrew Üniversitesi'nden Dr. Oren Gutfeld ve Ahiad Ovadia, ABD Liberty Üniversitesi'nden Dr. Randall Price ve öğrencileri tarafından yapıldı.

Yağmalanmış
Mağaradaki kazı çalışmaları, mağaranın bir zamanlar Ölü Deniz parşömenlerini içerdiğini ortaya koydu. İkinci Tapınak döneminden kalma çok sayıda saklama kabı ve kapakları mağaranın duvarları boyunca nişlerde ve arkadaki uzun bir tünelin derinlerinde gizlenmiş olarak bulundu. Saklama kaplarının hepsi kırılmış ve içindekiler alınmıştı. 1950'li yıllardan kalma bir çift kazma başı da (daha sonra tekrar kullanmak için saklanmış) mağaranın yağmalandığını gösteriyordu.

Şimdiye kadar, Ölü Deniz parşömenlerini barındıran 11 mağara olduğu düşünülüyordu, fakat bu mağaranın keşfiyle beraber, mağaraların sayısı 12'ye çıktı. Tıpkı "Mağara 8" gibi, bu mağara "Q12" adını alacak. (Sayının önünde yer alan Q= Qumran, bu mağarada parşömen bulunmadığı anlamına geliyor.)


Parşömenleri sarmak için kullanılan bir bez parçası

Hebrew Üniversitesi'nden kazı başkanı arkeolog Dr. Oren Gutfeld, "Bu heyecan verici keşif, 60 yıldan beri yeni Ölü Deniz parşömenleri bulmaya en çok yaklaştığımız andı. Bugüne kadar bu parşömenlerin yalnızca 11 mağarada bulunduğuna inanıyorduk fakat artık 12 mağara olduğundan şüphe yok. Bulduğumuz bu mağara, Bedeviler vasıtasıyla pazara giren Ölü Deniz parşömenlerine atfedilen orijinal mağaraların sayısından kuşku duymamıza neden oluyor." diyor.

Dr. Gutfeld şöyle devam ediyor:
"Günün sonunda hiç parşömen bulamamıştık fakat bunun yerine sadece yazma için hazırlanmış bir kapta bir parşömen parçası bulduk. Dolayısıyla bu mağarada bir zamanlar parşömenler olduğunu ve bunların çalındığına hiçbir kuşku yok. Mağaradaki bulgular arasında, sayfaların ve kaplamaların gizlendiği kaplar, parşömenleri bağlamak için kullanılan deri bir kayış, parşömenleri saran bir bez ve daha fazlası yer alıyor."

Önemli bilgiler verebilir
Mağaradaki bulgular sadece parşömenleri saklamak için kullanılan kaplardan değil, aynı zamanda parşömen parçalarından, işlenmiş bir deri parçasından ve parşömenleri bağlamak için kullanılan bir sicimden oluşuyor. Ayrıca mağarada bulunan çanak çömlekler, çok sayıdaki çakmaktaşı bıçaklar, ok uçları ve yarı değerli taşlardan yapılmış süslü bir mühür buluntusu da bu mağaranın Kalkolitik ve Neolitik dönemlerde kullanıldığını gösteriyor.

Judean Çölü'nün kuzeyinde yer alan bölgede yapılan ilk kazıların, bu mağaraların ve parşömenlerin anlaşılmasında önemli bir yer tutacağı düşünülüyor. Bulgular yayımlandığında, Qumran arkeolojisi ve Ölü Deniz mağaraları hakkında için önemli yeni kanıtlar sağlayacak.

Hebrew University of Jerusalem
Arkeofili / 9 Şubat 2017
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 30-05-2019, 00:41
kendosertadam kendosertadam isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 21 May 2018
Mesajlar: 215
Standart

Muslumanlara güvenmem. Dinlerini haklı çıkarmak için her türlü sahtekarlığı yalanı göze alan tipler vardır. (Dürüst olanları tenzih ederim)
Ölü deniz yazmaları Tanrı kelamı mı degil mi bozuldu mu bozulmadı mı umurumda değil ama Tevrat da İncil ile bağlantılı bir çok ayet olduğunu keşfettim (kendimce). ölmez gebermezsem, biraz birikmesini bekliyorum.iş üstündeyim Ortak noktaları paylaşacağım. Saçmalıyorsun diyecekler olabilir.umrumda değil.
Kuran İsa ,İncil, Tevrat ın Tanrısı Yahve ve "insan" düşmanıdır.
Kuranın Allahı (bana göre "iblis") fırsatını bulsa İsa 'yı bir kaşık suda boğar. Kuran da İsa ya Kutsal Ruha küfredilir.Kuran da İsa bazen
Firavundur ,Ebu Leheb'tir,Karun ve bazen İblis bazen Cin dir.Ramazan ayı İskariot'un İsa'yı ele vermesini sembolize eder.
Uzun konular...
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 30-05-2019, 00:41
Rapi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Rapi Rapi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Mar 2019
Mesajlar: 546
Standart

Ölü Deniz Parşömenlerini Yazmış Olabilecek İskeletler Bulundu

Yeni keşfedilen 30'dan fazla iskelet, Ölü Deniz Parşömenlerinin gizemli kökenleri hakkında yeni bilgiler sağlayabilir ve bu el yazmalarını kimin yazdığını veya koruduğunu gösterebilir.
Batı Şeria'daki yeni bulunan 33 iskeletin analizleri, toplumun erkeklerin bulunduğu dini bir tarikattan oluştuğu görüşünü destekliyor. Kudüs'teki İsrail Eski Eserler Kurumu'ndan antropolog Yossi Nagar, bulguları, Amerikan Oryantal Araştırmalar Okulu'ndaki yıllık toplantıda sundu.

Ön araştırmalara göre Kumran'da bulunan iskeletlerin radyokarbon tarihlemesi yaklaşık 2.200 yıl öncesini gösteriyor. Yani, MÖ 150 ila MS 70 yıllarına tarihlenen Ölü Deniz Parşömenlerine oldukça yakın.
Ayrıca, Kumran mezarlığında daha önce bulunan ve günümüzde Fransa'da tutulan 53 adet insan iskeletinin yeniden incelenmesi, eskiden kadın olarak etiketlenen yedi kişiden altısının aslında erkek olduğunu ortaya çıkardı. Kumran'da az sayıda çocuk iskeleti de bulunmuştu.

İsrail Eski Eserler Kurumu'ndan antropolog Hanania Hizmi ve Yevgeny Aharonovich, 2016 yılında Kumran'daki en son kazıları yönetti. İskeletleri incelemesi için ise Nagar çağrıldı. Nagar, yeni bulunan 30 iskeletin pelvis şekli ve vücut boyutlarına göre bazılarını kesinlikle, bazılarını ise muhtemelen erkek olarak tanımladı. Üç kişinin cinsiyetini belirlemek için ise yeterli kanıt yoktu. Nagar bu kişilerin öldüklerinde 20 ila 50 yaşlarında olduklarını tahmin ediyor.
"Bu insanların Kumran bölgesindeki Ölü Deniz Parşömenlerini yazıp yazmadığını bilmiyorum. Ancak Kumran'da gömülmüş olarak bulduğumuz çeşitli yaşlardaki insanların yüksek bir çoğunluğunun erkek olması, Bizans manastırlarına bağlı mezarlıklardakilere çok benziyor." diyor.

MS 330 yılında kurulan Bizans İmparatorluğu, Doğu Akdeniz'de yer alan Roma İmparatorluğunun bir uzantısıydı.
Kumran'da yapılan daha önceki araştırmalar, buranın 2.700 yıl önce kurulduğunu gösteriyor. Ancak savaşlar nedeniyle, MS 68 yılında tekrar yerleşim görene kadar yaklaşık 200 yıl terk edilmişti.


Ölü Deniz Parşömenlerinin bulunduğu yerde ortaya çıkarılan iskeletler, bu parşömenleri yazan ya da koruyan dini bir tarikatın üyesi olabilir

1947 ve 1956 yılları arasında birbirine komşu 11 mağarada, Yahudi İncilinden parçalar da içeren Ölü Deniz Parşömenlerinin keşfi, Kumran'da kimlerin yaşamış olabileceğine dair büyük bir merak uyandırmıştı. 2017 yılının Şubat ayında, aynı bölgede yazılmak üzere hazırlanmış papirüs parçaları ve deriler içeren bir başka mağara daha bulundu.

Erken bir teoriye göre, eski seçkin bir Yahudi mezhebinden olan Esseniler Kumran'da yaşıyordu ve Ölü Deniz Parşömenlerini yazmış veya bu belgelerin koruyuculuğunu yapmıştı. Ancak son 30 yılda Kumran'da yapılan araştırmalar, Bedevi göçebeler, zanaatkârlar ve Roma askerleri de dahil olmak üzere buranın diğer olası sakinleri hakkında da yeni fikirler önerdi.

Kumran'da bulunan iskeletlerde, askerlere yönelik bir mezarlık olmadığını gösterir şekilde, herhangi bir savaşa ya da şiddete dayalı bir iz bulunamadı. Ayrıca bu kişiler genç-yetişkin de değildi. Buna ek olarak Nagar'a göre, Kumran iskeletleri Esseniler olarak da tanımlanamaz fakat dini bir tarikat üyeleri olmaları muhtemel.

Kumran iskeletlerinin DNA'sının ayrıştırılması ve analizi, Yahudi Araştırmaları profesörü Jonathan Rosenbaum'un dediğine göre, hepsinin ya da neredeyse tamamının erkek olduğunu doğrulamaya yardımcı olabilir.
Araştırmacılar, yeni bulunan Kumran iskeletlerini, orijinal yerlerine yeniden gömmeden önce bazılarından küçük kemik numuneleri aldı. Nagar, kemik örneklerinden DNA almak için herhangi bir girişim başlatılıp başlatılmayacağını bilmediğini söylüyor.

Science News. 17 Kasım 2017
Arkeofili
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 30-05-2019, 01:23
Rapi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Rapi Rapi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Mar 2019
Mesajlar: 546
Standart

Ölü Deniz


Yazmaların bulunduğu Kumran (Qumran) vadisindeki mağaralardan biri

Ölü Deniz, Kudüs´ten yaklaşık 15 mil batıda, İsrail ve Ürdün arasında bulunmaktadır. Çok derin ve tuzlu olan Ölü Deniz, su rezervini bir çok küçük dereden, akarsudan ve Ürdün ırmağından sağlamaktadır. Deniz seviyesinden alçak olması nedeniyle ve derin bir havzaya sahip olduğundan, Ölü Deniz ve çevresinin iklimi alışılmışın dışındadır. Yüksek buharlaşma çoğu zaman yoğun bir sis oluşturur. Atmosferik nem düşük, denize yakın alanlar çok kurudur. Böylece Ölü Deniz, yazıtları veya benzerleri bir çok materyalin yüzyıllarca bozulmadan kalması için korunması için çok elverişlidir. Kutsal Kitapta da tarif edildiği gibi Peygamber İbrahim döneminde bir deprem olduğu, arkeolojik ve tarihsel araştırmalarla da doğrulanmıştır. (Zeboim, Admah, Bela, Sodom ve Gomore kentleri) Bu beş şehrin varlığına dair hiç bir kanıt olmasa da şehir kalıntılarının Ölü Deniz´in güney bitiminde sular altında kaldığına inanılıyor.

Qumran Kütüphanesi
Parçalanmış ama orjinalliğini koruyan yazıtlar, Qumran civarlarında bulundu ve M.Ö. 3. Yüzyıl ile M.S. 68 yılları arasında yaşayan Musevilere ait dökümanlara Qumran kütüphanesinde de rastlandı. Hiç kuşkusuz 20. Yüzyıl´ın en büyük tarihi metinlerini içeren bu kütüphane Musevi halkının 2. Tapınak Zamanı´nındaki edebi düzeyini göstermiş ve tüm Hristiyanlığa ve Museviliğe yüzyıllar içerisinde dağılmıştır. Kütüphane bir çok yazma kopyayı, bazı kitapları ya da çalışmaları içermektedir. Diğerleri ise parşömen kağıtlarının ufak parçaları şeklindedir. Binlerce parçalanmış yazıt parçası vardır. Gösterilen bir çok farklı derleme hemen hemen bin yıllıktır ve üç farklı dilde yazılmıştır; İbranice, Aramice ve Yunanca.

Yazıtlarla ilgili üç yaklaşım vardır;
1. Yazıtlar Kutsal kitaba aittirler. Çünkü metinler İbraniler´in kutsal kitaplarında bulunmaktadır. Kutsal kitabın tüm kitapları, Esther bölümü hariç olmak üzere Ölü Deniz yazıtlarında da yer almaktadır.
2. Yazıtlar uydurma ya da sahtedirler. Çünkü Kutsal Kitabın bazı kurallarını hiçe sayan bölümler vardır.
3. Bir mezhebe aittirler. Çünkü yazıtlar dindar bir söyleşiyi anlatıyorlar ve Kutsal Kitaba ait yorumları, Vahiy´e ait görüşleri, ayinsel çalışmaları ve kanunları içeriyorlar. Mezhebe ait yazıtları yazan Essenerler´in arasında (Milat öncesi ve sonrasında Filistin´de yaşayan militan Musevi tarikatı mensupları) din bilginleri de vardı. Ama bu bilginlerin oluşturduğu din kültürünün veya bir mezhebin tüm materyallerini oluşturduğunu destekleyen çok az bir kanıt bulunmaktadır.
Metinlerin ne kutsal kitaba, ne uydurmalara, ne de mezheplere ait olduğuna inanmayan bilginler ise, yazıtların dördüncü bir kategoriye ait olduğuna inanıyorlardı...

Qumran Kütüphanesi´nden yazıt parçaları
* İlahiler;
* Muskalar;
* Toplumsal kurallar;
* Takvimsel dökümanlar;
* Bazı Tevrat kuralları;
* Enoch Hanokh yorumları;
* Hosea kanunları;
* Dualar;
* Leviticus Va- Yikrah yorumları;
* Kurban günü şarkıları;
* Şam dökümanları;
* Milhamah´ın savaş kanunları;

2.000 yıl sonra
Ölü Deniz´i çevreleyen kıraç tepelerdeki mağaraların içine yazıtların saklanmasıyla, 1947´de bunların bulunması arasında yaklaşık 2000 yıl vardır. Kutsal Kitap´la ilgili en geniş ve en eski metinler oldukları, 20 yüzyıldır korundukları ve bir raslantı sonucunda Bedevi çobanlar tarafından bulundukları için gerçekten dikkate değer birer arkeolojik bulgudurlar. Yazıtların keşfedilmesinden beri, Ölü Deniz yazıtları halkın ilgi odağı ve ilmin konusu olmuştur.
Bilimadamlarına göre bu yazıtlar, Kutsal Kitap sonrası zamanı araştırmak ve en büyük iki dini incelemek için çok kıymetli kaynaklardır. Halk ise bu yazıtların gizemli birer sanat eseri olduğunu düşünüyor. Yazıtlara olan ilgi son zamanlarda daha da arttı.

Yazıtlar, 2. Tapınağın kütüphanesinden mi yoksa başka kütüphanelerden mi geldi? Bozulmamaları için Romalılar tarafından mı saklandı?
Qumran harabeleri, Kudüslüler için kışlık bir sığınak mıydı?
Ya da Qumran bir Roma kalesi miydi? Yoksa Qumran, Musevi tarikatlar için bir manastır, bir dergah mıydı?
Bazı yorumlar sonucunda, son yüzyıldaki Musevilik inançlarıyla ilgili görüşlerimizi gözden geçirmemiz mi gerekiyor?
Ölü Deniz yazıtları başka gizli hazinelere giden bir ipucu mu?
Yoksa Savaş kurallarıyla ilgili yazıtları bize bir şey mi anlatmak istiyorlar?

1980´lerden beri yazıtlar hakkında fazla spekülasyon yapılmadığından uzun zaman incelenmeleri için fırsat doğdu. Bilim adamları tarafından yürütülen Kutsal kitaba ait arkeolojik incelemelerin sonunda bir çok önemli sonuç elde edildi. 1988´den sonra İsrail´de yazıtlarla ilgili araştırmalar için yeni atamalar yapıldı. 1992´ye kadar bir çok bilimadamı çalışmaya dahil edildi. 1991 yılında Kutsal Kitaba ait bilgisayarlarla oluşturulmuş fotoğraflar ve yazıt incelemeleri özel bir arkeoloji grubu tarafından yayınlandı. Aynı yılın sonlarında, California´nın Huntington Kütüphanesi bünyesinde bulunan yazıtları ve kopyalarını kullanılır bir hale getirdi. Kısacası, İsrail´deki araştırma grubu yazıtların incelenmesindeki detayların tamamlandığını resmen açıkladı.

Musevilik, Hıristiyanlık ve Ölü Deniz yazıtları
Ölü Deniz yazıtları bir dizi döküman içermektedir ve Museviliğin tarihsel çalkantılarına ve kritik dönemlerine açılan bir pencere gibidirler. Josephus (Hz. Yusuf) tarafından aynı olduğu belirtilen üç dini tarikata ilave olarak (Farisiler, Seduciler ve Essenerler gibi Musevi tarikatları) Musevilik, politik partilere ve bir çok dini mezhebe ayrılmıştır. M.S. 70 yılında Süleyman Tapınağı´nın yıkılmasıyla herşey sona erdi. Sadece Farisi-Rabbi (İbrani) Museviliği günümüze ulaştı. Qumran literatüründe sözü geçen geçit, Musevilik´tir. Kutsal Kitapta tarif edildiği gibi İsrail dini Mishnahída´da (3. Yüzyıl Museviliğine ait hukuk kurallarının derlenmesi ve modern Musevi kaidelerini oluşturan gelenekler) açıklandığı gibi hahamların Museviliğine göre hareket edilmektedir. Yeni Ahit´te yani İncil´de anlatılan olaylara kadar uzanan Ölü Deniz yazıtları, Hristiyanlığın Musevi zeminin anlamamız için mükemmel bir kaynaktır. Bilimadamları, Qumran edebiyatında belirtilenler ile, ilk Hristiyanlık devri arasındaki inanç ve uygulama benzerliklerine işaret ediyorlar. Bu paralelliklerin içinde vaftiz ayinleri, geleneksel yemekler ve mal bölüşümü yer alıyor. En ilginç benzerlik ise yapısal organizasyon arasındaki paralellik. Qumran´daki mezhepler kendilerini 12 başkanın temsil ettiği 12 gruba ayırmışlar. Bu ayrım kilisenin ilk zamanlarına benziyor. O dönemlerde kilisede 12 havari ve 12 İsrail kabilesini yönetmek için tahta geçme inancı vardı. Bir çok bilim adamı, Qumran edebiyatı ve ilk dönem Hristiyanlığının Musevilikíten etkilendiğini düşünüyorlar hatta artık kabul ediyorlar fakat bu etki bugün net bir şekilde yansımıyor.

Sonuç
Ölü Deniz Yazıtları, hemen hemen elli yıldan beri ilginin ve merakın odağı olmuştur. Bugün, bilginler bu yazıtların önemli olduğu konusunda uyuşmuşlardır fakat yazıtları yazanlar üzerinde anlaşamamışlardır. Bilginler, yazıtların belirli paragrafları üzerinde tartışmaktadırlar ve hala Musevilik ve Hristiyanlık üzerindeki etkileri kabul etmektedirler. Tüm dünyaya göre yazıtlar, yüceliğin ruhuna sahiptirler. Ama ciddi din bilimciler arasında uyuşmazlıklar vardır. Yazıtlar yaşamın gizemlerini cevaplarken gelecek hakkında kehanetlerde bulunurlar.

Ölü Deniz Yazıtlarını kim yazmıştı?
Qumran Kütüpqhanesi nasıl bu hale gelmişti?
Yazıtlar kimindi?
Neden bu yazıtlar mağaralarda saklanmıştı?


Bugün, uzmanlarla birlikte tüm dünya bilginleri yeni kurtarılmış yazıt metinleri hakkında düşünmektedirler ve çözüm şüphesiz bulunacaktır. Fakat çözüm bazı soruları da yanında getirecektir. Çünkü Ölü Deniz Yazmaları´nın temelinde iki dinin yani Museviliğin ve Hıristiyanlığın bütünlüğü ve ayrılmazlığı düşüncesi vardır. Bir diğer iddia, kanıtlanmış olmasa da İsa´nın sanılan bir kişilik olmadığı doğrultusundadır hatta kulislerde geçen söylentilere göre, Hıristiyanlığı temelden değiştirecek sonuçlara ulaşılmıştır yani İsa Hıristiyanlık´la ilgili değildir aksine bir Essener yani Musevi tarikatçısıdır. Yakın gelecek dinleri yeniden yapılandıracak ve gerçek özüne döndürecek gibi gözüküyor ve galiba o zaman geldiğinde dünya daha huzurlu ve mutlu olacak.

Şam Dökümanları Parşömen Kağıtlar, Milattan önceki ilk yüzyılın sonlarında kopyalanmışlar. Şam Dökümanları mezhep topluluklarının, kurallarının ve uygulamalarının anlatıldığı bir kitaptır. Başlıca iki temeli vardır.
İlki Filistin´den Şam´a kaçan musevilerin yemin ederek meclise yalvarışlarına karşı verilen öğütleri içeriyor.
İkinci listede ise, yemin ve lanetlerle uğraşanların, yöneticilerin, şahit ve yargıçların, suyun dağıtımıyla ilgilenenlerin uyması gereken kurallarla; dini tatil günleri ve ayinler hakkında uyulması gerekenler yer alıyor.
1896´da, Solomon Schechter, Şam Dökümanları´nın farklı bir versiyonu olduğu anlaşılan bazı mezhep yazıları keşfettiler. Schechter bunları, Qumran yazıtlarından 50 yıl önce Kahire´deki bir sinegogun alt katında buldu. Bu buluş modern kitabe ve yazıt biliminin ilk adımı sayılabilir.

Şam Dökümanları´ndan bazı örnekler;
3- ... ve Tanrı onu günahlarından azat mı etti? ve kimseyi nefretle başbaşa bırakma.
5- ... komşularına birşey verirken ya da onlardan birşey alırken kimseyi bir başka mal ile aldatma, bu bir uyarıdır.
6-... bildiği herşey bulduğudur...
8- ... eğer bir adam kızını bir başkasına verecekse, evlenene kadar kızın tüm kusurları diğer erkeğe kapalıdır.
9- Söylenen odur ki, yoldan çıkmaması için kör olması iyidir. Dahası kızını uygun olmayan birine vermemeli.
11- Hiç bir erkek bakire olmayan bir kadını kutsal yere getirmemelidir. Hele hele babasının evindeyken ya da dul iken cinsel ilişkiye girmiş bir kadın kabul edilemez.
12- Eğer bir kadın bakireyken kötü bir ün almışsa,
13- hiç bir erkek onu almamalıdır. Fakat bu konuda bilgisi olan bir kadın tarafından muayene edilirse ya da ona kefil olan biri bulunursa...
14- onu alabilir. Fakat onunla evlendiğinde,
15- ona adil davranmalıdır ve hiç bir şey söylememeli...

Enoch Yazmaları
2. Tapınak döneminin en önemli İbranice metni Enoch´tur. Kutsal kitabın öykü bölümlerine göre Bilge Enoch 365 yıl yaşamıştır (Aşağı yukarı, Tufan öncesindeki ilk atalar döneminde). Enoch, Tanrı ile yürüdü sonra Tanrı´nın gözünde hiç bir değeri kalmadı. Bu yazıtın orjinal dili, tıpkı diğerleri gibi, Aramice yani ilk Sami dillerindendir. Orjinali tarih içinde kaybolmuş olsa da Yunanca tercümelerinin bir kısmı Mısır´da bulundu ve kilise rahiplerince aktarıldı. Qumran harabelerinde bulunan yazıt, orjinal Arami dilinin incelenmesine önemli katkıda bulunmuştur. Burada bulunan yazıt parçaları göstermiştir ki, değişmez doğa Tanrı´nın isteğini takip eder. Enochíun kitabı tutucu dincilere göre sahte bir çalışmadır (Oysa bu metinlerin Kutsal Kitaba ait olduğu söylentileri var). Enoch´un kitabı Musevi ve bir çok Hıristiyan mezhebi tarafından kabul edilmez. Ama bir mezhep tarafından oluşturulduğu kesindir. Orjinal Arami versiyonu, Ölü Deniz yazıtları bulunana kadar kayıptı.

Enoch Kitabı´ndan dan bazı örnekler;
12- ... Fakat sizler işlerinizi değiştirdiniz.
13- Fakat siz bunu Tanrı´nın emirlerine göre değil, O´na karşı çıkarak yaptınız ve pis ağızlarınızla terbiyesiz sözler sarfettiniz.
14- Kalbiniz küflenmiş olduğundan O´nun gücüne karşı çıktınız. Hiç bir zaman barışa ulaşamayacaksınız. Liderler ve diğerleri herşeyi kendileri için aldılar. Herkes birbirinin karısıyla gayrimeşru ilişkilere girdi.
15- Ve onlara büyücülük öğretildi. Kökler kesilerek çeşitli bitkilerle büyüler yapıldı.
16- Bu büyülerden hamile kaldılar ve binlerce metre yüksekliğinde dev ağaçlar ortaya çıktı.

Leviticus Parşömeni
Bu yazıt, Tamireh Bedevi grubu 11. mağarayı araştırırken 1956´da bulundu. 14 yıl sonra İsrail Müzesi´nde gösterildi. Gösterilen kısım Leviticus´un son bölümlerinden alınmış parçalardı. Bu yazıttta kurban adamanın, taziyenin ve kutsallığın kanunları yer alıyordu. Buradaki bölümler orijinal yazıtın son altı bölümündeki en önemli parçaydı. Leviticus yazıtlarının genel yazılışı sola doğrudur. Tecrübeli, hızlı ve ritmik bir el yazısı kullanılmıştır. Metin, koyun derisinin tüyleri Çıkarılmış yüzünde yazılmıştır.

Leviticus Parşömeni´nden bazı örnekler;
1- Tarlanızın kenarlarını ya da topladığınız ve bir araya getirdiğiniz ürünlerinizi yabancıya ya da fakirlere vermelisiniz. Ben Tanrı´yım,
2- Sizin Tanrı´nız.
3- Tanrı, Musa íle konuştu ve şöyle söyledi; İsrail halkıyla konuş:
5- Kendi işlerinizde çalışmayacaksınız ve isteğinizi ateş vasıtasıyla Tanrı´ya ileteceksiniz.
6- Tanrı, Musa íle konuştu ve şöyle söyledi; 7. ayın onuncu günü,
7- özür dileme günüdür. Bu senin için kutsal bir durumdur: Bazı şeylerden feragat etmelisin ve isteğini Tanrı´ya sunmalısın.
8- Günü baştan başa çalışarak geçirmemelisin.
9- O gün özür dileme günüdür. Tanrı, sizin yanınızda olacak.

Tefullin muskası
"Ve senin ellerinde bir işaret olacak, ve onu gözlerinizin arasına alın" Bu emir Yahudiler tarafından ilk zamanlarda uygulanıyordu. 2. Tapınak döneminde bilgeler tarafından, parşömen kağıdına yazılmış dört paragraf içeren Tefullin siyah deriden yapılmış kutu gibi kapların içine yerleştirilmişti. Muskalardan biri sol kolda, diğerleri ise alında gösteriliyordu. Bunlar eldeki işaret ve alındaki sembol şeklide kudretli bir el ile "Tanrı bizi Mısırídan koruyacak" anlamına geliyordu. Muska´dan bazı örnekler;
1- (1) Ve konuştu
2- Tanrı
3- Musa íle
4- şöyle dedi;
10- Bugünü hatırla,
11- gittiğin (özgür kaldığın)
10- Mısır´dan, köle evinden,
11- kudretli bir elle
12- Tanrı orada sizi özgür bıraktı;
13- Bugün hamurlaşmamış ekmek yenir.

Kurban gününün şarkıları
Sebt Kurban günü Şarkıları, 13 ayrı bölümlerin meydana getirdiği ayinle ilgili bir çalışmadır. Değişik şarkı başlıkları güneş takvimini yansıtır. Şarkılar, diğer Qumran Çalışmalarına çok benzemektedirler. Sekiz eser metni Qumran´da Mağara 4´de ve bir tanesi de Mağara 11´de bulundu. Bunların Herodian döneme ait olduğu düşünülüyor. İlahilerden bazı örnekler;
30- ...ayın 16. gününde. Yükseklerin Tanrı´sına şükredin.
32- O, siz tüm tanrısal varlık şükranlarının liderisiniz. Tanrı´ya güzel ve takdire layık şekilde şükredin.
33- Çünkü şükranın yüceliği O´nun ülkesinin övgüsüdür. Ve O´nun yüce cennete olan yüceliği sizin gururlu çıkışınızın tanrısallığıdır,
34- ve O´nun şerefli ilahi vasfı bütün yükseklerin üstündedir. Cennetin yüksekliğinin Tanrı´sıdır ve tüm ölümsüz divanın kralının Kral´ıdır.
35- (O´nun bilgisinin amacı) ağzından çıkan sözler varlıklara (tüm yüksek meleklere); dudaklarındaki ifade tüm ölümsüz ruhlara; bilgisinin amacıyla garanti altında olan ve O´na inanan tüm insanlara gider.
36- Neşeyle şarkı söyle, harikulade ilahi varlıklar arasında sevinçle O´nun bilgisi içerisinde sen de sevin. Ve bilgi ile şarkı söyleyen herkesin dili ile O´nun şerefine şarkı söyle; ve O´nun için şarkı söyleyen herkesin ağzı ile O´nun muhteşem şarkısını söyle.
37- O, sonsuza kadar bilgiye sevinen herkesin Tanrı´sıdır ve anlayışı tüm ruhlara hükmeder.

Savaş Kuralı
Bu altı parça parşömen yazıt, M.S. ilk yüzyılın ilk yarısında Herodian elyazısıyla yazılmıştır. Metnin kopyası ve çevirisi öldürülen İsa yorumunu desteklediğini gösterir ve galip gelen İsa´yı ima eder. Eylül 1992´de, Time dergisi Savaş Kuralı hakkında bir makale yayımladı. İsevi metin bir kurtarıcı ile ilgili geleneksel Musevi görüşünü desteklemektedir. Diğer yandan, kurtarıcının önceden kararlaştırılmış ölümü Yeni Ahit görüşünde tahmin edilmiştir.
Örnekler;
1- İsa peygamber: Ormandaki ağaçlıklar, bir baltayla kesilecek ve...
2- Lübnan Cumhuriyeti muhteşem birşey tarafından düşecek. Ve orada Davud´in dal kütüğünden ileriye doğru bir atış gelecek
3- ve mahkemeye girecekler.
4- Kongrenin Prensi, yaralamalar ve darbelerle onu öldürecek.
5- Şöhretin rahibi Kittimíin
6- ölüsüne hakim olacak.

Isığın çocuklarıyla, karanlığın çocukları'nın savaşından seçmeler;
"Ölü Deniz Belgeleri", MÖ 100 civarlarında Filistin´de etkin olan Essenerler tarikatı tarafından yazılmıştı.
Essenerler, bir Mesih beklentisi içindeydiler, 68 yılında tarikat Romalılar´a karşı bir yahudi isyanını başlattı, kutsal metinler o sırada çömleklere konup mağaralara saklamışlardı. Ama bir daha geri dönüp alamadılar, kutsal metinler aradan 2000 yıl geçinceye kadar orada kalacaklardı. Belgeler Tevrat´ın bazı bölümlerini içerirler ama en dikkat çekici yön kutsal kitapta olmayan son bölümdür; burada Apokaliptik yani kıyamete yönelik tarzda evrensel bir savaştan söz edilir; "Işığın Çocukları´yla, Karalığın Çocukları'nın Savaşı"dan. Ölü Deniz yazmalarıyla ilgili bu yazıda tarihte yeri olmayan bu savaştan söz edeceğiz; daha da doğrusu Türkiye´de ilk kez "Ölü Deniz" yazmalarının bu bölümünden yapılan bazı çevirileri yayınlayacağız; "Işığın Çocukları´yla, Karanlığın Çocukları'nın Savaşı"nı okurken dinsel isimlere, tanımlara aldanmayın, bu uslüp kendilerinden çok önce, bilinmeyen bir zamanda yaşanan dev bir olayın, Roma´nın gezici gücü karşısında inançtan başka birşeyi olmayan insanların anlatımıdır; Işık´la, Karanlığın savaşı Yaradılış kadar, insan kadar eskidir ve bize ebedi düaliteden ipuçları verir. İşte bir örnek;

Giriş Bölümü;
"Işığın Çocukları hüküm sürmeye başladıklarında, kutsal ahti (yemini) bozmaya yardım eden Edom ve Moab´ın oğulları Ammon'a, Filistin halkına ve Asur şehrine savaş açtılar, çöl sürgünleri ve kabileleriyle birlikte "Işığın çocukları"na savaş açtıklarında, Işığın çocukları Kudüs Çölü´nde kamp kurmuşlardı, savaştan sonra Mısır Kralı'nın şehrine ulaştılar. Mısır Kralı, büyük bir öfkeyle Kuzey Krallarıyla savaşmaya gitti ve onların güçlerini parçaladı, bu Tanrı'nın insanları için bir kurtuluş olmuştu ve Şeytanın Ordusu sonsuza dek yok oldu. Aynı zamanda Asur kentinde de bir ayaklanma çıktı; onlara kimse yardım edemezdi. Ve "Kittim"in hükmü sona erdi, böylece günahkarlık son buldu ve hiçbir parça kalmadı, böylece Karanlığın Çocukları´ndan kurtulan olmadı."

Açıklamalar:
Aramice - Bir Sami dilidir ve M.Ö. 9. Yüzyıl´dan beri bilinmektedir. Pers İmparatorluğu´nun resmi dilidir. Babil sürgününden sonra Musevi halkı tarafından ve yaygın olarak güneybatı Asya´da kullanılmıştır.
Karbon 14 testi - Hacim numarası 14´dür ve radyoaktif izotopu, arkeoloji ve jeolojiye ait materyalleri tarihlemede kullanılır.
Essenerler - 2. Tapınak zamanındaki üç Musevi tarikattan biridir. Vahiye ait görüşlere öncelik veren ve Mısır sonrasında Roma işgaline direnerek, bölgeden geri çekilen, dervişan bir toplumu oluşturan bağımsızlık yanlısı bir gruptur.
İlk Tapınak Zamanı - MÖ. 850-586 arası. Musevilerin sürgünü ve ilk Tapınağın yıkılmasıyla sona ermiştir.
Judea- Eski Filistiníin güney kısmı. Qumran bölgesi, Ölü Deniz yazıtlarının bulunduğu kıraç bir arazi.
Leviticus - Museviliğin ve Hıristiyanlığın kutsal kitabının 3. kitabıdır ve kuralları içerir.
Mishnah - İbrani gelenekleri üzerine kurulmuş Musevi gelenekler toplamı ve MS. 200 yılı hakkındaki derleme.
Parşömen - Hayvan derileri üzerine hazırlanan metin yazılarıdır.
Farisiler - 2. Tapınak zamanındaki üç tarikattan birisi. Kanun yorumlarını yaparlar ve dinsel törenlerin tam olarak yerine getirilmesine önem verirler. Öğretileri, ruhun ahlaksızlığı, bedenin tekrar canlanması, geleceğe ceza verme ve İsa´nın geri dönmesi ile ilgilidir.
Muskalar (Tefillin) - Musevilik´de dört kutsal yazıyı içeren iki küçük deri kutusudur ve geleneklere göre sol kola ve alınlarda kullanılır.
İlahiler (Tehillim) - Kutsal Kitap ilahilerinin toplamıdır. Yani kutsal şiirler ya da şarkıları içerir.
Qumran - Ürdün´un bir bölümü.
Kuzey Ölü Deniz ölü ovadır. Musevilerin Kutsal Kitabının, mezhep ve edebi yazıtların bulunduğu 11 mağaranın bulunduğu yerdir. Burada yapılan kazılarda, karmaşık binalar ve insan eliyle yapılmış bir çok eser ortaya çıkarılmıştır. Site MÖ. 2. Yüzyıl´dan kalmadır ve M.S. 68´de Roma saldırısı sonucunda terkedilmiştir.
İkinci Tapınak Zamanı - M.Ö. 520 - M.S. 70 arası. Tek Tanrıcılıkla ilgili dinler için ilerleme zamanıdır ve Kudüs´de Ölü Deniz yazıtlarının kopyalandığı zamanda MS. 70´de Tapınağın yıkılmasıyla sona ermiştir.
Seleucid impatorluğu - İskender´in ölümünden sonra Makedonya İmparatorluğu´nun dışında meydana getirildi ve Türkiye´nin güney kıyısından Filistin´in güneyine ve Hindistan sınırının batısına kadar yayılmaktaydı. M.Ö. 312-64 dönemi.
Kaynak: odizipro.blogspot
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 30-05-2019, 01:34
Rapi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Rapi Rapi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 02 Mar 2019
Mesajlar: 546
Standart

Esseniler


Esseniler , MÖ 2. asırdan MS 1. asra kadar olan dönemde gelişmiş olan ve Yahudiliğin İkinci Tapınak Dönemi'ne denk gelen bir mezheptir. Bazı uzmanlar bu mezhebin Sadok rahiplerinden geldiğini savunmaktadır. Essenilerin sayıları Farisilerden ve Saddukilerden azdı. Esseniler diğer mezhep mensuplarının yaşadığı kentlerde yaşıyor olmakla birlikte münzevi bir topluluktu. Bazı gruplar kendilerini riyazete, gönüllü fakirliğe, günlük gusle adamıştı. Bu gruplara toplu hâlde, uzmanlar tarafından "Esseniler" denmektedir. Josephus, eserlerinde Essenilerin kalabalık sayılarda gruplardan oluştuklarını ve Roma'nın Yahudiye eyaletinde binlercesinin ikamet ettiğini dile getirmektedir.

Ölü Deniz Yazmaları denilen el yazması topluluğunun bulunması ile birlikte Essenilerin daha çok tanınan bir gruba dönüşmeleri gerçekleşti. Bu yazmaların içinde MÖ 300 kadar eskiden 1946'ya kadar dokunulmadan kalmış Tanah kısımları korunmuş halde bulunmuştur. Bazı uzmanlar Essenilerin, Ölü Deniz Yazmalarını kaleme aldığını savunmaktadırlar. Rachel Elior ise Essenilerin varlığından kuşku duyduğunu dile getirmektedir.

Esseniler hakkındaki en eski kayıt Yaşlı Plinius (ö. yakl. MS 79) tarafından, Doğa Tarihi kitabında yazılıdır. Plinius, Essenilerin evlenmediğini, para kullanmadıklarını ve binlerce kuşaktır var olduklarını yazmaktadır. Filon'un aksine Esseniler için İsrail yurdundan başka coğrafi bir mekanı anmayan Yaşlı Plinius, Essenilerin mekanı olarak, tam da Ölü Deniz Yazmaları'nın bulunduğu Kumran yakınında yer alan Eyn Gedi'yi yazmaktadır.

Plinius'tan birkaç sene sonra Josephus, Yahudilerin Savaşı'nda Essenilerden bahsetmektedir (yakl. MS 75). Yahudi Kadim Tarihi eserinde daha kısa bir özetle Essenilerden bahseder (yakl. MS 97). Josephus, Essenilerin dönemin İsrailoğullarının tabi olduğu üç mezhepten birisi olduğunu dile getirmektedir (diğer ikisi Farisiler ve Saddukilerdir). Josephus, dindarlık, ruhbanlık, kişisel mülk ve para sahibi olmama, cemaat halinde yaşama inancı ve Şabat gününün kurallarına sıkı sıkıya uyma özellklerini saymaktadır. Ayrıca belirttiğine göre, Esseniler her sabah bir çeşit gusûl alırlar, yemeklerini birlikte yemeden önce dua ederler, kendilerini hayır faaliyetlerine adamışlardır, öfke göstermeleri yasaktır, bilginlerin eserlerini çalışırlar, sır tutarlar ve yazılarında adları geçen meleklerin isimlerini anma konusunda dikkatlidirler.

Kökenbilim
Esseni kelimesinin kökeni bilinmemektedir. Josephus, Essenilerden bahsettiği iki başlıca anlatısında, Esseniler (Essenoi) kelimesini kullanmıştır.Bununla birlikte bazı el yazmalarında şu kısımlarda Essaion kelimesini Essenoi yerine kullanıldığı görülmektedir: "Essenilere yücelikle muamele etti", "Menahem adında bir Esseni", "bütün Essenileri şerefle anmaya devam etti", "Esseniler". Bazı cümlelerinde Josephus, Essaios kelimesini kullanmaktadır. Genel kabûl bu kelime ile kastedilenin de Esseni olduğudur (Örn; "Essaios milletinden Yehuda", "Essaios milletinden Simon", "Essaios Yohanan", "bizim Essaioi olarak andığımız topluluk", "Essaios milletinden Simon adında bir adam"). Josephus, Essenileri, kendi devrinin üç önemli Yahudi mezhebinden birisi olarak zikretmektedir.

Filon, Essaioi kelimesini kullanmaktadır. Bununla birlikte Filon bu kelimenin, dindarlık anlamına gelen bir kelimenin Yunanca -tam da doğru olmayan- uyarlaması olduğunu açıklamaktadır. Plinius'un Latince uyarlaması Essenidir. Gabriele Boccaccini, Esseni kelimesinin etimolojisinin bulunamadığını, ismin tek bir grup yerine -Kumran'daki yazıları yazan cemaatin de dahil olduğu- birkaç gruptan oluşan bir topluluğu anlatmak için kullanıldığı fikrini önermektedir.

Ölü Deniz Yazmaları keşfedilmeden önceki dönemdeki bir önermede, Esseni isminin, topluluğun kendisini anlatmak için kullandığı bir tabir olarak, 'osey haTorah tabirinden uyarlanmış olabileceği önerilmekteydi. Bu tabir, "Tevrat'ı uygulayanlar" anlamına gelmektedir. Her ne kadar onlarca etimoloji önermesinde bulunulmuşsa da Kumran yazmaları bulunmadan önce önerilip de yazmaların içeriğindeki -grubun kendisini anlatmak için seçtiği- adlandırmalarla uyum içinde olan tek etimoloji önermesi budur. Bu yüzden, konunun uzmanları arasında kabûl görmeye başlamıştır. "Tevrat'ı uygulayanlar" anlamına gelen tabir, Ossaioi kelimesinin kökeni olarak kabul edilmektedir. Esseni ve Essaioi kelimelerinin Ossaioi kelimesinin varyasyonları olduğu fikri, VanderKam, Goranson ve diğerleri tarafından göz önüne alınmaktadır. Orta İbranice'de İsiyim kelimesinin yerinde Hassidim (dindar olanlar) kullanılmaktadır (Örn. Sefer Yosippon). Her ne kadar bu İbranice isim Esseni isminin kökeni olmasa da, Doğu Aramice metinlerde "dindar olanlar" anlamına gelen Hesi'im kelimesi, Esseni kelimesinin kökeni olarak önerilmektedir.

Yaşadıkları yerler
Josephus'a göre, Esseniler belirli bir kentte değil her kentte büyük sayılarda topluluk hâlindeydiler. Filon, Filistin ve Suriye'de dört bin civarında Esseninin yaşadığını yazmaktadır.Filon'un anlatımıyla "Yahudiye'nin birçok kentinde ve köyünde büyük gruplar halinde mevcut"tular. Plinius, onların Eyn Gedi kentinin yukarısında Ölü Deniz'in kıyısından içerilerde yaşadıklarını yazmaktadır. Bazı günümüz uzmanları ve arkeologları Essenilerin, Yehuda Çölü'ndeki Kumran yaylasında Ölü Deniz kıyısında ikamet ettiklerini ve Plinius'un yazılarına işaret ederek, Ölü Deniz Yazmalarını Essenilerin kaleme aldığını savunmaktadır. Bu teori her ne kadar ispatlanmamış olsa da konunun uzmanlarınca muhtemel görülmektedir ve avam nazarında da Esseniler hakkındaki genel kabul hâlindedir.

Toplumsal yaşamları ve inançları
Josephus ve Filon'un Esseniler hakkında anlattıklarına bakıldığında, Essenilerin cemaat tarzı bir yaşam biçimini sürdürdükleri görülmektedir ve bu özellikleri Hristiyan ruhbanlığı ile eşleştirilmektedir. Birçok Esseni grubu ruhbandır. Bununla birlikte Josephus, bir Esseni grubunun üç yıl nişanlılıktan sonra evlenme geleneği olduğunu yazmaktadır. Josephus'a göre, Essenilerin malların ortaklığı, topluluğun problemleriyle ilgilenecek bir lider seçme, lidere itaat etme prensipleri vardı. Essenilerde yemin etme ve hayvanları kurban etme yasaktı. Öfkelerini kontrol altında tutarlardı, huzur yayan insanlardı. Sadece hırsızlara karşı tedbir olması açısından silah taşırlardı. Esseniler köle sahibi olmazdı ve birbirlerine hizmet ederlerdi. Ortak mal ve cemaat halinde bulunma anlayışından dolayı, ticaretle de uğraşmazlardı. Josephus ve Filon, Essenilerin yaşam tarzları, gelenekleri ve yemek adetleri ile ilgili ayrıntılı bilgiler sunmaktadır.

Üç yıllık bir deneme süresinden sonra, topluluğa yeni katılan üyeler, yemin ederek topluluktaki yerlerini alırlar. Yeminin kapsamında, Tanrı'ya karşı adanmış dindarlık, insanlığa karşı dürüstlük, temiz bir yaşam tarzı sürdürmek, suç işlemekten ve ahlâksızca fiillerden kaçınmak, topluluğun kurallarını değiştirmeden başkalarına aktarmak, Essenilerin kitaplarını ve meleklerin isimlerini korumak vardır. İnançları arasında, rûhun ölümsüzlüğü ve insanların bedenleri öldükten sonra ruhlarının hayatının devam ettiği inancı vardır. Amelleri içinde, devamlı bir âdet olarak suyla arınmak vardır. Temiz suyu elde etmelerinin bir yolu, yağmur sularını toplamak ve depolamaktır.

Essenilerin mevcut olduğu devirde Yahudiye bölgesinde suyla arınma yaygın bir âdetti ve Essenilere mahsus değildi. Suyla arınmak için yapılmış hamamlar, birçok sinagogun yakınında bulunmuştur. Temizlik ve saflık Esseniler için o kadar önemliydi ki Şabat günü tuvalet yapmamaya özen gösterirlerdi.

Joseph Lightfoot, - MS 4. yüzyılda yazan- Kilise Babası Epifanius'un Esseniler ile Ossaioi arasında bir ayrım yaptığına işaret etmektedir: "Onun (Ossaya peygamberi Elksay'ın) devrinden önceden var olanlar ve onunla birlikte ortaya çıkanlar, Nasraniler ve Ossayanlar." Epifanius, Panarion'da şöyle yazmaktadır:

"Nasraniler -Yahudilerle aynı etnik kökendendirler- Gilyadlı, Başanlı ve Ürdünlüdürler. Musa'ya inanırlar ve ona dînî hukuk verildiğini kabûl ederler. Ancak o dînî hukuk bu bizim bildiğimiz değildir, başka bir dînî hukuktur. Musevilerin bütün amellerini îfâ eden İsrailoğullarıdır, ancak kurban kesmezler ve et yemezler. Et yemeyi veya kurban etmeyi dînî hukuka aykırı bulmaktadırlar. Bizim dînî hukuk dediğimiz bu kitapları (Tanah'ı) uydurma olarak kabul ederler, bizim dînî hukuk kurallarımızın hiçbirinin gerçekten atalar tarafından düzenlenmediğini savunurlar. Bu, Nasranilerle diğerleri arasındaki farktır."

"Bu Nasraniler mezhebinden başka bir de onlarla yakın ilişki içindeki Ossayanlar vardır. Bunlar da onlar gibi İsrailoğullarıdır. Nebatiye, Iturya, Moab, Ariel ve Kutsal Kitap'ta Tuz Denizi diye bahsedilen yerden ötedeki memleketlerde ikamet etmektedirler. Bunlar her ne kadar bu yedi mezhebin diğer altısından farklılık gösterseler de ayrılığa sebep olan esas özellikleri, Nasraniler gibi, Musa'nın -bizim kabul ettiğimiz- kitaplarını yasaklamalarıdır."

Esseniler ve Ölü Deniz Yazmaları
Essenilerin, Kumran'daki toplumla aynı olması durumunda, Essenilerin kendileri için kullandıkları ad "Yehad" (topluluk, cemaat) olmaktadır. Bu isim, kendilerini, -Tanrı ile yapılan- antlaşmaya vefasızlık göstermekle suçladıkları ve "Antlaşmayı Bozanlar" olarak adlandırdıkları Yahudilerden ayırmak için seçilmiştir.

Josephus ve Filon, Essenileri ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Birçok uzman, Ölü Deniz Yazmalarının müessiri olan Kumran'daki topluluğun, Essenilerin sadece bir kolu olduğunu kabul etmektedir. Buna karşı çıkanlardan birisi olan Norman Golb, Kumran'da bulunan belgeler için -École Biblique et Archéologique de Jérusalem'den Roland de Vaux tarafından- yapılan ilk incelemenin bilimsellik noktasında noksanlık içerdiği ve yapılan hataların akademi dünyasında yer ettiğini savunmaktadır. Golb'a göre, belgeler oldukça fazladır ve değişik yazı stillerinde kaleme alınmışlardır. Kumran'daki harabe bir kaleyi andırmaktadır ve -MS 1. yüzyılda dahil olmak üzere- uzun zaman boyunca kullanılmış olan bir askeri üs olmalıdır. Bu yüzden Kumran, Esseniler tarafından yerleşilmiş bir mekan olamaz. Ayrıca Plinius'un "Essenilerin hiç kadınlarının olmadığı, kendilerini bütün zevklerden uzak tuttukları ve onların milleti içinde kimsenin doğarak dünyaya gelmediği -her üyenin katılma yoluyla geldiği-" sözleriyla uyumlu olmayan bir keşifte, 1870 yılında Kumran harabelerinin 50 metre doğusunda arkeolojik kazılarda bulunan büyük bir mezarlıkta içinde kadınların ve çocukların da olduğu 1200 mezar keşfedilmiştir. Golb, Vaux'nun ham değerlendirmelerde bulunduğunu ve akademik dünyada bu değerlendirmelerin kabul gördüğünü savunmaktadır. Golb'a göre, Kumran'daki belgeler büyük ihtimalle Romalıların vereceği bir zarardan korumak için Kudüs'teki çeşitli kütüphanelerden ilgili mağaralara taşındılar. Diğer bazı uzmanlar, Golb'un görüşlerini kabul etmemektedirler ve Josephus'un anlattığı, evliliğe izin veren bir Esseni grubunun varlığını hatırlatmaktadırlar.

Filon, mensubu olduğu Terapevte topluluğunu, daha çok tefekküre ağırlık veren bir Esseni kolu olarak gördüğünü ve Essenilerin kendilerine nazaran daha aktif bir hayat tarzı sürdürdüklerini dile getirmektedir.

Bir teoriye göre, Essenilerin kurucusu, Doğruluk Öğretmeni denilen bir Musevi yüksek rahibiydi. Bu şahsın makamı, "yalanlar adamı" ya da "sahte yüksek rahip" denilen bir başkası tarafından gaspedildi. Bu teorinin üzerinde çalışan başkaları, Doğruluk Öğretmeni'nin, sadece Kumran'daki Essenilerin kurucusu değil aynı zamanda bilinenden 150 sene önce yaşamış hakiki İsa (Essa) olduğunu savunmaktadırlar. Fred Gladstone Bratton, bu konuyla ilgili olarak şunları yazmaktadır:

"Ölü Deniz Yazmalarındaki Doğruluk öğretmeni, İsa'nın bilinen ilk örneği olabilir. Zîra, her ikisi de Yeni Antlaşma'dan bahsetmekte, benzer bir müjdeyi yaymakta, her ikisi de Kurtarıcı ya da Kefaret Edici olarak görülmektedir. Ayrıca her ikisi de kendilerine tepki gösteren gruplar tarafından infaz edilmiştir... İsa'nın bir Esseni olup olmadığını kesin olarak bilemiyoruz, fakat bazı uzmanlar en azından İsa'nın onlardan etkilendiğini öne sürmektedirler."

Lawrence Schiffman, Kumran'daki topluluğun Sadduki olması gerektiğini, zira topluluğun metinlerinde kendileri hakkındaki tanımlarının onları Sadduki yaptığını, Esseni olmadıklarını öne sürmektedir.
Güneybatı Hindistan'da ikamet eden Aziz Tomas Hristiyanlarının Essenilerle geçmişte teması olduğu tahmin edilmektedir. En mühim Tamil destanlarından birisi olan Manimekalai'de "İssani" adında bir topluluğun bahsi geçmektedir.

Esseniler ve Kabala
Bir Yahudi rivayetine göre, Menahem adındaki Esseni, vâkıf olduğu tasavvufî bilgilerden bir kısmını Talmud'da adı zikredilen Yahudi mutasavvıfı Nehunya ben HaKana'ya öğretmiştir.[45] Kabala geleneğinde Sefer HaBahir, Sefer HaKana, Sefer HaPelia ve Sefer HaTemuna kitapları Nehunya ben HaKana'ya izafe edilmektedir. Essenilerin âdetlerinden olan mikvede yıkanma geleneği, günümüzde Hasidî Yahudilikte mevcuttur. Ancak, Esseniler ve Kabala geleneği arasındaki ilişki geniş kabul görmemektedir.
Kaynak: wikizero
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 21:42 .